11.01.2008


---KRYON---
YENİ BİR İLAHİ TAKDİR
Sekizinci kitap

AKAŞA YAYINLARI

YÜKSELİŞ VE İNSAN BİLİNCİNİN GÜCÜ (Philadelphia - Haziran 2002)

Siz hiçbir yerdeki hiçbir varlığın önceden tahmin etmediği bir zamanda yaşıyorsunuz, ama yine de buradasınız! On üç yıl önce potansiyeliniz olan değişimlerden söz etmiştik, şimdi onu tezahür ettirmiş bulunuyorsunuz. Yerküre bir ev temizliği yapıyor, bu dürüstlük ve bilgelikle ilgili, dünya için neyin uygun olup olmadığıyla ilgili. Bir ülke için değil, bireyler ve uygarlık için şimdi tüm insanlığın geleceğine karar veriyorsunuz. Yeni bir realiteye geçmedikçe asla verilemeyeceğini söylediğimiz zor karaları veriyorsunuz, çünkü bu geçişi başardınız.
Şimdi sağlam bir başka tren yolundasınız. Uygarlığı tanımlamak ve belirlemek zorundasınız. Birinin bir başkasına yardım etmesi ne kadar uygundur? Bunda ne kadar ileri gidebilirsiniz? Hükümetteki, iş ve din alemindeki liderlerinizden ne talep etmelisiniz? Son zamanlarda bu alanlarda hiç değişim gördünüz mü? Bunun size iki yıl evvel söylediğimiz şey olduğunu fark ettiniz mi? Size büyük kurumlarınızın dürüstlük nedeniyle kendilerini yeniden değerlendirmek ve yapılandırmak zorunda kalacaklarını, yeni bir dürüstlük enerjisi yüzünden parçalanacaklarını söylemiştik. Ruhani liderlerinizin Tanrının sevgisine sahip çıktıkları, ama onu yaşamadıkları günlerin geçmişte kaldığını söylemiştik. Şimdi bu enerjinin içindesiniz. Bunları söylediğimizi aranızdan kaçınız hatırlıyor?
Siz şimdi insan bilincinin gücü hakkında her şeyi biliyorsunuz. Bir grup olarak başka bir bölge için barışı imgelediğinizde bazılarınız “Bunun bir işe yarayıp yaramadığını bilmiyorum” diyerek oradan kalkıp gidiyor mu? Ne yaptığınızı söyleyeyim, siz karanlık yerlerde ışığın var olduğunu imgeliyorsunuz. Bunda ruhsal dürüstlük ve bütünlük var! Karanlık yerlerde ışık olduğunu imgeleyip gerisini Ruha bırakın. Karanlık yerlerde ışığın olduğunu imgelediğinizde, bu o yerlerde çözüm bulmaya çabalayan insanlara daha iyi bir görüş sağlar, sayenizde onlar daha iyi görebilirler. Siz ışık saçın ki onlar özgür seçimlerini yapabilsinler. İşte süreç budur. Sürecin nasıl işlediğini, insan bilincinin gücünün işe yaradığını anlayan insana ne mutlu! O her zaman işe yarar. Bu enerjinin ne kadar boyutlar arası olduğu konusunda bir fikriniz var mı? Onun nasıl işlediğini göremez, bu yüzden de çoğu kez ona inanmazsınız. Ama o bugün insanlık tarihindeki her şeyden daha önemlidir, yani daha boyutlar arasıdır.
Bu arada yükseliş dediğiniz bir süreçten geçiyorsunuz. Yükseliş nedir? Bu dünyaya doğarken sahip olduğunuz enerjiden çok farklı olan, bir başka yaşammış gibi hissedilen yeni bir ruhsal deneyimdir. Yükseliş demek, ölmeden bir sonraki yaşama geçmek demektir. Aslında hiçbir yere gitmezsiniz, bulunduğunuz yerde, yani bu dünyada kalırsınız. Ne var ki çevrenizdeki her şey değişir, tutkularınız değişir, siz değişirsiniz, DNA’nızın içinde işlediği boyutsal realite de değişir. O kadar çok değişir ki bazılarınız farklı görünürsünüz! Birçokları yaşamlarını artık değişimden önceki ve sonraki yıllar diye sınıflandıracaktır!
Sevgili insan bir gün gelecek biliminiz hücrelerinizdeki koroyu gerçekten ölçebilecek! Daha önce bundan söz etmiştik. Bir zaman gelecek, biliminiz gençleşen bedenlerinizin çok daha yüksek titreşimli bir ezgiyle “şarkı söyleyen” hücrelere sahip olduğunu keşfedecek.

SORULAR VE CEVAPLAR

Soru -
Sevgili Kryon, bir türlü kurtulamadığım bazı duygusal alışkanlıklarım var. Zamanımı yanlış olduğunu hissettiğim şeylere harcıyorum. Duygusal olarak beni rahat bırakmıyorlar, her zaman onları düşünüyorum. Ama yine de yükseliş statüsüne geçmeyi çok istiyorum. Bazıları bu alışkanlıklarımı bırakmadan titreşimimi yükseltemeyeceğimi söyledi. Bu konuda ne diyeceksin?

Cevap – Tanrı, Ruh ve aileniz bunların farkındadır. Bizim bunları bilmediğimizi mi sanıyorsunuz, nereye giderseniz gidin biz hep yanı başınızdayız! Dertlerinizi ve alışkanlıklarınızı biliyor, ama sizi yargılamıyoruz. Kendi enerjinizi yönlendiren sizsiniz. Bizim gördüğümüz şey, kendi seçiminizle yaptığınız bir enerji bölünmesidir, bu kesinlikle sizin seçiminizdir. Yükseliş çalışmasına ayırdığınız çaba ve zamana gelince, siz bu konuda çalışırken biz bu çaba ve zamanı artırırız, bardağı izin verdiğiniz ölçüde doldurmaya hazır bekleriz. Bu sürece devam edebilir ve yargılanmazsınız. Bu durumda, söyledikleri gibi iki efendiye birden hizmet ediyor olmazsınız, sadece kendi hızınızda ilerleyecek bir süreci başlatmış olursunuz. Sevgili varlıklar dengenizin çözümü yoğunlaşacaktır, dengesiz görünen şeyler kolayca başa çıkılabilir hale gelirse hiç şaşırmayın!


S – Kryon benim madde bağımlılığım var, bunun bedenime verdiği zararın farkındayım, ama bırakmakta zorlanıyorum. Bazıları hem spiritüel yolu seçip hem de bu zararlı maddeleri kullanamayacağımı söylediler. Bu konuda ne diyeceksin?

C – Çevrenizde sizi koşulsuz seven bir aile var, onlar sizi ne yaparsanız yapın destekliyorlar. Eğer bedeninizi zararlı maddelerle yıpratmayı seçiyorsanız onlar sizi yargılamazlar, çünkü hücrelerinizin patronu sizsiniz. Ama onlar bu durumu, dünyada yeteri kadar kalamayacağınızı hücrelerinize söylemeniz olarak görürler. Bu seçiminiz bile yargılanmaz, saygı görür. Ama şunu söylememize izin verin, bağımlı olduğunuzu söylediğiniz durumlar değişebilir. Daha yüksek frekansta titreşme sürecini başlattığınızda hücreleriniz bunu fark ederler. DNA’nızda bu yeni boyutlar arası armağanlara karşılık veren bir süreç vardır, o hücresel yapınızı değiştirir, böylece bırakabileceğinizi hiç düşünmediğiniz alışkanlıkları bırakabilirsiniz. Bu yeni güç, hücresel yapınıza hitap eden bilincinizdir. Yogiler bunu size dördüncü boyutta gösterdikleri halde bu gücü hala neden sorguluyorsunuz? Artık hücrelerle konuşmanın, onlarla toplantı yapmanın zamanıdır!


S – Ben ölümden dönme deneyimleri hakkında bilgi istiyorum. Bu durumda insan gerçekten ölür mü? Bir ışık işçisi olmak için ölümden dönme deneyimi geçirmem gerekli midir?

C – Ölümden dönme dediğiniz şey düşündüğünüzden çok farklıdır. Birincisi, rastlantısal bir ölümden dönme deneyimi yoktur. Bu deneyimi geçirenler, dünyaya gelmeden evvel deneyim için izin vermişlerdir. Bu onların özgür iradeleriyle meydana gelen, ruhsal yaşamlarını değiştirebilecek yada değiştirmeyebilecek bir deneyimdir. Ama insanlar böyle bir deneyime izin verdiklerini hatırlamazlar. İşte bir başka gerçek: Bu deneyimi geçiren hiç kimse gerçekten ölüme yaklaşmaz! Yaklaşıyor gibi görünse de durum öyle değildir, onlar gezegenden bile ayrılmazlar.
Bir ölümden dönme deneyimi insanın önyargısı ve enerjisi tarafından oluşturulur. İnsanların hepsi “geri döndüklerinde” aynı şeyi anlatmazlar. Kimi cehennemi gördüğünü, kimi ise cenneti ya da ailesini gördüğünü söyler. Her enerji tonu görülmek üzere oradadır, yani tepkiler çok farklıdır. Neden mi? Çünkü bu tümüyle onu deneyimleyen bireyin özünde ne bulduğuna bağlıdır. Korku, umut ya da muhteşem bir şey! Ölümden dönme deneyimi sizin “siz”le karşılaşmanızdır! Bu ölüm deneyiminin ilk bölümüdür ve gerçek ölümün ilk birkaç saniyesini temsil eder. Ölümden dönme deneyiminde öz enerjinizin dışına hiç çıkmazsınız, oysa gerçek ölüm çok farklıdır. Ölüm noktasında insanın yaşadığı ilk şey benliğin birleşmesi ve hatırlamasıdır. Kendinizle karşılaştığınızda bir birleşme meydana gelir, sonra da üç gün sürecek bir yolculuk başlar. Evet dünyadan ayrılmanız üç gün alır, bu günleri kozmik soruyla ilgili bilgi toplayarak geçirirsiniz.
İyi dinle sevgili varlık, çünkü bunu ilk defa anlatıyoruz. Her biriniz büyük nedeni, yani burada bulunma nedenini, insan kılığında dünya denen oyun alanında dolaşmanızın nedenini, tekrar tekrar buraya dönüşünüzün nedenini bilirsiniz. Bu sebep nedir? Evrende bunların olması için ne olup bitmektedir? Bu soruların cevabını burada yaşarken veremezsiniz. Ama yine de cevapları bilirsiniz, dünyaya gelmeden önce ve dünyadan ayrılırken sorduğunuz en önemli sorulardır bunlar. Yaşadıkları şeyleri yaşamalarının sevgi dolu bir nedeni olduğuna inananlara ne mutlu. Çünkü yaptığınız şey bir başka yerdeki, diyelim bir başka evren ya da realitedeki trilyonlarca yaşam formuna yardımcı olmaktadır. Bu fedakarlıkla ilgili bir şey değildir, bu çalışmayla ilgili bir şeydir.


S – Sevgili Kryon, perdenin öbür tarafına geçmiş sevdiklerimizle konuşmak mümkün müdür?

C – Evet bu her zaman yapılabilir. Ama perdenin öte tarafıyla konuşmak için bir çevirmene, yani bir psişiğe ihtiyacınız var! Onlar, çok kafa karıştırıcı bir yerde görüp hissettikleri şeyleri size anlayabileceğiniz şekilde anlatabilirler, ama bu çok zor bir iştir. Size bir örnek vereyim: Diyelim ki öte tarafa geçmiş büyükannenizle konuşmak istiyorsunuz, bunu yapabilecek bir psişiğe başvurdunuz. Psişik oraya geçtiğinde ne bulacak? Büyükanne denen ufak tefek bir varlık yerine birçok varlık bulacak, aynı anda birçok yaşamı deneyimleyen muhteşem, boyutlar arası bir varlık! Bu varlığın yaşamlarından sadece bir tanesi sizin büyükannenizin yaşamıdır. Peki psişik bu grubun hangi parçasıyla konuşacak? Eğer büyükanneniz bir süre önce komşunuzun oğlu olarak tekrar enkarne olmuşsa ne olacak? Bu durumda gidip komşunuzun oğluyla direkt konuşmak sizi bir sürü zahmetten kurtarmaz mı? (kahkahalar) Gülüyorsunuz, ama durum gerçekten böyledir. Psişik öbür tarafa geçtiğinde, geçmişte büyükanne denen bir insanın sadece bir parçasıyla, bir lifiyle temas kurar! Bu bölük pörçük bir mesajdır ve bazen hiçbir anlam ifade etmez, çoğu kez doğrulanmaz da. Onun gerçek büyükanneniz olup olmadığını nasıl bileceksiniz? Söyleyeyim, eğer psişik gerçekten temas kurmuşsa, gerçek mesajlar daima bir ortak’lık içerecektir. Sevgili varlık, kendi özündeki Tanrısallıkla bile temas kurmak senin için zorken, perdenin öbür tarafına geçip sana oradan mesajlar getiren bu çevirmenden çok şey bekliyorsun! Perdenin öte tarafıyla iletişim kurmanın mümkün olup olmadığına gelince, benim bu bağlantımın ne olduğunu sanıyorsun?


S – Geçmişte bize, dünyadaki bazı yerlerin diğer yerlere kıyasla aydınlanmaya daha yardımcı olduğunu söylemiştin. Bu yerler nerededir?

C – Evet gerçekten de böyle yerler vardır. Adil ya da değil, ama gezegenin manyetik ağı bazı ilginç fenomenlere konumlanmıştır. Manyetik ağ hücresel yapınıza hitap eder. Manyetik ağın ne olduğunu bilmek ister misiniz? O DNA’nızın görebildiğiniz iki ipliğine hitap eden bir dille ilgili değildir, göremediğiniz ipliklerle ilgilidir. Sizin yapınızla, yani güneş sisteminin üzerinizdeki manyetik damgasıyla (astrolojik burç) ve potansiyel karbon kopya olarak getirdiğiniz eğilimlerle ilgilidir. Şu an, aynı anda yaşadığınız tüm yaşamlarla ilgilidir, açıklanamayan tüm fobilerle ilgilidir ve hepsi de DNA’nızın on iki boyutlar arası tabakasında yer alır. Geçmiş yaşam diye bir şeyin olmadığını anlıyor musunuz? Hadi bunu anlayın bakalım! Manyetik ağ sistemi tarafından değiştirilen boyutlar arası DNA tabakalarınızda tüm geçmiş yaşamlarınız ve potansiyel gelecek yaşamlarınız sizi aynı anda, yani şu anda etkilemektedir. O aktiftir, titreşmektedir, sizin bir parçanızdır, içinizdeki ebedi kişisel özdür. Bu kozmik bir şakadır, öbür tarafa geçtiğinizde hatırladığınız ifşaatın bir parçasıdır. Dolayısıyla manyetik ağ sizi büyük ölçüde etkiler, özellikle daha fazlası var mı diyen yanınızı!
Öyleyse soru şöyle olmalıdır: Dünya üzerinde daha iyi yerler varsa onlar hangileridir? Önce bir genelleme yapayım. O ekvatorda değildir, çünkü orada bir sıfır noktası, yani nötr bir nokta vardır. Oradaki sorunlara, oradaki bilince bir bakın! Bu karşılıklı ilişkiyi hiç kurmuş muydunuz? Size en iyi yerleri söyleyeyim: Onlar manyetik ağın en az etkili olduğu kutuplara yakın yerlerde, aydınlanmayla dengesizlik arasındaki çok belirli bölgelerdedir. Ama siz bunu zaten biliyordunuz öyle değil mi? Aydınlanmayla dengesizlik arasında bulunmanın tam olarak sizi tanımladığını biliyordunuz! (kahkahalar)
On iki yıl önce soğuk olan yerlere gitmenizi söylemiştik. Yaşayabileceğiniz kutuplara yakın yerlere gidin. Dünyanın kutuplara yakın bölgelerinde, daha ağır ya da ekvator gibi nötr bölgelerde bulamayacağınız şeyleri keşfetme şansınız daha yüksektir. Peki en kötü yer hangisidir? Aslında hiçbir insanın yaşayamayacağı manyetik kutbun kendisidir. Manyetik kutup yer değiştirir, yani sabit değildir. Eğer orada yaşayabilseydiniz, ley çizgilerinin bir araya gelip birleştiği yerde yaşıyor olurdunuz, hastalığa yakalanabilecek kadar nötrleştiğinizi görürdünüz, çünkü orada bedensel hiçbir savunmanız olamaz, manyetik ağ hücrelerinize hitap edemezdi, tabii orada meditasyon yapmak da çok zor olurdu! (Sayfa: 48-68)

VE O BAŞLIYOR (Santa Fe, New Mexico – Temmuz 2002)

Şu anda bir sürü başlangıç ve bitiş meydana geliyor. Manyetik ağın kaydırılışı neredeyse bitmiştir. Ağ on yıl içinde, yüz yıl içinde kaydığından daha fazla kaymıştır. 1989’da bunun böyle olacağını söylemiştik. Bu işlem bilimin bile dikkatini çekmiştir, ama spiritüel olanların dikkatini daha çok çekmiştir. Bu tür bir değişim gördüğünüzde daha çok korkarsınız. Ve o şimdi başlıyor! Yıllar önce potansiyel olarak mümkün olan bölünmelerden, geçen yıl da tarafsız kalmaktan söz etmiş, bazılarının tarafsızlık konumunu bırakmak zorunda kalacaklarını söylemiştik. Artık yeni enerjide tarafsız kalamayacaksınız, şimdi bu gerçekleşmeye başlıyor. Sizi bekleyen savaş nedir, potansiyel nedir? Bu ışıkla karanlığın çok amansız bir savaşıdır. Bunu yanlış isimlendirmeyin, iyi ile kötü arasındaki bir savaş olarak görmeyin, çünkü öyle değildir. Bu ışığı dünya gezegenine ne kadar çekmek istediğinizle ilgili bir tahterevalli savaşıdır. Bu yüzden hangi tonu ileri çekmek istediğiniz hiç yargılanmaz, çünkü bunun için varsınız! Bu yüzden burada çok farklı bir dünya enerjisi içinde bulunuyorsunuz.
Hepiniz lineer biçimde düşünüyorsunuz. Binlerce yıl önce bilge peygamberler tarafından söylenen şeylerin doğru çıkması gerektiğini, geleceğin önceden belirlenmiş olduğunu düşünüyorsunuz. Bu düz bir çizgidir, geçmişi önceden belirlenmiş bir geleceğe götürmektedir. Tarih boyunca hiç kimse, hiçbir entelektüel, spiritüel insanın realiteyi değiştirmesini, benliğine aşılanmış paradigmanın dışına çıkmasını beklemiyordu. Şimdi söyleyeceğim şeyi hatırlayın ve doğru olup olmadığını anlamak için ayırt etme yeteneğinizi kullanın. Size bir realitede kehanetler sunan peygamberler, bir başka realiteye ait ipuçlarına sahip değillerdi. Eski kehanetlerin ve eski spiritüel tarihlerin eski enerjisi, hiçbir insanın bulunmadığı ıssız bir yerdeki kullanılmamış bir realite rayında yatmaktadır. Şimdiki insanlığın treni o raya asla girmeyecektir, ama yine de eski kehanetlerin gerçekleşmesi beklentisiyle oraya saplanıp kalmış olanlar var.
Şimdi modern fiziğiniz bile maddenin realiteler arasında “seçim yapabildiğini” kabul etmektedir. Dolayısıyla, bilincinizin ne yaratmış olabileceğini bir düşünün! Siz realite rayını değiştirip yeni bir realite paradigması yarattınız, bunu size defalarca söyledik. Gezegeninizin kehanet edilmiş şeyden geçmeyeceği, yapmanız gereken tek şeyin pencereden bakarak bunu bizzat doğrulamak olduğu öğretimizin özünü oluşturmuştur. Ama bilinci hala eski kehanetlerin eski rayında olanlar dünyada olup bitenlere bakmakta, ama meydana gelen şeyi görememekteler. Onlar sizin görebileceğiniz aynı olguları alıp korku kupalarını onlarla doldurmaktalar! İnsan realitesinin değiştirilebileceğine inanmıyorlar. Kadim üstatların insanlığın realiteyi her zaman değiştirebileceğini söylemiş olmalarına rağmen, onlar yine de eski korkuya saplanıp kalmışlardır. Sevgili insan seni buna nasıl inandırabilir, ortada bir kandırmacanın bulunmadığını nasıl kanıtlayabiliriz? Bizim hilekar olduğumuz varsayılıyor! Oysa bunu bizim kanıtlamamız gerekmez, çünkü kanıtlayacak olanlar sizlersiniz. 2003 yılının başlangıcında bir değişim meydana gelecek, o zaman manyetik ağın değiştirilmesi ve kaydırılması sona erecek, biz buna topun el değiştirmesi diyoruz. Dünya üzerindeki her şeye eskisinden daha fazla katılacaksınız.

Potansiyeller:

Dünyanın şu andaki enerji fotoğrafına bakarak, önümüzdeki birkaç yıl içinde şunların olabileceğini söyleyebiliriz.
1- Önümüzdeki 10 yıl içinde suda ve havada boyutlar arası yaşamın keşfedilmesi mümkündür. Yaşamın düşündüğünüz şey olmadığı kabul ve tasdik edilecektir. İnsan olarak yaşamın ne olduğunu yeniden tanımlamaya zorlanabilirsiniz. Geçmişte boyutlar arası yaşamdan söz etmiştik, şimdi onu keşfetme fırsatınız var. Sıradan suda yaşam vardır, bu niyet ederek yaratacağınız ya da manyetik olarak değiştireceğiniz türde bir su değildir, ben gezegendeki normal sudan, yerden fışkıran sudan söz ediyorum! Boyutlar arası yaşam her yerdedir, bu suyu değiştiren niyeti içercesine alan ve DNA’nızla birlikte çalışan bir güçtür. Gezegen üzerinde sizinle ve yaydığınız enerji alanıyla işbirliği yapan bir başka güç bulunuyor, bu boyutlar arası yaşamdır. Onu nasıl keşfedeceksiniz? Size bir ipucu vereyim. Bu manyetik bir deney içinde keşfedilecek, kesişen mıknatıs alanları içeren deneylerle açığa çıkacaktır. Bu o kadar basit bir iş değildir, ama gerekli potansiyel vardır. Bilim adamları yaşam gücünün farkına varacaklar, çünkü o uyarıldığında hareket edecektir. Zeki biçimde davranacak, ışığa yanıt verecektir. Bu bir ifşaat olacak!
2- Sizin bir bilinç alanınız var, bu alan insanın içinde çok güçlüdür, manyetik ağın tamamlanışıyla daha da güçlenecektir. Hiç kimse o bilinç alanı üzerinde ne olabileceğinden söz etmiyor, o enerjinizin alanıdır. Onun içinde ne var, işe buradan başlayalım. Bedeninizin bilinç alanlarınız üzerinde sunulan dört boyutlu veçhelerinin tümü bir kitap gibi okunur. Bir şifacının bedeninize bakıp sağlık durumunuzu nasıl okuyabildiğini hiç merak ettiniz mi? Şifacı bilinç alanınıza bakar ve bu fiziksel kitabı okur! Kehanetimiz şudur. Sizi okuyacak bir teknoloji ortaya çıkacak, bu boyutlar arası işlemi kullanan bir teknoloji olacak. Bedeninizin sağlık taramasını yapacak bu teknolojide “dinlemek” anahtar sözcük olacak.
3- Potansiyel olarak güneş sisteminizin iki gezegeninde yaşam bulunduğunu keşfedeceksiniz. Bu keşif, bilim adamlarınızın ve insanlarınızın yaşam hakkındaki düşüncelerini değiştirmeye başlayacak. O zaman yaşamın tüm evrende doğal olarak meydana gelen bir olay olduğunu kabul ve tasdik edeceksiniz. Tüm evren boyunca elementlerin zaman içinde bir araya gelişinde benzerlik olduğu göz önüne alındığında, yaşamın evrenin bir ucundan diğerine dek mevcut olması gerekir. Onu arka bahçenizde bulmayı asla beklemiyordunuz, ama o oradadır!
4- Ahlakla ilgili bir savaş olacak, bu büyük değil ama derin bir savaş olacak. Yaşamlar yitirilecek, yaşamla ilgili bir başka tartışma açılacak. Gördüğünüz gibi, bu düşündüğünüz bir şey değil. Yaşamı yaratmaya hakkınız var mı yok mu? Eğer varsa bunun sonuçları nedir? Çünkü teknolojiniz, evrenin doğal yoldan yaptığını sizin de sentezle yapabileceğiniz bir noktaya doğru hızla ilerlemektedir. Bu denenmemesi gereken kutsal bir şey mi, yoksa doğal olarak meydana gelen kozmik prensiplerin bir kopyası mı olacak?
5- En güzel kehanetlerden biri de suyla ilgili olanıdır. Su, sadece niyetin şifa verici kılacağı şekilde geliştirilebilecektir. Bu, şifa programlaması için insan bilincinin “damgasını” kabul eden normal suyun ötesindeki olgun ve hazır suyla meydana gelecektir. Bu konuda söyleyebileceklerim şimdilik bu kadar!
6- Düşündüğünüzden çok daha uzun bir süredir bazı kültürlerin var olduğunun ipuçlarını veren ve keşfedilmeyi bekleyen bazı insan yapımı şeyler vardır. Bunlar bedensel kalıntılar değil, insan yapımı nesnelerdir! Bu nesneler sizin gibi insanlardan değil, ama yine de insanlardan kalmadır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, yüz bin yıl önce dünyada insansı faaliyet ve kültürler vardı. Hatırlarsanız sizin türünüzdeki insanların yüz bin yıl önce ortaya çıktığını söylemiştik. Ondan önce de insanlar var mıydı? Evet, ama sizin gibi değil!
İşte son bir talimat: Bugün her ne yapıyorsanız, onu geçici olarak düşünün. Çünkü manyetik ağın asıl yerleşimi 2003 Martına dek stabil olmayacak, esas değişim 2002 Aralık’ında tamamlanacak olsa da arta kalan değişim üç ay daha sürecek. Spiritüel şeylerde olduğu gibi Tanrı bu işte de yavaştır! İşte bu yüzden yaşamlarınızın bu anında çok şey meydana gelmiyor gibi görünmektedir! (Sayfa: 70-88)

YENİ BİR İLAHİ TAKDİR (Gemi gezisi - Karayip – Eylül 2002)

Bu zamanda dünya üzerindeki perde kalkmaktadır! Bu kadim insanlarınız tarafından (Yuhanna’nın Vahyi) kehanet edilmiş bir şeydir. Bu olay sadece Tanrıyla yürüyüşünüzü artırmak için tasarlanmış bir şey değildir, aynı zamanda birlikte yürümenizle ve yeryüzünün enerjisini anlamanızla da ilgilidir.
Daha evvel “manyetik ağ üçlüsünden” ve üzerinde çalışacağımız manyetiklerden söz etmiştik. Bazıları Kryon grubunu “ruhani makine ustaları” olarak tanımış olsa da, bizim işimiz her zaman ışığı değiştirmek olmuştur. Işığın değişimi, dünya insanlarının kendi güçleriyle gerçekleştirdikleri bir ifşaattır. Siz şimdi bu ifşaatın, yani bir ışık ilahi takdirinin içinde bulunuyorsunuz. Bu dünyanın geçmişte görmüş olduğu herhangi bir enerjiye geri dönüş değildir. Bu, ışığı daha evvel hiç hissedilmemiş ya da görülmemiş şeyleri gözler önüne serecek şekilde konumlandıran yeni bir enerjidir.
Bu ışıkla birlikte insanda yeni yaşam renkleri belirmeye başladı, bunun böyle olması kaçınılmazdı öyle değil mi? Bu denli büyük gezegensel bir değişimde insan bilincinin ta özü değişmek zorundaydı. İnsandan söz ederken İndigo sözcüğünün kullanıldığını duyduğunuzda, bunun ne anlama geldiğini artık anlamalısınız. Bir gün gelecek İndigo tanımını sadece çocuklarla ilişkilendirmeyi bırakacak, manyetik ağın değişimiyle gelen yeni yaşam rengiyle ilişkilendireceksiniz. Bu bir güçlendirmedir, insanın uzamsal düşünce süreçlerinde bir evrimdir. Bunların hepsi manyetik ağın yeni konumuyla mümkün olabilmiştir. Siz onu kendi realitenizde çocuklarınızın değişiminde görmektesiniz. Yeni enerjide birçok insan dünyadan ayrılmaktadır, bir sürü “birler” ve “dokuzlar” meydana gelmektedir. Bu birçok başlangıcı ve bitişi ifade eder, bunlar beklenmedik, değişim enerjisi yaratan başlangıç ve bitişlerdir. Birlikte olduğumuz şu anda bile birçokları kendi seçimleriyle dünyadan ayrılmaktadır!

Tezahür eden enerjinin yaratılış biçimi

Sevgili insan sana ruhsal ve fiziksel bir kuralı açıklayacağım. Bu enerjinin yaratılmasıyla ilgili bir kuraldır. Işık işçisi, içinde korku yükselmeye başladığı, taşıdığın bilgi ve bilgelik sayesinde onu başarıyla aştığın her seferinde bir savaşı kazanmış olursun. Dahası, bu korkuyu aşma sürecinde üçüncü bir enerji yaratırsın. Yani görünüşte hiç yoktan bizim üçüncü enerji dediğimiz şeyi yaratırsın. O üçüncü enerjidir, çünkü diğer ikisine karşılık verir. Diğerleri şunlardır: 1- Bilincin enerjisi (insan enerjisi) 2- Önündeki mücadele (durumun enerjisi). Sen 2’yi aşmak ya da dönüştürmek için 1’i kullanabildiğinde, beklentine aykırı olarak bir 3 meydana gelir ki, o “tezahür etmiş yeni bir enerji”dir. O boyutlar arası olarak bu piramidin tepesinde yer alır. Bunu “mücadele üçlüsü” olarak adlandırabilirsiniz. Yeni yaratılmış enerji tepede yer almasına rağmen ona “demirleyici” enerji denir.
Üçüncü enerji gezegenin manyetik ağıyla birleşir. Bu insanın fiziksel yerküreyi etkileyen bir enerji yaratmasıdır. Devam etmeden şunu belirtelim. Sizi korkunç bir deneyimden geçiren biz değiliz, bu düşünceyi terk edin. Biz o durumun korkusunu anlayışla aşmanıza yardımcı oluyoruz. Korkunun aşılmasıyla bir çözüm, yani gezegen için bir yardım ortaya çıkar. Bu gerçekten herkesin kazançlı çıktığı bir durumdur. Başka bir deyişle, kaplanın gözlerine bilgelik ve sevgiyle bakmanız, kaplanın size teslim olmasını sağlar. “Araştır ve yok et” diyen eski savaş kavramıyla, “araştır ve uyum sağla” diyen yeni kavram arasındaki farkı anlıyor musunuz? Düşmanın yok edilmesi gerektiğini kim söylemiş? Onun yerine düşman anlayış kazanırsa ne olur? Çok garip mi diyorsunuz? İnsan doğasına aykırı mı diyorsunuz? Bu yeni tür savaşta her iki taraf da değişiyorsa ne olacak? İstenmeyen şeyi yok etmek ve eskisi gibi davranmak yerine, her iki taraf da bir şeyler kazanıp değişirse ne olacak? Bu kavrama alışsanız iyi olur, çünkü yeni İndigo bilinci buna dayanır!
Önünüzdeki mücadeleyi korkusuzluk ve nihai çözümle karşıladığınız her seferinde gezegenin öz enerjisine katkıda bulunuyor olursunuz. Peki enerji gezegenin yaşam özünde nereye katkıda bulunmaktadır? Bu size mantıklı gelmese de, o yukarda ve aşağıda bulunan manyetik ağ üçlüsüne gider. Bu şu anlama gelir ki, genelde mücadeleler ve zorluklar, gezegenin umarsızca ihtiyaç duyduğu bir enerjiyi üretmek için size özellikle sunulur. Ve bunu Ruh’u sevenlerden daha iyi kim yapabilir? Bu enerjiyi kim bu işi yapmak için kontrat imzalamış olanlardan daha iyi üretebilir? Ama bunun şu anda kafa karıştırıcı olduğunu biliyoruz.
Işık işçileri için bundan daha kafa karıştırıcı bir zaman asla olmamıştır. Yirmi ila otuz yıl boyunca stabil bir evde yaşadığınızı hayal edin. Rahatsızsınız ve her şeyi anlamaktasınız. Şimdi size bu evin değişmesi gerektiğini söylüyoruz, o yıkılmak zorundadır, temel kazınıp temizlenmelidir, onun yerine yeni bir ev inşa edilmelidir. Onun mecazi bir ismi vardır, o isim Yeni Kudüs’tür. Yeni bir devrin, dünya üzerinde çözüm ve barışın başlangıcıdır o.

Rezonans - Yeni bilgi

Şimdi rezonanstan söz edelim. Gezegenin ve onun üzerindeki tüm yaşamın temel bir rezonansı vardır. Bu bilimsel görünebilir, ama aynı zamanda ruhsaldır. Binlerce yıldır tüm insanlığı ve üzerinde yaşadığı toprağı çok düşük bir rezonans frekansı kuşatmıştır. Rezonans, onun çevresindeki diğer enerjilere karşı tepkisinin bir sonucudur. Bu çok düşük rezonans, her zaman saniyede yedi ila dokuz titreşim olmuştur, zamanın başlangıcından beri böyledir.
Söz konusu rezonans insan beyninin ve yerkürenin jeolojisinin tonalitesine karşılık verir, gezegenin çiçek ve hayvanlarındaki enerjinin simetrisini sağlar. O yayılan bir şeydir ve tüm yaşam için gerekli bir çapadır, henüz keşfetmediğiniz nitelikler için önemli bir temeldir. Birçok kez söylediğimiz gibi, hücrelerin ve diğer sistemlerin “koro”su içinde son derece yüksek frekanslar vardır, ama esas çapa hepsinin anahtarıdır. Başa çıkılacak birçok frekans olmasına rağmen, biz şimdi başka bir şeyden söz ediyoruz. Çevrelerindeki şeyden ötürü daha hızlı titreşen ve daha çok frekans değiştiren rezonanslardan ve enerjilerden söz ediyoruz.
Böylece yeni manyetik ağ uyumlanmasının yaptığı şeyin, kısmen dünyanın rezonansını tekrar oluşturmak olduğunu söylüyoruz. Yeni temeller on bir sayısına ve ötesine dayalı olacaktır. Bunun nerede sona ereceğini söyleyemeyiz, çünkü o insanlar tarafından gezegenin birçok sorunu çözülürken değişmektedir. Bu armoniklerin, hatta biyolojinin de değişeceği anlamına gelir. İnsanın hücresel yapısı doğuştan sahip olmadığı frekanslarla, onu sarsan enerjilerle rezonansa girmeye başladığında tepki gösterir. Bu da endişe ve rahatsızlık yaratabilir, her gece saat üçte uyanmanıza sebep olabilir. Yatakta uzanırken “Acaba her şey yolunda mı, kendimi bir şekilde farklı hissediyorum” diye düşünürsünüz, çünkü gerçekten de öyledir!

DNA

İçinizde geçmişiniz, şimdiniz ve potansiyelleriniz hakkında bilgi deposu olan yaratıcı bir motor vardır. Hepsi DNA’da bulunur. Geçmişte size DNA’nın on iki tabakası olduğunu söylemiştik. Siz sadece bir tabakanın, dördüncü boyut tabakasının farkındasınız. Bu tabakaya kök tabaka diyeceğiz, çünkü tüm DNA bilgisi oradan başlar. DNA tabakları bir önem sırası içermez, dolayısıyla kök tabaka bir numara değildir. Kök tabakanın diğer tabakalarla karşılıklı etkileşimini size anlatmak bizim için zordur. Hiçbir “iplik” yoktur, onun yerine tabakalar vardır. Görünmeyen boyutlar arası tabakaları, görebildiğiniz tabakanın üzerinde uzanıyor olarak düşünün. Eğer onları saymak kendinizi daha iyi hissetmenize sebep olacaksa sayabilirsiniz. Ama hatırlatırız, dört boyutluluğu aştıktan sonra zaman artık lineer değildir. Dolayısıyla, beşinci boyut diye bir şey yoktur, ama var olduğunu söylemek kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlar.
DNA’nın diğer tabakalarıyla kök tabakası arasında otuz belirli etkileşim vardır. Bir gün size bunların ne olduğunu ve diğer çiftler (çift sarmallar) üzerinde ne bulunduğunu söyleyeceğiz, hatta onları isimlendireceğiz. Ama şimdilik bir ipucu vereyim: Siz nereden geldiğinizi hiç merak ettiniz mi? Eğer ebediyseniz yuvanız nerededir, buraya gelmeden evvel neredeydiniz? Dünya yakın zamana dek bu kadar insanı içermiyordu, öyleyse buraya nereden geldiniz? Size “Dünyaya gitmek ister misin” diye sorulduğunda nerde bulunduğunuzu ve ne yaptığınızı hiç merak ettiniz mi? Ruhun boyutlar arası varoluşunun yelpazesinde bu çağrıyı aldığınızda nerede çalışıyordunuz? Bir başka gezegende, bir başka boyutta, bir başka zaman çerçevesinde miydiniz? İsminiz neydi, amacınız neydi? Ebediyen esrime dolu bir sonsuzluk çemberinde meleksi bir formda süzülürken, birdenbire bir süreliğine dünyaya geldiğinizi mi düşünüyorsunuz? Evrenin planı bundan çok daha karmaşık olabilir mi? Tanrı ailesi içinde çalışan bir varlık olarak aldığınız çağrı doğrultusunda buraya sık sık gelip gitmiş olmanız mümkün mü?
DNA’nın görünmeyen tabakalarının içinde bu öyküyü anlatan bir karbon kopya vardır! O ayrıca şu andaki kimliğinizi ve bu kısa ziyaretinizde başarmayı umduğunuz şeyi de barındırır. Dünyaya kaç kere gelip gittiğinizi, kim olduğunuzu, burada ne yaptığınızı, olayların şimdi sizi nasıl etkilediğini, yani tüm tarihçenizi içeren DNA tabakaları da vardır. Bir süre önce size dördüncü boyuttaki genetik yapınız ve eğiliminiz ne olursa olsun hepsini değiştirebileceğinizi söylemiştik. Bu çok derin bir bilgidir, kendi genetiğinizi değiştirebileceğiniz anlamına gelir! Size dünyadaki en güçlü şeyin insan bilinci olduğunu söylemiştik, şimdi ne demek istediğimizi artık biliyorsunuz. Düşünceleriniz biyolojinizi değiştirebilir mi? Evet, evet, evet. Bu her zaman böyle olmuştur. Bir koza gibi DNA’nın boyutlar arası tabakaları kök tabakayı sarıp sarmalar ve insan değişiminin katalizörleri olan niyet, şefkat ve sevgi rezonansını beklerler.
Kök tabaka aslında bir motordur. Kök tabakayı, doğumdan itibaren içerdiği bir dizi talimata biyolojik olarak uyan, başka talimatlar yeni bir yön verene dek bunu yapmayı sürdüren dinamik biyolojik bir motor olarak düşünün. Onu, nereye gittiğini hiç bilmeden dalgalar arasında körlemesine ilerleyen bir gemi olarak düşünün, ama o bedeni yaşam boyunca nasıl süreceğini bilir. Nasıl hızlanıp yavaşlayacağını, varlığını nasıl sürdüreceğini, kendini nasıl onaracağını bilir. Ama kök tabakanın kaptanı aslında çevresindeki boyutlar arası tabakadır. Diğer tabakalar kök tabakayı değiştirir, yön değiştirmesini söyler ve onu güvenli limanlara yönlendirirler. Ama diğer tabakalar dördüncü boyut algısı için her zaman aktif biçimde erişilebilir olmamışlardır, ta ki ışık yakılana dek! İşte bu yüzden boyutlar arası DNA tabakaları şimdi uyanmaktadır, DNA’nızı aktive etmek bu anlama gelir. Bu, manyetik ağın yeniden konumlandırılmasının ve yapılan diğer ayarlamaların, direkt olarak insan DNA’sının boyutlar arası bölümlerine hitap ettiğini söyleyen bir bildirimdir. (Sayfa: 90-110)

BİRLİKTE YARATMA AÇIKLAMASI (Toronto-Kanada – Eylül 2002)

Sevgili insan, burada tekil olduğuna inanarak koltuğunda oturuyorsun, ama aslında öyle değilsin! Kabullenemediğin boyutlar arası fiziksel bir olgu var, bilinen bir olgu. Aranızdan kaçınız Kryon’un bir grup olduğunun farkındasınız? Ama o mesajlarını aktarırken siz bir insan sesi duyuyorsunuz. Peki grupta kaç kişi var diye sorabilirsiniz. Biz çoğuluz, ama siz kendinizi tekil sanıyorsunuz, yani tek bir insan olarak! Aynaya baktığınızda tek bir kişi görüyorsunuz, bu nasıl bir kozmik şaka! Çevrenizdeki varlıkları bir görebilseydiniz! Üstelik bu yeni bir bilgi değil, her zaman çevrenizde olan ve isminizi taşıyan kişisel grubunuzdan size defalarca söz ettik. Ama ben şimdi bir grup olduklarını anlamaya başlayan bir salon dolusu insanın karşısında oturuyorum. Onlar, insanlar tekil görünseler de tekilliği aşan gerçek bir faaliyetin olduğunu anlamaya başlıyorlar. Bu siz ile “siz”dir. Çok kişili bir kaynaktan yardım almadan dördüncü boyut içinde tek başınıza dolaşıp birlikte yaratamazsınız. Eğer Tanrı bu şekilde çalışmıyorsa nasıl iş görebilir, bunu hiç düşündünüz mü? Sizin ruhsal parçanız her zaman yüksek benlik olarak bilinir, yüksek benlik ve insan benlik birlikte tekil değildir öyle değil mi? Yüksek benlik bir grubun adıdır.
Şimdi bu gruptan söz edelim: Grup tüm perde boyunca varolan enerjiyle birbirine bağlıdır. O çoğuldur, sizinle birlikte birçok siz vardır, yanı başınızdaki kişi sizin sahip olduğunuz aynı niteliklere sahiptir. Bir odada bulunan ve yalnız olduklarına inanan iki kişi sürüp giden enerji alışverişinden habersizdir. Eğer aranızda bir çatışma, mücadele ya da sevgi varsa bu alışverişin farkındasınızdır!
Birlikte yaratmak nedir? Ruhun içinizde bulunan özünü kullanarak insan realitesini değiştirmek, insanın başka türlü asla giremediği alanlara girmesini sağlayan durumlar ve eşzamanlılıklar yaratmaktır. Bazıları Tanrıya şöyle dua ederler: “Sevgili Ruh, mali durumum ruhsal ihtişamıma uymuyor!” Bunu işitmediğimizi mi sanıyorsunuz? Mücadeleniz aylar boyunca sürebilir ve siz aynı şeyleri istemeye devam edersiniz.
Yerkürenin manyetik ağının değişimi yakında sona erecek. Birçoğunuz hareket halindeki bir hedefi kovaladığınızı hissediyor, bunu yapmayı neredeyse olanaksız buluyorsunuz. Yaşamınızda bolluğu birlikte yaratmaya çalışıyor, ama durumun günbegün çabalarınızı köstekleyecek şekilde değiştiğini görüyorsunuz. Manyetik ağ ruhsal olarak stabilize olmak üzeredir, size geri kalan stabilizasyon değişiminin 2003 Martına kadar süreceğini söylemiştik. Yokuş yukarı zor bir tırmanış yapmak istemiyorsanız, bir süre yeni bir şeye başlamamanızın akıllıca olacağını da söylemiştik. Sonra kendiniz için yaratmış olduğunuz vaat edilen enerjinin sizinle birleşeceğini ve bir anlam ifade etmeye başlayacağını söylemiştik. Eğer bunu nasıl yapacağınızı bilirseniz birlikte yaratım daha etkili olmaya başlayacaktır.
Yıllar önce size kozmik kafes kavramını sunmuştuk. Bir an bu kafese bakmanızı istiyorum, birbirine bağlı tellerden oluşan o engin alana bir bakın. Kafesin çok derin bir şekli vardır. Bu kafes vasıtasıyla enerji enerjiye, herkes herkese, her şey her şeye, her gezegen her gezegene, her güneş her güneşe bağlıdır. Bu amaçlı olarak hareket eden, ama daima değişen dev bir bilmecedir. Eğer kafesi dev bir müzik aleti olarak görürseniz, tellerin birçok şekilde çalınabileceğini de göreceksiniz! Onlar çalındığında uyumlu bir ruhsal müzik oluştururlar, bu armoni başka tellerle rezonansa girerek daha yüksek tonlar yaratır. Bu yeni tellere iş, bolluk, çözüm ve dingin amaç denir. Eğer bu mecazı anlarsanız şöyle sorabilirsiniz: “Ben hangi teli çalmalıyım, benimki hangisi?”
Yapacağınız tek şey, üzerinde isminizin bulunduğu teli aramaktır. Bu size mantıklı gelmiyor mu? Eğer evrende özgün bir varlıksanız kesinlikle böyle bir tel vardır öyle değil mi? Belki de yoktur. Size gözden kaçırmış olabileceğiniz bir bilgi vereyim. Kişisel telinizi aramayın, eğer onu arayıp bulur ve çalarsanız ne olur? Enerjinin bir telin diğerleriyle rezonansa girmesiyle yaratıldığını bildiğinizde, tek telli bir aletin ne yararı olur? Bir yararı olmaz, onun yerine tüm tellere bakıp şöyle demelisiniz. “Onlar bir melodi çalıyorlar, bu hangi melodidir? Çalınan melodiyle rezonans yaratmak için hangi notayı çalmalıyım? Eğer onu bulabilirsem hepsi uyum içinde titreşecek, rezonansa girecek ve birlikte yaratım enerjisi oluşturulacaktır. Eğer onlarla birlikte titreşebilirsem, kendi özgün birlikte yaratımı gerçekleştirebilirim.”
Bu ruhsal rezonans kavramıdır, birlikte yaratım ruhsal rezonanstır. Ruhsal rezonansın tanımı şudur: Bu, onunla armonize olunduğunda güçlenip ilk enerjiyle eşzamanlılıkla titreşen, ama kendi özgünlüğüne de sahip olan bir başka enerji yaratan enerjidir. Melodi özgün olduğunda, rezonansa girip girmemek için hangi notayı çalacağınızı ya da söyleyeceğinizi ayırt etme yeteneğiniz de özgün olmalıdır. Dikkat edin, sizden enerjiye uymanızı değil, onunla uyum sağlamanızı istiyoruz, arada büyük fark var. Siz lavtanın başına oturup herhangi bir notayı çalamazsınız, armonize olacak ve rezonansa girecek teli arayıp bulmalısınız. Endişelenmeyin, birçoğunuzun müzikle ilgilenmediğini biliyoruz, ama hepiniz “kafes korosunda” şarkı söyleyecek ruhsal aletlere sahipsiniz. Bu sezgisel ve güzel bir alettir.
Sayfa: 112-132)

NELER OLUYOR ? (Bedford-New Hampshire – Kasım 2002)

Bana “Şu anda neler oluyor? Manyetik ağın ayarlanmasının sona erdiğini söylüyorsun, bu bizim için ne anlama geliyor” diye soruyorlar. Manyetik ağın gerçekte neyle ilgili olduğunu az önce söyledik. O insan biyolojisini ve bilincini muktedir kılmayla ilgili. Biyolojiden söz ettiğimizde ruhsal biyolojinizi de kastediyoruz, çünkü ikisi karışıp bir olur.
Olan şudur: Pusulalarınızın işaret ettiği gibi manyetik ağ kaymıştır, bir süre daha kaymaya devam edecektir. Ama ruhsal uyumlanma, yani onun perdeyi kaldıran bölümü bu yılın (2002) sonunda sona erecektir. Aranızdan bazıları yıllardır bu hareket halindeki hedefi, yani değişen manyetik ağı kovalıyorlardı. Şimdi başa çıkılacak bir başka nitelikle karşı karşıyasınız. Çünkü manyetik ağ en sonunda yerine oturduğunda ve hareket durduğunda bir stabilite meydana gelecek, ama bu bir değişimi de içerecektir. Artık onu kovalamak zorunda değilsiniz, çünkü o ayaklarınızın dibindedir. Siz belirli hareketlere alışmıştınız, bu on yılınızı almıştı. Aranızda bu duruşu hissedecek ve ağ stabil hale geldiği için mutlu olacak insanlar vardır. Ama aranızda ağın hareketine alışmış olanlar ve şimdi tek bir duruş içermesine alışması gerekenler de vardır. Ağ durmuş olmasına rağmen bazılarınız hareketi yine de hissedeceksiniz.
Bazıları Ruha şöyle sorabilirler “Nereye gidiyoruz, neler olacak?” Ve biz sevinç içinde şöyle diyoruz: Bunu kimse bilemez! Ama hangi yönde ilerlediğinizi söyleyebilir, değişimin hızını bildirebiliriz. Değişim çok derindir, beklenmektedir! Kanıt mı istiyorsunuz? Gidip bugün olanlarla ilgili herhangi bir kehanet bulun! Tüm kadim bilgeler, zamanlarının en usta kahinleri dünyanızın şimdiki yükselişini önceden tahmin edememişlerdir. Şu anda olan işte budur. Bunu yapan sizin enerjinizdir. Aranızdan kaçınız önünüzde yeni bir kontratın bulunduğunu anlıyor? Bu, daha uzun bir süre dünyada kalmanızı bildiren bir kontrattır, o ömrünüzün uzamasını içeren tümüyle yeni bir paradigmayı başlatmaktadır. Eğer bunu siz görmüyorsanız çocuklarınız görecekler.

Bilim

Fizikçiler kıstırılmış enerji hakkında teoriler geliştirdiler ve ona kinetik (devinim bilim) dediler. Metalde neden geri iten bir gücün kıstırılmış olduğunu açıklamaya çalışan bir sürü laf kalabalığı vardır, ama hiçbiri doğru değildir! Manyetizmde gerçekten keşfedilecek bir şey sürüp gitmektedir, o boyutlar arası bir tabakaya sahiptir, dördüncü boyutta, yani sizin realitenizde tanımlanamaz. Mıknatısın geri itmesinin gerçek nedeni, dört boyutlu fiziğinizin bir parçası değildir. Siz onu isimlendirdiniz ama anlamıyorsunuz.
Hangi bilim adamına sorarsanız sorun, bedelini ödemeden bedava enerji elde edemeyeceğinizi söyleyecektir. Bunu engelleyen şeyin ne olduğunu size söyleyeyim. Dördüncü boyut fiziği! Çok sevdiğiniz, sahip olmaktan gurur duyduğunuz fizik tutarlıdır, çünkü dört boyutlu dünyanızda onu her zaman kanıtlayan bir varsayım bulursunuz. Bunu yaptığınızda kendinizi iyi hisseder, sonra o varsayımı ya da kuralı tüm evrene projekte eder, tüm evren için geçerli sayarsınız. Bu yüzden Newton, Öklid ve Einstein fiziği sizin için mutlaktır. Onları kendi realitenizde deneyip tüm realiteler için geçerli kabul ettiniz, ama durum böyle değildir! Şunu sormama izin ver bilim adamı, sen bu fiziği onun var olabileceği tüm formlarda denedin mi, yoksa bazı varsayımlarda mı bulundun?
Bakın, fizik değişkendir, bu bazıları için iyi bir haber değildir. Fiziğin en büyük değişkeni nedir biliyor musunuz? Kütle, manyetikler ve yer çekimi arasındaki niteliklerin oranı büyüklüğe göre değişir. Biz bu değişkeni tanımlayacak ve onu “kuantum zar” olarak adlandıracağız. O bir nitelikler zarıdır, fiziğin değiştiği belli bir kuantum düzeyinde içinden geçtiğiniz bir şeydir. Daha kesin ve açık konuşayım. O aslında bir boyutsallık zarıdır. Şimdi siz buna dördüncü boyuttan beşinci boyuta geçiş diyebilirsiniz, ama bu yanlış bir tanımlama olur. Çünkü siz dördüncü boyutun dışına çıktığınızda zamanınız da değiştiği için artık lineerlik yoktur. Lineerlik olmadan boyutları sayamazsınız, öyleyse beş diye bir şey olamaz! Bu yüzden, sadece kendi boyutunuzun dışına çıktığınızı söyleyebilirsiniz.
Dinleyin, size fizikçilerinizin kısa bir süre sonra doğrulayacakları bir bilgi vereceğim. Önce şunu soracağım, fiziğinize göre iki şey aynı anda aynı yerde bulunabilir mi? Buna kesinlikle hayır bu olanaksız diyebilirsiniz. O zaman soruyu şöyle değiştireyim. Ya o iki şey gerçekte iki kere aynı şeyse? Biz böyle bir şeyi hiç duymadık diyebilirsiniz. İşte madde kuantum zarından geçtiğinde olan budur! Kısaca, aynı parçacık aynı anda iki boyutsal nitelikte de var olur.
Dinle medyum bu önemli, bunu doğru anlayıp doğru aktarman önemli, çünkü bu konu ilk kez açıklanmakta. Madde o zardan geçtiğinde, ölçülemeyecek kadar kısa bir an için pozitif ve negatifi, yani iki kutupluluğu da içerir. Bu esnada parçalar aynı anda aynı yerdeymiş gibi görünür. Bu, anti madde değiş tokuşu diyebileceğiniz bir durumdur. Zardan geçiş esnasında kozmik kafes dediğimiz şeyin dengesi ölçülemeyecek kadar kısa bir an için bozulur ve o anda hiç yoktan bir enerji yaratılır. Ama o hiç yoktan değil, her şeyden yaratılmıştır! Kozmik kafes evrenin tüm enerjisini kullanılmayı bekleyen dengeli ve sıfırlanmış bir halde temsil eder. Peki onu kullanmanın sırrı nedir?
Bedava enerjinin sırrı küçük, çok küçük olmakta yatar. Bu sır çok küçük manyetiklerin (manyetik alanların) o zardan geçmesidir, bu da boyutlar arası bir gücün işbaşında olması demektir. Bu bir ileri sıçrayıştır. Burada, parçacıkların bir yerden öbür yere gidebildikleri, ama geçilmesi gereken yolu hiç geçmemiş göründükleri, aşılamaz olanın aşıldığı bir durum vardır. Peki, ya bu parçacıklar aslında hiç yolculuk yapmamışlarsa? Aynı anda aynı yerde bulunma durumundan ötürü buna zorlanarak bir başka boyuta sıçramışlarsa? Ya aslında onlar hiçbir yere gitmemişlerse, ama sizin boyutunuzda gözlemleyene öyle görünüyorlarsa?
Bedava enerjinin sırrı bir sürü küçük, çok küçük makinenin birlikte çalışmasıdır. Eğer makineleri yeterince küçük yapabilir ve onları hep birlikte itecek şekilde hızlandırabilirseniz, az önce söylediğim şeyden yararlanabilirsiniz. Bedava enerji bilgisinde size vereceğimiz son ve yeni ipucu şudur: Bunu yapmak çok küçük manyetikleri gerektireceğinden, başarmak için hareket ettireceğiniz bazı çok küçük kutupluluklara ihtiyaç duyabilirsiniz. Nasıl? Belli gazları manyetize edebileceğinizi hatırlayın.
Metatron ve Kryon size madde/anti madde hakkında şu bilgiyi de vermek istiyorlar. Bazı fizikçiler, evrenin yanı başında kendi anti tezinin bulunması gerektiğine inanırlar. Bu, fiziğin matematiğinin gerektirdiği denge adına, anti madde ve pozitif maddenin birlikte var olması gerektiğini söylemektir. Ancak ne ilginçtir ki, görmeye alışık olduğunuz türdeki pozitif madde tüm çevrenizde bulunduğu halde, onun tamamlayıcısı olan anti madde görünmemektedir. Dolayısıyla fizikçi “Anti madde nerede? Pozitif madde kadar çok anti madde var mı?” diye sorabilir. Yanıt evettir.
Anti madde nerededir? O kuantum zarı üzerindedir, ayrıca biraz farklı bir zaman çerçevesindedir. Fiziğin zaman çerçevesi realitesini değiştirme yeteneğini anlamaya başladığınızda, tüm anti madde kendini size gösterecektir. Bunun nedeni şudur. O denge için orada bulunmak zorundadır. Burada çok büyük bir kozmik şaka vardır! Anti maddenin biraz farklı bir zaman çerçevesinde bulunması fenomeni, yanlışlıkla büyük patlama (big bang) diye tanımladığınız şeyden sorumludur!
Dinle bilim adamı, önyargılarını bir an için askıya al. Madde aynı anda her yerde ortaya çıkmıştır. Bir büyük patlama olmadı, o zar değişti ve evren yaratıldı. Ama o bugün gördüğünüz evren değildi, bir başlangıç evreniydi. Zar değişiminin kalıntısını baktığınız her yerde görebilirsiniz, ama bir patlamanın merkezi kaynağını asla bulamayacaksınız, çünkü tüm realite aynı anda realite olmuştur. Bunun doğru olduğunu keşfettiğinizde, uzun mesafeler arasında, tüm zaman ve mekan kurallarını askıya alan boyutlar arası niteliklerle bir anda iletişim kurabilmenin sırrını da keşfedeceksiniz. (Sayfa: 134-152)

AÇIK KONUŞMAK (Dallas-Texas – Ocak 2003)

1989’da realitenizi değiştirmiş olduğunuzu söyledik. İyi haber, beklediğiniz kıyamet gününün gerçekleşmeyeceğiydi. Buna meydan okuyan haber, bu yeni durumu bir savaşla gerçekleştireceğinizdi. O zamandan bu yana iki savaş meydana gelmiş olsa da, onlar fiziksel bir savaş değildi, dünyadaki eski ve yeni enerjiler arasında bir savaştı. Savaşın farklı biçimde tezahür edebileceğini, ama “sizin” savaşacağınızı söyledik. Şimdi sizinle “sizin” için aşikar olması gereken, ama her zaman öyle olmayan şeyler hakkında açık konuşacağım.

İnsanın sosyal etkisi

Toplumu inceleyenler bile henüz bunu dikkate almıyorlar. Şunlar üzerinde biraz düşünün. Şu anda dünya üzerinde şimdiye dek olandan daha fazla sayıda insan var, son elli yılda dünya nüfusu üçe katlanmıştır, böylece daha fazla insan daha fazla insana tepki göstermektedir. Burası şimdi daha kalabalık bir yer öyle değil mi? Bunun için toplumunuzda ayarlamalar yapılması gerektiğini biliyorsunuz. Aslında bazılarınız bu elli yılı bunu fark ederek, hatta bundan yakınarak geçirdiniz! Giderek daha çok insanın birbiriyle ilişki ve etkileşime girmesiyle sosyal yapının eninde sonunda daha sosyalist bir varoluşa doğru ilerleyeceğini düşünmez miydiniz? İşlerin yürümesi için ortak çıkara hizmet eden daha işbirlikçi bir sistem yaratmak size mantıklı gelmiyor mu? Ama olan bu değil!
Aslında bu unsurlara ağırlık veren sosyalist sistemler yıkıldılar. İnsanların büyük çoğunluğu için en büyük yararı sunar gibi görünen devletler yıkıldılar, çünkü o sistemlerin bilinci insanlık tarafından desteklenmemişti. Öyleyse ne yaratılmıştı? Çevrenize bir bakın, dünyada bireylerin yaptıkları katkılarla varlığını sürdüren sistemlerde yaşıyorsunuz. Bu sistemler, katılımcıları grup bilincinin dışında kendi adlarına düşünmeye teşvik eder. Şu anda dünyada kişisel değeri, özgür iradeyi ve kendi geleceğini belirlemeyi destekleyen sistemler varlığını sürdürmektedir. Bunu fark etmiş miydiniz?
Şu anda dünyada, kabul etmek istemeyen ülkelerde bile bir bireysellik bilinci yayılmaktadır. İnsanlar uyanıp karanlıktan çıkıyor ve “Ben özelim, ben benzersizim. İstediğim gibi düşüneceğim” diyorlar. Bu düşünce hükümetleri devirmiştir ve daha da çoğunu devirecektir, bunu açıkça söylüyoruz. Bu tüm dünyayı kapsayan evrensel bir durumdur ve giderek artan bir nüfus için beklenene aykırı görünen birçok fenomenden biridir.

Komplo

Yine açık konuşacak ve sizi 15-20 yıl geriye götüreceğim. Tüm uygar dünyada çok uzun bir süredir işlerin işleyiş biçimi hakkında birçok sır olagelmiştir. Dünyanın sıradan yurttaşlarının elde edebilecekleri enformasyon, köşelerde ve çatlaklarda gizlenmiştir. Düşmanlar yolunuzun üzerindeki kayaların ardında olabilir ve siz onları asla göremezsiniz. Karanlık yerlerde kümelenebilir, yaşamınıza karşı komplolar kurabilirler. Ekonominizi, seçimlerinizi, hatta her şeye ödediğiniz parayı belirlemeyi içeren komplolar da kurabilirler. Dünyanın belirli bir şekilde işlemesini sağlayacak komplolar bile kurabilirler. Onlar güçlü ve çok etkilidirler, insana özgü biçimde kontrol edici ve açgözlü bir bilinci temsil etmektedirler!
Onların esas niteliği daima karanlıkta bulunmalarıdır. Bir isimleri bile vardır, onlara İlluminati denir, gizli bir grupturlar, onlar şifre yapıcılarıdır. Seçimleri belirleyenler ve sosyal yaşantınızın iplerini ellerinde tutanlardır, para piyasalarınızı ele geçirip yönetirler. Onların nerede olduğunu bilmek istiyor musunuz? Yunanistan denen ülkedeydiler, bu grup orada kuruldu ve yine orada dağıldı. Dünyanın titreşimsel bilincinin yükselişi, dürüstlük ve bütünlük denen bir konserveyi açmaya başladığında şok oldular! Sonra siz herkesin herkesle maliyetsiz konuşmasını sağlayan bir teknoloji geliştirdiniz (İnternet). Onlar artık karanlıkta saklanamazlardı, dört yıl önce çökmeye başladılar. Dünyada artık bu tür komplolar olamaz, çünkü yeryüzünün her yanında sizin gibi kendini ışığı yaymaya adamış deniz fenerleri vardır. Her yerde ışıklar yakılmıştır! Artık kaçacak ve içine saklanacak çok az karanlık yer var!
Bu size bir alegori, bir peri masalı gibi mi geliyor? Öyleyse gidip gazeteleri okuyun, en büyük şirketlerin bile bazı dürüst bireyler açık konuştukları için nasıl çöktüklerini görün. Eğer size bunların olacağını on yıl evvel söyleseydik bize gülerdiniz! Eğer size asla değişmeyecek şeylerden bir diğeri nedir diye sorsaydım din kurumları derdiniz. Öyleyse gidip gazeteleri okuyun, çok büyük bir din kendini yeniden değerlendiriyor öyle değil mi? Dürüstlük etkeni kendini göstermeye başlıyor. Bu tür olaylara karışanlar bizden olamaz, çünkü bizim dinimiz sevgi dinidir diyorlar. Kilise dediğiniz örgüt de yeniden yapılanıyor ve budanıyor. Bu sadece batı dünyasıyla da sınırlı değil, olacakları dünya çapında izleyin. Bunu size üç yıl evvel söylemiştik. Yaratmış olduğunuz şeyin enerjisi onları da yakalamıştır! Sonuç olarak, dünyaya spiritüel ve ruhani düzeyde önderlik edenlerin saflarında daha fazla dürüstlük ortaya çıkacaktır. İşte bu yüzden bir savaşın içindesiniz, eğer fark ettiyseniz bu şimdi farklı bir enerjidir.

Başkan Bush ve seçimler

Size başkanınız olan adamdan bile söz ettik (Ocak 2003). Onu bir “yer tutucu” olarak adlandırdık. Bu bir eleştiri ya da küçültücü bir terim değil, sadece bir enerji tanımlaması. O, başka bir şey meydana gelirken enerjiyi tutan biridir. Peki o ne tür bir yer tutmaktadır, diye sorabilirsiniz. İşte size beklemediğiniz bir bilgi! Bu dünyada değişmesi gereken şeyler var, dünya bilincinin daha dengeli hale gelmesi için yerinden oynatılması gereken kişiler var! Ve başkanınız bunu kolaylaştıran adamdır. Siz bundan hoşlanmayabilirsiniz, ama planladığınız şey budur! “Yer tutucu” başkanınız bir değişim katalizörüdür.
Onun başkan seçilmesinin bir tesadüf olduğunu mu sanıyorsunuz? Nasıl seçildiğine bir bakın! Birincisi, bu normal bir seçim miydi? Hayır, neredeyse zorlanan, dengesiz görünen, standart seçimlerinize benzemeyen bir seçimdi. Bu seçimin karanlıkta bulunanlar tarafından yaratılmış bir şey olmadığını söyleyebiliriz. Şu anda görmekte olduğunuz durumu kolaylaştırmak için yeni enerji içinde yarattığınız bir şeydi! Siyasi ve insani isteklerinizi bir an için askıya alın ve duruma yukardan bakın, geleceğe ve tüm bunların yaratabileceği şeylere bakın. Bu değişimler dünyayı budayacak, eskiyi yerinden oynatacaktır. Eski enerji düşünürleri değişmek zorunda kalacaklar, eğer değişmezlerse kendilerini yeni bir enerjinin içinde eski bir bilinçte bulacaklar. Öyle ki bu başkana sahip olmanız uygundur, çünkü başka türlü asla vuku bulmayacak birçok şey ortaya çıkacaktır. Belki de bu başkana tepki olarak ne yaptığınız anahtardır! Belki bu daha çok kişinin “tarafsızlık konumunu bırakmak zorunda kalmasına” neden olacaktır. Bunun üzerinde biraz düşünün. İşte açık konuştuk!

Tanrı-Ruh-Kaynak

Şimdi Tanrıdan ya da birçoğunuzun deyimiyle Ruhtan veya Kaynaktan söz edeceğiz. Kryon Büyük Merkezi Güneşten gelmektedir. Büyük Merkezi Güneşin nerede olduğunu sanıyorsunuz? “Onun nerede olduğunu biliyoruz, yukarda, sola doğru üç yıldız uzaklıkta” diyenler var. Hayır, orada değil! Büyük Merkezi Güneş bir yer değildir. Ruhun ve ailenin nerede bulunduğunu anlatmaya çalışırken size verebileceğimiz en iyi bilgidir bu. Size Merkezi Büyük Güneşin nerede olduğunu söyleyeceğim. O düşünceleriniz arasındaki boşluktadır! Büyük Merkezi Güneş var olan her atomda, çekirdekle elektron sisinin arasındaki mesafededir! O büyüktür, merkezidir, çünkü her yerdedir. O güneştir, çünkü ışık mecazıdır. O, siz burada değilken kaynaklandığınız yerdir. O kesinlikle bir yer değildir, her zaman her yerde bulunan boyutsal bir niteliktir.
Ruh nerededir? Her yerdedir, işte bu yüzden size Ruhla bağlantı kurmak için bir yere gitmenizin gerekli olmadığını söylüyoruz. Bunun çok az yolu ve yöntemi vardır ve hiçbir kitabı yoktur. Dünya üzerindeki en derin enerji, sizin taşıdığınız insan bilinci denen enerjidir. Yine açık konuşuyoruz. Eğer izin verirseniz bu bilinç sizi muktedir kılacaktır, eğer izin verirseniz boşlukları dolduracaktır. Eksik parçalar belirmeye başlayacak ve sizi tamamlayacaktır. Biyolojiniz ve bilinciniz değişecek, titreşiminiz yükselmeye başlayacaktır.


Tekrardoğuş

Bazıları “Sevgili Kryon tekrardoğuş gerçek midir?” diye soruyor. Ben aslında bu sözcüğü kullanmak istemiyorum, ona “kutsal yaratım” demeyi tercih ediyorum. Bu, yaşlı bir ruhun dünya üzerinde yeni bir deneyim geçirmek amacıyla yeni bir bedenle birleşmesi, Tanrının insan denen tüm diğer parçalarıyla eşit olarak sevgiyle doğmasıdır. Bu tanım size de daha uygun gelmiyor mu? Evet, bu sistem bir gerçektir.
Bazıları tekrardoğuşun hiçbir kanıtının olmadığını söyler. Hiç kimse perdenin öbür tarafından geri gelip “Evet tekrardoğuş var” dememiştir. Haklısınız! Ama size bir şeyi hatırlatayım, hiç kimse perdenin öbür tarafından geri gelip “Tekrardoğuş yoktur” da dememiştir. Başka bir deyişle, her iki iddianın da kanıtı yoktur. Bu perdenin işleyiş biçiminin bir parçasıdır, ölmüş olanlarla bir iletişim kurulabilse de, onlar geri gelip toplantı yapmazlar. Bu da amaçlıdır sevgili varlıklar.
İnsanların çoğu doğumdan önceki hayata inanmaz. Bunun sebebi nedir? Çünkü dünyanın büyük dinleri bunun böyle olmadığını söylerler. Büyük binalarda büyük bir zenginlik içinde yaşayan ve gösterişli giysiler giyen güçlü ruhani liderler size bu bilgiyi vermektedirler. Peki bu ruhani liderlerin kanıtı nerededir? Sizden yüksek benliğinize tek bir soru sormanızı, sonra geri çekilip yanıtı dikkatle dinlemenizi istiyoruz. Yüksek benliğinize “Ben ezeli ve ebedi miyim?” diye sorun, yanıtı hemen aldınız, evet, evet, evet! Ebedi ve ezeli olmak demek, başlangıcı ve sonu olmayan demektir. Bu bir dairedir, bir daire içinde siz gelir gider, gelir gider ve gelir gidersiniz. Bu daima böyle olmuştur, ama değişebilir bir durumdur. Buraya gelirken kabul ettiğiniz kontratın hemen şimdi değiştirilebileceğini biliyor muydunuz? Karmik deneyimle ilgili o kontratın taşa kazındığını, asla değiştirilemeyeceğini size kim söyledi? Size gerçeği söyleyeyim, o kontrat başlatıcı bir enerjiydi, tüm yol boyunca sizi kendini değiştirmeye davet etti. Ama bu konuda bir şey yapmazsanız onu yaşar gidersiniz.

Hiç yoktan yaratmak

Biliminiz son birkaç yıl içinde insan bilincinin maddeyi değiştirdiğini kanıtlamıştır. Eğer buna inanıyorsanız, sizce insan bilincinin maddeyi yaratması da mümkün müdür? Yanıt evettir. İnsan bilinci maddeyi her zaman yaratabilirdi! Evet bilinç hiç yoktan bir şey yaratabilir. Mümkün değil diyorsanız avatarların bunu yaptığını söylerim. Eski zaman üstatları bunu yaptılar, siz de yapabilirsiniz. Öyleyse dört boyutlu varoluşunuzdan tamamen ayrı bir şeyi neden yaratmıyorsunuz? Bu gerçekten simyadır, daha önce bunun sadece enerjiyi değiştirmekle ilgili olduğunu söylemiştik. O şöyle yapılır.
Her gün düşünce engramları yaratın. (Kryon engramları, belleğimizde enerji olarak kalan düşünceler olarak tanımlıyor) Engramlar boş ve yüzeysel imgelemelerden daha farklı bir şeydir, kutsal enerjinin düşünce gruplarıdır. Onları nasıl yaratırsınız? Belleği kullanın, görmüş ya da deneyimlemiş olduğunuz şeyi yoğunlaştırın. Hepiniz kahkahayı deneyimlemişsinizdir, öyleyse bu sevinci hatırladığınız gerçek modele dayanarak zihninize kakın! Hepiniz genç oldunuz, öyleyse hatırladığınız bu canlılığı ve gençliği zihninize kakın! Bu engramlar eninde sonunda içinizde bir realite yaratacak ve bu realite yavaş yavaş sizi dördüncü boyutun dışına, daha yüksek bir boyuta çekecektir. Bunun ne anlama geldiğini anlamayabilirsiniz, çünkü dördüncü boyutun içinde siz bir kutunun içindesiniz. Bu boyut deneyiminizi kullanarak kutunun duvarlarına tırmanın ve size verilmiş olan, ama ille de anlamayabileceğiniz şeyi kullanmaya hazırlanın. “Bu mantıklı değil, bir süreci kullanabilmek için onu inceleyip anlamamız gerekir” diyebilirsiniz. Gerçekten öyle mi? Sezgiyi anlıyor musunuz, onu nasıl kullanacağınızı tanımlayabilir misiniz? Ama onu kullanıyorsunuz öyle değil mi? Yer çekimini anlıyor musunuz? Hayır, ama her gün onunla çalışıyorsunuz. Birlikte çalıştığınız ama açıklayamadığınız kavramlara alışın.

Eğilim

Bedeniniz neye eğilimlidir? Kardeşiniz ya da kuzeniniz yakalandığı için hangi hastalığa yakalanacaksınız? Açık konuşuyoruz! Onu neden yok etmiyorsunuz? Bu bilgi kendini muktedir kılmayla ilgilidir, kendine ve Tanrısal benliğine Tanrı hakkında sorular sormakla ilgilidir. Yaşamınızın her gününde niyet dediğiniz şeyi, yani insan bilincinin gücünü kullanın. Hücresel yapınıza hitap edin. Belki de bir süre için Ruha hitap etmeyi bırakıp onun yerine içinizdeki yüksek benliğe hitap etmenin zamanı gelmiştir. İçinizde, patronun kendilerine hitap etmesini bekleyen trilyonlarca hücre bulunduğunu biliyor musunuz? Siz hiç bedeninizle bir toplantı yaptınız mı? Bu toplantıyı yapın ve olacakları görün!
Eğer yüz yıl ileriye gidebilseydiniz bir şeyin değişmiş olduğunu görebilirdiniz. Bu size her zaman sözünü ettiğimiz bir potansiyeldir. Bundan yüz yıl sonra geriye dönüp baktığınızda, tarihçiler çözülemez olanın çözüldüğünden söz edecekler. Dünyaya yeni bir bilincin egemen olduğundan, insanların onu değiştirdiği zamandan söz edecekler. Herkesin uygarlığın anlamı konusunda fikir birliğine vardığından ve savaşın artık sorunları çözmede bir seçenek olmaktan çıktığından söz edecekler. Başkan Bush’tan ve olup bitenlerden söz edecekler. Onun bir sonraki adım için katalizör rolü oynadığından söz edecekler. Geriye bakarak bu zamanı kesinlikle değerlendirebilecekler, işte siz şimdi bu zamanı yaşıyorsunuz. Evet yine savaşlar olacak, yine dinler birbirleriyle çatışacaklar. Ama ister inanın ister inanmayın, dünya üzerindeki potansiyel daha yüksek bir titreşime doğrudur, bizim gördüğümüz potansiyel budur. (Sayfa: 154-174)

YENİ OLANLAR VE OLMAYANLAR (İllinois, Wyoming, Utah – Mayıs 2003)

Bazıları dünya üzerinde şu anda neyin yeni olduğunu sormuşlardı. Şimdi neyin yeni olup neyin olmadığını dokuz maddede tanımlayacağız. Belki son yıllarda verdiğimiz birçok mesaj arasında gözden kaçmış bazı şeyleri doğrulamanın zamanıdır. Bunu şu anda çevrenizde bulunan enerji hakkında daha çok şey bilmeniz için yapacağız. Tam on yıl evvel söylediğimiz şekilde yerleşmeye başlayan bir enerjidir bu.

Tanrı

En büyük kavramla, yani Tanrı kavramıyla başlayalım. Bazılarınız çağların kutsal kitaplarını, insanoğlunun bildiği en eski kitapları, spiritüel tarihle ilgili o kitapları incelediniz. Tanrının o zamanlar nasıl temsil edildiğini, ne yapmış olduğunu gördünüz. Bazıları bu kitaplar yüzünden Tanrıyı etiketlemiş ve bölmelere ayırmıştır. Bazıları “yasa Tanrısı” denen eski bir Tanrıdan söz etmişlerdir. Sert davranan, kötülük ve günah işlediğinde insanları cezalandıran bir Tanrıdan! Bazıları ise bir “sevgi Tanrısından” söz etmişlerdir. İnsanlara sevgi ve şefkat gösteren sevecen bir Tanrıdan! Oysa şimdi bazılarınız bir başka Tanrıyı keşfediyorsunuz, sizinle birlikte yürüyen, sizin yüzünüzü taşıyan bir Tanrıyı!
Bu durum Tanrının binlerce yıl içinde değişmiş olduğunu gösterir. Oysa gerçek şudur: Siz Tanrıyı nasıl tanımlarsanız tanımlayın, O sizin için ne anlam ifade ederse etsin Tanrı asla değişmez! Tanrı ailedir ve bu aile stabildir. Tanrının enerjisinde asla değişiklik olmamıştır. Değişik Tanrı anlayışlarınıza bakarak Tanrının ikide bir değiştiğini söyleyemezsiniz. Sizin görmekte olduğunuz, insanın çarpıcı değişiminden başka bir şey değildir. İnsanlığın bilincindeki değişimler, realite olarak algılananda çok derin değişimler yaratır. Kısaca, Tanrıyı algılama bilinci değiştiğinde Tanrısallığın kendisi de değişmiş gibi göründü.
Artık perde kalkmaktadır. Bazılarınız keşfetmek üzeresiniz, bazılarınız boyutlar arası şeyleri bile görüyorsunuz. Gezgenin manyetik ağı değişmiştir, kristalimsi ağ yeniden yazılmaktadır, gezegenin balina ve yunuslarının bellekleriyle bağlantı kurulmak üzeredir. Bu şaşırtıcı bir zamandır, üstatların mümkün olabileceğini söyledikleri şeyle insanlığı uyum içine sokan bir zaman.

Enerji

Enerjiden ne haber, o değişti mi? Evet, dünyanın enerjisi çarpıcı biçimde değişmiş, dolayısıyla yeni enerji size yeni fırsatlar sunmuştur. Görünüşte çözümsüz sorunların çözümlerinin potansiyeli, buraya geldiğiniz günden beri ulaşmak için dua ettiğiniz bir potansiyeldir. Gerçekten de kendi ömrünüzün kapsamı içinde dünya üzerindeki barış potansiyeline bakıyorsunuz. Bu arada çatışmalar ve uzunca bir süre daha başkalarına öfkelenenler olacaktır, bu insan doğasının bir parçasıdır. Biz genel görünüşten söz ediyoruz, ulusların fikir birliğine varmalarından, dünyada giderek gelişen uyumdan söz ediyoruz. Bir gün bu fikir birliği, ticareti ve kültürel uzlaşmayı savaşmaktan ve dini bağnazlıktan daha kabul edilebilir görecektir. Bu insan bilincindeki, hatta doğasındaki çok derin bir değişimdir. İşte bu yüzden İndigolar buradalar, bunu hiç düşünmüş müydünüz? Enerji değişmiştir ve gerçekten yeni bir enerjidir.

Gezegen için bir zaman çizgisi

Gezegenin zaman çizgisinden, çağlar boyunca sunulan ve hepsi de birbirini doğrular
görünen kehanetlerden ne haber? Size anlamayacağınız bir bilgi vereceğim, onu net biçimde anlamanız için bilgi kısmen basitleştirilmiştir ve mecazidir.
Bir yerlerde kendi başına bir dünya vardır, siz orada değildiniz, bu dünya bir başka realitede bulunmaktadır. Eğer isterseniz ona alternatif bir realite diyebilirsiniz, bu doğru bir tanım olur. Aslında birçok dünya vardır, ama hepsi bir başka zaman çerçevesinde, biliminizin deyimiyle bir başka boyuttadır. Bu diğer dünya, içinde büyüdüğünüz bir dünyadır, ama siz o realiteden çıktınız ve ayaklarınızın altındaki maddeyi değiştirdiniz. Zaman çerçevesini, biyolojiyi ve jeolojiyi değiştirdiniz. Dünya şimdi başka bir tren yolundadır, kahinlerin önceden göremedikleri bir yolda!
Böylesine garip bir bildirimin kanıtı nerededir? Kanıt tüm çevrenizdedir. Kıyametin meydana gelmemesini nasıl açıklıyorsunuz? Bu çağlar boyunca kahinler tarafından kehanet edilmiş bir olaydı. Sovyetler Birliğinin yıkılışı neden hiçbir kehanette yer almıyor? 11 Eylül olayı neden bu kehanetlerde zikredilmiyor? Son zamanlarda hava durumundaki jeolojik değişimin son on yılda hızlandığını gösteren herhangi bir değişiklik gördünüz mü? Yerkürenin manyetik ağının tam da on iki yıldır size söylediğimiz gibi kaymış olmasını nasıl açıklıyorsunuz? Son zamanlarda, önceden hiç görülmemiş garip siyasi seçimler oldu mu? Normalin dışında görünen alışılmadık liderler eski ittifakları bozdular mı? Son üç dört yıl içinde zamanın hızlandığını kişisel olarak fark ettiniz mi?
Siz farklı bir realitede, önceden kehanet edilmemiş yepyeni bir realitede bulunuyorsunuz. Perdenin öbür tarafındaki varlıkların hiçbiri yarın ne yapacağınızı ya da bu gezegene ne olacağını bilmemektedir. Geleceğiniz ellerinizdedir, yol göstermesi için kadim kehanetlere başvurulan günler geride kalmıştır.
“Peki, 2012’de zamanın sonunun geleceğini bildiren Maya takvimi konusunda ne diyeceksin?” diye sorabilirsiniz. Ruhun verdiği tüm mesajlarda olduğu gibi mecazi biçimde düşünün. Birincisi, bu tarih (2012) bir eşiktir ve gezegenin 25 yılda bir yapılan ölçümlerinden birine denk gelir. Son önemli ölçüm 1987’de 11:11 izni verildiğinde yapılmıştı. Maya mesajı dünyanın sonuyla ilgili bir kehanet değil, eski paradigmanın sonuyla ilgili bir tanımlamadır. O bir enerji eşiğidir, korkulacak bir şey değildir, sadece bir tarihtir.
Size 2012 yılıyla ilgili bir başka potansiyeli sunacağız. Sizin 2012 yılına dek, o tarihten sonraki 25 yılın (2037’ye dek geçecek yılların) enerjisinin standardını oluşturmanız gerekiyor. Zamanın sonu mu? Hayır, potansiyel şu ki 2012 eski bir zaman paradigmasının sonudur, o tarihte büyük değişiklik yaratacak yeni bir insan bilinci ortaya çıkacaktır. Peki, dünyanın İndigo ve Kristal dediğiniz çocuklarının bu yeni zamanda gelmeye başlamaları bir anlam ifade ediyor mu? Neden şimdi? Belki de bir şeylerin meydana geldiğini doğrulayan ruhsal ve fiziksel olayların karşılıklı ilişkisini görmeye başlıyorsunuzdur. Hepsi incelemeniz için çevrenizde bulunmaktadır. Bu yeni midir? Evet.

Kadim kitaplar

Kadim kitaplardan ne haber? Onların hepsinin fırlatılıp atılması, bir daha hiç kullanılmaması mı gerekiyor? Hayır, elbette değil. Eğer insan bedeninin şifalandırılması ve keşfedilecek enerjiler hakkında gerçek bilgi veriyorlarsa onlar devrimci kitaplardır. Hala birçoğu saklıdır ve keşfedilmemiştir. Keşfedildiklerinde biyolojinizi yerkürenin işleyişine, hatta güneş sisteminin işleyişine bağlayacaklar. DNA’nızla gezegenin jeolojisi arasındaki oranları, henüz keşfedilmemiş olan, eski kitaplarda saklı olan şeyleri açıklayacaklar. Onları enerji kitapları olarak adlandıralım.
Her biriniz dünya üzerinde amaçlı olarak bulunan bir peygambersiniz, her biriniz Tanrının bir parçasısınız. Bazılarınız bilincinizde geleceğin kitaplarını taşıyorsunuz, sizler bugünün tarihçilerisiniz. Eğer şimdiyi anlıyorsanız, önünüzde bir gizem, bir bilmece de var demektir, çünkü şimdi hem geçmiş hem de gelecek tüm zamanı içerir. Dolayısıyla siz bu yeni kitapları yazarken kadim insanların öğrenmiş olduklarından da yararlanırsınız. Boyutlar arası olmanın zorluğu işte böyledir.

Dünyanın üstatları

Şöyle sorabilirsiniz “Kryon, dünyanın kadim üstatları için ne diyeceksin? Onlar eski enerjiyi temsil etmiyorlar mıydı?” Hayır, gerçek üstatlar temsil etmiyorlardı. Bu dünyada yaşamış gerçek üstatların hepsi bir ailedir. Siz onları İbrahim’in kadim soyundan Muhammed’e, Uzak Doğulu üstatlardan bugün yaşayan avatarlara kadar isimlendirebilirsiniz. Onların temel mesajına bir bakın, ne demişler? “Kaynağa geri dönün.” İnsanların bu üstatların ne demek istedikleriyle ilgili yorumlara güvenmeyin, ayırt etme gücünüzü o kişilere teslim etmeyin. Sizler bu konuda o “eğitimli” yorumcuların en iyileri kadar yetkili ve yeterlisiniz. Kaynağa geri dönün ve o eski üstatların ne demiş olduklarını keşfedin.
Dünyanın üstatları potansiyelleri biliyorlardı, size ne yapabileceğinizi söylemişlerdi, hepsi bunu yaptı, kadim ve çağdaş üstatların hepsi bunlardan söz etti, hatta bazıları sizi Tanrının oğulları ve kızları olmaya davet etti. Bu üstatlar o zaman yeniydiler, şimdi de yeniler, her zaman yeni olacaklar. Onlar Tanrının derin parçalarıdır, değişmezler, çünkü Tanrının ebediyen aynı olan sevgisini temsil ederler. Hiçbiri tapınılmayı arzu etmemiştir, bu onların istedikleri değil, insanların yaptıkları bir şeydi. Onlar hala buradalar!

Rehberler

Rehberler hakkında çok fazla bilgi verilmiştir. Bazıları size rehberlerin artık gittiğini, bazıları ise bunun tam tersini, yani her zamankinden daha çok sayıda olduklarını söylediler. Biz iki ya da üç rehberiniz olduğunu ya da bir enerji değişimi sırasında geçici olarak hiçbir rehberinizin bulunmadığını söylediğimizde, kendi algılarınızın doğrulayacağı en iyi tanımlamayı veriyorduk. Aslında siz “rehber çorbası”nın, her zaman orada bulunan ama siz değiştikçe değişen bir şeyin enerjisini hissediyordunuz. Şimdi size rehberlerin sonsuz sayıda olduklarını söyleyebiliriz. Ayrıca onların tıpkı eliniz ya da yüksek benliğiniz kadar bir parçanız olduklarını da söyleyebiliriz. Onlar daima oradadırlar!
Geçmişte verdiğimiz bir örnekte, önünüzde duran bir çorbayı sayamayacağınızı söylemiştik. “Kaşığımda kaç çorba var?” diye soramazsınız. Çorbanızın gerçek kimliği bir tanımlama değil, bir tattır. Rehberler de böyledir, onlar bir grup olarak kümelenir görünen sonsuz sayıdaki değişebilir enerjilerdir ve ebediyen sizin bir parçanızdırlar. Sayılamaz, ancak hissedilebilirler. Onlar varlık değil enerjidir. Gerçek rehberler tıpkı sizin gibidir, perdenin her iki yanında da bulunurlar. Siz bir grupsunuz, onlar da öyledir. Onlar ruhsal yapınızın bir parçasıdırlar, ama siz titreşiminizi her gün değiştiriyorsanız onların enerjisi de her gün değişebilir.
Dünyaya geldiğinizde gerçek varlığınızın sadece bir parçası dördüncü boyuta girer. Geri kalan bölüm boyutlar arası bir haldedir. Bu enerjinin bir parçası sizin deyiminizle rehberler ve yüksek benliktir. Dolayısıyla “Onlar kimdir?” sorusunun yanıtı “aile” olmalıdır. Gerçek şu ki geçmiş yaşamlarınızda sevdiğiniz ve kaybettiğiniz tüm varlıklar bu rehber grubunun bir parçasıdır, siz de onların bir parçasısınız. Dünya katından ayrıldıktan sonra da öyle olmaya devam edeceksiniz.

Meditasyon

Bazıları artık meditasyon uygulamasının sona erdiğini söylüyorlar. Ruh size meditasyonu bırakmanızı asla söylemeyecektir. Meditasyon yapın, ama sizi meditasyon tarzınızı değiştirmeye, ara sıra ya da günde bir kere meditasyon yapmak yerine sürekli bağlantı halinde olmaya davet ettik! Eski enerjide meditasyon bir radyo istasyonuna uyumlanmaktı, yeni enerjide bu istasyon güçlendi ve frekansını artırdı. Şimdi aynı radyoda eski istasyon kaybolmuş gibi görünür, o yayını gerçekten kesmiş midir? Hayır, o eski alıcının duyularının ötesindeki yeni bir kimlikle daha güçlü hale gelmiştir ve sizi kadranı çevirip yeni frekansı bulmaya davet etmektedir. Bunu yaptığınızda uzanıp Ruhun elini tutacak ve onu asla bırakmayacaksınız.
Bu yüzden diyoruz ki, eğer rehberleri olduğu gibi meditasyonu da on yıl önceki gibi tanımlarsanız, onun eski olduğunu söylemek zorunda kalırsınız. Eğer onu yeni enerjinin ve meydana gelen değişikliklerin kapsamı içinde tanımlarsanız o zaman yenidir. Ama Tanrı ile iletişim olduğu gibidir, asla sona ermeyecektir, aslında daha da güçlenmiştir.

Niyet

Niyetin gücü, birlikte yaratımın katalizörüdür. O insanı ileri sevk eder, çünkü yerkürenin insanlığın bilincine verdiği karşılığın ardındaki güçtür. Dünyanın yeni enerjisini ortaya çıkaran şey insanın niyetiydi, kıyamet gününü iptal eden şey de insanın niyetiydi, şu anda dünyada Yeni Kudüs potansiyelini oluşturacak koşulları yaratan şey de insanın niyetidir. Sevgili varlıklar, eğer bir insan ya da ruhsal varlık size niyetin eski olduğunu ve artık ona gerek kalmadığını söylerse o mesajı dikkatle incelemelisiniz. O gerçekten çok uzak bir mesajdır. Bazıları size niyetin bir başka şeye dönüştüğünü söyleyeceklerdir, evet dönüşmüştür, daha güçlü bir niyete dönüşmüştür!
Saf niyet insanda Tanrısal enerji olarak görünür, huşu vericidir. Enerji tayfında o altın enerjidir, çok değerlidir, niyet her şeydir. Size verdiğim tüm mesajlarda bu öğreti değişmemiştir ve gelecekte de değişmeyecektir. Yeni enerji dünyasında, manyetik ve kristalimsi ağların yeniden ayarlanmasıyla niyetin gücü tamamen yeniden şekillendirilmiştir. O daha önemli ve güçlü bir alet haline gelmektedir.
Hücresel yapınızla konuşmaya başlayın, kan grubunuzla konuşmaya başlayın, hücrelerin zihninizin niyetini dinlediklerini anlamaya başlayın, sonra da yaptığınız şeyi doğrulamak için düzenli olarak kan testi yaptırın. Bu yeni enerjide niyetle ilgili kendi dördüncü boyut kanıtınızı yaratın. İçinizdeki dengesizlikleri kovmaya ve hastalıkları yok etmeye başladığınızda, bu bilgiyi ilk kez nerede duyduğunuzu hatırlayacaksınız. Niyet o yeni istasyona uyumlanmakla ilgilidir. Bu mesajdaki dokuz maddenin hepsi birbiriyle ilişkilidir, onlar bir dokuz çemberi içinde bulunurlar.
Yaşamın tüm veçhelerinde saf niyeti uygulayan insana ne mutlu, çünkü o yükseliş merdivenine tırmanacak olandır, Tanrının yüzünü görecek olandır, onun kendi yüzü olduğu ortaya çıkacaktır! Uzanıp çevresindeki rehber grubunun elini tutacak ve asla bırakmayacak olandır. Niyet yeni çağın enerjisidir, eski olan her şey çöpe atılmayacaktır, çünkü bazen en eski olan en yenidir! Şimdinin yolu işte böyledir.

Yükseliş

Yükseliş, ölmeden bir sonraki yaşama geçmek, biyolojinizin, kronolojik yaşınızın, doğarken getirdiğiniz tüm potansiyellerin kontrolünü ele almak, kontratınızı yeniden yazmak, daha yüksek frekansta titreşmek ve daha uzun bir ömür sürmek olarak tanımlanır. Bazılarınız isminizi bile değiştirecek, bazılarınız ise gerçekten farklı bir insan olacaksınız. Bu, dünya üzerinde yaşamış ve size tıpkı kendileri gibi olabileceğinizi söylemiş üstatların enerjisidir.
Bazılarınızı kuşatmaya başlayan enerji, gerçekten de üstat enerjisi dünyasına bir dönüştür. Bu rehberlerin, meditasyonun ve niyetin içinde hissettiğiniz şeyin bir parçasıdır, enerjinin değişmesidir. Bazılarınız onu endişe olarak hissediyorsunuz. Daha önce bu enerji insanları buharlaştırabilirdi, ama şimdi güçlendirmektedir! Bu enerji manyetik ağın değişiminin ve kristalimsi ağın yeniden yazılışının bir sonucudur. (Sayfa: 176-193)

SHASTA DAĞI DENEYİMİ (Mt. Shasta, Califonia -Haziran 2003)

Size daha evvel manyetik ağdan ve kristalimsi ağdan, yani gezegenin birbiriyle uyumlu ve yan yana çalışan iki ağından söz etmiştik, ayrıca insan bilinci denen üçüncü bir ağdan da söz etmiştik. O kristalimsi ağla birlikte hareket edecek ağdır. Gezegenin realitesini değiştirme iznini verdiğinizde önce manyetik ağın değişmesi (kayması) gerekiyordu. İkinciyle üçüncü ağ şimdi değişmektedir. On iki yıl önce gezegenin manyetik ağının değişiminin bu tarihte tamamlanacağını söylemiştik, o şimdi tamamlanmıştır. Jeologlarınız bile bunu görmekteler, ayrıca dünyanızın navigasyon aletleri bu değişime karşılık vermişlerdir.
Kristalimsi ağ değişmektedir, bunun anlamı nedir diye sorabilirsiniz. O yerküre enerjisinde bir değişimdir. Kristalimsi şeyleri, örneğin sevdiğiniz o kristalleri düşünün. Onlar enerji barındırırlar öyle değil mi? Kristalimsi ağın dünya için barındırabileceği en büyük bilgi parçası ne olabilir? Elbette sizin ve tarihinizin kayıtlarıdır, o yaptığınız her şeye aynalık eder. Kristalimsi ağ içinde, gezegenin tüm tarihinin ve geçmişteki tüm insanların kayıtlarının bulunduğunu söyleyebiliriz. Bu ağ ayrıca kim olduğunuzun, daha önce kim olmuş olduğunuzun ve şu anda ne yapmış olduğunuzun kayıtlarını da içerir. O geleceğin geçmişteki katalizörüdür, çünkü zamanı tanımaz! Enerjiyi kaydeder, ama o enerji “şimdi” tezahür eder. Depolama kapasitesi muazzamdır, boyutlar arası şekilde insanlığın realitesini yaratmaya ve güçlendirmeye devam eder.
Önce gezegenin manyetik ağı değişmiştir. Bu değişim kristalimsi ağın aşamalarının tamamlanışıyla başlayacak DNA aktivasyonunun katalizörüdür. Biri diğerini şekillendirir, kristalimsi ağ içinde meydana gelecek en büyük şey geçmişin yeniden yazılmasıdır. Siz boyutlar arasılıkla ilişki kuruyorsunuz, dolayısıyla zamanın lineerliğiyle ilgili inancınızı askıya almalısınız. Bu olay, “şimdiyi” değiştirmek için gezegenin geçmişini yeniden yazmanın nasıl mümkün olacağını anlamanıza yardımcı olacaktır.
Enerjiler harekete geçmeye başlıyor, bu yılın (2003) değişim yılı olacağını söylemiştik. Dünyanızda görmekte olduğunuz şeyler düşündüğümüzden daha hızlı gelişmektedir. Şu anda bir Lemurya enerjisi içinde oturup bu mesajı dinliyor olmanız bir rastlantı değildir. (Shasta’daki celseye katılanlar kastediliyor) Gezegenin manyetik ağı değişmiş, perdeyi hafifçe kaldıracak şekilde konumlandırılmıştır. Perdenin altından gezegene bir enerji akmıştır, o on iki yıl daha gelişmeye devam edecek yeni bir enerjidir, bazılarınızın hiç beklemediği tipte bir enerjidir.

Shasta Dağı’nın bir parçası olanları onurlandırmak

Şimdi bu bölgeden, Shasta Dağı’ndan söz etmenin zamanıdır. Önce burada yaşayanlarla başlayalım. Ben Koruyucuları selamlamak ve kutlamak istiyorum. Koruyuculuk, neredeyse tüm yaşamları boyunca daha yüksek frekansta titreşmiş olanlara verdiğimiz bir isimdir. Onlar Lemurya enerjisiyle doğmuş, buraya gelmeyi sabırsızlıkla beklemişlerdi. Burada kaldılar, enerjiyi demirlediler, tuttular ve dağın çevresinde kalmasını sağladılar. Bu bölgeye ilk kez gelenler, nasıl bir enerjinin içinde bulunduğunuzun farkında mısınız? Dağa tırmanmış olanlar, onun sizinle konuştuğunu bilin! Bu sizi şaşırttı mı? Burada çok şey olup bitmektedir.
Artık manyetik ağ yerine yerleştiği ve biz kristalimsi enerjiye girdiğimiz için boyutlar arası aktif bölüm ve parçalar harekete geçmektedir. Koruyucuların işi bitmiştir, siz görevinizi yerine getirdiniz, enerjiyi planlandığı gibi tezahür edecek şekilde tuttunuz ve çok iyi bir iş çıkardınız. Shasta Dağı bölgesinde bir değişim meydana gelmek üzeredir. Önümüzdeki üç yıl içinde buraya büyük geliş gidişler olacak, burada uzun bir süre yaşamış olanlar artık ayrılmayı seçebilirler.

Shasta Dağı’nın enerjisinin yeniden uyumlanması ve değişmesi

Birçoğunuz bu yerin enerjisinden her zaman haberdardınız, ama zamanlamadan da haberdar mıydınız? Dağla ilgili kehaneti biliyor muydunuz? Burada en ezoterik olanınızın bile beklemediği bir değişim meydana gelmektedir, beklemediğiniz bir şeye hazır olun. Bu sistem sona ermiştir, artık yeni enerjide aydınlanmış olanlara meseller halinde basit bilgi vermek için bir neden kalmamıştır. Bu yüzden arkanızdaki dağda bir şeyler olup bittiğini söylüyoruz. Çok uzak olmayan bir gelecekte, dağın erkek ve dişi bölümlerini tanımlamış olanların bunu yeniden değerlendirmeleri gerekecek. Dağın çevresindeki enerji karışıp birleşmektedir, bazılarınız bir süredir bunun farkındaydınız. Bir zaman gelecek artık dağın şu bölümünün dişi, bu bölümünün erkeksi olduğunu söyleyemeyeceksiniz. O bölümler geçmişte dağın bir parçası olsalar da şimdi birleşmekteler. Bazıları Shasta Dağı’nın bir vorteks mi, yoksa ana kapı mı olduğunu sormuşlardır. Bu dağ her iki niteliğe de sahiptir, ama manyetik ağın değişimiyle birlikte bu niteliklerin bazıları ortadan kaybolmuş ya da karışıp birleşmiştir. Size bir örnek vereyim: Sedona dediğiniz bölge son on iki yıl içinde çok değişmiştir, öyle ki orayı son kez ziyaret ettiğinizde hissettiğiniz şeyi artık hissetmeyeceksiniz. İşte manyetik ağın değişiminin bu enerjik bölgeye yaptığı şey budur. Machu Picchu’daki bölge de aynı değişiklikten nasibini almıştır. Dünyadaki en ünlü enerjik bölgelerin bazılarında durum değişmeye başlamıştır, manyetik ağ bu dağı aktive etmiştir. O bir vorteks mi, yoksa ana kapı mıdır? Her ikisi de değildir, o yeni bir şeydir. Bir vortal’dır, cinsiyetsiz bir vortal! Bu karışıp birleşme sürecine inanmayanlara soruyorum, kutupluluğun jeolojik olarak ebediyen aynı kalması gerektiği nerede yazıyor?
Bu dağla ilgili bir kehanet, dağın içinde yaşayan beşinci boyut varlıklarından ve bir kentten söz etmektedir. Bu güzel ve ezoterik bir kehanettir, peki kehanetin kanıtı var mı? Size bu bilgiyi veren Koruyucuları Tanrı kutsasın, çünkü onlar doğruyu söylüyorlardı. Ama biz onu bir kent olarak değil, bir topluluk olarak adlandırmayı yeğleriz. Bir gün gelecek bu dağ barındırdığı varlıkları yeryüzüne çıkaracaktır! Bir gün gelecek beşinci boyut varlıkları dağın yöresindeki yollarda yürüyeceklerdir! Siz şimdi burada otururken dağın içindeki kent heyecanla kaynamaktadır! Korkmayın, bu sizinle ilgili bir kutlamadır. Size üzerinde düşünmeniz gereken bir şey söyleyeceğim. Yıllarca DNA’nızın boyutlar arası biçimde aktive edilebileceği bir zamandan söz ettik. Sizce bu aktivasyon neyi içeriyor? Şimdi DNA’yı aktive etmenin sadece bir niteliğini açıklayacağız.
Ya bedeninizde gerçekten boyutlar arası madde varsa? Ya göremediğiniz, ama orada olan şeyler, zaman uygun ve enerji doğru olduğunda öne çıkmayı bekleyen varlıkları içeriyorsa? Onlar Lemurya ailesinin bir parçası, taşıdığınız DNA’nın bir parçası olmak için gelirler. Bunun üzerinde biraz düşünün. Aranızda hiç kendini eksik hissedenler var mı? Bir şeyin ya da birisinin size katılmasını bekliyor musunuz? Bu Lemurya konuşması ne ile ilgilidir?

Lemurya bağlantısı

Daima burada olmuş, buradan asla ayrılmamış bir insanlık çekirdeği vardır. Peş peşe yaşamlar boyunca o Lemurya dediğiniz kıtada ve Lemurya toplumlarında insan olarak enkarne olmuştur. Lemurya dünya üzerindeki en büyük uygarlıklardan biriydi. Bugünün standartlarına kıyasla küçük bir toplum olmasına rağmen, neredeyse sonuna dek aydınlanmış bir toplum olarak varlığını sürdürdü. Büyük liderlere ve bilim adamlarına sahipti. Bu akşam karşımda oturan grubun çekirdeği ve bu satırları okuyan birçok kişi bu orijinal ailenin bir parçasıdır. Onlar, dünya gezegeni üzerinde ilk uyanan, Lemurya ve İndus kültürünün damgasını taşıyan az sayıdaki insan arasında yer alanlardır. O senin DNA’nda dalgalanır ışık işçisi, bunun farkında mısın?
Bazılarınız orada geçirdiğiniz zamanlara ait anıları hatırlarsınız. Bu konularla ilgilenen, Lemurya DNA’sına sahip olan çekirdek grup ilk uyanan gruptur. Son zamanlarda bir şeyler hissettiniz mi? Her zaman olduğu gibi misiniz, yoksa bir şeyler uyanıyor, harekete geçiyor mu? Belki zamanın hızlandığını hissediyorsunuz. Birçoğunuz bunun yükselmiş üstatların geri dönüp dünya sokaklarında yürümeleri anlamına mı geldiğini merak ediyorsunuz. Üstatlar sokaklarda yürüyorlar mı? Bunu siz yanıtlayın! Siz sokaklarda yürüyor musunuz? Bu yürüyüş sizinle ilgilidir ve daima öyle olmuştur. Birçoğunuz yıllardır verdiğimiz mesajları anlamaya başlıyorsunuz. Şimdi gezegenin yükselişinin ve üstatların geri dönüşünün içinizde meydana gelmeye başladığını fark ediyorsunuz! Burada, Shasta Dağı’ndaki her şey gerçekleşmiştir, dağdaki varlıklar bir parçanız olmak için kuyruğa girmektedir. Onların parçaları sizin parçanız olacak, aile aileye kavuşacaktır!

DNA : Çok ayrıntılı bir açıklamanın başlangıcı

Konuşmayı DNA’yı anlatmadan bitiremeyiz. Siz DNA’yı dördüncü boyuttaki görünüşüne bakarak isimlendiriyorsunuz. Deoxyribo nucleic asit = DNA. (eksik oksijenli çekirdek asidi, hücre çekirdeği içinde genetik bilgileri taşıyan asit) Sizin gördüğünüz ve realitenizde algıladığınız şey işte budur, dünyadaki birçok kişiye göre DNA bundan ibarettir. Oysa biz DNA derken görebildiğiniz kimya tabakasını değil, tüm tabakaları kastediyoruz. Burada temel bir bilgi sunacağız, bu bilginin bir kısmını daha önce vermiştik, şimdi onu genişleteceğiz. Ve bir şey daha yapacağız, artık biriyle karşılaşmanızın zamanı gelmiştir!
DNA on iki tabaka derinliğindedir, her bir tabakanın iki niteliği vardır. Dördüncü boyutta görebildiğiniz tabakaya (çift sarmal) alt tabaka diyeceğiz. Ancak boyutlar arası bir veçhede alt ve üst bir anlam ifade etmez, anlayabilmeniz için öyle ifade ediyoruz. Çift sarmal alttadır, kenarları merdivene benzer, bu kenarlar arasında bir kimyayla köprü kuran bağlantılar vardır. Bu tabakanın üzerinde on bir tabaka daha bulunur, dolayısıyla toplam olarak yirmi dört nitelikli on iki tabaka bulunmaktadır. Her bir tabakanın, boyutlar arası olanların bile iki kenarı vardır, onlar da görebildiğiniz tabakalar kadar dengelidirler.
Şimdi sizi bir kişiyle tanıştırmak istiyoruz, bu sürprizdir! Yaw-ee’yi kutlamak istiyoruz, o şimdi burada. (Kryon dinleyiciler arasında bulunan birinden söz ediyor) Yaw-ee dokuz gliften (sembolik işaretten) oluşan bir Lemurya ismidir. Asya ve İndus kültürünün bir parçası haline gelen Lemurya yazısı, Sümer yazısı gibi bir glif yazısıydı, yani harflerin anlamları vardı. Onlar sadece ses değil, aynı zamanda kavramdı. Böyle dokuz glif Yaw-ee ismini oluşturur. Hepiniz Yaw-ee’yi Lemurya’nın en büyük mimarlarından biri olarak bilirsiniz, ama Yaw-ee’nin bir başka doğal yeteneği daha vardı. Dağların tepelerindeki gençleşme tapınaklarını o inşa etmişti. Yaw-ee DNA hakkında her şeyi bilirdi. Kendisine vizyonlar gösterilmişti, bugün de gösterilmektedir. Onu size takdim etmek istiyorum, şimdi aranızda bulunuyor. Bu takdim kendisi için bile bir sürprizdir! Siz onu Dr. Todd Ovokaitys olarak tanıyorsunuz. Doktor burada mısın? Buradaysan ses ver. (Doktor izleyicilerin arasından şaşkın bir ifadeyle salonda olduğunu bildirir) Doktor senin bu zamanda dünyanın bu yerinde bulunman bir tesadüf değil, çünkü bir uyanış başlamakta. Yaw-ee seni içinden geçirdiğimiz kapıyı, o vizyonu hatırlıyor musun? Orada sana bir DNA gösterilmişti. Seni neden bir odaya soktuğumuzu hiç merak ettin mi doktor? Şimdi senin bile anlamayabileceğin bir bilgi vereceğim, bu bir mecazdır!
DNA’nın tamamının birlikte oluşturduğu şekil, yani tüm boyutlar arası DNA’nın tamamının şekli altı yüzlü bir küp oluşturur. Bu merkabah’ın içine, bir küpün bulunması gereken çok iyi planlanmış bir yere uyar. İşte bu yüzden sana bir oda vizyonu sunulmuştu, bu yüzden bir kapıdan geçirilip hepsi eşit boyutlu altı yüzlü bir odaya sokulmuştun. Şimdi sana birkaç soru soracağım. Oradaki kıvrımları fark ettin mi, onları saydın mı? (Doktor kıvrımları fark ettiğini, ama saymadığını söyler) Bu sözleri dinleyenlere ve okuyanlara Yaw-ee hakkında bir şey söyleyeceğim. O “kıvrım üstadı” olarak bilinirdi! Burada bir sır var doktor, sen onun ne olduğunu biliyorsun. Birçok insan, dördüncü boyut DNA’sında iç içe geçen kıvrımlara neyin sebep olduğunu merak etmektedir. Bazıları buna DNA sarmalını belli yönlerde itip çekerek buran kimyanın sebep olduğunu söyler. Önce bu kıvrımlara neyin sebep olduğunu söyleyecek, sonra da kıvrım üstadından söz edeceğim.
Hepsi boyutlar arası olan ve DNA’yı buran dört unsur vardır. DNA’nın burulması, yani kıvrımlar DNA üzerindeki boyutlar arası çekimden kaynaklanır. Bu unsurlar, zaman, yer çekimi, manyetik ağ ve kozmik kafestir. Biz kozmik kafesi yükselmiş üstat enerjisi olarak adlandıracağız. O kozmosun Tanrısal enerjisidir, insan bilinci dediğiniz şeyin parçasıdır, artık keşfetmeye başladığınız bir enerjidir.
Bu dört unsurun (enerjinin) hepsi diğer boyutsal DNA tabakalarında da bulunur, onlar görebildiğiniz boyutu çeker ve iterler, merdiveni burup iç içe kıvrımlar oluştururlar. Şimdi bu kıvrımları saymanın, ayrıca hangi yöne kıvrıldıklarını görmenin zamanı gelmiştir doktor, çünkü sana vereceğimiz bir bilgi var. Kıvrımlara baktığında bazı karşılıklı ilişkiler, beklemediğin bazı şeyler göreceksin. İndigo’lardaki kıvrımları da say, orada hiç kimsenin ummadığı bazı şeyler var. İndigolar gerçekte ne kadar farklı, arada temel biyolojik farklılıklar var mı? Evet var. Yaw-ee bu yaşamında eğer istersen iki vizyon daha göreceksin, onları bir yerden bir yere giderken göreceksin. Lemurya’ya tekrar hoş geldin! Senin için şarkılar yazılmıştı, geçmişte kendi bilimini bedenine de uygulamış, çok uzun bir ömür sürmüştün!

DNA hakkında birkaç söz daha

Son olarak en alttaki tabakanın üstünde yer alan DNA tabakasından söz edeceğiz, o hepinizin hissettiği boyutlar arası bir tabakadır. Bunu açıklamak zordur. Şimdi size açıklayamayacağımız bir ismi ve rengi olan bu tabaka dördüncü boyutun içine girer ve çıkar. Evet o boyutlar arasıdır, ama dördüncü boyut DNA’nızla etkileşen niteliklere sahiptir. Bu parçayı sezgi olarak tanımlayabilirsiniz. O ayrıca korku, sevinç ve sevgiden, bu duyguların alt tabakaya taşıdığı tepkilerden sorumlu olan bir tabakadır. Korktuğunuz, sevindiğiniz ve sevdiğiniz zaman neden ağlarsınız? Bu garip bir durum değil mi? Bu üç duyguya gösterdiğiniz tepkide bir benzerlik var öyle değil mi? Söz konusu tabaka bu tepkiden sorumludur, boyutlar arasıdır, insan genomu denen görebildiğiniz dört boyutlu tabakayı etkiler. O yükseliş celselerinde anlattığımız, yükseliş statüsüne geçildiğinde tekrar yazılması gereken tabakadır, geçmişinizin ve geleceğinizin tabakasıdır. Yeniden yazılmaya, hatta yeniden tasarlanmaya, yeniden aktive edilmeye hazır bir tabakadır.
Ayrıca dördüncü boyut tabakanızda boyutlar arası bir DNA veçhesi hissetmenizin de nedenidir. Sevgili insanlar, sizin bir geleceğiniz yoktur! Siz geleceğiniz olduğunu sandığınız bir enerji içinde doğmuştunuz. Peygamberlere sorun, eh o geleceğe ilişkin kehanetler gerçekleşmedi öyle değil mi? Öyleyse şimdi nereye gidiyorsunuz? Geleceğiniz şu anda sizin tarafınızdan yazılıyor! Bu birçoğunuz için rahatsız edici bir şeydir. Sonuçta sadece üstatlar dünyanın geleceğini yazabilirler. Bu giderek tanıdık bir tema haline geliyor mu? Dünya üzerinde bilinen ya da kehanet edilmiş bir geleceğe sahip olmadan yaşamak, dümensiz bir gemi gibi olmaktır! İşte bu yüzden bazılarınız sabaha karşı üçte uyanıp neyin yanlış olduğunu sorguluyor, farklı olan nedir diye soruyorsunuz. Siz istediğiniz için DNA’nın parçaları soyulmuş ve aktive edilmiştir. Son zamanlarda hiç ilginç rüyalar gördünüz mü? Neler oluyor? Ah mucizeyi kutlayın! Bazılarının asla gelmeyeceğini düşündükleri zaman artık gelmiştir, toprağın sizi kutladığı bir zamandır bu. Binlerce yıl sizi beklemekten başka bir şey yapmamış olan beşinci boyut varlıkları vardır, şimdi onlar DNA’nızın bile bildiği potansiyel için, yeni bir dünya yaratmak için size katılmak istiyorlar.
Boyutlar arası olan ve olmayan tüm DNA tabakaları sizin için isimlendirilmiştir, onlar Tanrının isimleridir, ilerde bu isimleri açıklayacağız. Aktif olan ve aktif olmayı bekleyen tabakalar vardır. Sadece bilgi veren ve bir aşama oluşturan tabakalar vardır. Ayrıca kullanılmayı bekleyen piller gibi “depolanmış potansiyel” içeren tabakalar vardır. İletişim kuran tabakalar bile vardır. Tanrısallığınızın bir bölümü DNA dediğiniz şeyde sarılı haldedir. Ve bu gerçektir. Sizler Lemuryalısınız, sizler çekirdek grubu oluşturuyorsunuz. Sizler bu dünyayı değiştirmiş olanlarsınız! Düalite güçlüdür, bu sözleri okuyan ve dinleyen birçoğunuz hala buna inanmıyorsunuz.
Yükselişin mezuniyet adımını ilk atanlar Lemuryalılar olacaktır. Sizler yaşamlar boyunca, binlerce yıl boyunca varlığınızı sürdürdünüz. Sizler keşişler, rahibeler ve şamanlardınız! İnancınız uğruna öldürüldünüz, kazıklara bağlanıp yakıldınız. Ve işte buradasınız, artık sizin zamanınız gelmiştir! Ve de öyledir. (Sayfa: 196-215)

ÖZSAYGISI - Kryon’un yıllık şifa konuşması (Del Mar, California – Ağustos 2003

DNA hakkında yeni bilgi

Şimdi yine DNA’dan söz edeceğiz. Son birkaç celsede, üzerinde çalıştığınız ve incelediğiniz üç DNA tabakasının ikisinin isimlerini vermiştik. Şimdiye dek hiçbirinize üçüncü tabakanın üstündeki tabakalarla ilgili bilgi verilmemiştir. Size onların iplikler değil tabakalar olduğunu söylemiştik. On iki tabakadan sadece birinin boyutunuzda bulunduğunu belirtmiş, ama onu isimlendirmemiştik. Daha sonra da ikinci tabakadan, duygunun çoğunu taşıyan tabakadan söz etmiştik. Bu tabaka boyutlar arasıdır, ama siz onu hissedersiniz, çünkü o genellikle duyguları hissettiğiniz yerdir. Bazen bu öfke ya da endişe hissidir, bazen saygı hissidir, bazen de Tanrı sevgisini hissetmektir. O duygu tabakasıdır. Sizden duygunun kimyayı etkileyip etkilemediğini düşünmenizi istedik. Yanıt aşikar olarak evettir. Endişe, sevgi, öfke ve dram hepsi biyolojinizi etkiler. Öyle ki ikinci tabaka denge için anahtar bir tabakadır. Onun adının Torah E’ser Sphirot olduğunu söyledik. Anlamı “Tanrısal Karbon Kopya” ya da “Yasa Karbon Kopyası” dır.
Size üçüncü tabakadan da söz ettik ve onu da isimlendirdik. Ona Netzach Merkava Eliyahu denir ve bu “Yükseliş, Aktive Ediş” anlamına gelir. Onun yükseliş tabakası olduğunu ve tıpkı bir katalizörün kimyada yaptığı gibi bitişik iki tabakayı büyük ölçüde değiştirdiğini söyledik. Ama diğerlerine kıyasla bir numaralı tabakadan daha çok söz etmiş olmamıza rağmen, onu şimdiye dek hiç nitelendirmedik ve isimlendirmedik. Bir numaralı tabaka insan genomudur, boyutsal algınız içinde bulunan biyokimyasal tabakadır. Şimdi size onun ismini vereceğim. İlk DNA tabakasının ismi Keter Etz Chayim’dir, “Yaşam Ağacı” anlamına gelir. Bu isimlerin hepsi dünyanın temel spiritüel dilinde (İbranice) sunulmuşlardır. Bir anlam ifade edebilmesi için, her bir ismin İbranice’de tek bir sözcük gibi söylenmesi ve işitilmesi gerekir.

İkinci tabaka hakkında

Bugün ikinci tabaka hakkında yeni bir bilgi vermek istiyoruz. İkinci tabakada her gün uğraştığınız bir düalite niteliği gizlidir. Eğer bugün sahnedeki şifacılara sorulan soruları tekrar dinleyebilseydik, soruların genelde yaşamın nasılları, niçinleri ve kuşkuları hakkında olduğunu görecektik. Bazılarının “Ben böyle hissediyorum, ben şöyle hissediyorum, bunu neden yapamıyorum, şunu neden yapamıyorum?” dediklerini duyacaktık.
Sevgili insan kalbini dinle, hücresel yapına “Ben dünyada kaç kere enkarne oldum?” diye sor. Yanıt seni şaşırtabilir, çünkü çoğunuz insanlık tarihi uzmanlarının düşündüklerinden çok daha uzun bir süredir buradasınız! DNA tabakalarınızın henüz keşfetmediğiniz, ama tüm geçmiş yaşamlarınızı bilen bölümleri vardır. O biyolojinizin ve boyutlar arası kimyanın bir parçasıdır, geçmişte taşıdığınız tüm isimleri ve tüm yaşamları kapsar. Bu yüzden karşımızda bir salon dolusu yaşlı ruh vardır, siz bunu biliyorsunuz! Burada bunu bilen genç insanlar var, bunu bilen yaşlı insanlar da var. Şu anda bir an için hepiniz aynı yaştasınız ve bu yaş her iki yönde de, yani geçmiş ve gelecekte de sonsuzdur. İşte boyutlar arası varlıkların ortak yanları budur!
Bu salondaki sizler birbirinizi tanımadığınızı düşünüyorsunuz, buradan ayrılırken de birbirinizi tanımıyormuş gibi davranacaksınız. Ama gerçek şu ki burada ana babalar, kuzenler ve büyükanneler var. Cinsiyete bakmayın, ırka bakmayın, milliyete bakmayın, onun yerine kanatlara bakın! Sizleri daha önce de gördük, sizler birbirinizi daha önce de gördünüz!

Özsaygısı – düalitenin çekirdeği

Bugün özsaygısından, yani kendi değerini bilmekten söz edeceğiz, artık bunun zamanı gelmiştir. Size insanlığın düalitesinin bir enerji dengesi sunduğunu defalarca söylemiştik. Şimdi tanımlanması hayli güç bir konuya giriyoruz, çünkü dilinizde bunu tanımlayacağımız sözcükler sınırlı. Karanlıkla ışık dengesinden söz ediyor, ama bununla düşündüğünüz şeyi kastetmiyoruz. Bazıları onu bir enerji dengesi olarak adlandırmıştır, ama bu nitelemelerin hiçbiri doğru değil. Biz onu bir enerji bölümü olarak, toplanan ve çıkarılan niteliklerin bir tahterevallisi olarak, bir enerji türünün diğeriyle mücadelesini yaratan bir bilmece olarak görüyoruz. Binlerce yıldır insandaki özsaygısı dengesi karanlık tarafa doğru eğilimli olmuştur.
Karanlık : Bu dünyada insan zihninde hayal edilebilen şeyden daha kötü ya da daha karanlık hiçbir şey yoktur. Dünyada kendi başına bulunan bir kötü yoktur, tüm kötülük insanın bilincindedir. Kayıp düşmenizi isteyen ya da ruhunuzu ele geçirmeyi bekleyen karanlık bir varlık ya da varlık grubu yoktur! Bu tür öyküler korkuya dayalıdır, insanın ihtişamını, gücünü veya sorumluluğunu yansıtmazlar.
Ama karanlık vardır öyle değil mi? O, bilincini daha karanlık ya da daha yoğun bir tarafa yöneltmeyi seçen insanlar tarafından özgür seçimle yaratılır. Sevgili insan işte bu yüzden dünya üzerindeki en karanlık yer, insanların özgür seçimle yaratmış oldukları yerdir. Şunu hatırlayın, siz enerji yaratan varlıklarsınız. İnsanlar tıpkı ışığı yarattıkları gibi karanlığı da yaratacak güce sahiptirler. Bu konuda çevrenizdeki hiçbir şey sizi yargılamaz, aksine gezegenin ana unsurları (ateş, hava, toprak, su) bu tür enerjiye karşılık verirler. Sonuçta birçok insanın “karanlık deposundan” kaynaklandığını sandıkları karanlık büyüyü yaratırlar. Oysa karanlık bir yerden değil insanlardan gelir!
Size yıllardır söylediğimiz şeyi de hatırlayın. Karanlık ve ışık eşit enerjiler değildir. Eğer karanlık bir yerdeyken ışık içeri girerse, karanlık bir başka karanlık yere saklanamaz, aksine dönüşüme uğrar. İkisi içinde sadece ışık aktif bir unsura, fiziksel bir varlığa sahiptir. Aydınlık bir yere karanlığı yayamazsınız, ama tersini yapabilirsiniz, çünkü onlar eşit değildir. Karanlık aydınlığın yokluğudur!
Işık : Dünya üzerindeki en ilahi ve en ışıklı yer, insan enerjisi içindeki insan zihninde bulunur. O insanlığın kendini göstermek, kendini muktedir kılmak ve tanrısallığına sahip çıkmak isteyen meleksi bölümü içindedir. Yanınızda durup sizi elinizden tutarak zorla cennete götürecek bir melekler grubu yoktur! Onlar yanınızda sizi kutlamak, sevmek ve enerjileriyle kuşatmak için bulunurlar. Özgür seçim gezegeni böyledir. Muktedir kılınmış olan, dünya tarihinde bir fark yaratacak olan insandır. Karanlık ve ışık sorumluluğuna sahip olan insandır, ruhunuzu ele geçirmeye çalışan bir dış güç değil. Ama siz bunu zaten biliyordunuz öyle değil mi?
Buna rağmen dünyaya yarıya indirilmiş bayrak gibi bir özsaygısıyla gelmeniz garip değil mi? Sizce bu dengeli bir şey mi? Elbette değil, çünkü özsaygınız gezegenin enerjisinin bölümü tarafından azaltılır. Bu, eylemleriniz sonucunda geliştirdiğiniz şeyin bir ölçümüdür. Dolayısıyla, kişisel özsaygısı gezegenin enerji dengesini yansıtır.

Yeni özsaygısı dengesi

Hiç kendinize “Dünyada ne oldu da kıyamet günü iptal oldu?” diye sordunuz mu? Kahinlerin tüm kehanetlerine rağmen kıyametin neden gerçekleşmediğini fark ettiniz mi? Kryon’un yıllar önce arkanızdaki tepede yaptığı kehanet şimdi realiteniz olmuştur. O zaman şöyle demiştim, “Siz realite treninin yolunu ve insan bilincinin özünü değiştirdiniz. Artık kıyamet gerçekleşmeyecektir!”
Sevgili varlıklar, şimdi yeni bir enerjide bulunuyorsunuz, ama hala özsaygısı sorunu var, o kendiliğinden ortadan kalkacak bir sorun değildir. Kişisel özsaygınız değişmiş bir dünyayı değil, doğumda sahip olduğunuz bir enerjiyi temsil eder. Yeni bir özsaygısı, sırf yeni yolunuzdan ötürü kendiliğinden oluşmaz.

Yaşam neden bu kadar zor?

Dünyanızdaki dinlerin çoğunun sizi kirli doğmuş kişiler olarak görmesini ilginç bulmuyor musunuz? Bu ilahi yaratımın bir yaratığı için hayli garip bir durumdur! Bu dünyaya gelmeden binlerce yıl önce meydana gelmiş bir şey yüzünden, hiçbir şansınızın olmadığı spiritüel bir sistem içinde doğmanız size makul mu geliyor? Bu size Tanrının suretinde yaratılmış olmak gibi mi geliyor? İnsanları kendinden kuşku duyma çukurundan kurtarmak için büyük kaynaklar harcayan gayrı spiritüel endüstriler var. Eğer bu dünyaya iyi, dengeli bir özsaygısıyla gelmiş olsaydınız bu endüstri var olur muydu?
Şimdi gezegenin enerjisi daha hızlı titreştiği için gezegensel ışık-karanlık dengesi değişmiştir. Gezegen üzerinde yeni yaratılmış olan, 1987’de başlayıp 2012’de bitireceğiniz bir enerji vardır, bu içinde çalıştığınız 25 yıllık bir enerji penceresidir. Siz eski bir enerjide doğmuştunuz, işte bu yüzden özsaygınız yarıya inmiş bayrak gibidir! Ama şu anda doğan çocuklar için bu hiç de öyle değildir, ben İndigolardan söz ediyorum. Herkes onları fark ediyor öyle değil mi? Onlar bu dünyaya kendi değerlerini bilerek gelirler, onların özsaygı bayrakları yükseklerde gururla dalgalanır! Siz bu dengeli çocukları alıp düşük bir özsaygısıyla doğmuş yetişkinlerin arasına koyarsanız ne olur? Onlar inatçı, dik başlı, bildiğini okur gibi görünürler, belki bu tavır onların kim olduklarını bilmelerinden kaynaklamaktadır. Onlardan birinin “sen neden böylesin” dercesine gözlerinizin içine baktığını gördünüz mü? Bu yüksek bir bilincin düşük bir bilince bakmasıdır! Bu çocuklar aslında zor olmayı amaçlamaktalar.

Dengeli özsaygısı yaratmak

Bu dengesizliği düzeltmeye, eşitlemeye ne dersiniz? Bu mümkündür, sizi bunu yapmaya davet ediyoruz, size bu konuda yardımcı olacak yedi nitelik sunacağız. Bunların bazıları kolay bazıları zordur, bazılarının açıklanması basittir bazıları değildir, bazıları ise aşırı basit gelecektir. “Ben bunu zaten biliyordum” diyebilirsiniz. O zaman ben de size “Öyleyse neden uygulamıyorsunuz?” diyeceğim. Eğer hepsini düzenli uygularsanız, meleksi farkındalığınızı artıracağına ve dengeli bir özsaygısı sağlayacağına garanti verebileceğimiz yedi nitelik şunlardır:

1- Yaratıcı olun

Yaratıcı bir şey yapın. Diyebilirsiniz ki “Ben yaratıcılığa sahip değilim” Evet sahipsiniz, aranızdan kaçınız kanallık (medyumluk) etmeyi denediniz? Neden onu yalnızken denemiyorsunuz? Neden elinize bir kağıt kalem alıp denemiyorsunuz? Bir kez akmasına izin verdiğinizde, hücrelerinizin ve yüksek benliğinizin söyleyeceği şeyleri neden görmeye çalışmıyorsunuz? Bunu yaptığınızda çok şaşırabilirsiniz, yaptığınız şeyi kimseye göstermek zorunda değilsiniz. Yaratıcı şeyler yapmak Tanrı bölümünüzü alıp düalite bölümünüze akıtır, o zaman ışığın gelişimini görmek ilginçtir. Yaratıcı bir şey yapmak size aşırı basit geliyor öyle değil mi? Yedinci maddeye geldiğimizde bu şeylerin birbiriyle nasıl birleştiklerini göreceksiniz. Yaratıcılık, başka hiçbir şeyin yapamayacağı bir şeyi başarır. O Tanrı benliğin kapısını çalar, uyandırılması gereken bölümlerinizi uyandırmaya başlar.

2- Başkalarına yardım edin

Başkalarına yardım edin. Sizi insanların ölmekte oldukları bir yerde gönüllü çalışmaya davet ediyoruz. Işık işçisi hastanelere gidip en karanlık yeri bul, çocukların ölmekte oldukları yeri bul ve orada gönüllü olarak çalış. Kanserden ölmekte olanları bul ve orada çalış. Onlara kitap oku, ellerini tut, ayaklarını yıka, öyküler anlat. Sizin çocuklara ayıracak zamanınız vardır, üstelik bunu yapmayı biliyorsunuz. Ben bu zor işi yapamam diyenlere söylüyorum. Sen o çocukların ölmekte oldukları odanın kapısını açtığında ışığın odaya akar, onların da sevgisi sana akar, kendini yücelmiş ve kutsanmış hissedersin. Ölmekte olan bir çocuğun elini tutabilir, onun yaşamı için ağlayabilirsin, ama sendeki Tanrısallık ondaki Tanrısallığa dokunduğu için kendini çoğalmış ve yükselmiş hissedersin. Bunun gibisi yoktur sevgili insan, böylece ilahi bir sürecin parçası olursun. Kaç yaşında olursa olsun ölmekte olan birine yardım etmek sevgi dolu yanını harekete geçirecektir. O zaman yaptığının gerçekten kutsal bir iş olduğunu anlayarak bunu tekrar tekrar yapmak isteyeceksin.

3- Egzersiz ve meditasyon yapın

Bu en zor ve hoşlanmayacağınız bir niteliktir. Egzersiz yapın. Kültürünüzde artık yiyecek elde etmek için hayvanları kovalamıyorsunuz! (kahkahalar) Bu tembelliği egzersizle dengelemelisiniz. Egzersiz yaptığınızda biyolojik olarak kimyasal denge değişir, buna ek olarak çok gerekli olan oksijen alırsınız ki, bu beyninizin yeni bölümlerini aktive etmek için gerekli bir yakıttır. Oksijen almak geçmişte dikkate alınmamıştır, oysa çok gereklidir. Size başka bir sır vereyim, gidip önce egzersiz, sonra da meditasyon yapın ve ne olduğunu izleyin. Yeteri kadar oksijen almış bir beyin, meditasyon ressamı için yeni bir palet yaratır. Sıra böyledir, önce egzersiz sonra meditasyon.

4- Kişisel sözlü onaylamalar yapın

Ağzınızdan çıkan sözlere dikkat edin, çünkü ağzınızdan çıkan sözler enerjinin ilahi kurucularıdır. Onlar havaya dağılır ve bedeniniz tarafından olabilecek en iyi şekilde gerçekleştirilmeye çalışılır. Çevrenizdeki görünmez varlıklar, birlikte yaratmak istediğiniz şeyi gerçekleştirmek için ellerinden geleni yaparlar. Olumsuz bir duruş yerine, kendi kendinize olumlu onaylamalarda bulunun. İnsan sözlerinin gücünü anlayan insana ne mutlu! Çünkü ağzınızdan çıkan sözlerle havaya yerleştirdiğiniz enerjiyi tezahür ettirirsiniz. Ana unsurlar onu evrensel bir düzeyde “işitirler.” İşler zorlaştığında yüksek sesle yakınmaya çok alışıksınız, bunu dengelemeye çalışın. Artık sevincinizi de yüksek sesle ifade etmenin zamanı gelmiştir.

5- En karanlık yanınıza meydan okuyun

Bu korkutucu bir şey gibi gelebilir, ama öyle değildir. Karanlık yanınıza meydan okuyarak onu sizinle dövüşmeye davet edin! Ona nerede ve ne zaman karşılaşacağınızı bildirin, sonra o günü bekleyin. Bu yanınızla göğüs göğüse çarpışacak cesareti gösterin. Hoşlanmadığınız yanlarınız var mı? Elbette var, çünkü siz düalite içindesiniz. Bu öneriyi yapmamızın nedeni, karanlık ve korkunç yanlarınızın er meydanına gelemeyeceklerini bilmemizdir! Onlar ışık yanınızdan korkarlar, orada karanlıkta durup onlara cesaretle meydan okuduğunuzda dövüşü kazanmış olacaksınız, çok geçmeden karanlıkta şarkı söylüyor olacaksınız! Kendinizi muktedir kılın, o zaman karanlık yanlarınız gemiyi terk etmeye başlarlar.

6- İçinizdeki meleğe sahip çıkın

Karanlık yanınızın korkağın teki olduğunu fark ettikten sonra içinizdeki meleğe sahip çıkmanız gerekir. Bu aslında kim olduğunuzu anlamakla ilgilidir. Meleksi yanınızı hiçbir zaman göremeyebilirsiniz, ama o gerçek benliğinizdir ve sahip çıkılmaya hazırdır. Eğer bu süreci hızlandırmak istiyorsanız ağzınızdan çıkan sözlerin gücünü kullanın, eğer süreci gerçek kılmanıza yardım edecekse bir seremoni de yapabilirsiniz.
Yukarıdaki niteliklerin nasıl birbirlerine uyduğunu anlıyor musunuz? Yaratıcı olduktan, insanlara yardım ettikten, egzersiz yaptıktan, ağzınızdan çıkan sözlere dikkat ettikten, yaşam potansiyelinizi hissetmeye başladıktan sonra meleğinizi saklandığı yerden çıkmaya davet edebilirsiniz. Zaten gömdüğünüz için o saklanmıştır! Meleğiniz yönetimi ele aldığında hiç kimse sizi herhangi bir yönde, herhangi bir şekilde yönlendiremez. Melek ortaya çıktığında DNA’nın üçüncü tabakası aktive olmaya başlar. O zaman özsaygısı, yani kendi değerini bilmek bir sorun olmaz. Kim olduğunu bilmek sizi muktedir kılar, yaşamınızda sevinç verici bir durum yaratır.

7- Birbirine karıştırıp birleştirin

Bu kutupluluğu birleştirmekle ilgilidir. Şu anda gezegen üzerinde devam eden bir şey var. Toprak, kayalar, ana kapılar karışıp birleşiyorlar, buna siz de katılabilirsiniz. Erkek ve dişi enerjiler artık karışıp birleşiyorlar. Cinsiyetinizin değişmez kabul ettiğiniz nitelikleri, birleşebileceklerini asla düşünmediğiniz o nitelikler de değişmeye başlıyor. Dünyada her biriniz iki cinsiyetten birindesiniz, bu yüzden diğer cinsiyetin niteliklerini kabul etmenizi, onları kendinizde görmenizi istiyoruz. İçinizde her iki cinsiyetin sağlıklı dengesini oluşturabilir, böylece diğer cinsiyeti anlayabilir, onunla birlikte var olabilirsiniz. Biyolojik olarak iki cinsiyetten birinde olsanız bile, her iki kutbun dengeli zihnine sahip olmak sizi çok daha iyi bir insan yapar.
Denge insanları birbirine yaklaştırır, buna bilincin karışıp birleşmesi denir, bu insan bilincindeki değişimin başlangıcıdır. Vortekslerin (girdap) ve ana kapıların (portal) artık vortal haline geldiklerinden bahsetmiştik. Yin ve yang’ın (zıt kutupların) bir araya gelip daha önce hiç görmediğiniz bir şeyi, yeni bir insan dengesini yaratmakta olduğunu söylemiştik. Şu anda söylediğimiz şeyi tam olarak anlamayabilirsiniz, ama bazılarınızın hissetmeye başladıkları bir şeyden söz ediyoruz. Kadınlar daha güçlü, erkekler daha duyarlı hale geliyorlar, birbirlerine farklı şekilde bakıyor, artık dünyayı daha uyumlu biçimde paylaşıyorlar. Birbirinizi karşıtlar ya da rakipler olarak görmeyi bırakın, ruhsal bir aile olarak görün. (Sayfa: 218-235)

DÜŞ KIRIKLIKLARI 1. BÖLÜM - Uyumlu Anlaşma (Toronto-Kanada – Eylül 2003)

Uyumlu Anlaşma

1989’da birçoğunuz farklılıkları hissetmeye başladınız, aydınlanmanın gerçekleşmeye başladığını hissettiniz. O sırada birçok kişi uyandı, birçok kişi 11:11’den sonraki yıllarda kendi yolunu buldu. Bundan söz etmemizin nedeni, 8-9 Kasım 2003’de ne olacağının farkında olmamanızdır. Bu 1987’deki Uyumlu Birleşmeye benzer, onun kadar önemlidir ve spiritüel tarihçilerin gelecekte sözünü edecekleri bir şeydir. 8-9 Kasımda Uyumlu Anlaşma meydana gelecektir. Uyumlu Anlaşma, Uyumlu Birleşme’den sonraki adımdır. Bir başka oylama olacak ve oylamada şu soru sorulacaktır. “DNA’nızın değiştirilmesine izin veriyor musunuz?” Biz potansiyel yanıtı zaten biliyoruz, çünkü o şimdi’de yazılıdır! Eğer şu anda bu sorunun yanıtının enerjisini okusaydık yanıt evet olurdu. Ama yine de sorma protokolünü yerine getireceğiz, çünkü bu zaman çizginizin lineer sürecine uygundur ve büyük öneme sahip bir seremonidir.
1989’dan beri dünyanın manyetik ağında bir değişim meydana geldi. Şimdi tamamlanmış olan bu değişim kristalimsi ağın yeniden yazılışıyla işbirliği yapmakta ve eş zamanlamaktadır. Birleşim, üçüncü tabaka denen DNA tabakasının aktive edilmesine izin verecektir. Bu zorunlu bir değişim değil, bir izin veriştir. Ama siz hemen bir şey hissetmeyeceksiniz, bir kapı açılmakta ve muktedir kılınış başlamaktadır. Bu yerküreyle yeni bir işbirliğini, kayaların erkek ve dişi enerjilerinin karışıp birleşme sürecini de başlatır. Ayrıca çok uzun süredir kadim Lemurya kehanetinin parçası olmuş süreçleri ortaya çıkartır.
Şimdi söyleyeceğimiz şeyse bazılarının anlamayacağı, daha önce bir kez sözünü ettiğimiz bir şeydir. Gezegenin kristalimsi ağındaki değişimlerin, dünyanın belleğinin yeniden yazılımı olduğunu anlayanlar için bu bir anlam ifade etmeye başlayacaktır. Hem fiziksel, hem boyutlar arası tüm kristal yapıların belleğe sahip olduklarını hatırlayın.

Yaratılış Mağarası hakkında

Yıllar önce size Yaratılış Mağarasından söz etmiştik. O bu dünya üzerinde asla bulunamayacak bir yerdir. Sizin realitenizdedir, yani dördüncü boyuttadır. Öyle olmak zorundadır, çünkü o ruhsal olanla fiziksel olanı, boyutlar arası olanla boyutsal olanı birleştirir. Burası, Akaşik Kayıt denen bellek bankası içinde kristalimsi yapıların bulunduğu bir yerdir. Doğarken ve ölürken özünüzün uğradığı bu yer dünyadayken neler yaptığınızı kaydeder. Dünyaya gelirken ve dünyadan ayrılırken gittiğiniz ilk yerdir. Oradan belleğin özünü alır, perdenin öbür tarafına götürürsünüz!
Dünyaya geri gelmeyi seçtiğinizde yaptığınız ilk şey kaydı tekrar aktive etmek, kristali (mecazi anlamda) mağaraya yerleştirmektir. Kaydınızın bu kristal birimi, 1- Dünya üzerinde bulunduğunuzu, 2- Dünyanın sizi tanıdığını, 3- Bu kez seçtiğiniz başlatıcı enerjiyi (potansiyel kontratınızı), 4- Bu yaşamdan önce olup bitenleri (geçmiş yaşam çözümlerini), 5- Eğer başlatıcı enerjinizi değiştirmeyi seçerseniz potansiyellerin neler olduğunu size söyler. Bu bilgilerin tümü DNA’nızda kayıtlıdır. Mağaradaki kristal, yaşayan varlıkla (sizinle) işbirliği yapan pasif bir kayıttır. Ama siz yaşayan varlığı (kendinizi) değiştirdiğinizde ikisi birden (DNA ve kristal) değişecektir.
Neden bir mağara olduğunu hiç merak ettiniz mi? Bu işlem perdenin öbür tarafında yapılamaz mıydı? Yanıt hayırdır. Şöyle düşünün, siz dünya toprağının bir parçasısınız, gezegen varlığınızı bilir, onun yaptığı ilk şey bir ana rahmi gibi insanın özünü kabul etmektir. O şöyle diyecektir “Ne harika, sen geri döndün biz de seni kabul ediyoruz, şimdi yeryüzüne çık ve eylemi başlat!”
Çok büyük bir olay olan Uyumlu Anlaşmayla birlikte Akaşik Kaydı yeniden yazma izni (boyutlar arası olarak) verilecektir. Bu yeni enerjinin bir parçasıdır, çünkü kristalimsi ağın yeniden yazılımıyla birlikte Akaşik Kaydın kristalimsi kısımları ve DNA’nızın kristalimsi kılıfı da yeniden yazılacaktır. Bazılarınız bunu hissedeceksiniz. Bu yeniden yazılım yeminlerin değişmesini de içerir. Onlar, insanın geçmiş yaşamlarında ettiği ruhsal enerji taşıyan, şimdi ortaya çıkmakta olan ve dördüncü boyut varoluşunda engel haline gelen yeminlerdir. Şimdi diyeceksiniz ki geçmişte ettiğim yeminleri nasıl değiştirebilirim, bu mümkün mü? Evet mümkün, her şeyden önce yalnız olmanız gerekiyor. Sonra saf bir niyetle ailenin (Ruhun) karşısında durup durumunuzu bildirin, söyleyeceğiniz şey yeniden yazma sürecini başlatacaktır, çünkü dünyanın enerjileri insanın özgür iradesine yanıt verir. Ama hücrelerinizin de işitebilecekleri şekilde yüksek sesle konuşun, eski yeminlerinizi bozduğunuzu, onların yerine yeni bir yemini koyduğunuzu bildirin. Bu belki üstat olmaya yemin etmek olabilir, kendini tüm insanlığa adama yemini de olabilir. Bu genelde yavaş ve düş kırıklığı içeren bir süreçtir, ama her zaman bir insanla başlar!

Eski kavramları değiştirmek

Bugün üstatlık konusunda bazı haberler vermek istiyoruz. Bu, eski dünyaya dayalı spiritüel kavramların yanlış yorumlarını ve bazı düş kırıklıklarını açıklamaya yardımcı olabilir. Başlamadan önce mutlak gerçeği içeren bazı spiritüel kurallar sunmak istiyoruz. Lemuryalılar bunu iyi dinleyin:
1- Yüksek bir hızda titreşen ve saf niyete sahip olan insanın bu dünyada ıstırap çekmesi gerekli değildir. Bu Tanrının planı değildir, dünyada büyük işler başarmak için ıstırap çekmeniz gerekmez. Istırabın çözüm yarattığı şeklindeki eski kavram artık ortadan kalkmıştır.
2- Kendilerini ışık işçisi olarak adlandıran insanların da acı çekmesi gerekmez. Kim ne derse desin bu spiritüel senaryonun bir parçası değildir.
3- Işık işçisi korku ve üzüntü içinde olmayan insandır. Belki dünyaya yardım etmek için acı ve ıstırap çekmeniz gerektiğini düşünüyorsunuz. Bunun yolu kesinlikle bu değildir. Bu bilgiyi, başkalarını muktedir kılmak için bu yaşamlarını feda etmeyi, yani ölmeyi seçmiş olanlar hakkında söylediklerimizle karıştırmayın, o senaryo farklıdır. Biz şimdi dünyada yaşarken acı ve ıstırap çekmeleri gerektiğine, bunun yaşam derslerinin bir parçası olduğuna inananlardan söz ediyoruz. Buradaki ironi şu ki, insanın gerçek yaşam dersi acı ve ıstıraptan kurtulmayı öğrenmektir. Tanrı için ıstırap çekme fikri insan kökenlidir, onu perdenin öbür tarafından, Ruhtan gelen gerçek mesajların hiçbirinde bulamazsınız, o mesajlar tam tersini söyler! İnsanlar bu kavramı diğer insanlara hükmetmek için yaratmış, hatta bazı kutsal kitaplara yerleştirmişlerdir.

Kontratlar

Şimdi kontratlardan söz etmek istiyorum, bu spiritüalizmde çok kullanılmış bir sözcüktür. “Hayatta bu zorlukları yaşamak benim kontratım” diyen ışık işçileri bile vardır. Hayır, öyle değil! Size bunun nasıl işlediğini söyleyeceğim, iyi dinleyin. Kontrat diye bir şey var mıdır? Evet vardır, ama o dünyada ömür boyu mutsuz yaşamanızı gerektiren ya da tüm yaşamınız boyunca bağlı kalacağınız kutsal bir anlaşma değildir. Istırap çekerek dünyaya yardım edeceğine inananlar için bunun kafa karıştırıcı olduğunu biliyoruz, ama sevgi dolu bir ailenin mutsuz olmanız için buraya göndermesi size mantıklı geliyor mu?
Kontratların önceden mukadder kılmayla ilgisi yoktur, onlar sadece bir eğilimdir, enerjinin başlatıcılarıdır. Bir dizi koşula uymanız için bir fırsattır, orada olmaya eğilimli olursunuz, sonra orada kalıp kalmama konusunda özgür iradenizi kullanırsınız. Ne dediğimi anladığınızı umarım. Yapacağınız şeyler konusunda özgür seçime sahipsiniz. Şunun ya da bunun için bir kontrat bulunduğunu söyleyebilirsiniz, ama gerçek şu ki siz sürekli onları yeniden yazıyorsunuz. Titreşiminizi değiştirdiğiniz her seferinde tutkularınız da değişir. Peki bu kontratları nasıl etkiler diye sorabilirsiniz, onlar da değişir!

Birlikte yaratmak

Bir şeyi birlikte yarattığınızda hiç çevrenizdekileri düşündünüz mü? Biliyorsunuz tecrit edilmiş bir vakumda yaratamazsınız. Şu halde, çevrenizdeki herkesin yaptığınız şeyden etkilendiğini anlamalısınız, hiç bunu düşünmüş müydünüz? Birlikte yaratımınız daima bir başka kişinin realitesinin parçasıdır ve belki onun birlikte yaratımıdır. Bu dev bir bilmecedir, dünyada bulunmayan parçalarınızın her zaman üzerinde çalıştıkları karmaşık bir bilmece! O aynı zamanda düş kırıklığınızın da bir parçasıdır. Oysa siz farklı bir zamanlama görmek isterdiniz öyle değil mi? Birlikte yaratma sürecinin çevresinde bir düş kırıklığı vardır.

Bollukla ilgili düş kırıklığı

Birçok ışık işçisi, “Tanrım biz bolluğa ne zaman kavuşacağız?” diye soruyor. Sizi işitmediğimizi mi sanıyorsunuz? Sevgili insan, bolluk konusu senin için her zaman düş kırıklığı yaratmıştır, çünkü onun biriktirip depolayacağın bir şey olduğunu sanıyorsun! Bolluk, çölde dolaşan o İsrail kavimleri gibi günbegün karnını doyurabilmektir. O öyküyü hatırlıyor musunuz? Onlar Ruh tarafından her gün, hatta kuşaklar boyunca doyurulmuş, bu duruma çok alışmışlardı. Bu senaryoyu, yani kırk yıl boyunca Tanrı tarafından beslenmeyi hayal edebiliyor musunuz? Bunu sağlayan deponun ne kadar büyük olduğunu hayal edebiliyor musunuz?
Bolluk günbegün beslenip barınmaktır, her gün sizin ilk ve son gününüzdür. Her gün yiyecek ve barınak bulabiliyor musunuz, sevgi bulabiliyor musunuz? İşte bu bolluktur. Bu sizin deyiminizle bir depo değildir, ama yine de öyledir! Ya size deponuzun yüzde yüz gerçek olduğunu söylersem? O gerçektir, ama onu ancak günbegün kullanabilirsiniz. Bolluğu Tanrıdan istemezsiniz, onu kendiniz yaratırsınız, özsaygınızı kazanıp korkuyu yok ederek yaratırsınız. En sonunda, çevrenizdeki kozmik kafes denen enerjiyi dengelemeye başladığınızda bolluk sorunu kendiliğinden hallolur. Siz belki bunu bilmiyordunuz!

Sizin yolunuz

İşte bir düş kırıklığı daha. Işık işçileri genelde şöyle sorarlar, “Tanrım yürümem gereken yolu ne zaman bulacağım?” Eğer şu anda yolunuzun bir bölümünde yürüyor olmasaydınız, sizi çok seven bu meleğin sözlerini dinliyor ya da okuyor olmazdınız! Hiç bunu düşünmüş müydünüz? Ben, yolla ilgili anlayışınızın içerdiğinden daha fazla şeyin bulunduğunu söylüyorum. Siz dünyada neden bulunuyorsunuz, buraya bir çalışma yapmaya gelmediniz mi?
Karanlık bir yerde mi yürüyorsunuz, bulunduğunuz yerde bir çatışma mı var? Siz hiç sakin ve durgun koylarda deniz feneri gördünüz mü? Hayır mı? Peki neden? Deniz fenerine sadece insanların yollarını bulmakta zorlandıkları yerlerde ihtiyaç olduğu için mi? Evet. Belki de iş yerinde ışığı olan tek kişi sizsiniz ha? Yolunuzdaki düş kırıklığı bir yanlış anlamadan kaynaklanır, belki artık çalıştığınız yerde sevinç bulmanızın zamanı gelmiştir. Eğer bulunduğunuz yerde sevinç bulabilirseniz özsaygınız gelişmeye başlar ve korku yok olur. Bolluk gelmeye ve birlikte yaratım işlemeye başlar. Bu bulunmayı dilediğiniz yolla değil, bulunduğunuz yoldaki tutumunuzla ilgilidir.
Sahip olduğunuz şeyle huzur yarattığınızda, yaşamınızda hareket ve değişim yaratmaya da başlarsınız. Siz o kötü işe saplanıp kalmış değilsiniz, sadece çevrenizdeki kişilerin yaşamlarını ve o işin enerjisini geliştirmek için bir süreliğine orada çalışıyorsunuz. Şunu da bilin ki bazen kötü bir iş bir mucize olabilir.

Dünya üzerinde barış

Şimdi üstatlığın en derin düş kırıklıklarından birini dile getireceğim. Işık işçisi şöyle der, “Sevgili Tanrım ne zaman dünyada barışa kavuşacağız?” Bundan söz etmeyi severim, çünkü çoğunuz bu yüzden dünyadasınız! İçinizden yeterli sayıda kişi üstatlığına sahip çıktığı zaman insan doğasının ta özünü değiştireceksiniz. Zaten şimdiden değiştirdiniz! Yeni dünyanın çocukları yeni bir insan bilincini temsil etmekteler. Eğer sizler, yani Lemuryalılar geri dönmeseydiniz bu bilinç dünyada asla ortaya çıkamazdı.
O çocuklara ne mutlu, çünkü onlar barış kurucuları olarak, engin düşünürler olarak, dünya üzerindeki sosyolojik değişimin Tesla’ları olarak bilinecekler. Onlar hiçbir çözümün olmadığı yerde çözümler yaratacaklar, farklı biçimde düşünen çok farklı insanlar olacaklar. Bunu göreceksiniz! Dünyadaki durum kritiktir, bir ilerleme olmaması sizde düş kırıklığı yaratıyor. Engel nedir? Sizler bu yeni çocukların büyüyüp liderleriniz olmasını bekliyorsunuz! Onları dünyaya getirenler, bunu yapabilmek için yerkürenin titreşimini değiştirmiş olanlar sizlersiniz.
İşler iyiye gitmeden önce kötüye gider gibi görünebilir, çünkü uygarlığınızın yapısını yeniden inşa edebilmeniz için “temelin temizlenmesi” gerekir. Bu çirkin ve çok eski enerjilerin odağa getirilmesi hoş bir deneyim değil, ama karanlıkta çok fazla çirkinlik barındırmış bir yerde ışığı yakmanın niteliklerinden biridir. Bu şeylere bakıp vuku bulanların tüm kapsamını anlayan ve yine de sevinç duyan insana ne mutlu! Çevrelerinde meydana gelen şeylere rağmen barış için yaratıldıklarını bilen ve bu bilgeliği barındıran insanlara ne mutlu!
(Sayfa: 238-256)

BOYUTLAR ARASI EVREN (East Rutherford, New Jersey – Kasım 2003)

Dünyada özel bir zamanda yaşıyorsunuz. Geçtiğimiz hafta sonu, dünyaya çoğunuzun bildiği bir enerjiyi getirdi (Uyumlu Anlaşma). Ayrıca bu enerjiye gökyüzünde Davud yıldızının oluşması ve güneş tutulması da eşlik etti! Güneş on bir yıllık bir patlama devresi içindedir, bu patlamalar gezegenin manyetik ağına muazzam bir enerji aktarmaktadır. Bazıları bu iki olayın aynı zamanda meydana gelmesini tesadüflere bağlamaktadır. Uyumlu Birleşme (1987) ve Uyumlu Anlaşma (2003) insanlığa sorular sormuştur, her ikisi de bir fırsat penceresiydi, her ikisi de yerküreye gerekli enerjileri aktarmıştır.
Şimdi bilim adamlarını şu soruyu yanıtlamaya davet diyorum. Güneşte son bir iki haftadır meydana gelen yoğun patlamalar en son ne zaman meydana gelmişti? 1987’de öyle değil mi? Ne tesadüf! Bu sadece spiritüel bir olay değildir, bazılarınız dünyaya bu denge aktarımı için gelmiştiniz! Gerçekleştirmek için çalıştığınız şeyin başlangıcıdır bu. O gök kubbeyi, güneş sistemini, uyumlanmaları ve hepsinin birleşik enerjisini içerir.
Evrenin her yanında bu olay bilinmektedir, size tarif edemeyeceğim farklı yerlerdeki ruhsal aile bunu bilmekte, tüm Tanrısallık bu özgür seçim gezegenini izlemektedir! Oysa siz burada oturmuş sıradan insanlar olduğunuzu düşünüyorsunuz, sıradan olsanız da olmasanız da bunlar sıradan zamanlar değildir. Yaşlı ruhlar uyanmakta ve gezegenin içindeki gizli bilinçler gelecekteki olaylara yardım etmek için dışarı çıkmaktadırlar!
Sevgili insanlar, bazılarınız perdenin öbür tarafında beklediniz, şu anda bu yaşta olabileceğiniz zamana dek dünyaya gelmediniz. Beni duyuyor musunuz, şu anda bu yaşta dedim! Şimdi bazıları diyecekler ki, “Ben Kryon’un sözünü ettiği şeylere katılmak için gerekli enerjileri üretemeyecek kadar yaşlıyım.” Ya öyle mi? Eğer öyleyse yaşlanmayı neden durdurmuyorsunuz? Durdurabilirsiniz, çünkü biyolojik süreci yavaşlatma yeteneğine artık sahipsiniz! Yaşlanma dediğiniz şey hücrelerle yaptığınız bir anlaşmadır, evet tümüyle budur, sadece biyolojik bir olay değildir. O DNA’nızın, ne kadar yaşayacağınız konusunda Tanrısallığınızla anlaşma yapan bir parçasıdır. Bunun değişebilir bir şey olduğunu biliyor musunuz? Yaptığınız eski yeminleri bırakıp bedeninize saati yeniden ayarlamasını neden söylemiyorsunuz? Sizinle dalga geçtiğimizi mi sanıyorsunuz? Eh o zaman biliminiz bu bilgiye ulaşıncaya kadar bekleyin, o zaman bu sözleri ilk defa nerede duyduğunuzu hatırlayacak mısınız?
Size ilginç bir şey söyleyeceğim: Sizler boyutlar arasılığı birçok biçimde ifade etmeye hazırsınız. Geçtiğimiz hafta sonunda, yani Uyumlu Anlaşma sırasında sadece gezegene enerji aktarılmadı, perde de biraz kaldırıldı! Böylece görülemeyen şeylerin görülmesine izin verildi. Şimdi sizinle bir geziye çıkacak, bilimsel bir konuya gireceğiz. Benimle birlikte atomik yapınızın içine girin, kısa bir süre için proton büyüklüğünde olduğunuzu varsayın. O çok, ama çok küçüktür biliyorsunuz, siz şimdi orada atomik yapının ihtişamı içindesiniz. Orada etrafınızda vınlayan elektronlar ve bir havai fişek gösterisi izleyeceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Orası karanlıktır, gerçekten karanlık! Eğer siz atomun ortasındaki protonun büyüklüğünü temsil ediyorsanız, elektronlar sizden bir mil kadar uzakta olacaklar! Bunu biliyor muydunuz? Onları bulabilmeniz için uzun bir yürüyüş yapmanız gerekecek, bu atomik yapının ortalama ölçüsüdür, her bir atomun yapısında çok fazla boşluk vardır.
Bu olgu çoğu bilim adamını hala hayrete düşürür. Realitenizin yapı taşlarının içerdiği nesneler neden birbirinden korkutucu uzaklıkta bir yapı sunar? Belki bu olgunun farkında değildiniz. Eğer bir helyum atomunun içindeki proton kadar bir büyüklüğe sahip olsaydınız, atomik yapının çevresindeki elektron sisini görebilmek için çok uzun bir yolu yürümeniz gerekirdi. Üstelik bu yürüyüşün tamamını karanlıkta yapardınız! Geçmişte size mikro ve makro’nun fiziğinde birçok ortak yan bulunduğunu söylemiştik. Biyolojinizde bile daha büyük evrene uyan bir düzen vardır. Size atomun merkezindeki protonla, ondan çok uzakta olan elektron sisi arasındaki karanlık boşlukta neyin bulunduğunu söyleyeceğim. O bilgiyle doludur, fizikle doludur! Orada sizin göremeyeceğiniz madde vardır, onun bir kısmını ruhsal madde olarak adlandırabiliriz. Boyutlar arası farkındalığınız henüz kendini göstermemiştir, dört boyutlu realiteniz içinde hala her şeye lineer bir biçimde bakıyorsunuz. Bu yüzden, atomun merkezindeki matematiğe baktığınızda orada sadece boyutunuzun söylediği şeyi görüyor, ama aslında neyin bulunduğunu göremiyorsunuz.
Eski ve yeni enerji realiteniz arasındaki fark şudur: Eski dünya enerjisinde, elektronların vınlayarak döndükleri dış çembere erişene dek hiçbir şey göremezdiniz. Ama yeni enerjide, perdenin hafifçe kalkmasıyla birlikte o engin boşlukta bir şey görmeye başlıyorsunuz. Evet, diğer boyutları görmeye başlıyorsunuz! Onlar kendilerini ilk başta titreşen gölgeler olarak gösteriyorlar. Ben az önce biliminize, onu imgelemeye başladığında boyutlar arasılığın nasıl görünebileceğiyle ilgili bir ipucu verdim.
Sevgili insan, şu anda bu grupta bile “boyutlar arası görüş” meydana gelmektedir. Bazılarınız boyutlar arası oluyorsunuz! Ah tam olarak değil, ama görünmeyeni görmeye başlıyorsunuz. Göz ucuyla bazı hareketleri, yanınızdan geçen gölgeleri görebilirsiniz, geçmişte bu sizi korkutabilirdi, ama şimdi uygundur. Orada gerçekten varolan şeyleri görmeye başladığınızda nasıl bir tepki göstereceksiniz? Korkacak mısınız, kutlayacak mısınız? Biz hayaletlerden söz etmiyoruz, Tanrının sevgisinden söz ediyoruz, aileden ve boyutlar arası şeylerden söz ediyoruz. Hele bekleyin, bu sadece ışık işçilerinin görecekleri bir şey değil, bazıları onu laboratuvarlarda görecekler!
Dahası var. Az önce sizi basit bir atomun merkezine götürdüm, orada göreceğiniz şeyin dördüncü boyutta görünenden farklı bir şey olduğunu söyledim. Şimdi bir kehanette bulunacağım: Bilim adamları evrene bakarken bunu daha büyük ölçekte görmeye başlayacaklar. Görebildiğiniz devinimin varolabilmesi için,“orada bulunması gereken her şeyin” enerji ölçümü içinde bir şey eksiktir. Onu neden göremiyorsunuz? Şimdiden bilim adamları karanlık maddenin varlığıyla ilgili varsayımlarda bulunuyorlar. Bu sizin göremediğiniz, ama enerji denkleminin dengeli olabilmesi için varolması gereken bir madde olacaktır. Henüz hiç kimse boyutlar arasılık konusunda bir şey söylememiştir, ama yakında söyleyecekler. Söylemek zorundalar, çünkü matematik eninde sonunda evrende olup bitenin boyutlar arası kapsamda cereyan ettiğini açıkça gösterecektir. Onların hesaplamalarında eksik olan şey boyutlar arası maddedir.
Kozmik kafesin lineer olduğunu kim söyledi? Göremediğiniz enerjinin görebildiğiniz enerjiyle aynı paradigmaya uyduğunu kim söyledi? İşte bir başka kehanet: Bilim eksik enerjiyi açıklayabilmek için eksik boyutları aramaya başlayacak. Artık bunun zamanı gelmiştir, artık evrenin şeklini ve boyutsal değişimler içindeki itme/çekme faaliyetini açıklamanın zamanı gelmiştir. Sürekli olarak gözlemlediğiniz birçok şey bunun ipuçlarıdır, ama onlar yanlış yorumlanmıştır.
Dördüncü boyutta fiziğiniz çok anlamlı gelir, ancak dördüncü boyutun dışına çıkıp boyutlar arası olduğunuzda o mantıklı fizik kurallarının tümü değişir. Son celsede, yeterince küçüldüğünüz takdirde temel fiziğin yasalarının da değişeceğini söylemiştik, ama çok büyüdüğünüz takdirde de yasalar değişir, hem de zaman çerçeveleriyle birlikte değişirler. Şimdi bunu basit bir şekilde açıklayalım:
Evrenin gerçek şeklini açıklamadan önce bir başka kehanette bulunacağım: Ama önce açık konuşacağım! Modern biliminizin varsayımlarından biri şudur: Işık hızı mutlaktır, görebileceğiniz ve ölçebileceğiniz en büyük hız olduğu için tüm hızlar ışık hızına dayanarak ölçülür. Bu astronominin ölçütü ve bir standart olmuştur. Zamanın değişken olması fikri de ne kadar hızlı yolculuk yaptığınıza bağlıdır. Bunların hepsi o sihirli sayıyı, yani ışık hızını kullanan realiteniz tarafından belirlenmektedir. Gerçekleşecek olan şeyi bekleyin. Bir zaman gelecek, ışık hızının değişken olduğu kabul ve tasdik edilecektir! Evet ışık hızı, tüm evrende ölçüldüğü yerin boyutsallık niteliklerine bağlı olarak değişir. Birçok ışık hızı vardır, bu nerede durduğunuza ve nereye bakmakta olduğunuza bağlıdır.
Bu bildirim, öğrenmiş olduğunuz şeylere ve işlerin işleyiş biçimiyle ilgili tüm varsayımlara ters düşer. İşte bu yüzden bu fikir kolayca ya da çabucak gelmeyecektir, ama gelmek zorundadır. Bu ayrıca astronomideki mesafe ölçümlerini de altüst eder, ama artık zamanı gelmiştir, bekleyin o köşeyi dönmek üzere! Bazıları, henüz görmeye başladığınız şeylerin var olabilmeleri için ışık hızının değişken olması gerektiği konusunda bildiriler yayınlamaya başlayacaklar. Astronomlarınızın aletleri daha çok geliştikçe, görmekte olduğunuz şeyin ardındaki nedenleri değiştirmek zorunda kalacaksınız. Uzaydaki çok boyutlu alanlarla ilgili varsayımları, ışığın bulunduğu yere bağlı olarak hızını değiştirmesiyle ilgili varsayımları bekleyin. Bu olgu, neden “büyük patlama” diye bir şeyin olmadığını, onun yerine “büyük bir açığa çıkış”ın meydana geldiğini de açıklayacaktır. Size bir şey soracağım: Görülemeyen şeyler görülür hale geldiğinde, bu onların siz görmeden önce var olmadıkları anlamına mı gelir? Bunun üzerinde biraz düşünün.
Biliminiz şu varsayımı sunmuştu: Işık hızına yakın yolculuk ettiğinizde zamanınız değişir. Şimdi bu varsayımı tersine çevirip okuyun. Zamanınızı değiştirdiğinizde ışık hızına ne olur? Bu olgu iki yönde işler, manyetikler ve yer çekimi zamanı değiştirir.
Bu “yeni bakış açısı” ve anlayış, aslında 11:11’de (1987) meydana gelmiş olan şeyle bağlantılıdır. O tarihte zaman çerçevenizin değiştirilmesine izin verdiniz. Bunca yıl sonra size realite treninizin hızlandığını söyleyebiliriz. 1989’da yerkürenin manyetik ağının değişeceğini söyledik, o değişti. 1989’da gelecekte hava durumunuzun çarpıcı biçimde değişeceğini söyledik, onun da değiştiğini gördünüz. Gezegenin titreşimi şimdi 1987’de olduğundan çok farklıdır, bunu hissediyor musunuz? Zamanın hızlandığını hissediyor musunuz?
Siz ışık hızının değiştiğinin farkında değilsiniz öyle değil mi? Ama değişti, daha yüksek hızda titreşen bir gezegene olan budur. Bilimin potansiyeli, yeni bir görelilik anlayışını, daha önce varsayılan her şeyi aşan bir anlayışı başlatmaktır. Ancak, eğer her şey başka her şeye göreli ise sabite nerededir? Bilim adamının rahat bir nefes alması, kaosun böylesine yüce bir planın nedeni olmadığını bilmesi için bir sabite olmalıdır. Evet bir sabite vardır, ona “Tanrının sevgisi” denir.

Evrenin şekli

Bazıları “Kryon evrenin şekli nasıldır?” diye sormuşlardır. Evrenin şekli sizin boyutunuzda bir halka gibi görünür. Bir araba lastiğine ya da simide benzeyen bir şekildir. Herhangi bir dört boyutlu halkasal şekil içinde özgün matematiksel ilişkiler vardır. Bu ilişkiler verimlilik ve mesafeyle ilgilidir, onları DNA’nız içinde de bulacaksınız. Bu makro’nun gözlemlediğiniz doğadaki mikro’ya benzediği anlamına gelir ve bir rastlantı değildir.
Şimdi konuyu daha da karmaşıklaştıracağım. Bildiğiniz evren bu halkanın iç ve dış yüzeyine yapışıktır. Siz dışarı bakarak, evreni varsaydığınız realitenize uyan bir şekil olarak görürsünüz. Işığın düz bir çizgide yolculuk ettiğini düşündüğünüz için kıvrımları, kavisleri görmezsiniz. Oysa ışık öyle yolculuk etmez, asla da etmemiştir. Boyutlar arası bir paradigmada, bir gökcisminin ışığının size kavis çizen bir yolla geldiğini görebilirdiniz, ama dördüncü boyut realitenizde o gökcisminin ışığının düz bir çizgi halinde geldiğine yemin edebilirsiniz, çünkü görmek istediğiniz şey budur! Oysa gerçek beklediğiniz ya da deneyimlediğiniz realitenin dışındadır, bu yüzden onu size tarif etmek çok zordur.
Bir halka gibi kapalı ve sınırlı bir dördüncü boyut şekli içinde, halkanın iç yüzeyinden dış yüzeyine giden bir yol yoktur. Ama ben az önce evrenin aynı anda hem iç hem de dış yüzeylerde varolduğunu söyledim. Ancak, sizin iki yüzey arasındaki o yolu yaratmak için dördüncü boyutta yapabileceğiniz hiçbir şey yoktur. Halkayı kesip düzeltseniz ve uçları ustalıkla tekrar birleştirseniz bile iç ve dış yüzeyler daima kendileriyle birleşeceklerdir. Uçları kaç kez kıvırıp döndürürseniz döndürün yine aynı şey olacaktır. İşte burada durum garipleşir ve boyutlar arası olur. Biz bunun nasıl işlediğini tarif edeceğiz, ama siz yine de anlamayacaksınız.
Bir Mobius şeridinin niteliklerini biliyorsunuz, bunu daha önce anlatmıştık. Bir Mobius şeridi yarım kıvrımla kesilip tekrar birleştirilmiş bir şerittir, bu ilginç bir durum yaratır. Eğer bu şeridi bir yol olarak kabul ederseniz, şeridin hem iç hem de dış yüzeylerinde yürüyebilirsiniz. Bu çok verimli bir şekildir, matematikte ve fizikte tanınmış bir fenomendir. Şimdi size söyleyeceğim şey hiçbir anlam ifade etmeyecek! Mobius şeridi, evreniniz olan boyutlar arası halkanın niteliğine benzer. Çok boyutlu fizik dördüncü boyut fiziğinizden farklıdır, lineer düşünüşünüzün dışındaki yolları ve kapıları sağlar, nesnelerin ve ışığın aynı zamanda iki yerde birden bulunmalarını sağlar gibi görünür. Aslında onlar aynı zamanda iki yerde birden bulunmazlar, ama lineer zamanı ortadan kaldırdığınızda bu size öyle görünür! Boyutlar arası nesnelerin evrendeki yerini genelde zaman çerçevesi belirler. Siz onların birbirlerinden çok uzakta olduklarını düşünseniz bile, şimdi’deki nesneler daima birlikte olduklarını düşünürler!
Realiteniz kesinlikle boyutlar arası iki nitelik içerir. Her ikisi de dördüncü boyut fiziğinin kurallarını ihlal eder, çünkü gerçek kuralların neler olduğunu henüz bilmezsiniz. Bu iki şey yer çekimi ve manyetizmdir. Yer çekiminin her şeyin içinden geçtiği doğru değil mi? Neye sahip olursanız olun ya da hangi unsuru sunarsanız sunun yer çekimi daima galip gelir, yani nesneyi etkiler. Yer çekimi, zamanla ve evrenin şekliyle ilişkili boyutlar arası bir güçtür ve sözünü ettiğimiz halkayla ilişkilidir. Sanki boyutunuz onun için görünmezmiş gibi her şeyin içinden geçer.
Manyetizm de belli bir dereceye kadar aynı şeyi yapar. Manyetizm sizin realitenizde tüm yayıncılığın temelidir. Modüle edilmiş manyetik bir frekans yayınladığınız zaman o frekans tüm binaların, duvarların ve nesnelerin içinden geçerek evinize kadar girer. Eğer bir alıcınız varsa o frekansın içerdiği şeyi evinizde tezahür ettirebilirsiniz. Manyetikler tıpkı yer çekimi gibi boyutlar arası bir şeydir.
Biliminiz yer çekimini ve manyetizmi yine de anlamaz. Evrenin şekli bir halkanın iç ve dış yüzeyinde yer alır, ama onlar dört boyutlu zihninizle hayal edemeyeceğiniz şekilde birbirlerine bağlıdırlar. Evreninizi, hemen herşeye nüfuz edebilir görünen aynı yer çekimi ve manyetizm niteliklerine sahip olarak düşünün.

Evrensel mesafeler

İşte size hayalinizde canlandırabileceğiniz, benim “bir boyutun başka bir boyuta bakarken aldanması” dediğim şeyi anlamanıza yardımcı olabilecek bir şey. Size evrenin aslında o kadar büyük olmadığını göstereceğim.
Mecazımızda yaratmış olduğumuz o halkayı hayalinizde canlandırın. Şimdi halkayı yumuşak bir kumaşa dönüştürün, elinize bir makas alıp onu istediğiniz yerden kesin ve bir boru gibi uzatın, ama o elinizi içine sokabileceğiniz kadar büyük olmalıdır. Şimdi o kumaş borunun içinden elinizi uzatıp borunun öbür ucunu yakalayın ve içeri doğru çekin. Bunu her iki uçtan birçok kez yaptığınızı imgeleyin, ta ki en sonunda o iyice küçülene dek. Bunu yaptıktan sonra uçları tekrar birleştirin. Peki o hala bir halka mıdır? Evet şekil hala aynı şekildir, sadece küçülmüş bir halkadır.
Şimdi sizi bu küçülmüş halkanın ortasına götüreceğim. Siz o halkanın içinde bir molekül büyüklüğündesiniz. Mecazi olarak orada özel bir evrende bulunuyorsunuz, bu inanılmayacak kadar geniş, ama kat kat olup küçülmüş bir evren. Eğer o halkanın iç ya da dış yüzeyinde yürümeye başlarsanız, halka küçülmüş olsa bile tam bir tur atıp geri dönmek için yine de çok uzun bir yol yürümeniz gerekir. Bitişik kat sadece bir milim ötedeyken bunu neden yapasınız ki? Yanıt bellidir, çünkü o katların içinden geçemezsiniz, nerede bulunduğunuzu anlamak için bu katların öbür tarafını bile göremezsiniz. Bu yüzden herhangi bir yere ulaşmak için durmadan yürümeniz gerekir.
Bizim söylediğimiz şey şudur: Biliminiz ve mantıksal gözlemleriniz, gökcisimlerinden milyonlarca ışık yılı uzakta olduğunuzu söyler. Ya bu bir illüzyonsa, ya çok boyutlu bir evren az önce hayal ettiğiniz o küçülmüş, iç içe katlanmış kumaş halka modelinin niteliklerine sahipse? Lineer olarak yüz milyon ışık yılı uzakta görünen bir yer aslında hemen yanı başınızda olabilir mi? Kesinlikle evet! Bunu kavramak zordur. Evet, gitmek istediği yere ulaşmak için iç içe katlanmış halkanın tüm iç kısmını yürümesi gerektiğine inanan o molekülün algıladığı gibi aradaki mesafe gerçektir. Evrensel şekil öylesine kıvrılmıştır ki, tıpkı yer çekiminin yaptığı gibi aradaki “duvarı açmanın” matematiksel bir yolu vardır. Böylece kumaş halkanın iç ve dış yüzeylerinin diğer bölümlerine geçebilirsiniz.
İşte evrenin şekli böyledir. Şimdi size katlanmış kumaş halkanın katları arasındaki “duvarı açma” konusunda biraz bilgi vereceğim: Evren iten ve çeken bir enerji düzeni içerir, sürekli olarak kendi kendini yaratmaktadır. Asla kendini yok etmez, sadece boyutlar arasında hareket eder. Evrenin içinde maddeyi alıp götüren ve yenileyen düzenler vardır. Bir boyutsal paradigmadan bakıldığında koca galaksiler yok olup sonra tekrar ortaya çıkıyor gibi görünebilir, dolayısıyla boyutsal değişim evreninizin ve dördüncü boyutta gördüğünüz her şeyin motorudur. Bunun bir patlama (big bang) ile hiçbir ilgisi olmasa da, o evreninizi başlattığını düşündüğünüz şeyden sorumludur. Her galaksinin merkezinde bulunan kara delikler boyutsal değişimin motoru, lokomotifidir. Onlar o kumaş halkanın duvarlarını açan ana kapılardır. Size her galaksinin merkezinde en az iki kara delik bulunduğunu da söylemiştik, onlar daima çifttir, biri iter diğeri çeker. Ancak siz onlardan sadece birini görürsünüz, diğeri duvarın öte tarafındadır görünmez, ama yakında onu da göreceksiniz.
Boyutsal değişim kozmik kafesin de lokomotifidir. Siz boyutlar arası insan oluyorsunuz, çünkü gezegeninizdeki realiteyi değiştirdiniz. Sizler, düalite içinde yaşadığı halde gezegeninin boyutunu değiştirebilmiş evrendeki yegane yaratıklarsınız! Birçokları boyutlarını uzay araçlarıyla yolculuk yapabilmek için değiştirebilirler, ama sadece siz tüm realite senaryonuzu değiştirebilirsiniz.
Size evreninizin mekanizması hakkında bir başka ipucu vereceğim. Biz on yıldır gama ışını faaliyetinden söz ediyoruz, size yoğun gama ışını faaliyetini aramanızı söylemiştik. Onu gördüğünüzde bir yaratılışın sürüp gittiğini, özel bir şeyin meydana geldiğini anlayacağınızı söylemiştik. Şimdi bunu boyutsal değişim olarak tanımlayacağız. Boyutsal değişime daima güçlü gama ışınları, özellikle aşırı yüksek yoğunluktaki gama ışınları eşlik eder, bu boyutsal değişimin bir niteliğidir. Onu galaksinizin kenarında görüyor, orada bir şeylerin değişmekte olduğunu anlıyorsunuz. Eğer kendi terimlerinizi kullanmak isterseniz, bu bir “mini büyük patlama”dır. O sürekli değişen, itme ve çekme devinimiyle hareket eden evrenin bir parçasıdır. Sizden milyarlarca ışık yılı uzaktaymış gibi görünse de öyle değildir, aslında yanı başınızda meydana gelmektedir. Ama zamanın çevrenizde çökmesi ya da güneş sisteminizde yeni bir evrenin ortaya çıkması sizin için asla bir tehlike oluşturmaz. Onun fiziği onu kendi zaman çerçevesi içinde tutar, ayrıca bu evrenin merkezinin her yerde olduğu anlamına gelir.
Ama evreninizde özel, kutsal bir yer vardır, fakat sıradan bir yermiş gibi görünür. O dünya denen, üzerinde insan kılığında melekler bulunan bir yerdir. Onlar dünyada evrenlerin bir değişim geçirebilmesi için gerekli bir bilmece üzerinde çalışmaktalar. Bu gezegene tek özgür seçim gezegeni denir, o kendi realitesini değiştirebilecek tek gezegendir.

Sıfır

Bir gün gelecek biliminiz yaklaşan boyutlar arası matematikte sıfırı onurlandıracaktır. Şu anda siz sıfırı bir hiç olarak görüyorsunuz! Bazıları boyutlar arası sıfırın sonsuzluk anlamına geldiğini düşünüyor, hayır değildir. Size on yıldır 12 temelli bir matematikten söz ediyoruz. Onun saflığı, özellikle hesaplamadaki sadeliği sizi şaşırtacaktır, çünkü o doğayla “tokalaşan” tek matematiktir! Sıfırı özel değere sahip bir tamsayı olarak kabul etmeden 12 temelli matematiği dikkate alamazsınız. Sıfır bir yer tutucu olamaz, “hiçbir şey” olamaz ve sonsuzluğu temsil etmez. Sıfır boyutlar arası matematiğin sihridir, temel 12’nin sihridir!
Sıfır varolmuş olan, varolan ya da varolabilecek olan her şeyin potansiyelidir. O evrensel matematiğin şimdi’sidir. Potansiyeli ya da bir olasılık enerjisini temsil eder. Dolayısıyla, denkleme bağlı olarak sıfır değişkendir. O bilmecenin kolaylaştırıcısı ve genelde çekirdek sayıdır. Bunu tam olarak anlamanızı beklemiyoruz, henüz değil!

Uyumlu Anlaşma

Son olarak geçen hafta neyin meydana geldiğini söyleyeceğim. Bu gezegende Yaratılış Mağarası denen bir yer var, son celsede size ondan bahsetmiştik. Biz ta başta ona bu adı vermiştik, ama siz ona Akaşik Kayıt diyorsunuz. O soyunuzun kayıtlarının bulunduğu değerli bir yerdir. Sizi bir an için oraya götürmek istiyorum. Orada duvarlar ışık içindedir, her yer kristalimsi yapıdadır, jeolojik olarak öyle olmaması gerektiği halde mağara serindir. Orada dünyadaki her adam, kadın ve çocuk için bir kristal vardır. Kristallerin birçoğu çok eskidir, ama öyle görünmezler. Dünyaya gelip gittiğiniz, yani enkarne olduğunuz her seferinde kristaliniz güncellenir.
Bazılarınız bunun dünyadaki son enkarnasyonunuz olduğunu söylersiniz, çoğunuz için durum öyle değildir. Bilmediğiniz şey şu ki, bu çoğunuz için evrende “yaptığınız bir iş” tir. Bir bakıma, evrensel profesyonel insanlar olduğunuzu söyleyebilirsiniz! Neden? Çünkü yerküreye aşıksınız, ruhsal ailenize aşıksınız! Piyes bitip yaşamınız sona erdiğinde sadece enerjileri değiştirirsiniz, bir parçanız bir başka insanın rehberi olur, bir parçanız perdenin öbür tarafına geçer, sonra tekrar enkarne olur. Kısaca, sizlerden oluşan grup devamlı çalışır, bunu tekrar tekrar yapacaksınız, çünkü oyunun sonunu kaçırmak istemeyeceksiniz!
Uyumlu Anlaşmada Yaratılış Mağarası’ndaki yaşam gücünüzü oluşturan kristalimsi enerjiler değiştirildi. Dünyanın spiritüel tarihinde sadece iki ya da üç kez Yaratılış Mağarası ve Akaşik Kayıt değiştirilmiştir, bu seferki de onlardan biriydi. Yerkürenin kristalimsi ağı tekrar yazılmaya ve uyumlanmaya başlamıştır, dolayısıyla bu gezegende yaşam gücünüzü, soyunuzu ve ruhunuzun kayıtlarını içeren kristaller de yeniden yazılacak ve uyumlanacaktır. Böyle olmak zorundaydı, bir zaman gelir ezoterik olan fizik olur. Bu güncellenmesi gereken bir sistemdir, çünkü insanlar melek olamaya çok yaklaşmışlardır! (Sayfa: 258-280)

DÜŞ KIRIKLIKLARI 2. BÖLÜM (Newport Beach, California – Aralık–2003)

DNA hakkında yeni bilgi

Merhaba sevgili varlıklar, ben manyetik hizmetten Kryon. Şimdi size DNA’nın on iki tabakası hakkında yeni bir bilgi vereceğiz: Bu tabakalar, üçer tabakadan oluşan dört grup halinde ve boyutlar arasıdır. Her bir grup farklı bir amaca ya da enerjiye sahiptir. Birinci tabakayı oluşturan sözünü ettiğimiz ilk grup tek dördüncü boyut tabakasıdır, bir mikroskobun altında görebileceğiniz tek tabakadır. Size bir gün boyutlar arası tabakaların gölgelerini göreceğinizi de söylemiştik, bunu bekleyin, kesinlikle gerçekleşecektir. Çünkü boyutlar arasına bakmaya başladığınızda bazı şeyler kendilerini çift sarmalda (DNA’nın görünen birinci tabakasında) bile göstermeye başlayacaklar. Oraya iyi bakın, çünkü tüm tabakalar boyutlar arası bir çember içinde yer alırlar, bu yüzden hepsini dördüncü boyuttaki tabakada görmek mümkündür. Bu çember bir kutuya uyacak şekildedir ve kutu merkabahın ortasında yer alır. Merkabahın geometrisini dördüncü boyutta gözlemleyene ve o kutuyu bulana dek bu bilgi sizin için bir anlam ifade etmeyecektir.

DNA’nın dördüncü ve beşinci tabakaları

Şimdi dördüncü ve beşinci tabakaları açıklamanın zamanıdır. Onların isimleri İbranicedir, bu isimler size tabakaların amacı hakkında bazı ipuçları verecektir. Ama önce ilk üç tabakayı gözden geçirelim. Üç tabakadan oluşan birinci DNA grubu birlikte çalışır. Bu grup köklendirici ve temellendirici DNA ile ilgilidir. İnsanın biyolojik karbon kopyasını oluşturan ikinci tabaka insan genomunu içerir ve yaşam gücünüzün barındırdığı tüm kimyayı sergiler. Dördüncü boyutta görebildiğiniz tek tabakadır.
Üçlü ilk grup “yükseliş tabakası” dediğimiz boyutlar arası bir tabaka içerir (Netzach Merkava Eliyahu) . Bu açıklamadan spiritüalitenin bile köklendirici tabakalara dahil olduğunu anlayabilirsiniz. Son celselerde size korku niteliğinin de buna dahil olduğunu söylemiştik. Ayrıca özsaygısı konusunda ne yapacağınızı, gelişiminiz açısından onun ne kadar önemli olduğunu da söylemiştik. Bunların hepsi DNA’nın ilk üç tabakasında yer alırlar, yani birinci grubu oluştururlar.
On iki tabakayı yavaş yavaş açıklarken, tabakaların bazılarının geçmiş yaşam deneyimlerinizin damgaları olduğunu görürseniz şaşırmayın. Karmik nitelikleriniz bile oradadır ve hepsi değişebilir! Hepsinin içinde en kafa karıştırıcı olanı, henüz sözünü etmediğimiz bir şeydir. Tabakalardan birini bir şekilde değiştirdiğinizde, diğer tüm tabakalar bunu “bilirler!” Bir şeyi değiştirdiğinizde, diğerleri de bir şeyleri değiştirerek karşılık verirler. Bu DNA için de geçerlidir, eğer üçüncü tabakayı aktive ederseniz on iki tabakanın tümü bunu bilecektir.
Şimdi DNA’nın dördüncü ve beşinci tabakalarının isimlerini açıklayacağız. Ancak bu tabakaları ayrı ayrı inceleyemezsiniz, onları ancak birlikte inceleyebilirsiniz, çünkü ikisi bir çift oluşturur. Onlar asla birbirlerinden ayrılamazlar, bu boyutlar arası bir kesinliktir. Dördüncü tabakaya Urim ve Tumim denir. Büyük gücü ve büyük ışığı tanımlar. Tanrının bir ismidir ve asla beşinci tabaka olmadan incelenemez. Beşinci tabakaya Aleph Etz Adonai denir. O Tanrıyı tanımlar, Yaşam Ağacını tanımlar. Bu iki iplik birlikte Tanrısallık grubunun bir parçasıdır. Birinci grup (ilk üç tabaka) köklendirici gruptur, insan genomunu içerir. İkinci grup Tanrısal gruptur, dördüncü, beşinci ve altıncı tabakalardan oluşur. Bunların hepsi birbirine örülüdür.
Dördüncü ve beşinci tabaka, dünyadaki bu enkarnasyonunuzun ve Tanrısallığınızın özüdür. Onlar Akaşik Kayıttaki, yani kristaldeki “ismi” temsil ederler. Dördüncü ve beşinci tabakalar Tanrısal bir üçlü grup içindedir, ama gruptaki son tabaka, yani altıncı tabaka bu akşam size sunulmayacak, ama bazılarınız onun Tanrının bir ismi olduğunu, defalarca duyduğunuz bir ibare olduğunu zaten biliyorsunuz. Eğer bu akşam burada DNA hakkında söylenenlerden tek bir şey anlayacaksanız o da şu olsun, DNA’nızın Tanrı kadar Tanrısal olan bir bölümü vardır, eğer isterseniz onu Meleksi Grup olarak adlandırabilirsiniz. Bir an için biyolojinizin bir bölümünün Tanrısal olduğunu düşünebilir misiniz? Eh buna alışsanız iyi olur, öyle olmasaydı birlikte yaratım nasıl mümkün olabilirdi? Öyle olmasaydı maddeyi nasıl tezahür ettirebilir ve değiştirebilirdiniz? Bu tür şeylerin nasıl gerçekleştirildiğini düşünüyorsunuz? Dahası, niyet bile etmeden bilincinizin çevrenizdeki enerjiyi nasıl değiştirdiğini anlayabiliyor musunuz? Salonda birinin yanına oturduğunuzda, enerji alanınız o kişinin enerji alanıyla boyutlar arası şekilde etkileşime girer. Bunun saçma bir şey olduğunu mu düşünüyorsunuz? O zaman bilimin boyutlar arası yaşam alanınızın “fotoğrafını” sunacağı günü bekleyin!
Etkileşime girecek şekilde birbirinize yaklaştığınızda insandan insana ne tür bir enerji aktarımı olur? Söyleyeyim: Bu mütecaviz bir aktarım değildir. DNA’nızın Tanrısal grubu yürüdüğünüz her yerde Tanrısallığı haykıran bir gruptur. Çevrenizdekilere daha yüksek bir hızda titreştiğinizi, uyanmaya başladığınızı söyleyen bir gruptur. Mütecaviz değil, aydınlatıcı ve bilgilendirici bir gruptur. Bazılarınız insanları kendinize böyle çekersiniz. Yaydığınız enerji alanındaki denge ve bilgelik öyle çekicidir ki, diğerleri bunu hisseder ve sizinle birlikte olmak isterler.

Düş kırıklıkları 2. bölüm

Şimdi size ışık işçilerinin altı düş kırıklığından söz etmek istiyorum.
Bir : Bazı ışık işçileri, yerküreye enerji aktarıldığı ve her şeyin düzeleceğinin umulduğu bu günlerde düş kırıklığı yaratan haberlerden çok rahatsız oluyorlar. Dünyada her şeyin kötüye gitmesi onları endişelendiriyor. Ben de ışık işçilerine diyorum ki, siz Tanrının elçilerisiniz, çevrenizdeki her şey kaos içinde görünürken çevrenizdekilerin oturup enerjisinde teselli bulabilecekleri o dingin yer olmayı öğrenin. Fırtına çıktığında bir deniz fenerinin yaptığı şey budur, o gemilere güvenli limana giden yolu gösterir.
Sürekli karanlık olan bir yerde parlak bir ışık yaktığınızda ne olur? Karanlık enerji saklanacak bir yer bulmaya çalışır, çünkü ışık kötünün en kötüsünü gözler önüne sermiştir. O zaman feryatlar, protestolar yükselir, karanlık olan her şey gözünü size diker! Bazıları size saldırabilir de, ama artık saklanacak bir yer yoktur. Yavaş yavaş onlar da değişmek zorunda kalacak ya da gidip saklanacak başka bir karanlık yer bulacaklardır. Aldığınız kötü haberler yakılan ışıktan kaçışı anlatmaktadır, çünkü kötülükteki artış ışığın artışından kaynaklanır! İyi bölümün de orada olduğunu, ama henüz görülmediğini anlayın. Işık işçilerinin çok zor bir görevi yerine getirerek eski enerjiyi karıştırdığını, karanlığın havalanan tozunun herkesi boğulurcasına öksürtmeye başladığını anlayın!
İki : Bazıları da son bir iki yılda insanların radikal biçimde değiştiklerini, daha kötüye gittiklerini söylüyor ve düş kırıklıklarını dile getiriyorlar. Sevgili deniz fenerleri, size bu konuda bir şey soracağım: Onların değiştiğinden emin misiniz? Yoksa değişen siz misiniz? Ya siz aydınlanmayı istemiş ve onu yumuşak bir biçimde elde etmişseniz? Ya daha bilge olmuşsanız, ya onlara yargılayarak değil de bilgelikle bakıyorsanız? Değişmiş olan onlar değil de sizseniz? Bu yüzden size yine hoşgörülü ve sabırlı olmanızı tavsiye edeceğiz, çünkü onlar eskisi gibi kalırken siz ilerlemektesiniz. Siz ilerler, onlar yerinde sayarken elbette bir uçurum meydana gelecektir. Bu uçurum üzerinde Kılıçlar Köprüsü dediğimiz mecazi köprüyü kurmayı deneyin!
Şimdi sizden uzaklaşacak, hatta ihanet edecek olanlara insan bilincinin lideri olarak sevgi ve şefkat gösterme sırası sizde, bunu yapabilir misiniz? Sevgili insan, size ihanet eden o kişinin gözlerine bakıp onu yine de sevdiğinizi söylediğinizde ne olacağını söyleyeyim. Bunu yaptığınızda ikiniz arasında üçüncü bir enerji yaratırsınız, bu enerji Tanrısaldır, direkt yerküreye ve kristalimsi ağa gider. Yaptığınız şeyin anısı ve onun gerektirdiği bilgelik kristalimsi ağda depolanır, o da bu gezegeni değiştirir. Bu böyle işler.
Üç : Bir kısmı da dünyaya sürekli enerji aktarıldığı halde çok yorgun olduğunu söyler durur, kendilerini zayıf ve tükenmiş hissettiklerinden yakınırlar. Sevgili varlıklar, sizler buraya bu gezegenin tarihinde insanların kaldırabilecekleri en ağır ruhsal ağırlıkları kaldırmaya geldiniz. Yeni enerjiyi dünyanın realitesine kendi çabalarınızla yükseltiyorsunuz. Evet yorgunsunuz, ama bu hep böyle kalmayacak, bu daha önce size sözünü ettiğimiz zamandır. O gelecekte değildir, artık gelmiştir, bu yüzden ağırlıkları kaldırırken yakınmayın, burada bunun için bulunuyorsunuz.
Dört : Bazı ışık işçileri de küresel ısınmadan, buzulların erimesinden ve hava durumundaki çarpıcı değişikliklerden endişeleniyor. Sevgili varlıklar ne bekliyordunuz ki? Gong vurup dövüş başladığında hiçbir şey olmayacağı beklentisiyle mi ringe çıktınız? Yerküre daha hızlı titreşip zaman hızlandığında jeolojik değişimler de meydana gelir. Size daha önce gezegenin verimli bölgelerinin çoraklaşacağını, çorak yerlerin ise verimli hale geleceğini söylemiştik, jeolojik faaliyetin giderek artacağını da söylemiştik. Manyetik ağın kaymasının hızlanacağını ve hava durumunun çarpıcı şekilde değişeceğini bile söylemiştik. Titreşimi yükselmiş bir yerküre böyle yapar, çünkü o da değişmektedir. Bu sadece az sayıda kişinin görebileceği ezoterik bir değişim değildir, gerçek bir değişimdir. Yerkürenin insan bilincine karşılık verdiğini, şimdi onu da göreceğinizi söylemiştik. Sonunda bunu görüp bana endişelendiğinizi mi söylüyorsunuz? Düalite gerçekten iyi çalışıyor!
Size yine aynı bilgiyi vereceğim: Küresel ısınma gezegenin atmosferinin değil okyanuslarının ürünüdür, bilim adamlarının bunu keşfetmelerini sabırsızlıkla bekliyoruz. Keşfettiklerinde bu bilgiyi ilk kez nerede duyduğunuzu hatırlayın. Size ayrıca fosil yakıt sorunu olmadan da bu ısınmanın meydana geleceğini söylemiştik. Fosil yakıt sorununu yine de halletmeye çalışın, ama küresel ısınmaya yol açan neden bu değildir.
Beş : Bir ışık işçisi, ışık yakıldığı halde daha fazla kötülük ve nefret gördüğünü, artık mücadelenin kaçınılmaz olduğunu söylüyor. Evet, ışık yakılıp karanlık şeyler açığa çıktığında tarafsız kalmak artık zorlaşır. Şimdi görmekte olduğunuz şey budur. İki yıl önce size bu potansiyelden söz etmiştik. Odaya ışık yayan biri girdiğinde karanlık varlığını sürdüremez, artık size saldıramaz, dönüşüm geçirerek ışığa dönüşür, deniz feneri bunu başaran sensin! Karanlık aktif bir enerji değildir, varolabilmek için boş bir yere muhtaçtır, o boş yer korkunun bulunduğu yerdir!
Çevrende karanlık enerji taşıdığına inandığın kimselerden korkma, onlar yüzünden düş kırıklığına uğrama. Bu yeni enerjide, hayal edebileceğin en karanlık insan bile taşıdığın enerjiye nüfuz edemez, onlar seni karanlık bir silahla vuramazlar! Karanlığı yaymak isteyenler hiç ışıksız bir yer bulmak zorundalar.
Altı : Işık işçilerinin bazıları, aynı dersleri tekrar tekrar öğrenmekten düş kırıklığı duyduklarını söylüyorlar. Şimdi onlara bir soru soracağım: Bazılarınız buraya gelmeden önce yemek yiyip karnınızı doyurdunuz ve bu koltuklara oturdunuz. Bu toplantı bittikten sonra belki gidip tekrar yemek yiyeceksiniz. Sizin neyiniz var? İlk yemek yeterince besleyici değil miydi, o sizi doyurmadı mı? (gülüşmeler) Ne demek istediğimi anlıyor musunuz? Sevgili varlıklar siz büyüme ve gelişme içindesiniz. Aslında dersleri tekrarlamıyor, bu dünyadaki yaşamınızı sürdürüyorsunuz, bunu bir tekrar olarak görmeyin. Yediğiniz yemekleri tekrar olarak görmüyorsunuz öyle değil mi? Yemek masasına oturduğunuzda “Ah, tekrar yemek mi yiyeceğim?” diye soruyor musunuz? Bu yüzden, tekrar gibi görünen dersi öğrenimin kesinleştirilmesi, sağlama bağlanması olarak görün. (Sayfa: 282-301)

SORULAR VE YANITLAR (Kryon İnternet sitesinden – 2003 ve 2004)

Soru- Sevgili Kryon, 28 Ekim 2003’de güneşte muazzam bir patlama meydana geldi, onu 30 Ekim günü daha küçük bir patlama izledi. Bunu duyduğumda dünya insanlığına büyük bir armağan sunulduğunu anladım. Bu olayın bizim ve yerkürenin üzerinde yapacağı ruhsal ve fiziksel etkiler nelerdir?

Yanıt- Sevgili varlık seni kutlarım, durumu çok iyi özetledin. Neyin meydana gelmekte olduğu konusunda sana bir ipucu vereyim. Bilim adamlarınıza göre bu tür bir güneş patlaması en son 1987 yılında gerçekleşmişti. O zaman ne olduğunu hatırlıyor musun? O zaman Uyumlu Birleşme gerçekleşmiş, 11:11 için izin verilmişti. Şimdi ise Uyumlu Anlaşma denen uyumlanmayı deneyimliyorsunuz. Güneşin faaliyeti bir kez daha doruğa çıkmıştır ve size enerji aktarmaktadır. Güneşiniz merkezdedir, gezegenlere bilgi aktarır. Bu bilgi direkt manyetik ağınızı etkiler, ağ da varoluşunuza nüfuz eden ve DNA’nıza talimatlar veren şeydir. İnsan bilinci DNA’nızı yönlendirirken gezegenin enerjisi böyle konumlandırılır ve değiştirilir. Eğer oluşturduğunuz senaryoda değişiklik olmazsa, 2008’de bu çapta bir başka olayın meydana gelmesini bekleyin!


Soru- Senin kitaplarında kadim Mısır ya da piramitlerle ilgili bir bilgiye rastlamadım. Bir süre önce bize ünlü Kayıtlar Salonunun Sfenks’in altında olduğu söylendi. Şu anda bize Kayıtlar Salonu ya da piramitler hakkında söyleyeceğin bir şeyler var mı?

Yanıt- Kayıtlar Salonunu akaşik kayıtların saklandığı Yaratılış Mağarasıyla karıştırmayın. Fiziksel bir yer olmasına karşın o asla bulunamayacaktır, Mısır’ın yakınlarında bir yerde de değildir. Sfenks de göründüğünden daha fazla bir şey değildir. Onun altında bulunan şey keşfedilebilir, ama bu keşif sadece Mısır uygarlığını inceleyenler için önemli olacaktır. Onun içindeki şey aslında daha derin bir öneme sahiptir.
Piramitler de sizi ilgilendirebilir, özellikle matematik ve güneşsel uyumlanmanın ilişkileri açısından, ama bu bilgilerin çoğu zamanın batıl inançlarının, kültürel dinlerinin ve güneşe tapınmanın bir sonucudur. Buna çok mistik bir şeyi ve tarihinizin kayıp parçalarını eklediğinizde bu bilmeceyi belki çözebilirsiniz. Bunun bir kısmını açığa çıkarma sürecinde olan uzmanlar var. Bizim öğretimiz ise, bu zamanda dünyada bulunan çok farklı bir insan türü üzerinde, yani sizin üzerinizde odaklanır. İşte bu yüzden kadim geçmişiniz hakkında bilgi vermeye zaman ayırmayız.


Soru- Sevgili Kryon, ben ve iki kız kardeşim üçüzüz. Bize üç bedende bir ruh olduğumuz söylendi. Oysa ben her bedenin ayrı bir ruhu barındırdığına inanıyorum. Beni bu konuda aydınlatabilir misin?

Yanıt- Bir insana açıklanması en zor şey, görünüşte tekil olan şeyin gerçekte birçok olabileceğidir! Siz tek bir ruh olarak görünüyorsunuz, çünkü bir bedene sahipsiniz, böylece bir beden ve bir ruha inanmaya devam edersiniz. Gerçek şu ki her insan çok boyutludur, aynı anda birçok yerde bulunur. Siz orada oturmuş bu sözleri dinlerken, parçalarınız başka yerlerde başka işler yapmaktadır! Öyleyse o birçok yerde bulunan bir ruh mudur, yoksa birçok ruh mudur? Yanıt her ikisidir de. Tek sayılı boyutsallığınız bunun nasıl olduğuyla ilgili kavramınızı sınırlar, çünkü realitenizin önündeki her şey tekildir.
Bu yüzden senin sorunun varsayımı yanıtlanamaz, çünkü dünyadaki hiç kimse tek bir ruha sahip değildir. Daha iyi bir soru şu olurdu: “Kız kardeşlerinle tekil bir amacı paylaşıyor musun?” Sezginin sana söylediği gibi yanıt hayır olacaktır. Aynı astrolojik veçhelere sahip olabilirsiniz, ama her insan Tanrının ayrı bir parçasıdır, çok boyutludur, dolayısıyla tekil değildir. Her insan Tanrının dünya üzerinde bağımsız olmak için ders gören farklı bir parçasıdır. Tüm bunların kafa karıştırıcı yanı, senin kız kardeşlerinle neyi paylaştığındır. Siz dördüncü boyuttaki psişik bir okura gerçekten “tek bir ruh” olarak görünebilecek ortak bir tanrısallık ipliğini paylaşırsınız. Bu iplik karmik bağınızdır ve dünyaya üçüz olarak gelmenizin nedenidir. Bu, potansiyellerle, geçmişteki enerjilerle ve şimdiki dersinizle ilgilidir, ama bu “aynı ruh” değildir.
Bir kase çorba görünüşte tekildir, ama sen kasede kaç tane çorba olduğunu soramazsın. Her kase tekildir, çorba ise tanrısallıktır. Kabın seni yanıltmasına izin verme, onlar aynı renk ve şekilde olabilir, ama her birindeki çorba farklıdır ve farklı bir tat verir. Hangi titreşimde olacağına sadece çorba karar verebilir. Kız kardeşlerinle olan bağın insanlığa özgü bir bağdır. Sadece ikiz, üçüz ve dördüz insanlar bu bağa sahiptirler. İşte bu yüzden yaşadığınız sürece birbirinize daima “bağlı” olacaksınız. Sonunda içinizden biri bu dünyadan ayrıldığında siz yine birbirinize bağlı kalacaksınız! Çok boyutlu şeyler böyledir.


Soru- Sevgili Kryon, ilaçları elimizde tutarak iyileşebileceğimizi söyledin, bu ilaçların zararlı yan etkilerini önler mi? Örneğin Prozac’ı elimizde tutmanın bir sakıncası var mıdır? Olumsuz yan etkisi olmadan ağrı kesicileri de elimizde tutabilir miyiz?

Yanıt- Yıllardır bundan söz ediyoruz. İnsan ilaçları elinde tutarak sonuçlarından yararlanmak için “hücresel zeka” ile bağlantı kurabilir. Bu tüm Kryon öğretileri içinde belki size en garip gelenidir. Ancak bu kinesiyoloji’nin ve bazı bakımlardan homeopati’nin temelini oluşturur. Bu iki uygulamada da hücresel zeka anlayamayacağınız şekilde aktive edilerek kimyanızda değişimler yaratır ya da size sadece kendinin sahip olduğu yanıtları ve mesajları verir. Bunu kullandığınız bir ilacı elinizde tutarak deneyebileceğinizi söylemiştik. Tıpkı kinesiyoloji’de olduğu gibi bedeniniz neyi tuttuğunuzu bilir. Eğer istiyorsanız bunu garip olarak nitelendirebilirsiniz, ama biliminiz bile meditasyonun bedenin kimyasını değiştirdiğini doğrulamaya başlamıştır. Bu, bilincin madde üzerindeki gücünü doğrular.
Bedeniniz niyetinizin ne olduğunu ve elinizde hangi maddeyi tuttuğunuzu bilir. Bu yüzden, o maddeyi kullanma niyetinin özelliklerini hücrelerinize aşılamak mümkündür. O maddeyi gerçekten kullanmadığınız için ilacın hiçbir yan etkisi olmaz. İlacın ne yapmasını istediğinizi beden okur ve ilacın özelliklerini görür. Bu bilgiyi uygulayıp zamanla ensülin düzeylerini büyük ölçüde düşürmüş olanlar vardır, hala biraz ensülin şırınga etmeye ihtiyaç duyarlar, ama bu eskisine kıyasla çok küçük bir ölçektir. Aynı prensip homeopati için de geçerlidir. Burada bedenin yaptığı şey niyetinize, o maddeye ve kendi çevresindeki bilince karşılık vermektir.


Soru- Sevgili Kryon, benim yeni bir torunum var, önümüzdeki günlerde ilk aşısını olacak. Eğer DNA’mız yoluyla toksinleri dönüşüme uğratabiliyorsak, yasa gereği aşı olması gereken bebeklerimize ne olacak? Onlara yine de aşı yaptırmamız gerekiyor mu?

Yanıt- Birincisi, aşıların insanlığın hak ettiği Tanrı vergisi bir ilim olduğunu bilin. Bu yıllardır denenmiş ve geçerliliği kanıtlanmış homeopatik bir yöntemdir. Sen de aşı olmuştun ve işe yaramıştı. Sana verecek üç yanıtımız var: 1- Tanrı bir vakumda, sizden tecrit olmuş bir halde değildir. Geçmişte aşı olmuş, bugün ileri yaşlarda bulunan insanlar da DNA’larını değiştirebilir, yeniden işlemden geçirebilirler. Yani bir zaman sınırı ve bir kez aşı olduysan mahvoldun diyen bir kural yoktur. 2- Farkındalık çağında olan bir insan aşı olurken bile “kimyama uygunsuz bir şeyin girmesine izin vermiyorum” diyebilir. Bu zeki hücresel yapınıza verilen bilinçli bir talimattır, hücrelerinizin sadece ihtiyacı olanı kullanıp gerisini atmalarıyla sonuçlanacaktır. 3- Bebeklere gelince, son zamanlarda biliminiz aynı zamanda birçok hastalığa karşı aşı yapma çabasındadır. Size torununuza son kırk yıldır bilinen temel hastalıklar için aşı yapacak bir doktor bulmanızı tavsiye ederiz. Yeni hastalıklar için aşı yaptırmaktan kaçının, geriye yıllardır kullanılan yedi sekiz aşı kalır. Biliminiz henüz tüm aşı maddelerini birleştirmenin sonuçlarını anlamıyor. Kendini zamanla gösterecek bir sorun var, bu yüzden temel aşılara sadık kalın.


Soru- Eskiden beri Kudüs toprakları binlerce insanın kanıyla sulanmıştır. Neden Kudüs bu kadar çok kan dökülmesine sebep oldu, sanki bu topraklar varolabilmek için insan kanına muhtaç gibi görünüyor.

Yanıt- Bu gerçekten de çok önemli bir soru. İlahi bir yerde durumun böyle olması beklentiye aykırı görünüyor öyle değil mi? Bu yer insanların kanıyla, hatta Mesih dediğiniz varlığın bile kanıyla sulanmıştır, ama burada kanı Tanrı değil insanlar dökmüştür. Yeni Kudüs eskisiyle öyle bir tezat oluşturacak ki, tarihçiler “böyle bir yer nasıl olmuş da dünyanın barış kapısı haline gelebilmiş” diyecekler. Kudüs’teki potansiyel budur. Peki gerçekleşebilir mi? Evet, ama bu zaman alacak, şimdiyle 2008 yılı arasında dünyaya aktarılan enerji bir fark yaratacaktır. Oyunun değişmesini bekleyin ve çocukların ne yapacaklarını izleyin!


Soru- Sevgili Kryon ben Norveçliyim. Organ nakli konusunda ne düşünüyorsun? Bu durumda çakralara ne olur? İnsanlar ölüp bir organı geride bıraktıklarında perdenin öbür tarafında ne olacak? Benim ülkemde insanların bir kaza durumunda organlarını bağışlamalarını öğütleyen kampanyalar yapılıyor.

Yanıt- Sevgili varlık bu konunun dramının dışına çık. Yeni enerjide Tanrı insanların insanlara yardım edebilmeleri için bunları yaratmıştır. Organ naklinin çakralarınızı, karmanızı bir şekilde etkileyeceğini düşünmeniz belki normaldir. Tanrı vergisi teknolojinizle bir başkasının yaşamını bu şekilde kurtarma iznine sahipsiniz. Nakledilen organın beden tarafından reddedilmesini önlemek, hatta hücrelerinizi yeniden ayarlamak için niyeti kullanma iznine sahipsiniz. Kutsal bir yolculukta bu tabu değil, olağanüstü bir yaşam armağanıdır! Yeni enerji biliminin bir parçasıdır, ona saygı duyulmaktadır.
Diyelim ki birinin bir böbreğe ihtiyacı var, yoksa ölecek. Böbreği veren kişi organa hitap eder ve onun bir başka insanın ömrünü uzatmasını sağlayacak eşzamanlılığı kutsar. O insan da gidip başkalarını etkileyebilir ve gezegene yardım edebilir. Dolayısıyla, bağışlanan organ bir doğa kazası, bir yaratılış garabeti veya kötü bilim hatası değildir. Bağışlanan böbreğin hücreleri, işin içindeki insanların arasındaki kontratı bilirler, hiç bunu düşünmüş müydünüz? Bu her iki yaşamın potansiyellerinde varolmuştur, yeni bilim yeni enerjilerle işbirliği yapmaktadır. Böbrek kutsanmış ve her iki insanın yaşam kontratının gerçekleştirilmesini sağlamıştır. Organlarını bağışlama konusunda her insan özgür seçime sahip olmalıdır. Bir organı vermek zorunluluk değil, niyetle kutlanan kutsal bir olay olmalıdır.


Soru- Eğer karmamızı nötr aşıyla nötrleştirirsek, dünyadan ayrıldıktan sonra yine de karmamızı temizlememiz gerekir mi? Karmamızı nötrleştirdiğimizde, bizimle karmik ilişkisi bulunan insanlara ne olur?

Yanıt- Dinle sevgili varlık, nötr aşı geçmişi nötrleştirme iznidir. Kişisel olarak değişmeyi istediğiniz anda bu karma temizlenir, sizinle karması olanlar da değişirler. Kendiniz için yaptığınız hiçbir şey tekil değildir, çevrenizdeki enerjiyi de değiştirir. Kısaca, eğer siz karmanızı temizlerseniz bundan sizinle karması olanlar da etkilenir. Bu, “eğer kendinize yardım ederseniz dünyaya da yardım etmiş olursunuz” diyen yüce sistemin bir parçasıdır. Bu dünyadan ayrıldıktan sonra karmanızı temizlemek zorunda kalmazsınız, herhangi bir şeyi yeniden yaşamanız gerektiğini söyleyen bir kural yoktur. Bir kez ruhsal DNA’nızı değiştirdiğinizde bu nitelikler ruhunuza ait Akaşik Kayıt’ın bir parçası olur. Karma sadece bir başlangıç enerjisidir ve hepsi bu kadardır. Tanrının sizi dünyaya kendi yaşamınızda hiçbir seçime sahip olmayacağınız şekilde yollaması size mantıklı geliyor mu? Bu durumda geçmişin esiri olurdunuz, bunu bir düşünün!


Soru- Mistik öğretiler bizi maddi şeyleri arzulamaktan vazgeçmeye zorlamıştır. Çünkü bir şeyleri arzulamak zihni asla rahat bırakmayacak ve gerçek benliğin ortaya çıkmasına izin vermeyecektir. Oysa sen istediğimiz her şeyi birlikte yaratmamızı öğütlüyorsun. Bu, sürekli bir şeyler arzulayan zihnin ateşini körükleyip bizi içimizdeki merkezden daha çok uzaklaştırmaz mı? Eğer biri hırsla güzel bir arabayı birlikte yaratırsa sadece hırsı tatmin olmuş ve daha da güçlenmiş olmaz mı? Bolluğun mutlulukla ilişkisi nedir? Kanımca bizi mutlu ya da mutsuz eden şey, bir şeyi ne kadar çok istediğimizdir.

Yanıt- Işık işçilerinin ve üstatların yükselmiş bilinci ruhsal dengeyi birlikte yaratır. Birlikte yaratımın hedefleri birçok kez sıralanmış, ama bu liste asla maddi şeyleri içermemiştir. Bunlar huzur, sağlık, bilgelik, mutluluk, uzun ömür ve bir toplumda rahatça yaşayabilmek için gerekli şeylerin sağlanmasıdır. Birlikte yaratım gücü, ne istediğini bilecek bilgeliğe sahip spiritüel insanlara bahşedilen bir şeydir, araba koleksiyonu yapmaya bir davet değildir.
Eğer çocuklarınızı beslemek için çalışmanız gerekiyorsa, yaratılan bir iş birlikte yaratımın ruhsal saflığı içinde yer alır, çünkü bu bir şeyi arzulamak değildir. Eğer ailenizde ya da bir ilişkinizde sorun yaşıyorsanız, orada huzuru ve uyumu birlikte yaratan şey hırs ve açgözlülük değildir. Sağduyuyu kullanmanın zamanı gelmiştir. Tanrı sizin yoksul ya da sıkıntı içinde olmanızı istemez, çünkü bir Tanrı yaratımı olarak ihtişamınızı karşılamaz ve burada yapmak için geldiğiniz çalışmaya uygun düşmez. Hep aç ya da evsiz barksız olmanın, zar zor geçinmenin kimseye bir yararı olmaz. Hiçbir üstat sizden böyle bir şey istememiştir. Bolluğun tanımı, rahatça geçinmek ve her gün karnını doyurmak olarak sunulmuştur.


Soru- Toplumun olumsuz olarak gördüğü bir eylem kendi başına olumsuz karma yaratır mı, yoksa önemli olan bizim tutumumuz mudur? Asil bir amaç için aldatır, yalan söyler, hatta suç işlersem yine de olumsuz karma yaratır mıyım?

Yanıt- Olumsuz karma diye bir şey yoktur sevgili varlık. Karma tamamlanma enerjisidir, bu enerji çözülmek için yalvarır ve bir insanı belli biçimde davranmaya, belli bir yerde yaşamaya ve çözüm için belli insanlarla karşılaşmaya iter. Karma, insanlık onu tam bir özgür seçimle hallederken gezegenin enerjisini titreşimsel olarak şu ya da bu yöne itmenin bir yolu olarak daha eski bir dünya enerjisinde yaratılmış ve işlemişti. Eğer kendi karmanızı temizlerseniz, eski bir enerjiyi bırakıyor ve gezegene ışığınızla yardım etmekte özgür olduğunuz bir enerjiye geçiyorsunuz demektir. Bu sizin özgür seçiminizdir ve niyetiniz tarafından yönlendirilir. Saf ruhsal niyet tutumuna sahip olanlar, geçmiş yaşam karması olmayan bir insan niteliğine sahip olacaklar. Bu süreçte boyutlar arası olmak, geçmişi, şimdiyi ve geleceği “şimdi” denen yeni bir realitede birleştirmek demektir. Bu şimdi, DNA’nın içindeki geçmiş karmik talimat dizilerine hiç yer vermez.


Soru- Lusifer kimdir, Lusiferyen isyanın amacı neydi?

Yanıt- Bunun birçoklarını düş kırıklığına uğratacağını ve birçoklarını da öfkelendireceğini biliyoruz, ama şeytan diye bir şey yoktur ve asla gerçek bir Lusifer varolmamıştır. Bunlar tümüyle kendinizi anlamanıza yardımcı olmak için yaratılmış, insanın düalite modeline göre şekillendirilmiş mecazi öykülerdir! Dünyadaki en karanlık enerji, özgür seçimin bir sonucu olarak sadece insandan kaynaklanır. Adem ve Havva’nın mecazi öyküsü size bu bilgiyi vermiş olmalıdır. Özgür seçim, insanın ışık bahçesinde bile karanlığı seçeceği anlamına gelir. Bu düalitenin yapmaya muktedir olduğu bir şeydir.
Buna inanmayanlar ve ruhunu ele geçirmenin peşinde koşan varlıkların bulunduğunu düşünenler, istedikleri gibi düşünme konusunda özgür seçime sahiptirler! Ama realitelerini karanlık varlıklardan korkmaya dayandırdıkları için, Tanrının sevgisi içindeki ihtişamlarını görmekten yoksun kalacaklardır.


Soru- Mitokondrial DNA insanın gelişiminde, geçmişinde ve geleceğinde nasıl bir rol oynar? Bilim bu DNA’nın izini geçmişe, 250 bin yıl önce Batı Afrika’daki kökenimize dek sürmüştür. Öyle görünüyor ki hepimizin gerçek bir Adem ve Havva ile ilişkisi var. Bu bizim kökenimizin başlangıcı mıdır?

Yanıt- İçinde yıldız tohumlarını taşıyan mitokondrial DNA’dır, o sadece Havva’dan gelmiştir, çünkü enerjisi dişidir. Orada Pleiadeslilerin niteliklerini bulacaksınız, bu sizin gerçek biyolojik kökeninizdir. Evrende bir yaşam formunun diğerine yardım etmesi ender görülen bir şey değildir, gelişmeniz için bu gerekliydi. Eğer bunun bir bilimkurgu olduğunu düşünüyorsan, o zaman antropologlara insanımsı gelişimin başlangıcında dünyada neden birçok insan türü bulunduğunu sor. Dünyadaki diğer yaşam formları gibi, birçok insan türü formüle edilmişti. Bu çeşitliliğin sonuçlarını, yani her hayvanın birçok türünü çevrenizde görebilirsiniz. Ama insan olarak sadece bir türün gelişmesine izin verilmiştir, bunun üzerinde biraz düşünün!


Soru- Sevgili Kryon, görelilik (izafiyet) teorisi üç varsayıma dayanır: 1- Işık hızının sabit oluşu. 2-Görelilik prensibi. 3-Zamanın göreli olduğu. İnsan bu varsayımlar konusunda ne düşünmelidir?

Yanıt- 1- Işık hızı bir zaman çerçevesinden diğer zaman çerçevesine değişir. O evrenin sabitesi, değişmezi değildir. 2- Ancak her şey görelidir ve bu yüzden teori geçerlidir, ama kurallar her bir realiteye özgüdür. 3- Zaman, temsil ettiği realitenin yapısı içindeki ışık hızına göreli olacaktır. İşte bu yüzden evrene bakıp “olanaksız fiziği” gözlemleyebilirsiniz. İnsan bu varsayımları kutlamalıdır, çünkü onlar hiçbir şeyin nasıl tek başına duramadığını açıklamanın başlangıcıdır. Eğer bir şey değişirse, o tüm realiteyi de değiştirir. Bu ayrıca dünya üzerindeki her insan için de geçerlidir.


Soru- Mikrodalga fırınlar bedenimiz için gerçekten zararlı mıdır?

Yanıt- Evet, mikrodalga enerjisi hücresel yapınız için zararlıdır. Onun iletişim aktarımı da dahil olmak üzere bilim tarafından sunulmuş her şekli tehlikelidir. Bilimi fırlatıp atmak için bir neden yoktur, onun yerine tehlikeyi anlayın ve uygun bir korunma tasarlayın. Mikrodalga fırından korkmak yerine, onunla pişirilen yemeğe ne olduğunu bilin. Mikrodalga enerjisi, pişirilen yemeklerin tüm besleyiciliğinin büyük bölümünü yok eder. Bu ateşten elde edeceğiniz ısıyla aynı şey değildir. Bu yüzden, size tavsiyemiz bu fırını çok seyrek kullanmanızdır.


Soru- Sevgili Kryon, dünya nüfusunun şu anda altı milyarı aştığını düşünürsek, bu ruhlar geçmişte dünya bu kadar kalabalık değilken neredeydiler?

Yanıt- Perdenin öbür tarafı dediğiniz yerde! Tanrı havuzunda hayal edebileceğinizden daha çok varlık vardır! Görebildiğiniz ve göremediğiniz her yıldız, bir meleğin kafasındaki bir saç telini temsil eder. Biz pek çoğuz, ama aynı zamanda sınırlı sayıdayız! Dünya “Tanrı” dediğiniz bu meleksi varlıklarla doludur ve sen onlardan birisin! Birçokları dünya denen bu harika sınavın bir parçası olabilmek için binlerce yıl beklemişlerdir. Nüfus artışınız onların size ve özgür seçim gezegenine katılmalarına izin vermektedir. Bir noktada nüfus artışı had safhaya erişecek ve eğer insan bilgeliği beklediğimiz yere ulaşmışsa, nüfus artışıyla sağduyulu ve onurlu bir biçimde baş edebileceksiniz.


Soru- Benim sorum balinalarla ilgili, onlar neden kitlesel olarak intihar ediyorlar? Bu üzücü olayın sebebi nedir, insanlara karşı bir tür protesto mu?

Yanıt- Sevgili varlıklar, balinalar manyetik ağ sisteminin canlı parçalarıdır. Varlıklarında “dünya tarihini” taşırlar, bu yüzden kutsaldırlar! Dünyanızın halen yazılmakta olan kristalimsi ağıyla eş güdüm ve işbirliği yaparlar. Balinalar kitlesel olarak intihar girişiminde bulunmazlar, buna izin verecek bir bilinçleri yoktur ve asla intihar etmemişlerdir. Balinaların çoğu kez kumsala vurduklarını, insanlar tarafından kurtarıldıklarını, ama tekrar kumsala vurup öldüklerini görüyorsunuz. Bu genellikle kıtaların kıyılarında, bir yarımada veya kıstak gibi “çıkıntı yapan” topoğrafik bölgelerde meydana geliyor. Cod Burnu Amerika’daki iyi bir örnektir ve kısa bir süre önce burada böyle bir olay meydana gelmiştir. (47 balina kumsala vurdu)
Bu olayın nedeni balinaların, yunusların, amfibiyanların, kuşların, hatta böceklerin her yıl üreme ya da göç bölgelerine gezegenin manyetik ağı yoluyla gitmeleridir. Her bir grup manyetik etkiye sahip ley hatlarını sanki doğal bir pusulaları varmış gibi takip eder. Aslında gerçekten bir pusulaları vardır! Gezegenin manyetik ağı 1989’da söylemiş olduğumuz gibi o kadar çok değişmiştir ki, balina sürüleri bu değişime uyum sağlayacak zamanı bulamamışlardır. Birçoğu eski manyetik göç yollarını izlemekte, sonuçta kendilerini açık deniz yerine eski manyetik yönün götürdüğü bir kumsalda bulmaktalar. Karışıklık yaşamakta ve yıllardır yapmış oldukları gibi sıralanıp tekrar aynı şeyi denemekteler. Bunlar geçici şeylerdir, gözünüze çok trajik görünse bile tümüyle sistemi “budama”nın bir parçasıdır. Genç balinalar gelecek günlerde manyetik ağ değişimleriyle ilgili yeni içgüdüsel bilgiler edineceklerdir. Bu bilgi şimdi, yani bu yıl (2003) bilim adamlarınız tarafından doğrulanmıştır.


Soru- Sevgili Kryon, rüyalarım benim hem hayallerim hem de realitem mi? Rüya sahnelerimizin, farklı boyutlarda yer alan, geçmişte yaptığımız veya yapmadığımız seçimlerin meydana getirdiği başka realiteler olmadığını kim söyleyebilir? Belki onlar bilinçaltımızda sergilenmekte, bizi diğer realitelerde öğrenmiş olduğumuz ya da öğrenmeye çalıştığımız şeyi bu realitede öğrenmeye itmekteler.

Yanıt- Önce sana rüyaların nedenlerini ve içerdikleri süreci elimizden geldiğince anlatalım. Rüyalar tam olarak düşündüğün şeyler değildir. İnsanın rüya işlevi son derece karmaşıktır. Bizim açıklamamızdan sonra bile bunu tam olarak anlamayabilirsin.
Biyolojik : Biyolojik açıdan rüyalar bir bellek boşalımı ve yeniden yazılımıdır. Uykuda beyni yeniden düzenlemek için bedenin yapması gereken zihinsel bir temizlik biçimidir. Bazı şeylerin yerini değiştirir ve belleğin depolandığı yerleri öncelik sırasına sokar. Bu süreçte onun yaptığı şeyleri kısa an için görürsünüz. Bu, bilim tarafından henüz görülemeyen veya kabul edilmeyen klinik gerçektir. Ancak kısa bir süre sonra beynin enerjilerinin haritasını çıkarabildiğinizde bu olgu keşfedilecektir. O zaman bu bilgiyi ilk kez nerede okuduğunuzu hatırlayın!
Psikolojik : Bir yerden bir yere taşınan anılar genelde korkularınızın, sevgilerinizin, tutkularınızın, hatta bağımlılıklarınızın belirlediği bir öncelikle taşınır. Bu, analizde çok etkili olan yüzyıllardır pek değişmemiş bir hiyerarşidir. Beyin bu şeyleri oradan oraya lineer olmayan bir biçimde taşıdığı için, lineer olmayan bu nitelikler, yani insanları hiç bulunmadıkları ya da gerçek bir dördüncü boyut zaman çizgisinde bulunamayacakları yerlerde görmek çok sık yaşanan bir şeydir. Bunu şöyle düşünün: Siz tüm yaşam deneyimlerinizin bir kutu dolusu fotoğrafını taşıyorsunuz. Birden kutu yere düşüyor ve fotoğraflar etrafa saçılıyor. Onları topladığınızda artık bir sıra içermezler, geçmiş ve gelecek hepsi birbirine karışmıştır. Fotoğrafları elinizde tutarken Sally Halanız hiç görmediği bir evin yanında durmakta, hiç karşılaşmadığı çocuklarınızı ziyaret etmektedir. Buna ek olarak, önce sizin için diğerlerinden daha fazla enerji içeren fotoğrafları elinize alırsınız, çünkü onlar beynin daha rahatça erişip hatırlayabileceği belli bir yerde dosyalanacaklardır. Böylece beyin anıları etkili bir öncelik düzeni içinde sıralar. İşte bu özellikten dolayı psikolojik analiz geçmişte bu kadar değerli olmuştur.
Ruhsal : Yeni enerjinin gelişiyle birlikte ışık işçisi ve yükseliş statüsü tüm potansiyelleri değiştirmiş ve rüya bilmecesinin yepyeni bir parçası ortaya çıkmıştır. Yeni edindiğiniz farkındalık, birdenbire bu bellek düzenlemesinin bir parçası olmuştur. Buna ek olarak, eğer bir ışık işçisi olma üzerinde çalışıyorsanız rüya sürecinin amacı değişmiştir. Bu amaç şimdi DNA’nız içindeki geçmişi yeniden yazmaktır! Bu tarif edilmesi çok zor bir şeydir. Onu şöyle düşünün: Yere saçılmış fotoğrafların her birini elinize aldığınızda, onları çevreleyen duygu ve enerjileri yeni ve aydınlanmış bir zihinle yeniden yazmanız gerekir. Size kötü davranmış baba şimdi “karma ortağınız” ve yaşamınızı altüst ederek iyi iş yapmış bir varlıktır! İntihar ederek ailenizi utandıran erkek kardeşiniz, şimdi size bir armağan vermiş olan, spiritüel şeyler hakkında daha çok şey öğrenmeniz için kibrinizi kıran biridir. Sizi seven, yanınızda yatan eşiniz yeni Tanrısal gözlerinizle daha değerli hale gelmektedir. Böylece siz sadece anıları yeniden düzenlemekte, beyin onları yeniden yazmaktadır. Bu insanlar için yeni ve güçlü bir niteliktir. Şimdi yerden ilk aldığınız fotoğraflar, dünyadaki zaman çizginizi değiştiren yeniden yazmakta olduğunuz fotoğraflardır.
Rüyaları nasıl yorumlamalı? Eğer aydınlanma üzerinde çalışıyorsanız size bilgi veren varlıklar doğruyu söylüyorlardı. Çünkü eski yorumlar sürecin yeni ruhsal veçhelerini hesaba katmazlar. Şimdi bu yorumlara tamamen ruhsal bir ışıkta bakabilirsiniz. Rüyanızda Sally Halayı mı gördünüz? Neden? Belki onunla ilgili duygularınızı yeniden yazıyor ve onu yeni bir ışıkta görüyorsunuz. Belki de o, kendisiyle ilgili geçmişi yeniden yazmanıza yardımcı olmak için sizi boyutlar arası bir biçimde ziyaret ediyor! Bu çok sık görülen bir şeydir. Ana babalar geri dönerler, dördüncü boyut zaman çizginiz esnasında yitirdiğiniz varlıklar çıkagelirler. Gördüğünüz gibi bu çok karmaşık bir şeydir, ama gerçekten değişmiştir. Rüyalarınızda çok daha gayri lineer şeyler görmeyi bekleyin!
Son olarak bir ipucu verelim: Eğer bazılarınız görünüşte tüm gece boyunca bir süreci, bir şarkıyı veya bir eylemi tekrarlayıp duran rüyalar görüyorsanız, bu hiçbir anlam ifade etmez. Bu sadece beynin ve Tanrısallığın birleşmesini sağlamak için ortaya çıkan bir sis perdesi, bir gizlenme perdesidir! Beyin, gözden ırak ve bilinciniz için yeni yeteneklerle dolu şeyler yaparken dönüp duran bir geri bildirim döngüsü yaratır.


Soru- Dünyaya gelmeden önce nasıl ve ne zaman öleceğimize karar verir miyiz? Bazı insanların uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmelerinin, diğerlerinin ise genç yaşta bir hastalık ya da kaza sonucunda ölmelerinin sebebi bu mudur? Bunun geçmiş yaşamlarımızla bir ilgisi var mı?

Yanıt- Ölüm perdenin bu tarafında bir enerji geçişi ve ifadenin yenilenişinden başka bir şey değildir. Bunu anlamak sizin için zordur, çünkü size göre ölüm acı, ıstırap ve üzüntü kaynağıdır. Düzenin neden böyle işlediğini anlayabilir misiniz? Biz ölümü “dünya oyununun” bir parçası olarak görürüz. Her oyunda, göğsüne bıçak saplanmış adam perde indikten sonra ayağa kalkar ve tüm oyuncu kadrosuyla birlikte kutlama yapar. Oyuncu kadrosu oyundaki serüvenin gerçek olmadığını bilir, ama dünya oyunundaki realiteniz yaşamın varolan tüm şey olduğunu söyler, bu yüzden o sonuna dek oynanır! Mücadeleyi ve sınavı gerçek kılmak için böyle olması gerekir.
Evet hepinizin ölümünün planlandığı bir başlangıç kontratı vardır. Bazen bu başka birine yardımcı olmak içindir. Örneğin bir bebeğin ölümü ya da bir intiharın yarattığı derin enerji çevresindeki insanları çok etkiler. Her durum farklıdır, genellikle geçmiş yaşam deneyiminden bir dengeyle kıvama getirilir. Ama bu tamamen geçici bir şeydir ve her zaman yeniden yazılmayı bekler!
Şimdi bunların hepsi değişmektedir, yeni enerji dünyadaki yaşam ve ölüm sisteminde bir değişim meydana getirmektedir. Şimdi İndigo Çocuklar dünyaya geçmiş yaşamların karmik nitelikleri olmadan geliyorlar, onlar karmadan yoksunlar ve çok farklı bir oluşuma sahipler. Onların da potansiyel bir yaşam çizgileri var, onlar da geçmiş yaşam deneyimlerinin bilgisini ve kazanmış oldukları bilgeliği taşırlar, ama başlangıç kontratında bir değişim yaratabileceklerinin de farkındadırlar. Eski ve yeni enerji insanı arasındaki en büyük fark budur. Eski enerji insanı her nedense kontratın mutlak olduğunu, hiçbir şeyin onu değiştiremeyeceğini hisseder ve başlangıçtaki bu geçici kontratı sonuna dek izlemeye çalışır! Bunun yanlış olduğunu anlamalısınız, İndigolar bunu bilirler. Onlar yaratmaya ve tezahür ettirmeye hazır olarak gelirler. Potansiyelleri görmediğiniz, lineer bir sistemde yuvarlanıp durduğunuz, eski bir kontrata uymaya çalıştığınız için düş kırıklığına uğrarlar. Bunu hiç fark ettiniz mi? Bu tümüyle yeni yaşam senaryosunun bir parçasıdır.
Karmik bir ders mekanizması içinde bir döngü olarak yaratılmış eski yaşam ve ölüm planı şimdi geçersizdir. Yeni sistem, ölüm zamanı, yaş, hatta yaşam dersi de dahil kontratın yeniden yazılmasını teşvik eden bir sistemdir. Bu çarpıcı bir değişimdir ve yeni enerjide ölüme yeni bir anlam getirmektedir. Ayrıca şu olgu da var: !989’da size yeni enerjinin tezahür edebilmesi için çok sayıda insanın dünyadan çabucak ayrılması gerektiğini söyledik. Şimdi gördüğünüz şey budur. Kehanet edilen bu durum savaş ve hastalıklarla hızla gerçekleşiyor!


Soru- İsa adlı bir kişi gerçekten yaşadı mı, yoksa o kilisenin sonradan kişileştirdiği Mesih enerjisine sahip bir grup muydu? Acaba İsa bir Kristal Çocuk muydu? Yaşadığı dönemde farklı ya da gelişmiş bir DNA’ya mı sahipti?

Yanıt- İsa gerçek bir kişiydi. Doğumu ve ölümü anlatılandan çok farklı olmasına rağmen, mucizeleri ve öğretileriyle aydınlanmış bir ruh olarak bu dünyada yaşadı. İnsanların Tanrıyla kişisel bağ kurabileceğini öğretti. Onun öğretileri, bugünlerde yaşadığınız yeni ilahi takdirin başlangıcıdır. “Sizler de tıpkı benim gibi olabilirsiniz” dedi, bizim mesajımız da budur, üstatlık yeteneğinin her birinizin içinde bulunduğudur. Eğer gerçek tarih hakkında daha çok şey bilmek istiyorsanız kutsal kitabınıza değil, Ölüdeniz Parşömenlerine bakmalısınız!
Eğer İsa’nın yeni doğan çocukların birçoğu gibi özel bir bilince sahip olduğunu düşünüyorsanız haklısınız. Onun DNA’sı sizin sahip olduğunuz bazı kısıtlamaları içermiyordu, ama şimdi öğrenmekte olduğunuz bazı nitelikleri içeriyordu. DNA’sının astrolojik tabakası (diğer gezegenlerin enerji hareketlerine karşılık veren tabakalar) boş ve nötr idi. Dünyada yaşamış diğer üstatlar gibi İsa da size sadece muktedirlik mesajları vermekle kalmadı, herhangi bir insanın da kendinin yaptığı şeyleri yapabileceğini göstermek için öğretisini bizzat sergiledi. Şimdi birçoğunuz aynı şeyi gerçekleştirmenin eşiğinde bulunuyorsunuz!


Soru- Ben insan DNA’sını, DNA’nın görünür tezahürleri olan kromozomları inceliyorum. İnsanın titreşimi yükseldiğinde DNA’da değişimler olacağını söyledin. Ben bu değişimleri görebilecek miyim? Bu değişimler bir anormallikten mi kaynaklanıyor, yoksa titreşimin yükselişinden mi? Geçmişte DNA’mıza uzaylı ırklar tarafından müdahale edildiği doğru mu?

Yanıt- DNA’nın bölümlerini inceleyenler çok fazla fiziksel değişim göremeyecekler, sözünü ettiğiniz değişimler boyutlar arasıdır. Ancak buna inanmayanlara şunu söyleyeceğiz. Fiziksel yapıda değişim göremeseniz de kimya değişecektir. Bağışıklık sistemleri güçlenecek, ömür uzayacak, genler kendilerini yeniden düzenleyecek ve diğer sistemler yeni bir yola girecekler. Böylece görünüşte dördüncü boyut DNA tabakasını (insan genomunu) etkileyen bir başka şeyin sonuçlarını görebileceksiniz. En sonunda boyutlar arasılığı (diğer realitelerin gölgelerini) saptayabilen aletler geliştirdiğinizde, bunu DNA’nın çevresinde çok net biçimde göreceksiniz. Bu da şu sorunun sorulmasına neden olacaktır: “DNA, dördüncü boyut mikroskobu altında görülenden daha çok şey içeriyor olabilir mi?”
Yıllar önce size DNA’nızın dünya dışı ırklar tarafından değiştirildiğini söylemiştik. Bu bir plan doğrultusunda yapılmıştı, bunun insanlık tarihinde ne zaman meydana geldiğini bile söylemiştik. Antropologlarınız da insan gelişiminin anomalilerini bilir ve evrimin tüm hayvan türlerinde geniş bir çeşitlilik sağladığı halde, neden insan türünde çeşitlilik olmadığını ve neden tek bir türün geliştiğini sorgularlar. Onlar bunun ne zaman meydana geldiğini (insan çeşitliliğinin ne zaman sona erdiğini) bile bilimsel olarak saptamışlardır. Bu tarihi olguların tümü, size daha evvel sunduğumuz bir gerçeği ifade eder. Size dışardan yardım edildi ve bu yardım “Yedi Kız kardeş” (Pleiades) dediğiniz takımyıldızdan geldi.


Soru- Sevgili Kryon, ruh ile yüksek benlik arasındaki fark nedir?

Yanıt- Genellikle ruh, tüm varlığınızın genel görünüşü olarak algılanır. O, dördüncü boyutta bulunmayanlar da dahil olmak üzere sahip olduğunuz tüm “benlikleri” içerir. Dolayısıyla, “Tanrısal bütünlüğü” gösteren bir isimdir ve genelde “tüm sisteminizi” yansıtır. Buna evrende sahip olduğunuz “BEN’İM” mevcudiyeti de dahildir.
Yüksek benlik ise, Tanrı ile doğrudan iletişim kuran ve aileye her zaman “bağlı olan” parçanıza verilen bir isimdir. Dolayısıyla, onun sizin bir parçanızı, bir bölümünüzü tanımladığını söyleyebiliriz.
Öyleyse ruhla yüksek benlik arasındaki fark, birinin bütünü, diğerinin ise bir bölümü tanımlamasıdır.


Soru- Şimdi zamanını, ruhun gelecek tüm olası şeylerin potansiyellerini görebileceği bir noktada bulunması olarak anlıyorum. Olaylar meydana gelirken önceden belirlenmiş bir realite yolu mu oluştururlar, acaba ruh meydana gelmemiş tüm olası yolları da görebilir mi, yoksa belli bir noktadan sonrasını görmesi mümkün değil midir? Şimdi zamanının dairesel olduğunu söylediniz. Şimdi zamanının bir dairesel döngüyü tamamlaması bizim lineer zamanımızla ne kadar sürer?

Yanıt- Sevgili varlık, önceden mukadder kılma diye bir şey yoktur, sadece o yönde bir eğilim vardır. Olaylar meydana geldiklerinde, siz önceden belirlenmiş bir yolda kalma eğilimi gösterirsiniz. Bu tıpkı o yivde kaldığı sürece aynı nakaratı çalan eski fonograf plağına benzer. Öyle ki bir insanın doğarken başladığı nakaratı çalması önceden tahmin edilebilir bir şeydir ve o kadar karmaşık değildir. Ama bir başka nakaratı çalmaya karar verdiğinizde durumu açıklamak zorlaşır.
Şöyle düşünün: Ruh dev bir balonun merkezinde durur. Balonun içinde potansiyelleriniz vardır. “Eğer bu yoldan gidersen potansiyel şudur” diyen tüm enerji onun içindedir. Eğer bir realiteyi tümüyle geçersiz kılarsanız, örneğin kendinizi kısırlaştırırsanız daha fazla çocuğa sahip olmanızı içeren tüm potansiyelleri ortadan kaldırmış olursunuz. Bu, yaşamınızda ilerlerken “şimdi haritasının” yaptıklarınıza bağlı olarak değişmesi anlamına gelir. Harita şimdi nerede olduğunuzu, bir sonraki adımda neyin olacağını, yani tüm potansiyelleri gösterir. Orada birçok potansiyel bulunsa da, sadece en yakın olanlar size gösterilir, çünkü onlar en çok enerji yüklü olanlardır.
Bu haritanın sadece Tanrı için olmadığını anlayın, o aynı zamanda sizin içindir. O, “sen şu anda buradasın” haritasıdır. Boyutlar arası olmak, istediğiniz şeyi başarmak için hangi yöne gitmeniz gerektiğiyle ilgili bir içgörü verir. Bu ayrıca ona göre ilerlemenizi sağlayacak sezgiyi de veren bir enerji haritasıdır.
Zaman lineer değildir, onu anlamanızı zorlaştıran şey de budur. Sizi “şimdi’de düşünmeye” ve yolunuzun düşündüğünüz gibi olmadığını anlamaya davet ediyoruz. Zaman bir yerden bir yere uzanan düz bir çizgi değildir. Şimdi dairesi, sizin kendisini yarattığınızı, onu istediğiniz zaman değiştirme yeteneğine ve iznine sahip olduğunuzu dikkate alır. Bir süreliğine “yolun” dışına çıkmak mı istiyorsunuz? Bu güvenli gelmeyebilir, ama bunun nedeni realitenin eskisi gibi olmamasıdır.
Lineer ve dairesel zaman türü bir arada varolur, ama biri (lineer zaman) illüzyondur! Onlar daima birbirlerine bağlıdırlar, ama bunu görmek sizin için kolay değildir. Dairesel bir yoldaki aynı noktayı geçmenin (daireyi tamamlamanın) ne kadar zaman alacağı tamamen size bağlıdır. Eğer aynı şeyi tekrar tekrar ziyaret etme eğilimindeyseniz, o zaman daire oldukça küçüktür. Ancak bazıları için bu daire bir ömür kadar uzundur. Bu sadece kendi yolunuza
bağlıdır.


Soru- Kime dua edeceğimi bilmekte zorlanıyorum. Kryon’un da bir grubun parçası olduğunu söyledin. Yüksek benliğime ve rehberlerime danışabileceğimi biliyorum, ama yönetici tek bir grup ya da varlık var mıdır? Yoksa evren büyük bir demokrasi midir?

Yanıt- İnsanlar her şeyi bölmelere ayırmak ve onların çevresinde düzenleyici haritalar oluşturmak isterler. Bu tümüyle lineer bir süreçtir, perdenin öbür tarafındaki realiteyi temsil etmez. Elinize bir tas çorba alın, onun bir düzeni, tadı, maddesi, besleyiciliği ve formu vardır, ama çorbayı yöneten kimse yoktur. Şimdi, “Elbette, ama çorbada hiç bilinç yok. O düşünmek, kararlar vermek zorunda değil, dahası kendinin farkında değil” diyebilirsiniz. Gerçekten öyle midir? Tüm o moleküllerin kendi kendilerini yaratıp, bilimin bile anlayamayacağı girift ve karmaşık yapılar düzenleyemeyeceğini mi sanıyorsunuz? Bir çorba kadar basit şeyde bile bir plan, bir sistem ve eş güdüm bulunduğunun farkında mısınız? Eğer durum böyleyse evreni kim yönetmektedir? Demokrasi nerededir? Emirleri kim veriyor?
Ya lineer bir emir komuta zinciri yerine, tüm parçalar planın ne olduğunu tam olarak biliyor ve bildikleri şeye uyuyorlarsa? Bunu sadece çorba değil evren ve Tanrı da yapar. Evet hepiniz bütünün parçalarısınız, melekler ve diğer varlıklar da bu ortak özelliğe sahipler. Hepsi de üzerinde fikir birliğine varılmış, kendini güncelleyen aynı kitabı okumaktadır! Bu deneyimlediğiniz hiçbir şeye benzemez, bu yüzden onu hayal bile edemezsiniz. Bu birliği anlayamadığınız için semavi alemde savaşlarla ilgili bir mitoloji bile oluşturdunuz. İnsanın bu yaklaşımı, tümüyle Tanrıyı lineerleştirmeye çalışmakla ilgilidir. DNA’nız bunları anlatan Tanrısal bir şifre verir. Siz Tanrısalsınız, bu haritayı biliyorsunuz. Kendi Tanrısallığınıza daha çok yaklaştıkça bu daha aşikar olur ve bilgeliğiniz daha da büyür. Sizi içinizdeki peygamberi, içinizdeki yasa kitabını, burada neden bulunduğunuzu ve kim olduğunuzu gösteren pusulayı bulmaya davet etmiştik. Bazıları seri katillerin de bunu yaptıklarını, bunun dengesiz, hatta kötü bir süreç olduğunu söyler, “Eğer herkes kendi yasa kitabına sahip olsaydı bu kaos yaratırdı” derler. Sonra size kendi yasa kitaplarını verir, söyledikleri şeyin Tanrının emirleri olduğunu söylerler.
Gerçek şu ki “yasa kitabı” bireyseldir, ama çorba gibi, çorbanın her bir molekülü için ortak bir şeydir. İşte bu yüzden bu herkes için aynı kitaptır. Öyle olmak zorundadır, yoksa doğa dediğimiz şey hiç işlemezdi. O, “grubun” tek bir aile olduğunu söyleyen kitaptır. Organizasyon kısmı uzmanları içerir. Ailenin bir kısmı sizinle bizim aramızda aracı olarak çalışır (rehberler). Bir kısmı melek olarak çalışır, bir kısmı da benim gibi fiziğiniz üzerinde çalışır. Ama hepimiz Tanrı sevgisi içinde insanlığı destekleriz, hepimiz bir grubuz, sizin grubunuz ve Tanrı denen aile grubu.
Peki kime dua etmelisiniz? İçinize dönmeye başlayın. Herhangi bir varlığa dua etmek yerine, gücün gerçekte nerede olduğunu bilgece anlamaya başlayın. Tanrının size bir şeyler bağışlamasını umarak orada oturmak yerine, ihtiyaç duyduğunuz şeyi kendiniz yaratın. Bunu Tanrının dünyadaki özü olan ve tüm yaratılışı yöneten kendi varoluşunuzun inayetiyle yaparsınız. Siz kendi kendinizin üstadısınız, ama bu düalitenizde sizden saklanmış bir olgudur, Tanrı denen gruba katılın. Sizden daha yüce bir varlığa dua eder gibi değil, bir savaşta cepheden evine mektup yazan bir aile üyesi gibi dua edin! Siz Tanrının bir parçası ve bir aile üyesisiniz, ayrıca evrende gerçeği bilemeyeceği bir yerde yaşayıp çalışan az sayıdaki varlıktan birisiniz!


Soru- Acaba biz ışık hakkında çok aşikar bir şeyi göremiyor muyuz? Işık zamanı deneyimler mi? Benim iç görüm ya da saçma fikrim, ışığın dördüncü boyutun uzay-zamanında değil, başka bir boyutta bulunduğunu söylüyor. Eğer bu doğruysa, değişmesi gereken şey sadece algımız mı?

Yanıt- Evet algınızın değişmesi gerekiyor. Işığı zamanın dışında görmek yerine, zaman tarafından kontrol ediliyor diye algılamalısınız. Işık zamanı deneyimleyebilir, ama nitelikleri (özellikle hızı) zaman çerçevesi tarafından kontrol edilir. Işık neden yolculuk eder? Yolculuğun ardındaki mekanizma nedir? Realitenin temel enerjisine baktığınızda, o enerji ışığın zamanla ilişkili olmasını talep eder. Ama zaman evrenin birçok bölümünde farkı olduğu için, ışık hızı da düşündüğünüz gibi sabit ve değişmez değildir.
İç görülerin iyi, ama onları daha ileri götürmelisin. Işık gerçekten de kısmen boyutlar arasıdır, ama bulunduğu yerin realitesiyle ilgili formüllere ebediyen bağlıdır. Her bir zaman çerçevesi farklı bir ışık hızı yaratır. Bu, astronomi ve fizikte öğrettiğimiz şeyin belki de en zor bölümüdür. Uzaya baktığınızda, uzak bir yerden gelen ışık sabit bir hızda geliyormuş gibi görünür. Bunun tepenizdeki ampulden gelen ışıkla aynı hızda olduğunu düşünürsünüz. Aslında öyle değildir, uzaktaki bu ışığın, yol yapımı yüzünden gecikmelerin, duraklamaların olduğu, bazen de çok hızlı ilerlenen ışık yollarından geçerek uzun bir yolculuk yaptığını düşünün. O buraya düşündüğünüz gibi lineer biçimde ulaşmamıştır, yol boyunca içinden geçtiği zaman çerçevelerine tepki göstermiştir. Bu bilgi, mesafe ölçümlerinizin doğru olup olmadığını düşünmenize de yol açacaktır.
Evreninizdeki karanlık enerji (negatif değil, görünmeyen enerji) hakkında daha çok şey keşfetmeye başladığınızda, bu enerjinin boyutlar arası olduğu, bu yüzden bir kısmının kuantum halde (mesafesiz olarak, hepsi bir arada) bulunduğu sonucuna varacaksınız. Bu niteliği uzay realitesine katar katmaz, ışık olarak gördüğünüz ve ölçtüğünüz şeyin düşündüğünüzden çok daha karmaşık olabileceğini de dikkate almalısınız. Bilim adamlarınızın büyük patlama kalıntısı dedikleri şey, bir patlamadan değil, boyutsal bir değişimden arta kalan enerjidir. Bu sizi boyutlar arası matematiğe, en sonunda da sözünü ettiğimiz delikleri keşfetmeye götürecektir.


Soru- Kitaplarından birinde, manyetik bir alanla dik açıyla kesişen yüklü parçacık akışının kütlesiz nesne yaratabileceğini söylemiştin. Bu konuda daha fazla bilgi verebilir misin? Bu tür bir teknolojiye ne zaman sahip olacağız?

Yanıt- Kütlesiz nesnelerin yaratılması, bazı çok boyutlu niteliklerin dördüncü boyuta sokulmasıyla mümkündür. Size manyetik alanlar içinde manyetik alanları döndürmenin akıllıca yollarını aramanızı ve onları belli gauss (manyetik alan ölçü birimi) düzeylerine uyumlamanızı söylemiştik. Bunlar başıboş değil tasarımcı alanlardır ve birbirlerini belli bir biçimde “görmeleri” gerekir. Bunu yaptığınızda birdenbire kütlesiz bir nesne elde edersiniz. Eğer bunu bir nesnenin içinde yapar ve uyumlamayı gerçekleştirirseniz nesnenin kendisi kütlesiz hale gelecektir. Ayrıca onu kütlesizlik niteliğini yaratmak için kullanılan manyetiklerle de yönlendirebilirsiniz.
Söylediklerimi çok az kişi anlayacak olsa da, daha sonra birileri bu sözleri okuyacak ve doğru olduğunu anlayacaktır. Dünyada şu anda bunu okuyup anlayacak çok az bilim adamı var! Kütlesiz bir alanın sihri, manyetikler manyetikleri sıfırlayıp geçersiz kıldıktan sonra geri kalan enerji ürünlerinde bulunur. Bu enerji ürünleri sizin açınızdan boyutlar arası altındır, yani onlar aradığınız şeyin özüdür ve içerdikleri şey fiziğinizin “kurallarını” değiştirecek, böylece madde anlayışınızı değiştirmenize de neden olacaktır.
Boyutlar arasılığın bile dördüncü boyutta bulunabileceğini (yer çekimi ve manyetikler) ve dördüncü boyut fizik sisteminizin bir parçası olabileceğini bilin. Ama onlar sadece tepkisel fizik olarak kalırlar, yani yapabileceğiniz tüm şey onların çevresinde meydana geleni görmektir. Sihir onları aslında neyin yarattığını anlamaya başladığınız ve yönlendirebildiğiniz zaman meydana gelecektir. O zaman dördüncü boyutun ötesini görmeye, öbür boyutların niteliklerini yönlendirmeye ve tepkiler almaya başlayacaksınız.
Manyetikler boyutlar arası fiziğin ilk alanıdır, ama bu alan dördüncü boyutta görülüp yönlendirilebilir olduğu için en aşikar olanıdır. Deneylerin sonuçlarının ne olabileceği ya da olamayabileceği hakkında önceden çok fazla varsayımda bulunmamaya dikkat edin En temel kuantum kurallarından birini hatırlayın: Boyutlar arasılığa girdiğinizde uzaklık bir etken değildir. (Sayfa: 304-368)

EK A - İBRANİCE DNA İSİMLERİ

Keter Etz Chayim - Birinci Tabaka
Kryon’un yorumu
“Yaşam Ağacı”

Torah E’ser Sphirot - İkinci Tabaka
Kryon’un yorumu
“Tanrısal Karbon Kopya”
veya
“Yasa Karbon Kopyası”

Netsach Merkava Eliyahu - Üçüncü Tabaka
Kryon’un yorumu
“Yükseliş ve Aktive Ediş”


Urim ve Tumim - Dördüncü Tabaka


Aleph Etz Adonai - Beşinci Tabaka


Hiç yorum yok: