7.01.2009


---BEYAZ KARTAL---
GÜZEL HAYATI YARATMAK
RUH VE MADDE YAYINLARI

YERLERİN VE GÖKLERİN KRALLIĞI

Her insanın içinde görünmez manevi dünyaların farkına varma yeteneği vardır, çünkü bu onların varlığının gerçeğidir. Kimi daha az, kimi daha çok, ama herkes bu yüce alemlere dokunabilir, onların farkına varabilir. Evrim süreci içinde herkes bu maddi dünyanın pencerelerini açmayı ve harikulade manzarayı görmeyi öğrenecektir. Dünya gerçek eviniz değildir, o sadece eğitiminiz için ziyarette bulunduğunuz bir yerdir. O halde ruhunuzun dünyaya yaptığı yolculuk yabancı bir diyara yapılan yolculuktan başka bir şey değildir. Öte alemi fizik bedeniniz öldüğünde ilk defa seyahat edeceğiniz bir yer olarak görmeyin, o görünmeyen dünya gerçek evinizdir.
Bugün aydın kimselerden çok azı Cennet Bahçesi hikayesine inanır. Fakat insanoğlu yine de Tanrının bir çocuğu olarak bu hikayeye doğru giden izleri sürebilir. Bir zamanlar Adem ve Havva Bilgi Ağacının meyvesini tatmışlardı, öğrenecek çok şey olduğunu biliyorlardı. Ama bu bilgi onların cennet yaşamını sona erdirdi. Ruhları, deneyim ve daha fazla bilgi elde etmek ve o ana kadar öğrendiklerini uygulmak için Cennet Bahçesini terk etmeleri gerektiğini biliyordu.
Sonuç olarak Adem ve Havva yalnız bedenlerini beslemek için değil, ruhlarını ve zihinlerini de beslemek için Baba evini terk edip dünyaya bir yolculuk yaptılar. İnsanoğlu o zamandan beri sevinç, üzüntü, acı ve ıstırap yoluyla tecrübe kazanarak bu yolculuğu sürdürmektedir. Onlar cenneti terk ederken bir melek alevli kılıcıyla kapıda bekçilik yapıyordu. Bir daha oraya dönemediler, çünkü parolayı bilmeyen hiçbir ruh o kapıdan geçemez. Bu dünyadaki hayatları parolayı öğrenmek için yaşıyorsunuz, onu öğrendiğinizde alevli kılıç ortadan kalkacak ve cennet kapısı ardına kadar açılacaktır!
Umudunuzu yitirmeyin kardeşlerim, Tanrısal ışığın tezahürünün imkansız olduğunu düşünmeyin. Yaratılışın tüm amacı bu ışığın ortaya çıkmasını sağlamaktır. Tanrı insanlardan uzaklarda bir yerde değildir. Onun size nefesinizden, ellerinizden, ayaklarınızdan daha yakın olduğunu görmüyor musunuz? Yaşadığınız şu dünyayı yaratmak için siz de katkıda bulundunuz, kendi bedeninizi yaratmak için de katkıda bulundunuz. Yaşadığınız her enkarnasyonda geçmişte ektiklerinizi biçersiniz, şu anda bile yaşadığınız koşulları yaratıyorsunuz kardeşlerim. Ama çalıştığım işi ben seçmedim, bu uygunsuz koşulları ben seçmedim diyebilirsiniz.Yanılıyorsunuz, şu andaki yaşamınız da sizin eserinizdir.
Karanlığın sonu aydınlıktır kardeşlerim. Duanın ve düşüncenin gücünü anlamıyorsunuz, böyle çaresiz olmayın, böyle ağlamayın! Tüm değerler yok oldu, insanlığa ne oluyor dediğinizi duyuyorum. İnsan Tanrıya yaklaşıyor sevgili çocuklarım, evet insan Tanrının yolunda! Yeni bir Altın Çağ geliyor, herkes yüzünü altın güneşe ve Kurtarıcıya dönecek, kalpler neşeyle dolacak, ayaklar dans edecek! (Sayfa: 12-18)

YARATICI OLARAK İNSAN

İnsanoğlu yeryüzünde cenneti yaratmayı öğrenmedikçe krallık nasıl gelebilir? İşte siz bunu yapacaksınız. Yüreklerinizde İsa gibi olma iradesi güçlendikçe bedeninizde daha büyük bir şuur açığa çıkacak. Siz sadece dünyada değilsiniz, sadece fizik beden içinde de değilsiniz. Şu andaki bedeniniz sadece sınırsız varlığınızın bir parçasıdır. Eğer gerçek benliğinizle bağlantı kurmak istiyorsanız kalbinizdeki yaratıcıyla bağlantı kurabileceğiniz sakin bir yere gidin, orada şuurluluğa ulaşacaksınız. Derken yükseldiğiniz yüce ışığın kendiniz, kendi kutsallığınız ve gerçek siz olduğunu anlayacaksınız.
Kalbinizde Tanrının yerleştirdiği hayatın tohumu var. Yasayla uyum içinde olduğunuzda kalbinizdeki bu tohum sizi tüm hayat ışığıyla bağlantıya geçirir. Tohum derken can’ı kastetmiyoruz ruhu kastediyoruz. Can ruhun giysisidir, esiri beden kişinin öte alem ve dünya arasındaki bağlantısıdır. Ruh berrak ışığın yaratıcı küresinden izlenimler alır ve bu izlenimleri insan beynine iletir. İnsan, kalbindeki sevgiyle, ışıkla bu yaratıcı gücü güzellik yaratmak için kullanır. Sesi yaratarak, rengi yaratarak, şekli yaratarak, dili yaratarak kendi hayatını yaratır. Herkes bu yaratıcı güce sahiptir. Bu yüzden, insan sevginin ne olduğunu anlayana kadar mükemmel şekilde yaratmaya muktedir olamaz. Mükemmellik ancak saf sevgi yoluyla gelir ve bu sevgi çoğu kere size ışık olarak tasvir edilir. O kalpteki tohuma gelişme gücü verendir.
İnsanoğlu etten bir beden içinde sonsuza kadar hapsolmayacaktır. Her ruhu bekleyen altın hasadı hatırlayın. Zaman hiçbir şey değildir, bin yıl bir gün gibidir. Her insan bozulmadan sonsuza kadar var olan ışık bedende yaşayacağı Tanrının altın dünyasına, yukarıya doğru ilerlemektedir. Öldükten sonra ruh dünyasında baktığınız her şeyin içsel bir ışıkla aydınlandığını ve renklerin dünyasal zihinle tasavvur edebileceğinizin çok ötesinde bir şey olduğunu göreceksiniz. (Sayfa: 19-25)

TANRI HEM BABADIR HEM DE ANA

Ruh maddeyle bağlantıya girdiğinde can denen varlığı yaratmaya başlar. Can duygulardan yaratılmıştır, varlığınızın dünya hayatındaki deneyimleriyle meydana gelir ve ancak onun sayesinde hassas içsel ben’e dokunulabilir. Acı ya da sevinç insanın hisleri sonucunda oluşur, onları yaratan ruhtur. Dünyanın canı, dünyanın hisleridir. Ulusların ruhu, o ulusu oluşturan halkın duygusal yaşamıyla yaratılır. Can aynı zamanda hayatın dişil yönüyle, herkeste var olan Ana ilkesiyle tasvir edilir. O yaşamdaki şefkattir, nezakettir, sevgidir, o olmazsa ruhsal ölüm meydana gelir.
Hayatın ilk prensibi İlahi İradedir, Baba ya da eril prensip. Bu prensipten yaratılışa formunu veren Ana ya da dişil prensip yaratıldı. Tevratın yaratılış bölümündeki hikayeye göre dişi, Adem uyurken ya da dinlenirken kaburgasından veya kalp bölgesinden alınan bir kemikle yaratılmıştır. Başka bir deyişle ilk prensip olan eril unsurdan ikinci prensip, yani dişil unsur meydana getirildi.
Ruhu yokken ilk prensip yaşamaya devam edemezdi. Bu yüzden Adem ikinci prensibe gereksinim duydu. Yaşamak için canlanması gerekiyordu, çünkü insan benliğine duygu veren candır. Gelecek çağda dünyadaki insanların ruh gücünde ve sezgisinde gelişmeler olacaktır. Baba ya da İrade prensibi Ananın sezgisel yönüyle desteklenecektir. Yaratılışın bu iki prensibinin mükemmel şekilde harmanlanışından ortaya çıkan şey Mesih’tir (Oğul).
Söylediklerimi yanlış anlamayın, her insan içinde bu iki prensibi, eril ve dişil prensipleri taşır. Her varlık birçok deneyimden ve inisiyasyondan geçer ve bu sayede iki prensip, yani İrade ve Sevgi mükemmel bir şekilde o kişide dengelenir, böylece Mesih gelişmiş ruhlarda kendini ifade eder ve dünya Avatarlarla, Kurtarıcılarla dolar.
Hayatın başlangıcında canlara meleksi haberciler tarafından Ana unsuruna tapınma öğretilmişti. Büyük Ana tapınılan idi, ama zaman değişti ve Ana tapıncı unutuldu. Şimdi zaman tekrar değişiyor ve giderek insanlar Tanrının Ana yönünün sevgisini, nimetlerini ve doğasını fark ediyorlar. Giderek kadının dünyadaki hizmeti ve öncülüğü daha iyi anlaşılacak ve hayatın gerçek dengesi tekrar kurulacak ve mükemmel uyum gerçek kardeşliği doğuracaktır. Ama bu bireysel düzeyde başlamalıdır. Kadın, erkek herkes bireysel olarak ruhsallığını geliştirdiğinde tüm toplum uyum içine girecektir. Gelecekte cehaletle savaşacaksınız, çünkü cehalet korku üretir. Korkudan kurtuluş, yücelerden gelen ışığın insanoğluna odaklanmasıyla gerçekleşecektir. (Sayfa: 32-41)

GÜZEL HAYATI YARATMAK

İnsan Tanrının parçasıdır ve Tanrı yaratıcıdır. Tanrının dünyadaki çocuğuna verdiği en değerli hediye yaratma gücüdür. İnsanoğlunun güzellikleri ve uyumu yaratmak için fazla maddeye ihtiyacı yoktur, yaratım yüreğinden gelir. Ruh dünyasında olanlar da aynen böyledir, şartlar insanoğlunun yayınımları aracılığıyla yaratılır, bu koşullarda kişinin ruhu daha süptil ama dünyada yaşadıklarına çok benzer bir hayat sürer.
Gerçek güzellik ve sevgi dolu düşünce ancak sevgi dolu imajinasyonla yaratılır. Şu anda, fizik bedeni terk ettiğinizde ruh dünyasında bedeniniz olacak esiri bedeni yaratıyorsunuz. Şu anda içinde yaşadığınız dünyayı da yaratıyorsunuz. Şunu unutmayın ki güçlü şekilde imajine ettiğiniz her şeyi ruhsal maddede yaratmaya başlarsınız. İmajinasyonunuzda bir şey yarattığınızda ruh dünyasında gerçek formu yaratırsınız. Dolayısıyla imajinasyon ruh dünyasının anahtarıdır, imajine ettiğiniz şey var olmakta ve varlığını sürdürmektedir. Düşüncenizle, imajinasyonunuzla ruh dünyasında yaratma gücüne sahip olduğunuzu görürsünüz. Bu güç fizik dünyada da tezahür edebilir.
Tüm benliğinizi görebilseydiniz hayrete düşerdiniz. Aynaya baktığınızda fizik bir beden görür, onu kendiniz sanırsınız. Eğer ruhunuzu semavi bedeninizin gözleriyle görebilseydiniz sadece fizik bedeninizi değil, ruhsal planlarda parlak bir yıldız olan asıl formunuzu da görürdünüz. Bu parlak yıldızın en dibinde fizik bedeniniz karanlık bir üçgen olarak görünür. Bu herkes için geçerlidir, Tanrının yaratmış olduğu her ruh kendini çevreleyen yıldızın bir parçasıdır.
Astral yaşamın bir formu olan ve semavi dünyalara ulaşan bu yıldızda şuur düzeylerine göre planlar vardır. Bu yıldızda insanın zihnine, canına, bedenine odaklanmış tüm hayat planları mevcuttur. Bu yüzden insanın içinde spiritüel yaşam alemlerine, bilgelik krallıklarına ulaşabilme yeteneği vardır. Fizik yaşamın hemen ötesinde astral yaşam yer alır, orada da insanın düşünceleri, ilhamları ve arzuları geçerlidir. Oradaki için o dünya gerçektir, hatta fizik dünyadan daha gerçektir, çünkü fizik maddeden daha kalıcı bir maddeden yaratılmıştır. Astral dünya, bedeninizden ayrıldıktan sonra gideceğiniz alemdir. (Sayfa: 50-54)

MADDENİN HAKİMİ

Her insanın içinde istediği an bedenini terk edebilecek, ama yüce alemlere yol alırken tam anlamıyla şuurlu kalmasını sağlayacak bir güç vardır. Bu işlem bir üstat ya da müridi için çok kolaydır. Fizik bedenin görevi sona erdiğinde üstat onu terk edip diğer dünyaya kolayca gidebilir, o zaten orayı ziyaret etmeye alışkındır, ölüm onun için mevcut değildir. Ama İsa bunun da ötesine geçmiş, dünyalar arasında gidip gelmiştir. O bedeninin atomlarını ruhsal güçle değiştirmeye öylesine muktedirdi ki, bedeni fizik bedenden çok esiri bir bedene benzerdi. Sözlerini hatırlayın “Bana dokunmayın, çünkü henüz Babama yükselmedim.” Sadece İsa değil diğer gezegenlerdeki üstatlar da bedenlerinin fizik atomlarını değiştirmeye muktedirdir.
Unutmayın ki tüm hayat halleri maddeye bürünmüştür, madde astral dünyada bile çelmeleyici olabilir. İnsan ruhu maddenin tüm planlarının bilgeliğine eriştiğinde ve hayatın kozal planlarına ulaştığında istediği gibi hareket edebilir. Madde ancak aynı türden maddeyle karşı karşıya gelirse direnç hasıl olur. Ruh dünyasındaki madde daha incedir, fakat yine de maddedir. Planlar yükseldikçe madde daha da incelir, ta ki can mükemmel hale gelene dek. O zaman insan mükemmel insan olur ve maddeyi kontrol eder, spiritüel olarak öylesine gelişir ki sadece sevgi gücünü kullanmak, yardım etmek, şifa vermek ve dünyadaki tüm kardeşlerinin karanlıklarını aydınlatmak ister. (Sayfa: 60-73)

SEVGİNİN GÜCÜ

Sevgi evrenin en derin sırrıdır, hayatın başlangıcıdır, aslında hayatın ta kendisidir. Tohumları her ruhun içindedir, genellikle ruhların kendi varlıklarının sırrına varmaları, kendi güçlerini keşfetmeleri için birçok enkarnasyon gerekir. Şu anda dünya size kaotik görünebilir, fakat unutmayın ki kötü görünen şeyler insan ruhunu eğitir ve içteki ışığın, sevginin büyümesini hızlandırır.
Yapabileceğiniz en büyük hata kendinizi Tanrıdan, içine doğduğunuz evrenden ayırmanızdır, oysa hepiniz bir bütünün parçalarısınız. Hep ışık gibi düşünün, çünkü herşey ışıktır. Maddeyi karanlık olarak düşündüğünüzde onun karanlığını artırırsınız. Maddeyi nabız gibi atan ışık olarak düşünün, çünkü Mesih’in zihninde maddenin gerçek yapısı böyledir.
Dünya karanlık olabilir, fakat eski günlerdeki gibi ışık tekrar geri dönmektedir. Şimdi bu dönüşe öncülük yapacaklara ihtiyaç duyuluyor. Bu yüzden evrim yolunda belli bir noktaya ulaşmış herkese çağrı gönderilmiş, maddi talepleri bırakıp ışığın yolunu izlemeleri istenmiştir. İnsanlar sevginin zayıflıkla eş anlamlı olduğunu düşünme eğilimindeler, fakat yanılıyorlar, insan ruhundaki sevgi maddedeki en büyük güçtür. (Sayfa: 74-79)

GERÇEK EVE GİDEN GÜZEL YOL

Size bir gizemi açıklayalım: Kutsal Ailenin yeniden bir araya gelişidir bu gizem. Yani Baba (İlahi İrade ve enerji), Ana (İlahi sevgi ve bilgelik) ve Oğul, yani Tanrının oğlu. Oğul için her erkek ve kadının yolunu aydınlatan ışık diyebilirsiniz. Bu doğduğunuz gün verilen ve size rehberlik eden ışıktır. O ışık size İlahi irade ve enerji (Baba), İlahi sevgi ve bilgelik (Ana) tarafından verilmiştir.
Öyleyse ışık Ana - Baba prensibinden doğmuştur, bu yüzden oğuldur, fakat ışık aşağı indikçe örtülmüştür. Gittikçe yoğunlaşan maddeyle örtülerek sönükleşmiştir. Ama ışık karanlığa üstün gelmeye başladıkça İlahi İrade ve enerjiye, İlahi Sevgi ve bilgeliğe götüren yol aydınlanmaktadır. Işığın kaynağından şuursuzca, kendi potansiyelinin farkında olmaksızın ayrılan oğul karanlıkta geçirdiği birçok deneyimden dersler çıkardıktan sonra şimdi yine kaynağa geri dönmektedir. Ana ve Babasıyla, yani hayatın ilk prensipleriyle bir olacaktır. Böylece ışık, yani Tanrının oğlu kutsal ailesiyle birleşir ve yaşamın kutsal üçlemesini tamamlar. Size İsrailoğullarının Mısır’daki esaretten kurtulmalarından bahsedildiğinde, bundan bir zamanlar şuursuzca aşağı inmiş ruhların yukarı doğru evrimini anlamalısınız. Kutsal Kitapta böyle sembolize edilmiştir. Anlayacağınız, inisiyenin öğretileriyle uyananlar tutsaklıktan kurtulmuş, ancak henüz vadedilen topraklara varamamışlardır.
İnsan ölüp de öte aleme geçtiğinde koşullar genellikle fizik hayatında yaşamış olduğu gibidir. Çevresinde hep kendi düşünceleri, arzuları vardır. Bir erkek veya kadın dünyadaki düşüncelerini ne ile dolduruyorsa, o düşünceler öte alemde de etrafını sarar ve maddeleşirler. Evleri, kütüphaneleri, sevdikleri resimler, bahçeleri, tatil yerleri hepsi maddeleşir. Ruh öte alemde neyi istiyorsa onu bulacaktır! (Sayfa: 80-84)


Hiç yorum yok: