29.12.2007

---KRYON---
2000 : EŞİĞİ GEÇMEK
Altıncı Kitap

AKAŞA YAYINLARI

ZAMAN VE REALİTE (Birinci Bölüm - 1999 )

En, boy, derinlik ve zaman. İnsanlar zamanın yüzde 90’ını bu dört boyut içinde geçirir. Sizden daha yüksek frekansta titreşmenizi, beşinci, altıncı ve yedinci boyutlarda da bulunmanızı istiyoruz. Kendinizi “şimdi”ye yerleştirerek diğer boyutlara geçiş yapabilirsiniz. Görünen boyutun ötesinde yaşamak şimdi’de yaşamaktır. Yeni gelen çocukları anlamanız şimdi’nin bazı niteliklerini bilmenize bağlıdır.
İndigo çocuklar dünyaya sizin sahip olmadığınız özelliklerle gelmekteler. Onlar çevrelerine bakıp ben dünyada bulunmayı hak ediyorum derler, onlarda bir hak etme, ait olma, hatta bir amaç duygusu vardır. Karmaşa içinde değildirler, dünyaya gözlerini açtıklarında ana ve babalarının gözlerinde görmeyi bekledikleri ruhsal aileyi görürler. Çoğu kez bu çocukların neden kraliyet ailesindenmiş gibi davrandığını merak edersiniz, aksini göstermedikçe onlar sizin içinizdeki kral ve kraliçeyi de görürler. İndigoların konuşmayı öğrenir öğrenmez kim olduklarını, daha önce nerede bulunduklarını söylemeleri sizi şaşırtmamalıdır. Bunu sizin de bildiğinizi sanır, bilemeyeceğinizi hiç düşünmezler. Ne de olsa onları dünyaya getiren bilge varlıklarsınız! Bu konudaki cehaletinizi fark ettiklerinde yıkılır, içlerine kapanarak kendilerini toplumdan tecrit ederler.
İndigoların DNA damgalarında sizin sahip olmadığınız bir nitelik vardır, onlar “şimdi”yi anlarlar. Bir çocuk nasıl bu kadar akıllı olabilir? Daha önce asla görmemiş olduğu bir sistemi nasıl anlayabilir? Çünkü onlar daha evvel şimdi’yi görmüş, orada bulunup onu tanımışlardır. Siz bir insana zaten bildiği, hatta sizden daha iyi bildiği bir şeyi hiç anlatmaya çalıştınız mı? Bunun bir çocuktan gelmesi pek uygun görünmeyebilir, ama olan tam olarak budur.
DNA’ya aktarılan bilgi türü lineer (doğrusal) olmaktan çok “şimdi” halindeki farkındalık bilincidir. O hem ruhsal, hem de biyolojiktir. DNA çevresindeki kristalimsi kılıf kusursuz bir genetik kodun tüm belleğini içerir. Herhangi bir mucizede meydana gelen fizik ve kimya olayı, aslında kristalimsi belleğin DNA’ya daha mükemmel hale gelmesi için talimat aktarmasıdır, çünkü kristal kılıf kodun mükemmelliğini bilir. İnsanın evrimini ruhsal olarak kontrol eden şey bu kılıftır, kılıfı aktive eden şeyse insanın niyetidir. Peki kılıf DNA’ya nasıl hitap eder? Yanıt manyetizmdir, çünkü talimatlar kılıftan DNA’ya bir kod dizisiyle ve manyetikleri kullanarak gider. Beyninizde de aynı işlem geçerlidir. Zeka ve bilinç dediğiniz sinaps, (sinir hücrelerinin birbirlerine uyarı aktardığı bölge) birbirine asla değmeyen bir aktarım sistemidir. Sinir hücreleri birbirine değmeden mesajlar bir yerden başka bir yere inanılmaz bir hızla nasıl aktarılır? Görünüşte bu bir gizemdir, oysa burada da manyetizm rol oynamaktadır, biliminizde buna indüktans denir.
Biliminiz DNA’nın bir iplik değil, bir ilmik, bir döngü olduğunu keşfetti. Bu, onun kendi üzerine kapandığı ve bir daire meydana getirdiği anlamına gelir. Ayrıca biliminiz DNA’nın bir tel gibi elektrik aktardığını, süper bir akım iletkeni olduğunu da keşfetmiştir. DNA, her birinden sürekli kendine özgü bir akım geçen kodlanmış ilmiklerden oluşur. Akım küçük bir manyetik alan oluşturur, bu da bilginin manyetizm yoluyla aktarılmasını sağlar. Bilim adamları, siz hiç DNA sarmalının neden kıvrıldığını merak ettiniz mi? Yanıtın bir bölümü onun manyetik, dolayısıyla kutuplaşmış olmasıdır. 12 iplikli gruplar halinde kodlanmış ve kutuplaşmış proteinler, manyetik kutuplaşmanın çekim ve itimine tepki olarak kıvrılan bir simetri içinde hareket ederler.
Yerkürenin manyetik enerji ağı kılıfın nasıl çalışacağını belirler. Enerji ağındaki değişiklik sadece spiritüalitenizi etkilemekle kalmaz, hücresel düzeyde sağlığınızın güçlenmesini de sağlar. Biliminiz başlangıçta enerji ağının biyoloji üzerinde etkili olduğunu yadsıdı, ama on yıl sonra manyetiklerin tüm canlıların biyolojisini derin bir biçimde etkilediğini kabul ediyor. Gerçek şu ki, dünyanın enerji ağı kılıfın DNA’ya yeni bilgiler aktarmasına izin verir. Kılıfın talimatlarının DNA’ya aktarılmasını sağlayan katalizör de insan niyetidir. Kılıf, niyet edildiği zaman kapalı DNA ilmiklerinin manyetik alanlarıyla kesişen manyetik bilgisini salıverir. İndüktans dediğiniz bir işlemle bu bilgi hücresel oluşumunuzun kutupluluğuna girer. İşte İndigolar bu hücresel oluşumun büyük bölümüne zaten sahipler.
Diyelim ki lineer (doğrusal) zamanda düz bir çizgi üzerinde durup gelecekten korkan, yarın ne olacağını bilmeyen bir insan var. Bu insanı alıp “şimdi” dairesinin içine koyduğunuzda yarın ne olacağını bilir mi? Hayır bilmez, peki aradaki fark nedir? Bunu iyi dinleyin, çünkü anahtar budur. İçindeki Tanrısallığa sahip çıkan, dolayısıyla kendi realitesini birlikte yaratan kişi aslında anlamadığı ve görünüşte gizli olan şeyi de kontrol eder. Kendi yarattığı dairede bulunan kişi dingin biridir, yarattığınız şeyden nasıl korkabilirsiniz ki? Yaratılan şey yaratana aittir, onu yaratan da sizsiniz. Guru sizin bilmediğiniz neyi bilir? Tüm çevresi kaos içindeyken insan nasıl huzur ve hoşnutluk içinde yaşayabilir? O sizin bilmediğiniz neyi bilir? Yanıt, o yarattığı ve yönettiği şeyden korkmaz ve endişelenmez. Neyi yarattığını bilir, bu yüzden de huzur içindedir, çünkü dairenin içinde oturup kendi realitesini yaratır. O da ufkun ötesini göremediğini hisseder, ama orada neyin bulunduğu konusunda ruhsal bir güvene ve imana sahiptir. Geleceğin aynı zamanda geçmiş olduğunun, gerçekten bilinmeyen hiçbir şeyin bulunmadığının farkındadır. Düz bir çizgi üzerinde ilerleyin, ama dairenin içinde olun, bunu yaptığınızda huzur o dairede sizinle birlikte olacaktır.
Size bir potansiyel sunayım. Bu gezegende bir bilinç değişimi var ve onu her yerde görmeye başlıyorsunuz. Bunun siyasetinize de nüfuz edeceğini kim düşünebilirdi? Şimdi onun tüm dinlere de nüfuz ettiğini görmeye başlayacaksınız, bunu izleyin. Dini liderleriniz doktrinlerini değiştirmeye başlayacaklar. İnsanlar uyandığı için ruhsallığın kurallarını değiştirecek şaman bilincinin ortaya çıkacağını söylüyorum size. İnsanların Tanrısal veçheleri değişecektir, yetenekler, aletler, güç, aydınlanma, hatta ışığın kendisi bile bu gezegende değişmektedir. Değişim dini doktrinlere gelip dayandığında bunu bizzat hissedecek ve göreceksiniz. Bu kaçınılmaz bir şeydir, mutlaka gerçekleşecektir. İnsan uyanıp odayı terk ettiğinde, uyuyan insana hizmet eden ilahi bir doktrin artık işe yaramaz! (Sayfa: 48-60)

ZAMAN VE REALİTE (İkinci Bölüm - 1999)

Her şeyin dairesel olduğunu, yaşamınız gibi sonsuzluğa uzanan yolların bile dairesel olduğunu söylemiştik. Hiçbir düz çizginin bulunmadığını söylemiştik, düz gibi görünen yollar kavis çizip en sonunda birleşir, dolayısıyla zaman ve realite daireseldir. İşte bu yüzden geleceğinizin potansiyelleri ölçülebilir ve kehanetlerde bulunulabilir, çünkü daire içindeki potansiyeller o sürekli sabite içinde aşinalığa sahip şeyler olarak geri döner. Böylece ufkun ötesinde bilinmeyen bir gizem olarak gözden kaybolan bir gelecek yerine, geleceğiniz sürekli geri dönen büyük bir daire gibidir ve “şimdi” zamanının bir parçasıdır. Kahin boyutlar arası yeteneğe sahiptir, trenin penceresinden dışarıyı bulanık şekilde görebilir. Tren (zaman) daireler çizdiğinden enerji potansiyelleri görülebilir, daha sonra tren üzerlerinden tekrar geçtiğinde onlar realiteye dönüşürler. Kehanette bulunanların yanıtlamakta zorlandıkları soru şudur. Bir potansiyelin realiteye dönüşmesi için trenin onun üzerinden kaç kere geçmesi gerekir? En iyi kahinler bile kehanet tarihini belirlemede zorlanırlar, ama orada meydana gelebilecek bir potansiyel mutlaka vardır.
Madde ve biyoloji, bilinç ve yaşam gücü bir ilmiğe benzer, yani bir döngü içinde bulunur. Diyeceksiniz ki, bir daireyle döngü arasında ne fark var? Daire hiçbir zaman bir kaynağa sahip değildir, daima enerjiyle eşit olarak hareket eder ve hiçbir eğilimi yoktur, oysa döngü bir kaynağa dönüşü gösterir. Bilim adamlarınız eninde sonunda maddenin temel unsurlarında döngüleri keşfedecekler. Onların hayal edebileceği en küçük parçacıklar bile döngülere sahip olacaktır. Bu, atomun çekirdeğiyle elektron sisi arasında neden o kadar boşluk olduğuyla ilgili bazı derin soruları da yanıtlayacaktır. Orada döngüleri arayın!
DNA’nın da bir döngü, bir ilmik olduğunu söylemiştik. Peki neden döngüdür? Çünkü elektrik akımı taşımak zorundadır, yani DNA küçük bir elektrikli motordur. Bir döngünün taşıdığı akım kendi manyetik alanını yarattığı için söz konusu motor manyetik etkilere karşı duyarlıdır. Şimdi kristalimsi kılıfın, kesişen akım hatlarını “uyandırarak” DNA’yı manyetik olarak nasıl değiştirebileceğini anlıyor musunuz? Yeni realiteniz DNA’nız üzerinde size güç vermektedir, bilincin maddeyi değiştirebileceğini hatırlayın. Bunu kuantum fizikçilerine sorun ve niyetin de bilinç olduğunu unutmayın. (Sayfa: 68-77)

YENİ BİN YILIN BEŞ SPİRİTÜEL ENERJİ DEĞİŞİMİ (1999)

Yeni bin yılın en derin enerji değişimi DNA’da meydana gelmektedir. Sevgili varlıklar, bilim adamlarınız iki kuşak sonra mikroskopla baktıklarında yaşlı ve genç insanlar arasında hücresel farklılıklar görecekler! Biz şimdi DNA’nın iki ipliğinden, bizim deyimimizle iki ilmiğinden söz ediyoruz. İnsan genomu incelendikten sonra ipliklerin değiştiği açıklanacak ve evrimin kanıtı olarak sunulacak, çünkü ancak o zaman kendi kodlarınızı sonraki kuşakların kodlarıyla kıyaslayabileceksiniz. Biliminiz geliştikçe şimdi size garip gelen nitelikler yeni çağın bilimi olacaktır. Değişen sadece DNA’nız olmayacak, bağışıklık sisteminiz de değişecek. Dahası da var, hücresel düzeyde daha önce asla görmediğiniz anomaliler ve güçler göreceksiniz. Hücreler bile farklı biçimde bölünecek ve hücresel farkındalık artacak. Bazıları bu niteliklerin daha önce de hücrede var olduğunu, ancak yeni keşfedildiğini ileri sürecekler, oysa durum onları yalanlayacak ve farklı biyoloji tüm gezegene yayılmaya başlayacak. Bazıları bunu zeki hücrelerin başlangıcı olarak adlandıracak, bazılarıysa bu zeki süreçleri daha evvel neden görmediklerini merak edecekler, bazıları da onun yeni bir şey olduğunu anlayacaklar, ama muktedir kılınmış DNA dediğimiz insan evriminin bir sonraki adımını birçokları gözden kaçıracak.
Söz konusu evrimin nerede başladığını söyleyeyim. Birçok kişi onun yeni doğan İndigo çocuklarla başladığını, insanın gelişmiş bir DNA yapısıyla doğması gerektiğini düşünüyor, ama öyle değil. Hücresel değişim “saf ruhsal niyetle” başlar. Evet, niyet ederek hücresel yapınızı değiştirebilirsiniz. Bu gezegendeki en büyük mucizeler içten dışa doğru gerçekleşmiş, yani insandaki Tanrısallık hücresel yapıda bilinçten madde yaratmıştır. Şu anda gezegende bilinçten madde yaratan avatarlar var, siz de tıpkı bir avatar gibi bedeninizde mucizeler yaratabilirsiniz, çünkü prensip aynıdır. Bir avatar (ermiş) sizin sahip olmadığınız neye sahiptir dersiniz? TAM BİR ÖZ FARKINDALIĞA. İçinizdeki Tanrısallığı keşfettiğinizde DNA’nız bu keşfin realitesine uyacak şekilde değişir, buna kendi realitenizi yaratma denir.
Aslında DNA’nız kusursuzdur, ama siz bedeninize kısa bir ömre, hastalığa ve dengesizliğe yol açan kısıtlayıcıların yerleştirilmesine izin vermiştiniz. Ancak niyetle bu kısıtlayıcılar azaltılabilir ve DNA’nın asıl tasarımına yakın hale gelmesi sağlanabilir. Şimdi DNA’nızı bilincinize karşılık verecek şekilde ayarlama gücüne sahipsiniz. DNA’nın ilk değişecek bölümleri göremediğiniz manyetik bölümleridir, onlar içinizdeki kimyasal parçaları uyandırmak üzere tasarlanmıştır. Bu değişim en sonunda Tanrının bir parçası olduğunuzu hissetmenizi sağlayacaktır. Tüm değişiklikler hücresel düzeyde başlar, çünkü insan hücrelerinde ruhsal ve fiziksel yaşamın bir karbon kopyası vardır. O sizin olmuş olduğunuz her şeyi ve burada bulunma nedeninizi temsil eder, geçmişten taşıdığınız yaşam kontratları ve karmik nitelikler DNA planında yer alırlar.
2000 yılını geçtiğinizde bazı değişiklikler olacaktır. Bazılarınız spiritüel gelişiminizin durduğunu hissediyorsunuz. Geçmişte en azından ileri doğru bir hareket hissederken şimdi bunu hissetmiyorsunuz. Size ne olduğunu söyleyeyim. Hareketi hala eski enerjide olduğu gibi lineer olarak algılıyorsunuz, oysa hareketi saptama sisteminiz artık “şimdiki” zaman çerçevesine çekilmiştir. Durduğunuzu sanmanızın nedeni, daha yüksek bir titreşim olan şimdi’de daha önce hissettiklerinize hiç benzemeyen boyutlar arası bir hareket elde etmenizdir. Algı şimdi daha az lineerdir, eski enerji paradigması yüzünden durduğunuzu sanıyorsunuz.
Yeni enerjinin bir başka niteliğinin zamanın hızlanması olduğunu bilmelisiniz. Siz evrenin atomik yapısının daha hızlı titreşmesine neden oldunuz, bu yüzden zamanınız hızlanıyor. Yerkürenin jeolojisinde gördüğünüz şey de hızlanan bir zaman çerçevesidir. Kendi bölgenizdeki zamanı değiştiriyorsunuz, ama onu kıyaslayacak başka bir zaman çerçevesine sahip değilsiniz. Bu yüzden zaman aynı gibi görünüyor, ama hücresel düzeyde çoğunuz devam eden hızlanmanın farkındasınız. Bir zaman gelecek, biliminiz çevrenizdeki evrene bakıp onun yavaşlamakta olduğunu söyleyecek, gerçek şu ki o yavaşlamıyor ama siz hızlanıyorsunuz. Bu, zamanın görece olmasıyla ilgili bir şeydir.
Eşiği geçtiğinizde bir gevşeme, bir rahatlama hissedeceksiniz, yani ait olduğunuz duruma alışacaksınız. Endişe dağılmaya başlayacak ve kendinizi hücresel düzeyde rahat hissedeceksiniz. Mücadelenin gezegenin titreşimini yükseltmek için verildiğini söylemiştik, gerçekten de öyledir. Son ölçüm 2012 yılında yapılacak, o tarihten itibaren gezegen bir daha asla ölçülmeyecektir, çünkü yeni bir enerjiye ve yeni bir dünyaya giriyorsunuz. Binlerce yıldır her spiritüel hareketinizi sorgulayan bir düaliteye sahiptiniz, yeni enerjiyle birlikte düaliteniz de yüksek benliğinizden uzaklaşmaya başlayacak ve insanlık tarihinde ilk kez düalite dengesi değişecektir, yükseliş sürecine girebilmeniz için onun değişmesi gerekiyor. Korku ve endişenin nereden geldiğini biliyor musunuz? Düalite denen parçanızdan gelir, siz sorunları çözdükçe düalite geri itilecek ve ruhsal yapınızdaki denge değişecektir. Düaliteyi kendinden uzaklaştıran insana ne olacağını biliyor musunuz? Yükselecektir! Bunu ilk önce çocuklarda göreceksiniz. İndigo çocuklar düaliteyi uzaklaştırma yeteneğine sahiptir.
2000 yılında eşik geçildikten sonra eski enerjide çakılıp direnmeye devam edenlere söylenecek son söz “Tren istasyondan ayrıldı” olacaktır. 1987’den beri küçük adımlarla yeni enerjiye geçilebilirdi, ama çoğu bunu reddetti ve eski yollara saplanıp kaldı. Şimdi yeni enerjiye geçebilmeleri dev bir adım atmalarını gerektiriyor. Bazıları eski enerjide kalmaya devam ederek sizi yanlış yolda olmakla suçlayacak, kendileri kadar hayat deneyimine sahip olmadığınızı söyleyip sizden ayrılacaklar. Bu kaçınılmaz bir bölünmedir, insan doğasına has bir şeydir. Yeni enerjiye bağlı olanlar herhangi bir insan hiyerarşisi çevresinde ego geliştirmez, çalışmalarında ve tutumlarında hiçbir gündem, beklenti ve hesap yoktur. Başarılarıyla övünmezler ve sözlerinde bilgelik vardır, onlar şimdi’de bulunan insanlardır.
Eğer düaliteden kopacaksanız, eğer DNA’nızı değiştirecekseniz, eğer hayatınızda mucizeler görmeye ve daha önce sıkıntı veren alanlarda huzura kavuşacaksanız yanınızda üç rehberden fazlası bulunmalıdır. Bunlar üst rehberlerdir, yani boyutlar arasıdır, size aile hissi veren varlıklardır. Önünüzdeki 12 yıl içinde bu gezegene epey yeni enerji aktarılacaktır, bunun anahtarı özel astronomik hizalanmalar, yani gezegenlerin sıraya dizilmesi olacaktır. Birçokları bu hizalanmalardan ve astronomik anomalilerden korkacak ve çevreye korku saçan senaryolar üreteceklerdir. Siz başkalarının pompaladığı korkunun ortasında durup bu hizalanmaları kutsayın ve söylediklerimi hatırlayın. Spiritüel fabrikanızın yenilendiğini ve biçimlendirildiğini unutmayın. Sözünü ettiğimiz enerjiler ihtiyaç duydukça size aktarılmaya devam edecek ve enerjinin çoğunluğunu dişi enerji oluşturacaktır. Bu bir cinsiyet meselesi değildir, dişi enerjinin aktarımı dünyanın dengesini sağlayıp insanlığı güçlendirecek ve sizi eski bilinçten daha yumuşak bir bilince taşıyacaktır. (Sayfa: 111-125)

EŞİĞİ GEÇMEK (1999)

Her bin yılın çevresinde bir enerji vardır. Bu dönemlerde daima ortaya kıyamet habercileri çıkıp bunun dünyanın sonu olduğunu, görebileceğiniz son bin yıl olduğunu söylerler. İroni şu ki, gerçekten de bu son bin yıl olacaktı, yaptığınız plana göre öyle olması gerekiyordu. Ama 1987 yılındaki ölçüm bu sonu geçersiz kılmıştır. 2012’de söz konusu sınavla ilgili son kez ölçüm yapılacak ve ölçüm sınavın sonucunu belirleyecektir. Şu anda geçilen eşik, (2000) gezegeni değiştirme izninin sınırlarını belirleyecek eşiktir.
Sevgili varlıklar, size geleceğinizi bildiremeyiz, çünkü 2012’ye doğru ilerleyen bu trenin makinisti sizsiniz, ilerde enerjinin değişip değişmeyeceği size bağlı. Dünyadaki sorunlarla nasıl baş edeceğiniz, nasıl besleneceğiniz, kullandığınız enerjinin dünyanın ısınmasına yol açıp açmayacağı tamamen size bağlı, bu konuda tutarlı yanıt verecek tek bir varlık bile yoktur! Ama şu kadarını söyleyebiliriz ki yanıtları daha hızlı alabileceğiniz bir bilinç değişimine sahip olacaksınız. Artık bazı aşikar sorunlar görmezden gelinemeyecek ve büyük bir bilgelikle karşılanacaktır. Çözümler önünüzdedir, eğer kendinize izin verirseniz insanlığın bilgeliği acil durumlar ortaya çıkmadan onları çözecektir. Bu ancak dünyadaki insanlar “kritik kütleye” ulaşmışlarsa yapılabilir, şimdi bu kritik kütle vardır sevgili varlıklar.
Bazıları dünyanın enerji sorununu nasıl halledeceklerini bana hep sormuşlardır. Bunun için iki kaynak var, her ikisi de bedava, her ikisi de bol. Bunlardan birincisi Ayın denizlerde yarattığı gelgit olayıdır. Dünya nüfusunun çoğunluğu deniz kıyısına yakın yerlerde yaşamaktadır. Bu tonlarca ağırlığındaki gelgit hareketi, bu büyük enerji onu temiz bir elektriğe dönüştürmenizi bekliyor, yani hidroelektrik santralleri kurmalısınız. Bu, nükleer enerji santrallerinden daha ucuz bir teknoloji gerektirir. İkinci kaynak toprağın derinliklerinde sizi beklemektedir. Yerkürenin neresini kazarsanız kazın yeterince derine indiğinizde ısıyı bulacaksınız. Isıyı buhara dönüştürmek için harcayacağınız para nükleer santral kurmaktan daha ucuza gelir, üstelik bitmez tükenmez bir kaynaktır ve dünya durdukça var olacaktır.
Bana en çok sorulan sorulardan biri de dünyanın Tek Dünya Devletine dönüşüp dönüşmeyeceğiyle ilgili. Sevgili varlıklar bu gerekli değil, bunun için bir neden de yok, üstelik beklenen bir şey de değil. Birçok kültürün, birçok toplumun var olmasına saygı duyulmalıdır, bu farklılık ve çeşitlilik amaçlı olarak yaratılmıştır. Farklı kültürler kontratların karmik etkileşimini sağlar ve hoşgörüyü öğretir. En sonunda dünyanın tüm hükümetlerinin halklarına seçim hakkı vermesinde huşu verici bir potansiyel vardır, eğer bunu yapmazlarsa halkları onları iktidardan indirecektir. Eğer söylediklerimden kuşkulanıyorsanız, son zamanlarda halkların ayaklanıp diktatörlerin iktidarına nasıl son verdiklerine bir bakın. Bunu eşikten evvel bile görmeye başlıyorsunuz, gezegenin önümüzdeki yıllarda gerçekleşecek potansiyeli budur. Artık toplumlar kendi kaderlerini belirleyecek, yurttaşlarına ahlak, spiritüalite ve kişisel ibadet konusunda seçim hakkı tanımayan diktatörleri devireceklerdir.
Bazıları da Kryon para konusu ne olacak diye soruyor. Bir zaman gelecek uluslar arasında döviz kuru diye bir şey kalmayacaktır. Gelecek günlerde hükümetiniz, (ABD) dünyanın geri kalan kısmının fikir birliğine varabilmesi için kendi parasının değerini düşürmek zorunda kalacak. Tüm dünyada, ticarette kullanılan ortak bir paranın yürürlüğe girdiğini göreceksiniz. Bu bir başka kıtada (Avrupa) bu şimdiden başlamıştır. Şu anda ülkelerin bir araya gelip bir tür ortak ticaret parası yarattığına tanık oluyorsunuz. Bu süreç elbette kolay olmayacak, gerçekleştirilmesi için iki kuşağın geçmesi gerekecektir, ama potansiyel bunu başaracağınızı gösteriyor. Sevgili varlıklar potansiyelin nereye gittiğini size söyleyeyim. Dünya bunu yapmak zorunda, çünkü bir süre sonra henüz karşılaşmadığınız dünya dışı varlıklarla ticaret yapmak zorunda kalacaksınız. Bu gerçekleştiğinde gezegensel kaynaklara evrensel bir değer biçilmesi gerekecek.
Birçoğu da din konusunda ne olacağını, birbirini kafirlikle suçlayan ve dışlayan dini sistemlerle nasıl baş edeceklerini soruyor. Bu sorunun çözümü şimdiden başlamıştır. Ülkenizde, dünyaya eşcinsel karmik kimliğiyle gelmiş olanları ağır biçimde eleştiren bir dini lider var. Bu lider geçmişte mensuplarına, Tanrının bu eşcinsellerden nefret ettiğini söylemişti. Bir süre sonra aynı dini lider suçladığı insanların da insan ailesine mensup olduğunu söyledi, yaptıklarını onaylamıyordu, ama içindeki bir şey onları da sevdiğine tanıklık etmişti. Daha sonra mensuplarına, Tanrının bu insanları da sevdiğini açıkça söyledi. Sevgili varlıklar bu adamın düşüncesini ne değiştirdi dersiniz? Ve neden şimdi? Gerçekten de bu Ruhun sevgisiydi, onlarla aynı görüşte olmasa bile hücresel düzeyde hoşgörüyü vazetmesi ve uygulamasıyla ilgiliydi. Bu dini lider eşcinsellerin de aynı Tanrıya tapınma hakkını sonunda kabul etmişti. Bunun zamanlamasını ilginç bulmuyor musunuz? Bu tür değişiklikleri dünya çapında bekleyin, değişeceğini asla düşünmediğiniz varlıkların değişmesini bekleyin. Büyük İslami kitlenin tutum değiştirip değişik inançtaki insanları hoş görmesini bekleyin. Sakın şaşırmayın, çünkü onların doktrini de ahlak ve sevgiyi öğretir. Peki dünyada tek bir dinin egemen olacağı bir zaman gelecek mi? Hayır, bu böyle tasarlanmamıştır, bunun mümkün olabileceğini düşünmek çok mantıksızca olur. Potansiyel şudur sevgili varlıklar, dini hoşgörünün ve doktriner bilgeliğin egemen olacağı bir zaman gelebilir.
Astronomlarınız 10-15 yıl önceki tutumlarına taban tabana zıt bir tutum içindeler. Dünyadan başka yerlerde de yaşam olduğu bir gün kabul ve tasdik edilecektir. Bilimsel aletleriniz geliştikçe dünyayla aynı potansiyele sahip diğer gezegenleri de keşfedeceksiniz. Eninde sonunda yaşam tohumlarının dünyaya başka bir yerden getirildiğini de anlayacaksınız. Ayrıca astronominiz evrende farklı zaman çerçeveleri olduğunu da kabul etmek zorunda kalacak. “Olanaksız fiziği” açıklamak için bunun tek çıkar yol olduğunu unutmayın. Ayrıca Büyük Patlama teorisinin yanlış olduğunu da kabul edeceksiniz. Evrenin kendi kendini yarattığını idrak ettiğinizde, aslında onun her zaman patladığını anlayacaksınız!
İnsan ömrünün uzamasını sağlayacak bir devrimin eşiğindesiniz. Önünüzdeki 24 yıl insan ömrünü ikiye katlama potansiyeline sahiptir. Bu imkanın 10 ya da 20 yıl önce değil de ancak şimdi sunuluyor olması garip değil mi? Gördüğünüz gibi zamanlama mükemmeldir, çünkü eşiğe geldiniz ve bunun olmasını mümkün kıldınız. Yeni enerjide insan ırkının yok olması, kısa ömürler, eski karmik nitelik ve dersler geçmişte kalacaktır, bu eski paradigmanın sonudur. Ama hepsi bu kadar değil, şu anda insan genomunun haritasını çıkaranlar var. Gen sisteminde insanı oluşturan milyarlarca unsur bulunmaktadır. Bu, insanın karbon kopyası ya da en azından kimyasal olarak görebileceğiniz bölümüdür. Genom haritası tamamen ortaya çıkarıldığında büyük bir keşif olacak, çünkü ancak o zaman bilim adamları o karbon kopyanın genel tablosunu görmeye başlayacaklar. Gizlenen ilmiği ve kendilerini hayrete düşüren kodlamayı görecekler. Kodlama durup dururken meydana gelmediğini onlara haykıracaktır. Peki onu kim yarattı? Dünyadaki normal evrimin sonucu olamayacak kadar yüce bir şeydir bu kodlama! O size bir mantık ve yaratılış öyküsü anlatacaktır, sık sık sözünü ettiğimiz temel 12 öyküsünü. Dahası da var! Orada bir bulmacanın kodunu da göreceksiniz, insan ömrünün uzamasıyla ilgili olağanüstü keşiflere hazır olun! Çünkü bu kod insanın kısa ömürler sürmesi için programlandığını, kimyasının kendi kendini yenilgiye uğrattığını size anlatacaktır. Gizemler anlaşıldığında tüm sınırlayıcı etkenler ortadan kaldırılacaktır.
Dünya üzerinde, ama başka bir boyuttaki yaşamı keşfetmeyle ilgili bir potansiyel daha var. Bu zeki ve gelişmiş görünen, tümüyle farklı bir boyutta evrimleşmiş gibi görünen, dokunamayacağınız ama görebileceğiniz bir yaşamdır. Bir yıl önce bunu gezegeninizde aramanızı söylemiştik, ama şimdi bu keşfin gerçekleşmesi yakındır. Keşfi yaptığınızda bunu size ilk söyleyenin “aile” olduğunu unutmayın. O keşif gerçekleştiğinde Ruh tarafından dokunulan insanlarda meydana gelen şifalar ve bazılarının perdenin öte tarafına nasıl kanallık yaptığı da ortaya çıkacaktır.
İnsan kendini yenileyecek şekilde tasarlanmıştır, ama bir kolunu ya da bacağını kaybettiğinde yerine yenisi çıkmıyor. Gezegeninizde yaşayan ve onlardan evrimleşerek ortaya çıktığınız söylenen basit omurgalı hayvanlar bile kopmuş organlarını yenileyebilirken, evrim merdiveninin en üst basamağındaki sizler bunu neden yapamıyorsunuz? Bu konuda hiç düşündünüz mü? Neden omurilik sinirleri koptuğunda yaşamınızın geri kalanını tekerlekli sandalyede geçirmek zorunda kalıyorsunuz? Çünkü bu durumda büyümeyi engelleyici unsurlar uyanıyor ve kopmuş sinirlerin iyileşmesini ve yeniden birleşmesini önlüyor, bunu biliyor muydunuz? Ama böyle olmasını isteyen sizdiniz, çünkü o tekerlekli sandalyede yaşamını devam ettiren insanın da öğreneceği dersler vardır. Doğal evrime yapılmış ilahi bir müdahaleyle karşı karşıyasınız, ama artık bu da değişecek. Bedeninizdeki sinir dokuları onları kodlayan bir kimyaya sahiptir, koptuklarında bile kime ait olduklarını bilirler. Büyümeyi engelleyen unsurların insan bedeninin neresinde olduğunu keşfetmenin eşiğindesiniz. Onu bulduğunuzda kopmuş sinirlerin yeniden birleşerek mucizeler yaratmasını bekleyin. Bu mucizeler meydana gelmeye başladığında onların yukardan değil uyanmış DNA’dan, yani insanın içindeki gücün uyanışından kaynaklandığını anlayacaksınız. O gizemli bir enerji değil, insanın içindeki Tanrısal güçtür. Sevgili varlıklar, sözünü ettiğimiz bu değişiklik eşiğin bu yanında asla mümkün olamazdı, ama eşiğin öbür yanında, yani 2000 yılından sonra mümkündür ve bu konuda size aktarılacak bir hayli bilgi vardır.
Bir diğer potansiyel fizikle ilgilidir. Henüz fiziğin belirleyici formülünü bulamadınız, çünkü onu anlayacak durumda değilsiniz. Biz şimdi formülü değil, formülün üç niteliğini sunacağız. Bu nitelikler birbirleriyle ilişkilidir, ama ilişki kurma biçimleri yanlış anlaşılmıştır. Biliminiz şimdi onların gölgelerini görmeye başladı. Formülün birinci niteliği, kütlenin yoğunluğunu anlama yeteneğidir. Neden elektron sisi atom çekirdeğinden o kadar uzaktadır? Bu uzaklığı değiştirebileceğinizi söylemiştik, bunu yaptığınızda kütlenin değişen atomlar tarafından tanımlanan yoğunluğu da değişecektir. Elektron sisi çekirdeğe yaklaştıkça daha hızlı titreşmek zorunda kalacak, daha hızlı titreşdikçe zaman çerçevesi de değişecektir, dolayısıyla formülün ikinci niteliği zaman değişimidir. Uzaklığı ne olursa olsun elektron sisinin gerçek hızının daima aynı olması gerektiği yolundaki varsayımınız yanlıştır. Hızla, titreşim hızı arasında fark vardır, bu elektron sisinin gerçek fiziksel tanımıyla ilgilidir.
Yoğunluk değişimiyle birlikte zaman değişimi de gelir. Zaman değişimiyle birlikte hiç anlamayacağınız üçüncü bir nitelik gelir. Biz ona yer realitesi diyeceğiz. Buna “maddenin bulunduğu yer, madde değiştiğinde gittiği boyutsal realite” de denebilir. İşte size bir olgu: Madde bu şekilde değiştiğinde meydana gelen boyut değişimi, maddenin yeni formunda var olabilmek için gereksinim duyduğu bir realite yaratır. Bu yer, maddeyi değiştirdiğiniz yerden beş-on santimetre ya da kilometrelerce uzakta olabilir, bu maddenin ne kadar değiştiğine bağlıdır. Size açıklanması zor olan şey tanınmamış bir kavram hakkında konuşmaktır. Bu kavrama göre madde bir realite indeksine sahiptir, yani onun çekirdek nitelikleri zaman ve uzayda nerede bulunduğuna bağlıdır. Dolayısıyla, birlikte çalışması gereken üç nitelik, YOĞUNLUK, ZAMAN ÇERÇEVESİ ve YER’dir. Uzaya bakıp “olanaksız fizik” dediğiniz farklı bir zaman çerçevesini haykıran fiziksel nitelikler gördüğünüzde, bu size baktığınız şeyin kütlesi ve boyutsallığı (yer indeksi) hakkında da bir şeyler söyleyecektir. Bu çok derin bir formüldür ve evrensel fiziğin temelidir, ancak siz henüz onu bilmiyorsunuz.
Şimdi biraz da kütlesiz nesneler hakkında konuşalım. Zaten biliminiz bir kaşık dolusu kütlenin gezegeniniz kadar ağır bir kütle yarattığını bilmektedir. Orada gerçekte ne oluyor? Onun nitelikleri ve gerçek büyüklüğü nedir? O kütlenin yarattığı yer çekimine bakın! Böyle bir durumun sadece belli realitelerde ya da uzay bölgelerinde var olabileceğini biliyor muydunuz? Yoğunluk ve zaman çerçevesi onun nerede olması gerektiğini tam olarak belirler. Nerdeyse hiçbir ağırlığı olmayan dev bir şeye sahip olsaydınız ne olurdu? Onun yer çekimi ne olurdu? Göreli veçheler ille de büyüklük değildir, yoğunluk ve zaman çerçevesidir. Yoğunluk değiştiğinde maddenin çevresindeki zaman çerçevesi de değişir. Eğer bir bilim adamı bu modeli bir kara delikte meydana gelen şeye uygulayacak olsaydı kara deliğin çevresinde gördüğü olanaksız fiziği anlayabilirdi. Anti-yerçekimi diye bir şey yoktur, onun yerine değişken kütle yaratmanın sırrını bulmaya çalışın. Bunu yaptığınızda ona eşlik eden iki değişkeni de gözleyin.
Bu fizik konuşmasını kozmik kafesten söz etmeden bitiremeyiz. Size sunacağımız son keşif kafesle ilgilidir. Bizim Atomik Aşamalı Yerinden Çıkarma (AAYÇ) adını vereceğimiz bir potansiyel vardır. Bu, kozmik kafesten sınırsız enerji elde etme yeteneğinizi ifade eden bir terimdir. Kafese nasıl ulaşabileceğinizi anladığınızda, toprağa sondaj yaparak enerji elde etmenize ya da nükleer santral kurmanıza veya gelgit dalgalarından yararlanmanıza gerek kalmayacak. Dev bir örümcek ağı düşünün, onun bir başında hareket eden şey etkisini ağın her yanında hissettirir öyle değil mi? En uzak noktada bile bu titreşim hissedilir, enerji elde etmek için kafese ulaştığınızda olacak şey örümcek ağında olanla aynıdır. Bu durumda, kafeste AAYÇ ile açtığınız boşluğu doldurmak için enerji harekete geçer ve akış kafesin her yanında hissedilir. Daha evvel kafesteki iletişimin ne kadar hızlı olduğunu anlatmıştık. İşte size bilmediğiniz bir şey daha, AAYÇ’yi kullanarak enerji elde etmek için kafese başvurduğunuzda AAYÇ yeteneğine sahip herkes bunu bilecektir. Hayal edemeyeceğiniz kadar uzakta bulunan diğer yaşam formları işlemi anında hissedecektir. Bu size evrendeki iletişim potansiyeli hakkında ne söylüyor? Teleskoplarınızla bile göremediğiniz ışık noktacıklarıyla anında iletişim kurmaya ne dersiniz? Evet, kafesi kullanarak evrenin en uzak bölgeleriyle anında iletişim kurabilirsiniz. Bu potansiyel gerçekleştiğinde bunu ilk kez “ailenin” bir üyesinden (Kryon’dan) duyduğunuzu hatırlayacaksınız!
En son potansiyel, dünyada ilk kez var olan yeni bir enerjiyle ilgilidir. Bu daha evvel sözünü ettiğimiz İndigo çocuklardır. İnsan kılığına bürünmüş meleklerin insanın evrimini kolaylaştırmak için gezegene getirdiği barış potansiyelinden söz ediyoruz. Bazılarının kafası İndigo çocukların kim olduğu konusunda karışmıştır. Bu çocuklar yeni bir insan bilincini, huzur ve barışı temsil etmektedir. Binlerce yıldır eski enerjide tanık olduğunuz güç, açgözlülük, kıskançlık gibi insan nitelikleri karanlık bir düalitenin parçasıdır. Eğer düalite dengesinin değiştiğini görebilseydiniz bunu anlardınız. Eğer bu çocukların çok özel olduğunu düşünüyorsanız bir de onların çocuklarına bakın! Biyologlarınız onların gen haritasını çıkardıklarında DNA’larının farklı olduğunu görecekler. Biliminiz İndigoların çocuklarının bağışıklık sisteminin güçlendiğini fark edecek, kolayca yakalandığınız hastalıklara onların yakalanmadığını keşfedecektir. Bu çocukların üstünlüğünün nereden kaynaklandığını merak ediyorsanız söyleyeyim. Sizden kaynaklandı sevgili varlıklar, 1962 ila 1987 yılları arasında meydana gelen değişimden kaynaklandı. Bu celsede saydığım tüm potansiyellerin kaynağı sizsiniz! (Sayfa: 131-150)

ESKİNİN SONU - DURUM ORTAYA ÇIKTI (1999)

Şimdi daha evvel sözünü etmediğimiz bir konuyu konuşacağız. Evrim zincirinin tepesinde neden tek bir insan türü var? Birçok memeli ve maymun türü alt türlere sahip, oysa insan tek tip bir türe sahip. Birçok toplum ama tek bir insan türü var. Bu amaçlı bir şeydi sevgili varlıklar, siz farklı renklere, değişik yüzlere sahipsiniz ama yine de tek bir türsünüz. Gorillere, şempanzelere ve diğer maymunlara bakın, bu primatlar düzinelerce türe sahipler, ama birlikte yaşayıp birbirleriyle çiftleşmezler. Acaba evrimde size tek bir insan türü sunacak ne oldu? Bilim adamlarınız farklı insan türlerinin neden ortadan kalktığını araştırdıkça hayretler içinde kalacaklar. Toprağı kazın da bakın orada birçok farklı insan türü bulacaksınız. Kimi kuyrukluydu, kimi küçük, kimi de çok büyüktü, bazıları ise farklı saçlara sahipti. Şu anda birçok insan türü bulunması gerekirken sonunda tek bir tür kaldı.
Bu tek tür konusunda yardım aldığınızı düşünüyor musunuz? Evet aldınız. Bilim adamlarınız insan genomunun haritasını ortaya çıkardıklarında onun tasarlanıp planlanmış bir biyoloji olduğunu ve alt evrim basamaklarından kaynaklanmadığını anlayacaklar. Gördükleri şey Tanrısal bir karbon kopya olacaktır. Bu karbon kopya insan bedeninde yaşayabilmeniz için tarafınızdan tasarlanmıştı ve sınavınız açısından çok önemliydi. Eğer normal şekilde evrimleşmenize izin verilseydi çeşitli insan türleri arasında savaşlar olur, aynı anlayışa ulaşma konusunda hiçbir çaba gösterilmezdi. Bu durumda farklı türler kendilerini diğerlerinden ayrı algılar, aynı insan ailesi olarak görmezlerdi. Bu bile ilahi bir müdahaleyle karşı karşıya olduğunuzun kanıtıdır!
Evrimin tepesinde yer aldığınız halde neden kolunuzu ya da bacağınızı kaybettiğinizde yerine yenisi çıkmıyor diye sormuştuk. Bunun yanıtı karmik derstir, yani karmik ders evrime galip gelir. Yitirilen kol veya bacak ölümünüze kadar size acı verir ve bundan bir yaşam dersi çıkarmanızı sağlar. Aslında bu üzerinde düşünmenizi gerektiren bir evrim anomalisidir, oysa çoğunuz onu olduğu gibi kabul edersiniz. Bu anomalilerin bazılarının değişmesine hazır mısınız?
Şimdi size gezegen üzerindeki en eski bilimden söz edeceğim. Güneş sisteminizin manyetik alanlarının doğum anında hücresel yapınıza yaptığı etkinin incelenmesi. Manyetik enerji ağıyla kristalimsi enerji ağı arasında doğum anında güneş sistemi tarafından belirlenen nitelik. Bu manyetik talimat dizileri DNA’nın kristalimsi kılıfını kuşatır, şu anda onlara zaten sahipsiniz. Gezegen üzerindeki en eski bilimdir bu, ona astroloji denir. Manyetikler, hücresel kimya, yaşam damgaları ve karmik nitelikler, hepsi güneş sisteminin manyetiklerinin çalışmasıyla ilgilidir. Bir zaman gelecek bilim adamlarınız da astrolojiye inanmak zorunda kalacak, çünkü insan genomundaki gizli kalıplar ve anomaliler onları buna zorlayacak.
Biliminiz bir gün insan niyetinde ve bilincinde enerji olduğunu da keşfedecektir. Bu keşif, bedenin nasıl işlediği, Tanrının nasıl çalıştığıyla ilgili birçok şeyi yerli yerine oturtacaktır. Oysa siz Tanrının ve bilimin birbirinden ayrı olduğunu sanıyorsunuz, bir gün gelecek bu fikre güleceksiniz. Eğer travma, sıkıntı ve zorluğun ortasındaysanız onları kutsayın! Onları saf bir niyetle kutsadığınızda içsel bir fener yanar ve yaşamınızdaki çözümün katalizörü haline gelirsiniz. Aranızda niyet ederek karbon kopyasını tamamen değiştiren insanlar var. Size bu gezegende değişen tutkulardan söz edeyim. Daha önce arzu ettiğiniz, sevdiğiniz, takdir ettiğiniz birçok şey artık ilginizi çekmiyorsa bilin ki evrimleşiyorsunuz! Tutkularınızın değiştiğini gördüğünüz zaman bunun daha yüksek düzeyde titreşen insana ait bir işaret olduğunu bilin! (Sayfa: 158-167)

KILIÇLAR KÖPRÜSÜNÜ GEÇMEK ( 2000)

Eskiyle yeni enerji arasında bir uçurum vardır, siz kısa bir süre önce oradan geçtiniz. Savaşla, insanın yok oluşuyla, kitlesel ıstırapla, gezegensel yıkımla ilgili tüm kehanetler geçerliliğini yitirmiştir. Siz eşiği (2000 yılını) geçerek yeni bir realite yarattınız. 1999’da söylediğimiz gibi evrendeki hiçbir varlık neler olacağını kesin olarak tahmin edemez ve Kılıçlar Köprüsünün öte yanında ne bulunduğunu söyleyemezdi. Biz kehanet yerine size büyük potansiyelleri sunmuştuk.
Birçok kişi hala eski kehanetlerin gerçekleşmesi için kendini zorluyor ve muazzam bir dirençle karşılaşıyor. Şimdiki enerji yenidir ve eski paradigmada kalmaya çalışanlara büyük sıkıntı verecektir. Bu eskiyle yeni arasındaki savaştır, buna nihai savaş da diyebilirsiniz. Uçurumun temsil ettiği şey insan bilincinde tam bir değişimdir. Bu, insanlık tarihinin sonunu yeniden yazıp onu yeni başlangıca dönüştürecek bir değişimdir. Kılıçlar Köprüsü, eskiyle yeni enerji arasındaki uçurumun üzerinde yer alır. Kılıç gerçeği simgeler ve kalp çakrasının titreşimiyle çınlar, o müzikteki fa notasıdır.
Evvelki celselerde gezegene aktarılacak enerjilerden söz etmiştik. Bu yıl meydana gelecek gezegensel hizalanmayla (5 Mayıs 2000) aktarılacak enerji bir sözcükle nitelenebilir. ANA enerjisi. Bu enerji bir cinsiyeti değil, Ruhu besleyen yumuşaklığı, barışı ve şefkati ifade eder. Gezegeni dengeleme sürecini başlatacak gecikmiş bir enerjidir, o ayrıca insan bilincinin evrimini de tamamlayacaktır.
İnsanlığın tümü Kılıçlar Köprüsünü geçemeyecek, yeni enerjiyi asla kabul etmeyecek olanlar var, onlar eskinin içinde kalıp debelenecekler. Diyeceksiniz ki onlar da yeni bin yıla geçtiler, dolayısıyla Kılıçlar Köprüsünü geçmiş sayılırlar! Hayır, onlar yeni bin yıla geçtiler ama köprüyü geçmediler. Tüm insanlık eşikten geçmiş, ama bazıları kişisel enerjisini değiştirmemiştir. Bu süreçte birçok insanın dünyadan ayrılıp İndigo çocuk olarak geri dönmeye karar verdiğini göreceksiniz, yani size açıklanmayan birçok ölüm potansiyeli var.
Şimdi 12:12’nin bir başka anlamından söz edeceğiz. 1987 yılındaki uyumlu birleşmeyle 2000 eşiği arasındaki zaman süresi 12 yıldı. O 12 yıl, uyanan ve 2000’deki Kılıçlar Köprüsünü beklemeye başlayan ışık işçileriyle eski enerjide geçmişti, önünüzdeki 12 yıl sizi 2012 tarihine götürecektir. Eğer kadim halklara 2012’nin anlamını sorsaydınız onlar bunun zamanın sonu olduğunu söyleyeceklerdi. Gerçekten de öyledir, o eski dünya paradigmasına göre zamanın sonudur. Mücadeleyle geçen 12 yıl, ifşaat ve keşifle geçecek sonraki 12 yılla birleştiğinde size başka bir 12:12 sunmaktadır. Sayılarda rastlantı yoktur ve 12 evrensel fiziğin temelidir. Daha sonra 12 kalıbı kendini tüm evrende gösterdiğinde bunun ne anlama geldiğini anlayacaksınız.
Bilim adamlarınız şimdi atom hakkında yıllardır bizim konuştuğumuz gibi konuşmaya başladılar. İnanmayacaksınız ama bu da Kılıçlar Köprüsünü geçmeyle ilgili bir durumdur. En sonunda bilim adamlarınız atomun zaman çerçevenizde bulunmayan parçaları olduğu sonucuna vardılar. Daha önce birbirinin çevresinde döndüğünü sandıkları küçük parçacıkların aslında birbirlerine bağlı olduğunu anladılar. Evet, bu parçacıklar boyutlar arası bir biçimde birbirlerine bağlıdırlar. Bilim adamlarınız bunu görmeye ve parçacıklar arasında bilinen fiziğin ötesinde özel bir etkileşim olduğunu kavramaya başladılar. Ayrıca bu parçacıklar seçime sahipmiş gibi görünüyor ve olağan fizik kurallarını izlemeksizin istedikleri yere gidebiliyorlardı. Bilim adamlarınız haklılar, ama onların henüz görmediği, bulmak üzere oldukları bir şeyi de söyleyelim. Bu temel 12 matematiğidir. Atomun içinde sürüp giden ilişkileri tam olarak anlamanız için bir başka matematik türüne ihtiyacınız var. Parçalar bir biçimde görünmeyen ipliklerle birbirlerine bağlı mıdır? Onlar boyutlar arası iplikler tarafından mı etkilenmektedir? Hayal edebileceğiniz en küçük parçacıklar arasında bile enerji vardır, onları birbirine bağlayan boyutlar arası bir enerji! Peki parçalar seçime sahip midir? Evet sahiptir, ama olağanüstü şey şu ki, atomun içinde bu parçacıklar arasındaki enerji ipliklerini gözlemlediğinizde insan merkabahı denen geometrik bir kalıbın ortaya çıktığını göreceksiniz, yani boyutlar arası bir biçimde sunulan kutsal geometriyi ve atomik yapının merkezinde yer alan “Yaşam Çiçeğini” keşfedeceksiniz. Bilim adamları ufkunuzu genişletin, maddenin akış içindeki seçimi bir kaos değildir, o dengeyi arama eğilimine sahiptir. Bu evrenin yeni fizik kuralıdır ve o kural şöyle der: “Tüm madde Tanrısal dengeyi arar.” Bunu maddenin en küçük ve en büyük düzeyinde bile göreceksiniz. Biliminiz maddeyi tam olarak anladığında onun özünde Tanrı sevgisini bulacaktır! (Sayfa: 176-189)

ARTIK TARAFSIZ KALMAK YOK (2000)

İşte uçurumun açılmasının neden olacağı bir nitelik! Onu bekleyin, çünkü kısa bir süre sonra tüm çevrenizde belirecektir. Bu tarafsız kalmanın sonudur. Tarafsız kalanlar, bir ayağı eski enerjide bir ayağı yeni enerjide olanlardır. Eski enerjide bu yapılabilir bir şeydi, yaygın bir yaşam biçimiydi. Biraz eski, biraz yeni onların işini görüyordu. Ama şimdi uçurum genişlerken bir enerji salıverecek, genişleyen uçurumdan çıkan enerji tarafsız kalanları son derece rahatsız edecektir. Daha önce ilerlemek için nedeni olmayanlar şimdi bir karar vermek zorundalar, eğer bunu yapmazlarsa biyolojileri onlara karşı gelecek. Bu gezegendeki insanlar daha önce hiç bu kadar yeni Tanrısal enerji almamıştır, bu enerji İndigo çocukların bilincini beslemek için veriliyor. Şu anda bu çocuklarda epey dengesizlik görüyorsunuz, yetişkinlerin onları anlamadığını, çocukların buna tepki gösterdiğini, hatta çocukların çocukları öldürdüğünü görüyorsunuz. Bu öldürme eylemleri onların dengesizliğinin tipik bir örneğidir. Bu yılın mayıs ayında aktarılacak enerjiye ilk olarak bu çocuklar tepki verecekler, çünkü dengelenmeye ihtiyaçları var.
Bazıları değişmek zorunda olmayı anlamıyor, eski hallerinden memnun olduklarını söylüyorlar. Bunun kanıtı hücrelerinizdedir sevgili varlıklar, hücreler burada bulunma amacınızı biliyor ve yeni enerjiye tepki gösteriyorlar. Birden herkes farklı bir dil konuşmaya başlasa bundan rahatsız olmaz mıydınız? Evet olurdunuz, artık bazıları tarafsızlık konumundan ayrılıp bu yeni dili öğrenmek zorunda kalacak ya da geri çekilip eski dilin konuşulmasında ısrar edecek, yani eski enerjiye tutunup değişimi reddedecek. Gezegenin her yanında eski inanç sistemleri değişecek, Tanrı sevgisinden dem vurup kimseyi sevmeyenler, Tanrının yasalarına uymak yerine insanın yasalarına uyanlar artık bu tutumlarını sürdüremeyecekler. Yaygın iletişim ağıyla her şey izlenebilir hale geldiğinde bazı sistemlerin dengesiz olduğu ortaya çıkacak ve daha evvel spiritüel olmayan insanlar bile ikiyüzlü doktrinleri eleştirmeye başlayacaklar. Giderek bu doktrinlerin saflarında genç insan kalmayacak ve örgütler saygı görmedikleri için kuruyacaklar! Sonra sevgi prensiplerine dönüş başlayacak, bunu önce gezegenin inanç sistemlerinde göreceksiniz.
Yeni enerjide bir şey söyleyip başka şey yapmakta zorlanacaksınız. Eğer böyle yapıyorsanız sizin de bir ayağınız eski, öbür ayağınız yeni enerjide demektir. Bu tür insanlar, yani değişimi reddedenler çok rahatsız olacak ve ruhsal bir öfke duyacaklar, ama kendilerine mi yoksa Tanrıya mı öfkelendiklerini bilemeyecekler. Bir başka öfke türünden de söz edeceğim. Gezegende eski enerjiyi seven ve yeni enerjiden rahatsız olanlar, yeni bir dilin ortaya çıkışına öfkelenenler var. Onlar sonuna dek eski kehanetleri gerçekleştirmeye ve sizi uçuruma çekmeye çalışacaklar, ama uçuruma yuvarlanacak olanlar kendileridir. Bu eski enerji dünyasının son çırpınışlarıdır, bazıları sonuna kadar eskide direnecek, bazıları ise çarpıcı biçimde değişmeyi seçecektir.
Dünyanın hoş göremeyeceği en büyük sorunlardan biri de hoşgörüsüzlüktür. Bazı inanç sistemleri hoşgörüsüz oldukları için eleştirilecektir. Daha evvel ahlaki olan hiçbir şeyi umursamayan insanların şimdi spiritüel bir gözlemci haline gelmeleri çok garip değil mi? Burada olup biten nedir? Buna tarafsızlık konumundan ayrılmak denir. Bu dinle ilgili bir şey değil, insan ruhunun dürüstlüğü ve bütünlüğüyle ilgili bir şeydir. Bu bir örgüte ya da doktrine sahip olmayan ruhsallıkla ilgili bir şeydir, ona yeni kişisel spiritüalite diyeceğiz.
Eski enerjide insanın enerji alanı yaklaşık doksan santim ya da bir metre kadardı. Şimdi bu enerji alanı çarpıcı biçimde genişleyecektir. Önümüzdeki yıllarda bu alanı yavaş yavaş dokuz metreye çıkarma iznine sahipsiniz. Bu insanın merkabahının büyüklüğüdür, ben size baktığımda sizi daima bu Tanrısal ölçünüz içinde görürüm, ama bu alan binlerce yıldır bir metreyle sınırlanmıştır. İnsanın enerjisi merkabah enerjisine uyduğunda boyutlar arası bir varlık haline geleceksiniz.
Eskiden beri insanlığın bilmek istediği bir sır var, insan bu gezegene geldiği günden beri Tanrıyı aramaktadır. Tüm yaşamlarınız boyunca onu aradınız, dinler onu arayışla ilgilidir, törenler onunla ilgilidir, bu yüzden krallıklar kurulmuş ve yıkılmıştır. Onu biz sakladık, onu siz sakladınız! Onu insanın aramayı en son düşüneceği yere sakladık, öyle bir yere sakladık ki, Tanrı tarafından onurlandırılmak için basamakları sürünerek çıkan insan onun nerde saklı olduğunu hiç anlamayacaktı. Her gün ibadet için secdeye gelen insan onun nerde saklı olduğunu hiç bilemeyecekti. Size bir ipucu vereyim. BEN’İM sözcüğünün çevresinde neden bu kadar çok enerji var? Gençlik pınarının en son aranacağı yerin, insanın Tanrısallığı arayacağı en son yerin, insanın bakmayı düşüneceği en son yerin, onun saklanabileceği en iyi yer olduğuna hep birlikte karar verdik! Neden söz ettiğimi anlıyorsunuz öyle değil mi? Biz onu insanın içine gizledik, güç ordadır, gençlik pınarı ordadır, ebedi yaşam ordadır! Kutsalların kutsalını bulacağınız yer orasıdır, Tanrı ordadır! Tanrının içinizdeki parçası olan yüksek benlik o kadar iyi saklanmıştır ki, düalite size bunun böyle olmadığını haykırıp durur. Onu hiç aşikar olmayacak şekilde siz sakladınız! (Sayfa: 219-229)

YUVAYA YOLCULUĞUN GÖZDEN GEÇİRİLMESİ (2000)

Önünüzdeki 12 yılda, son yüzyılda gelenden çok daha fazla canlı özlü ilaçlar gelecektir. Onların neye benzediğini söylediğimde hayret edeceksiniz, çünkü onlar size canlı özler gibi görünmeyecek. Canlı özlü maddelerin, gezegendeki şifalı bitkiler ve koku karışımında kullanılan şeyler olduğu doğrudur. Ama hiç aklınıza gelmeyen canlı özlü bir şey var ki adını söylediğimde hemen itiraz edeceksiniz. O sudur, evet su boyutlar arası canlı bir şeydir. Su şimdi size daha evvel hiç görmediğiniz bir şeyi, yani şifa enerjilerini göstermeye başlayacak. Dünyada su tedavilerinin çoğalmasını bekleyin. Bedenin hücreleri bir su banyosu içindedir ve yerkürenin büyük bölümü sudur. Su tedavisinde bir patlama yaşanacak. Bazı sular sadece dünyanın belirli bölgelerinde bulunan bir enerji içerecek ve şişelerle bir yerden bir yere aktarılırken bile enerjiyi canlı tutacaklar. İçtikten sonra bedeninizle işbirliği yapan suları arayın. Sizinle eski enerji arasındaki savaş hücresel düzeyde bir yenilenmeyi içerir, o suyla başlayacaktır.
Bazılarınız henüz kontrat sözcüğünün ne anlama geldiğini anlamıyorsunuz. Kontrat sözcüğü dilinizde iki varlık arasında yapılan anlaşma anlamına gelir. Eğer bu gezegende bir kontrata sahipseniz o ikinci varlık kimdir? Bu varlıkların biri dünyevi siz, öteki ise melek sizsiniz, yani yüksek benliğinizdir. Bu, düalite içindeki insanla Tanrısallık içindeki insan arasında yapılan bağlayıcı bir anlaşmadır. Belki bunun sizinle Ruh arasında yapılan bir anlaşma olduğunu sanıyorsunuz, aslında öyledir, ama o içinizdeki ruhtur. İlerleyebilmeniz için bu kontratın, eski enerjiden getirdiğiniz bu anlaşmanın artık ortadan kaldırılması gerekir. Birçoğunuz bu kontratın kalıntısı olan duygulara sahipsiniz. O hala oradadır, uygulanmayı ya da değiştirilmeyi beklemektedir.
Eğer yeni enerjide kontratınızı değiştirmeyi istiyorsanız bekarlık yeminini bozmayı, yoksulluk yeminini bozmayı, yüksek benliğinizle eski enerjide yaptığınız kontratı sona erdirmeyi kabul edin. Kontratın içeriğini silip yeniden yazmayı, dünya sevgisi yeminini yenilemeyi kabul edin. Yoksul olmanız gerekmediğini, sevgi dolu bir eşe sahip olabileceğinizi, yaşamayı kabul ettiğiniz mücadeleleri yaşamak zorunda olmadığınızı onaylayın. Şimdi, gezegene geldiğinizde var olmayan bir dünyadasınız artık, kontratları değiştirme konusunda sorumluluğun size ait olduğu bir dünyada!
Bağışlanamaz olanı bağışlamak, yaşama karşı sadece Tanrısallığın sağlayabileceği bir şefkati gösterir. Bu tür şefkat Tanrısal bir ruh yaratır ve tüm diğer alanların katalizörüdür. Gerçekten bağışlama yeteneğine sahip olduğunuzda savaş kazanılmış demektir. Eğer bunu yapamıyorsanız tören yapmanın zamanı gelmiş demektir, Ruha buna sahip olmak istediğinizi söyleyin ve tutumunuzun nasıl değiştiğini görün. Şefkat, büyük tabloyu görmeye, bağışlamayı öğrenmeye istekli ve niyetli olmanın bir sonucudur. Çok geçmeden öğrenilen şey tezahür etmeye başlayacaktır. (Sayfa: 245-249)

BOYUTLAR ARASI İNSAN (2000)

Her biriniz zamanı, asla değişmez olduğunu sandığınız o değişkeni kişisel olarak sıkıştırma yeteneğine sahipsiniz, onunla istediğiniz gibi oynayabilirsiniz, eğer isterseniz bunu hemen yarın deneyebilirsiniz. Sevgili varlıklar, bazılarınız yükseliş süreci dediğimiz şeyi anlamaya başlıyorsunuz. Size sanki her şey hızlanmış gibi geliyor mu? Saatleriniz aynı şeyi gösterse de zamanın akışının hızlandığını hissediyor musunuz? Bu, yaşamınızı yönlendirebileceğiniz bir zaman niteliğini hissetmeye başlamanızdan kaynaklanıyor. Sizden bunu da denemenizi istiyoruz.
Bazılarınız, belirli mesafeleri eskisinden çok daha kısa bir sürede alabildiğinizi fark edip o kısalan zamanın nereye gittiğini merak edeceksiniz. Belli işlerin yerine getirilmesinin normalde ne kadar zaman aldığını bilirsiniz, böyle bir işe başladığınızda saate bakın, sonra işiniz bittiğinde tekrar bakın. Bazen bir işi beşeri olarak mümkün olandan çok daha kısa bir sürede bitirebildiğinizi göreceksiniz. Ne olmuştur? Siz zamanı sıkıştırmışsınızdır. Bazıları bunu yıllardır bilinçsiz olarak yapmaktadır, oysa şimdi bu tür bir olayı kendiniz için kişisel olarak programlayabilirsiniz, çünkü zamanı sıkıştırmak kişisel bir nitelik ve armağandır.
Bu boyutlar arası armağanın içinde uyurken zamanın sıkıştırılması da vardır. Bu şu anlama gelir. Dört saatlik bir uyku size sekiz saatlik uykunun vereceği dinlenmeyi sağlayacaktır. Ne dediğimi anlıyor musunuz? Bu daha az uyumak, ama ertesi gün daha enerjik olmaktır. Artık eski paradigma gitmiştir, eğer yaşayabilmek için şu kadar saat uyumam gerekiyor diyorsanız realitenizi sınırlıyor ve onun değişmesine izin vermiyorsunuz demektir. Onun yerine bedenimin ihtiyaç duyduğu kadar uyuyacağım deyin ya da kaç saat uyuduğum önemli değil, sabah sekiz saat uyumuş gibi dinlenmiş olarak kalkacağım deyin.
Siz aslında dolaptaki raflar gibi birçok realiteye bakıyorsunuz, dolabı yanınızda taşıyıp o gün hangi realitede bulunduğunuza karar veriyorsunuz. Orada daha evvel hiç aklınıza gelmeyen, ama içinde bulunmak isteyeceğiniz bir realite de var. Sizi hasta etmiş bir yere ya da bir enerjinin realitesine gitmenizi istiyorum. O olay yaşanmadan, hastalanmadan önceki bir zamana, hayatınızda mutlu ve huzurlu olduğunuz bir zamana geri dönün. Kısaca, bir realite olarak yaşadığınız bir şeyi yeniden yaratmanızı istiyorum, onu titreşiminize taşıyıp hissetmenizi istiyorum. Dahası, zamanın realitesinde o hastalık olayının çevresinden dolanmanızı istiyorum. Zamanın değişken olduğunu ve realitenin yarattığınız bir şey olduğunu söylemiştik, o yaşam boyu sabit kalan değişmez bir şey değildir, kontrol edilemez bir şey değildir. Geçmişteki o mutlu realiteyi geri getirebilir misiniz? Eğer yapabilirseniz önünüzde iki realite var demektir. Biri hasta olduğunuzu düşündüğünüz realite, diğeri sağlıklı ve mutlu olduğunuz realite. Kendinizi mutlu olduğunuz zamana götürün, tümüyle o anda yaşayın ve onun realitesine sahip çıkın. Sizden numara yapmanızı, o zamanı yaşar gibi yapmanızı değil, görsel olarak oraya gitmenizi, o anın tüm duyumlarını hissetmenizi, sesleri, tatları, kokuları, duyguları hissetmenizi istiyorum! Belki de bunları bir an hissedeceksiniz, ama hücreleriniz bilincinizin realitesini anlamaya başladığında spiritüel insanların neden daha uzun bir ömür sürebildiğini de anlamaya başlayacaksınız! Siz her zaman bu yeteneğe sahiptiniz, bu bir mucizedir, işte şifa böyle gerçekleşir. Bedeninizi hastalığın çekip gideceğini umut ederek iyileştiremezsiniz, bedeninizi ancak onun mükemmel olduğu bir ana, belki de ta doğum anına götürerek iyileştirebilirsiniz. Sevgili varlıklar bu realiteyi değiştirmektir, hücreler Tanrısallığın bulunmalarını istediği yere seve seve gidecektir, ama bunun işe yaraması için o anı kesinlikle hissetmeniz gerekir.
Yaşlanmayı yavaşlatabilir misiniz? Evet bunu manyetik, kimyasal, enerjisel ve boyutlar arası düzeyde yapabilirsiniz. Şimdi boyutlar arası düzeyden söz edelim. Boyutlar arası bölümünüz hızlanmakta, içinde saat bulunan kimyasal bölümse görünüşte aynı kalmaktadır. Ama ikisini bir araya getirdiğinizde, yani Ruhla biyolojiyi birleştirdiğinizde ilginç bir sürece sahip olursunuz. Boyutlar arası siz hızlanmakta, bu da kimyasal bölümünüzün yavaşlar görünmesine neden olmaktadır. Peki hangisi gerçek sizdir? Birçoğu ikisi arasında bir fark olmadığını söyleyecektir, ama vardır. Boyutlar arası siz daha hızlı yaşayabilir, daha fazla enerjiye sahip olabilir ve daha az uyuyabilir. Bu nerdeyse saatin tıkırtıları arasında zaman yaratmaya, biyoloji hala eski hızında çalışırken aktif biçimde yaşadığınız bir zaman yaratmaya benzer. Zaten zamanı bu göreli prensipten ötürü sıkıştırabilirsiniz. İşte bu boyutsal göreliliği anlayarak yaşlanma sürecini yavaşlatma yeteneğine sahipsiniz. Ey insan kılığındaki melekler, hücrelerinizin yaşlanmasıyla ilgili yaşam realitenizi değiştirme yeteneğine sahipsiniz. Ama yineliyoruz ki, bunu yapabilmek için ruhsal sizle hücresel siz arasında bir iletişim olmalıdır. İkisi de ruhsal sizin bir karışımı haline gelmeli, bedeninizdeki her hücre buna dahil olmalıdır. Bu realitenin göreliliğini yaratır.
Bu sihir değildir. Bedeninizde ne kadar uzun yaşayacağınızı, metabolizmanızın ne kadar hızlı çalışacağını düzenleyen bir kimya vardır. Eğer bu kimyaya değişmesi için sinyaller gönderirseniz hücreleriniz daha yavaş çalışan içsel bir saate sahip olacaktır. Ama kendinizi geçmişte, yani yaşamınızın büyük bölümünde hissettiğinizden farklı hissetmeye hazır değilseniz bunu yapmayın, çünkü bu değişim anlayışınızı, uygulamanızı, bilgeliğinizi ve izninizi gerektiren gerçek bir şeydir. Özetlersek, boyutlar arası insan daha hızlı titreşmeye başladığında beden harikulade biçimde çalışmaya başlar, zaman aşılır ve hücreler daha az yaşlanır. Bazı şamanlar öldüğünde hücrelerinin ölümün farkında olmamasının sebebi budur. Hücreler yaşamını sürdürür ve bedenin normal dağılma süreci uzar. Sözünü ettiğimiz süreç tam olarak böyle bir süreçtir.
Şimdi biraz da paradan söz edeceğim. Ona kötü denmiştir, üzüntü kaynağı denmiştir, oysa o da bir enerjidir. Işık işçisi, sen enerjiyi nasıl yönlendireceğini bildiğine göre, bolluğu nasıl yaratacağını da bileceksin. Paranın elde edilmesinin güç olduğu yerde ona fazladan bir değer ve korkulacak bir nitelik atfeder, böylece kendi oluşturduğunuz kurallarla kendinizi başarısızlığa mahkum edersiniz! İnanmakta zorlanacağınız bir haberim var. Dünyadaki en iyi işadamları, perdenin öbür tarafında bulunan ama aynı zamanda yanı başınızda yer alan rehberlerinizdir! Onlar işiniz hakkında sizin bilebileceğinizden daha fazla şey bilirler, her biri birer uzmandır, kaynak ordadır ve eşzamanlılıklar oradan gelir. İş alanını enerjiden ve spiritüaliteden neden ayırıyorsunuz? Neden biri kazanırken diğerinin mutlaka kaybedeceğini düşünüyorsunuz? Müşteriler başkasına giderse kazanamayacağınızı düşünüyorsanız çok küçük düşünüyorsunuz demektir! Bu sözlerin size çok ters geleceğini biliyorum, ama yine de gerçeği söyleyeceğim.
Sevgili varlıklar beni iyi dinleyin, boyutlar arası ticaret sandığınız gibi işlemez. Yapmanız gereken şudur. Önce rakiplerinizi gözünüzde canlandırın ve onlara baş edebileceklerinden daha fazla müşterinin gittiğini hayal edin. İş alanında sizi en çok zorlayan rakibinizi bolluk içinde görün. Eğer bunu yapabilirseniz ne olacağını biliyor musunuz? Evet sizin bolluğunuz da iki katına çıkacak. Korkuyu bir yana bırakıp rakiplerinizin cebini parayla doldurun, sonra kendinizi bolluk içinde görüp onların hissettiği sevinci siz de hissedin, sonra da yaşamınızda ne olacağını izleyin. Ruhun iş alanının dinamiklerini bilmediğini mi sanıyorsunuz? O oyunu her iki tarafın da kazandığı boyutlar arası bir açıdan görür. Sözünü ettiğimiz sınırsız bolluk asla bilmediğiniz birçok kaynaktan gelir. Şifaya muhtaç bir oda dolusu insanla karşı karşıyayken herkese yetecek kadar şifa enerjisi olmamasından korkar mısınız? Ruhun armağanlarının bolluğu sorgulanamaz. İş alanı da böyledir, her ikisi de aynı kaynaktan gelir. Sevgili varlıklar realiteyi değiştirebilirsiniz, eğer bolluk istiyorsanız kendinizi bolluk içinde olduğunuz zamana götürün ve o realiteyi yeniden hissedin.
Önümüzdeki 12 yıl içinde su’dan insanlık tarihinde görülmüş olandan daha fazla tedavi sağlandığını göreceksiniz, çünkü su boyutlar arası yaşamla doludur. Gezegeninizin atmosferinde boyutlar arası yaşam formları yaşar, biliminiz bununla ilgili anomalileri keşfedecektir. Belli türde su tedavileri, hem doğal olarak hem de manyetizmi, kimyayı ve atomik yapıyı kullanarak suyun içindeki boyutlar arası yaşamı etkiler, bu da suyun içindeki yaşamın niteliklerini değiştirir. Boyutlar arası insan bu suyu içtiğinde sudaki yaşam nitelikleri bedenindeki suyla etkileşir. Ne dediğimi anlıyor musunuz? Suya yaptığınız manyetik müdahale suyun içindeki yaşam özelliklerini değiştirip bedene tedavi edici bir enerji aktarır. Bedeniniz büyük ölçüde sudan oluştuğu için bu yaşam sıvısıyla karışıp birleşir ve hücreye şifa aktarır. Sudaki yaşam türü insanlığın dengelenmesine yardımcı olmak için ordadır. Böylece su bu gezegende bir şifa niteliği haline gelecektir. Dünyanın üç yerinde boyutlar arası niteliğe sahip su çıkmaktadır. Evet, gerçekten de bir gençlik pınarı vardır! Ünü biraz abartılmış olsa da yaşlanma sürecini yavaşlatacak bir su vardır. Yüzeye çıkarken geçtiği toprak katmanlarının belli manyetiklerinden ötürü bu işleve sahiptir. Suda DNA’nızın boyutlar arası hücresel yaşamıyla uyuşan boyutlar arası bir yaşam vardır. O biyolojinizin bazı damgalarını ve talimat dizilerini değiştirecektir, yaşlanmanıza yol açan içinizdeki saatten söz ediyorum. Bu açıklamayı şimdi yapmamızın nedeni, 1999’da onu kabullenecek kadar gelişmemiş olmanızdır. (Sayfa: 263-276)



19.12.2007

--- KRYON---
YUVADAN MEKTUPLAR
Beşinci Kitap

AKAŞA YAYINLARI

AİLENİN NİTELİKLERİ

Aile eşit yaratılmıştır. Eğer tapınmaya eğilimliyseniz aynaya bakmaya başlasanız iyi olur! İçinize bakın ve bazılarının hayatları boyunca dışarda aradıkları kutsal yeri bulun, insanın içinde bulunandan daha kutsal bir şey yoktur! Dahası var, siz, sizsiz eksik olan Bütünün parçasısınız. Bu boyutlar arası bir kavramdır, Ruh çok sayıda parçalardan oluşur ve her bir parça bütün açısından kritik bir öneme sahiptir, birleştiklerinde bireysel parçalar bütünü tamamlarlar. Her parça eşittir ve tüm diğer parçalar tarafından bilinir. Parçalar tek başlarına var olamazlar, onlar bütüne aittirler. İşte bu ailedir, dünyevi aile kavramınızın çok ötesinde bir aile türüdür. Gerçek aileniz huşu vericidir, birçok melekten oluşur, onlar sizi tanır siz de onları. Ben de onlardan biriyim, tıpkı sizin gibi birçok melekten biriyim. Aradaki fark, sizin enerjinin ruhu tamamladığını anlamamanızdır. Parça olmadan bütün de olmaz. Bu kavram BEN’İM’in asıl anlamıdır, BEN bir varlıktır, İM ise bütündür. BEN’İM diye onaylamak, evrene “Benim varlığım Tanrıdır, Tanrı benim ailemdir” demektir, hepiniz eşitsiniz.
Kryon spiritüel tohum bedenimin neresinde diye sorabilirsiniz. O bedeninizin her hücresinde moleküllerin temelini oluşturan bir farkındalık olarak var olur. Biyolojiniz özeldir, spiritüel parçanız biyolojik parçanızla evlidir. Onun DNA denilen kodda bulunması sizin için özel bir ifşaat sayılmaz. Bunun anlamı, spiritüel var oluş planınız her hücrede eşit olarak bulunuyor demektir. Bu düalitenizin özüdür, yani gerçek kimliğinizi gizleyen düaliteyi yaratır.
Her bir hücreye tüm spiritüel tablo damgalanmıştır. Başka bir deyişle, her hücrede tam bir farkındalık ve bilgi bulunur. Bu, aydınlanana kadar cahil olduğunuz ya da enerjinin yukardan gelip sizi bilgelikle doldurduğu şeklindeki eski düşünce biçimlerini çok aşar. Merkez hücrelerinizdedir, her bir sır, spiritüel kimliğinizin tüm planı, hangi spiritüel renklere sahip olduğunuz, gerçek isminizin ne olduğu, neye benzediğiniz ve burada neden bulunduğunuz bedeninizin her hücresinde kayıtlıdır, evet bedenin her hücresinde! Bu bazılarınızın inandıkları şeyin tam tersidir. Bunu idrak ettiğinizde ve niyet ederek yeni armağanlara sahip çıktığınızda daha farkında bir hale gelirsiniz. Yükselirken bedeninizi de birlikte götürmelisiniz dememizde şaşılacak ne var? O sırların bulunduğu yerdir!
Bu durum size mucizeler ve şifa hakkında tamamen farklı bir görüş verebilir. Kendinizi iyileştirdiğinizde ya da bir mucizeyle karşılaştığınızda bunu yaratan dışınızdaki bir kaynak değildir, bunu biliyor muydunuz? Bu durumda denge ve farkındalık yoluyla bir idrak ve sizi mucizevi biçimde şifalandıran gerçek bir bütünlük oluşur. Tüm şifa ve mucizeler içinizden kaynaklanır, onlar adeta sihirli bir biçimde hücresel düzeyinizin özünden gelirler. Sihrin geldiği yer kutsal iç benliğiniz ve yüksek parçanızdır. O, madde yaratabilen ve en büyük sevgi sırlarını bilen parçanızdır. Kısaca, Tanrıdan sizin için bir mucize yaratmasını istemeniz, kendi hücresel yapınızdan bir mucize yaratmasını istemenizdir!
Şimdi bazıları peki ama şifacılar bu tablonun neresinde yer alıyor diyeceklerdir. Her bilge şifacı şifacıların insanları iyileştirmediklerini sadece dengelediklerini söyleyecektir. Şifacının görevi kendinizi dengelemenize yardım etmektir. Sağlık insan tarafından, insanın yüksek benliğinin içsel gücüyle yaratılır. Bir dahaki sefere bir şifacının önüne oturduğunuzda bunu düşünün. Şifa iki kişiyi gerektirir, şifacılar dengelenmenize yardımcı olacak dürtüyü yaratırlar, siz de bu dengenin gerçekleşmesine izin verip şifayı kendiniz yaratırsınız. Bu insanın saf niyetinin gücüdür, bu farkındalıktır.
Evrenin her yerinde yaşam vardır, siz bu gezegenden ayrılmadan biliminiz bunu kanıtlayacaktır. Dünya özel bir gezegendir, Büyük Merkezi Kaynaktan varlıkların bulunduğu tek gezegendir, buraya başka varlıkların gelmesine izin verilmez. Evren açısından gerçekten benzersiz bir amaca sahipsiniz. Dünya nüfusuna bir bakmanızı istiyorum, her geçen gün aileden birçok varlık burada enkarne olmak için geliyor, seçilmişler göklerden gelip burada toplanıyorlar. Aynı kökenden olmanıza karşın birçok yerde çalışırsınız. Bu çalışmanın bir kısmı diğer gezegenlerde, bir kısmı da ihtiyaç duyulan yerlerde enerji yer-tutuculuğu yapmayı içerir. Şimdi bu gezegende her zamankinden daha fazla insan var, dünyada yaşamış tüm insanlar şimdi buradalar. Siz asıl amacın ne olduğunu biliyorsunuz, bu yüzden buraya coşkuyla geldiniz, hücresel yapınız bu amacı biliyor!
Burada meydana gelen enerji deneyi, karanlığın ve ışığın kendini nerede dengeleyeceğini ortaya çıkarmak içindir.Yapmakta olduğunuz deneyin sonucu, şu anda 12 milyar ışık yılı uzakta meydana gelen çok daha büyük bir olayın modelini ve kalıbını yaratacaktır. Astronomlarınız o olayı görüyor ve tartışıyorlar bunu biliyor muydunuz? İnsanlığın enerji damgası evrenin bir başka bölgesini plan doğrultusunda etkiliyor. İşte siz bu yüzden buradasınız ve evrende benzersiz olan bir kaynaktan geliyorsunuz. Tüm varlıklar öyle değildir, ama burada enkarne olmuş tüm varlıklar oradan gelmişlerdir. Siz benim soyumdan geliyorsunuz, ben her birinizi tanıyorum!
Belki tüm gezegenlerin sizinki gibi olduğunu düşünüyorsunuz. Hayır öyle değil, bir gün ne kadar benzersiz olduğunuzu keşfedeceksiniz. Dünyayı keşfetmiş olanlar bile buraya kitlesel iniş yapamazlar, onlar sizin ailenizden değiller! Yaşamlarını bu inişi bekleyerek geçirenler düş kırıklığına uğrayacak, bunu kehanet edenler de öyle! Artık bu beklentiyi bırakıp kendi içinizdeki uzaylıyı keşfetmeye başlamanın zamanıdır. İçinizde, göklerden gelip bahçenize inecek her şeyden daha büyük bir varlık var!
Melek ve rehber dediğiniz varlıklar size bağlı olmanın da ötesindedir, onlar imzanızın bir parçası gibidir, çünkü biyolojinizin içindedirler, bunu biliyor muydunuz? Dostluk ve sevgiyle bağlı olmanın çok ötesinde bir bağlılıktır bu, bazıları ebediyen sizinle birliktedir, bazıları siz değiştikçe değişir, yani aydınlanma düzeyiniz arttıkça biri gider diğeri gelir. Bu değişimi varlığınızın derinliğinde bir üzüntü ve kayıp duygusu olarak hissedersiniz. Evet onlar hücrelerinizin bir parçasıdır. (Sayfa: 59-69)

FARKINDALIĞIN GÜCÜ

Bir insan olarak yükseliş statüsüne geçmek istediğinizde aslında hücrelerinizin titreşiminin yükselmesini istemektesiniz. Saf niyetiniz yoluyla hücresel yapınızın farkındalığı oluşmaya başlar. Bedeninizin her hücresi varlığınızın tüm planını içermektedir. O, DNA dediğiniz kodda, bir tanesi de DNA’nın çevresindedir. Birlikte getirdiğiniz kontrat, kimliğinizin bilgisi, manyetik damganız hepsi bu kodda yer alır. Yeni gelen İndigo çocuklarda neyin farklı olduğunu bilmek ister misiniz? Eğer onların DNA’larının kimyasal olmayan parçalarını inceleyebilseydiniz farkındalığın, yani kimyasal olmayan DNA’nın bir parçasının değişmiş olduğunu görecektiniz. O spiritüel parçadır, ama yine de fizikseldir. Var olmuş her şey, bir insan olarak var oluşunuzun tüm kaydı o kodda bulunur, kontratlarınızın planı da orada yer alır. Bu hayattaki deneyimlerden kaynaklanmayan korku ve endişeler bu kod vasıtasıyla geçmiş hayatlarınızdan gelmektedir. Mucizevi bir şifanın zamanı geldiğinde hücreler, özellikle de hasta olanlar “gitme” zamanının geldiğini anlar ve bunu yaparlar. Hiç yoktan kemik, doku ve etin meydana geldiği mucizevi şifa türleri bile içinizden tezahür eder. Bazen doğuştan gelen sorunlar hallolur, hastalıklar şifa bulur ve doktorlar huşu içinde ne olup bittiğini merak ederler! Size ne olduğunu söyleyeyim, doku yenilenmesi hakkında tüm bilgiye sahip olan hücreler uyandırılmışlardır. Bunu biliminizde görmek istiyor musunuz? Eğer istiyorsanız “hücre intiharının” kanıtını arayın. Bu, dengesiz olduklarını her nasılsa “bilen” hücrelerin çekirdeğinden kaynaklanan bir yıkımdır. Biliminiz bu hücrelerin sanki bunun “farkındaymış” gibi içten dışa doğru patladıklarını söyleyecektir. Bu nedir biliyor musunuz, bu içinizdeki Tanrısallıktır, içinizdeki farkındalıktır! Bunun için Tanrıya teşekkür mü etmek istiyorsunuz? Öyleyse Tanrıyı dışınızda değil içinizde arayın, çünkü o oradan, içinizden gelmiştir.
Mucizeler kozmik kafesle bağlantılıdır. Kozmik kafes evren enerjisidir, bir gün potansiyeline ulaşacağınız gerçek enerjidir. O fizikten öte bir şeydir, aynı zamanda ezoteriktir. Dünyadan evrenin en uzak noktalarına enerji aktarmanızı sağlar, çünkü birlikte düşünen tek bir bilinçtir. Şifa sağlarken aslında hücrelerinizin kafese bağlı bölümlerini uyandırmaktasınız. Kozmik kafes ruhsal saf niyetinizi hücresel yapınızın çok ötesine taşır.
Saf niyet her şeydir sevgili varlıklar. Bir ilacı elinizde tutarak, sadece elinizde tutarak o ilacın özünü bedeninize çekip alabilirsiniz. Onun şifa nitelikleri içmenize ya da şırınga etmenize gerek kalmadan bedeninize geçecektir, buna ilacın özünü alma niyeti denir. Niyet, fiziğin üzerinde bir güce sahip olan bilinçtir, yüzyıllardır bedende mucizeler yaratan şeydir. Bugüne kadar gördüğünüz en mucizevi şeyler saf niyetten kaynaklanmış ve şifa içerden gelmiştir, çünkü niyet molekülleri etkileyen ve kendini tezahür ettiren spiritüel bir güce sahiptir.
Yediğiniz şeyleri niyetinizle arındırabilirsiniz! Bundan böyle yemeğe oturduğunuzda elinizi yemeğin üstüne tutarak sessizce ya da yüksek sesle “Seni kendi titreşimime yükseltiyorum” deyin. Bu durumda fizik maddeler üzerinde kontrole sahip içinizdeki melek molekülleri temizleyecektir. Düşük kalorili bir yiyeceği mucizevi bir biçimde işe yarar hale getirebilirsiniz. Sizinle aynı yemekleri yedikleri halde hastalananlar da olacaktır, bunu sağlayan şey farkındalığınız ve fizik üzerinde sahip olduğunuz güçtür.
Çevrenizdeki fiziği etkileme gücüne de sahipsiniz, bu işlem de kozmik kafesle ilgilidir. Bunu söylerken kaşıkları eğip bükmekten değil, insanların kalplerini değişime uğratmaktan söz ediyorum. “Işığı tutma” terimi daha yüksek düzeyde titreşmeyi seçme anlamına gelir. Işığı tuttuğunuzda, her nereye giderseniz gidin enerji yayarsanız, bu uyumlanmış enerjidir, yani belirli bir niyeti olan enerjidir. Bir insan bu uyumlanma sayesinde girdiği odanın enerjisini değiştirebilir. Her bir niyet ve titreşim düzeyi kafes için karmaşık bir talimat dizisi gibidir. Bazılarınız bir salona girdiğinde tüm başlar dönüp ona bakar, siz buna karizma dersiniz, ama gerçekte o başka bir şeydir, insanın kafese uyumlanmasıyla değişen enerjisinin herkes tarafından hissedilmesidir. Ellerinizi birilerinin üstüne koyduğunuzda kendilerine yardım ettiğinizi hissedeceklerdir. Birçoğunuz, ellerinizin karşınızdaki insana hiç dokunmadan daha iyi iş gördüğünü anlayacaksınız.
Kafese uyumlandığınızda daha önce asla yapamadığınız bir şeyi de yapacak, duygular üzerinde kontrole sahip olacaksınız. Huzur yaratabilecek, nefret, kıskançlık, korku ve dramı dönüşüme uğratabileceksiniz. Endişelendiğinizde meydana gelen hücresel değişimin farkında mısınız? Bazılarınız yemek yiyemez hale gelirsiniz, bu bir ipucudur. Onlar edişe ve korkuyu bilirler. Eğer hücreleriniz endişe ve korkuyu biliyorlarsa sevinci ve aydınlanmayı da bileceklerdir. (Sayfa: 99-111)

AİLENİN YENİLENMESİ

Siz ve aile her şeyde ortaksınız. Dünyaya sizinle birlikte gelen bir grubun varlığından söz etmiş, sizi enerji olarak destekleyen bu varlıkların sayısının insanlardan çok daha fazla olduğunu söylemiştik. Ruhen niyet ettiğinizde onların birçoğu eyleme geçer. Melekler ya da rehberler dediğiniz bu varlıklar şu anda buradalar! Korunmadığınız bir zaman asla olmamıştır, rehber değişimi ya da titreşim değişimi sırasında bile korunursunuz.
Bazıları sabahları kalktığında kendini bir önceki günden farklı hissettiği için zorlanıyor. Adeta gevşeyecek, bir başka his gelene dek o sırada hissettiği şeye alışacak zaman yoktur, her şey çok hızlı hareket eder görünmektedir. Hücresel düzeyde daha önce her zaman var olan şeylere erişmeye çalışıyor, ama onların orada olmadıklarını görüyorsunuz, bu şaşırtıcı durum dengenizi bozuyor. Bu yenilenme hücreseldir, hücresel demek DNA demektir. Manyetik kaydırmanın, yani benim çalışmamın amacı budur, hücreleriniz manyetiklere karşılık vermektedir. Bazı yerküre değişikliklerinin ve korktuğunuz durumların neden meydana geldiğini şimdi anlayabiliyor musunuz? Bunlar hücresel düzeyin değişmesi, güçlenebilmesi ve farkındalığının artması için meydana geliyor!
İnsanların DNA’sı hakkında bir şey söyleyeceğim. Şu anda birçok çocuk sizin sahip olduğunuzdan farklı bir DNA ile doğuyor. Biz sadece iki biyolojik iplikten değil tüm DNA’dan söz ediyoruz. Bu spiritüel, hücresel muktedir kılınışın evrimidir. O çocuklar sizden farklıdır, yeryüzünün manyetik ağı onları sizi etkilediğinden daha farklı etkileyecektir. Onlar sahip olmadığınız bir donanıma sahip olacaklar, bu çocukların bu kadar çok sayıda doğmaları bir rastlantı değildir. İndigoların ortalama yaşı şu anda (1998) 3 ila 12 arasındadır. Bunun bir nedeni var, onların yaşları dünyanın spiritüel ölçümleri çerçevesinde planlanmıştır. İndigoların özel olduklarını mı düşünüyorsunuz, bir de onların çocuklarını görün! İndigoların çocukları 2012 yılı civarında doğmaya başlayacak ve sizi çok şaşırtacaklar, buna şimdiden hazırlansanız iyi olur! Evrimi durdurma ya da ilerletme elinizde, çünkü siz özgür seçime sahipsiniz. Biz sadece potansiyelleri bildiriyoruz, şu anda olup bitenlere dayalı potansiyelleri. İndigoların çocukları özel olacak, onların bile sahip olmadıkları niteliklere sahip olacaklar. En belirgin nitelikleri barıştırıcılık ve hoşgörü olacak, ayrıca gelişmiş bir bağışıklık sistemine de sahip olacaklar. Onlara bakıp bu neslin yaptığı eğer buysa bundan sonraki nesil kim bilir neler yapacak diyeceksiniz. Size insanlığın geleceğinden söz ediyorum!
Huzursuzluk ya da rahatsızlık duyuyorsanız endişe etmeyin. Hücresel değişim uyku düzeninizde değişikliklere ve farklı beslenme tarzlarına neden olur. Bu da sizde garip bir “sağlık endişesi” yaratır. Bu duygulara saygı gösterin ve sakin olun. Her yenilenme sürecinin bir tamamlanma zamanı vardır, yenilenme olurken değişim de olur ve sonuç buna değer. Birçoğunuz daha yüksek düzeyde titreşiyorsunuz ve titreşim huzursuzluk hissetmenize yol açıyor. Bir aciliyet duygusuyla şunu ya da bunu yapmanız gerektiğini ve çabucak yapmanız gerektiğini hissediyorsunuz. Bu böyle değil, bir zamanı var. Şunu bilin ki, yenilenme bir aşamaya eriştiğinde istediğiniz yanıtları alacaksınız. O zamana dek sakin olun ve şöyle deyin, “Merhaba huzursuzluk, merhaba depresyon seni tanıyorum, ben değişiyorum çünkü buna niyet ettim. Tamamlanana dek değişimi kutlayacağım.”
Farkındalık eylemdir ve niyetle tezahür ettirilir. Farkındalık yerine kullanılabilecek bir başka sözcük de aydınlanmadır. Farkındalık güç getirir, kozmik kafesi (evrenin enerjisini) harekete geçirir, bunu biliyor muydunuz? Farkındalık enerjisine bir bakın, onun niyete nasıl karşılık verdiğini analiz edin, eğer kafese bağlanmak istiyorsanız bu size bir anahtar sunacaktır. Siz aslında kafese her zaman sahiptiniz, ama ancak son birkaç yıl içinde farkındalık yoluyla ona bağlanma gücüne sahip oldunuz. Bunun şu anda gerçekleşmesinin nedeni, içinizdeki kutsallıkla ilgili farkındalığın artışıdır, sözünü ettiğimiz ortaklık işte budur.
Farkındalığın en yüksek katalizörü kendi değerini bilmedir. Eğer isterseniz ona sahip olabilir, oturduğunuz yerden başınız dik ayağa kalkabilirsiniz. Kendi değerini bilmek, ailenin bir parçası olduğunu bilmektir. Kendi değerinizi bildiğinizde şoför koltuğuna geçer ve ışığı elde edersiniz, düalitenizin korku yaratan bölümü ise arka koltuğa geçer. Artık korkunun şoför değil yolcu olmasının zamanı gelmiştir! (Sayfa: 116-140)

YAŞAMIN ANLAMI

Sizi buradan 12 milyar ışık yılı uzaktaki bir yere götürmek istiyorum. Şu anda çok az maddenin bulunduğu o yerde meydana gelen bir olayı anlatmak istiyorum. Onun ne kadar uzakta olduğunu hayal bile edemezsiniz. Buna rağmen oradan yayılan ve dünyaya ulaşan enerji dikkatinizi çekmektedir.
Söz konusu olayın şu anda meydana geldiğini anlamanız çok önemlidir. O sandığınız gibi 12 milyar yıl önce meydana gelmemiştir, şimdi gerçekleşmektedir. Bilim adamlarınız bu olayı görüyorlar mı? Evet gördükleri şey karşısında şaşkına dönmüş haldeler, olayın nedenini anlamaya çalışıyor, uzayın bu uzak bölgesinde dev bir patlamanın meydana geldiğini söylüyorlar. Astronomlarınız ise patlamanın evrendeki en büyük enerjiyi içerdiğini, bilinen evrendeki tüm ışığa denk olduğunu söylüyorlar. Bu doğrudur ve her insanın bakıp görebileceği bir olaydır.
Ruhun armağanlarını neden şimdi almakta olduğunuzu merak ediyor musunuz? Neden bu zamanda medyumlar kanalıyla alınan bilgiler artıyor? Neden şu anda kıyamet konusunda bu kadar çok korku var? Size burada bir amaç, bir planlama, bir zaman çizgisi olduğunu, gelişen olayların ardında bir bilinç yattığını söylüyorum. Şu anda şifacıların güçlerinde bir artış görmeleri rastlantı değil. Şu anda bilim adamlarına fizik ve biyoloji alanında yeni keşifler sunulması bir rastlantı değil, gezegenin bilincinin çarpıcı biçimde değişmesi de rastlantı değil.
Size bedeninizin her hücresinde kökleşmiş kozmik zaman çizgisinden söz edeceğim. Kozmik zaman çizgisi burada bulunmanızın ardındaki amacı, spiritüel tarihin ardındaki amacı gözler önüne serer. Bazıları onu beş milyon yıllık büyük deney diye adlandırmıştır. Şu anda ben Lemuryalıların karşısında oturuyorum, hemen hepiniz öylesiniz. Her biriniz yaşlı bir ruhsunuz, tarihin bu anında Lemurya enerjisini tekrar hissediyorsunuz. Birçoğunuz binlerce kere enkarne olup deneyimlerden geçtiniz, ama oyunun son perdesini seyretmek üzere tekrar buraya gelmeyi seçtiniz. Atlantis’in sona erişi, büyük tufan, bunların hepsi büyük sınavın gerçekleşebilmesi için düalitenizin enerjisini belirleyen şeylerdi. Siz ayrıca kristal işaretleri (kristal kafataslarını) programlayanlarsınız. Dinleyin, şimdi size büyük planı ve zaman çizgisini anlatacağım.
Bu dünyanın bir amacı vardı, insanlık tesadüfen ortaya çıkmadı. İnsan kılığına bürünmüş yüce varlıklar bu gezegende öylesine ortaya çıkmadılar. Siz buraya gelmeden önce de zaman çizgisini ve sınavı biliyordunuz. Tek özgür seçim gezegeni sözünü ilk kez burada işitmiyorsunuz, o size binlerce yıl evvel söylenmişti. Ağustos 1987’deki uyumlu birleşme sırasında bazılarınız bir ölçümün yapıldığını ilk kez anladılar. Ölçümün sonucu ondan önce yapılan ölçümden daha yüksek çıkmıştı, dünyanın titreşimi düşmüyor, yükseliyordu. İnsanın dünyaya geldiği zamanın başlangıcından beri her 25 yılda bir bu gezegenin enerjisi ve titreşim hızı ölçülmüştür. 25 yıl Ruh için bir insan neslidir, bir insanın büyüyüp çocuk sahibi olması için gerekli ortalama süredir. 1987’den önceki ölçüm 1962 yılında yapılmıştı. İnsanlığın zaman çizgisini tamamlayan bu son üç ölçüm gerçekten de sınavın sonunu belirleyecekti. 1962 ölçümü sınavın sonucunun potansiyel olarak ne olabileceğini göstermişti. Dünyanın titreşimi düşüktü ve işler sizin için iyi gitmiyordu!
1987 ölçümü sondan bir evvelki ölçümdü. Son ölçüm 1987’den 25 yıl sonra, yani 2012 yılında yapılacak. Bu üç ölçüm, 1962, 1987 ve 2012 hem evren hem de insanlık için son derece önemli bir enerji ve potansiyel üçlüsüdür. Bu üçlü sınavın sonudur, uğrunda enkarne olduğunuz her şeyin sonudur! Perdenin bu tarafında olan bizler de, öte tarafındaki sizler de bunu biliyorduk. Buraya dönmek için sabırsızlanıyordunuz, hatta bazılarınız şimdi burada bulunabilmek için geçmiş yaşamınızda genç yaşta ölmeyi seçtiniz. Bu önceden belirlenmiş bir zaman çizgisidir sevgili varlıklar, sınavın sonunu görmek için buradasınız.
Sondan bir evvelki 1987 ölçümü yapıldığında ortaya herkesi şaşırtan bir sonuç çıktı. Dünyanın frekansını yükseltmekte olduğu görüldü, insan bilinci 25 yıl içinde beklenenden çok fazla bir değişim göstermişti. Bu sonuçtan sonra bir dizi plan yapıldı ve sizi mezuniyete hazırlamak için yürürlüğe kondu. İzin oylaması ve meşalenin size geçirilmesi 1962’de programlanmış, ama 1987’de kesinlik kazanmıştı. İzin oylamasına 11:11 izin penceresi denmiştir (11 Ocak 1992). Eğer uyumlu birleşme (1987) dünyanın titreşiminin yükseldiğini göstermeseydi bu izin oylaması asla yapılamazdı. O tarihte gezegende bulunan herkes bu oylamaya katıldı, herkese bir sonraki düzeye geçmenin uygun olup olmadığı soruldu ve siz o gün evet oyu verdiniz. Oylama hücresel düzeyde ve yüksek spiritüel düzeyde yapıldı, bu oylamaya katıldığınızı hatırlamayabilirsiniz, bize hiçbir şey sorulmadı diyebilirsiniz, ama katıldınız, hepiniz katıldınız! O gün büyük bir heyecan yaşandı ve bu duyguyu hissettiniz. Her şeyi bilen o yüksek parçanız olan bitenin farkındaydı. Gezegen tümüyle değişmek üzereydi.
İşte önemli bir şey daha. 11:11’de birçok grup gezegenden ayrılmayı kabul etti. Bu insanlar, dünyanın kritik kütleye erişmesinin kestirme yolunun dünyadan hemen ayrılıp İndigo çocuk olarak geri dönmeyle mümkün olacağını anladılar. Hatta bazı kabileler kendilerini toptan yok ettiler. Sizce bu nasıl bir Tanrı sevgisidir? Bunun zor olacağını söylemiştim. Üstelik bu yeni bir haber değil, ona kutsal metinlerinizde ve kadim kehanetlerde de rastlayabilirsiniz. Dünyanın titreşimini yükseltmek için bazılarının hayatlarını feda etme potansiyeli hep vardı, olan da tam olarak buydu. İşte 11:11 çevresinde bu denli güçlü bir enerji var!
Bir an durup düşünün. Olanların önemini anlıyor musunuz? Üçüncü Dünya dediğiniz ülkelerdeki soykırımları, katliamları, korkunç gaddarlığı okuduğunuzda nasıl tepki göstermiştiniz? Çoğunuz dehşete düşmüş, üzülmüş ve bu olayların yasını tutmuştunuz. Size şunu soracağım, aranızdan kaçınız bu durumu kutlayıp fedakarlıkta bulunan aile üyelerine teşekkür etti? Burada kutlanması gereken elbette onların korkunç ölümleri değil, gezegene yardım etme istekleridir. Ölümlerini değil onları kutlayın. Onların yaptığı fedakarlıktan sizlerin yararlanmasının Tanrının bilgeliği açısından uygun olduğu gerçeğini kutlayın. Şimdi İndigo olarak tekrar gezegene dönen bu büyük ruhları kutlayın. Umarım bu size uygunsuz olduğunu ya da Tanrıdan gelmediğini düşündüğünüz bazı olaylara daha bilgece bir bakış açısı vermiştir. İşler her zaman göründüğü gibi değildir sevgili varlıklar!
12:12 (12 Aralık 1994) olayı ise sandığınızdan çok daha büyük bir olaydı. Bu tarihte bildiğiniz gibi meşalenin size geçirilmesi gerçekleşti. İlk önce ölçüm yapıldı (1987) sonra izin verildi (11 Ocak 1992) ve sonra eyleme geçildi (12 Aralık 1994). O zamana dek bu gezegende sizin için enerjiyi tutan varlıklar vardı, onlar insanlığın başlangıcından beri buradaydılar, çünkü dünyanın enerji dengesi onlar sayesinde sabit kalabiliyordu. Ama 12:12’de onlar da gittiler, hepsi gitti. Bazılarınız bu gidişi hissetti, onlar artık ormanların kuytu yerlerinde, kanyonların sessizliğinde ve kayalıkların arasında değiller. Bugün oralara giderseniz enerjinin değiştiğini hissedebilirsiniz. Artık bu bölgeler bir kutsallık hissi vermiyor olabilir, ama program doğrultusunda onlar meşaleyi insan kardeşlerine devredip gittiler. 11:11’de onların görevini üstlenmeye karar verdiniz, aranızdan 144 bin kişi bu görevi üstlendi. Bildiğiniz gibi bu kişilerin çoğunluğu sizin kıtanızdan (Amerika) değil. Bu olay tüm evrende kutlamalara sebep oldu ve gezegende meydana gelmesi gereken şeyler gerçekleşmedi. Uzun zaman önce yapılmış kehanetler yapmış olduğunuz çalışma sayesinde geçerliliklerini tamamen yitirdiler.
Daha evvel size Büyük Patlama dediğiniz şeyin gerçekte meydana gelmediğini söylemiştik, Büyük Patlama diye bir şey yoktur. Bilim adamlarınızı yerkürenin yanı sıra diğer platformlardan da ölçüm yapmaya davet ediyoruz, onlar tüm fiziğin çevrelerinde gördükleri fizikten ibaret olduğunu sanıyor, dünyadaki yaşam modelinden başka bir model olamayacağına inanıyorlar. Uzayda tek bir yaratıcı olay paradigmasından çok daha fazla şey olup bitmektedir. Artık biliminizin yaratılışın tekliğiyle ilgili önyargıdan kurtulmasının zamanı geldi. Görebildiğiniz evrende bile iki, üç, dört yaratıcı olayın var olduğunu anlamanın zamanı geldi. Uzaya iyi baktığınızda değişik fizikler, değişik zaman çerçeveleri, hatta değişik madde yaşları olduğunu görecek, bunların yerel olayınızdan kaynaklanmadığını anlayacaksınız. Artık bilim adamlarınızın göremedikleri şeyin var olamayacağı varsayımını terk etmesinin zamanı geldi. Onun yerine göremediğiniz şeylerin var olabileceğine ilişkin varsayımlar geliştirin ve onları kanıtlamaya çalışın. Yeni geliştirdiğiniz aletler, görebildiğiniz evrende bile birçok yaratıcı patlama olduğunun ipuçlarını vermektedir.
Şimdi size Büyük Planı anlatacağım. O beş milyon yıllık bir plandır, ama siz bu planın sadece son bölümüne katıldınız. Büyük Merkezi Kaynaktan gelen varlıklar olduğunuzu ve tek güneşli bir sistemde sizi gizlediğimizi söylemiştim. Sizi gizledik dediğimde bu ne anlama gelir? Evrendeki çoğu gezegen iki güneşe sahiptir, bunu keşfettiğinizde nedenini de anlayacaksınız. Sizi gizledik, çünkü yapacak bir göreviniz vardı. Sevgili varlıklar Büyük Merkezi Kaynak fizik evrendeki bir yer değildir. O yuvayı temsil eder, yani bizim yuvamızdır, bir gün birlikte kutlama yapacağımız yerdir.
Fizik evren tıpkı dünyanız gibi bir dengeye sahip olmak zorundadır. Bu denge birçok enerji tonuyla temsil edilir. Sözünü ettiğimiz enerji tonları, tıpkı dünyada olduğu gibi farklı sevgi tonlarıdır. Bazılarınız belli tonları olumsuz, yani negatif enerji olarak adlandırıyorsunuz. Ama durum öyle değil, tüm denge sevgi tonlarından oluşmaktadır. Bazılarınız insan olmayan varlıkların diğer gezegenlerdeki savaşlarıyla ilgili öyküler okumuşsunuzdur, bu varlıkların soyu çağlar boyunca anlatılmıştır, bu bile evrende bir denge olduğunun ipuçlarını vermektedir. Tıpkı dünyada olduğu gibi farklı sevgi tonları arasında bir çekişme, bir itiş kakış vardır.
On binlerce yıl önce bu gezegene gelmeyi ve düaliteye bürünmeyi kabul ettiniz, bu aslında kim olduğunuzu görmenizi engelleyen bir enerji haliydi. İyi de işledi, çünkü enerji potansiyeli nötr olan tarafsız bir oyun alanı sunmuştu size. Ve sınav başladı. Eğer spiritüel bir müdahale olmaksızın kendi haline bırakılırsa enerji hangi yöne gidecekti? Bazılarınız kendini üzerinde deneyler yapılan kobaylar gibi görüyorsunuz. Sevgili varlıklar, burada deney konusu olan siz değilsiniz, sınanan siz değilsiniz, burada enerji sınanmaktadır, sizler beyaz önlüklülersiniz, sınava yardımcı olan laborantlarsınız!
Şimdi bir başka yaratıcı olay, 12 milyar ışık yılı uzakta bir başka patlama meydana gelmektedir. Onun “şimdi” olması programlanmıştı. O olay evrenin bir başka bölümünü yaratma olayıdır ve tüm yaratıcı olaylar gibi sonunda evreninize katılacaktır. 12 milyar ışık yılı uzakta meydana gelen bu olayın enerjisi henüz tamamlanmamıştır, maddenin doğumu ve milyarlarca yaşam formu henüz tamamlanmamıştır, bir şey eksiktir. Bu yeni evren nasıl bir spiritüel enerjiye, ne tür bir sevgi tonuna sahip olacak? Buna kim karar verecek? Diyeceksiniz ki bu kararı Tanrı versin. Olmaz sevgili varlıklar, Tanrı böyle taraflı bir karar veremez, Tanrı taraf tutamaz!
Her neyse, sonuçta şuna karar verildi. Tarafsız, nötr biçimde tasarlanmış bir yaşama sahip, uygun şekilde gizlenen bir gezegen yaratılacak ve Büyük Merkezi Kaynaktan gelen melekler on binlerce yıl boyunca bu gezegende yaşayarak sınavı gerçekleştireceklerdi. Onlar dünyaya kim olduklarını unutturan bir perdeyle gelecekler, fiziksel evrendeki diğer varlıklar tarafından tohumlanacaklardı. İnsan formunda yaşayıp ölecekler, sonra tekrar doğacaklardı. Yaşam süreleri sürekli değişecekti, 950 yıl yaşamak üzere tasarlanmış biyolojik bedenleri ilk başta sadece 30 yıl kadar yaşayacak, sonra zamanla bu süre 70-80 yıla kadar çıkacaktı. DNA’larında önceden planlanmış spiritüel bilgi, ölüm, hastalık ve yaşlanmaya yol açacaktı. Bir yaşamın kalıntıları bir sonraki yaşama taşınacak, bu sınanan enerjiyle çözülen ya da çözülemeyen sınavlar yaratılacaktı. Sınavların sonucu ise gezegenin titreşim hızını yükselten ek bir enerji sağlayacaktı. Sınavın sonuçlanacağı tarih yaklaşık 2012 olarak belirlenmişti. Bu tarihte son ölçüm yapılacak ve sınav sona erecekti. Tüm bunlara önceden karar verilmiş ve sınava katılan herkes tarafından kabul edilmişti.
İyi gizlenmiş olmasına rağmen dünyayı bulan diğer varlıkların size müdahale etmelerine izin verilmeyecekti. Bu varlıklar insanı incelemek için ona biraz yaklaşabilecek ama izinleri olmadan onlara dokunamayacaklardı. Negatif varlıklar korkuyu kullanarak bu izni ancak bilinçaltı düzeyde hileyle elde edebileceklerdi. Korkusuz bir insan onlara kolayca hayır diyebilecek, bu durumda yabancı varlıklar oradan ayrılmak zorunda kalacaklardı. Spiritüel güçle, seçimle, değişme yeteneğiyle, yani kendilerinin sahip olmadığı her nitelikle ilgilenebileceklerdi, hatta bu nitelikleri elde etmek için insanlarla çiftleşebileceklerdi. Tüm bunlar insanın içindeki meleğin özünü bulabilmek içindi, ama insanın gizli gücü onların gezegene kitlesel inişini engelleyecekti. Bu saydıklarımızın hepsi gerçekten olup bitmiştir.
Bunların hepsini siz yaptınız. Dünya bir sınav yeridir ve türünün tek örneğidir. Fiziksel evrende sizinkine benzeyen bir başka gezegen yoktur. Burada en sonunda meydana gelecek şey, yarattığınız enerjinin 12 milyar ışık yılı uzakta oluşan evrene aktarılacak olmasıdır! 2012 yılındaki enerji, spiritüel takvimin son ölçümü yapıldığında ortaya çıkacak enerji, henüz isimlendirilmemiş olan yeni evrenin enerjisi olacaktır. Enerjiniz bu yeni evrene sunulacak, onu donatacak ve ancak o zaman bu yeni evren bir imzaya sahip olacaktır. Üzerinde insanlığın damgası bulunacak ve birçoğunuz sonunda o evrende yaşayacaksınız!
Bazıları sınav sona erdiğinde ne olacağını merak ediyor. Bazılarınız damganızı aşıp yeni bir hücresel titreşime geçme yeteneği kazandınız. Sonra sıra kozmik kafes dediğimiz enerjiye bağlanmaya gelecek, çünkü o sahip olduğunuz enerjinin çok ötesine geçmenin yoludur. Bu kozmik kafesten daha sonra söz edeceğiz. Dünya yeni bir görev üstlenecek ve evreninizdeki milyonlarca yaşam formu gibi en sonunda diğerlerine katılacaktır. Potansiyel büyüktür, yeni bir plandan söz ediyorum, bu yeni plan sizi sonunda Yeni Kudüs dediğimiz bir enerjiye taşıyacaktır, Yeni Kudüs bazılarının bekleyip durdukları şeydir! Ayrıca bu diğer yaşam formlarıyla karşılaşacağınız zamandır. İndigo çocuklar sizin asla sahip olmadığınız bir donanımla gelecekler, şu anda uyumsuz gibi görünseler bile zamanla kimin daha uyumsuz olduğunu anlayacaksınız. Gözlerinin içine bakın, onlar yaşlı ruhlardır. 2012 yılında yeni bir neslin başlangıcını göreceksiniz, onlar İndigoların çocuklarıdır. Onlar ana babalarından bile farklı olacak, dünyayı tamamen değiştirme yeteneğine sahip olacaklar ve Barıştırıcılar olarak anılacaklar!
Ailenin her bir üyesi dünya denen bu yerden ayrıldığında bir enerji rengi alır. Bu, boyutunuzda size uygun bir renk bandıdır. Evrende nereye giderseniz gidin diğer varlıklar bu renklerden sizin büyük dünya deneyinin bir parçası olduğunuzu anlayacaklardır. İnsanlar sınavın sonunu hücresel düzeyde bildikleri için şimdi içlerinde büyük bir korku vardır. Peki yaşamın anlamı nedir? Birlikte tasarlayıp gerçekleştirdiğiniz bir planın ortaya çıkarılmasıdır. Sonra yuvaya döneceksiniz, geldiğinizde ben de orada olacağım! (Sayfa: 151-174)

SEVGİNİN MUTLAK GÜCÜ

Şimdi size sevginin mutlak gücünden söz edeceğim. Uzun zaman önce yapılan birçok kehanette, insanlığın ve dünyanın sonunun geleceği bir zamandan söz edilmiştir. İşte şimdi o günlere yaklaşıyorsunuz. Dünyaya hücresel düzeyde neyin olup biteceğini bildiren bir damgayla geldiniz. O birlikte getirdiğiniz diğer damgalarla karışık haldedir, hepsi de DNA’nızdaki biyolojik ya da kimyasal olmayan ipliklerdedir. Onları göremezsiniz, kimyasal iplikleri saran manyetik türde ipliklerdir onlar. Geçmiş yaşamlar, spiritüel kontratlar ve karmik dersler hepsi hücresel bellekte kayıtlıdır. Dersler ve karmik nitelikler size böyle sunulmuştur, onların içinizde olmaları gerekir. Bu nitelikleri iptal etme gücünün de içinizde bulunduğunu bilmek sizi şaşırtmayacaktır. Ama düalite, dünyaya sıkıntı ve dert yaşama potansiyeliyle geldiğinizi, eğer iyi bir şey elde ederseniz bunun yukardan,“dışınızda” bir yerden gelmiş olabileceğini söyler. Nasıl bir düalite seçmişsiniz!
Dinleyin sevgili varlıklar, sorunlar size katlanmanız için değil çözmeniz için verilmiştir. Tanrı çözülmeden kalan insan sorunlarından sevinç ve haz duymaz, çözülüp tamamlanmayan sorunlardan ne Tanrı ne de gezegen yararlanabilir. Artık size üzüntü veren şeyleri uzlaştırıp barıştırmanın zamanı gelmiştir, hayatta acı veren her şeyi planlayan sizsiniz. En sonunda bu konuda bilgece bir şey yapmak ister misiniz? Onu kutlayın, yapılması zor bir şey ama onun ardında kutsallık ve sevinç enerjisi var. Bunu düşünün, üzüntüye yol açan olayı kutlamanın tam zamanıdır, durumu genel tabloyu kavrayan bir bilgelikle görmeye başlayın. Bazıları üzüntünün ancak zamanla yatışabileceğini söylüyor, ama yanılıyorlar, çünkü yeni enerjinizin üzüntüyü dönüştürmeye muktedir olduğunu bilmiyorlar.
Yeni çağdaki sevgi madde üzerinde mutlak bir güce sahiptir. Mucizelerin ne olduğunu sanıyorsunuz? Sıkça zihnin, bedenin ve ruhun şifa bulmasından söz ederiz, hepsinin maddeyle ilgisi var. Hiç yoktan madde yaratıldığını, kemik ve kıkırdak oluşturulduğunu biliyorsunuz. Bunların birer ilahi müdahale olduğunu sanıyorsunuz, oysa bu hepinizin içindeki Tanrısal güçtür, şifa yukardan değil içinizden gelir. Bu mucizevi enerji içinizde taşıdığınız spiritüel öz tarafından üretilmiştir.
Neden bazılarının şifa bulup bazılarının bulmadığını biliyor musunuz? Bu kısmen gezegen üzerinde gerçekleştireceğiniz kontratınızla, insanlara nasıl yardım edebileceğinizle ilgilidir. Eğer şifa bulmamışsanız, bunun çevrenizdeki insanların derslerini kolaylaştırmak için tasarlanmış olabileceğini hiç düşündünüz mü? Bu durumda kim kime yardım etmektedir? Ondan kurtulmayı defalarca istediğiniz halde hala varlığını sürdüren bir hastalığınız var mı? Geriye çekilip genel tabloya bakın. Hastalığınızın bir biçimde çevrenizdekilere yardımcı olması mümkün mü? Bu onları zorluyor ve mücadeleye davet ediyor mu, bir şekilde onları Ruha yaklaştırıyor mu? Eğer öyleyse sevgili varlık kim olduğunu bil, bir ışık işçisinin ne anlama geldiğini anla. İşler her zaman göründüğü gibi değildir!
Enerjiyi demirlemek sözüyle neyi kastettiğimi hiç düşündünüz mü? Yanardağların patlayacağı bir zaman gelecek demiştik, siz yeni enerjide dağları yerinde tutacak bir güce sahipsiniz. Yanardağların patlamaya hazırlandığı bölgelere neden çağrıldığınızı sanıyorsunuz? Çünkü yeterli sayıda ışık işçisi bu bölgelere taşınıp enerjiyi oralarda demirlediğinde madde üzerinde bir güç elde edilir! Eğer orada yeteri kadar ışık işçisi varsa yanardağ o kadar yıkıcı olmayacaktır, bu şimdiden gerçekleşmiştir, ama siz farkında değilsiniz. Bu sevginin madde üzerindeki gücüdür. Atomun içindeki enerji çorbasını hatırlıyorsunuz değil mi? O çorbanın sevgiye cevap verdiğini söylemiştik, bu durumda sevginin madde üzerindeki gücü sizi şaşırtmamalıdır. Birçoğunuz kendinizi çaresiz hissediyor, gezegen üzerinde oraya buraya savrulduğunuzu sanıyorsunuz. Dünyada enerjiyi sizin için demirleyerek depremlerin şiddetini azaltan, yanardağların patlamasını önleyen ışık işçilerinin bulunduğunu biliyor muydunuz?
Sevgi biyolojiniz üzerinde mutlak bir güce sahiptir, bedeninizde henüz ortaya çıkmamış enerjiler var. Örneğin yaşlanmanızı yavaşlatan nitelik zamanı geldiğinde size sunulacaktır. Sevginin gücü hücresel yapınıza sürekli etkide bulunup hücrenin içindeki maddeyi değiştirebilir, çünkü hücreler spiritüel niyete yanıt verirler. Artık tüm bedeni aydınlanmış tek bir hücre olarak görmelisiniz, orada ayrı gayrı yoktur, belirli bir bölümü acı çekerken tümü acıyı hisseder, belirli bir bölümü eğer aydınlanmışsa tümü aydınlanmıştır ve sevinç içindedir. Kısaca kimyanızı değiştirebilir, içinizde şifa yaratabilirsiniz.
Hissettiğiniz endişe ve huzursuzluğun içinizde sürüp giden evrimle ilgili olduğunu anlamalısınız. Çevresinde gördüğü şeylerden endişe, korku ve kuşku duyanlarınıza, sevginin gücünün üzüntüyü olduğu gibi bu duyguları da dönüşüme uğratabileceğini söylüyoruz. Eğer niyet eder ve içinizdeki meleğe sahip çıkarsanız dönüşüm hemen başlayacaktır. O mutlaktır, öyle olmak zorundadır, siz böyle aydınlanırsınız ve bedeniniz değişmeye başlar, bunu biliyor muydunuz? Huzursuzluk veren durumlarda huzurlu kalabildiğinizde önemli bir köprüyü, aydınlanmanın katalizörü olan bir köprüyü geçmişsiniz demektir. Bu en yüksek düzeyde sevginin gücünü temsil eder, çünkü sevgi insan bilincini çarpıcı biçimde değiştirir.
Sevgi düalitenizi de dönüşüme uğratma gücüne sahiptir. Sorumlu olan ve deneyi yöneten sizsiniz, düaliteniz bunu çok iyi biçimde gizliyor. Her şeyi Tanrıya bırakmaya alışıksınız, oysa Tanrı ortağınızdır. İçinize yönelip her şeyi ikimiz birlikte değiştirelim deme gücü ve izni size verilmiştir. Saf niyetle eyleme geçer geçmez bilin bakalım ne olur? Kutsal ortağınız Tanrı gelip kollarıyla sizi sarar ve yaşamınızın niyetini onunla birlikte yeniden yaratırsınız. Aradaki fark niyettir, niyet yeni gücünüzdür. Artık düaliteniz nötr ve tarafsız biçimde dengelenmiş değildir, çünkü enerji ağı üzerinde yapılan ayarlamalar düalite potansiyelinizi değiştirmiştir. Şimdi sizin tarafınız ağır basmaktadır. Peki bu ne anlama gelir? Geleceğinizi daha önce hiç yapamadığınız biçimde yönetip belirleyebileceğiniz anlamına gelir. Geleceği yönetme işine başlayanlar kendilerini ne kadar kolay değiştirebileceklerini gördüklerinde şaşıracaklardır. Örneğin korkuyu zararsız mı kılmak istiyorsunuz, onu selamlayın, bu onu zararsız hale getirecek ve düaliteniz dönüşüme uğrayacaktır. Böylece ışık ve karanlık dengesini değiştirmiş olursunuz.
Bu gezegende hala eski damgalara sahip olan ve moralinizi bozmak isteyen bir enerji var. Onlar korkuyu kullanırlar, çünkü sizi korkutmak güçlerini artırır. Gidişi geriye çekmek, her şeyi karıştırmak isteyenler daima olacaktır. Eski enerji kolayca vazgeçmeyecektir, 1999 yılı bunun için büyük bir sınav, ışıkla karanlığın karşı karşıya gelişinin de başlangıcı olacaktır. Bunu aştığınızda bir rahatlama ve kurtuluş hissi duyacaksınız, işte o zaman gezegen süzülerek yükselmeye başlayacaktır. Göreviniz bu süreci aşmak ve o ana kadar ışığınızı demirlemektir. Bu şimdi başlayıp 2012 yılına kadar yoğunlaşarak devam edecektir. (Sayfa: 184-203)

KARANLIK VE IŞIK

Birçok insan karanlık ve ışığın ne olduğunu bilmez. Karanlık sevgisiz enerji olarak tanımlanır, oysa birçoğunuz “karanlık işler çeviren” varlıklar olduğuna inanırsınız! Bu böyle değildir, evrende karanlık işler çeviren hiçbir varlık yoktur. Karanlık bir titreşim halidir, sevgisiz bir haldir. Karanlık pasif, ışık ise aktiftir, işte hepsi budur! Orada hiçbir dram, hiçbir korku yoktur. Korkuyla ilgili korkunuzdan, onun sadece düşük bir titreşim hali olduğunu bilerek kurtulabilirsiniz.
Evrende bir denge vardır. Işığın daha yüksek düzeyde titreştiğini ve daha fazla enerji gerektirdiğini hatırlayın, dolayısıyla o daha aktif bir unsura sahiptir, karanlıksa buna sahip değildir ve daha az enerji gerektirir. Bu yüzden karanlığı barındırmak ve sürdürmek daha kolaydır. Karanlık sadece ışığın yokluğudur, ışık ise Tanrının içinizdeki mevcudiyetidir. İşte yeni çağınızla ilgili şaşırtıcı bir bilgi, karanlık ve ışığın işleyiş paradigması artık değişiyor. Daha yüksek düzeyde titreşenlerin hissettiği şeylerden biri de bir rahatsızlık halidir. Her şey yolunda gider gibi görünmesine rağmen yine de rahatsızsınız, çünkü yeni bir hücresel dengeyi deneyimliyorsunuz, buna alışın.
Daima bir denge olmalıdır. Dünyanın ve evrenin işleyiş biçimi böyledir, hücresel yapınızın işleyiş biçimi de böyledir, biri daima diğerine eşit olmalıdır ya da birinin enerjisi en azından bütünü dengeleyecek bir başka şeye dönüştürülmelidir. Ölümde bile denge vardır sevgili varlıklar. İşte meydana gelen ve işlerin işleyiş biçimini değiştiren şeyin anahtarı budur. Geçmişte gezegende dengeli olması gereken insan enerjisiydi, tüm karanlık ve ışık dengesi insanlara yükleniyordu, bu dengeyi sağlayan şey de insanlığın bilinciydi, böylece olumlu kadar olumsuzun da bulunabileceği bir denge yaratılıyordu, bunun üzerinde biraz düşünün. Siz bir kazanan varsa bir de kaybedenin olması gerektiğine inanarak büyüdünüz, bu iki boyutlu, eski enerjiye ait bir düşünce biçimidir.
İş şimdi değişmiştir, farkında olmasanız da yeni enerjide artık sizinle birlikte yürüyen bir ortağa sahipsiniz. Nötr aşıyı almaya niyet ettiğinizde dönüşüme uğrayan karmanın nereye gittiğini hiç merak ettiniz mi? O yerküreye, toprağa gidiyor sevgili varlıklar. Bunca zaman sizi üstünde taşıyıp destekleyen gezegenin enerjisine dönüştürülüyor. Son dönemlerde yerküreye ne olduğuna bir bakın, dünya neden şimdi değişiyor? Mevsim değişiklikleri ve hava durumundaki çarpıcı değişimler neden şimdi meydana geliyor? Yüzyılda bir görünen fırtınalar neden her 15 yılda bir tekrarlanıyor dersiniz? Sizden boşalan enerji toprağa gidiyor da ondan. İki kazananı olan bir yarışmayı düşünün, siz yeni enerjiyi alıp kazanıyorsunuz, toprak da attığınız eski enerjiyi alıp titreşimini yükseltiyor, yani o da kazanıyor, durum budur sevgili varlıklar.
Toprağın da varlığın bir parçası olduğunu anladığınızda, çevresindeki manyetiklerin onu destekleyen bir koza olduğunu kavradığınızda içinde bulunduğunuz sistemi de anlayacaksınız. Artık insanlık dengenin asıl yükünü taşımak zorunda değildir, bunu yapamaz, çünkü aktif olumlunun pasif olumsuza ağır basmaya başladığı ve bir ışık işçisinin düzinelerce ışıksız insana bedel olduğu kritik kütleye erişilmiştir. İşte bu yüzden ışığa ve sevgiye sahip tek bir insan düzinelerce insanı değiştirebilir. Eskinin yeniye dönüşümünden açığa çıkan enerji toprağa gider ve yerküre buna tepki gösterir, yerküre değişikliklerinin nedeni budur! Kendinizi korkunç bir doğa olayının ortasında bulduğunuzda korkmak yerine onu onurlandırın! Toprak eski enerjiyi massettiği için sarsılmakta, olumsuz olumluya dönüşmekte ve denge değişmektedir. Eğer sınavlarınızı siz planlamışsanız, çözümlerini de sizin planlamış olmanız mantıklı değil mi? Sorunların çevresindeki tüm enerjiyi, tüm korku ve endişeyi düşünün, bir de hazırlanmış çözümlerin içerdiği sevginin çevresindeki enerjiyi düşünün, işte bu dengedir.
Biraz da yaşamdan ve ölümden söz edelim. İnsanların düşündükleri şekliyle ölüm eski bir paradigmadır, çünkü yeni enerjide bu gezegeni hızlandırabilmek için uzun ömür sürmenizden daha büyük bir nitelik yoktur! Eski paradigmada ölüm bir enerji değişimiydi, 950 yıl yaşaması gereken bedenler sizin izninizle 60-70 yıl yaşayabiliyordu. Yaşlanma da tasarladığınız bir şeydi, hızlı ölüm ve doğumlarla, yeni karmik örtülerle geri gelip ışık ve karanlık mücadelelerinden geçiyordunuz. Bu eskiden değişimin motoruydu, ama artık değil, çünkü 11:11’de DNA’nıza daha uzun bir ömür için izin verdiniz. Eğer öngördüğümüz potansiyellere erişilebilirse 2012 yılında insanların ömrü şimdikinin iki katına çıkabilir, yeni paradigma budur sevgili varlıklar. Sizden, insan biyolojisinin sürekli yaşayacağı bir alana geçmesi istenmektedir. Bu beklediğinizden daha önemli ve farklı bir şeydir, hücrelerinizin ta ipliklerinden gelecek talimatlara bağlıdır. Bakalım biliminiz bunu çözebilecek mi? Artık burada kalma iznine sahipsiniz, ayrıca çok uzun bir yaşamı destekleyecek enerji ve bilgi de size verilecektir.
Yakında biliminiz insan biyolojisinde ışığın etkisinin ne denli önemli olduğunu
keşfedecektir. Yaşlanmaya neyin sebep olduğunu anlamaya başlıyorsunuz, ama hala anlamadığınız bir nitelik var ki, o da beden saatiyle ilgilidir. Bedeniniz zamanı dikkatle izler ve hesabını tutar, bunu biliyor muydunuz? Belirli şeyleri ne zaman yapacağını bedenin nasıl bildiğini sanıyordunuz? Siz kadınlar, beden saatinin neden aylık bir devreye sahip olduğunu hiç merak etmediniz mi? Neden insan biyolojisi Ay’ın devrelerine karşılık verir? Çünkü yerküreyle insan biyolojisi arasında bir ilişki var, çünkü yerküre temel 12 fiziğine karşılık verir, biyolojiniz de öyledir. DNA’nızın 12 ipliği size temel 12’yi haykırır, hücrelerinizdeki saat biyolojinizi dikkatle izler. İzlenen iki şey vardır, birincisi manyetiklerdir. Beden manyetikleri bilir, bir insanı alıp manyetik enerji ağından ve ley hatlarından hızla geçirdiğinizde beden buna belli bir biçimde tepki gösterir. Bir yöne gittiğinizde beden buna bir türlü, diğer yöne gittiğinizde ise başka türlü tepki gösterir. Yönlerden birinin tüketici, diğerinin ise güçlendirici olduğunu biliyor muydunuz? Evet, bedeniniz gezegenin manyetiklerine karşılık verir, manyetikler olmadan yaşayamazsınız. Bilmeniz gereken diğer şey, biyolojinizin manyetik girdiyle birlikte ışığı ve karanlığı da saydığıdır, yani sayma mekanizması karanlığı ve ışığı da içerir. Bedeninizin her hücresi ne zaman gündüz ne zaman gece olduğunu bilir, bunun gözlerinizle hiçbir ilgisi yoktur, gözleri görmeyen bir kişi de aynı yeteneğe sahiptir, çünkü hücresel yapı ve damarlarınızdan akan kan ışığı da karanlığı da tanır, günleri manyetik niteliklerle birlikte sayar. Yakında söylediğim şeyi doğrulayan bir kanıt ortaya çıkacak. Ömrünüzün uzaması için bakmanız gereken bir sonraki şey bu beden saatidir, çünkü o saate hitap edilebilir ve değiştirilebilir. DNA’nın saat bölümünü arayın, bu sayan bölüm tüm tabloyu anlamada kritik bir öneme sahiptir.
Şimdi nefret ve sevgiden söz edelim. Sevgi ve nefretin enerjisinin özde aynı olduğunu bilmek bazılarınızı şaşırtabilir. Nefret, kutsanmış ışık enerjisinin içinden geçmesini bekleyen cehalettir, evet nefret budur! Eğer herhangi bir yerde herhangi bir bilinci ışıktan yoksun bırakırsanız karanlık tarafın kuşku ve korku olarak ortaya çıktığını görürsünüz. Karanlık basit olarak sevginin yokluğudur. Hepiniz vicdansız insanları görmüşsünüzdür, onlar her türlü olumsuz şeyi yapar ve bundan rahatsız olmazlar. Aslında onlara bakarken sevgi unsurundan yoksun bir cehalet bilincine bakmaktasınız, ama onlar bile dönüşüme uğrama potansiyeline sahiptir. Dolayısıyla nefret değişmeyi bekleyen bir enerjidir, kendinden hoşnut değildir, mutsuzdur ve değişmek istemektedir. Bunu görmek için nefret edenlere şöyle bir bakmanız yeter!
Öte yandan sevgi dönüşüme uğramış nefrettir! Tanrının varlığına inanmayan insanlar görmüşsünüzdür, onlar dünyada hiçbir şeyin iyi olmadığına ikna olmuşlardır. Ama bu insanlar genellikle bir gecede değişime uğrar ve nefretten arınırlar, oysa size daha evvel umutsuz bir vaka olarak görünmüşlerdir. Yeni enerjide böyle bir anda aydınlanmalar çok görülecektir, bu aktif sevginin nefret ve korkuyu dönüşüme uğratan mucizesidir! Karanlık bir yere ışık tuttuğunuzda artık karanlık orada varlığını sürdüremez. Bir kez bir şeyin nasıl işlediğini anlarsanız farkındalıktan yoksunluk haline geri dönemezsiniz.
Korkan kişi karanlıktadır, korkan kişi henüz aktif ışık unsurunu görmeye hazır değildir. Korkan kişi henüz kalbinde bulunan yüce varlığın değerini idrak edememiştir. Nefret gibi korku da cahildir, korku ve nefret değişmek isteyen geçici şeylerdir, onlar değişime hazırdır. Öte yandan huzur tıpkı sevgi gibi kendinden hoşnuttur, mutludur, çünkü aktif ışık enerjisine ve saf niyete sahiptir. Çevrenizdeki dünya kaos içinde görünse de huzur içinde olabilmeniz harika bir şeydir sevgili varlıklar. Bazıları bunu sorunları görmezden gelip başını devekuşu gibi kuma gömmeye benzetirler. Onlar kaos karşısında huzuru korumanın Tanrısal bir özellik olduğunu anlamazlar. (Sayfa: 209-221)

ALTIN TEPSİ

Hayatınızdaki zor bir sorunu gözünüzde canlandırmanızı istiyoruz. Onu o çirkin yerinden çekip çıkarın ve kucağınıza koyun. O çirkin şeyi ya çözecek ya da yerine geri koyacaksınız. Sorunları fırlatıp atamazsınız, onlar öylece kaybolup gitmezler, çünkü size aittirler. Eski enerjide insanların sorunlar karşısında yaptıkları beş şey vardı. Birincisi kaçmaktı, eğer yeteri kadar uzağa kaçabilseler onlardan kurtulacaklarını sanırlardı. İkincisi direnmekti, kaçtıkları halde sorunun devam ettiğini görenler ona direnmeyi seçerlerdi. Üçüncüsü paylaşmaktı, bazıları sorunlarını diğer insanlarla paylaşırlarsa sorunun sulanıp hafifleyebileceğini ve onlardan kurtulabileceklerini düşünürlerdi. Dördüncüsü endişelenmekti, her nedense insan endişenin sorunu çözeceğine inanır, oysa endişe sevgisiz aklın enerjisidir. Huzur ve endişe seçeneği sunulduğunda insanların çoğunluğu endişeyi seçer. Beşincisi içine kapanmaktı, birçok insan hiçbir yol işe yaramayınca önündeki sorunla yüzleşmek yerine içine kapanır bu da dengesizliğe yol açardı, dengesizlik ise sağlık sorunlarını ve hastalığı davet ederdi. Size bunları sadece düalitenin nasıl çalıştığını göstermek için değil, gelmekte olanın güzelliğini göstermek için anlatıyoruz.
Kucağındaki sorunu çözmek için yeni çağ insanı ne yapar? Tümüyle aydınlanan, kim olduğunu bilen ve yüksek düzeyde titreşen insan üç şey yapar. Birincisi, sorunun neden ortaya çıktığını analiz etmektir, analiz daha sonra gelecek olanın anahtarıdır, ilk önce gerekli olan çözüm değil huzura kavuşmaktır. İkincisi, sorunun sorumluluğunu üstlenmektir, kurbanı oynamak yerine kendisi tarafından planlanan şeyin sorumluluğunu üstlenmek daha akıllıcadır. Üçüncüsü, eyleme geçmektir, eylem de çözümü birlikte yaratma sürecini başlatacaktır
Okulda size verilen sınav sonuçları öğretmenin çekmecesinde bulunur öyle değil mi? Yani sorular ve yanıtlar aynı anda mevcuttur. Tıpkı bunun gibi sorunlar ve çözümler de aynı anda mevcuttur, çünkü her ikisi de şimdi’de vuku bulmaktadır. Evrende geçmiş ve gelecek yoktur, her şey şimdi’de meydana gelmektedir. Tıpkı öğretmenin çekmecesinde yanıtların sınav sorularıyla aynı anda bulunuşu gibi, Ruhun Altın Tepsisinde de sorunlar ve çözümler aynı anda şimdi’de bulunmaktadır, yani sorun çoktan çözülmüştür. Tanrıyla birlikte yaratmak için umutsuzca uğraştığınız çözümün çoktan yaratılmış olduğunu bilmek size nasıl bir duygu veriyor? O daima yanı başınızda duran Altın Tepsidedir. Kucağınızdaki çirkin soruna bir bakın, o çoktan çözülmüştür, uzanıp tepsiden almanızı beklemektedir!
Çözüm zaten hazırsa, bu mekanizmanın işleyişi hakkında size bir şeyler anlatıyor öyle değil mi? Demek ki erişemeyeceğiniz hiçbir çözüm yoktur, yeniden çözüm yaratmak yerine uzanıp orada zaten hazır olan şeyi almanız daha kolaydır, çünkü çözümler de tıpkı sorunlar gibi şimdi’de bulunurlar. Ama bilmeniz gereken bazı nitelikler var. Birinci nitelik, görmeseniz bile çözümün çoktan hazır olduğunu kabul ederek onu gözünüzde canlandırın, o Altın Tepsiyi görün, ama çözümü yaratmak için gerekli şeyi gözünüzde canlandırmayın, o işi Ruha bırakın. İkinci nitelik, işlerin her zaman göründüğü gibi olmadığını bilmektir, yanıtlar çok şaşırtıcı ve olağandışı biçimlerde gelebilir. Bazen mucizevi enerji sizi şaşırtacak, bazen de yanıtlar karmaşık görünecektir. Üçüncü nitelik, Tanrıyı sınırlamamaktır, siz o tepside ne olduğunu bilmiyorsunuz, ama biz biliyoruz. Siz bir çalı isterken Ruh elindeki tepsiden size bir orman sunuyor olabilir. Ama layık olduğunuzu anlamadığınız, kendi değerinizi bilmediğiniz için böyle bir şey beklemezsiniz, oysa küçük sorununuzun çözümü tüm ormanı içerebilir. Dördüncü nitelik, eşzamanlılığı beklemektir. Artık evinizde oturup güzel şeylerin tepeden inmesini bekleyemezsiniz, ayağa kalkıp her şeyi yapma yeteneğini vermek yüksek benliğinize ait bir sorumluluktur. Bu birlikte yaratmadır, siz yaşam kapılarını itene dek hiçbir şey olmayacaktır. Daha önce işe yaramamış çağrıları tekrarlayın ve sonuçları gözleyin. Diğer insanlarla bir araya gelin ve ilerlemenizi sağlayacak hangi eşzamanlı şeylerin meydana geldiğini görün. (Sayfa: 232-247)

REHBERLER VE MELEKLER

Üç’ün spiritüel birliği yalnız bu dinde (Hıristiyanlık) ortaya çıkmamıştır. Diğer dinlerde de bu üçlü birliği görebilirsiniz. Dininizde bu üçlüye Baba- Oğul- Kutsal Ruh adı verilir. Size Babanın neyi temsil ettiğini söyleyeyim, Baba kaynaktır, yani ana-babadır, yuvaya bağlı olandır, her birinizin içinde bulunan o melektir. Baba içinizdeki meleği, mecazi olarak sizin yüzünüzü taşıyan o varlığı temsil eder.
Oğul Babanın soyunu temsil eder, gezegende düalite içinde yaşayan insandır. Sevgi Üstadı İsa buna defalarca göndermede bulunmuş ve mesajlarında “Ben Tanrının oğluyum, siz de benim gibi Tanrının oğulları (çocukları) olma gücüne sahip olabilirsiniz” demiştir. Bu açık bir göndermedir. Böylece oğul cinsiyeti ne olursa olsun Baba imgesine, Kaynağa, içinizdeki meleğe bağlı olan insandır.
Hiçbir dini inançta Kutsal Ruh tek bir varlık olarak algılanmaz. Kutsal Ruh doğumunuzdan itibaren sizinle birlikte olan rehberleri ya da melekleri temsil eder. Sırf sizi kucaklamak ve sevmek için burada bulunduğunu düşündüğünüz varlık grubunun şimdi bir “sevgi katalizörü” olduğunu söylüyoruz. Rehberleriniz, niyetinizle üretilen enerji yan ürününü taşıyan kaplardır, bu enerji rehberler tarafından taşınır. Eski karmasını bırakıp yeni bir yola geçmeye niyet edenleriniz, ardı ardına değişim dönüşümler içeren bir titreşim merdivenini tırmanmaya başlarlar. Bu durumda olanı alıp olacağa dönüştürmektesiniz. Bunu yaptığınız her seferinde ortaya niyetiniz yoluyla yaratılmış bir enerji yan ürünü çıkar, bu süreçte size başka bir rehber daha katılır ve üçüncü rehber de gelir.
Niyet ederek karmayı dönüşüme uğratabileceğinizi söylemiştik, dönüştürülen enerji toprak tarafından massedilir. Son zamanlarda görülen yerküre hareketleri bu enerjinin toprağa akması sonucunda oluşmaktadır. İnsan gelişmeye karar verdiğinde bir başka şey daha olur, görünüşte hiç yoktan bir enerji yaratılır. Saf niyet yaşamı değiştirecek enerjiyi kozmik kafesten çeker, çekilen enerji o bireyin rehberleri tarafından depolanır. Özellikle psişikler titreşimlerinin arttığını hemen fark ederler, auranız değişir ve ışığınız öncekine nazaran güçlü bir şekilde parlamaya başlar. Rehberler bu yeni enerji birikimini sizin için taşırlar.
Gezegeninizin tüm potansiyelleri kaydedilir, böyle olmak zorundadır. Geçmişiniz ve geleceğiniz hepsi şimdi buradadır, dolayısıyla gezegenin potansiyeli şimdi’nin ardı ardına sıralanan enstantaneleridir. Biz geleceğinizin ne olabileceğini, şimdi olanlara ve şimdiki kararlarınıza dayanarak söyleyebiliriz. O kaydedilmiştir, asla kaybolmaz ve yok olmaz. Bu tümüyle dengenin bir parçasıdır, aynı zamanda tüm potansiyellerin depolandığı boyutlar arası bir yerin bulunduğu anlamına da gelir. Ama orada sadece farklı lineer (doğrusal) zamanlarda ölçülen enerjinin potansiyelleri bulunur. Dünyanın fiziği şaşırtıcıdır, realiteniz değişmekte, geleceğiniz boş bir sayfa olmayı sürdürmektedir. Hemen her ay bu gelecek dünyada yaptığınız şeylerden ötürü değişmektedir. Fizik bedenin ve fizik gezegenin mucizeleri bu değişim dönüşümün örnekleridir. Siz kozmik kafesten enerji çekmeyi ve gezegen için yeni enerji yaratmayı sürdürüyorsunuz, bu da gelecek potansiyellerinizi değiştiriyor.
Dahası var. Beş hafta önce (Şubat 1998) en iyi bilim adamlarınız en iyi bilgisayarlarıyla elde ettikleri bir haber verdiler, buna göre önümüzdeki birkaç yıl içinde dünyaya bir asteroit çarpacaktı. Ama garip bir şey oldu ve aynı bilim adamları bir hata yaptıklarını, bir çarpışma olmayacağını söylediler. Sevgili varlıklar, bu iki gün içinde gezegenin bir başka potansiyele geçmiş olabileceğini hiç düşündünüz mü? Dünyanın beş hafta önce orada bulunan enerji potansiyeli, şimdi “olmamış gelecek” denen karanlık bir yerdedir. Bazılarına bu fantezi gibi gelebilir, ama bilge olanlar için durum böyledir, çünkü enerjinin mucizevi bir biçimde dönüşüme uğramasının bir örneğidir. Buna, kritik kütle dediğimiz insanlığın niyeti sebep olmuştur. Evet niyet realiteyi değiştirebilir!
Şimdi size insan duygusundan söz edeceğim. Bu mucizelerin mucizesidir, endişeyi alıp niyet simyasıyla huzura dönüştüren bir mucizedir. Siz endişe içindeyken bedeniniz fizyolojik olarak değişir, kilo kaybetmişsinizdir ya da cildiniz değişmiştir, tüm bunlar hissetmiş olduğunuz duyguya karşılık ortaya çıkmıştır. Daha yüksek düzeyde titreşmeye niyet ettiğinizde endişeyi huzura dönüştürebilirsiniz. Çıkan bu enerji nereye gitti diyebilirsiniz? Söyleyeyim, tıpkı endişe ve korkunun yaratılmasında olduğu gibi gizli şekilde üretilen huzur yaratıcı bir enerji de vardır. Ama bir yerden bir yere aktarımda üçüncü enerji dediğimiz yeni bir enerji türü yaratılmıştır. O spiritüel bir enerjidir ve rehberleriniz onu merkabahınızın içinde bir başka renk olarak depolarlar, işte o zaferin rengidir! Dönüşüm tamamlanmış ve zafer enerjisi onu sizin için tutacak rehberlere aktarılmıştır. Rehberler işte bunun için buradadır sevgili varlıklar!
Şimdi rehberlerinizin sizin için tuttuğu bu enerjiye ne olduğunu söyleyeceğiz. 1987 yılında ölçtüğümüz ve 2012 yılında tekrar ölçeceğimiz enerji işte rehberlerinizin tuttuğu bu enerjidir. Gezegenin titreşim düzeyi dediğimiz şey budur. Rehberlerinizdeki enerjinin miktarıyla, gezegenin toprağının alıp kabul ettiği enerji arasında bir bağlantı vardır. Siz belki toprakla hiçbir ilginiz olmadığını düşünüyorsunuz, ama onların birbirlerine bağlı olduklarını bilin. Dolayısıyla yaptığımız ölçüm, rehberlerinizin taşıdıklarıyla, yerkürenin kabul etmiş olduğu enerji arasındaki oranın ölçümüdür. Biz perdenin öbür tarafında bu yüzden sevinç içindeyiz, Kutsal Ruh (rehberleriniz) işte bu yüzden gülümsemektedir. Gerçek kutsal toprak ayaklarınızın altındadır sevgili varlıklar! (Sayfa: 255-265)

YERKÜRE VE SİZ

Bu gezegendeki her şey onu oluşturan ana unsurlardan (ateş, hava, su, toprak) oluşmaktadır. Ancak insanlar dünyanın toprağından ayrı olduklarını düşünürler. Bedeninizdeki ana unsurlar gezegendeki unsurların aynısıdır, insan bedeni toprağa aittir, ondan beslenir ve sonunda ona döner, böylece devre tamamlanır. Kadim yerli halklar ana unsurların kutsanması gerektiğini bilir, bunun için törenler yaparlardı. Onlar ayrıca kayaların, ağaçların da yaşamın bir parçası olduğunu anlamışlardı. Bir şekilde manyetikleri de tanımış, dört yöne saygı göstermişlerdi.
Siz çevrenizdeki enerjiyi etkilersiniz, o da hava durumunuzu etkiler. Bir grup ışık işçisi belli bir bölgedeki hava koşullarının şiddetini değiştirebilir. Öyle durumlar yaratabilirsiniz ki, şiddetli hava koşulları çevrenizden dolanıp size uğramadan çekip giderler. Aranızda bu durumu yaşamış olanlar vardır. Bir grup insan, büyük potansiyele sahip bir şeyi küçük bir şeye dönüştürebilir. Kalp atışınız nasıl bir parçanızsa toprak da bir parçanızdır. Bilinç maddeyi de, gezegenin işlevini de, dengesini de değiştirebilir. Gezegen sizin için yaratılmıştır, o halde bunları yapabilmeniz akla uygun değil mi?
Geçmiş tarihinizi düşünün, bugünü 1950’lerle 1960’larla kıyaslayın, o zaman eksik olan niyetti sevgili varlıklar. Sırf niyet yoluyla bir grup insan son derece güçlü siyasi bir yapıyı (Sovyetler) çökertmiştir. Bunu başaran herhangi bir hükümet değildi, sizdiniz. Yeni enerjide hiçbir hükümet, halkının katılımı ve rızası olmadan iktidarda kalamaz. Şimdi bu niteliği eski enerji liderlerinin halk tarafından iktidardan düşürülüşünde görüyorsunuz, bu olgunun önümüzdeki yıllarda defalarca tekrarlanmasını bekleyin (Afganistan ve Irak- Derleyen). Aradaki fark şu ki, iktidardan düşürülen hükümetler bir başka dengesiz lideri desteklemek yerine şimdi ulusal barışı gözetme eğiliminde olacaklar.
Size sevgiyi nerede odaklamanız gerektiğini söyleyeceğim. Onu kalpte odaklayın. Şu anda o mecazi kalp bölgesi buradan çok uzaktaki küçük ülke İsrail’dir. Işık işçilerini orada demirlemenin, oraya zincirlerle bağlamanın zamanı gelmiştir, spiritüel birleşmenin zamanı gelmiştir. Şu anda dünya üzerindeki en büyük çatışma potansiyelinin spiritüaliteden, dini ayrılıklardan ve kadim kabilesel anlaşmazlıklardan kaynaklanıyor olması size garip gelmiyor mu? 1995 yılında Birleşmiş Milletlerde konuşurken bunun böyle olacağını söylemiştim. Gerçek gerilim potansiyelinin nerede olduğunu bilmek ister misiniz? O her zamankinden daha yoğun bir şekilde dini inançlar arasındadır. (İslami terör ve Medeniyetler Arası Çatışma Teorisi – Derleyen) En büyük gerilimin Tanrı konusunda anlaşmazlığa düşenler arasında ortaya çıkması ironik bir durum değil midir? Oysa inandığınız şeyler arasında çok fazla benzerlik, hatta ayniyet vardır. Artık anlayış ve hoşgörü yaratmanın zamanı gelmiştir!
Sizler son birkaç ay içinde bile geleceğinizi değiştirdiniz, bunu biliyor muydunuz? Bu süreçte yeni tutkular, yeni beslenme ve uyku alışkanlıkları edindiğinizi görürseniz hiç şaşırmayın. Bu, dünyadaki rolünde bilgelik ve anlayışla ilerleme niyetine sahip yeni sizsiniz, hissettiğiniz yenilenmiş bir ruhtur. Eski enerji yeniye dönüşürken bir karışıklık, bir altüst olma dönemi yaşanır ve ardından şifa gelir. Kahinlerin felaket kehanetleri moralinizi bozmasın, her şey göründüğü gibi değildir! (Sayfa: 272-287)

KRİSTALİMSİ ENERJİ AĞI VE GÖLGE SON

Sevgili varlıklar, şu anda deneyimlemekte olduğunuz şey çok uzun bir sınavın son dönemidir. Kehanette bulunan insanların çoğunluğu size “dünyanın sonu” senaryosunu sunmuş ve belli bir tarih vermişlerdir. Evet 2012 yılından söz ediyoruz. Ancak son yıllarda geleceğinizi değiştirdiniz, ama hiç biriniz böyle bir gelişmeyi beklemiyordunuz. Şu andan 2012 yılına dek geçecek sürede gezegeniniz yok olmayacak, tam tersine bu yeni bir var oluşun başlangıcı olacaktır. Bu süre içinde yavaş yavaş sözünü ettiğimiz değişiklikleri göreceksiniz, değişim sizi 1999’dan başlayıp 2012’ye dek sürecek zor bir dönemden geçirecektir. 2012’nin sonuna dek eskiyle yeni enerji arasındaki mücadeleyle uğraşıyor olacaksınız.
Şimdi başka bir şeyi, birçoğunuzun zaten kuşkulandığı ve hissettiği bir olguyu anlatacağız. Ona gölge son ya da bitiş denir. Binlerce yıllık potansiyeli son dakikada hiçbir şey hissetmeden değiştiremezsiniz. Milyarlarca insanı dünyaya getirip “Bitiş, Bitiş” diye bağıran hücresel bir kontrat verdikten sonra onlardan hiçbir şey hissetmemelerini bekleyemezsiniz. Yükseliş aşamasındakiler bile zamanı geldiğinde bir şeyler hissedeceklerdir. Geleceğinizi değiştirdiniz, ama unutmayın ki tüm insanlık “sonun” gelmekte olduğunu hücresel düzeyde bilmektedir!
Sevgili varlıklar, bir gün gelecek insan geninin haritası tümüyle ortaya çıkarılacaktır. O gün geldiğinde bilim adamları bayram edecek ve birçok hastalığın çaresini bulacaklar, daha uzun yaşamanızı sağlayacak birçok keşif yapılacak. Ancak harita tamamen çıkarıldığında bile, bilim adamlarınız yine de bir şeyin eksik olduğunu söyleyecek ve “bellek çekirdeğini” ortaya çıkaramayacaklardır. Sizin DNA, bizimse 12 iplik sistemi dediğimiz şey kristalimsi bir “kılıfa” sahiptir. Bu, talimat dizilerine “hitap eden” bellektir. Bellek talimat dizilerine eğilimler, kontratlar, karmik örtüler, ayrıca çalışma planları ve içerdikleri Tanrısallık hakkında da hitap eder, hatta onlara nasıl çalışacaklarını bile söyler. Bu bir çekirdek bellektir, hücrelerinize aktarılmış spiritüel bilginin merkezidir. İşte bilim adamlarınızın bulamayacağı şey bu bellektir.
Belleğin çekirdeğinde ne olduğunu biliyor musunuz? Size her zaman spiritüel olanın fiziksel olandan ayrılamayacağını söylüyoruz, oysa bilim adamlarınız başından beri spiritüel olanın bilimsel olanla bağdaşamayacağını söylemekteler. Bilim adamlarınız deneye dayanan bilimle övünürler, ama komik olan şu ki, fiziğin ve biyolojinin merkezinde de yaşamın spiritüel planı vardır, o plan atomik ve biyolojik yapının içinde gizlenir! Yalnız bilmeniz gereken bir şey var, bellek kesinlikle son bulma, yani “bitiş” potansiyeliyle doludur! Bu salondaki herkesin yapısında bir son bulma kalıntısı vardır, hepiniz buraya neden geldiğinizi hatırlayan bir çekirdek belleğe sahipsiniz. Bellek, sınavın ve zamanın sonuna yaklaşmakta olduğunuzu bilen bir saate sahiptir! Çevrenizdeki her şey omzunuza vurmakta ve size bitiş senaryosunu hatırlatmaktadır. Yükseliş titreşimine geçmeye niyet etmiş olsanız bile eskinin belleği hala oradadır.
Bu yıl (1999) gezegeniniz zor bir dönem geçirecektir. Eski enerji sizi itip çekerken çekirdek bellek bilgisinin gezegensel sonuçlarını izlemenizi istiyorum. İtme, yani eski enerji “biz sona ereceğiz” derken, çekme şöyle der “hayır bu yeni bir dünya, bu yeni bir paradigma ve biz kesinlikle son bulmayacağız. Geleceğe doğru ilerliyoruz, her şey farklı olacak . Yeni bir görevimiz var, bitiş planı yanımızdan geçip gidecek.” Bu zıt enerjiler birbirlerini sürekli itecek ve çekeceklerdir. Eğer siyasetinize ve dünya ekonomisine bakacak olursanız bunu kendiniz de görebilirsiniz. Eski enerji paketleri sürekli ön saflara atılıp görünüşte barış fırsatlarını gasp edecektir, çünkü o can çekişen ama hala direnen bir canavar gibidir! Çekirdek bellek sizi geri çekmek, size bunu hatırlatmak için elinden geleni yapmaktadır. Bunun ışıkla karanlık arasındaki savaş olduğunu söyleyebilirsiniz, ama öyle değildir. Bu eski potansiyelle yeni planlama arasındaki savaştır, eski kolayca çekip gitmeyecektir.
Gölge son gerçek bir fiziksel niteliktir. Niyetin ne yaptığını bilmenize ve size yeni keşifler sunulmasına rağmen bir parçanız hala “Bitiş- Son Bulma” diye bağırmaktadır. İnsanlar akrabalarını ve arkadaşlarını olağandışı yollarla yitirdiklerini algılamaya başlıyorlar. Bunlar çoğunlukla yeni enerji potansiyelini anlamayanlar ve gezegende ne olursa olsun “çekip gitme” zamanının geldiğine karar verenlerdir ve öyle de yapmaktadırlar! Bazıları gideceklerini söyleyecekler, siz ne derseniz deyin bu onları etkilemeyecektir. “Sen hasta bile değilsin” diye karşı çıktığınızda gitmelerine bahane olsun diye hastalanacak, sonra da gideceklerdir. Bu ancak çekirdek belleğin yapabileceği bir şeydir, bu “gölge son” belleğinin derin gücüdür. Elbette ona da saygı duyulmaktadır, çünkü hemen gitmek isteyenler İndigo çocuklar olarak geri döneceklerdir. Bu yıla ve geçen yıla (1998-1999) bir bakın, gezegenin her yanında insanların gruplar halinde ayrılmaya karar verdiğini göreceksiniz. Bazı tanıdıklarınız hastanelere küçük rahatsızlıklarla gidecek, ama orada ölümü seçeceklerdir! Sözünü ettiğimiz bellek bu denli güçlü bir bellektir.
Daha önce size eterik, kristalimsi enerji ağından hiç söz etmedik, ama artık bu konuda konuşmanın zamanı geldi. Nasıl DNA’nızın çevresindeki kristalimsi kılıfı göremiyorsanız, gezegenin kristalimsi enerji ağını da asla göremeyeceksiniz. O astraldir, ama onun da ötesinde boyutlar arasıdır. Gezegenin potansiyelini belirler, ayrıca manyetik enerji ağına da hitap eder. O kristalimsi yapıda ne olduğunu tahmin edebiliyor musunuz? Kristalimsi enerji ağı sistemi gezegenin belleğini ve potansiyelini, sınavın sonunu hatırlayışı içerir. Tıpkı DNA’nızda olduğu gibi bu bellek de “Bitişi” haykırır! Gezegen değişim geçirirken o hala gezegeni geri çekmeyi ya da ileri itmeyi isteyen bir niteliğe sahiptir. Özellikle bu yıldan (1999) başlayarak böyle olacaktır. Çekişmenin sancılarının yin ve yang’ını şimdi daha çok hissediyorsunuz. Sevgili varlıklar, yeni bin yılın başından itibaren bir değişim göreceksiniz. Değişim, çekirdek belleğin bertaraf edilmesini ve yeni belleğin egemen olmasını içerecek, eskinin sonu ve yeninin başlangıcı olacaktır. Dünyanız bir anda değişmeyecek, ama insan bilincinin yavaş yavaş eskinin “geri çekişinden” kurtulduğunu göreceksiniz. Bu mücadele önümüzdeki yıllarda, özellikle 2012 yılına yaklaşırken çarpıcı bir hale gelecektir.
Kristalimsi enerji ağının gezegene nasıl demirlendiğini açıklamak istiyorum. Bu bilgi bu medyum kanalıyla ilk kez verilmektedir. Kristalimsi enerji ağının iki tip çapası vardır. Çapalar, ağın gezegenle iletişim kurma ve dünyanın toprağıyla okyanuslarına hitap etme vasıtalarıdır. Birinci tip çapalar gezegenin toprağına gömülü haldedir ve enerji ağıyla iletişim kuran programlanmış kristal yapılardır, kadim insanların bilgisiyle programlanmışlardır. Onların kimler olduğunu tahmin edebiliyor musunuz? Birçoğu Lemuryalı idi, yani sona erdirilmeden önce Atlantis ve Lemurya deneyimine katılan sizlerdiniz! Sona erdirilmeden önce bu çapaları programlamanız gerekiyordu, siz de bunu yaptınız. Kristal çapalar sınavlar ve zaman çizgisi hakkında bilgiler içerir, bu bilgi şu anda geçirmekte olduğunuz şeylerden söz eder. Ayrıca bilimsel ve tarihi bilgilerle, fizik evrenin nasıl işlediği konusunda açıklamalar da içerir, hatta şimdiki potansiyel sondan bile söz ederler. Çapaların bazıları bulunmuş ve topraktan çıkarılmıştır, onları bulanlar çapaların enerjisi ve yaydıkları kutsallık duygusu karşısında hayrete düşmüş, sergileyerek herkese göstermişlerdir. (Kristal kafatasları, bir tanesi Londra Müzesinde sergilenmektedir- Derleyen) Ama size şu kadarını söyleyeyim ki, bir çapa bulunup topraktan çıkarıldıktan sonra işlemez hale gelir. O artık bir çapa değil, enerjiye sahip tarihi bir nesnedir sadece. Enerjisi spiritüel olduğundan çok özeldir, ama insanlar onların gömülü kalması gerektiğini bilmedikleri için topraktan çıkarırlar. Çapaların birçoğu kafatası şeklindedir. Sevgili ışık işçileri, eğer bu çapalardan birini bulursanız lütfen onları bulundukları yerde bırakın. Toprakta sandığınızdan çok daha fazla bu tür çapa vardır, bu yüzden hepsinin topraktan çıkarılma tehlikesi yoktur. Zaten birçoğu erişilmez yerlerdedir, ama yine de öğüdümüzü unutmayın. Bu programlanmış kristalize yapılara “mutlak bilgi çekirdeği” denir.
İkinci tür çapalar biyolojiktir, mutlak çekirdeği biraz değiştiren “değişkenleri” içerirler. Bu yapı değişime izin verir, mutlak olanı ve değişkeni alıp insanın seçimini onurlandıran esnek bir sistem yaratmada kullanır, dolayısıyla hem mutlak olanı gözeten, hem de değişimi kolaylaştıran bir sistemdir. Aynı şey manyetik enerji ağı sistemiyle iletişim halindeki kristalimsi yapı için de geçerlidir. Anlamayacağınızı biliyoruz, ama yine de söyleyeceğiz. Mutlak olanın ortağı olan bir canlı kütüphane çapası, yani gezegen üzerinde bir canlı kütüphane sistemi vardır. Toprakta gömülü olan çapaya çok benzer, ancak o insanlığın değişen bilincine karşılık verir! Şimdi tabloyu kavramaya başlıyor musunuz?
Bu canlı kütüphane çapaları kristalimsi enerji ağıyla iletişim kurarak değişimi kolaylaştıracak ve sona erdirilmeden dünyanın bir çağdan öbür çağa geçmesini sağlayacaktır. Söz konusu canlı çapalar okyanusunuzun memelileri, yani balinalardır! Dünyanın tüm ulusları birkaç yıl önce onları korumak üzere bir araya geldiler. Balinalar bu gezegende ayrıcalığa sahip tek memelilerdir. Sizce neden bu kadar çok ülke onların neslini korumak için söz birliği etti? Hücresel düzeyde her insan bunun yanıtını bilir, zamanı geldiğinde zaten onlar kendilerini size tanıtacaklar!
Manyetik değişimin çevrenizdeki biyolojik yaşamda görebileceğiniz birçok kanıtı var. Sizden bu memelilerin göçüne daha yakından bakmanızı istiyoruz, ayrıca kuşların göçüne de bakmanızı tavsiye ediyoruz. Çünkü onların hepsi gezegenin manyetiklerinin ley hatlarına duyarlı manyetik alıcılara sahiptir, göç zamanı geldiğinde yollarını böyle bulurlar. Bu arada, yollarını bulma konusunda ustalaşmış bazı kuşlar şu anda bir karmaşa yaşamaktadır. Kuş göçlerini izleyenler neden onları daha önce hiç görmedikleri yerlerde görüyorlar? Okyanusun memelileri neden şu sıralarda karaya vuruyor, bazen sürüler halinde neden kendilerini kumsallara atıyorlar? Sevgili varlıklar, manyetiklerin değişmesi dünyanın kara kütlelerinin yerini değiştirmez. Kuşlar ve memeliler her zaman yaptıkları gibi bu değişen ley hatlarını izledikleri için aslında gitmemeleri gereken yerlere gidiyorlar. Onlar gidiş yönünün talimatını çekirdek belleklerinden alırlar, zamanla manyetiklerin yeni konumunu öğrenen yeni nesiller yanlış yerlere gitmekten kurtulacaklardır. Ama bir süre daha bazı gruplar değişmiş manyetikleri izleyerek enerji ağı değişmeden önce orada olmayan kumsallara vuracak, insanlar onları uzaklaştırsa bile geri geleceklerdir. Burada derin bir çekirdek bellek iş başındadır!
Işık işçisi bile olsanız “gölge son” enerjinizi tüketme potansiyeline sahiptir. Birçoğunuz, şu anda burada olmamanız gerektiğini söyleyen eski bir kontratla yaşıyorsunuz, ama yine de buradasınız, çünkü bir süre önce eski enerjiden ayrılıp yükseliş statüsüne geçmeye niyet ettiniz. Bu yıl birçoğunuz yaşam gücünüzün tükendiğini hissedeceksiniz, ama bu uzun sürmeyecek, onu tanıyın ve kutsayın. Ona “gölge son” denmesinin nedeni, artık sizin realitenizde bulunmamasıdır. Yola devam ederken bu belleği yeniden yazıyor, DNA’nıza ömrünüzün uzamasını söyleyecek çekirdek bilgileri yerleştiriyorsunuz. Bu yüzden, onun size neden garip bir duygu verdiğine, enerjinizi neden tükettiğine şaşırmayın, eskiyi silin ve yeniden yazılışı kutlayın. Yeni eskiyi yendiğinde enerjiniz yerine gelecektir.
Bazılarınız sürüp giden küçük hastalıklar yaşayabilir, hatta onlar sizi yere serebilir ve ne olup bittiğini anlamayabilirsiniz. Bu hücresel yapınızın, “gölge sonun” bir parçasıdır. Eğer eski enerjide kalmayı seçseydiniz ölmeyi planladığınız bir zamandı bu! Gölge son bu yıl (1999) boyunca yoğun biçimde yaşanacak, kısmen önümüzdeki birkaç yıla da yayılarak sonunda ortadan kaybolacaktır. Sevgili varlıklar, birçoğunuz bu durumda endişe duyacak ve ne yapacağınızı bilemeyeceksiniz. Hücresel düzeyde DNA’nıza hitap eden gölge son çatışma eğiliminde olacaktır, oysa dünya ülkelerinin siyasi eğilimi barış yönündedir. Tüm bunlar hücrelerinizi etkileyerek sizi çekip itecektir. Çekip itme, “Sen burada olmalı mıydın? Belki de burada olmaman gerekiyordu” diye size soracaktır. Yanıt şudur, siz burada olmayı hak ediyorsunuz. Çevrenizdeki içe kapanışa bir bakın, bu kapanış yılıdır. Bazıları “Neden bunlar benim başıma geliyor?” diye sorup iyice içine kapanacak ya da bu dünyadan ayrılacaktır. Bazıları da sizinle ilişkisini kesecektir, çünkü onlar eski enerjiyi sizse yeni enerjiyi temsil etmektesiniz. Değişim içinizde gerçekleşecek sevgili varlıklar, anlayışla bilgelik, bilgelikle de çözüm gelecek. Kapanış yılı sonsuza dek sürmeyecek, bu devreyi aştığınızda size felaket gibi görünen bazı şeylerin hiç de öyle olmadığını anlayacaksınız. Bu dönemin sınavın dayanma ya da dönüm noktası olduğunu bilin. Siz değişim geçirenlerin öncüleri ve cephedekilersiniz, siz ışık savaşçılarısınız! (Sayfa: 292-310)

YENİ ÇAĞIN BEŞ UÇURUMU

Eğer yükseliş statüsüne geçmeye niyet eder de bu yüzden hayatınız değişirse sakın şaşırmayın. Yeni kontratla birlikte yeni zorluklar yaşanacaktır. Zorluklar sizinle aynı değişimi geçirmeyenler arasında meydana gelecektir. Şimdi size bu beş zorluktan, yani beş uçurumdan söz edeceğiz.
İlk uçurum inanç konusundadır. Sizinle aynı şeye inananlarla inanmayanlar arasında çarpıcı bir farklılık ortaya çıkacaktır. Bunu söylerken dini inançlardaki farklılıktan söz etmiyorum. Uçurum, insan olarak yüksek benliğinizin gücünü kuşanabileceğiniz konusunda sizinle aynı fikirde olmayanlarla aranızda açılacaktır. Onlar yükseliş statüsüne geçme gücüne sahip olduğunuzu, ömrünüzü iki katına çıkarabileceğinizi kabul etmeyeceklerdir. Ama bunu başardığınızda korkacak, sizi farklı bir şey yapmakla suçlayacak ve bir tehdit olarak göreceklerdir, çünkü siz onların başarmalarının yıllar alacağı şeyleri bir anda yapar hale geleceksiniz, çünkü kendileri henüz değişmeye hazır değiller.
İkinci uçurum ailenizle aranızda ortaya çıkacaktır. Zaten deneyimlediğiniz bu zorluk daha da derinleşecektir. Sizde meydana gelen çarpıcı değişimler, kan bağı taşıdığınız kişileri de yavaş yavaş sizden uzaklaştıracaktır. Zaten garip biri olduğunuzu, ama giderek iyice anormalleştiğinizi söyleyeceklerdir. Ama ailenin bazı üyeleri farklı tepki verecektir. Bunlar çocuklardır, çünkü onlar hücresel düzeyde ne yapmakta olduğunuzu sezecek ve sizi onaylayacaklardır.
Üçüncü uçurum duygusal ilişkilerle ilgilidir. Değişim geçirmeye başladığınızda uygun eş bulmakta zorlanacaksınız, şu anda anlayışlı gibi görünen eşler bile bu değişime ayak uyduramayabilirler. Bu durumda yapabileceğiniz iki şey var, ya eski kabilelerdeki yüksek titreşimli şamanlar gibi insanlardan uzak yerlerde yaşayacaksınız ya da aynı değişimleri geçiren biriyle hayatınızı paylaşmaya özen göstereceksiniz.
Dördüncü uçurum iş alanında olacaktır, çünkü toplumunuzdaki iş alanları genellikle sizinle aynı titreşimi paylaşmayan kişilerle aynı kazana atıldığınız yerlerdir. Ayrıca oralar insanların çok öfkelenip sinirlendiği yerlerdir, bereket versin ki iş arkadaşlarınızla eve gitmek zorunda değilsiniz. Ama bu konuda yanılmayın sevgili varlıklar, birlikte olmayı istemediğiniz kişilerle aynı kazana atılmanız bir rastlantı değildir, çünkü o işyerinde size benzemeyenleri etkilemek için bulunuyorsunuz! Bazıları sizden uzaklaşmaya çalışırken, bazıları da geçirdiğiniz değişime bakıp sizinle dost olmak isteyecektir. Bu insandaki arayıştan kaynaklanır, onlar sizdeki ışığı fark edip huzurlu görünüşünüzden etkileneceklerdir.
Beşinci uçurum insan biyolojisiyle ilgilidir. İnsanlık tarihinde ilk kez bazı ilaç ve şifalar size yararlı olacak, ama diğerlerine olmayacaktır. Birçok insan aynı kimyasal ilaçları kullanıp aynı işlemleri uygulayacak, ama siz diğerlerinden farklı sonuçlar elde edeceksiniz! Alanın ve uygulayanın niyetine bağlı olarak ilacın ve uygulanan şifanın özü değişecektir. Bu, bilincin fiziği değiştirmesinin doğal sonucudur. Bilim adamları yaptıkları deneylerde insan niyetinin enerjisi katılmadan bilimsel yöntemlerin işlemediğini görecek, yöntemleri büyük ölçüde altüst olacaktır, çünkü niyet enerjisi deneyin fiziğini değiştirecektir. Bir grup insan niyetini bazı canlı özlü ilaçlarla birleştirerek daha uzun bir yaşam sürmeye başlayacaktır. Bazıları ise bu gelişme karşısında şaşırarak hala eski enerjide yaptıkları gibi ellerini gökyüzüne kaldırıp Tanrıdan kendileri için de aynı şeyi yapmasını rica edecektir. Onlar yeni paradigmayı anlamayanlardır. Daha uzun ömür sürenlerle süremeyenler arasında bir uçurum açılacaktır. Bu yüzden şeytani olmakla suçlanacak ve damgalanacaksınız! (Sayfa : 336-346)

KOZMİK KAFES (Birinci Bölüm)

Size bu gece bir enerji türünden söz edeceğiz, onun bir nesne olduğunu düşünebilirsiniz, ama değildir. O bir fenomendir, aslında tüm çevrenizde bulunan, ama çok az insanın bildiği gizemli bir şeydir, uzun zamandır aradığınız eksik enerji parçasıdır. O sevgi enerjisidir, Ruhun, evrenin enerjisidir. O kozmik kafestir.
Sevgili varlıklar, kozmik kafes evrenin enerji kaynağının ortak paydasıdır. Ortak payda, her şeyin kozmik kafesten kaynaklandığı anlamına gelir. Kozmik kafes her yerde, evrenin her yanındadır, görebildiğiniz ve göremediğiniz her şey kozmik kafesi içerir. Fiziğinizin en küçük parçacıklarından, elektron sisinden başlayarak her yerde kozmik kafes vardır. Kozmik kafes hayal edebileceğiniz en büyük enerjidir ve tüm boyutlarda bulunur. Kozmik kafese Tanrının bilinci diyebilirsiniz, ama o aynı zamanda fiziktir, enerjidir ve bilinçli sevgi içerir. Tek bir bilince sahiptir, uzaklık kozmik kafes için bir hiçtir. Kafesin en uzak bölümü, bu salondaki bölümün şu anda ne yaptığını tam olarak bilir! Biyolojik hücrelerinizin içindeki sevgi dediğiniz bölüm, 12 milyar ışık yılı uzakta ne olup bittiğini bilir. Kozmik kafesin zamanı yoktur!
Şimdi kafesin şeklinden söz edelim. O bir enerji ağı değildir, kozmik kafes bir simetriye sahiptir. Astronomlarınız dünyadan baktıklarında, kendilerini kuşatan şeyin derinliğini algılayamıyor, karanlığın hatlarını göremiyorlar. Karanlık kelimesi burada spiritüel anlamda değil, ışığın yokluğu anlamında kullanılmaktadır. Bu tıpkı geceleyin yıldızlı gökyüzüne bakıp birçok yıldız kümesinin arasında dar “yollardan” oluşan net bir model görmeniz gibidir. İlerde teleskoplarınız daha güçlendiğinde, o yıldız kümelerinin arasındaki siyah karanlık görünümlü yolları, karanlık düz çizgileri açıkça göreceksiniz. Onu arayın, bulacaksınız.
Kozmik kafes ışığın özü olmasına rağmen görünür hiçbir ışığı yoktur! Kafes enerjisi sıfır dengesindedir ve bu sıfır enerjisi inanılmaz bir güce sahiptir. Ama olağan (hareketsiz) halindeyken sıfır dengesinden ötürü bu güçten yoksun görünür. Kutuplarının dengesini bozduğunuzda o inanılmaz güç ortaya çıkar. Astronomlarınız evrene bakıp enerjiyi ölçmüş ve düş kırıklığı içinde orada ölçülen enerjiden çok daha az madde ve ışığın bulunduğunu görmüşlerdir. Onlara bu nasıl olur diye soracak olursanız, “karanlık maddenin” varlığı da dahil olmak üzere size birçok varsayım ileri süreceklerdir. Sevgili varlıklar, onların gördükleri şey sıfırda dengelenmiş enerjidir, yani ölçtükleri şey kozmik kafesin enerjisidir, çünkü onun enerjisi her yerdedir. Atomun çekirdeğiyle elektron sisi arasındaki uzaklıktan söz ederken, aslında kozmik kafes prensibinden söz ediyorduk, elektron sisiyle çekirdek arasındaki uzaklığın işleyiş formülünü sunduğumuzda, aslında kozmik kafesin enerjisinin etkileşiminden söz ediyorduk. 12 milyar ışık yılı uzaktaki gamma ışını faaliyetinden söz ederken, aslında kozmik kafesten söz ediyorduk. En büyükten en küçüğe kadar bu enerji kaynağı muazzamdır ve sessizdir. O sadece başvurulduğunda ve dengesi tasarlanarak bozulduğunda güç sağlar. Kafesin fiziği insan tarafından bilindiğinde sadece sınırsız bir iletişime değil, sınırsız bir güce de sahip olacaksınız.
Zamanın rölatif olduğunu biliyorsunuz, bu olgu kozmik kafesin niteliklerini anlamada büyük rol oynayacaktır. İçinde bulunduğunuz zaman çerçevesi değişmektedir, çünkü kafesin enerjisi zamanla ilişkilidir. Bu, kozmik kafesin insan bilincine karşılık verdiği anlamına gelir. Şu anda bu gezegendeki insanların niyeti belirleyicidir, evrensel kafesi kontrol edebilirsiniz, evvelce de söylediğimiz gibi, evrenin öbür yanındaki kafes isminizi bilir. Size, bilincinizin gezegeni yeni bir titreşime yükselttiğini söylemiştik, inanmayacaksınız ama bu bilinç, dünyanın bir zaman değişimine uğramasını sağlamak için kozmik kafesten enerji çekmiştir. Bu, hiçbir şey görüp hissetmediğiniz halde kozmosun belli niteliklerinin yavaşlar görüneceği anlamına gelir, yani farklı bir zaman çerçevesine geçmekte olduğunuzu gösterir.
Sevgili varlıklar bunu dikkatle dinleyin. Sizler bilinen her türlü hızı aşan iletişimlerin varlığından haberdarsınız. Birbirinden çok uzakta bulunan tek yumurta ikizlerinin ve eşruhların genelde birbirleriyle anında iletişim kurabildikleri söylenmiş ve buna tanık olmuşsunuzdur. Bu insan bilincinin uzaklık ve zamanı aşma gücü hakkında size ne söylüyor? Bunu mümkün kılan kozmik kafesin mekaniğidir, kafesi kullanarak anında iletişim kurabilirsiniz. O hem spiritüel güç kaynağınızdır, hem de fiziği kullanmaktadır. Eğer şu anda bir insanı alıp evrenin öbür tarafına aktarabilseydik, aradaki uzaklık ne olursa olsun bu insan kafes sayesinde sizinle anında iletişim kurabilirdi. Kafes enerjisi sıfır zamanı ve sıfır enerjisine sahip olduğu için ışıksızdır.
Daha evvel “şimdi” zamanından, tüm geçmiş ve gelecek potansiyellerinin içinde bulunduğu şimdi zamanından söz etmiştik. Kozmik kafes şimdi zamanında değildir, sıfır zamanındadır. Sıfır zamanı sıfıra eşit olan zamandır, oysa “şimdi” zamanı dairesel bir harekete sahiptir. Kozmik kafes sürekli dengelidir, enerji salıvermek için girdi almaya hazırdır, girdi ise insan bilinci tarafından sağlanır. Kozmik kafesin enerjisi içinde birçok zaman çerçevesi bulunsa da, o tüm zamanı sıfır olarak, asla hareket etmez olarak görür. İşte bu yüzden, realiteniz hangi zaman çerçevesinde bulunursa bulunsun, kafesi bilen tüm varlıklar birbirleriyle anında iletişim kurabilirler. Bu anlamakta zorlanacağınız bir kavramdır, çünkü aletlerinizle kozmosta sergilenen “olanaksız fiziğe” bakarken orada birçok zaman çerçevesinin olabileceğine inanmıyorsunuz. Zaman soluduğunuz hava gibidir, korkunç bir fırtınanın ortasındayken ve rüzgar her yönden delice eserken içinize çektiğiniz hava, yani ciğerlerinizdeki hava hareketsizdir, işte kozmik kafes de öyledir. Kozmik kafes birlikte yaratmanın, eşzamanlılığın, sevginin ve gezegende meydana gelen mucizelerin mekaniklerini sağlar, fiziğe ve bilince karşılık verir.
Kozmik kafes Tanrı değildir, ama Tanrı mucizeler yaratmak için doğal olarak meydana gelen fiziği kullanır. Bazıları fiziği Tanrıdan ayırmak ister, “bilimi Tanrılaştırmayın, bu işin sihrini yok etmeyin” derler. Biz de şöyle diyoruz: “Böyle düşüneceğiniz zaman sınırlıdır, çünkü en sonunda Ruhun fiziksel mekaniklerini keşfettiğinizde, bu onun ihtişamını kesinlikle azaltmayacaktır. Size yıllardır Tanrının zarafetinin bedeninizin hücrelerinde bulunduğunu söylüyoruz.” Kafesin enerjisini kullanabileceğiniz titreşime geçerken bunlar daha açık hale gelecektir. Kafes Tanrı değildir, ama onun en güçlü aletlerinden biridir. Sevgili varlıklar, şimdi niyet ettiğinizde bunun göklere uçup istediğiniz şeyi bir biçimde tezahür ettiren gizemli bir enerji olmadığını anlıyor musunuz? Şimdi onun simetriye, amaca ve bilince sahip olduğunu, bunu sağlayan şeyin insan niyeti olduğunu görebiliyor musunuz? İnsan niyetinin mekanik bir fiziği ve sevgiyi içerdiğini kavrayabiliyor musunuz? Şimdi yeni çağ şifacılarının neden bu kadar çok şey yapabildiklerini anlamaya başlıyorsunuz. Onlar kozmik kafesten enerji çekiyorlar, bu artık bir gizem değildir. Bir gün onun yerini somut bilim alacaktır, Tanrı vergisi evrensel bir bilim!
Bu prensibi dillendiren tek varlık ben olmayacağım, kozmik kafes birçok kişi tarafından da bilinecek, yolculuk yapmak, enerji elde etmek için sonsuz bir güç kaynağı olarak kullanılacaktır. Dünyanızın enerji kaynakları sınırlıdır ve hiçbir yerde kafestekinden daha temiz bir güç yoktur. Kozmostaki aydınlanmış varlıklar bu enerjiden haberdardır, onlar yolculuklarını genellikle kozmik kafes hatları üzerinde yaparlar. Fizikçilerinizin şimdiden kafesi kısmen bildiklerini söylemekle yetineceğim. (Sayfa: 368-377)

KOZMİK KAFES ( İkinci Bölüm)

Sevgili varlıklar, şimdi vereceğimiz bilgi gelip biyolojinize ve insan kalbine dayanırsa şaşırmayın. Bu bilgi sonunda ömrünüzü uzatacak alanlara dayanacaktır, artık kısa ömürler sürüp yeniden enkarne olduğunuz günler geride kalmıştır, bu kısır döngüyü sürdürmenize artık gerek yok, çünkü zamanın sonuna yaklaştınız! Size kafesin evreni kapsayan bir enerji olduğunu, tüm maddenin içinden geçebildiğini, onun iletişim hızıyla kıyaslandığında ışık hızının çok yavaş kaldığını, onunla evrenin ta öte ucuyla anında iletişim kurabileceğinizi söyledik. Ve ayrıca size dedik ki, onunla anında evrenin en uzak köşesinden bile enerji aktarabilirsiniz. İşte 12 milyar ışık yılı uzakta meydana geldiğini gördüğünüz enerji onun vasıtasıyla aktarılmaktadır. Oradaki olay 12 milyar ışık yılı evvel meydana gelmiş değildir, o şimdi, şu anda meydana gelmektedir!
Kozmik kafes bir ağ değildir, tekil bir şey değildir, tüm evreni kaplayan bir şeydir, bu yüzden her yerde bulunur. Şimdi size onun şeklini açıklamak istiyoruz. Kafesin enerji hücreleri kapalı bölmelerden oluşur ve bal peteği şeklindedir. Peteklerin her biri 12 kenarlıdır. Bu, kafes parçalarının birbirine değmediği bir yapıdır, yani 12 köşeli enerji hücreleri birbirlerine değmezler. Ancak yan yana durur ve birbirlerine değiyormuş gibi görünürler, çünkü onları birbirinden ayrı tutan bir şey vardır.
Atomun çekirdeğinde mekanik bir nitelik vardır, kafesin hücrelerini birbirinden ayrı tutan aynı mekanik yasa, atom çekirdeğinde zıt olarak kutuplaşan parçaların yekdiğerine değmemesini sağlar. Kafes hücrelerinin birbirlerine asla değmediğini anlamanız çok önemlidir, çünkü bunun bir nedeni vardır. Kafes içindeki iletişim ve enerji aktarımı bu değmeyen hücrelerle sağlanır. Aynı prensip birbirine değmeyen atomik yapıda ve beyninizde de vardır. Beyninizdeki nöronların birleştiği bölümler de birbirlerine değmezler. Kafesin enerji aktarım niteliği işte böyle işler.
Kafes bir enerji akışına, bu akışı sağlamak için de deliklere ya da oluklara sahiptir. Orada iki delik bulunur, bunlardan biri görünür diğeri görünmez. İlk deliği rahatlıkla görebilirsiniz, ama ikincisini görmek için dikkatle bakmanız gerekir. Onlar daima çifttir, kafes enerjisinin ve evrenin kuralıdır bu. Delikler genellikle galaksilerin merkezinde bulunurlar, ikisinin arasındaki uzaklık bir galaksinin dönüş yönünü ve galaksi çevresindeki maddenin hızını belirler. Bu klasik bir itme -çekme senaryosudur ve madde ona yanıt verir. Şimdi size hiç anlamayacağınız bir şey söyleyeceğiz. Delikler evrensel enerjinizin dengesi açısından çok gereklidir, aynı zamanda enerji giriş kapıları (süzgeçleri) ve kafesin önünün arkasına değdiği yerlerdir. Kafesin arkası, delikleri zıt olan bir evren barındırır. Bu başka bir evren değildir, o da sizin evreninizdir. Şimdi size paradoks gibi gelse de, gelecekte bu bilgiyi okuyan sezgileri güçlü biri, verilen bilgiyi onaylayan fiziği keşfedecektir. Galaksinizin merkezinde de bir çift delik vardır, bunlardan birini isterseniz görebilirsiniz ama diğeri gizlenmektedir. Daima çift olan delikler, kafesin kendini dengelemesini sağlarlar.
Şimdi size kozmik kafesin enerji aktarım hızından söz edeceğiz. Okyanusta bir depremin yarattığı dalgaların hızının ses hızına yakın olduğunu bilirsiniz. Dağ büyüklüğünde bir dalganın okyanusta ses hızıyla ilerlemesinin ne kadar büyük bir enerji gerektireceğini bir düşünün. Çoğunuz bu olayı anlamakta zorlanırsınız, ama dalgalar bunu kolaylıkla yaparlar, çünkü dalganın bir yerden bir yere aktarımı maddenin aktarımı gibi değil, enerjinin aktarımı gibidir. Suyun molekülleri birbirlerine çarpıp iterler ve bu itme çok hızlı gerçekleşir. Sınırlı bir benzetme olsa bile, çok daha büyük ölçekte kafeste meydana gelen şey de budur. Işık maddenin (uzaydaki fotonların) aktarımıdır ve kütlesinden ötürü hızı sınırlıdır, oysa kafes hücreleri birbirlerine çarpıp yekdiğerini ittiğinde, bu itişin yarattığı dalgalar milyarlarca ışık yılını nerdeyse bir anda kat ederler.
Kozmik kafesin üç fizik kuralı vardır, ama bunların hiçbiri Newton fiziğine ya da Einstein’ın rölatif fiziğine benzemez, çünkü onlar gibi maddeyle değil, enerjiyle ilgilidir.
1- Kafesten geçen enerjinin hızı sürekli olarak aynıdır, asla değişmez. Bu hız, kafes hücrelerinin birbirlerini itme hızıdır ve hızı aynı olan enerji dalgaları yaratır. 2- Enerjinin bir kafes hücresinin iç uzaklığını boydan boya geçmesi daima aynı sürede gerçekleşir, bu zaman dilimi asla değişmez. 3- Hücreler değişik büyüklüktedir, yani evrende kozmik kafesin enerji hücrelerinin büyük ve küçük olduğu bölgeler vardır.
Bu noktada, hücrelerin iç uzaklığı hep aynı sürede geçiliyorsa, büyük ve küçük hücrelerde bu nasıl mümkün olur, arada bir zaman farkı olması gerekmez mi diye sorabilirsiniz. Biz de hayır zaman daima aynıdır deriz. Ama öte yandan siz de haklısınız, işte bu yüzden sizi bunun içerdiği paradoksu, yani ölçülen zamanın değişmesi gerektiğini anlamaya davet ediyoruz. Uzayda, hücrelerin daha küçük olduğu bir bölgeye girdiğinizde, hücrelerin daha büyük oldukları bölgelere kıyasla farklı bir zaman birimiyle karşılaşacaksınız. Bu da size geçmişte söylediğimiz bir şeyi, astronomlarınızın neden uzayda “olanaksız bir fizik” gördüklerini açıklayacaktır, çünkü onlar sizinkinden daha küçük ya da daha büyük kozmik kafes hücrelerine sahip bir zaman çerçevesine bakmaktadırlar. İşte bu yüzden, üçüncü kural tek değişken kuraldır ve zamana ilişkindir. Evet, zaman birimleri kafes hücrelerinin büyüklüğüne göre değişirler.
Şimdi kozmik kafesin fiziksel olarak nasıl kullanıldığını anlatalım. Daha önce kafes enerjisinin sıfırda dengelenmiş olduğunu, her hücrenin muazzam bir güce sahip olduğunu, ama zıt kutupta bir başka güçle dengelendiğini söylemiştik. Bu ortada olan potansiyeli “geçersiz kılar” ve tümüyle görünmez olur, dolayısıyla enerji sıfır olarak görünür. Ancak kafesin dengesi kasten bozulduğunda ortaya çıkan gücü görürsünüz. Eğer bu dengeyi nasıl bozabileceğinizi ve yönlendirebileceğinizi bilseydiniz, muazzam miktarda bedava enerji temin edebilirdiniz. Bu en güvenli enerji elde etme yoludur, kafesin hücreleri birbirine değmediği için, nükleer enerji elde ederken meydana gelen zincirleme reaksiyonlar burada tezahür etmez. Bir, iki, üç ya da istediğiniz kadar hücreden enerji çekebilirsiniz.
Bazıları sıfır dengesini yaratan enerjilerle ilgili sorular sormuşlardır. Sevgili varlıklar, sıfır dengesini yaratan zıt enerjiler kutuplaşmış enerjilerdir. Onlar birbirlerinin nerdeyse aynasal görüntüsünü oluşturan ve birlikte sessiz bir sıfır dengesi yaratan enerjilerdir. Bu, evrenin dengesinin bir parçasıdır ve her yerde bulunur, ışık ve maddede de bu böyledir. Ancak ışık ve maddenin aynasal görüntüsü kusursuz bir dengeye sahip değildir. Sizin evren türünüzün eğiliminden ötürü, (buna pozitif diyebilirsiniz) pozitifin anti-enerjisi ya da aynasal görüntüsü daha az güçlüdür. İşte bu hafif dengesizlik, sözünü ettiğimiz delikleri yaratır, delikler dengenin sürdürülmesi için gereklidir. Aksi takdirde büyük “sıfır-denge” hali uzun sürmez ve kafes dengesiz hale gelir. Delikler işte bu pozitif eğilimin hafif dengesizliğini süzerler.
Kafes, bilimin sürekli aradığı kozmik sabitedir (değişmezdir). Kozmik kafesle madde arasındaki asıl bağlantı nedir diyebilirsiniz. Kozmik kafesin tipik özelliği, madde müziğinin tellerini akort etmektir. O maddenin en küçük parçalarının frekanslarını oluşturur ve bu frekanslar kozmosta bulundukları yere göre farklılık gösterirler.
Kozmik kafesin enerjisini kullanmanızı istiyoruz. Dünyada ya da uzayda bunu her zaman yapabilir, onu aktif manyetiklerle yönlendirebilirsiniz. Keşfettiğinizde bu işlemin yeni olmadığını, daha evvel de denendiğini anlayacaksınız. Sözünü ettiğimiz deney yapıldığında (Philadelphia Deneyi) kimse olup bitenin farkında değildi, deney kontrolünüzün dışına çıkmıştı, ama yine de denediniz. Oysa şimdi böyle bir deneyi kontrol edebilecek durumdasınız. Ancak tek bir hücrenin sıfır dengesini bozmak için bile, muazzam miktarda enerji pompalamanız gerekecek. Dengeyi bir kez bozduğunuzda, ona aktardığınızın çok üstünde bir enerji akışıyla ödüllendirileceksiniz, çünkü dengesi bozulan bir hücreyi çevresindeki diğer hücreler enerjiyle besleyeceklerdir. Bunun anlamı, sürekli bir enerji musluğuna sahip olmanızdır. Anlattıklarım size bilimkurgu gibi gelebilir, ama eninde sonunda bu enerji kaynağına sahip olacaksınız.
Bunu şöyle gerçekleştirebilirsiniz. Doğru biçimde yerleştirilmiş iki manyetik alan, çok özel bir “tasarlanmış manyetik alan” yaratacaktır. O asla görmemiş olduğunuz, yani doğal şekilde var olmayan bir manyetik alandır. İşe, birbirine eşit olmayan güç ve kalıpta, dik açılarda yerleştirilmiş birçok manyetik alanı deneyerek başlayın. Bu sırada hiçbir varsayımda bulunmayın, özgürce düşünün. Doğru biçimde yapıldığında bu iki alan, ikisinin ürünü olan benzersiz bir üçüncü kalıp yaratacaktır. Bu üçüncü kalıp, kafesin dengesini bozma potansiyeline sahip olandır. Bir kez yarattığınızda, onun özel niteliklerini çevresindeki fiziği çarpıcı biçimde değiştirmesinden anlayacaksınız. İnanın bana bu basit bir gösteri olmayacak, gerçekleştirdiğinizde sonucu göreceksiniz.
Bir uyarı! Deneyi bedeninizden uzak tutun, bilimsel yöntemlerinizle kontrol altına alın. Yavaş gidin, bir sonraki adımı atmadan önce gördüğünüz şeyin ne olduğunu anlayın. Kendinizi hiçbir manyetik alana maruz bırakmayın, deneyleri uzaktan yürütün ve manyetiklerin bedeninizde önemli bir rol oynadığını unutmayın. Bir uyarı daha! Eğer kafesin dengesini çok büyük ölçüde bozarsanız, bir zaman kayması yaratacağınızı bilin, çünkü bu işlem zaman özelliğini de içermektedir. Kafesin dengesini bozma sürecindeki aktörlerden biri, maddenin zaman çerçevesinin yönlendirilmesidir. Sözünü ettiğimiz zamanda yolculuk değil, bir zaman kaymasıdır. Bu durumda aslında minik madde parçalarına hitap eder ve onların içinde bulundukları zaman çerçevesini değiştirirsiniz. Birbirine eşit olmayan zaman çerçeveleri birbirleriyle buluştuklarında (madde farklı zaman nitelikleriyle karışıp birleştiğinde), sonuç bir mesafe kayması olur. Zaman kayması dünya için hiçbir tehlike içermese de, deneyin içindeki durumu etkileyecektir. Başka bir deyişle, maddeyi çarpıtıp bozabilir, deneyi tamamen durdurup parçaları altüst edebilir. Şu anda bununla ilgili başka bir şey söylemeyeceğiz, ama bunu okuyan akıllı ve dirayetli kafalar bir sonraki aşikar adımı göreceklerdir. Evet, kafes büyük fiziksel nesnelerin bir yerden bir yere (ki bu çok kısa bir mesafe de olabilir) hızla yolculuk yapmasının da anahtarıdır!
Bazılarınız bu bilimsel konuşmanın insan yaşamıyla ne ilgisi olduğunu merak edebilir. Kafes enerjisiyle çalışan ışık işçileri ne demek istediğimi anlayacaklardır. Bu salonda bulunan herkes şimdi kafes enerjisinden faydalanabilir. Kozmik kafes insan biyolojisiyle (12 parçalı kristalimsi yapıyla) bir dizi manyetik rezonans frekansı yoluyla iletişim kurar. Şimdi daha önce açıklamadığımız bu kristalimsi yapının ne olduğunu açıklayacağız. DNA’yı sizden farklı tanımladığımızı hatırlayın. Sizin DNA kavramınız, adını kimyasal olan ve fiziksel olarak görebileceğiniz iki iplikten alır. Biz ise DNA’yı sadece iki ipliği kimyasal olan 12 iplikli kod olarak tanımlarız. DNA’nın tüm iplikleri bir kodlama aleti ve talimat dizileridir. Onların bazıları manyetik, bazıları da spiritüeldir, ama bize göre onlar fiziksel bir özelliğe de sahiptir. Bu iplikler tüm yaşamınızın, hatta geçmiş yaşamdan bu yaşama taşınanların tüm kodunu içerir. Ama dahası da var, yaşam sisteminizin bellek bölümü bu kodlamadan ayrıdır. Ona neden kristalimsi dediğimizi biliyor musunuz? Orada kristalimsi bir şey var mı?
Bu mecazi bir isimdir, ancak kristalimsi bir fizik de içermektedir. Kristaller enerji tutar, dolayısıyla enerji-kalıbı belleğini barındırırlar. Şimdi insan denen bilgisayarın nasıl işlediğini görmeye başlıyorsunuz. Bu kristalimsi yapı, DNA kodlamasının çevresindeki bu kılıf, yaşam gücünüzün belleğidir. O tüm geçmiş yaşamlarınızın anılarını içeren bellektir, sizin akaşik kaydınızdır, geçmiş ve şimdiki kontratların kaydıdır. O geçirdiğiniz her şeyi temsil eder, dolayısıyla bu kristalimsi yapı spiritüeldir de, çünkü sizin tüm belleğinizdir. Ancak orada bir talimat dizisi yoktur, talimatlar 12 DNA ipliğinin içindedir. Kristalimsi bilgi ise DNA paketinin çevresine bellek çekirdeği olarak “sarılıdır” ve talimat dizilerine gereken bilgiyi aktarmaya hazır vaziyettedir. Kristalimsi yapı ayrıca bir insanın kusursuz “mavi-kopyasını” da içerir.
12 DNA ipliğiyle 12 parçalı kristalimsi bellek arasında sürekli bir iletişim vardır, ama şu anda bu iletişim pek iyi değildir. Bedeninizdeki bu yaşamsal öneme sahip parçalar arasındaki iletişim sadece % 15, hatta daha da azdır, dolayısıyla biyolojiniz bu alanda pek faal ve becerikli değildir. Hücresel yapınızda harikulade şifa verici ve ömür uzatıcı nitelikler vardır, ama onlar kristalimsi kılıfın verimli “hatırlayışı” olmadan asla ortaya çıkmayacaktır. Kodlama mekanizmasının kutupluluğuyla, kristalimsi hatırlama çekirdeği arasındaki iletişim zayıftır. Bu, düalite içinde yaşamanızı kolaylaştırmak için dikkatle oluşturulmuş bir kısıtlamadır ve ta başından beri böyle olmuştur. O kim olduğunuz, burada neden bulunduğunuz, ebedi bir varlık olup olmadığınız, içinde bulunduğunuz spiritüel sınav ve gerçek ailenizin kim olduğu hakkında hemen hiçbir şey hatırlamamanızın başlıca sorumlusudur. Hepsi bu kadar değil, bunlara ek olarak bir de çelmelenen biyoloji var. Tarafınızdan dikkatle oluşturulmuş bu zayıf iletişim, ayrıca verimli bir şekilde nasıl yenilenebileceğinizi de hatırlamaz. Bedenin bir bölümü bütünle nasıl çalışacağını hatırlamadığı için, yaygın dünyevi hastalıkların saldırısına açıktır, bazı parçalar çalışmayı bıraktıkları ya da kimyasal olarak engellendikleri için ömrünüz kısa sürer.
Sizce kristalimsi belleğe “hitap eden” şey nedir? Her şeyi verimsiz kılan o düalite dengesinin oluşumuna yardım eden nedir? Elbette dünyanın manyetik enerji ağı sistemi! Eğer siz istemeseydiniz, eğer 1987’de yapılan ölçüm büyük bir değişim potansiyeli göstermeseydi, biz buraya gelip manyetik enerji ağını kaydırmazdık. Sevgili varlıklar, yüksek benliğinize ne kadar yakın olacağınızı bedenin bu iki unsuru arasındaki iletişim belirler. Biyolojinizin kodlamayı % 100 hatırlaması, derhal yükseliş statüsüne geçmenizi sağlar. O zaman tüm potansiyelinizi taşıyarak yaşarsınız ki, bu huşu verici bir şeydir.
Bu gezegende tüm potansiyelleriyle yaşayanlar vardır, bunu biliyor muydunuz? Onların gezegenin spiritüel dengesi için burada bulunmaları gerekiyor. Bazılarını siz de tanıyorsunuz, biz şu anda yaşayan birkaç çok özel insandan, avatar enerjisinden söz ediyoruz. Bahsettiğimiz prensipler tam olarak işletildiğinde mucizeler meydana gelir. Bu gibi durumlarda fiziğin ve sevginin nasıl işlediği bilindiğinden, hiç yoktan madde yaratılabilir. Fiziği ve sevgiyi bir araya getirdiğinizde, istediğiniz her şeyi tezahür ettirebilirsiniz. Madde üzerinde, ömrünüz üzerinde ve bedeniniz üzerinde tam güce sahip olabilirsiniz. Avatarların neler yapabildiklerine iyi bakın, siz de onların yaptığını yapabilirsiniz sevgili varlıklar. Bu sözleri dinleyen ve okuyan her insan, tüm bilgiye erişme potansiyeline sahiptir. O, DNA kodlamasının çevresine sarılı 12 parçalı kristalimsi yapıdadır ve bu kodlama sadece daha iyi bir iletişimi beklemektedir.
Celseler sırasında size birçok kez ebedi varlıklar olduğunuzu söyledik. Sizi ebedi olandan ayrı tutan tek şey düaliteniz ve biyolojinizin verimsizliğidir. Bunların hepsi, kristalimsi yapıyla DNA arasında daha iyi bir iletişim kurularak değiştirilebilir. Talimat dizilerine bellek aktarımı artarken insan bedeni buna tepki verir. Size bu daha iyi iletişimin nereden gelmekte olduğunu söyleyeyim. Dünyanın enerji ağı sisteminin yeni konumundan gelmektedir. İşte bu yüzden 1989 yılında buraya geldik ve onu kaydırdık. Ne olup bittiğini şimdi anladınız değil mi? Hatırlarsanız, hiçbir insanın dünyanın manyetik enerji ağının dışında yaşayamayacağını söylemiştik. Düalitenizi ve aydınlanmanızı belirleyen, iletişimi mümkün kılan şey dünyanın manyetik enerji ağıdır. O olmadan iletişim de olamaz, bir gün uzayda yapacağınız deneyler bunu kanıtlayacaktır, manyetik enerji ağı olmasa insan birkaç ay içinde ölür. Yerkürenin ana unsurları, yani ateş, hava, su ve toprak bir araya gelerek yaşamı yaratır. Dünya, üzerinde öylesine yaşadığınız bilinçsiz bir kütle değildir, tıpkı benim gibi, tıpkı enerji ağı gibi sizin kim olduğunuzu bilir, zekaya sahiptir ve aydınlanmanıza katkıda bulunur. Bunu sizden önce burada yaşamış olan yerli halklara sorun, onların spiritüel inançlarının özünde gezegenin toprağına saygı yatar. Enerji ağının iletişimi hakkında bilmeniz gereken bir şey daha var. Ağ bir başka kristalimsi yapıyla (kristal kafatasları) ilgilidir. Bunu size başka bir celsede anlatacağız.
DNA’nız (12 iplik) bedeninizin 950 yıl yaşaması için gerekli talimat dizilerini içerir. Halen bu kodlamanın çoğu işlememektedir. Kodlama bellek çekirdeğinden, yani kristalimsi yapıdan bilgi alamadığı için işlemez haldedir. O bellek çekirdeğinde, DNA kimyasının her şeyin nasıl işlediğini hatırlamasına yardımcı olacak bir bilgi vardır. Şu anda biliminiz nihayet biyolojinizi dürtmeye ve DNA’yı yapay yollardan uyarmaya çalışıyor, bunu manyetiklerle yapıyor. Sağlığa yönlendirilen bu yaklaşım, birkaç yıl önce anlattığımız “Gençleşme Tapınağındaki” mekanik işlemlere bir dönüştür. Manyetikler ve kozmik kafesin enerjisi, düalitenizi ve aydınlanmanızı belirlemeye, ayrıca verimsiz olan kristalimsi belleğinizin dengesinin korunmasına yardımcı olur.
Şimdi işler değişmektedir. Bu salonda yavaş yavaş kafesle hücresel biyoloji arasındaki bağlantıyı keşfedenler var. ( Todd Ovokaitys ve Peggy Dubro’dan söz ediliyor) Bunlardan biri onu fizik yoluyla, diğeri ise niyetin gücüyle keşfetmekte, her ikisi de manyetiklerle çalışmaktadır. Her iki durumda da iletişimlerin verimliliği artmakta, biyolojik ve spiritüel DNA’nın şimdiye kadar gizli kalan bölümleri uyanmaktadır. Uyanmanın anlamı, bilginin orada olduğu, ama uykuda olduğudur. Mekanikler oradadır, sadece daha verimli ve daha iyi işleyen talimatları beklemektedir. Size bir örnek vereyim. Bedeninizin her hücresi kendine teşhis koyabilecek şekilde tasarlanmıştır. Her hücre, bütünle doğru bir denge içinde olup olmadığını bilecek şekilde tasarlanmıştır. Her hücrenin bunu bilmesi gerekir, ama bu bilginin çoğu onlardan gizlenmektedir. Kanser dediğiniz hastalık, hücresel yapınızın bu zayıf şekilde işlev gören bölümünü kolayca kandırır. Eğer bu bölüm uygun şekilde işlev görüyor olsaydı kanser var olamazdı.
Yeniden uyanışın bir parçası, çekirdek belleğin manyetikler vasıtasıyla DNA kodlamasıyla evlenmesidir. Bu evlenme gerçekleşip talimatlar bilindiğinde, hücre dengesiz olduğunu teşhis edip çoğalmayacak, sadece çevresindeki sağlıklı hücrelerin çoğalmasına izin verecektir. Dahası, söz konusu hücre kendi başına “intihar” da edebilir. Tasarım böyledir ve çok iyi bilinen biyolojik bir özelliktir. Şimdi onu güçlendirmenin zamanı gelmiştir, bunu bağışıklık sisteminizin muazzam şekilde güçlendirilişi olarak düşünün. Bu, tüm insan damgasının niteliklerinden sadece biridir. Bu satırları okuyanlar, bizim sadece bilimden söz ettiğimizi sanabilirler. Hayır, biz aslında kendini iyileştirmeden, uzun bir ömürden ve tümüyle yeni bir değişimden söz ediyoruz, çünkü DNA’nız şimdi değişme iznine sahiptir, 11:11 dediğimiz olay tümüyle bununla ilgiliydi. Siz o zaman şimdi sözünü ettiğimiz şeye evet dediniz. Dinleyin, kristalimsi yapıyla DNA arasında yakın bir iletişim kurulduğunda, bedeninizde hiç yoktan kemik oluşturabilir, madde yaratabilir ve her türlü hastalıktan kurtulabilirsiniz. Hücreler daha zeki ve akıllı hale gelirler, biyolojinizi güçlendirir, mucizeler yaratabilirsiniz.
Şifacılar beni dinliyor musunuz? Çalışmalarınızda yaptığınız her şey hastanın hücresel yapısındaki bu iki biyolojik niteliğin bir araya getirilmesine dayanır. Peki neden bazıları iyileşir de bazıları iyileşmez? Bunun yanıtı biraz karmaşıktır, ama mucizevi şifanın başlıca katalizörlerinden biri saf niyettir. Bir dahaki sefere bir hastaya şifa verirken, o insanın niyet etmesini ve ne yaptığını gerçekten anlamasını sağlayın. Gerçekten izin verildiğinde ve niyet edildiğinde şifa gerçekleşecektir. Şu anda dünyada gerçekleşen en muhteşem şifaların bazıları, şifacının hastaya hiç dokunmadan gerçekleştirdiği şifalardır. Mucizevi şifalar, kafesle bağlantı kurulduğunda meydana gelmektedir, bu da enerjinin nereden sağlandığı konusunda size bir fikir verecektir. Manyetik alanların nereden kaynaklandığını anladığınızda, neden söz ettiğimi de anlayacaksınız. Onlar maddenin ve kafesin bir niteliğidir.
Şu anda sizinle İndigo çocuklar arasında ne fark olduğunu bilmek ister misiniz? Sözünü ettiğimiz o kristalimsi yapı, onların kodlamasına sizinkinden biraz daha yakındır. Bu çocuklar öbür taraftan asaletlerini bilerek geliyorlar ve sizin sahip olmadığınız bir spiritüelliğe sahipler. İşte bu yüzden toplumunuzda uyumsuz kişiler olarak algılanıyorlar. Onlar sizin bilmediğiniz şeyleri bilir, bunu hücresel düzeyde hissederler. Aslında bazıları kendi kültürlerini yaratmaya çalışıyorlar, ama siz onları dinlemiyorsunuz bile! Gelişmişliklerine saygı göstermiyor, onları onurlandırmıyor, İndigolara çocuk muamelesi yapıyorsunuz. (Sayfa: 378-397)

MUSEVİLER İÇİN

Kryon’un medyumu Lee Carroll, kendisiyle Museviler hakkında görüşmek isteyen Samuel adlı bir İsraillinin davetini kabul ederek Haim Acherim (Farklı Yaşam) adlı dergi için aşağıdaki soruları cevaplandırmıştır.

Soru- Kryon birkaç kez Musevilerin özel bir grup olduğunu söyledi, bu ne anlama geliyor? Bu grubun üyelerinin tüm yaşamlarında Musevi olarak enkarne olduğu doğru mu, onlar her zaman İsrailde mi enkarne oluyorlar? Ben bir Musevi’yim, ama Budist olarak enkarne olduğum bazı yaşamları hatırlıyorum. Bu grubun amacı ve işlevi nedir?

Cevap- Kryon Musevilerden sık sık söz eder. Size sadece onun söylediklerini aktaracağım. Birincisi, İsrail kabileleri dünyada büyük bir spiritüel öneme sahiptir. İkincisi, spiritüel düzeyde tek “saf” karmik grup olduklarından yazılı tarihin başlangıcından beri imha hedefi olagelmişlerdir. Eski enerjiye mensup kişiler, dünyayı Musevilerden kurtarırlarsa kendilerinin saf hale geleceğine inanmaktadırlar. Mücadele tüm yazılı tarih boyunca sürmüş ve anti-Semitik tutumlara yol açmıştır, onlar asalete karşı duydukları içerlemeyi böyle ifade etmişlerdir. Antropologlar, Musevilerin bir ırk olmadıkları halde bir ırkın tüm niteliklerine sahip olduklarını söylerler. Üçüncüsü, Kryon, Musevilerin hali neyse dünyanın hali de odur demiştir.
Kryon, spiritüel bir nedenle Musevilerin saf karmik bir grup olarak geldiklerini söylemiştir. Bu belki de onların dünya karması oluşturan ilk grup oldukları anlamına geliyor. Her neyse, dünyanın spiritüel amacını gerçekleştirebilmesi için onlar bu gezegende bulunmak zorundalar. Kryon bunun yer tutmayla ilgili olduğunu söylüyor. Tekrar tekrar Musevi olarak enkarne olma konusunda ise şunları söylemiştir. “Eğer bir Musevi olarak enkarne olursanız o grupta yaşamlar boyu kalırsınız. Eğer bu senaryonun dışına çıkarsanız bir daha Musevi olarak enkarne olamazsınız. Bir başka gruptan gelerek bu grup içinde enkarne olabilirsiniz, ama bir kez bunu yaptığınızda artık orada yaşamlar boyunca kalırsınız.” Sanırım bu grubun saflığıyla ilgili bir şey, onlar birbirlerini enkarnasyonlar boyunca tanımışlardır. Kryon ayrıca birçok Musevi enkarnasyonundan sonra bu grubun işlerin nasıl yürütüleceğini diğer karmik gruplardan daha iyi bildiğini de söylemiştir. Bu gerçekçi bir değerlendirmedir, dünyanın dev şirketlerinin birçoğu Museviler tarafından yönetiliyor, onlar adeta daha önce de orada bulunmuş ve bu işi yapmış gibiler. Bu arada birçoğumuz geçmiş yaşamlarımızda Musevi olarak enkarne olmuşuzdur, ama bir daha asla olmayacağız!
Tarihteki en büyük avatarlardan ikisi Musevi’ydi, İsa’nın da bir Musevi olması rastlantı değildir. Şu ironiye bakın, Hıristiyanlıktan sorumlu olan kişi bir Musevi’ydi. Museviler çok özel bir gruptur, ille de İsrailde yaşamaları gerekmez, ama nerede yaşarsa yaşasın çoğunluğu kendini bu ülkeye bağlı hisseder. İsrail’deki Museviler çok özel karmik bir niteliğe sahipler. Onlar, sonunda dünyanın geleceğine karar verilecek bir bölgede oturuyorlar.


Soru- Sizce İsrail herhangi bir özel niteliğe sahip mi?

Cevap- Şaka mı ediyorsunuz? Dünyanın üç büyük dininin aynı yerde ibadet ediyor olması rastlantı değildir. Yaşadığınız topraklar dünyadaki değişimin nihai odağıdır, sizin de bunu hissettiğinizi biliyorum. Birçoğunuz her gün daha çok şeyin olmasını bekliyorsunuz, bu yüzden de endişelisiniz.


Soru- Öyle görünüyor ki bu toprakların insanları temizlenmesi gereken ağır bir karmaya sahipler, bu doğru mu, doğruysa neden doğru?

Cevap- Sizinki gibi güçlü spiritüel soya sahip her toplumda grup karması ağırdır. Kabilelerin nelerden geçtiğine bir bakın. Bu toprakların geri alınmasının ne kadar uzun sürdüğüne bir bakın. Metafizik görüş açısından yazılı tarihinizin başlangıcından beri bağışlama ve karmayı temizleme konusundaki potansiyellere bir bakın. Dünyadaki hiçbir grubun bundan daha ağır spiritüel bir karmaya sahip olduğunu sanmıyorum. Kryon bana, kendinden en büyük değişim beklenen grubun Museviler olmasının uygun olduğunu söylemişti.


Soru- Kryon bize Çıkış (Musevilerin Mısır’dan çıkışı) ve Musa ile ilgili ne söyleyebilir.

Cevap- Kryon Çıkışla ilgili olarak bana şunları söyledi. “O zamanlar kırk yıl yaklaşık olarak iki insan nesline eşitti. O süre içinde Mısırdan ayrılmış olanların çoğu ölecek ve onların yerini yeni bir nesil alacaktı. Dolayısıyla hiçbir Musevi “vaat edilmiş topraklara” eski kölelik bilinciyle giremeyecekti. Ölüm, nefretin ve köleleştirilmiş kabile kimliğinin anısının yok edilmesinin tek yoluydu. Bu gerçekten çok derin bir mesele. Musa’nın bile o topraklara girmesine izin verilmediğini hatırlayın.”


Soru- Yeni Kudüs nedir?

Cevap- Bu Kryon’un dünyanın 2012 yılından başlayarak yavaş yavaş gelişebilecek yeni bilinç potansiyelini tanımlamak için kullandığı sözcüktür. Aslında “Dünyada cennet” anlamına gelmektedir, ama mecazi olarak “Dünyada barış” anlamına da gelir. Adının da işaret ettiği gibi o çevrenizde başlayacaktır.


Soru- Kryon’un ülkemin insanlarına ne söyleyeceğini sorabilir misiniz? Bu kritik zamanda, bu dönüm noktasında bize hangi mesajları verebilir?

Cevap- Kryon size şu mesajı veriyor: “Sevgili varlıklar, siz potansiyel geleceğinizin potasısınız. Tıpkı sizden öncekiler gibi tarihçilerin binlerce yıl sonra anlatacakları şeyin odağı olacaksınız. Sizi bir başka Çıkış beklemektedir, ama bu “işlerin eski halinden” “işlerin yeni haline” bir Çıkıştır. Öfke ve nefret zincirleri tarafından esir edilmiş haldeyken bile, ülkenizi ve geleceğinizi şu anda gördüğünüz şeyin üstüne yükseltme, soyunuzun büyüklüğünü kabul ettirme ve oynamayı önceden onayladığınız rolü oynama potansiyeline sahipsiniz. Siz bilgelik koruyucuları olabilirsiniz. Önünüzde karmik niteliklerinizi ve eski düşmanlarınızı değiştirme potansiyeli var. Niyetiniz nedir? Eski düşmanlarınızın sizinle ilgili duygularında bir değişiklik yaratabileceğinizi düşünüyor musunuz? Yapabilirsiniz! Özellikle bu yeni enerjide işler göründüğü gibi değildir. Eğer fark ettiyseniz düşmanınız da değişmiştir. Artık mutfaktan çıkmanın zamanı geldi, o kadar uzun süredir yemek pişiriyorsunuz ki onun tadını çıkarmanın nasıl bir şey olduğunu unuttunuz. Önünüzdeki 12 yılda dünyanın nasıl olacağını büyük ölçüde belirleyecek anahtar sizsiniz. Bu meydan okumayı, bu mücadeleyi kutlayın, sonra hak ettiğiniz şeyi size sunacak liderliği arayın.” (Sayfa: 428-438)

EN ÇOK SORULAN SORULAR

Soru-
Titreşim düzeyimizin yükselmesine ne tür faaliyetlerin yardımcı olacağını, nelerin onu engelleyeceğini bilmek istiyorum.

Cevap- Titreşim düzeyinizin yükselmesini engelleyen şeyler şunlardır: 1- İşlerin işleyiş biçimini bildiğiniz halde korku içinde olmanız. 2- Endişelenmeniz! 3- Dramsız da çözülebilecek durumlarda dram yaratmanız. 4- Onlarsız yaşamanın bir yolunu bulamadığınız için yaşamınızın düşük titreşimli bölümlerine tutunmanız. 5- İçinizdeki meleğe (Tanrısallığa) güvenmemeniz. 6- Spiritüel konularda kararsız bir niyete sahip olmanız.
Titreşim düzeyinizin yükselmesine yardımcı olan şeyler ise şunlardır: 1- İçsel rehberliğinizin gücüne sahip çıkmanız. 2- Gelecek için endişelenmemeniz, bu konuda huzur içinde olup her şeyin yolunda olduğunu mutlak şekilde bilmeniz. 3- Dram potansiyeline sahip durumlarda huzur yaratmanız. 4- Bir zamanlar vazgeçilmez sandığınız uygunsuz enerjilerden kurtulmanız. 5- Değişik biçimde meditasyon yaparak Ruhla daha çok zaman geçirmeniz. Başınıza gelen her şeyi kutlamanız, yüksek benliğinizle birleştiğinizi gözünüzde canlandırmanız, karşılaştığınız sorunların çözümünü tahmin etmeye çalışmak yerine Ruha, bu konuda neyi bilmemi istiyorsun diye sormanız. 6- Saf niyetin yaratılmasına yardımcı olmak için kendi değerinizi idrak etmeniz.


Soru- Sevgili Kryon gizli dünya hükümeti konusunda ne düşünüyorsun?

Cevap- Dünyanızın gizli hükümetine bazılarınız İllüminati adını vermişlerdir. Bu gizli ve kötü amaçlı ittifak, daha önce gizli mali planlar yaparak insanları kontrol etme yöntemiyle ilerleme kaydederken şimdi hiç ummadığı bir hasım karşısında varlığını sürdürebilme mücadelesi vermektedir. Bu hasım “gerçek” tir. Teknolojinin gelişmesi ve bilincin yükselmesi sayesinde gerçek kılıcı bugün milyonlarca insan tarafından taşınmaktadır. Eskiden birbirinizle uzun süren resmi işlemler sonrasında iletişim kurarken bugün artık zahmetsiz bir biçimde ve anında iletişim kurabiliyorsunuz. Karanlık ve gizli grubun ta temeline ışık tutup onu açığa çıkaran bir iletişim ağı kurdunuz. İnsanlar birbirleriyle anında iletişim kurduklarında ortada hiçbir sır kalmaz. Gerçeğe karşı durabilecek hiçbir güç yoktur. Ne kadar büyük bir servete ve siyasi güce sahip olurlarsa olsunlar, yaşamlarıyla ilgili çarpıcı gerçekler açığa çıktığında dünyanın en güçlü kişilerine neler olduğuna bir bakın. Onlar artık saklanamaz ve güçleri ne kadar büyük olursa olsun gerçeğin enerjisini yenemezler. Daha önce size ışığın aktif olduğunu söylemiştik, ışığın gerçeğine hiç kimse karşı koyamaz. Bu karanlık grup üzerine ışık tutulduğunda çalışamaz hale gelir, karanlık griye dönüşür ve çalışmaları herkes tarafından bilinir, sırlar korunamaz ve sürdürülemez olur. Onlar başarısızlığa uğramıştır. Sizin korkuya dayalı eylemlerde bulunmanızı isteyenler olacaktır, bunu sansasyonel haberlerle yaparlar, çünkü “gök kubbe çöküyor” diye bağıran bir ses insanların hücrelerinde gizlenen o kadim korkuyu açığa çıkarır. Sizi korkutan şey “içinizdeki gölgedir.” Gölgenin nasıl işlediğini bilirseniz gerçeği yaratırsınız, onu ayırt etmekse bilgelik ışığını yaratır.


Soru- Sevgili Kryon, yanlış hatırlamıyorsam bildiğimiz haliyle insanın başlangıcının 100 bin yıl önceye, ama farklı insan tiplerinin başlangıcının 300 bin yıl önceye dayandığını söylemiştiniz. Bu konuya biraz açıklık getirebilir misiniz?

Cevap- Gezegeninizde çok uzun süreden beri yaşam vardır, bu süreçte birkaç tip insan yaşamıştır. Bazı türler gelişip sonra yok olmuştur, diğer türlerse bugün gördüğünüz noktaya kadar evrimleşmişlerdir. Size asıl ırkınızın 100 bin yıllık bir geçmişe sahip olduğunu söylemiş, bununla Pleiadesli varlıkların tohumladıkları türün başlangıç tarihini kastetmiştik. 100 bin yıldan daha eski türün incelenmesi sizden farklı bir türün incelenmesi demektir. Ayrıca şu anda gezegende yaşayan insan türünün benzersiz olduğunu da bilmelisiniz. Dünya tarihinde daha önce hiçbir insan şu anda taşıdığınız bilinç nitelikleriyle donatılmamıştır. Zamanla kısmi fiziksel değişiklikler olsa da türünüz yeni insanın en uç noktasıdır.


Soru- Kopyalanmış insanlar da bizim gibi ruha sahip olabilirler mi? Kopyalama yüksek bir amaca hizmet ediyor mu?

Cevap- Sevgili varlıklar, ruhun bir boşlukta tecrit edilmiş halde bulunmadığını anlamanız çok önemlidir. İnsanların bu gezegende normal yoldan doğmalarını da, kopyalama yoluyla meydana gelmelerini de sağlayan ruhun enerjisidir. Dolayısıyla, kopyalama yoluyla meydana gelen varlık da bir ruha sahiptir. İnsan olarak enkarne olan varlık hangi teknoloji yoluyla gelmiş olursa olsun çevresindeki koşulların tümüyle farkındadır ve bu meydan okumayı bilerek seçmiştir. Eğer bir gün bir insan kopyalarsanız bunun nasıl bir meydan okuma olacağını düşünün, o bedene girecek ruh da tıpkı sizin yaptığınız gibi bedenlenmek için kuyruğa girecektir.


Soru- Aşıyı aldıktan sonra astrolojik haritamız geçerliliğini yitiriyor mu?

Cevap- Aşı astrolojik burcunuzu iptal etmez. O sizin manyetik damganızdır, yaşamınız boyunca taşırsınız. Aşı burcunuzu etkileyen diğer astrolojik nitelikleri iptal eder. Burç haritanıza göre size şunu ya da bunu yapmamanızın söylendiği dönemler vardır, şimdi değişen budur. Dolayısıyla, burcunuza eşlik eden o yap ve yapmaların birçoğu geçerliliğini yitirmiştir. Size bu konuda bir örnek vereyim. Bir eğrelti otu aşıyı aldıktan sonra yine eğrelti otu olarak kalacaktır. Değişecek olan onu kısıtlayan çevresindeki faktörlerdir. Eskiden gölgeyi seven ve sulanmaya ihtiyaç duyan bir bitkiyken, aşıyı aldıktan sonra güneş altında ve susuz çölde bile yaşayabilen bir bitkiye dönüşecektir.


Soru- Sevgili Kryon insanlar neden kendilerini sevme konusunda zorlanıyorlar? Kendimizi sevmek yükselişin en önemli vasıtalarından biri değil mi?

Cevap- Kendini sevme ve kendi değerini bilme insanların yapması gereken en önemli işlerden biridir. O içinizdeki Tanrıyı bulma sürecinin en önemli parçasıdır. İndigo çocukların çoğalmasıyla insan bilincine tümüyle yeni bir nitelik sunulmaktadır, çünkü bu çocuklar kendi değerini bilme konusunda bir farkındalığa sahipler. Onlar, kendilerini sevme konusunda size kıyasla çok daha az zorlanacak insan tipinin başlangıcıdır.


Soru- Sevgili Kryon ben 50 yaşında bir kadınım ve şu anda hapisteyim. Sarhoşken sebep olduğum trafik kazasında bir adam öldürdüğüm için 20 yıla mahkum oldum. Kitaplarını okudum, sana göre ben bu adamı kaza eseri öldürmeyi önceden planlamışım, o da bunu önceden kabul etmiş. Bu her ikimizin de Tanrının işini yaptığımız anlamına mı geliyor? Lütfen bu konuyu anlamama yardım et, işlediğim bu suçu nasıl telafi edebilirim?

Cevap- Sevgili varlık, kaza eseri öldürdüğün adamla önceden bir anlaşma yaptığın yolundaki sezgilerin tamamiyle doğru. Ölenin ailesi kabul etmese de bu gerçek değişmez. Dünyaya gelmeden önce ikiniz birlikte çevrenizdekiler için bir katalizör ve “armağan” olacak bir durum yaratmaya karar verdiniz ve o insanlara yardımcı oldunuz. Onun ölümüne, senin mahkum olmana yol açan bu durumla ilgili olarak iki şeyden birini yapabilirsin. Ya tüm yaşamın boyunca bu trajedinin dramını sürdürür, acı çeker ve kurbanı oynarsın ya da rızayla verilmiş değişim armağanını alır ve anlaşmanın sana düşen bölümünün sorumluluğunu üstlenirsin. Eğer ilk şıkkı seçersen ölenin yaşamını boş yere yitirdiğini seçmiş olur, onun yaşamını anlamsız kılmış olursun. Başka bir deyişle, deneyimin enerjisini ve içerdiği sevgiyi görmezden gelmiş olursun. Senin açından burada hiçbir telafi söz konusu değil. Olayın gerçeğini görüp diğer varlığa her gün teşekkür etmenin ve her şeyin oluşturduğunuz potansiyele uygun gerçekleştiğini anlamanın zamanıdır. Sen şimdi hapiste çevrene bak, orada ışığını tutabileceğin bir yer var mı? Belki oraya bu yüzden gönderildin, belki orada geçirdiğin zaman hayırlı şeylere yol açacak! O hayırlı şeyi keşfettiğinde kazayla öldürdüğün adamın da bu potansiyeli çok iyi bildiğini idrak et.


Soru- Sevgili Kryon nötr aşıyı istemek için ne kadar zamanımız var? Onu istemenin belli bir süresi ya da uygun bir zamanı var mı?

Cevap- Rehberleriniz tüm yaşamınız boyunca yanınızda sessizce durur ve aşıyı alma niyetinizle birlikte harekete geçerler. Onlar o kadar hızlı hareket ederler ki bazılarınız bundan yakınırsınız. Rehberlerinizin size bir zaman sınırı koyacağını, onlar tarafından işitilmeyeceğinizi mi sanıyorsunuz? Aşıyı ne zaman isterseniz talep edebilirsiniz. Onu istemenin tam bir dürüstlük ve saflıkla niyet etmekten başka koşulu yoktur.


Soru- Otistik çocukların sahip olduğu o çok özel şeyin ne olduğunu açıklayabilir misiniz?

Cevap- Otistik çocuk, başka boyutta dolaşan ve insanlığın kendine yetişmesini bekleyen bir bilgedir. Otistik çocuğun göründüğünden çok daha gelişmiş olduğunu hissedenleriniz yanılmıyorlar. En büyük ipucu, onun balina ve yunuslarla kurduğu ilişkidir. Bu özel insanların bu yaratıklarla ilişkisini anlamak sizi hoşnut edecektir. Otistik, insan evriminin bir sonraki aşamasını temsil eder. Onların zihinsel aletleri eksik değildir, aksine çok geliştiği için devreden çıkarılmıştır. Otistik çocuk düşük enerjili bir dünyada ayıklanmamış kaba bilgiyle aşırı yüklüdür, oysa o incelikli ve rafine enerji iletişimi beklemekte ve kendine sunulan evrimleşmemiş dile uyum sağlayamamaktadır.


Soru- Sevgili Kryon, ben yunus ve balinalarla aramda büyük bir bağ hissediyorum. Onların gezegendeki insanlarla ne tür ilişkileri var?

Cevap- Balina ve yunuslarla insanlar arasında çok derin bir bağ vardır. Eğer hatırlarsanız ben bu yaratıklardan gezegenin kütüphanesi diye söz etmiştim. Ayrıca onların kutsal olduklarını ve manyetiklere karşılık verdiklerini de söylemiştim. Onlar geleceğinizin bir parçasıdır, çünkü bu varlıklar gelecek çağın enerji ve bilgisinin yer tutucularıdır. Hücresel düzeyde tüm insanlar bunu bilirler. Ben yunusları pilot, balinaları da kütüphane olarak adlandırırım. Onlar gelecekte sizi bilgiye taşıyacaklar, bu size garip gelebilir ama doğrudur.


Soru- Sevgili Kryon ben yükseliş sürecine çekildiğimi hissediyorum. Yükseliş ruhumuzun bilincini de etkiler mi, yoksa ruh Tanrıdan kaynaklandığı için zaten en yüksek bilinç halinde midir? Yükselişe götüren yol tek midir, yoksa birkaç yol mu var?

Cevap- Ruhunuz insanlığınızın Tanrısal ve ebedi bölümüdür. Yüksek benliğinizin hepsini değil, bir parçasını temsil eder. Ruh her şeyi bilir, kusursuzdur. Çevresindeki varlıklarla ve perdenin öte tarafındaki ailesiyle sürekli bilgiyi paylaşır. Bu tanıma göre ruh insanın yükseliş sürecinin ortağıdır, dolayısıyla yükseliş süreci üç boyutlu insan bilincinin çok boyutlu ruhla bütünleşmesidir. Yükselişe açılan tek bir kapı ve ileri doğru uzanan birçok yol vardır. Bu kapı niyettir, yollar ise ruhunuzla ilgili farkındalık ve bilgeliğinizi artıracak adımlardır. Bir kez kapıyı açtığınızda kişisel yolunuz da sunulacaktır, ama bu size öğretilenden farklı bir yol olabilir. Bu konuda bilgece davranın ve sizi hedefinize götürecek bir değil birçok yol olduğunu bilin. Yükseliş süreci korku içermez, yükselişi başlatma niyeti “sürü” olma kalıbını kırıp ondan kurtulma niyetidir. Çobanın enerjisi size bu yüzden aktarılmaktadır, ona sahip çıkın! (Sayfa: 444-468)