16.07.2007

---RAMTHA ---
TİRANLARIN SON VALSİ !

AKAŞA YAYINLARI

İdrake Açılan Pencere

Cesaret sizi yaratan Tanrının ayrılmaz bir parçasıdır. Sizin bir iç benliğiniz (Öz benlik) var, bir de dış benliğiniz (İkinci benlik) var. Bu ikinci benlik ki biz ona ego diyeceğiz, cesaretten yoksundur, tek bildiği mazeretler sıralamaktır. Duymak istemediğiniz şeyleri unutma eğilimindesiniz. Unutma nedir bilir misiniz? Unutma, egonuzun öz benliğinize erişebilecek şeyleri süzmesidir. Başka bir deyişle, duymak istediğinizi duyarsınız, görmek istediğinizi görürsünüz, okumak istediğinizi okursunuz.

Sizi Meleklerden Ayıran Özgür İradenizdir

Tercih kavramını çok iyi anlamalısınız, çünkü tercih hakkı her varlığın sahip olduğu vazgeçilmez bir haktır. Yaradan size özgür irade verdi, özgür irade seçim yapma yeteneğidir. O sizi melek dediklerinizden ayrı bir yere koyar, çünkü siz diğer canlı türlerinin gizemini de kapsarsınız. Sizin siz olmanız için, yaşam dediğiniz süreçler içinde evrimleşebilmeniz için size özgür irade, tercih hakkı ve ruh verildi. Burada okuduklarınıza inanmak ya da kabul etmek zorunda değilsiniz. “Bunların hiçbiri doğru değil” diyebilirsiniz, o zaman doğru olmayacaklardır. Tercih, evrimi idrak etmek için vardır. Evriminizin hangi noktasındaysanız ona göre davranırsınız.

Korku Kapıya Bekçi Koyar: Bekçi Egonuzdur

Burada okuduklarınızdan korkup korkmamak da sizin seçiminizdir. Kapıya bekçi koyan korkudur. Egonuz, ruhunuzun kapısında duran bekçidir, sizi yaşamınızın yerleşik biçimine hapseder, içeriye ancak süzgecinden geçirdiklerini bırakır. Tanrı tarafından size verilen yüce benliği bir düşünün, sonra da bunun sizi kendinize erişmekten alıkoyan gizli bir güç tarafından nasıl değiştirildiğini düşünün. Korkmayı da seçebilirsiniz, öğrenmeyi de. Bu bilgileri yaşamınızda kullanmayı da seçebilirsiniz, bir tarafa atmayı da!
Gerçekleşen kaderiniz sizin yarattığınız bir şeydir. Nasıl yaşadığınızın, neler meydana getirebildiğinizin, nerede olduğunuzun toplamıdır. İnsanlığın ortak kaderiyse, yaptığınız tercihlerin ve kolektif tutumlarınızın sonuçlarının her birinizin kaderine yansımasıdır. Eğer egonuzun içine hapsolup kalmışsanız, hayatınız dün yaşadıklarınızın bir tekrarından ibaretse, dünü tekrarlamayı, yarını da dün gibi yaşamayı seçmişsiniz demektir.

Yarın Mutlaka Gelecek, O kadar Çok İşim Var ki

Yarın mutlaka gelecektir, o kadar çok işiniz var ki yarın gelmek zorundadır. Yarınlar bugünkü duygusal eğilimlerinize göre şekillenecektir. İdrakinizi genişletirseniz, kaderiniz de ona göre genişleyecektir. Eğer tercih yapmayı yürürlüğe koyarsanız, her an fikrinizi değiştirebilirsiniz, dolayısıyla kaderinizi de. Kaderiniz kendiliğinden değişecektir, çünkü kader düşüncenizin takıldığı an’dır, şimdi’dir. Şimdi, hayatınızın şu anı, on beş gün öncesinin bir sonucudur, onu siz programladınız. O halde insan ırkının geleceği, bireylerin tek tek tutum ve davranışlarının toplamıdır. Kader, zaman sürecinde şimdiki tutumlara göre oluşmaktadır. Bu bölümde size insanlığın dramını anlatacağım, insanın insanı ve doğayı nasıl tahrip ettiğini! Öyleyse başlayalım. (Sayfa: 11-19)

Dünyaya Düşen Gölge

Ego aslında deccaldir, ona insanın şeytani tarafı deniyor! Ego, insanlığın imajı ve kimliği oldu. İmaj ve kimlik ise, sürekli beslenmesi gereken canavarlardır. Egonuzla yaşadığınız zaman, yüce gücünüzü bölmüş olursunuz. Aslında bastırılan yücelik büyük öz benliğinizdir. İşte 35 bin yıldır evrimleşemeyen ruhun durağanlığı budur. İnsanoğlu tüm gücünü imajını korumaya harcamıştır. Daha bıkmadınız mı?
Şimdi insandan söz edeceğiz, erkek cinsinden! Değişimlerin itici gücü olan erkek ekonomik olaylardan sorumludur, savaşlardan sorumludur, kıtlıklardan sorumludur! Binlerce yıl önce erkekle kadın arasındaki ayrım meydana geldiğinde, erkek ve kadının birbirine hiçbir bakımdan benzememesi gerektiği düşünülüyordu. Tanrı erkekti, oğlu da erkekti, kutsal ruh her neyse o da erkekti! Kadın erkeğe hizmet etmek için vardı, o ruhsuzdu. Erkek, kadın özelliklerinin kendine yansımasından korkarak kadınla arasında bir fark oluşturmaya çalıştı ve kendini yüceltici bazı duygusal yetenekler geliştirmeye başladı. İnsanın imajını meydana getiren bu duygular, şimdi bedeninizde bastırılmış olarak duruyor.
Şimdi de imajdan söz edelim. Bir erkek ağlayamaz, merhamet ve sevecenlik gösteremez, duygulu bir anında gözünden bir damla yaş akıtamaz, bunu yaparsa kadınsı görünür. Erkek elde edici olmalıdır, başarılı olmalıdır, çünkü başarısızlık kadınlığın bir göstergesidir. Erkeğin kendine uygun olarak yarattığı imaj güç sahibi olmaktır, sevgi sahibi olmak değil. Şimdi erkeklerin cinsel beraberlikleri neden ciddiye almadıklarını anladınız mı? Bu ilişkilerin onlar için hiçbir anlamı yoktur, sadece cinsel doyum ve rahatlama aracıdırlar! Yüzyıllar geçtikçe bu imaj daha da güçlendi. Kral bir erkekti, savaşçı bir erkekti, fatih de bir erkekti ve erkekler sürekli birbirleriyle savaşıyorlardı. Bahane olarak da bunun Tanrının buyruğu olduğunu ileri sürüyorlardı. Kazananlar önce aşiretler, sonra da hükümetler ve krallıklar kurarak insanları yönettiler, bunlar hep Tanrı adına yapılıyordu. Böylece fetihler, korku, sefalet, kıyım ve pislik başladı, tam 35 bin yıldır sürüyor!

Fetihler ve soygunlar uzun bir süre devam etti. Sezarlar sefere çıkmak için para aramazlardı, sefere çıkarlar ve istediklerini gidip alırlardı! Ta ki Napolyon denen adam ortaya çıkıncaya kadar bu böyle sürdü. Napolyonla birlikte, bu olaylardan tatlı karlar elde edilebileceğini anlayan biri daha belirdi. Napolyon’u ve seferlerini, gitsin de fethetsin diye finanse ediyordu. Artık Napolyon getirdiği ganimetlerle ona olan borcunu ödeyebilirdi.
Böylece Napolyon’un ilk fetihleriyle birlikte, bu kitabın kalan kısmında okuyacağınız olaylar da başladı. Onlara “Gri Adamlar” denir. Napolyon’un altın borçlandığı kişi, zaferleri finanse etmek ve ikmal yapmak için fevkalade bir sistem kurmuştu. Bunun çok kazançlı bir iş olduğu kısa sürede anlaşıldı, ne de olsa dünyanın gidişini değiştirecek bir işti. Bu ilk finansörün aklına çok önemli bir fikir gelmişti. İşinde başarılı olabilmesi için hiçbir ülkeye bağlılık yemini etmemesi gerekiyordu. İşi giderek büyümeye başladı. Bu ilk Gri Adam’ın sevdiği bir kadın yoktu, ama oğulları vardı. Onun serveti oğullarıydı, çünkü bu yüce mirasın kuşaktan kuşağa devam etmesini sağlayacaklardı. Sağladılar da! Servet sahibi olmak, güce giden kapıyı açan anahtardı, onun tek istediği güçtü! Kısa süre sonra bu adam ve oğulları, çatışmaya giren herkesten tatlı karlar elde etmeye başladılar ve çatışma yaratmanın çıkarlarına uygun olduğunu fark ettiler. Hırslı kral ve fatihlerin çatışmalarını destekledikçe daha çok kazanıyor, güçleri daha da artıyordu. Bu gücün yan ürünlerinden biri de oğullarını ve kendi adamlarını etkili makamlara yerleştirebilmeleriydi.
Napolyon devrinden beri Gri Adamların etki alanları çok genişledi, ama onlar bu gücü yine de kan bağları olan aileler içinde tuttular. Bankalar kurmaya, hükümetleri etkilemeye başladılar. Kralları ve hükümet başkanlarını etki alanlarına aldılar. İsteklerini yerine getirmeyenler, bir anda para kaynaklarının kuruduğunu görüyorlardı. Avrupa’da artık her şeyi altının getirdiği güç ve bunun üzerine yazılı bulunduğu kağıtlar yönetiyordu. Birinci Napolyon’dan sonraki tüm savaşları Gri Adamlar ayarladı, yönlendirdi ve finanse etti. Eğer savaş çıkma olanağı yoksa olanak yarattılar. Onlar hiçbir ülkeye, hiçbir dine bağlı değillerdi. Sokaktaki adamdan, egosunu beslemek suretiyle diktatörler yaratıyor, suikastler tertipliyor, karışıklıklar ve fikir ayrılıkları meydana getiriyorlardı. Onlara göre her adamın, her krallığın bir fiyatı vardı. 1800’lü yıllarda ortaya çıkan ilk Gri Adamın ismi Rotschild idi. Bu adı sakın unutmayın, çünkü az sonra dünyanın her yanında insanlığın dengesinin bozulmasına bu ailenin nasıl öncülük ettiğini göreceksiniz.
1857 yılında bu hanedan Avrupa’nın her yerine ve önemli makamlara kendi adamlarını yerleştirdi. Diğer ülkelere ve Amerika’ya adamlarını gönderdiler. 1857 yılında Londra’da bir toplantı yapıldı. Toplantıda, Avrupa’da ve her iki Amerika’da yapılacak tüm savaşlar planlandı. Bunların en sonuncusu İkinci Dünya Savaşıydı, evet çok yakın zamanı da kapsıyordu bu plan. Bu aileler, Amerika’da kuzeylilerle güneyliler arasında yapılan savaştan da sorumludur. Silah üreticileriyle el ele vererek bu savaşı yarattılar. Kuzey güneyin servetine göz dikmişti, kölelik bahaneydi! Lincoln büyük bir liderdi, seçildiği günden itibaren Avrupa’dan para satın almayı durdurmaya çalıştı, kardeşin kardeşe kırdırılmak istendiğini biliyordu. Yeni bir para sistemi için cansiperane çalıştı, kendi parasını basmaya kalkışınca öldürüldü, çünkü Avrupa’da yerleşmiş sistem için bir tehlike oluşturuyordu. Bu üstün insanı öldüren bir deli değildi, kiralık bir katildi!
Birinci Dünya Savaşı ise, Amerika, İngiltere ve İsviçre’deki bankerlerin çıkarıp finanse ettikleri bir savaştır. Bu savaş, Gri Adamların Amerikan halkının omuzlarına yüklemek istedikleri vergi sistemini yerleştirebilmek için çıkarılmıştır. ABD’yi bu savaşa sokmak için Gri Adamlar medyayı büyük ölçüde kullandılar. Batan bir gemi bahane edilerek savaşa sokuldunuz. Savaş bittiğinde savaş borçlarını ödeyebilmek için telkinler yapıldı, vergiler kondu ve halkınız Gri Adamlardan alınan borcu ödedi. Niçin savaştığınızı, niçin öldüğünüzü bir türlü anlayamamıştınız, çünkü olayın gerçek öyküsü size anlatılmadı. Derken yeni bir başkan geldi o da kazaya uğradı, onların isteklerini yerine getirmemiş, Federal Hazine sistemini kurmaktan kaçınmıştı. Sonra yeni bir başkana kavuştunuz, aslında bu makamı en iyi kimin dolduracağına hep Gri Adamlar karar verirler. Başkanlık seçimleri sırasında pek çok aday yarı yolda kalmıştır, bazıları da bir skandal sonucu makamından ayrılmak zorunda bırakılır, çünkü onların gitmelerine karar verilmiştir.
1920 yılında Gri Adamlar 12 ayrı aileden oluşuyordu. Bu aileler uluslararası bankalara sahiptiler, İsviçre’ye de fiilen sahip oldukları söylenebilir. Artık altın taşımanın uygun olmayacağına da onlar karar verdiler ve kağıt parayı yarattılar. Londra Bankasını kurdular, o banka onlarındır. Her büyük ülkede bir Federal Hazine meydana getirdiler, buralarda emellerine uygun olarak kağıt para bastılar. Artık ülkenizde (ABD), karşılığında altın bulunmasa bile kağıt para basılabilecekti. Başka bir deyişle, kağıt paralarınızın hiçbir değeri yoktur. Gri Adamlar, değersiz kağıt parçalarına dayanan bir ekonomik sistem yaratmayı başardılar. Hazinenin başına bir başkan atanıyordu, başkanı bir icra komitesi, komiteyi de ABD başkanı atardı, başkanı ise çoğu kere gölgeler atardı diyelim!
Federal Hazine sistemi, ülkenize borç para veren bir bankacılık sistemidir, ama size borç olarak verdiği para, bir türlü aldığınız borcun faizini ödemeye yetmez. Eğer biraz sıkıntıdaysanız, ihraç mallarınız istediğiniz gibi satılmıyorsa bu borcu asla ödeyemezsiniz, çünkü durmaksızın faizi işler. Bu yüzden bazı şeylerinizi satmaya ya da rehine koymaya başlarsınız. Bu ülkenizin bir parçası veya benzeri bir şey de olabilir. Bu büyük özgürlük potası, ulusal borçlarını ödeyebilmek için kendini satıyor! Ülkenizin kendine borçlu olmasını kuşkulu bulmuyor musunuz? Ne tuhaf ! Ben her zaman çok kuşku verici olduğunu düşünmüşümdür. Borcunuz kimedir? Bu borcu ödeyebilmek için gelir vergileri biraz daha yükseltildi. Sonunda o Kara Salı gününde herkes her şeyini borsanın düşüşüyle kaybetti. Hisse senetlerinin değeri baş aşağı düşüyor, New York’da insanlar kendilerini pencerelerden atıyorlardı! Gri Adamlar için harika bir fırsattı bu, büyük servetleri yok pahasına satın alma fırsatı, hem de yasal bir yoldan! Bu kriz de planlanmıştı elbette! Federal Hazine hiçbirinizin değildir, onun sahibi hükümetiniz de değil, o kendinin sahibidir! O günlerde çok güçlük çektiniz, insanlar açtı, ekmek kuyruklarında saatlerce dikiliyorlardı. Fakirlikten kurtulmak istiyordunuz ki, İkinci Dünya Savaşı çıkarıldı.
Eğer finanse edilmemiş olsaydı, Hitler canavarı bir hiç olarak kalırdı. O devirde Almanya’yı finanse eden bankerlerin, Hitler’in megalomani hastalığı üzerine oynadıklarını anlamıyor musunuz? Başka bir deyişle, Adolf’un egosundaki mutlak güce erişme hırsı üzerine oynadılar. Bu sınırlı kişilikli zavallı, mutlak güce ulaşmayı o kadar istiyordu ki, kendini dünya imparatoru olarak hayal ediyordu. Bir yandan da servetlere el koyabilmenin yolunu bulmak zorundaydı. Bunu yapmak ve hırsızlığını yasallaştırabilmek için çok değerli bir ırkı yok etti. Şunu bilmenizi isterim, New York’taki bir banka Hitler’i finanse etmeye yardım etmiştir. İngiltere’deki bankalar ise, bir yandan onunla savaşırken bir yandan da onu finanse etmeye devam etmişlerdir. Doğal kaynaklarınız, nikeliniz, kömürünüz oraya gönderilmiştir. Almanların savaş makinelerini yapmak için metali nereden bulduklarını sanıyorsunuz? Gri Adamların fiilen sahip oldukları tüm ülkelerden elbette. Savaşı siz mi kazandınız sanıyorsunuz? Savaşı çıkaran Gri Adamlar hala görkemli servetlerine gömülmüş bir halde yaşamakta ve dünyayı yönetmekteler. Atlıların gerisindeki gerçek fatihler, çarpışmayı bir sıyrık bile almadan atlattılar, oğullarından bir tanesi bile savaşa gitmedi. Bu savaşta onların serveti korkunç derecede arttı. Şunu bilin ki, tiranların bu karanlık çağında artık hiç uzun yürüyüş olmayacaktır! (Sayfa: 21- 36)

Gölge Büyüyor

Bankerler artık uluslararası olmuşlar cömertçe borç veriyorlardı. Vergi ödediğinizde, aslında kendinize olan borcunuzu ödediğinizi mi sanıyorsunuz? Gri Adamlara muazzam karlar ödemektesiniz. Ülkenizin kimseye borç veremeyecek kadar borcu var. Ama hayret! Bankerleriniz fakir ve gelişmekte olan ülkelere borç vermeye devam ediyorlar. Eğer siz o kadar parasızsanız, bankerleriniz borç verecek parayı nereden buluyorlar?
Bankerler, bu fakir ve zavallı ülkeleri ekonomik açıdan 20. yüzyıl düzeyine çıkarabilmek için borç verdiklerini söylüyorlar. Bu ülkelerde halk demokrasi istiyor, sizin gibi yaşamak istiyor, öyleyse ihtilal için hazırlar demektir! Hemen ihtilalciler içeri alınıyor ve ikinci adımda sıkıyönetim ilan ediliyor. Eh şimdi kutuplar oluştu, elbet sizin de demokrasi diye çırpınan bu insanları desteklemeniz gerekiyor, ne de olsa askeri hükümet geçici! Süreci anlamaya başlıyor musunuz? Silah üreticileri çok para kazanırlar, silahlar birçok ülkelerden gönderilir, hatta bu ülkeden bile, bunlar hep demokrasi adına yapılır! O ülkelerin sıradan insanları sokaklarda yürür, demokrasi istediklerini haykırırlar. Artık onlar Gri Adamların imajlarını destekleyen bireyler olmuşlardır. Kargaşa bittiğinde bu yeni gelişen ülkenin neye ihtiyacı olur, Yankiler gibi yaşamak için yüklü borçlara elbette! Yani ihtilalciler dışarı, bankerler içeri! Başa geçenlerin verilen borç paraları çarçur edeceklerini bile bile milyarlarca dolar borç verir bu bankerler. Gri Adamlar bu ülkenin borçlarını ödeyemeyeceğini çok iyi bilirler, o zaman da bankerler senetleri yürürlüğe koyarlar. Ülkenin liderleri borç taksitlerini ödeyemeyince, örneğin ülkenin madencilik hakları ya da petrol çıkarma hakları bankerlere devredilir. Bu yakınlarda üçüncü dünya ülkelerinden kaçının borçlarını ödemeye davet edildiğini biliyor musunuz? Birçoğu! Gri Adamların olaylara ne kadar çabuk el koyduklarını, daha sonra o ülkenin nasıl da sakinleştiğini bilseniz şaşardınız! O ülkenin yerlileri vaat edilen ekonomik yardımı, ithalat ve ihracatın nerede kaldığını sorup dururlar. Sonunda Ayı’nın (SSCB) ülkesinden bazı şeyler gelir gerçekten, çünkü bunları göndermeleri bildirilmiştir onlara. Peki Ayı’nın ülkesi bunları nereden almıştır bilir misiniz? Sizden! Şu anda Gri Adamlar Birliğinin tümüne sahip olmadığı çok, ama çok az ülke vardır yeryüzünde. Bu ülkelerden ikisi şu anda savaşmaktadır (İran ve Irak ). Dünya ülkelerinin çoğu, Rusya da dahil Gri Adamlar tarafından yönlendirilmektedir.
Hiç Bolşevik deyimini duydunuz mu? Lenin’e kim para verdi sanıyorsunuz? Lenin, idealindeki toplumu yaratmak için birdenbire yerden biter gibi nasıl ortaya çıkabildi? İhtilal, daha sonra birçok illüzyon yaratacak bu olay, komünizm damgasını yaratabilmek için Gri Adamlar tarafından finanse edildi. Marksizm neden böylesine idealist bir hükümet etme felsefesidir? Çok basit, bir seçkinler tabakasınca yönetilen bir dünyayı hedefler de ondan! Bunun anlamı şudur. Zengin ve güçlü olanlar sorumludur, dünyayı ve insanların hayvani davranışlarını kontrol altında tutarlar. Marks, sokaktaki adamın zekası olmadığını söylemiştir. Komünizm ve Marksizm teorisinin karşı karşıya bulunduğu en büyük tehlike, asla bir orta sınıfa sahip olamayacağı gerçeğidir. İdeal bir toplumda halk baskı altında tutulmalı, eğitimi dahil her şeyi yönlendirilmelidir, bu zorunludur. Böylesine bir toplum teşvik edilmiş, yaratılmış ve birçok amaçla finanse edilmiştir. Nihai amaç, bu toplumun gelecek yıllarda Yeni Dünya Düzenini yaratabilmesiydi.
Komünizmin yaratılması gerekmiştir. Önce halkın yeni bir yönetime gereksinim duyması için bir kutuplaşma gerekiyordu, bir tehdit bulunmalıydı! Tüm dünya komünizm tehdidi altında bulunmasaydı silah tüccarları ne yaparlardı? Eğer komünizm olmasaydı sizin düşmanınız kim olacaktı? Bu zorla yaratılmış komünizm yüzünden Amerikan halkı hep özgürlüğünün tehlikede olduğunu düşünmüştür, bu yüzden burnunu hep başka toplumların işine sokmuştur. Bu başından beri iplerinizin başkaları tarafından çekilmesiydi, bir oyundu! Ayı’nın halkının merhametsiz ve katı olduğunu mu sanıyorsunuz? Onların ruhsuz olduklarını mı düşünüyorsunuz? Bir tek adamın tüm ulusu denetim altında tuttuğunu düşünün, bu ne muazzam bir ego ister?
Ülkenizin, hatta tüm dünyanın tiranlar tarafından yönetilmesini, barışçı uyuşukluktan doğan tutum ve davranışlarınızın mümkün kıldığını anlamıyor musunuz? Amerika’nın uyuyan ahalisi, Gri Adamların düşlerini gerçekleştiriyor! Televizyon ve gazetelerin yapması gereken tek şey, sizlere bir insanın deli olduğunu ya da geçmişinde kirli çamaşırlar bulunduğunu söylemekten ibaret! Uyuyan kitleler hemen o insanı gülünç düşürerek kürsülerden indiriveriyorlar. Bu yaptıkları şey, tam da Gri Adamların yapmalarını istedikleri şeydir!
Siz aydınlanma çağında yaşamıyorsunuz, tiranların çağındasınız ve oldukça uzun süreden beri devam ediyor bu çağ. Gri Adamlar dünyanın sahibidirler. Onlar dünyayı bağımsız ülkeler ve ayrı ayrı demokrasiler şeklinde görmüyorlar. Onlar sınır filan tanımaz ve yasalara aldırmazlar, çünkü onlar yasaları etkilerler. Dünyanın sahibi onlardır, çünkü dünyayı yöneten parayı onlar yönetir. Amerika bir özgürlük ülkesi değildir artık, bir zamanlar öyleydi. Siz uyudunuz, yeter artık diyemediniz! Yoksa tepesi atmış bir ulusun insanları karşısında 13 aileyle, uluslararası bankerlerin lafı mı olurdu? (Sayfa: 37-50)

Güç Hırsları Sonsuzdur

Gri Adamların hedefleri nedir, ne istiyorlar? Dünyadaki tüm paranın onların olması yetmiyor mu? Dünyadaki tüm petrole sahip olan şirketleri yönetmeleri yetmez mi? Arapların petrole sahip olduklarını mı sanıyorsunuz? Hayır, onlar petrol alanlarını geliştirmek için borç alan saf göçebelerden başka bir şey değiller, yoksa rafinerilerini nasıl kurabilirlerdi? Petrol onların değil, onların olan sadece kızgın kumlar! Güney yarım küresindeki yağmur ormanlarının neden tahrip edildiğini biliyor musunuz? Umurunuzda mı? Bu tahribatı yaptıran bankerler, girişimciler ve emlakçılardır. Atmosferinizin yok edilmesi umurlarında mı sanıyorsunuz? Peki ne teneffüs edeceksiniz?
Evet Gri Adamların istediği nedir? Tek Dünya Düzeni kurmak için mutlak güç istiyorlar. Şimdi değişik isimlerle anılıyor ama Tek Dünya Düzeni gerçekte ne demektir? Tüm dünyanın sınırları olmayan tek bir ulus olması ve bir tür sosyal faşizmle yönetilmesidir. Seçkinler hepinizi yönetirler, hepiniz tutsak olursunuz. Bu düzeni kabul ettirmek için bir nokta üzerinde durulur. Artık savaş olmayacak ve tek bir dünya devleti hüküm sürecektir. Bu düzende herkesin eşit olacağı söylenir, tabii seçkinler hariç! Seçkinler de insanlığın ihtilalsiz, savaşsız, salgın hastalıksız ilerlemesine izin vereceklerdir. Başka bir deyişle, Amerika’da ve adını bile bilmediğiniz uzak ülkelerdeki özgür halklar tutsak edileceklerdir.
Şimdi işin en can alıcı noktasına geliyoruz. Bu Tek Dünya Düzeni, ancak bir tek Dünya Bankası mevcut olursa gerçekleşebilir. Artık değersiz ve inip çıkan kağıt paralar basmak yerine, üniversal bir kredi kartı çıkarırlar, adına da Zimmet Kartı derler. Duydunuz mu? Ancak bu kartın doğurduğu ufak bir problem var, özgürlüğünüz ve mahremiyetinizle ilgili ufacık bir problem! Bu karta sahip olan kişi hakkındaki her şey bilinecektir, yaptığınız her şey bilinecektir, bunları gizli tutma özgürlüğünüz artık olmayacaktır, çünkü bu kart olmazsa ne bir şey alabilecek, ne de bir şey satabileceksiniz. Herkesin bir numarası ve her numaranın bir dosyası olacaktır. Hizadan çıkan herkes hizaya getirilecektir. Bir kez kartınız oldu mu vergilendirilmeniz de otomatik yapılacak, banka hesaplarınızın da otomatik olarak icabına bakılacaktır. Kartınız olunca, emeğiniz karşılığında hiçbir zaman elinize bir şey geçmeyecek, çünkü emeğinizin karşılığı otomatik olarak işvereninizle bankanız arasında halledilecek ve satın aldığınız her şey otomatik olarak hesabınızdan düşülecektir. Bütün bunlar şimdiden oluyor. Bu sihirli kart Avustralyalılara teklif edildi, o kadar kızdılar ki aleyhte oy verdiler. Bu kartı açık bir halk oylamasına sunmakla doğrusu Gri Adamlar çok büyük bir cesaret gösterdiler. Amerika’da ise çok değişik usullerle sezdirmeden yerleştirmeye çalışıyorlar. Bu kartı satmak için muazzam reklamlar yapılıyor, kartı kabul ettirmeye başladılar bile, nihai kart her şeyin icabına bakacak! Kenarda bekleyen başka bir entrika daha var. Zimmet Kartının tam anlamıyla kabul görmesi için önce borsanın yok edilmesi gerekiyor. Sizin borsanız tüm borsaları etkiler. Tek Dünya Düzeninin idare meclisi tüm borsaları ortadan kaldıracaktır. Bunun için sizin borsanızın çökertilmesi gerekiyor, sizinki çökünce onun yarattığı vakum tüm borsaları çökertecek ve Zimmet Kartı yetkililerinin kucağına düşecekler!
Egonuz, yani çarpıtılmış benliğiniz deccal adını verdiğim imajdır. Mutlak güç elde etmeye yönelik bu itici arzu insanoğlunun yüce tarafından kaynaklanmıyor. Gri Adamların ruhlarının yaşamlar boyunca yarattığı imajlardan kaynaklanıyor. İnsanoğlunun ruhunun evrimi ve gerçekleşecek kaderinin ortaya çıkabilmesi için, gerekli yüceliği defalarca bastırmıştır bu imaj. Şeytana ve cinlere inananlar var, böyle varlıklar yoktur. Kötülük bir tercihtir, sadece ego ya da çarpıtılmış özünüzle yaptığınız bir işlemdir. Ego tiranlığı seçer, dolayısıyla kurban edilişini seçmiş olur! Başka birini kendi imajının altına alıp bastırmak ve kendi hedeflerini ona kabul ettirmek tiranlıktır. Eğer bu bastırma olayı egonuzun imajı adına yapılmışsa işte bu kötülüktür. Tek bir Gri Adam yoktur ki içinde Tanrı bulunmasın. O ruhen kötü değildir, onların uşakları da ruhen kötü değildir, egonun güç hırsını ve imajlarını seçerler sadece.
Dünyanın tüm altınına sahip olmaları yetmez, toprağın altındaki tüm petrole sahip olmaları yetmez, yağmur ormanlarını gelişme adına katletmeleri yetmez, hırs uğruna kardeşi kardeşe kırdırmaları da yetmez. İşte bu güçtür! Ama imajın nihai doyuma ulaşması için tüm dünyaya sahip olması ve yüce ama tek yüce olması gerekir! Bu Gri Adamlar soylarından gelen bir hırsla hedeflerine doğru sürüklenirler. Onların hedefleri de sizinkilerden farksızdır, siz yücelik istersiniz, onlarsa mutlak güç, aynı enerjiyi yani. Egonun nihai kaderi güçtür, bunu hırsla elde eder. Gri Adamların egoları onları felaketlere zorlar, aynı ailedeki kişiler bile birbirlerinden nefret ederler. Neden? Çünkü içlerinden biri Bir Numara’dır ve hepsi de Bir Numara olmak ister. Bu yüzden birbirlerinden nefret eder ve acımasızca birbirleriyle savaşırlar.
Gri Adamlar, gerçekleşecek kaderlerine doğru bir zafer yürüyüşü yapmaktadırlar. Bu ana kadar hazırladıkları uzun vadeli planlarını başarıyla uyguladılar, yollarına çıkanları yok ettiler, gözleri hedeflerinden başka bir şey görmez. Bu kaderi durduracak tek şey vardır. Bilgi. Eğer siz İncil’deki kehaneti yapan Yuhanna olsaydınız ve size bir bilgisayar gösterilseydi, çok büyük bir bilgisayar, onu bir canavar sanmaz mıydınız? Yuhanna gerçekleşecek kaderin bir vizyonunu gördü. Canavar bir rakamla beslenerek büyüdü, bu rakam 666 idi. Canavar burada insanı simgeleyen 6’yı ve insanın bir para hesabı haline dönüşmesini simgeleyen 666’yı kabartma olarak öne çıkarmaktadır. Evet 666, bir para hesabı haline gelmiş insanı simgelemektedir. Zimmet Kartını alanlar başkalarının malı olacak, özgürlüklerini ve bağımsızlıklarını feda edecek, kendilerini canavarla güçlendirecek ve yöneticilerinin tanrıtanımaz kaderini paylaşacaklardır! Vakum kendi üzerine çökecek kadar güçlendiğinde, özgür iradenizi ve seçme hakkınızı teslim edeceksiniz. Bu çöküşün yasası değişimdir, kartı alanlar değişecekler.
Yuhanna’nın kehaneti doğru ve kesindir. O günler yola çıkmış geliyorlar. Niçin bu kartı almamanız ihtar ediliyor? Bunun ucu tercihe dayanır hatırladınız mı, TERCİH. Genetik olarak nasıl geri geleceğinizi de kendiniz seçtiniz, evet siz seçtiniz! Bu zaman ve bu mekan dilimini vaat ettiği serüvenlerden ötürü seçtiniz, pişman olmayacaksınız! Tercihlerin ve yaşamın bulunduğu boşluk yok olunca Tanrının mutlak yasasına ne olacak? Yaratılırken beraberinde getirdiği tercih hakkı çökünce insana, o muhteşem varlığa ne olacak? Ufukta görünen o ki size özgür seçim hakkı tanınmayacak. Sizin yaptığınız nedir biliyor musunuz? Zamanı, zaman akışını sona erdirmek, yaşamın ileriye doğru yuvarlanma sürecini sona erdirmek, ölümsüz ruhun o kusursuz insana doğru evrimini gerçekleştirecek her şeyin yaratılmasına son vermek, Tanrının ışığına doğru yaşama fırsatını sona erdirmek. Değişmek yürek ister, değişim bir tercihtir. Ama değişme olanağı artık kalmamışsa, düzmece yönetim yüzünden artık evrimleşemiyorsanız, o zaman hayat sizin anladığınız şekliyle, Tanrının şanının bir yansıması olarak ifade ettiğiniz şekliyle sona erer. Sona erecek de! Eğer ne çalışıyor ne de bir işe yarıyorsa, Tanrının kendini insanda göstermesi neye yarar? Artık hayatın bir amacı kalmamıştır. Eğer seçme özgürlüğü ortadan kalkmışsa ne gibi bir amaç olabilir? İşte o zaman en uzak yıldızlardan yankılanan, canlı olan her şeyin içinden yayılan korkunç bir ses duyulur ve der ki, “Her şey bitti.” İşte Süper Bilinç böyle başlayacaktır!
İnsanlık dramının en güçlü anlarını yaşıyorsunuz. Bu serüvenin sonunda tercih ve Yaradan’ın size verdiği vazgeçilmez seçme hakkı, sizi siz yapan ışık sona erecek. Gri Adamların egoları, şimdiye kadar rastladığınız en akıllı adamları yarattı, çünkü onlar insan doğasını biliyorlar, nasıl isteklerinizin esiri olduğunuzu biliyorlar. Egoyu çok iyi anlıyorlar, çünkü onlar ego üzerinde çalışıyorlar. Ekonominiz şu anda radikal bir değişim içindedir. Ülkeniz için çok önemli olan piyasanız, çok uzak olmayan bir gelecekte mutlak bir felakete uğrayacak. Ama yine yerinden doğrulacak ve üç yıl daha bir düzelme kaydetmeksizin çırpınacak. Bu da insanları bir reform isteğiyle feryat ettirecek. Reform yapılacak. O andan itibaren de dramatik değişiklikler başlayacak. Çok kişi Federal Hazinenin sahibini Federal Hükümet sanıyor, doğru değil. İpleri çeken ülkeler değil bir ailedir. Ekonomik olarak zor günler bekliyor sizi.
Bu hırsınız olmasaydı, her an biraz daha zehirlenen bir atmosferiniz olmayacaktı, birçok noktasında delikler bulunan bir atmosferiniz! Atmosferinizdeki deliklere dikkat! Bu hırsınız olmasaydı, bakir ormanlarınız ölmezdi ve hava koşullarınız normal olurdu. Denizlerinize zehir boşaltıyorsunuz, bu o kadar uzun süredir devam ediyor ki, balıklarınız sürüler halinde ölüyorlar, kendilerini kumsallara atıp ağlıyorlar! Artık geleceğiniz gerçekleşecek kaderin çizgilerine yazıldı, işte dünyanız bu noktada. Motorlarınızı çalıştırdığınız her seferinde stratosferinizdeki delikleri büyütüyorsunuz. Tam bir açmazdasınız. Gelecek günlerle ilgili değişiklikler başlamıştır. En büyük kurtulma şansınız, gövdesinde açılmış birçok yarayı iyileştirmek için dünyanın ileri doğru yapacağı hamlede yatıyor. Dünya bu ileri hamlesiyle bilgisayarları ve dünya bankacılık sistemini yıkacaktır! Bir fermuar (fay hattı) üzerinde ne bulunduğuna aldırır mı? Güç hırsı karşısında, kardeşi Kırmızı Gezegenin (Mars) başına gelen akıbete uğramamak için kendini iyileştirmeye mecburdur dünya! Kırmızı Gezegen de bir zamanlar insanoğlunun parlak uygarlığına sahne olmuştu.
Dinleyin, cesaretinizin kırılmasını ya da fanatik olmanızı istemiyorum. Bilgi olan yerde ümit kalmadığını düşünmenizi istemiyorum, çünkü ümit var. Evet durum kötü, ama ümitsiz değil. Egoyu besleyen anlayış ve davranış olan toplumsal bilinç soluğunuz gibidir. Toplumsal bilinç, tekrarlanarak geri dönen bir düşünce sürecidir. Başka bir deyişle, tarihin tekerrür etmesi gibidir. Toplumsal bilinç kapsamlı olarak ele alındığında egoyu, yani deccali fonksiyon görür halde tutandır, onu besleyen şeyin ta kendisidir! Eğer toplumsal bilinci dağıtmak, bunu çok büyük boyutta yapmak istiyorsanız egonun absorbe edilmesi gerekir. Bunun için de kendi realitenizi genişletmeye başlamalısınız. Toplumsal bilinç sizi sınırlandırır, bu bilinçle herkes ne yapıyorsa siz de onu yapmak zorundasınızdır. Toplumsal bilinç sarsılmaz, çünkü çoğunluk bu bilinç düzeyindedir. Ama dünyaya ışık gelince realite genişler, anlayışlar genişler. Aydınlanan tek bir birey bile olsa, bu bireyin bilinci toplumsal bilinci de yükseltir, diğerlerini de etkilemeye başlar. İnsanın kaderinin sonu, tarihi tekrarlara geri dönüş olmayacaktır. İnsanın kaderi, tam bir spiritüel varlık haline doğru evrimleşmek, kusursuz bir insan olmaktır. Evet kaderiniz budur, her birinizin içinde bastırılmış olarak bulunan Tanrının erdemlerini ve doğruluğunu gerçekleştirmektir. Evrimin en üst noktası budur. Aydınlanma, bilgi yoluyla bilincinizi genişletmek ve yükseltmektir. Aydınlanma spiritüel törenler değildir, anlamaktır. Eğer bilginiz yoksa, başkalarının dediğini papağan gibi tekrarlayan kişiliksiz bir insan yığını olmaktan ileri gidemezsiniz! (Sayfa: 51-68)

Doğa ve Dengesizlik

Size Rotschild ismini aklınızda tutun demiştim. Şimdi size Gri Adamların ne kadar güçlü olduklarını göstermek istiyorum. Bu sadece küçük bir örnek. Londra’da petrol işi yapan büyük bir şirket vardı, halka satılacak hisse senedi çıkarmaya karar verdiler. Sonra finans dünyasındaki o kara gün geldi, halk korktu ve senetleri satmaya başladı. Rotschildler devreye girdiler ve hisse senetlerinin tamamını satın aldılar. Böylece, petrol piyasasını kontrol edebilmek için daha çok güç kazanmış oldular. Bu insanlar hiçbir şeye bağlı değiller, ne kendi soylarına, ne bir ülkeye, ne de bir dine. Onlar kelimenin tam anlamıyla tanrıtanımazdırlar. Tanrıları paradır, cennetleri ise güç!
Petrol daha uzun bir süre sizinle birlikte olacak, çünkü işin içinde büyük paralar var, hırslar var, güçler var! Güneş enerjisi neden kullanılmak istenmiyor sanıyorsunuz? Uzun süreden beri bir sürü patent satın alınıp bir kenara atılıyor ya da kaybediliyor. Japonya’da bir adam var, basit halktan gelen bir deha, güneş enerjisini kullanmak için bir aygıt geliştirdi. Kimse onun kurumunu ortadan kaldıramayacak, çünkü onu kurarken çok akıllıca davrandı. Kontrolleri kolay olduğu için fosil yakıtlar kalıcıdır. Petrole karşı yeni enerji kaynakları geliştirmeye çalışan herkes bu yüzden ortadan kaldırılıyor veya engelleniyor. Evrim fosil yakıtla birlikte sona ermiştir. Fosil yakıt nelere sebep oluyor bilir misiniz? Şu anda güney bölgelerinizde stratosferinizde koca bir delik var. Öyle büyük ki, artık ondan söz eden yazıları yazmayı bile durdurdular. Öyle büyük ki, oradaki araştırmacılar biran önce o bölgeden uzaklaşmak istiyorlar, çünkü bu delikten gelen radyasyon gözlerinde katarakt yapıyor. Atmosferiniz, şimdi dünyanızı çevreleyen büyük denizlerin bir kalıntısıdır. Kalın, büyük bir bulut örtüsüydü, sonra sular yeryüzüne inerek daha güzel bir gezegen meydana getirdi ve geriye dünyayı çevreleyen ve koruyan ince bir tabaka kaldı.
Bilim adamlarınız ne derlerse desinler, bir zamanlar bu gezegenin üzerinde akıllı insanlar vardı, ulaşım araçları ışıktı. Kısa bir süre sonra dünyanızda meydana gelecek büyük bir deprem sonucunda, bu çoktan yok olmuş insanların uygarlığından geride kalan bazı eserleri göreceksiniz. Şimdiye kadar gelip geçmiş her uygarlık dünyanın kaynaklarını yağmaladı. Ama en aşındırıcı, en yağmalayıcı, en çok azap verici uygarlık, hırs ve güç vasıtasıyla ayakta tutulan ve yüksek teknolojiye dayanan uygarlıktır, çünkü güç fosil yakıtların alabildiğine kullanılmasını gerektirir. Stratosferinizdeki yırtıklar bu yüzyılın başından öncelere kadar gider, kömür kullanımıyla başlamış, petrolün keşfinden sonra hızla artmıştır. Fosil yakıtları önlem almadan yakarsanız atıklar nereye gidebilir? Uzaya çıkıp yok olacaklarını mı sanıyorsunuz? Hayır uzaya gitmezler, atmosferde tutulurlar. Atmosferinizde şu anda bile, yüzyıl önce ocaklarınızda yaktığınız ateşlerin atıklarını tutuyorsunuz. Teknolojiniz moleküler yapılarını değiştirerek yeni kimyasal maddeler meydana getirdiğinde, bunların dumanları ve yan ürünleri nereye gidiyor? Atmosfer kuşağına elbette.
Ulu ağaçlar ve büyük ormanların yeşilliği tarafından dengelenmedikleri için dioksinler stratosferinizde öylesine keskinleşmişlerdir ki, şu anda gezegeninizin altını aşındırıyorlar. Medyanız bunu araştırmıyor. Neden? Çünkü buna sebep olan otomotiv sanayiniz hemen engeller, barınaklarınızı ısıtmak için aygıt üretenler hemen karşı çıkar. Fosil yakıtlar bir güç ve ticaret aracıdır, vazgeçilmesi kolay değildir. Eğer vazgeçilseydi, mutlak kontrole hızla yaklaşanların ellerindeki kamçıları bir anda yok olurdu! Yüzyılın başından beri bazı dünya dışı varlıkların meydana getirdiği bir konsorsiyum, stratosferinizde bir takım patlamalara sebep oluyor. Siz bu varlıkları tanımıyorsunuz. Bazıları patlamaları gördüler, parlak yeşil ateş toplarına benziyorlardı, amaç çevreyi kurtarmaktı. Uzaylı dediğiniz kardeşleriniz bu yeşil ateş toplarını patlattılar, sık sık patlamalar oluyordu, ama bir süreden beri artık olmuyor. Artık dünya işi eline aldı, daha doğrusu eli yerine geçen fermuarlara (fay hatlarına) havale etti!
Güney kutbunun üstündeki koca delikten bir tane de kuzey bölgenizde meydana gelmeye başladı. Deliklerden biri Kanada civarındaki Grönland denen ülkeyi tamamen kaplıyor, bir diğeri doğu kıyısı dediğiniz yöreyi. Artık birçok delik var, her yerde oluşuyorlar, çünkü dioksinler oksijen meydana getiren maddeleri yok ediyorlar. Radyasyon, gezegeninizin ince bir dengeye dayalı eko sistemi üzerinde doğrudan etki yapıyor, denizdeki balıkları deforme edecek. Yakında bu konu gündeme gelecek, bu deliklerden gelen radyoaktif ışınların planktonları deforme ederek melez bir cins yarattığını ve bu melez cinsin üreme yeteneği olmadığını keşfedecekler. Plankton, denizlerdeki yaşam için gerekli beslenme zincirinin başlangıcıdır. Anlıyor musunuz?
Doğa cehalet yüzünden hor görüldü, kötüye kullanıldı, kirletildi. Dünya bunu anlıyor ve çok dramatik bir deneyim geçiriyor. Eğer bir ağaç konuşmuyorsa, bu onun canlı olmadığını göstermez. Bir bitki de canlıdır, bir kaya da canlıdır, her şey canlıdır ve doğadaki her şey haykırmaktadır, hepsi acı çekiyor! Bunun sizin bedeninizde yaralar çıkmasından, asit yağmuru altında kalmanızdan, zehir teneffüs etmenizden ya da sürekli karın ağrısı çekmenizden hiçbir farkı yok. Ama onun kendini değiştirme yeteneği var ve değiştirecek. Değişim süreci başladı bile. Kendilerini plajlara atarak ölen o yunuslar size bir şey söylemek istiyor. Artık uygun üreme alanları bulamayan balıklar size bir şeyler söylemeye çalışıyor. Kıyılarınıza vuran her büyük balina bir şey söylemeye çalışıyor! (Sayfa: 69- 76)

Doğa - Değişiklikler

İklim değişiyor, siz de bunu fark ettiniz. Dünya hareket etmektedir ve büyük değişikliklerin eşiğindedir. Bunlar doğumundan beri geçirmiş olduğu tüm değişikliklerden daha köklü değişikliklerdir, yaşamaya devam edebilmek için bu değişiklikleri yapmak zorundadır. Şu anda ateş çemberinde hareket var. Bu ateş çemberi dünyayı çepeçevre saran bir fermuardır, kıta hareketleri denen bir süreçtir. Kütleler dünyanın yüzeyine doğru hareket ettiklerinde değişikliğe uğrar ve canlanmış, yenilenmiş olarak bir kez daha yüzeye yükselirler. Şu anda yeryüzündeki her kıta hareket etmektedir, hem de şimdiye kadar görülmemiş bir hızla. Fermuarlardan sızan lav rejenere edilmiş topraktır, yeryüzünü yeniler, iyileştirir, dünya kendini bu yöntemle tedavi eder. Denizlerinizde şu anda suyu saflaştırmak için korkunç bir gayretle şiddetli volkanik patlamalar oluyor. Şu anda çoktan söndüğü sanılan volkanlar faaliyete geçiyor. (Solomon Adalarındaki sönmüş deniz altı volkanı harekete geçti. Derleyen) Ülkenize doğru yükselmekte olan tabakaların maruz kaldığı güç, şimdiye kadar bu katta rastlanan konsantre enerjilerin en korkuncu, artık harekete hazır duruma geldi.
Dünya değişiyor, insanların yerleşme alanları da değişecek. Şimdiye kadar insanların yerleşmelerine elverişli olmadığı için ıssız kalan yerler yağmur almaya başlayıp yeşerecek, buralarda hiç rastlanmayan fırtına ve yağmurlar görülecek. Dünyanın tüm fermuarlarındaki (fay hattı) aktivite,bugünden başlayarak yüzyılın sonuna kadar hızını artıracak. Kentlerde, göklerden ve yerin altından kaynaklanan olaylar göreceksiniz, doğanın gücüyle ilgili garip ve olağanüstü şeyler olacak! Stratosferdeki delik, fermuarlar üzerindeki baskı ve yer hareketleri, tüm bunlar dünyanızın ısınmasına sebep olacak. Önümüzdeki dört yıl içinde dünya o denli ısınacak ki,ülkenizin ürünleri mahvolacak. Kimselerin uğramadığı çöller ise alışılmadık şekilde yağmur alacaklar. (Mekke ve Medine’de sağanak halinde yağmurlar ve su baskınları. 24.1.2005 tarihli televizyon haberi. Derleyen) Çevrenin denge içinde olduğu, bitki ve hayvanların doğayla uyum içinde yaşadıkları yerlerde hiçbir değişiklik olmayacak, bu alanlar olduğu gibi kalacaklar.
Biri Avrupa’da, diğeri de okyanustaki bir adanın üzerinde iki yanardağ var. Şu anda onların bacalarının altındaki faaliyet o denli çoğaldı ki,patlamaya hazır hale geldiler. (İtalya’daki Etna ve Solomon Adalarındaki sönmüş Kavachi Yanardağı. Derleyen) Gezegeninizin sürekli değişen katmanları üzerindeki basıncı kaldırma durumunda olan iki büyük yanardağ var. Bir katta dünya ısınırken,bir diğerinde soğuyabiliyor. Eğer bu yanardağların ikisi birden aynı anda basıncı kaldırmaya karar verip stratosfere doğru patlarlarsa, dünya yüzeyinde derhal hissedilecek bir soğuma olayıyla karşı karşıya kalabilirsiniz. Bu da hava şartlarında köklü değişikliklere yol açar. Stratosferdeki delik ve gelecek dört yıl zarfındaki ısınma,bilim adamlarınızın söylediklerinden çok daha hızlı bir tempoda gerçekleşiyor, büyük buz kütleleri erimeye başladılar bile. Bu, denizlerin seviyesini 200 ayak (57 metre) yükseltecek, bazı koylarda ve su ağızlarında bu ancak 12 ayak (3,5 metre) kadar olacak. Güney kutbundaki buzullar erimeye başladılar, kuzey kutbunda ise daha yavaş eriyorlar, buzullardan kopan bir kütle halen denizde. Biraz daha su olsa ne çıkar diyeceksiniz! Efendiler, bu buzullardan bir tanesi bile bu ülkenin gelecek otuz yıllık tatlı su ihtiyacını karşılamaya yeter, ne kadar büyük olduklarını siz anlayın artık! Dünya ısınmaya devam edecektir. Eğer iki büyük yanardağ birlikte patlarsa,yaz ortasında kışı yaşayabilirsiniz. İnsan egosunun yapamayacağı tek şey,iklimleri ve değişmekte olan dünyayı değiştirmektir!
Silah üreticilerinin dünyanın iç tarafında patlattıkları nükleer bombaların açığa çıkardığı enerjinin geri tepmeyeceğini mi sanıyordunuz? Ya dünyanızın fay hatlarına boşalttığınız nükleer atıklara ne demeli? Atıkların varillere doldurulup Saint Andreas fay hattına boşaltıldığını biliyor muydunuz? Bugünle yüzyılın sonu arasında, şimdi aşina olduğunuz yerlerin görünümlerinin değiştiğine şahit olacaksınız. Bir zamanlar ada olan yerler kaybolacak, kara olmayan yerlerde karalar ortaya çıkacak. Bir zamanlar çöl olan yerlerde fidanlar yeşerecek, altın renkli başakların yetiştiği tarlalar artık üzerinde ot bile bitmeyen çöllere dönüşecekler. Doğa, insanların pisliklerini suya doldurdukları yerlerde en şiddetli tepkiyi gösterecek. Öyle bir gün gelecek ki, birçok insanı besleyen verimli denizlerde balıkçılar ağlarını attıklarında hiçbir şey çekemeyecekler.
Dünya, evrim sürecinde sürekli ilerleme ve kendini koruma ihtiyacı içindedir ve insanlıkla çarpışacağı bir yola girmiştir. Ama insanlar dinlemeyi reddediyorlar, doğanın şiddetli tepki gösterdiğini görecekler. Bu bir gerçek! Önünüzde zor zamanlar var ve zor zamanlar başlamıştır. En yüksek binanızı bile örtecek dalgalar gelecek desem bu size bir şey ifade etmeyecek. Karaların muazzam büyüklükteki parçaları fermuar yerlerinden kopacak desem yine bir şey ifade etmeyecek. Doğa artık yürüyüşe geçmiştir, bu kurbanın isyan edişidir! Sizin yerinizde olsaydım Gri Adamların karşısında yer almazdım, çünkü ancak doğa bu planı bozacak güce sahiptir! Sanayi ilerleyip ülkeler kişiliksizleştikçe, Tek Dünya Düzeni yerleşmeye başladıkça dünya “artık yeter” diyor. Eğer şanslıysanız, gazetelerde suların yükseldiğini okuyunca şükredin! Kızgın bir yanardağın patladığını duyarsanız yine şükredin, bu dünyanın emniyet sübaplarının atmasıdır! (Sayfa: 77-86)

Cesaret ve Fazilet Gerekiyor

Biliyor musunuz ki güneşin mavi olduğu bazı evrenler var, sarı ışık yerine mavi ışık. Fotosentez yoluyla yeşil denen olağanüstü renge sahip oluyorsunuz. Yeşil rengin başka yerlerde görünmediğini biliyor muydunuz? Sarı bir güneşiniz olduğu için dünyanızda yeşil renk var, dünyanızı benzersiz yapan da budur.
Değişiklikler başlamıştır, bunların oluşması yüzyılınızın sonuna kadar sürecek. O zaman göklerde dev bir ordu (armada) görünecek, onlar yola çıkmışlardır. Bu ne demek oluyor? Bunun anlamı şudur: Tüm amaçları mutlak kölelik yaratmak olan ve şimdiye kadar da bunu sağlayabilmek için seçim hakkını çökertmeye çalışan tiranlar çağının son günlerinde öyle bir güç açığa çıkacak ki, tiranların onu kontrol altına alması imkansız olacak. Bu güç, dünyanın halim olanlara miras kalması için uyum içinde çalışacaktır.
Stratosferi parçalamaya devam ederseniz siz de benim halkım gibi çok çelişkili bir şekilde yaşarsınız. Çelişkili diyorum, çünkü Lemurya halkı yer altında yaşardı, tüm diğer hayvanlarsa yeryüzünde! Eğer doğa müdahale etmezse güneş ışığı altında yürüyemez olacaksınız. Önünüzdeki yıllarda ve onu izleyen yıllarda bile ciltlerini güneşe gösteren insanların derilerindeki yaralarda büyük artışlar olacak. Niye bu ülkede? Çünkü tam üzerinizde büyük bir delik belirdi. Eğer bu kontrol altına alınamazsa, dünyayı yer altında yaşayan bir seçkinler tabakası yönetecek, işçiler ise yeryüzünde kalacaklar, sizin hayattan nasibiniz de bu olacak! Ama bu olay gerçekleşmeyecek, çünkü Yüce Tanrının avucunda tuttuğu gelecek buna benzemiyor!
Bu yüzyılın sonunda hala bir dünya olacak, ama bu dünyada Gri Adamlar olmayacaklar, özgürlüğe kavuşmak için gerekli niteliklerini kullanmamayı seçenler de olmayacaklar. Bu dünyada, Tanrının köklü değişim yapabilecek varlıkları olarak isimlendirilen ve seçilen kişiler bulunacak. Bu satırları okuyanların çoğu o günleri görecekler.
Kentleri terk edin, çok miktarda yiyecek maddesi ve su satın alın. Kendinize bir toprak parçası bulun ve onu sevin, o da sizi sevecektir. Orada yuvanızı kurun, saray da olsa olur kulübe de. Önünüzdeki günlerde altına yatırım yapmalısınız. En sonunda kağıt paradan tek kart sistemine geçildiğinde, özgürlüğünüzü satın almak için kullanabileceğiniz tek araç altın olacaktır. Onunla borcunuzu öder, yiyeceklerinizle de hayatta kalırsınız, çünkü giderek her şey karmakarışık olacak. Akım kesikli olacak ve her an bir şeyler olabilecek. Bugünden itibaren karmakarışık bir dünyada yaşayacaksınız, çünkü doğa savaş ilan etmiştir.
Savaşı kim kazanacak? Aydınlığın tarafı. Kaderde yazılmıştır, seçim böyledir. Size önerim canavarın işaretini, Zimmet Kartını almamanızdır, yine de ne isterseniz onu yapmayı seçebilirsiniz. Zimmet kartı henüz mutlak yasa haline gelmedi, fakat kurnazca o noktaya doğru yönlendirilmektesiniz. Bu ne kadar zaman alır? Dünyada para sistemine bağlı tüm ekonomiler çökmelidir ki Zimmet Kartı bir çare gibi gösterilerek teşvik görsün. Dünyanın en büyük ekonomi dehalarının çiftlik ve kuyularının olması, paralarını altın ve gümüşe yatırmış olmaları garip bir alışkanlıktan mı kaynaklanıyor sanıyorsunuz? Onlar, acayip birinin olacak şeyler hakkında söylediklerini dinleyecek zavallı insanlar mıdır? Hayır! Olacak şeylerin farkındalar ve şimdiden önlemlerini almış durumdalar. Gri Adamların nereye gittiklerini sanıyorsunuz? Dağlarda yaşıyorlar, orada sığınakları var, elbette sarayları da var, ama güvenli yerleri de var! Başarısızlık olanağını göz önünde tutmazlar mı sanıyorsunuz? Evet onlar çok iyi hazırlanmışlardır gerçekten!
Yalnız değilsiniz. Öyleyse niçin evren size “Hey uyanın” demedi? Gerçekten de büyük ve ışıklı uzay gemilerindeki kardeşleriniz niçin insanlarla konuşmadılar? Niçin Tanrı, O Büyük Düşünce sizinle konuşmadı? Niçin herkes susuyor? Artık sessizlik uzun sürmeyecek. Tanrı insanoğlunun insanlık dramını yaşamasına izin vermiştir, O izin vermiştir, evet izin vermiştir! Büyük Düşünce hiçbir şeyi seslendirmemiştir. Uzayın bir sesi olduğunu düşünebiliyor musunuz? Melekleri duymuşsunuzdur, pek çok değişik melek vardır. Bazıları daha yüksek titreşim düzeyinde, daha yüksek enerji kütlesi taşıyan varlıklardır. Öte yandan, bu dünyanın halklarına görünerek onlara mesajlar getiren ve onları gaflet uykusundan uyandırmaya çalışan eski melekler vardır. Bu melekler büyük gemilerle gelmişlerdir, ışıklı gemilerle gelen ışıklı şekillerdir, artık semalarınızda onları daha sık göreceksiniz. Daha çok insan bu varlıklarla temas kuracak. Onlar elbette vardır, orada oturup evrendeki tek muhteşem varlığın kendiniz olduğunu düşünüyorsanız, sandığımdan daha dar görüşlüsünüz demektir. Samanyolundaki on milyar güneş içinde (ki bu güneşlerde ne evrenler vardır) yer alan dünyanızın insanlık dramının oynandığı tek sahne olduğunu sanıyorsanız, bu cehaletiniz gelecek günlerde sizi büyük şaşkınlığa düşürecek demektir!
Orada yukarda insan zekasına sahip erkek ve kız kardeşleriniz var. Evet onların görünüşü sizinkinden farklıdır, çünkü onların çevreleri farklıdır. Hatırladınız mı mavi güneş ve yeşil yok! Farklı sistemler vardır ve çevre insanoğlunu değiştirir. Bu varlıklar sizin evriminizde büyük rol oynamışlardır. Hatırlayın, sizin zamanınız çok yavaş akar, onlar kendilerine uygun olarak zamanın akışını değiştirmeyi başardılar. İşte süper bilinçte sizi bekleyen zeka budur. Bu varlıklar burada neler olup bittiğini çok iyi biliyorlar, dünyanın dokusunun tahrip olduğunu çok iyi biliyorlar. Onlar kardeşlerinizdir, sizin babanız onların da babasıdır. Geçmiş uygarlıklarda görünen melekler onlardır. Kutsal kitaplardaki bilgileri, vahiyleri, ifşaatı getiren meleklerdir onlar! Onlar peygamberlerin ruhlarını harekete geçirerek konuşmalarını sağlamışlardı. Tüm ülkelere yardım ettiler, sadece İbrahim ve halkına değil, ataletten kurtularak evrimini sürdürebilmesi için tüm insanlığa yardım ettiler.
Sizi kurtarmak için burada değiller, size yardım etmek için buradalar. Hepinizi toplayıp başka bir yere götürmeyecekler, bunu niye yapsınlar ki? Kendi çevrenize ne yaptığınıza baksanıza, sizi götürüp kendi çevrelerine salarlar mı? Onlar dünyanın kurtarılmasına yardım için buradalar, egonun büyük gösterisini önlemek için buradalar! Onların ateşi göklerden inen bir akrep gibidir. Özgürlüklerinin çalınmasına ve köleleşmeye göz yummayanlara yardıma, boşluğu çökerteceklere ise baskı yapmaya geldiler. Onlar sizden yanadır, ekonominin baskı altına alınmasını ve tüm dünyanın köleleştirilmesini önlemek için buradalar.
Onlar şimdiye kadar hiç kimsenin duymadığı bir ses için çalışırlar, Tanrının sesi için! O ses en uzak yıldızdan, evrenlerin tüm katlarından, her yerden gelir ve şimdiye kadar hiç söylenmemiş sözleri söyler. Der ki: “Her şey bitti.” Bu sesle birlikte ego açığa çıkar. Tanrı vergisi özgür irade, değişiklik yaratma gücü ve seçim hakkı artık mevcut olmayınca insanlık nasıl gelişebilir? Anlıyor musunuz? Tercih hakkınız artık olmadığında, yani köle olduğunuzda zaman sona erer. Zaman, yani gerçekleşen kader tercihe ve şimdi yaşanan kolektif tutuma dayanır ve geleceği garanti eder.
Zamanın sona ermesinin ne anlama geldiğini anlıyor musunuz? Zaman değişiklikle ilgilidir, evrimle ilgilidir. Zaman yoksa evrim de olmaz, zaman ve evrim aynı şeydir, onlar yan yana akarlar. Bir dram yaşayan insanlık, içindeki Mesih’in muazzam potansiyelini ve asaletini henüz anlayamamıştır. Daha ego olmadan neler yapabileceğinizi bile anlamadınız, bunun için müdahale var, bunun için doğa harekete geçmek zorunda, bunun için kardeşleriniz yardıma geliyorlar. Eğer Zimmet Kartını alırsanız ruhunuzu satmış olacaksınız! Eğer kartı reddederseniz, dünyanın nimetlerinden yararlanarak yaşarsınız, dünya sizi yaşatır. Bu tercihi yaparak diğerlerinden ayrılacaksınız, gelecekte büyük kardeşleriniz sizi böyle tanıyacaklar.
Size asla bir nükleer savaş olmayacağını söyleyebilirim, Gri Adamlar bile bunu göze alamazlar. Her şeyin hakimi olacaksanız, her şeyi havaya uçurmanın bir yararı olmaz! O halde ateş günleri geliyor denince ne anlamalıyız? Ateş daha çok gezegeninizdeki değişikliklerle ilgilidir, dünyada kontrol altına alınamayan yangınlar olacak. Evet geliyorlar, şimdiden başladılar ve devam edecekler. Bunun anlamı nedir? Radikal bir ulusun radikal bir ferdi çıkıp da “yeter artık, biz bunları yapmayacağız” dediği an, bu ülkenin toprakları üzerinde ilk kez bir savaş çıkacak ve bu savaş nükleer tehditlerle sürecektir, ne de olsa oyuncaklar onların elinde. Gri Adamlar tehditlerini savurdukları an o ses yankılanacaktır! “Her şey bitti.” (Sayfa: 87-99)

Tek Bir Kişi Herkesi Etkiler

O zaman göklere bakacak ve hayalinizde bile canlandıramayacağınız bir donanmayla karşılaşacaksınız. O donanma tercihlerini yapanların safındadır, onlar kim olduğunuzu biliyorlar ve insanlık dramının kahramanları ortaya çıkacaklardır! Onların birçoğu şimdi bu toplantıda değil başka yerdeler, ama onlar bilirler ve bilinirler. Şimdi ne olacak? Kardeşleriniz stratosferi temizlemeye yardım edecekler, nasıl yapılacağını biliyorlar. Hareket ve hava koşullarının stabilize edilmesi ve yeniden tohumlanmasından sonra, dünya 2042 yılında benim bildiğim zamanki haline benzeyecek. Her yanda verimli ve yeşil alanlar olacak, gökler mavi, sular tertemiz olacak, bu dünyanın kaderidir, yasa böyledir!
Göklerden gelecek orduyla birlikte O da dönüyor, Yusuf oğlu Yeşua da. Evet İsa, Gerçek Mesih hala yaşıyor. Döneceğini vaat etti ve dönüyor, donanmayla birlikte. Melekler onun emrindedir, görünen ve görünmeyen varlıklardan söz ediyorum. Aslında Mesih’in yeniden gelişi, insanda Tanrının tezahür edişi, yani insanın yaşayan Tanrı haline gelişi demektir. Mesih, şeytan adı verilen egoyu günahlarından arındırmak ve insanın ilahi planına devam etmesini sağlamak için geliyor! İkinci geliş dışınızda değil, içinizdedir! Mahşer atlıları içinizde savaşacak, içinizdeki Mesih’in savaşıdır bu, hakkı olan ileri çıkıp yerini alacak ve insanın egosunu yenecektir. Egonuz deccaldir, deccal dışınızda değildir, o da içinizdedir. Savaş böyle olacak, kendi Mesihinizle kendi deccaliniz arasında! Ama Yusuf oğlu Yeşua da geri gelecek, diğer birçok varlık da geri gelecek, çünkü onlar zamansız bir akış içinde yer almaktadır. Bunu kimsenin ifşaatını doğrulamak ya da kimseyi korkutmak için söylemedik, sadece olacakları söyledik. Yaşamın her yanından gelen ses bir kez “Her şey bitti” dedi mi, yepyeni boyutlar ortaya çıkacak ve insanoğlu içindeki cennetin büyüklüğü oranında yaşama fırsatını elde edecektir!
Tüm donanma çoktan yola çıktı, söylediğim gibi göklerinizde onları daha çok göreceksiniz. Bir gün hepsi birden, tüm ordu göklerde görünecektir. İçlerindeki Tanrının şanı için yaşamış olanlar bunu görünce şenlenecekler! Tanrının, birilerinin hayalinde yarattığı bir şey olduğunu düşünenlerse, Tüm Yaşamın Sesini son günlerde gürlediği zaman işitecekler! Son yeninin başlangıcı olacak, bu değişim anında tiranların valsi de sona erecektir! İnsanları yönetmek amacıyla çıkarılan savaşlar ve ölümler bir daha asla tadılmayacaktır. Burada okuduklarınız yaşayan sözlerdir, yaşayan sözler gerçekleşir, çevrenizde oluştuklarında onları fark edeceksiniz. Bu sözler sizi sevindirsin, çünkü bu üzüntü ve ümitsizliğin, savaş, ölüm ve hastalığın sonu demektir. Nefret ve kırgınlık bitecek, çünkü onlar egonun, deccalin duygularıdır.
Size öğrettim, sizi değişik yönlere doğru açmak ve geliştirmek istedim, ne yapmam gerekiyorsa yaptım. Size ilk hitap ettiğimde, değişim ve gelecek günler hakkında söylediklerim kayda geçirilmişti. Onlar gerçekleşti, şimdi söylediklerim de gerçekleşecektir. Şu anda görüldüğü kadarıyla olaylar insanların ya da doğanın marifetiyle olacak, henüz olmadılar ama olacaklar. Söylediğim şeyler içinde, yücelik bahşedilmiş olanların değiştiremeyeceği hiçbir şey yoktur. Gri Adamlardan üç tanesi aniden ışığı görse, sadece onlar bile planın geri kalanını altüst edebilirler. Işığın onlara da gösterilmeye çalışılmadığını mı sanıyorsunuz? Kesinlikle çalışılıyor.
Bir tek kişi bile herkesi etkiler, bu doğru bir sözdür. Bu adamlar para konusunda sizi can damarınızdan yakalamışlardır, bu da doğrudur. Ama onların sevilmediğini sanmayın, onlar da seviliyorlar, çünkü onlar da tanrıdır, onlar da sizin gibi yüce ışıktan halk edilmişlerdir. Şu anda söylediklerim bugün için doğrudur. Kentler sallanacak ve çökecekler. İnsanlar tek bir bilinç altında sürüleştirilecek ve sindirilecekler, ama dünya dönmeye devam edecek.
O lekesiz Mesih’in geri gelişini göreceksiniz, onun gibi birçoklarının da. Yeni Çağı göreceksiniz, ama göreceğiniz asıl şey Süper Bilinçtir! Egonun ortadan kalkmasıyla beyin açılacak ve gelişecektir. Korkunun kalkmasıyla ruh evrimleşecektir. Gözlerinizi kör eden sınırlamaların kalkmasıyla daha önce algılayamadığınız boyutları ve ışığı görebileceksiniz. Beni bile göreceksiniz! (Sayfa: 101-117)

Vals Devam Ediyor

Fizik bedeniniz çok müthiş şeyler yapma yeteneğine sahiptir. Beyniniz de daha çok bilgi edinebilir, daha büyük düşünce frekanslarını alabilir, deha budur. Deha bilinenin değil, bilinmeyenin idrakidir, aklınızın büyüklüğünü ortaya çıkarmaktır. Siz şimdi sahip olduğunuzun ancak üçte birini kullanmaktasınız. Kader, duygusal olarak benimsenmiş düşüncelerden ibarettir, bunların toplamına da tutum denir. İşte hayatınız böyledir, yani tutumunuzun yansıması, şekillenmesidir. Sizi farklı kılan düşünme ve seçme hakkınızdır.
Bu ülkede orta sınıf denen şeye bakıyorum. Eğer bir orta sınıf olmasaydı cumhuriyet de olmazdı, bunu biliyor muydunuz? Demokrasiler tiranları doğurur, cumhuriyet ise halkın egemenliğidir. Orta sınıfınızın demokrasi denen ideali desteklediğini görüyorum. Orta sınıfın hem fakirleri hem de zenginleri desteklediğini görüyorum. Ve orta sınıfınızın omuzladıkları yükü taşıdığını, hükümetinizin onlara reva gördüğü her şeyi kabul ettiğini görüyorum. Orta sınıf cumhuriyetteki mutlak eşitliği temsil eder, ama sizin demokrasinizde onlar yük taşıyan hayvanlar durumundalar, siz de bunu kabul ediyorsunuz! Buradan bakıldığında kolayca anlaşılıyor ki şarlatanlar, sahtekarlar, serseriler ve Gri Adamlar para sistemi yoluyla dünyayı yönetme amaçlarına kolaylıkla erişebilecek ve bu süreçte orta sınıfın belini bükeceklerdir, zaten bu en çok arzu ettikleri şeydir.
Ülkeniz bir illüzyondur, orada gerçeğinizi koruyabilen bir tek Anayasanız ve İnsan Hakları Beyannamesi kalmıştır. Ama Gri Adamların ideali Tek Dünya Devleti tam yol ileri atıldığında, kart sistemi yürürlüğe konduğu ve dünya para sistemi çöktüğünde, Anayasanız ve İnsan Hakları Beyannamesi Yeni Dünya Düzenine uygun şekilde değiştirilecek, şu anda sahip olduğunuz özgürlük de tarihe karışacaktır, plan budur! Mutlaka gerçekleşeceği anlamına gelmez, ama plan budur! (Sayfa: 119-126)

Aydınlanmak Yaşamı Tanımaktır

Niçin değişmediniz, insanlar niçin evrimleşmiyorlar? Çünkü egolarının değer verdiği bir rahatlık bölgesi buldular ve oraya yayıldılar. Egolarını iyi okuyup onları köleleştirmek isteyenlerin desteğiyle orada kaldılar. Ne zaman düşüneceksiniz? Müzik durmadan bağırıyor, televizyon her zaman açık. Bu değersiz eğlencelerden daha büyük bir şeyi kavramaya ne zaman fırsat bulacaksınız? Sessizlik henüz uyandırılmamış bir güçtür. Sessizlik, Gri Adamlardan, köleleştirici yasalardan ve dogmalardan daha güçlüdür. Özgürlüğü işaret eden bir güçtür, sonsuza kadar sürecek özgürlüğü. Özgürlüğünüz olmasa, sonsuz süreklilik de olamaz biliyor musunuz? Bu yüce bir gerçektir.
Gelecekte bazı cesur varlıklar ortaya çıkacaklar, aslında uzun yıllardan değil birkaç günden söz ediyorum. Onlar da sözünü ettiğim gerçeklerle gelecekler, şimdi size söylediğim türden şeyler anlatacaklar. O zaman bunun adına tarikat denemeyecek artık, tehlikeli olduğu da söylenemeyecek, sadece gerçek olduğu söylenebilecek. Tohumlar atılmıştır, bu tohumlar insanların içinden gelecek başka insanlardır.
Katoliklik, her zaman dünyanın içinde bulunduğu ekonomik duruma göre vaziyet almıştır. Asırlar boyunca inançlarına ihanet etmiş, insanları cehalet içinde tutmuştur. Kadın ve erkekleri birbirlerinden uzaklaştırıp karşı karşıya getirmiştir, uygulamaları hep ayırıcı olmuştur. Kutsal kitabınız, kilisenin dogmalarına destek ve güç vermek için orijinal metinlerin Latince’ye çevrilişi sırasında tahrif edilmiştir. Canavarın ne olduğunu niçin açıklamıyorlar? Canavar onları destekleyen düşmanın ta kendisidir. Oysa son zamanların habercileri hemen umacı, canavar ya da deccal damgası yiyorlar! Gerçekleri işitmekten sizi alıkoymak için bana da damga vurmaya çalıştıklarını biliyorum. Büyük dinleri yorumlayıp yönlendirenler insanlığa ihanet etmiştir. Bazı dini liderler bunu bilir, ama söylemeye cesaret edemezler. Makamlarını koruyabilmeleri, insanları korku içinde tutabilmelerine bağlıdır.
Gelecekteki olaylarda hayatta kalmayı başarabilecek olanlar, mevsimler değiştiğinde bir kuş hangi içgüdüleri taşıyorsa onu taşıyanlardır, nereye gideceğini bilen vahşi hayvanların idrakine sahip olanlardır. Muhtelif dinlerden varlıklar seçildiler, aydınlanma için çalışıyorlar. Söyledikleri şeyler kendi inançlarından doğmuş olmasına rağmen, burada okuduklarınızla örtüşen yüce yorumlardır. Hükümetinizdeki bir avuç insan, benliklerindeki dürüstlüğün gereği olarak ilerde konuşacaklar.
Ne kadar çok kişi gerçeği işitir ve ona inanırsa, kaderinizin gerçekleşeceği gelecek günlerde o kadar çok kişi herşeye rağmen hayatta kalmayı başarabilecektir. Bunlara gülen ve böyle şey olmaz diyenler aptaldır ve aptal olarak ölecektir. Araştırıp gerçeği bulmayı tercih etmedikleri için aptallıkları da katmerleniyor! Bu gerçeklerden bazıları, ancak gerçeğin acımasızlığını tattığınızda sizin için çok önemli olacaktır. Haberciler cesur oldukları için seçilmişlerdir. Onlar dışlanmaktan korkmazlar, konuşabilirler, şimdiden halkın arasına dağılmışlardır. İçlerinde her seviyeden olanlar vardır. Göreceğiz bakalım, bu dünyanın, özellikle de ülkenizin insanları Gri Adamların bahse girdiği kadar cahil, güçsüz ve aciz midirler? (Sayfa: 127-134)

Ana Prensiplere Dönüş

Şu anda yapmanız gereken şeylerin başında yiyecek depolamak geliyor. Bu hem berbat bir ekonomiye karşı bir garanti olacak, hem de doğada meydana gelecek değişiklikler süresince aç kalmamanızı sağlayacaktır. Dünyanın en kıymetli şeylerine sahip olabilirsiniz, fakat onları yiyemezsiniz! Eğer önceliği onlara verdiyseniz açlıktan öleceğinizin resmidir. Eğer yiyeceğiniz yoksa, şimdiye kadar öğrettiklerimizin hiçbir anlamı kalmaz. Kendinizin ve sorumlu olduğunuz kişilerin iki yıllık ihtiyacına yetecek kadar yiyecek depolamalısınız. Tohumları hava geçirmeyen kaplara koyun ve saklayın. Elinize geçen her fırsatta bir ağaç satın alın, her fırsatta bir meyve ağacı dikin. Yapacağınız en iyi işlerden biri de altın veya gümüş para ya da külçe satın almaktır, para olursa daha iyi, çünkü onların değeri artacak. Kentlerden uzaklaşın ve küçük kasabalara yakın yerlerde arazi satın alın, üzerinde bir şeyler yetiştirebileceğiniz bir arazi. Neden kentlerden uzaklaşmanızı söylüyorum? Çünkü dünya değişikliğe uğradığında su kaynakları zehirlenecektir. Fermuarlardan (fay hattı) sadece bir tanesi bile açılsa, yer altı suyunu zehirlemeye yeter, çünkü yer altından geçen su boruları zedelenir. İklim değişikliğinin doğal sonucu olarak kıtlık olacaktır. Kıtlık olduğunda kentin neresinde besin maddesi yetiştirebilirsiniz? Kentler yaşanacak en tehlikeli yerler olacaktır.
Aydınlanan insanlar büyük kentlerden uzağa, kırsal alanlara taşınacaklardır. Birçoğu bu kitabı okuduktan sonra, bazıları da içlerinden gelen bir sese uyarak taşınacaktır. Elektrik olmasaydı yaşamaya nasıl devam edebilirdiniz? Kol kuvvetiyle çalıştırabileceğiniz cihazlar ve alet edevat satın alın. Gelecek günlerde borçlu olmamaya özen gösterin, gösterin ki canavar size damgasını vurmasın, yani Zimmet Kartını dayatmasın! İştahınızı azaltmanız gerekiyorsa azaltın, iştah derken yemekten bahsetmiyorum, şu anda onsuz yapamayacağınızı sandığınız şeyleri kastediyorum. Kişisel ihtiyaçla kişisel arzu arasındaki çizgiyi belirleyin, bu farkın anlamı hayatta kalabilmek olabilir. Gelecek günlerde kendine yeter olmak en önemli şey olacaktır.
Söylediklerimi yapmaya çabalayanlar yardımsız bırakılmayacaktır. Çok şeyiniz yoksa bile ikmal gelmektedir, size yiyecek gelecektir, size yardım edecek bir güç vardır! İdrakinizin kilidini sökmeli ve yapıcı olmalısınız. Sizi temin ederim ki işitilecek ve yardım göreceksiniz. Eğer aileleriniz buna inanmıyorsa işiniz zor demektir. Yakında olacak şeyler insanları ya isyana ya da dinamik değişiklikler yapmaya sevk edecektir. Eğer ilişkide olduğunuz insan, varlığınızdaki tanrıyı yaşamanızı engelliyorsa onu terk etmeniz bile gerekebilir.
Süper Bilinç, aynı problem üzerinde dolap beygiri gibi dönüp duranlara gelmez. Tüm düşünce ve duygularınız stres, endişe, sıkıntı ve borçlarla boğuşuyorsa, asla görkemli bir deha kıvılcımının çakmasına şahit olamayacaksınız demektir. Eğer televizyonun önüne çakılmış ve hayali bir soruna kendinizi kaptırmışsanız, gelmekte olanın şanını da göremezsiniz. Yüce kardeşlerinizi nasıl göreceksiniz? Geliyorlar, bazıları şimdiden buradalar, onlar sizi tanıyorlar. Eğer yukarı bakmazsanız onları nasıl görebilirsiniz? Müzik gürültüleri arasında onların sesini nasıl duyabilirsiniz? Belki de onlardan birinin size ulaşmaya çalışırken çıkardığı sestir o. Birçoğunuzun kulağında çınlamalar oluyor, birçoğunuzda da olacak. Bu ses, “Sizinle aynı frekansa gelmeye çalışıyorum, orada mısınız? ” diye size sinyal gönderen yüce kardeşlerinizin sesidir. Başka şeyle meşgulken o sesi nasıl işiteceksiniz? Birçoğunuzun duyacağı o yüksek çınlama, işitme kusurunuzdan doğan bir şey değildir, aksini söyleyenlere inanmayın.
Söylediklerimi yapmak için parasal olanaklarınız kısıtlıysa, varlığınızdaki yüce tanrıdan size başka olanaklar ihsan etmesini dileyin. Olacaktır, yapmanız gereken tek şey dilemektir!
Eğer hayatınızdaki herhangi bir olayı hata olarak kabul ederseniz, aynı olayı tekrar tekrar kendinize çekmiş olursunuz, ta ki olaya bakıp “ben bu olaydan ne öğrendim” deyinceye kadar. Ancak ondan öğrendiğiniz şeyi hazmettiğiniz zaman hatanızdan kurtulabilirsiniz. Kabul ettiğiniz an o sizi terk edecektir. (Sayfa: 135- 143)

Köklü Değişim Yapabilmek

Şahane günler geliyor. Vals biter bitmez Süper Bilinçle birlikte o günler gelecek. Gri Valsçiler de giderek çılgınlaşıyorlar, çünkü tempo hızlanıyor, davranışları her geçen gün biraz daha sertleşiyor. Ama şunu bilin ki, hedeflerine ulaşmak için acele etmeleri ve olayları zorlamaları Süper Bilincin gelmesini hızlandırıyor. Çünkü boşluk kendi üstüne çöktüğünde Süper Bilinç, Tanrının şanı ve göklerin ordusu gelecektir. Boşluk tercihtir, bu aynı zamanda ego tarafından beslenen tiranlar çağının da sonu olacaktır. Ego anti-Tanrıdır, hep de öyle olmuştur. Dinleyin, bir ulusun tamamı bile doğanın hareketini durduramaz. Doğa müdahale etmek zorunda kalırsa büyük canavarlardan çoğu, yani fermuarlar (fay hattı) parçalanacaktır. Büyük volkanlar için için kaynıyor, bir tanesi de Rusya’da kaynamakta. Sonunda Gri Adamlar başarısızlığa uğrayacak ve doğa kazanmış olacaktır. Evet, bunların herhangi biri gerçekleştiğinde pek çok insan ölecektir, doğa bu yola girdiğinde daima çok insan ölmüştür. Doğa şiddetli önlemler alacak ve Gri Adamların Tek Dünya Devletini gerçekleştirme olanağını ortadan kaldıracaktır!
Size bir şeyi kesin olarak söyleyebilirim. Yiyecek stokları azalıp insanlar isyan edince, çoktan beri dillerini tutanlar bağırmaya başlayacak ve ağızlarına geleni söyleyeceklerdir. İtham edecek ve gerçeği tüm dünyaya duyuracaklardır, bu bile Süper Bilinci getirecektir. Eğer Gri Adamların planı başarılı olur ve boşluk kendi üstüne çökerse, sadece peri masallarında var olduğunu sandığınız bir armada (donanma) göreceksiniz. Evet öyle bir armada gerçekten vardır!
Egonun olmadığı bir dünya düşünün. Ego, içinizdeki tanrı tarafından massedilince, imajınızda uykuya dalmış şey uyanacak ve sizler ileri atılarak evrimdeki yerinizi alacaksınız. Burada neden daha uzun yaşayamıyorsunuz? Neden yaşlanma sürecini durduramıyorsunuz? Neden hastalıklarınızı tedavi edemiyorsunuz? Çünkü bütün bunlar egonun, toplumsal bilincin birer ürünüdür. Bedeninizi tedavi etmek için işe maddeden başladığınızı gördüm, oysa onu yaratan ve yönetenden başlamalıydınız, tutumdan! Davranışla ilgili bir problemi çözmek için bedeninize bir şeyler yapıyorsunuz, davranışa değil! Düşünceyi kütleden yola çıkarak değiştiremezsiniz, değişim önce düşüncede başlamalıdır, ancak o zaman madde değiştirilebilir, yani maddenin titreşim frekansı hızlandırılabilir, çünkü her şey yoğunlaşmış düşüncedir. Her nesne düşüncenin yarattığı bir şekildir. Atomu bir arada tutan kozmik yapıştırıcı nedir? Elbette maddenin özünü oluşturan düşünce!
Bedeninizi değiştirerek kaderinizi değiştiremezsiniz. Kaderinizi ancak tutumunuzu değiştirmek suretiyle değiştirebilirsiniz. Et ve kemikten yapınızla Aya gidemezsiniz, bilinmeyene ancak ruh girebilir. Bedeniniz yoluyla aydınlanmadan vazgeçin, ruhunuz yoluyla aydınlanmayı seçin!
Büyük bir hazla bin yıl yaşayabilirsiniz. Egonuz olmasaydı uzun ömrün ve Süper Bilincin sahibi olabilirdiniz. Şu anda egonuz orada oturmuş ruhunuzu elinde tutuyor. Bedeninizin elektrik tesisatına benzer şekilde donandığını biliyor muydunuz? Bu donanım, fiziksel titreşimlerinizin frekansını yükseltmenizi sağlar, böylece titreşiminizde değişiklik yaparak başka bir aleme intikal edebilirsiniz. Buna kumanda edecek olan ruhunuzdur, yani BEN- Tanrı denen benliğiniz.
Süper Bilinç! Ne yediğinizle hiçbir ilgisi yoktur bunun, ne giydiğinizle de, o ne olduğunuzdur. Egonuz, içinizdeki tanrıyı ortaya çıkmaktan alıkoyan gardiyan rolündedir. Gardiyanın gıdası görünümünüz, yani imajınızdır, varlığını sürdürebilmek için kendi imajıyla ruhu kuşatma altında tutmak zorundadır. Egoya, içinizdeki tanrıyı kendini ifade etmekten alıkoyduğu için deccal denir, bilginin evrim yolunda kullanılmak üzere ruhunuza ulaşmasını önler. Okuduğunuz şeyleri neden hatırlayamıyorsunuz? Çünkü egonuz hatırlamanızı istemiyor da ondan. Gri Adamların valsi egonun idealizmini temsil eder. Onların süresi bitince bilinç de bitecek ve Süper Bilinç başlayacaktır. Eğer egonuzu bir hata olarak yorumlamaktan vazgeçip öğrenilmesi gereken bir deneyim olarak aklarsanız, fizik bedeniniz tümüyle canlanır. Çünkü egonuz kıskançlığı, güvensizliği, layık olmama hissini ve korkuyu hep zihninizin önünde tutar. Bunlar yok olunca artık beyniniz açılabilir ve içinizdeki tanrı, varlığınızın gerçek sahibi büyük bir canlılıkla ortaya çıkabilir. Bu öz, tüm evrenin sahibi olan bu çekirdek gelişir, yaşamınız ve idrakiniz gelişir, beyniniz açılır.
Yedinci kilit (çakra) hipofizi açtığında, artık bedeninizde ölüm hormonu olmayacaktır, şu anda herkesin bedeninde ölüm hormonu var. Kadınlar adet görmeye ve erkekler tohumlarını serpmeye başladığından beri ölüm hormonu vardır. O hormon var olur olmaz yaşlanmaya başlarsınız. Hipofizden ölüm hormonu salgılanır, bu da kalbinizin bulunduğu boşlukta, kalbe yakın olan timüs bezinin büzülmesine sebep olur. Timüs bedeninizin ne kadar yaşayacağı konusunda etkili bir organınızdır, aynı zamanda dördüncü kilittir (çakra). Çocukken bu bez bir armut büyüklüğündedir, erişkinliğinizde bir bezelye büyüklüğüne iner. Şu anda timüs sürekli büzülmektedir, o büzüldükçe beden de büzülür ve hastalıklara açık hale gelir. Sonunda gözle görülemeyecek kadar küçüldüğünde, beden fiziksel olarak iflas eder. Bedeninizde bunların olmasının tek nedeni tutumunuzdur. Kaderinizi de, realitenizi de, çevrenizi de, tutumları sorgusuz sualsiz kabullenmeniz yaratır. Egoya bağlı tutum (davranış biçimi, eğilim, bakış açısı) artık yürürlükte değilse, yedinci kilit açılır ve ölüm hormonu bedenden uzaklaştırılır, ardından timüsü harekete geçiren başka bir hormon salgılanır. Yedinci kilidin büyümesiyle hücrelerin gerekli düğmelerine basılmış ve sürekli bir yenilenme sağlanmış olur.
Süper Bilinç devrinde şimdiye kadar defalarca yaşadığınız kokuşmuş deneyimleri ve tiranlığı artık ardınızda bırakacaksınız, sefaleti ve ölümü ardınızda bırakacaksınız, dünün esaretini ve mutsuzluğunu da ardınızda bırakacaksınız. Evrim yolunda ileri atılacak ve her şeyi yaşama yeteneğine sahip bir bedenle yol alacaksınız.
Bedeninizi çevreleyen ışığı, yüce özünüzü, sizin deyiminizle auranızı neden göremediğinizi biliyor musunuz? Çünkü realiteniz onu görmenize izin vermez. Gelecek günlerde gözleriniz şimdiye kadar hiç görmemiş olduğunuz şeyleri doğal olarak görecek. En çok istediğim şeylerden biri, görünmeyen bu ışığı görebilmenizdir. Süper Bilinç geldiğinde göklerin ordusunu ve başka boyutları da görebileceksiniz. Sadece kendi evreninizin olanaklarını araştırmakla kalmayacak, daha önce hiç sözü edilmemiş, tasavvuru olanaksız alemleri de keşfedeceksiniz. Sizin mirasınız işte budur! Bu uygarlık asla çökmeyecektir, gerçeği bilin ve aydınlanın! Süper Bilinç hayal edilen fakat şimdiye kadar hiç tadılmayan, ama bu zamanda gerçekleşme olasılığı çok büyük olan bir olaydır. Hayatta kalıp görmeye değer doğrusu! (Sayfa: 145-153)

Asla Yalnız Bırakılmazsınız

Seçimlerinizden ötürü asla pişman olmayın, yapmayı seçtiğiniz şey evrimleşmenizi sağlayan ilahi bir beyandır. Pişmanlık duymanız aslında evriminizin bir aşamasıdır. Hiçbir şey kaybetmezsiniz, yitirdiğinizi sandığınız şey daima geri döner ve yeniden meyve verir.
Yoğun bir şeklin (bedenin) içindeyken daha yüksek şekilleri anlamak güçtür. Ama şekilleri ruhunuzla anlayabiliyorsanız onlarla BİR olabilirsiniz. Yoğun şeklin imajı olan ego benim gibi varlıkları asla anlayamaz ve kavrayamaz. Maddede ruhun var olduğunu nasıl kanıtlayabilirsiniz? Düşüncenin ölümsüz olduğunu nasıl kanıtlayabilirsiniz?
Dinleyin efendiler, insanın büyük bir serveti olması neye yarar, eğer o servet onu köleleştirmişse? Bir kadının dindarlık uğruna kendini mahkum ettiği fakirlik, onu kendine köle etmişse neye yarar? Evet benim benzerim yok, çünkü ben bu kata, bu boyuta ait değilim. Benim ne popüler olmam, ne de kabul edilmem gerekiyor. Bana övgüler düzülmesine de ihtiyacım yok. Değerleri çarpıtmadım ve gerçeklerden kaçmadım. Ben buraya Babamın (Tanrının) işini yapmaya geldim, bir sevgi huzmesine binerek kendi isteğimle geldim! Buraya yeni bir din yaratmaya gelmedim, insanları içine düştükleri cehaletten kurtarmaya geldim. Kendi çaba ve idrakiyle kendi ışığını yakma cesaretini gösterenler için, tüm dünyadaki olayları değiştirebilecek insanlar için geldim. Birçok insana ümit vermek için, gerçekten muhteşem tek bir insan bile yeterlidir.
Çoğu kere zirve gücün kötüye kullanıldığı yerdir, zirve insanı esir alır. Zirvede olmalarına rağmen tüm olumsuzluklardan sıyrılıp ışığını koruyabilenler çok azdır. Kusursuzluk nerede başlar? Kusursuzluk kusursuz bir insanla başlar. Sevgi ise, insan denen mücevheri kötüye kullanarak değil, ona sevgiyle yaklaşarak başlar. Sevginiz merkezdeki güneş gibidir, sıcaklığı birçok şeyin değişmesine sebep olur. Savaş nerede biter ve hoşgörü nerede başlar? Kendinize hoşgörü gösterdiğiniz zaman, kendi kapasitenize ve insani zaaflara hoşgörüyle baktığınız zaman! Başkaları sizin sahibiniz olduğu sürece onlara hoşgörü gösteremezsiniz!
Adına Yeni Çağ denen bu zaman, insana asla kendi dışından gelmez. Yeni Çağ asla dışarda bulunan bir şey değildir, içinizde olması gerekir. İnsan ruhunun bireysel bazdaki transfigürasyonudur, böylece geçmiş hiçbir pişmanlık duymaksızın sonsuza dek terk edilir ve şimdi yaşanır. Tanrıyı görmek bir efsane değil, bir gerçek olacak! Bir spiritüel felsefe olmak yerine, elle tutulur bir gerçek olacak, böylece o gerçeği yaşayabileceksiniz!
Cehalet bağışlanamaz, ya cahil kalmayı seçersiniz ya da öğrenmeye fırsatınız olmadığı için cahilsinizdir. Artık bilgi sahibisiniz ve cahil olma mazeretinin ardına sığınamazsınız. Eğer bu kitabı elinizden bırakır bırakmaz size kindar gözlerle bakan şiddet yanlısı insanların “meşgul” dünyasına ve koşuşturmalarına geri dönerseniz, kendinizi bir kurban olarak adamışsınız demektir!
Söylediklerimin saçma ya da inanılmaz şeyler olduğunu söyleyerek bir kenara itenler bile, hayatlarının geri kalan günlerinde bu sözleri ta içlerinde duyacak ve hissedeceklerdir. Duyacakları benim sesim değildir, onlara seslenecek olan içlerindeki tanrıdır. Bu ses giderek güçlenecektir, bu olay başınıza geldiğinde medyumluğa başladığınızı, başka bir ruha aracılık yaptığınızı, başka boyuttan gelen bir ruhun sesini duyduğunuzu sakın söylemeyin! Onun rehber varlığınız olduğunu da söylemeyin, çünkü değildir. O sizin tanrınızdır!
Şimdi efendiler, Ram neden geri geldi? Neden sizin zaman ölçünüze göre yüzyıl önce değil de şimdi? Gerçek şu ki, şimdiye kadar hiç bu denli yardıma ihtiyacınız olmamıştı. Ben bundan önce, çok haksız şekilde sonuçlanabilecek birkaç tarihi olay dışında pek az müdahale etmiştim. Neden şimdi bir ilgi var, neden bir uyanış var, neden daha çok insan daha çok şey öğrenmek istiyor? Çünkü vakum kapanmaktadır. Oyunun bu aşamasında maceraperestlere yer yok artık, onlar son demlerini yaşıyorlar. Tarihiniz boyunca size bir şeyler söylemek için gelen aydınlanmış korkusuz kişiler olmuştur, onların hemen hepsini öldürdünüz. İnsanlık dramı sürerken onlar daima ahlaki çöküntünün başladığı ve davranış biçimlerinin dejenere olduğu devrelerde gelmişlerdir. Çoğu kere de etkili olmuş, hiç değilse devam edebilmenizi sağlamışlardır. Dünyanın sonu gelmeyecek, ama davranışlarınıza göre sizin dünyanız sona erebilir. Dünya, programına uygun olarak daha uzunca bir süre yörüngesinden çıkmayacaktır. Onun uzun bir hayatı var ve bunun için savaşmakta! Evet, ben Babamın işi için geldim ve kritik bir seçim zamanında ortaya çıktım. Eğer içinde bulunduğunuz ruhsal uyuşukluktan silkinmezseniz, vakum kesinlikle üstünüze çökecektir, dünyayı bunun için feda etmiş olacaksınız. İlahi müdahale size tercih hakkı tanımak içindir. Size şu söyleyeceklerimden daha üstün ne söyleyebilirim? Siz tanrısınız, yaşayan ateş içinizdedir, yolunuzu aydınlatacak tüm yanıtlar içinizdedir. Yedi buçuk milyon yıl boyunca hiçbir işe yaramayan, güçsüz geçirilen kaç hayat yaşadığınızı düşünebiliyor musunuz? Evet buna değdi doğrusu!
Gelecek 12 yıl içinde burada okuduklarınız birer birer gerçekleşecektir. Siz de olayların bir parçası olun, hepsi bu. Tanrının sevgisi sizinle olsun! (Sayfa: 155-169)

Not: Ramtha, “Tiranların Son Valsi” adlı kitabındaki kehanetleri, 1987 yılının Kasım ayında düzenlenen halka açık çeşitli toplantılarda yapmıştır. (Derleyen)



3 yorum:

levent dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
mesutbahtiyar dedi ki...

Zeitgeist isimli belgeselde bahsedilen dünyayı yöneten aileler, merkez bankası, tek dünya düzeni gibi konuların hepsinin kaynağı ramtha'nın 23 yıl önce bulunduğu bu kehanetler galiba.

Adsız dedi ki...

Bütün bu derledikleriniz, emeğiniz için teşekkürler. Bilgiye paha biçemeyiz çünkü. Umarım bi gün yeryüzü daha aydınlık bi yer haline gelir ve umarım o bi gün, yakındır.
Işıkla.

SA