27.12.2008

---BEYAZ KARTAL---
SEVGİDE AYRILIK YOKTUR
TANRI SEVGİDİR

RUH VE MADDE YAYINLARI

YOL I

Şimdi dikkatinizi ve sevginizi bize verir misiniz? Çünkü her ruhun yaşadığı mistik deneyimlerden söz edeceğiz. Ruhsal güçleri geliştirmek için belirli bir program hazırlamanın pek yararı yoktur, çünkü her ruhun deneyimi farklıdır. Bu yüzden, bazı kardeşlerimizin belirli bir yola tüm tanıdık ve arkadaşlarını sokmaya çalışmakla hata ettiklerini söylüyoruz.
Hiç kimse belirli bir yolun tek yol olduğunu söyleyemez. İnsanın izlediği yol tamamen bireysel ruha, geçmiş enkarnasyonlarından kazandığı deneyimlere ve karmasına bağlıdır. Bu karmanın bedeli belirli bir yolda temizlenmeli, herkes kendi bireysel yolunu veya eğitimini izlemelidir. Işık çok farklı şekil ve renkteki pencerelerden yayılmakta, ancak sonunda tüm renkler tek bir ışıkta birleşmektedir: Yüce beyaz Işık!
Şunu açıkça ortaya koyalım. Kendi yolumuzu azimli bir biçimde ve ona odaklanarak izlemeliyiz. Ancak, ne görevimizin komşumuzun görevi olması, ne de onun görevinin bizim görevimiz olması gerekmiyor. Yolu izleyen kişinin şuur düzeyine, karmasına ve insanlığın evrimini içeren genel plana göre her yolun iyi olduğunu idrak etmeliyiz.
Günümüzde birçok kişi hevesle bilgi aramaktadır, onlar mental (zihinsel) bedenlerini geliştiriyor, evrim yolunda bir basamak oluşturuyorlar. Ancak zihinsel bilgi yeterli değildir, çünkü bu tür bilgi sınırlıdır. Ruhsal gelişme, ruhun ruhsal gerçekleri özümsemesi ve sindirmesiyle, basit kanunları günlük yaşama uygulamasıyla mümkündür. Her şey içsel yaşamın içtenliği ve saflığına, ruhun göksel dünyaların ince titreşimlerine karşı tepkisine dayanır. Şüphesiz başkalarının fikirlerini okumak eğlenceli ve uyarıcıdır, ancak kendi deneyiminiz size özgüdür, bunu unutmayınız.
Aydınlanma ve onu takip eden inisiyasyon dünyasal bilgiden değil ruhsal deneyimden kaynaklanır. Ruhsal gelişmenin yolu, Tanrıya ve iyiliğe karşı günlük tepkimiz ve göksel katmanlara karşı alıcı olmamızdan geçer. Birçok insanın acı deneyimlerden geçtiğini gördük. Bazen şöyle sorulur.“Rehberlerimiz neden müdahale etmiyor, hata yapmamızı neden önlemiyorlar?” Müdahale etmiyorlar, çünkü yolu sadakatle izlemek için yolun aydınlık kısımları gibi karanlık kısımlarını da yürümeniz gerekir. Dingin ve cesaretli olunuz! Biraz rahatsız edici de olsa külfetlerden, yaşamın getirdiği üzüntü ve düş kırıklıklarından kaçmayınız, onlar size birer fırsat olarak gelirler. İyilikten ve kötülükten söz eder dururuz, aralarındaki fark nedir ki? İkisi de öğreticidir.
Her ruhun öğrenmesi gereken ders şudur: Tüm insanlık birdir, ama deneyimler her bireysel ruha özgün bir biçimde sunulabilir. Kardeşinizin deneyiminden öğrenemezsiniz, o da sizinkinden öğrenemez. Kendiniz de aynı şeyi yaşamadıkça başkalarının deneyimini anlayamazsınız. Her ruh aynı sorunla karşı karşıya gelmelidir, sizin deneyiminiz ancak başka olaylar zinciri içinde öğrenildiği oranda özgündür, dolayısıyla hiçbir zaman komşunuzunkine tam anlamıyla uymaz. (Sayfa: 11-17)

YOL II

İnsan yol aldıkça ilerde göğe doğru dikili bir haçın görüntüsü gözüne ilişir. Çarmıha gerilmiş İsa’nın resmi insana sembolik biçimde sunulmuştur. Ancak bu her şey değildir, haç herkesin ruhsal evriminin belirli bir evresinde gördüğü eski bir semboldür. Bütün ırk ve uygarlıklarda bulunan içsel bir deneyimin, teslim olma ve karşılıksız verme deneyiminin dışsal sembolüdür. İnisiyasyon adayının gözlerindeki bağlar çıkarıldığında önce ışığı, sonra da arkalarda ışık içindeki teslimiyet haçını görür. Bu ilk büyük inisiyasyondur. Haç bir hayat sembolüdür, ancak bu hayat ölümle kazanılmıştır. Buradaki ölüm fizik bedenin ölümü değil kaba alt benliğin ölümüdür. Haç nefsin teslimini, kişisel arzuların terkini, iradenin Tanrıya tamamen teslim olmasını, sevgi ve kardeşlik ilhamına yanıt verilmesini simgeler.
Yoldaki ilk derslerden biri de ayırt etme, yani tefrik etmedir. Sahte ve gerçek arasında, doğru ve yanlış arasında, ayrıca üst benliğinizle alt benliğinizden gelen dürtüler arasında ayırım yapabilmek. Hiç kimse ayırt etmenin ilahi özelliğini öğretemez, o deneyim ve derin düşünceyle kazanılır. Ayırt etme ve muhakeme, doğru değerler elde etmek ve her şeyin ruhsal yönünü önceden görmek demektir. Bir sorunuz varsa hiçbir zaman sadece maddi standartlara göre yanıt vermeyiniz, bunun ruhsal anlamı nedir diye sorunuz. Başkalarına yardım ederken karmasını ondan almaya çalışmayınız, çünkü karması Tanrıya daha yakın olmasına yardımcı olabilir. Ayrıca geçici doyum sağlayan şeylerle onu oyalamayınız.
Başkalarını yargılamamayı da öğrenmelisiniz. Yargılayamazsınız çünkü onların geçmiş yaşamlarını bilmiyorsunuz, o şekilde davranmalarını sağlayan karmalarını bilmiyorsunuz. Bir insanın tek bir yaşamda bazen sanıldığı kadar özgür iradesi yoktur. Ruh Büyük Yasaya hizmet eden olaylara konsantre olur. Hür irade ruhun tepkisinde, kendine sunulan koşulları severek kabul etmesinde ve en iyisini yapma çabasında yatar.
Biz yargılama cüretinden sakınırız, çünkü biliriz ki yargıladığımız kişi sadece ilahi yasanın bir aracıdır, sizin bunu anlamanız zordur. Ayırt etmenin bir özelliği de insan yasasıyla Tanrı yasası arasında, içsel yaşamla dışsal yaşam arasında ayırım yapabilmektir. Her sorunu ruhsal yasanın ışığı altında, sevgi ışığı altında görmeyi öğrenmeliyiz. Işığı kabul eden ve kalbinde onu taşıyan ruh, ayırt etme ve nefsini ilahi olana tam anlamıyla teslim etme dersini öğrenmelidir. Bunu günlük yaşama uygulamaya gelince, bu insanın öğrenmesi gereken en zor derslerden biridir.
Bu konuyu kapatırken şunu belirtmek isteriz: Ne insan deneyiminden kaynaklanan ruhsal şuurluluğun kalitesi tek bir yaşamla kazanılır, ne de bir dizi enkarnasyon tek bir ders için harcanır. Her enkarnasyon genelde birçok ders içerir ve istenen birçok özellik kazandırır. Dolayısıyla, ruhun belirli enkarnasyonlardan sonra bir inisiyasyon geçirdiğini ve bir sonraki inisiyasyonunu da belirli enkarnasyonlardan sonra geçirdiğini söylemiyoruz. Büyük küresel bir genişleme vardır. Birçok ders birçok enkarnasyonda öğrenilip tek bir yaşamda bir seri inisiyasyon tamamlanır. Başka bir olasılık da ruh geçmişte bir inisiyasyon geçirmiştir, bir sonraki inisiyasyonu alabilmek için bir dizi yaşamda gerekli özellikleri özümser. Ruhsal evrimi son derece mükemmel bir işlem olarak düşününüz. Yaşamın tüm parçaları ve kırık dökük fragmanları, insan yaşamının motifini mükemmelleştirmek için tarif edilemez güzellikteki bir yöntemle bir araya getirilir. (Sayfa: 18-24)

YOL III

Sevginin şifa verici ve rahatlatıcı gücünü hissettiğimiz anda, onun başka bir ruha yardım etme gücünü de bilmiş oluruz. Göksel dünyalardaki Tanrı ışığı vizyonunun ruhsal gelişmede önemli bir basamak olduğunu belirtmeliyiz. İnsan nefsi bu fedakarlıktan kaçar, insanlar kendilerini materyalizmle sarıp sarmalamayı tercih ederler ve ruhsal yaşamın gerçeğini kabul etmezler. Çünkü sezgileriyle bilirler ki ruhsal yaşamı kabul ettikleri anda tüm değerlerini, moral standartlarını ve yaşama karşı tüm zihinsel tutumlarını değiştirmeleri gerekir.
Dış görünüşe bakarak insanın hareketlerinin ardında yatan güdülerin neler olduğunu saptamak imkansızdır. Daha maddi seviyede bir hizmet vermek uğruna, bir ruhun belirli bir enkarnasyonda daha belirgin karakter özellikleriyle doğması gerekebilir. İnsanlığa hizmetin ticaret ortamında verilmesi gerekiyorsa ticari içgüdü ve yeteneklerin tam bir etkinlik içerisinde cereyan etmesi gerekir. Göksel ışık böyle birinin gözlerini kamaştırır ve onu yolundan alıkoyar. Dolayısıyla bu ışık geçici bir süre için insaflı bir şekilde perdelenir. Başka birinin bu ruhu yargılamasının imkansızlığı işte burada açıkça görülür.
Bazı gezegensel etkiler özveri talep etmektedir. Bu etkiler bir elden verirken diğer elden de alırlar. Dünyada sevdiğiniz, hayırlı sandığınız eşya ve şartları sizden aldığında şunu bilin ki Tanrı asla vermeden almaz, bir elden alınan şey diğer ele farklı şekilde verilir. Bu Tanrının cömertliği, merhameti ve sevgisidir. O halde, inisiyasyon kapısına giden yolu izleyen aday çarmıha gerilmeyi kabul etmeye hazırlıklı olmalıdır.
Kalp merkezi güneş gibidir. Geleceğin insanı kalbiyle düşünmeyi öğrenecektir, şimdiki insanlar sadece akılla düşünüyorlar. Ama yeni çağdaki erkek ve kadınlar mekanı kalpte olan Tanrının aklıyla düşünecekler, geleceğin zihni kalpte çalışacaktır. Sevmeyi öğrendiğinizde içinizde bilgelik büyür. Her zaman bilgelik ve sevgiyi bir arada düşününüz, çünkü gerçek sevgi bilgelik doğurur, bilgeliği sevgiden soyutlayamazsınız. Gerçek sevgi, kardeşinizin ihtiyaçlarını sizinkinin önüne koymanızdır. (Sayfa: 25-35)

YOL IV

Sahiplenme kibrinin tamamı gitmelidir, isterse bu fazlalıklar dünyasal eşya, zihinsel başarılar veya ruhsal pırlantalar olsun fark etmez. Yuhanna’nın Vahyinde yirmi dört ihtiyarın taçlarını nasıl çıkarıp Tanrının huzurunda attıkları anlatılır. Her insan bir gün kıymetli neyi varsa atacak ve Tanrının huzuruna donatılmamış şekilde çıkacaktır! Sahiplenme kibri herkesin değişik biçimde deneyimlediği ince bir sorundur. Hepimiz şu veya bu türde fazlalıklara tutunuruz. Ancak ruhsal gelişimimizde er geç tüm fazlalıkların, tüm ödüllerin, tüm başarıların Tanrıya ait olduğunu anlayacağımız bir noktaya erişeceğiz. Biz kendiliğimizden bir hiçiz, ancak Tanrının şuuru içinde yaşar, hareket eder ve var oluruz.
İnsan bu idrake vardığında tüm dünyasal düşlerinin ötesinde bir zenginliğe ulaşır. Gerçek zenginliğin idrakine vardığında Evrensel Gücün bir parçası olur. Bu hedefe varmak için insan benliğini teslim etmelidir. Bu da mecazi olarak her şeyimizi satmak veya ihtişam tacını Tanrının huzurunda yere atmak anlamına gelir. İnsan kendisi için hiçbir şey tutamaz, bu yüce yasaya aykırıdır. İnsan ancak kendini gerçekten vererek Tanrıyla bir olur. Bu gerçek, insan yaşamının en küçük ayrıntısında bile uygulanmalıdır. (Sayfa: 36-42)

YOL V

İnisiyasyonlar iki çeşittir. Küçük ve büyük inisiyasyon. Küçük inisiyasyonlar insan yaşamında sürekli olarak yaşanmaktadır, ama insan genellikle bunların farkına varmaz. Oysa büyük inisiyasyonlar insanın farkında olmadan yaşaması mümkün olmayan büyük ruhsal deneyimlerdir. İnsan yaşamındaki büyük sarsıntılar, yaşamı boyunca meydana gelen değişimler ve kararlar küçük inisiyasyonlardır. Ruh hem kederden hem de sevinçten öğrenir. Tüm deneyimler ruha hemcinsleri ve kendisi hakkında bilgelik ve anlayış getirir. Küçük inisiyasyonlar enkarnasyon içinde sürekli oluş halindedir. Ama insan dersi öğrenmeyi başaramadıysa, ders öğrenilinceye kadar ruh ileriki yaşamlarında tekrar tekrar aynı dersle karşılaşır.
Büyük inisiyasyonlar özel yollar boyunca yürüyenler tarafından yaşanmaktadır. Kalp, gırtlak ve baş merkezlerinin oluşturduğu üst üçgenin uyarılmasına neden olurlar. Ancak bu üç noktayı büyük inisiyasyonlarla ilişkileri açısından alt üçgeni oluşturan göbek, kuyruk sokumu ve kök merkezlerinden ayırmamız gerekir. İnsandaki bu çakralar yolculuk sürecinde derece derece güce dönüşerek gelişebilirler.
İnisiyasyon geldiğinde sadece büyük bir şuur genişlemesi değil, aynı zamanda bir güç artışı da getirmektedir. Ama bu güç bazen yıkıcı olabilir, gücün suistimali bir ruhu yolun gerilerine fırlatabilir. Eski Ahit Lusiferin büyük güç kazanıp göksel dünyada bir ışık gibi parladığını, ama gücü suistimal ettiği için düştüğünü anlatır. Burada Tanrının bilgeliğini görmekteyiz, çünkü bir ruh ileri doğru aceleyle atılırsa bir engelle karşılaşıp geri itilmesi işten bile değildir. Ruhsal gelişmeyi hiçbir zaman koşturma ve zorlama yöntemiyle sağlamaya çalışmayınız. (Sayfa: 43-53)

İKİNCİ GELİŞ

İsa’nın ikinci gelişini dört gözle bekliyorsunuz, çünkü İsa’nın geri döneceği açıkça yazılmıştır. İkinci gelişin her erkek ve kadının kalbinde olacağını daha evvel de söylemiştik. Bu ışığın uyanmasıdır, ışık insan ruhu içinde parlak bir şekilde yandığında, maddenin, fizik bedenin ve dünyanın arınması, duygusal bedenin kontrolü ve belki daha da büyük bir işin, yani mental (zihinsel) bedenin kontrolü mümkün olacaktır. Bundan sonra İlahi Tanrı Eri’nin gelişi gerçekleşecektir. Ay insan ruhunu, Güneş insan özünü temsil eder. İnsan dünya üzerinde hakimiyet kurmadan evvel mental ve ruhsal beden evlenir. Dünyasal insan ve semavi insan arasındaki fark budur.
Element inisiyasyonları konusunda daha önce konuşmuştuk. Su inisiyasyonu duygusal bedenin kontrolü ve arınması, hava inisiyasyonu mental (zihinsel) bedenin arınması, ateş inisiyasyonu ruhun sevgi olan ak majiyi öğrenmesi, toprak inisiyasyonu ise fizik bedenin kontrolü ve nefsin çarmıha gerilmesi anlamına gelir. Unutmayın ki bir inisiyasyon anlayışının genişlemesi ruhsal farkındalığın genişlemesidir, ancak bu inisiyasyonun bir okült veya dini törenden ya da ayinden gelmesi şart değildir.
Görüş berraklığını sağlamanın ve şuuru uyarmanın yolu meditasyondur. Meditasyonla kastettiğimiz, düşünce perdesinin ötesine geçerek ruhsal yaşam düzeyine erişmek ve eskilerin içinizdeki güneş gücü dedikleri ışığın ve gücün farkındalığına kavuşmaktır. Bu güneş gücü kutsaldır, sadece birey samimi olarak İsa’nın gerçeğini aradığı zaman uyarılmalıdır, bencil amaçlar ve salt meraktan uyarılmamalıdır. Geçmiş dönemlerin mabetlerinde ve mister (gizem) okullarında bu bilgi dikkatli bir şekilde korunurdu, hala öyledir. Ancak, Kova Burcu Çağında bu bilgi alçakgönüllü ve saf olanlara, gerçek bir arayış içinde olanlara verilmektedir. Söz konusu uyarılmanın başlangıcı da dua ve meditasyonda yatmaktadır. Bu da yavaş ve ritmik nefes alıp verme, zihnin dinginliğe kavuşturulması, iç mabede girmek ve orada Işık Efendisini aramak anlamına gelir. Bu işlem tüm bedeni etkiler.
Meditasyon sizi tüm planların içinden yükselterek göksel ışığa, Tanrının olgunlaşmış çocuklarının dünyasına götürür. Tanrının, kendini sevenlere hazırladığı şeyleri ne göz görmüştür ne de kulak işitmiştir. Kardeşlerim, Kova Burcu Çağının açtığı yoldur bu, dünyadan ta ruhsal aleme kadar uzanan güzellik, uyum ve kardeşlik yolu. O zaman Yakup’un merdiveni dünyada kurulacak, Gerçeği arayan herkes meleklerin dünya ve cennet arasında mekik dokuduğuna şahit olacaktır. Doğruyu söylediğimizi göreceksiniz. (Sayfa: 54-63)

BEŞERİ VE İLAHİ OLARAK İNSAN

Yüce üstatların neden kalplerinden ışık fışkırır halde resmedildiklerini biliyor musunuz? Çünkü kalp merkezi ilahi kıvılcımın, Tanrısal benliğin yeridir. Eskiden bilge rahiplerin talebelerine öğrettikleri diğer iki merkez zihin ve üreme merkeziydi. Eğer insan alt merkezler tarafından yönlendiriliyorsa maddecidir, bedensel zevkler için yaşamaktadır, bu tür insana göre yaşam bir defalıktır. Eğer insan baş merkezi tarafından yönlendiriliyorsa ve bir entelektüelse zihinsel şeyler için yaşamaktadır. Ama eğer kalp merkezi tarafından yönlendiriliyorsa bir inisiyedir. Bilgeliğin ve aşkın merkezi olan kalp diğer iki merkezi dengelemelidir. Eski bilgelik inisiyesinin asıl şeklini durugörüyle görebilseydiniz, onun bir ışık konisini andırdığını görürdünüz. Işık, koninin tepe noktasından beyin ve alt merkezlere inerek akmaktadır. İnsan enkarnasyonlarının tüm amacı, zamanla ilahi yaşamı fizik maddede tezahür ettirebilmektir. Bugünler dünya tarihinin en önemli dönemidir ve sizler öncüsünüz.
Her bireyin kendi yolunda gelişmesi istenir, ama birey hiçbir zaman tek başına değildir. Ayrı varlıklar olmanıza rağmen diğerleriyle birlikte kolektif bir yaşam ve kardeşliğe yönlendirilirsiniz. Er geç her ruh tüm grubun farkındalığına ulaşmaktadır, ama o zamana dek yaşam tek başına bir yolculuk gibi görünür. Sonunda bir zaman gelir ki birey grupla olan birliğini idrak eder. Gruba dahil olmak ya da olmamak bireyin karmasıyla ilgilidir. Grubu oluşturanların bir araya gelmesi tek bir yaşamda değil birçok yaşamda gerçekleşir.
Gerek karanlık gerekse nur birlikteydi, bu da bilge insanların bir başka sırrı! Mükemmel denge, yaşamın iki yanının mükemmel dengelenişidir. Yaşamı ve insan varlığını destekleyen iki sütun: Sevgi ve bilgeliğin merkezi kalp ile, güç, enerji ve iradenin merkezi akıl. Her ikisini birleştiren ve kemerin kilit taşını oluşturan ise Yüksek İdareci Plan’dır. Mabetteki çift sütunu Ana ve Baba (erkek ve dişi) olarak Tanrının ikili özelliğine benzetelim. Dünyadaki kaos, zulüm ve ıstırap, insanların asırlardan beri dişi prensibe sırt çevirmelerinden kaynaklanıyor. İlk başta bedenin, daha sonra aklın egemenliği hüküm sürmüştür. Bu ikili, bilgelik ve sevgi anlamına gelen ilahi dişi prensibi hapsetmeye, hatta yok etmeye çalışmıştır. Ama geleceğe aydınlanma, inisiyasyon ve ruhsal farkındalık damgasını vuracaktır, vurmak zorundadır. Dişi prensibin yavaş yavaş ama kesinkes dünyayı etkisi altına almaya başladığını göreceksiniz. Sonunda sevgi ve bilgelik güç unsurunu dengeleyecektir. (Sayfa: 64—72)

KARMANIN DEĞİŞİMİ

Başkalarını yargılamamaya çalışınız, çünkü onları suçlarken kendinizi de suçlamış olursunuz. Bağışlayınız çocuklarım bağışlayınız, başkalarını bağışlamakla kendinizi özgür kıldığınızı anlamıyor musunuz? Kardeşlerinizi sert biçimde yargıladığınız ve bağışlamayı reddettiğiniz sürece kendinize de aynı yargı hükmünü getirmiş oluyorsunuz, çünkü yaşam şu ruhsal yasayla yönetilir: “Ne ekerseniz onu biçersiniz.” Ancak kalbinizde bağışlama hissettiğiniz zaman kendinizi karmanızın esaretinden kurtarabilirsiniz. Ruhla, sevgiyle düşünmeyi ve davranmayı öğrendiğinizde karma değişime uğrar. Bağışlama kalbe girer girmez öz serbest kalır, esaret altında bulunan, çilenin çarmıhına gerilmiş olan ruh artık acı çekmez.

BASİTLİK

Üstat müritlerinde basitlik, alçakgönüllülük arar. Sade ruhu, sevecen ruhu, sadık ruhu arar. Sınamalara ve sınavlara tabi olursunuz, bu sınavları alçakgönüllülükle kabul ediniz. Alt zihin sizi kışkırtıp aşağı çeker, şüphelenmenize ve yorulmanıza sebep olur. Bu çekime kapılmayınız, çünkü sizi çeken alt zihindir. Yüksek zihin ki biz onun aracılığıyla çalışıyoruz, size sevinç ve güven verir, tüm varlığınızın mutlulukla dolmasını sağlar. Eğer alt zihniniz sözüm ona mantığınız bizi yalanlamaya çalışıyorsa biliniz ki o baştan çıkaran karanlık zihindir. Yıkıcı güç her zaman engellemek ister, yüksek zihinse her zaman iyiyi, güzeli görmeye teşvik eder. Ancak aşırı iyimserlikle aşırı kötümserlik arasında dengeli düşüncenin sağlam bir düzeyi vardır. İki güç arasında denge, ruhsal alemle dünya arasında denge. Her zaman Tanrı düşüncesini izleyiniz. (Sayfa: 83-86)




Hiç yorum yok: