20.04.2007

SPİRİTOLOJİ, PARAPSİKOLOJİ, UFOLOJİ
TEMEL ALT YAPI KİTAPLARI
CİLT : 1
BİLİM ARAŞTIRMA MERKEZİ YAYINLARI

GÖREV VE TÜRKİYE

Ülkemiz üzerinde yeni bir gün ağarmaktadır. Tüm insanlığın içine girmekte olduğu Altın Çağ’ın ilk yaşam biçimi, bilgisi ve bilgeliği ilk önce Anadolu’da uygulanacaktır. Bu olgunun fiziksel ve spiritüel tüm mizansenleri hazırlanmış olup peyderpey ortaya çıkarılmaktadır. Süreç giderek hızlanacak, genişleyecek ve hayata egemen olacaktır. Aşağıda, medyumlar kanalıyla yüksek rehber varlıklardan alınan bu konudaki mesajlar sunulmaktadır.

Rehber Ruh ÖZCAN BABA (Celse 6. 12. 1950) : “Vatanınız birçok ulusun yaşadığı, uygarlıklar kurduğu bir evrim alaşımıdır. Tarihte olduğu gibi ta kıyamete kadar bu bölge Dünya’nın kaderinin ağırlık merkezini teşkil edecek, bu yüzden ufuklarınızdan şimşek ve yıldırımlar eksik olmayacaktır. Nüfusunuzun ve milli servetinizin azlığına, fakirliğinize bakarak gelecek konusunda endişeye düşmeyin, aksine sevinin. Nasıl açlık ve yoksulluk insan dinamizmini ayarlayan bir kudrete sahipse, perişan gibi görünen haliniz de mutlu gelişmelerin malzemesi olacaktır. Altın Çağ’ın güneşi büyük uygarlıkların beşiği olan Anadolu’dan doğarsa hiç şaşırmayın!” (Sayfa: 11-13)

Rehber Ruh MUSTAFA MOLLA (Celse 22. 3. 1948) : “ İktidarınız ne partilerden, ne hükümetlerden, ne de malzemelerden gelir. İktidarınız bir türlü keşfetme kudretini gösteremediğiniz bir kaynaktan, yani kalbiniz ve vicdanınızdan gelecektir. Şimdiki halde bitmeyen bir unutuluş devresinde kaybolan insan, yarın yükseltici eller sayesinde yine bir insanlık tacı olacaktır. Her olay bir buhranın sona erişidir, yüklü bulutlar bir gün boşanacaktır! Acınacak, tiksinecek bir şey yoktur, bunlar yapılan işlerin acı ve zehirli meyveleridir. Burada devşirilenin niteliği değil, devşirenin isteği egemendir. İnşallah hiçbir zaman umutsuz olmayacaksınız, olaylardan ibret alınız!” (Sayfa: 13-14)

Rehber Ruh GOETHE (Celse 1. 2. 1970) : “ Galaksiniz yeni bir burca giriyor, yeni tesirler alacaksınız. Bu tesirlere bitkiler, hayvanlar ve cansız diye nitelediğiniz şeyler ve bünyeniz dayanabilecek midir ? Ruhsal devre başlamıştır, teknik bilimlerle ruhsal bilimler süratle birleşmektedir. Türkiye bu yolda geri kalmamalıdır, siz diğer ülkelere ışık tutacak durumdasınız, bir sorumluluk taşıyorsunuz. Işık buradan yayılmalıdır, çünkü siz öncüsünüz. Size verilen bilgiler Dünya’da hiç kimseye verilmemiştir, bunu böyle biliniz. Siz yalnız Türkiye’nin değil, tüm Dünya’nın yükünü taşıyorsunuz!” (Sayfa: 14-15)

Rehber Ruh HAMDİ (Celse 10. 11. 1961) : “ Büyük ve ağır bir görev yüklendiniz, elinizden geldiğince yapmaya çalışıyorsunuz. Bunun için size bazı bilgiler verilmiştir ve sırası geldikçe verilmeye devam edilecektir. Görevi salt kendiniz için değil, insanlık için yapacaksınız.” (Sayfa : 15)

SADIKLAR PLANI (Celse 3. 5. 1962) : “ Neden, kimden çekiniyor ve ürküyorsunuz? Sizi hangi günlerin beklediğini biliyor musunuz? Siz kesiti tamam olan bir durumu yerine getirmekle yükümlüsünüz. Kararlaştırılmış bir durum var, gelecek şimdinin içindedir. Siz o günlerin içinde yaşıyorsunuz.” (Sayfa: 16)

SADIKLAR PLANI (Celse 8. 12. 1964) : “ Yükselme kademe kademedir. Her kademe kendine has bir şuurun varlığıyla beslenir. Görev, katedilmiş kademelerin belirli bir Din Günü içinde genel bir şuura ulaştırılmasıdır. O Din Günü bir mahşer günüdür. O mahşer günü, tüm cüzleriyle birlikte varlığın kendi içinde karışmasıdır. O mahşer günü tüm şuurların tekleşmesidir. Sizler fonksiyon olarak bir mahşer gününe hazırlanmaktasınız!” (Sayfa: 17)

SADIKLAR PLANI (Celse 12. 4. 1964) : “ Din Gününü müjdeleyen, kılavuzluk eden, işaret eden bir sürü belirti olacaksa, bu belirtilerin belirli bir kısmının yoğunlaşma yeri Türkiye olacaktır, ona göre!” (Sayfa: 17)

SADIKLAR PLANI (Celse 13. 6. 1965) : “Bu hazır bir siklustur, belirlenmiş ve kesiti tamamlanmıştır. Makul bir insan, giderek yaklaşan ve bunaltan bir tesir manzumesini gözlemleyebilir. Bu hissedilir, ölçülür ve arazları yavaş yavaş anlaşılır. Fakat gidiş kurtuluşa doğrudur, insanlık için büyük vaatler vardır, buna karşılık çetin bir yol katetmesi insanın kaderinde yazılıdır!” (Sayfa: 17-18)

SADIKLAR PLANI (Celse 26. 3. 1966) : “Söyleyeceklerimi iyi dinleyiniz. Yaşadığınız ülke çeşitli aralıklarla doğal afetlere sahne olacaktır, bunlar üçer aylık devreler içinde ortaya çıkacaktır, bu sizin için gereklidir. Olaylar dört fonksiyonu icra edecektir. 1-Toplumunuzun vicdanını uyandıracaktır. 2- Toplumunuzun diğer toplumlar arasında daha güçlü olması ve bazı şeylerde onlara öncülük yapması sağlanacaktır. 3- Tüm dogmatik inançların gözden geçirilmesi şeklinde bir basınç hissedilecek, her türlü din ve mezhep sahibinin yeni bir anlayışla el ele verme duygusu güçlendirilecektir. 4- İnsanlar tüm doğa olaylarını külliyen inkar edip azacaklardır!” (Sayfa: 18)

SADIKLAR PLANI (Celse 23. 4. 1966) : “Ülkenizin psikolojik ve moral düzeyi günden güne gerilemekte ve bireylerin nefsani düzeyi gelişmektedir. Egoizmin, kaba kuvvetin ve tevilciliğin yaygınlaşacağı günler yakındır. Nefsaniyetin doygunlaşması için bireylerin yıpratıcı tarzda harekete geçmesi gerekmektedir. Daha üst bir realitenin gerçekleşmesi için daha geri bir realitenin doygunluğa ulaşması gerekir.” (Sayfa: 20-21)

SADIKLAR PLANI (Celse 13. 1. 1967) : “Ülkenizin ekonomik ve sosyal durumu, içine girdiğiniz pozitif ayıklanmadan ötürü kargaşa arzedecektir. Yapılan işler karmaşa ve ıstırap yaratmakla birlikte gelecekte hayırlı sonuçlar doğuracaktır. İnsanlık hızla Büyük Devre’ye doğru yol alıyor, bu Devre’de bireylerin genel uyumunu düzenleyen Ruhsal Plan’ın yansımalarını göreceksiniz. Ruhsal Plan tüm egolarda nefsaniyetin belirmesi için büyük baskı yapacaktır. Bu etkinin gücüne dayanamayan birey ve toplumlar ağır bir karmaşa ve şaşkınlık içine girmiştir. Tüm insanlık kaos içindedir ve kaos giderek artacaktır. Bu Devre’de en değerli varlığınız vicdanınızdır, onun pırıl pırıl ortaya çıkması için tüm gücünüzle egonuzla savaşmalısınız. O egonuz ki Büyük Devre’de oldukça sıkılacaktır!” (Sayfa: 21-22)

SADIKLAR PLANI (Celse 23. 10. 1970) : “Dünyanın neresine giderseniz gidin, şu veya bu düzeyde insanlığın daralmakta olan bir çember içine alındığını ve her türlü dogmatik bilgi, inanç ve düşünceden arındırıldığını göreceksiniz!” (Sayfa: 22)

SADIKLAR PLANI (Celse 23. 10. 1970) : “Ülkeniz bugün içinde bulunduğu şartların daha ağırlarıyla karşılaşacaktır. Bunu hak etmiştir, çünkü Ruhsal Mekanizma’nın sunmuş olduğu pek çok olanağı heba etmiş ve batıl hale getirmiştir. Otomatizmaya bağlı yaşamaya başlamış, idraksizliği benimsemiş, görüş yeteneğini yitirmiştir. Bu yüzden bir üst düzeye çıkabilmeniz için tüm ağırlıklarınızdan kurtulmanız, şuurunuzun aydınlanması, köhne bilgilerden arınmanız ve vicdani ölçülerin ortaya çıkması gerekmektedir. Bu gereklilik, ülkenizin bu devrede oynayacağı rolle ilgilidir.” (Sayfa: 23)

SADIKLAR PLANI (Celse 4. 8. 1967) : “Dünyanın gelecek günleri bir güneş tutulmasını andıracaktır. Karanlıktan korkmayanlar, doğru dürüst kişiler, iman sahipleri ve temiz yürekliler olacaktır, onların düzeylerini kendi ölçülerinize göre saptayamazsınız. Umulmadık kişiler başta yürüyeceklerdir!” (Sayfa: 23)


1. AKDENİZ UFO KONGRESİNE GÖNDERİLEN RAPOR ( Barselona 1979) : “Dünya planeti, kozmostaki benzerleri gibi bir evrim okuludur. Bu okuldaki öğrenimin bir başlangıç bir de sona eriş dönemi vardır. Bu iki sınır arasındaki süreç bir Evrim Siklusu’dur. Şimdiye kadar dünyada birçok siklus yaşanmıştır. İnsanlığın evrimi birbirini izleyen kademeler şeklinde olur. Ara kademelerin her birinde dünya özel ve genel tesir kuşaklarına alınmaktadır. Bu tesir kuşakları iki türlüdür, bazen dikey yükseliş sağlayan verite kuşakları veya yatay evrime olanak sağlayan realite kuşakları. Çok sayıdaki realite tesir kuşakları giderek birbirinin içinde eriyip genel bir insanlık realitesini oluşturacaktır. Halen gerçekleşmekte olan da bu oluşumdur.
“Demir Çağı Realitesi’nin karşısına geleceğin Altın Çağ Realitesi çıkarılmaktadır. Altın Çağ, insanlığı “Birleşik İnsanlık Realitesi” adı altında tek bir dünya devleti olarak birleştirecek ve rölatif ayrılıkları yok edecektir. Dünya insanlığı bir zaman sonra belirli bir formasyona getirilecek, evrim siklusunun amacına ulaşması sağlanacaktır. Spiritoloji, parapsikoloji ve ufoloji, Altın Çağ’ın gerçek bilimleri olarak tüm insanlığın kişiliğine yerleştirilecektir. Bu devrede insanoğlu vicdanıyla nefsi arasındaki hesaplaşmaya şahit olacak, sınavı verenler ışık kişilikler olarak yeni evrim süreçlerine hak kazanacaklardır. Altın Çağ boyunca insan kadrolarını vicdani gelişim süreci içinde tutacak olanlar, spiritoloji, parapsikoloji ve ufoloji bilimlerini öğrenmiş kişiler olacaktır.
“Halen mevcut olan ve insanlık tarafından tahrif edilen tüm kutsal metinlerin yerini, hiçbir sembol kullanılmadan her şeyi açıkça insanlığa bildirecek olan “Apaçık Kitap” alacak ve tüm kutsal metinler iptal edilecektir! Bu Açık Kitap evrim gerçeklerini açık ve kesin olarak insanlığa bildirecektir. İnsanlığın bu son evrim aşamasında çok görkemli bir rehberlik sistemi yeryüzü ve gökyüzünden insanlığı kuşatmış durumdadır. Tek Kitap tüm insanlığı barış ve kardeşliğe kavuşturacak, ayrılığı olabildiğince yok edecek ve insanlığı spiritüel bir potada birleştirecektir. Bu kolektif formasyon dünya Evrim Siklusu’nun amacıdır.” (Sayfa: 24-29)

11. ULUSLARARASI PARAPSİKOLOJİ KONGRESİNE RAPOR (Roma 1979) : “Egoizmanın ve teoloji bağnazlığının insanlığı satanizm batağına çektiği bu dönemde, Dünya Yönetici Mekanizması geri ve karanlık etkileri ortadan kaldırmak ve insanlığı Altın Çağ’a hazırlamak için sosyalist teori ve pratiği oluşturmuştur. Biçimsel ve dogmatik kurallara dayanan tüm dinler iptal edilmiştir. Altın Çağ’da tapınış ve dua bizzat insanlığa hizmetle ve bilgece yaşamla mümkün olacaktır. Mekanik ve bilgisiz tapınma dönemi bitmiştir. Mevcut kutsal metinler gerçeğin tümünü kapsamaz, onları ne abartmalı ne de küçümsemelidir! Onlar çağımız insanlığının evrimine hizmet edemezler, artık insani olan her şey göksel olanla yer değiştirecektir. İnanç sistemlerinin bünyesinde satanizm taht kurmuştur. Vatikan kütüphanelerinde saklı tutulan gerçek İncil ortaya çıkarılmalıdır.
“Artık hüküm Altın Çağ’ındır. İlahi kişilik modeline uyanlar daha yüksek evrim okullarına gitmeyi hak edeceklerdir. Kozmik Hiyerarşi, bu son evrim siklusunu sona erdirme aşamasına getirmiştir. Artık insanlık eski dogma ve inançlarını geride bırakmak zorundadır, dinler de buna dahildir. İnsanlık nefsani doyuma ulaşsın diye uzun zamandır gökler tarafından serbest bırakılmıştır. Doğru ve eğri yola girenler belirlenmiştir! Kolektif karmaları Yönetici Mekanizmanın amacına uygun olan birey ve uluslar insanlığa rehberlik edecektir.
“Altın Çağ bir hizmet dönemidir, ona din denemez. O bir dostluk ve karşılıklı hizmet dönemidir, yeryüzünü yenmek için pozitif karma edinme dönemidir. Bu da ancak yardım, hizmet ve yüceltme çalışmasıyla olur. Geçmişin melek, aziz ve peygamberleri bu son dönemde yeryüzüne inmiş, ünsüz ve ünvansız yaşamlarla insanlığa yol göstermektedir. Altın Çağ’ın asgari sınırı Hz. İsa misyonu olup sevgi ve dostluk üzere hareket etmektir, azami sınır ise Hz. Muhammed misyonu olup kolektif bilince ve idrake ulaşarak bilgece hareket etmektir. Altın Çağ’da yeryüzünde tek bir millet olacaktır. Bilgi Kitabı, insanlığı tek bir realitede birleştirecek olan yegane rehberdir.” (Sayfa: 30-37)

12. KITALAR ARASI UFO KONGRESİNE RAPOR (Mainz –Almanya 1979) : “İnsanlık, asılsız düşünce ve imajların sonucu olarak göklerden gösterişli ve insanüstü bir kurtarıcının gelmesini beklemektedir. Oysa insanlık şoke olacaktır, çünkü kurtarıcılar nefsaniyete alkış değil yıkım getireceklerdir! Dünya Yönetici Mekanizması insanlığa şah damarından daha yakındır. Nefsaniyetin doyurulması geçilmesi gereken bir aşamaydı, nefsaniyete doymayan insanlık vicdan sahibi olamaz!
“Artan bir şiddetle karanlık çağ ve onu oluşturan insan nefsaniyetinin tüm sistemleri darmadağın edilecektir! Bir yanda ölçüsüz yoksulluk ve ıstırap, öte yanda ölçüsüz zenginlik ve mutluluk! İşte bu olguyu ortadan kaldıracak olanlar peygamberlerin gerçek izleyicileri olan savaşçılardır. İyiliğin kötülüğe karşı savaşı başlamak üzeredir ve bir anda tüm yeryüzünü kaplayacaktır. Aydınlık güçler yeryüzünün denetimini ellerine geçirerek “Birleşik İnsanlık Realitesini” kuracaklardır.
“Dünya, Dünya Rab Mekanizması’nın kozmik rahmi içerisindedir, kompleks kozmik bir plasenta ile kuşatılmıştır. Bu rahim ve plasenta yeryüzünün tüm fizik kütlesini, tüm spiritüel, astral ve spadyum kütlelerini kavramış ve kuşatmıştır. Dünya Rabbi’ne bağlı Yönetici Hiyerarşi iki ana mekanda organize olmuştur, süptil mekanda ve fizik mekanda. Bu bedenli ve bedensiz muktedirler kendi alt birimlerini oluşturarak dünyayı yönetirler. Varlıklar, dahil oldukları bu hiyerarşiler içerisinde daima yukarı doğru yükselirken bir alttakileri de yükseltirler. İnsanlık otomatizma, şeriat, sevgi ve bilgi aşamalarından geçmiştir, şu anda bilgi aşaması yaşanmaktadır. Bu bilgi kelimesi göksel bilgiye ve göksel bilgeliğe işaret eder. Altın Çağ’ın vicdan ölçüleri yakında bildirilecektir. En son ahlak kuralları Alemlerin Rabbi Allah tarafından indirilmiştir.
“İnsanlık evrim süreci boyunca kozmik tesirler alır. Bu tesirlere ilgisizlik gösterildiği zaman Yüksek Yöneticiler varlıkları uyarı babında toplum olaylarını ve doğal afetleri devreye sokarak onları motive ederler. Bu olgu bir empozisyon değil, evrim için yapılan bir çalışmadır.Yüce görev Dünya Rabbi Sirius’a aittir. Dünya’ya şimdiye kadar 5 Sirius ulusu gelmiştir. 3’ü Mu Kıtasına, 1’i Atlantis’e (Osiris’in bilinmeyen üstadı) ve sonuncusu da İslamiyet’in kurucusu Hz Muhammed’dir. Artık insanlık ayrılığa doymuştur, birliğe doğru götürülmektedir. Tüm dinsel, dünyasal öğretiler iptal edilecek, tek bir dünya toplumu, tek bir kitap (Bilgi Kitabı) ve tek bir Birleşik İnsanlık Realitesi oluşturulacaktır.
“Çoğunluğu evren sürgünleri olan dünya insanlığı karanlık ve barbarlıkla dolu bir geçmişe sahiptir. Diğer planetlerden gelen varlıklar Dünya Rabbi tarafından denetim altına alınmıştır ve dünya insanlığının evriminde bir araç olarak kullanılmaktadır! Dünya’nın karmaşa içinde olacağı yakın bir gelecekte bazı uzaylılarla dünya insanları arasında bir çatışma yaşanacak, bu da insanları birleştiren bir etki yaratacaktır. Yeryüzüne diğer planetlerden çok sayıda varlık gelmiştir, hala da gelmektedir! Bir kısmı güneş sisteminden, bir kısmı ekstra solar sistemlerden, dört boyutlu alemlerden ve bir kısmı da Agarta’dandır.” (Sayfa: 38-45)

SCİENCE AND RELİGİON DERGİSİNE GÖNDERİLEN YAZI (1980) : “Karanlık çağ yıkılış aşamasına gelmiştir, çünkü güneş sistemi yeni bir enerji alanına girmiştir. Bu alanın belirleyici unsuru ilahi irade kanunları ve ona uyumdur. Böylesi kozmik bir alan içinde yüzen dünyadaki tüm uyumsuz maddi ve manevi oluşumlar çözülmek zorundadır. Her şey kozmik alanla uyumlu olacaktır. İşte Bilgi Kitabı insanı evren uyumuna uyarlamak ve senkronize etmek için indirilecektir.
“Dünyadaki tüm olaylar, bin yıllar boyunca iki merkez tarafından yönlendirilmektedir. Bu merkezlerden biri spiritüel planda bulunan Ruhsal Plan Hiyerarşisidir, diğeri ise fiziki plandaki Agarta’dır. Her yıl dünyanın bir ülkesinde bir okült (gizli) toplantı yapılır ve bu toplantıya 12 kişi katılır. 10’u çeşitli ülkelerden gelen bilinmeyen inisiyelerdir, 2’si ise Agarta’dan gelen elçilerdir. 1932 ve 1966 yılında Türkiye’de yapılan bu toplantılar son derece önemlidir. Agarta’nın son toplantısı, Bilgi Kitabının halen bulunduğu ülkede, belki de tüm dünya insanlığının izleyebileceği şekilde yapılacaktır. Aynı evrim süreci içindeki planetlerin ortak bir bilgi sistemi olması gerekir, bu sistemlerden biri de Bilgi Kitabı’dır. Gelecekte dünya ile bağlantı kuracak dünya dışı varlıklar belki de Bilgi Kitabı’nı beraberlerinde getireceklerdir.” (Sayfa : 45-49)


İNSAN VE KEHANET

Asıl adı Michel de Notre Dame olan Nostradamus, 1503 yılında Fransa’da Saint Remy adlı bir kasabada doğdu. Mesleği doktorluk olan Nostradamus tarihin tanıdığı en ünlü kahindi. Şaşırtıcı kehanetlerini manzum dörtlükler halinde yazardı, kehanetlerini 1555 yılında Yüzlükler (Centuries) adıyla bir kitap halinde yayımladı.

1556 yılında Kraliçe Nostradamus’u Paris’e davet etmiş ve dört oğlunun geleceğini öğrenmek istemişti. Nostradamus Kraliçeye imkansız bir kehanette bulunarak şöyle dedi: “Majesteleri merak etmesinler, günü gelince üçü de aynı tahta oturacaklar.” Gerçekten de tahttaki Kral Henri II aynı yıl içinde bir kaza sonucu öldü ve büyük Prens Fransuva III on altı yaşında olmasına rağmen tahta çıktı ve bir yıl sonra öldü. İkinci Prens Charles IX kral oldu, ama 22 yaşında o da hayata gözlerini kapadı. Son Prens Henri III kral oldu.

Kehanet:
Nostradamus’un ölümü
Elçilikten geriye dönüş, kralın ihsanları
Odaya bağlı kalacak, hiçbir şey bağlı kalmayacak
Tanrının huzuruna gitmesi gerekli
Ailesi, dostları ve yakınları onu ölmüş bulacaklar yatağın ve kürsünün yanında

Gerçekten de Nostradamus aynen kehanet ettiği şekilde ölmüştü.

Kehanet :
Hitler
Açlıktan deliye dönen canavarlar nehirleri aşacaklar
Savaş alanının büyük kısmı Hister’e karşı olacak
Lideri demirden bir kafes içinde sürükleyecek
Almanya’nın çocuğu hiçbir yasayı dinlemediği zaman

Hitler’in adının açıkça Hister olarak belirtildiği ilginç dörtlüklerden biri! Birinci mısrada, İkinci Dünya Savaşının birinci yılında Avrupa’ya vahşi bir şekilde giren Almanların nehirleri geçişleri anlatılmaktadır. Hitler bu dörtlüğün kendisinden bahsettiğini anlamış, Goebbels ise savaş öncesinde dörtlüğü propaganda unsuru olarak kullanmıştı.

Kehanet :
Napolyon
İtalya yakınında bir imparator doğacak
İmparatorluğa çok pahalıya mal olacak
Müttefiklerini görünce diyecekler ki
Bir prensten ziyade bir kasaptır.

Napolyon gerçekten de İtalya yakınında Korsika’da doğmuştur. Askeri güç bakımından Fransa’ya çok pahalıya mal olmuş, yaptığı seferlerde ise çok sayıda insanın ölümüne yol açmıştır.

Kehanet :
Louis Pasteur
Kayıp olan keşfedildi, yüzyıllar boyunca saklı kaldıktan sonra
Pasteur nerdeyse Tanrı benzeri bir kimse gibi ün kazanacak
Bu, ay büyük devresini tamamladığı zaman olacak
Fakat diğer söylentiler ile şerefi lekelenecek

İnsanı hayrete düşüren bu dörtlükte Pasteur’un adının verilmesinin yanı sıra, Pasteur Enstitüsünün kuruluş yılı olan 1889 tarihi de verilmektedir. Ayın büyük devresi 1535’den 1889’a kadar sürmüştür. ( Sayfa : 11-16)

Edgar Cayce’ın kehanetleri : Ünlü Amerikalı kahin Edgar Cayce, Gize’de Sfenks’in ve piramitlerden birinin altında gömülü bir arşivin bir gün keşfedileceğini söylemiştir. Cayce’a göre Sfenks’in tabanı kanallar halinde düzenlenmiştir, tonozlardan birinde piramitlerin nasıl inşa edildiğini anlatan, Atlantis ve kadim Mısır’ın kayıtlarının bulunduğu bir arşiv vardır, bu arşiv zamanı gelince keşfedilecektir. Cayce ayrıca, Atlantis kıtası tekrar su üstüne yükseldiğinde arkeologların içinde kadim kayıtların bulunduğu bir mabedi keşfedeceğini de söylemiştir. Cayce’in gelecekle ilgili bir başka kehaneti de Newyork’un yerle bir olacağına dairdir. Ona göre gelecek nesiller puro biçiminde hava araçları içinde süper hızlarla seyahat edecekler ve Newyork’u 2100 yılı civarında yeniden kuracaklar. Kahin, önümüzdeki bin yılın dünyaya barış getireceğini ve insanlığın spiritüel anlayışa ulaşacağını da bildirmiştir.
(Sayfa : 33-35)

Metapsişik Araştırmalar Derneği tarafından bir rehber varlıktan 1953 yılında alınan mesaj notere tasdik ettirilerek saklanmıştı. Mesajdaki kehanet 1966 yılında aynen gerçekleşti. Ege ve Akdeniz sahillerinde deniz 31 metre geri çekildi. (Sayfa: 42-43)

Aynı derneğe 13.1.1970 tarihinde verilen bir mesaj ise, 12.2.1970 tarihinde aynen gerçekleşti. Mesajda, İsrail parlamentosunda kabul edilecek bir yasadan bahsedilerek tüm Musevilerin aynı hakka sahip olacakları söyleniyordu. Bir ay sonra İsrail parlamentosu söz konusu kararı aldı. Bu kehanetler, daha meydana gelmeden tüm olayların Ruhsal Planlarca bilindiğini gösteriyor, elbette öte alemin gerçek olduğunu da! ( Sayfa : 46-47)

Atatürk ile ilgili kehanet : Mustafa Kemal arkadaşlarıyla birlikte Bingazi’ye gidiyordu, yolda bir bedeviye rastladılar. Adam el falından çok iyi anladığını söyleyerek genç
subayların fallarına bakmayı teklif etti, hepsi avuçlarını uzattılar. Sıra Mustafa Kemal’e gelmişti. O bedevinin kehanetine pek itimat etmiyordu, arkadaşlarının ısrarına dayanamayıp sonunda elini uzattı. Sarışın subayın yumuşak elini sert avuçlarına alan bedevi, bu elin çizgilerine bakar bakmaz yerinden fırlayıp bağırmaya başladı, “Sen padişah olacaksın ve 15 yıl hüküm süreceksin !” Subaylar gülüştüler ve yollarına devam ettiler. Aradan yıllar geçti, Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı oldu. Cumhuriyetin 14. yılında hastalandı, karaciğerinin şiştiğini görenler “İçme paşam” diye yalvardıkları zaman, o Bingazi yolundaki falcı bedeviyi hatırlayarak güldü. “Arap vaktiyle söylemişti” dedi, “bizim padişahlık nasıl olsa 15 yıl sürecek, hesapça bu son senemizdir.” Gerçekten de Atatürk 1923’den 1938’e kadar tam 15 yıl Cumhurbaşkanlığı yaptı! (Sayfa : 52)

Wolf Messing’in kehanetleri : Sovyetlerin ünlü telepatı Wolf Messing, Sovyet Alman ilişkilerinin çok iyi olduğu 1940 yılında Moskova Kulübünde yaptığı bir konuşmada Sovyet tanklarının Berlin’e gireceğini söyledi. Bu kehanet büyük sansasyon yarattı ve Alman elçiliği tarafından protesto edildi. Gerçekten de daha sonra Sovyet-Alman dostluğu bozuldu ve Sovyetler saldırıya uğradı. Beş yıl sonra da Sovyet tankları Berlin’e girdiler. Messing, 1943 yılında savaş tüm hızıyla sürerken Novosibirsk Opera Tiyatrosunda bir konuşma yaparak savaşın 1945 yılında, Mayıs ayının 1’i ila 3’ü arasında sona ereceğini söyledi. Gerçekten de savaş sona erdi, Messing sadece bir haftalık şaşma göstermişti. (Sayfa: 53)

Doc Anderson’un kehanetleri : Amerikalı kahin Doc Anderson, 1944 yılının noel gününde üç tanığın ve bir noterin huzurunda bir belge imzalayarak Başkan Roosevelt’in görev süresini tamamlayamadan 1945 yılı nisan ayının ortalarında öleceğini söyledi. Kehanet aynen gerçekleşti ve yerel polis iki hükümet ajanıyla birlikte Doc’u sorguya çekti. Kahin ayrıca, atom bombasının Japonya’ya atılacağı ve Japonların teslim olacağı günü de tam olarak bilmişti. Bunun dışında Doc, Çekoslavakya’daki liberalleşme hareketinin bastırılacağını, 1958 yılına kadar Ay’a çıkış konusunda başarı elde edilemeyeceğini, ama 1968’den sonra Ay’a çıkılabileceğini söylemiş, bu kehanetlerinde de tam isabet kaydetmişti! (Sayfa : 54-55)

Uri Geller’in kehanetleri : Olağanüstü metal bükme olaylarıyla bilim adamlarını şaşırtan İsrailli Uri Geller, geleceğe ilişkin bazı kehanetlerde bulunmuştur. Uri’ye göre, gelecekte uzayda yaşamın varlığı gözler önüne serilecek, Loch Ness Canavarının gerçek olduğu anlaşılacak, Güney Amerika sahilleri açıklarında zengin petrol yatakları bulunacak, Türkiye ile Kıbrıs arasındaki denizde Atlantis sakinlerinin matematik ve dil bilimlerinde çok ileri olduklarını gösteren tabletler bulunacak. (Sayfa: 56)


SPİRİTOLOJİ

İnsan varlığı sadece bir organik yapı değil, o organik yapıyı bir evrim aracı olarak kullanan ruhsal bir yapıdır. Bu gerçek, insanları sadece maddeye yönelten kısır faaliyet ve düşüncelerin anlamsızlığını ortaya koymaktadır. İnsanlık artık maddeciliğin kör karanlığı içindeki ıstıraplara ve esarete doymuştur. Ruhsal varlıklar, özgürce madde kainatı içinde yaşayarak maddeye egemen olmak istiyorlar. Artık kimse makul bir insanı sadece maddeden ibaret bir varlık olduğuna inandıramamaktadır. Bu olanaksızdır, çünkü spiritolojinin ortaya çıkardığı bilimsel gerçekler tüm maddeci bağnazlığı ve körlüğü ortadan kaldıracak kadar belirgin, apaçık ve ikna edicidir. (Sayfa: 6)

Spiritüalizm kelimesi, birbirinden farklı iki inanca değinmek için kullanılmıştır. 18. ve 19. yüzyıllarda, ruhun nihai gerçeklik olduğunu ileri süren felsefi teorilere atfen kullanılıyordu. Bugün aynı kelime iki ana inancın tanımladığı bir hareketi ifade etmek amacıyla kullanılmaktadır. Birincisi, beşeri kimliğin bedenin ölümünden sonra da sürdüğüne dair inanç. İkincisi, ölenlerin ruhlarıyla irtibat kurmanın mümkün olduğuna dair inanç. 19. yüzyılda modern spiritüalizmin muhalifleri bu hareketi tarif etmek üzere spiritizm kelimesini kullandılar. Spiritüalizmin asıl kaynakları Hıristiyanlık tradisyonunun dışında, simyacıların çalışmalarında, Paracelsus’un, Fransız Mesmer’in ve Emmanuel Swedenborg’un teorilerinde, doğu dinlerinde ve Kızılderili şamanların uygulamalarından türetilen fikirlerde aranmalıdır. (Sayfa: 7-8)

Marconi’den bir yıl evvel telsiz telgrafı bulan İngiliz bilim adamı Sir Oliver Lodge yaptığı uzun araştırmalar sonunda vardığı sonucu şöyle açıklıyordu: “Sizlere ölümden sonra varlığımızı sürdürdüğümüzü söylüyorum, ölen insanlarla bağlantı kurmak mümkündür. Bizimle bağlantı kuran kişilerin belirttikleri kimseler olduklarını kanıtladım. Varılan sonuç şudur ki, ölüm ötesi yaşam bilimsel araştırmalarla da kanıtlanmıştır.” Sir Lodge’a göre zeka, fizik maddeden bağımsız olarak mevcut olabilen, eteri doğrudan fizik maddeyi ise dolaylı olarak etkileyen bir şeydir. Lodge’un eteri ile Kardec’in perispirisi aynı şeydi. Lodge, madde üzerindeki eylemlerimizin tümünün eter vasıtasıyla harekete geçirildiğini, maddenin atomlarının gruplanarak meydana getirdiği moleküllerle ilişki kurabilen biçimlendirici bir prensibin mevcut olduğunu söylüyordu. (Sayfa: 23-24)

Ünlü psikanalist Carl Gustav Jung 1919 yılında yazdığı bir kitapta, parapsişik fenomenleri tekrar tekrar gözlemlediğini, fakat bunlarda ruhların varlığına dair hiçbir kanıta rastlamadığını, bu kanıtlar ortaya çıkıncaya kadar söz konusu alanı psikolojinin bir uzantısı olarak kabul edeceğini açıklamıştı. Jung, kitabının 1948 yılında yapılan gözden geçirilmiş yeni baskısına bir dipnot düşerek şu açıklamayı yapıyordu: “Elli yıldır birçok kişiden ve ülkeden psikolojik deneyimler topladıktan sonra, artık 1919’da bu satırları yazdığım zamanki kadar kendimden emin değilim! Kısacası, söz konusu olayların üzerine sadece psikolojik bir yaklaşımla eğilmenin yeterli olacağından kuşkuluyum.” (Sayfa: 30-31)

Hint Parlamentosunun üyelerinden biri, Profesör Albert Einstein’e nükleer araştırma konusunda bir soru yönelttiğinde Einstein şu yanıtı vermişti: “Ben maddenin nerede bittiğini, ruhun nerede başladığını bildiğim için spiritüel bir çalışmayla meşgulüm” Ünlü dahi bir başka sefer de şöyle demişti: “Hissedebileceğimiz en derin ve en güzel duygu mistiklerin anlattıklarındadır. Onlar tüm gerçek bilimlerin tohum ekicileridir. Kim bu duyguya yabancıysa, kim ona hayranlık ve saygı duymuyorsa o kişi hemen hemen ölüdür! ( Sayfa: 30-35)


UFO VE APOLLO

1968’de uzaya fırlatılan Apollo -7 kapsülündeki astronotlardan Cunningham, aracın yanından meçhul cisimler geçtiğini yer kontrole bildirmiş ve talimat istemişti. Apollo -7 astronotları, aracın içinde nereden geldiği belirsiz yüksek frekanslı bir müzik de duydular! (Sayfa:14)

1968’de Ay çevresinde dolanmak için gönderilen Apollo -8 aracındaki astronot Lowell, heyecan içinde merkeze uçan daireler gördüğünü iletti. Houston hemen televizyon yayınını kesti. Çekilen 1500 resmin sadece 380’i basına dağıtıldı, diğerleri saklandı. Astronotlar Ay çevresindeki ilk turlarında yanlarından hızla geçen ve kör edici ışıklar saçan cisimler gördüler. Uzay kapsülünün içinde bir ısı dalgası ve dayanılmaz yüksek frekanslı parazitler duydular. (Sayfa: 16-19)

1969’da Ay’a ilk inişi gerçekleştiren Apollo-11 aracının astronotları, Ay ile araç arasında olağandışı bir nesne gördüler. Oldukça büyük olan ve parlak ışıklar saçarak yanlarından geçip giden bu nesneyi yer kontrol merkezine bildirdiler. Araç Ay’a yaklaşırken tuhaf radyo parazitleri işittiler. Ses, yüksek volümlü sirenlere benziyordu. Ay’a inişe bir gün kala Aldrin Ay yüzeyinin filmini çekerken birden ufukta disk biçiminde iki nesne belirdi, biri daha büyükçeydi, birbirlerinden uzaklaşıyor sonra yine yaklaşıyor, dünya yapısı hiçbir aracın yapamayacağı manevralar yapıyorlardı. Armstrong yarım mil ötesinde sanki tırtıllı bir traktör tarafından bırakılan izler gördüğünü yer kontrol merkezine bildirdi. Astronotlardan biri “Evet, evet oradaydılar, bazı ziyaretçiler vardı. Orada başka uçan daireler de var. Bir hat oluşturacak şekilde sıralanmışlar, kraterin kenarında bekliyorlar” demiş ve bu konuşma Houston dışındaki bir dinleme merkezince tespit edilmişti. (Sayfa: 16-19)

Yüksek Rehber Ruh GOETHE’den 1969’da Alınan Mesaj: “Daha önce de birçok dünya insanı güneş sisteminin tüm gezegenlerine ve henüz keşfedemediğiniz üç gezegene gitmiş, sonra dünyaya dönmüşlerdir, ama susmaktadırlar. Zamanı gelince konuşacaklar, şimdilik hiç kimse onları anlayacak düzeyde değil. Asırlar önce de binlerce dünya insanı bu gezegenlere, hatta binlerce ışık yılı uzaklıktaki diğer güneş sistemlerine gitmişlerdir. Maddi bedenleriyle gidip dönenler bile vardır. Üç Amerikalı şimdi Ay’dadır ama sizin tanımadığınız birçok dünyalı Ayda yaşıyor! Bunlar er geç açıklanacak. Dünyalıları paniğe kaptırmamak gerekir. Gerçekleri gizledikleri için Amerikalılara kızmayın, gerçeklerin gizli kalmasını sağlayan biziz, bazı şeyler şimdilik gizli kalmalıdır!
“Ay’da insan vardır, bitki vardır, hayvan da vardır. Fakat bitki ve hayvanlar sizinkilere kıyasla dar ve uzundur. Daha küçükmüş gibi görünen dünyadakilere benzer yaratıklar da vardır. Ay insanı sizi tanıyor, onlar evrim bakımından sizden ilerdedir. Başka gezegenlerden gelenler Ay insanını sizden önce uyandırmıştır. Şekil bakımından Ay insanıyla sizin aranızda fark yoktur, zaten öyle olduğu için aranızda rahatça yaşayıp görev yapmaktadırlar. Eğer onları tanıyacak olsanız görevlerini yapamazlardı. Zamanla her şey aydınlatılacaktır. Ay yüzeyinde hayat vardır, ama doğası gereği orada yer altı şehirleri kurulmuştur. Krater sandığınız delikler yer altı şehirlerinin giriş yerleridir. Aylıların yer üstünde de birçok tesisi var. Bu tesislerin sizinkilerden farkı ışığı, havayı ve kozmik ışınları yansıtarak içeri vermesindedir. Aylı dışarda da yaşayabilir, ama bunun güçlükleri var. Bitkiler hem dışarda hem de içerde yetişebilir. Ay bir enerji deposudur, hem güneşin hem de kendi enerjisini dünyaya yansıtır. Ay ışığında dolaşırken romantik duygular hissetmeniz bu yüzdendir. Bu enerji toprak ve bitkilerinize hayatiyet kazandırır. Ay ve Dünya birbirine muhtaçtır, Aylılar bunu bilir ama siz henüz bilmiyorsunuz.” (Sayfa: 24-40)

1969’da Aya inen Apollo -12’de de anlaşılmayan sesler işitildi ve dünyaya dönüşte kocaman kırmızı bir ufo görüldü. (Sayfa: 44-45)

Aylı Görevli LEONİDAS’tan Mesaj: “Dünyalılar uzay yolculuklarının ardındaki gerçek hakkında çok az şey biliyorlar. Gezegeniniz, katletmeye ve savaşa susamış aşağı düzeyden bir zeka faaliyeti üzerine kurulmuştur, nüfusunuzun onda biri iyi niyetlidir. Bu insanlar İncil’de de bahsedildiği gibi tarafımızdan kurtarılacaktır, uzaylılar hasat toplayıcı meleklerdir. Bizim nüfusumuz 100 bin dolayındadır, bunun onda biri Ay yüzeyinde yaşar, Ay’ın içi aynı Dünya gibi boştur. Apollo -13 uzay aracınız savaş başlıklı bir füze atmak için Ay’a gönderildi. Kötü niyetinizi sezince aracın yolundaki döküntüleri temizlemedik ve aracınız bunlardan birine çarptı. Füzeyi atmayacağınızı anladıktan sonra tekrar yardımcı olmaya başladık, ama son anda füze fırlatıldı. Gemilerimiz bu silahın etki gücünü onda bire düşürdüler ve hedefinden saptırarak yerleşim yerlerine düşmesini önlediler!” (Sayfa: 50-55)

1971’de Ay’a giden Apollo -14 mürettebatı, Aylıların gönlünü almak için mikrofilme kaydedilmiş bir İncil bıraktı. Ufoları sürekli yok sayan bir zihniyetin bu İncil’i oraya niçin ve kim için bıraktığı bilinmiyor. (Sayfa: 58)

1971’de Ay’a gönderilen Apollo -15 astronotları, bu sefer de Ay’a bir astronot heykeli ve uzayın fethinde ölenlerin isimlerinin yazılı olduğu bir plaket bıraktılar. Astronot Worden, iniş sırasında anlamı çözülemeyen esrarlı bir cümle işitti, ama bu da örtbas edildi. (Sayfa : 64-65)

1972 yılında Ay’a gönderilen Apollo -16 astronotları modül çevresinde uçan beyaz objeler gördüler. Birçok gözlemevi, Ay’dan kodlu yayınlara benzer radyo sinyalleri aldığını bildirdi, bazıları ise Ay üzerinde köprü benzeri bir yapı gözlemlediklerini açıkladılar. Son yıllarda Ay’da 200’den fazla beyaz kubbeli yapı gözlemlendi. Bunlar bilinmeyen sebeplerle birden ortadan kayboluyor, başka bir yerde yeniden beliriyorlardı! (Sayfa: 70-76)

1972’de Ay’a gönderilen Apollo -17 astronotları da Ay üzerinde parlak benekler ve parıldayan ışıklar diye tarif ettikleri ufolar gördüler. Astronotlardan biri Houston’a yapay tepeler dizisini andıran şekiller gördüğünü bildirdi, başının üzerinden hızla geçen parlak cisimlerden bahsetti. Kraterin yamacından yukarı doğru uzanan izler gördüğünü söyledi. Ayrıca, Mare Crisium bölgesinde köprüye benzer devasa bir yapı rapor edildi. (Sayfa: 80-87)


KÖTÜLÜK VE KAYNAKLARI

Riley Harsard Crabb : “Armageddon, yani uzay savaşı bir gerçektir. Dezentegre olan takım yıldızlardan gelen şer güçlerinin, gezegenin krizinden yararlanarak dünyayı kontrol altına alma çabaları devam etmektedir. Uzay kökenli bu şer güçleri, Ay ve Dünya’daki şer güçleriyle ve ahlaksız devlet adamlarıyla geçici anlaşmalar yapmaktadır.” (Sayfa : 4)

YÜCE MERKEZİ GÜNEŞTEN ELOHİM KONUŞUYOR : “Göksel Plan’ın Ordusu hiçbir şey yapmadan duracak ve planetin kasıtlı yıkımını seyredecek değildir. Koruyucu Melekler, kişisel çıkarı için milyonların yıkımının mimarlığını yapacak olan Kötü Dahi’nin üzerine hücum edeceklerdir. Bu despotizm ayakta kalmayacaktır, bir siklus boyunca sonsuzluğun en uzak bölgelerine sürüleceklerdir. Bu uyarıyı dünyada savaştan çıkar sağlayanlara göndereceğiz. Nükleer yıkım için adım atanlar yüce güçlerin işe karışacağını bilmelidirler. Biz birleşik bir ses olarak “bu gerçekleşmeyecektir, gerçekleşmeyecektir, gerçekleşmeyecektir” diyoruz. Shan’ın (Dünya’nın) yıkımına izin verilmeyeceğine dair emir evrenin her yanında yankılanmıştır. En Yüce’nin oğulları ve kızları sıkı durun, karanlık ve düşmüş kişilerin muhalefetinden sakının! Onların yıkıma doğru atacakları her adım ilahi muhalefetle karşılaşacak ve iki güç arasında büyük bir savaş olacaktır. Tanrının aydınlığının içine sığının, ışık alanlarınızın çözülmesine izin vermeyin, size kimse zarar veremez. İçinizde sevgi ve dışınızda ışıkla sarmalandıkça başınıza hiçbir kötülük gelemez. Korku karanlığı mesken tutanlar içindir. İman ve inanç, Parıldayan Bir ile yürüyenlerin mirasıdır. Korkmayın, çünkü O çok çabuk gelecektir!” (Sayfa: 5)

SADIKLAR PLANI (Celse 1. 1. 1965) : “Nefsaniyetten ya da şeytandan bahsedildiğinde geri bir planın etkisini anlamalısınız. O geri plan zaten vardır ve sabittir. Nefsaniyet ya da şeytan sizin o sabit plana adaptasyonunuzdur. O geri tesir, belirli bir mekanın belirli bir şebekesinin içinde belirli bir fonksiyon yapmaktadır. Ona muhtaç olan sonsuz varlık sistemleri vardır. Herkes oradan geçer ve tesir alır. Nefsaniyet derken, onun size etkisi değil sizin ona adapte olmanız söz konusudur.” (Sayfa: 9)

SADIKLAR PLANI (Celse 7. 4. 1967) : “Yüksek tesirler insanda vicdan tarzında meydana gelirler. Geri tesirler ise sanıldığı gibi nefs tarzında meydana gelmezler, çünkü nefs varlığın özünde bulunan bir şey değildir. Bencillik sonradan oluşur, ruhun bedenlenmesiyle ortaya çıkar. Bedenlenme ise sadece bir kalıp içinde belirli noktaları temsil eder. Geri tesir, irade ve etkisini İlahi İrade Yasaları doğrultusunda kullanmak isteyen insanı saptırmaya çalışır, bu insanlık realitesinin bir gereğidir. İnsanın en zayıf tarafı bencilliğidir. Görünüşte geri tesirlerin beslendiği kaynak bencillik gibi görünür, oysa evrende bu görevi yapan bir tesir alanı vardır. Bu, kutsal metinlerde iğvaya düşürücü şeytan olarak sembolize edilir. Maddeden, yani bedenden yayılan tesir bu tesir alanından yayılan tesirle aynı şey değildir, madde belirli bir realitenin ifadesidir, onun da kendi arasında yüksek ve geri şeklinde sınıflandırılacak tesir kademeleri vardır, tıpkı ruhi planların olduğu gibi. Siz bu tesirlerle sürekli temastasınız. Aslında maddi tesir sizi saptıramaz, çünkü insan ruhu bedene daima hakimdir, dolayısıyla beden tesirlerine de hakimdir.Yalnız bu hakimiyeti bazen otomatizma içerisinde, bazen bir takım pratiklerle, daha ileri safhalarda ise şuurlu olarak gerçekleştirir. Oysa insanı saptıran gerçek geri tesirlere insan hakim değildir. Farkı anlıyor musunuz?
“Yüksek ruhi tesir nasıl ayrım yapmadan her varlığa nüfuz ediyorsa, geri tesirler de öyle nüfuz eder. Bir varlık doğrultusunu en geri otomatizmadan en ileri idrakli safhaya kadar bizzat ayarlamak zorundadır. Evrimin ana prensiplerinden biri budur. Olumlu yolda gelişmek için gayret sarfederken bu gayretinizi boşa çıkaranın geri tesir olduğunu söyleyemezsiniz. Gayret olayından evvel, gayret edip etmemenize bir takım mazeretler uyduran husus kudretsizliğinizdir. Geri tesirler de kademe kademedir, eğer tüm şiddetiyle insanlar üzerinde etkili olsalardı evrimleşmeniz imkansız olurdu. İşte Tanrının Rahim ve Rahman oluşu (Esirgeyen ve Bağışlayan oluşu) tesirler açısından bunu ifade eder. Yani sizin gelişmeniz için tertip edilmiş geri tesirlerin darbelerine yine sizin için tertip edilmiş olumlu tesirlerle engel olunur. Şefaat işte budur. Realite yükseldikçe geri tesirler daha az yer işgal ederler. Siz insan olarak geri tesirleri nefsaniyetle paralel gibi görmeye eğilimlisiniz. Evrendeki gizli tesir şebekeleri konusunda hiçbir bilgiye sahip değilsiniz. Dünyanın özel bir hale tabi olduğunu bilmezsiniz. Bu özelliğin en belirgin noktası düalitenin varlığıdır, bu yüzden geri tesir planının etkisindesiniz.” (Sayfa: 9-11)

SADIKLAR PLANI (Celse 1. 1. 1966) : “Adem sembolü, üç boyutlu realitenizde ve diğerlerinde büyük bir dengeyi ifade eder, ikili denge unsurunun aktif sembolüdür. Madde ve madde üstü durumlarda, evren içindeki uyumu sağlamak için birbirini etkileyen iki ayrı gücün varlığı şarttır. Psişik kudrete sahip insanoğlu pozitif ve negatif tesir planlarından geçerek evrimleşmek zorundadır. Her iki tesir planı da insanın kaderinden bağımsız olarak aralarındaki savaşı sürdürürler. Adem cennetteyken bu tesir planlarının dışındaydı. Cennetten kovulma figürü, Adem’in bu tesir sahaları içinde yaşamasını sembolize eder. Adem cennet planının dışındaki realiteyi istemiş ve istediği kendisine verilmiştir, çünkü her istek cevaplandırılır. Havva hem pozitif ve negatif tesir planının karışımıdır, hem de Adem’in içinde bulunduğu sistemin fonksiyonunu çizer, onun bu zıtlar dünyasında başarıya ulaşacağını gösterir. Yılan sembolü ise iki anlam ifade eder. Pozitif olarak yılan, Ruhi İdare Mekanizmasının koruyuculuğunu, hakimiyetini ve her şeyi kapsadığını gösterir. Negatif olarak yılan ise, negatif tesir planlarının pozitif tesir karşısındaki insana kıyasla hareket tarzını gösterir.” (Sayfa : 11-12)

SADIKLAR PLANI (Celse 26. 3. 1966) : “Ben-i İsrailde sembolize olmuş nefsaniyet insanına sevgi ve vicdanı izah etmek mümkün değildir. Bu yüzden Musa ve Harun insanlığı negatif tesir altında geliştirmek zorundaydılar, bu bir gereklilikti. Musa şeriatinin kurulması için ona çok yakın bir ruh haleti içinde bulunmak gerekiyordu, yani negatif bir idare mekanizmasının darbesi altında sınavlar geçirmek zorunluydu. Hiçbir peygamber Musa kadar çileli bir hayat sürmemiştir!” (Sayfa: 12-13)

SADIKLAR PLANI (Celse 2. 2. 1968) : “Zakkum nedir bilir misiniz? Zakkum her din devresinin sonunda insanlığın tüm ağırlığı ve acılığıyla altında kaldığı şoktur. Şok, Ruhi İdare Mekanizmasının ayırt edici etkisinin ta kendisidir. Etki hem içten hem de dıştan gelecektir. İçten, nefsinizin kalabalık ağırlığı altında vicdanınızın soluğunuzu kesmesiyle, bilginin ağzınızı tıkamasıyla gelecektir, acıdır. Dıştan, doğal ve yapay afetlerle gelecektir. Onlar da ayırt edici, tüketici etkilerdir. Şimdi dünya insanına elbette zakkum nasip olacaktır, çünkü din devresi başladı ve son bulacaktır! Negatifin, şerrin zincirleri gevşetilmiştir, sınanacaksınız! Negatifin, şerrin ipleri uzatılmıştır, sınanacaksınız! Buna karşılık sizi kösteklememek için pozitif tesirlerin, pozitif düşüncelerin hazinesi de açılmıştır. Siz yer ve gök arasında sürekli debelenen bir varlık olarak göğü seçmelisiniz, çünkü biliyorsunuz, çünkü sorumluluğunuz var. Şeytanın yeryüzünde elbette temsilcileri var, bu insanlar bilerek ya da bilmeyerek olumsuzluklarını devam ettiriyorlar. Kuruntularınızın çoğu, dünyaya ve nefse ait tesir ve
telkinlerin sizde ortaya çıkmasından başka bir şey değildir.” (Sayfa: 13)

SADIKLAR PLANI (Celse 16. 2. 1968) : “Evrende varlıkların evrimine özel bir amaçla hizmet eden, fakat onları daima çelmeleyen bir prensip çalışır. Bu prensip hem ruhi hem de maddi olarak tezahür eder. Kadir-i Mutlak’ın Rahim ve Rahman oluşu, pozitif olanların en büyük desteği ve galibiyetlerinin garantisidir. Elbette her devrenin sonunda pozitifin ve hayrın varlıkları, içinde bulundukları realitenin şeriatinden kurtarılıp üstün bir hayata alınırlar.” (Sayfa: 13-14)

Yüksek Rehber Ruh BEYAZ KARTAL’dan Mesaj : “İnsan, hayatı boyunca kendine yol gösteren bir güç tarafından gözetilir. Fakat bu rehberliğe uyup uymama, karanlığa ya da Satan’a teslim olup olmama kendi seçimine bağlıdır. Satan, imtihan edici olarak bilinen Satürn’ün bir başka adı olup insanı sınamak ve arındırmak için ona ıstırap çektirerek faaliyet gösterir, ama giderek insanlığa bilgelik ve ışık getirir.” (Sayfa: 15)

Yüksek Rehber Ruh BEYAZ KARTAL’dan Mesaj: “Yaşamın iyi ve kötüden oluşan iki yönü vardır. Bir yanda Rabbimizin ve üstad İsa’nın yönetimi altında çalışan iyiler, yani hayır güçleri, öte yanda kötü denen ordular, yani şer güçleri. Karanlık meleklerinin fonksiyonu ışık meleklerininkinden farklı olmakla birlikte, onlar da kozmosun ve Tanrının yasası dahilinde çalışırlar. Kötülük ya da karanlık dediğiniz güçler de sonsuz kudretin denetimi altındadır. Aksi halde tam bir karmaşa olur, çağlar boyunca dinleri beslemiş gizli öğreti ekollerine güven kalmazdı, Tanrıya ve sevgiye güvenmez olurdunuz. Daima ışığın izleyicilerine yol gösteren, kargaşadan iyilik çıkaran sonsuz bir güç vardır. Dünya’nın üstündeki ruhsal düzeylere yükseldiğinizde ışıkla karanlığın aslında bir olduğunu, çekişmenin sona erdiğini ve uyumun hakim olduğunu görürsünüz. Bunu öğrenmek sizin için sürpriz olur. Yaşam karanlık olmadan süremez, karanlık kontrast yaratarak ışığın gücünü belirginleştirir, evrim için bu gereklidir.
“Şimdi diyebilirsiniz ki, Tanrı aynı zamanda yıkıcı mıdır? Bir anlamda öyledir, Hinduların yıkıcı Tanrısı Şiva’ya benzetilebilir. Ama bu yıkıcı unsur kendini yapıcı olarak ortaya koyar. İstenmeyen gelişmeleri ortadan kaldıran yıkıcı unsur, gerçek yeniden yapılanma ve yeniden yaratış için zemin hazırlar. Bu yüzden karanlık meleklerinin evrim düzeninde kendine özgü bir yeri vardır. Tüm mesele dengedir, pozitif ve negatifin dengesi, makrokozmos ile mikrokozmosun dengesi! Daha yüksek bir şuur düzeyinden bakıldığında, hayır ve şerrin mükemmeli oluşturmak ve üstatlık kudretini geliştirmek için birlikte çalışan iki güç olduğu anlaşılır. Zamanı gelince insanoğlu Altın Çağı oluşturmak için pozitif ve negatif güçleri nasıl birlikte harmanlayacağını öğrenecektir. Karanlık meleklerinin faaliyeti ışık meleklerininkini tamamlayıcı mahiyettedir. Bu iki güç, insana bünyesindeki Tanrısallığın şuurunu edindirir, amacı budur!
“İnsanoğlu bu gezegene gelmeden önce ileri düzeyden varlıklar yardım için gelmişlerdi, hayır ve şer güçleri de insanlığa yardım etmişlerdi. Işık ve karanlık güçlerini sürekli savaşan güçler olarak değil, birbirini tamamlayan güçler olarak düşünün, bu varlıkların güçlerini küçümsemeyin, çünkü onlar siklustan siklusa sizin gelişmeniz için çalışırlar. Şimdi şöyle düşünebilirsiniz, karanlık melekleri ışık meleklerine galebe çalıp insanlığın yıkımına yol açabilirler mi? Cevabım hayırdır, çünkü karanlık melekleri bir yere kadar gidebilirler, daha öteye geçemezler, kendilerini etkisiz kılacak kozmik yasalara takılırlar. Tanrı, evrenin kontrolünün dışına çıkmasına izin vermez, onun iradesinin dışında hiç bir şey olamaz.
“İnsanlığın önünde iki yol var, ya kozmik yasayla uyum içinde olur ya da karanlık bir şuur içinde kozmik yasaya karşı gelir. İkinci durumda enkarnasyondan enkarnasyona geçerek kendini ıstırapla çevreler. Görünmez varlıkların yanı sıra insanın içinde hem pozitif hem de negatif güçler vardır, çünkü insan kalbinde dengeyi taşır. İnsanlığın evrimine yardım etmek için insanlığa çekilen görünmez varlıklar esas notalarını insanlıktan alırlar.Yasa dengeliliktir.” (Sayfa: 15-18)

Yüksek Rehber Ruh DJWHAL KHUL’dan Mesaj : “Kötülüğü, gangsterlerle suçluların yaptığı faaliyetlerle karıştırmayın. Onlar kitlesel eksikliklerin, cehaletin, yanlış yetiştirilmenin ürünleridir. Genedoğum yasası onları giderek iyileştirecektir. Gerçek kötüler hemcinslerini esaret altında tutmaya, onları sömürmeye, yeryüzü nimetlerini sadece kendilerine ayırmaya çalışanlardır. Azınlıkta ama güçlüdürler. İşte şer güçleri bu tür kişiler vasıtasıyla çalışırlar. Bu kişiler, yeryüzünün tüm zenginliğini sömürmek için büyük şirketler halinde faaliyet gösterirler.” (Sayfa: 18-19)

Yüksek Rehber Ruh DJWHAL KHUL’dan Mesaj : “Astral ve mental düzeylerde karanlık merkezler denen merkezler vardır. Bunlara karanlık sıfatı verilir, çünkü faaliyetlerinin ağırlık merkezini tezahürün maddi yönü ve maddi cevherin faaliyeti oluşturur. Tüm enerjileri tamamiyle nefsani amaca bağlıdır. Işık güçleri ise formda saklı olan can üzerinde çalışırlar. Bu, İncil’de “Dünya Saltanatı” ve “Mesih’in Gücü” olarak sembolize edilmiştir. Atlantis zamanında bu karşıtlık zirveye ulaşmış ve kıl payıyla ışık güçlerinin zaferiyle sonuçlanmıştır. Savaş astral düzeyde olmasına rağmen dünya çapında büyük bir tufana sebep olmuştur. O günden beri süren nefret ve ayrılık, karanlık güçlerinin kullandığı nefret, saldırganlık ve bölünme unsurlarıyla devam etmiş, ışık güçleriyse buna sevgi, fedakarca paylaşım ve sentez gibi unsurlarla karşılık vermişlerdir. Karanlık güçlerinin etkisi giderek azalmakta ve insanlık ışığa eskisinden daha çok yanıt vermektedir. Şer güçleri insanları etkilemek için ya fizik bedene saldırıya geçerler, ya hileyi kullanırlar ya da karanlık ve nüfuz edilemez bir bulutla insanı sararlar. Bu, duygusal maddeden oluşmuş, dengeli titreşimi yok eden bir buluttur. İnsan bu bulut dağılıncaya kadar dengeli şuur merkezini ayakta tutmalıdır. Karanlık güçler çoğu zaman hileye başvururlar, o da olmazsa fizik bedene saldırarak ıstırap vermeye ve insanı yolundan alıkoymaya çalışırlar. Kargaşa, bozgunculuk ve güvensizlik şer güçlerinin silahlarıdır.” (Sayfa: 19-22)

Yüksek Rehber Ruh DJWHAL KHUL’dan Mesaj : “Beyaz ve kara maji uygulayıcılarını ayıran sınır çizgisi şöyledir: Beyaz majisyen, enerjisini ve zamanını harcadığı grubun yararına olacak bir motivasyona sahiptir. Sol el yolunun (kara) majisyeni ise daima yalnız çalışır, biriyle işbirliği yapsa bile bu gizli bir nefsani amaca yöneliktir. Beyaz majisyen, hiyerarşik plan ve programlar dahilinde Dünya Rabbi’nin arzularını yerine getirmek için çalışır. Kara majisyen ise plan ve program dışında Rabbin amacının kapsamına girmeyen çalışmalar yapar. Beyaz majisyen tamamen yüksek düzeyden deva inşaatçıları vasıtasıyla çalışır, kara majisyen ise doğrudan maddeyle ve aşağı düzeyden inşaatçılarla çalışır, kozal düzeydeki güçlerle işbirliği yapmaz. Beyaz kardeş fizik, astral ve mental düzeyleri kullanırken, karanlık kardeş fizik ve astral düzeylerle yetinir. Kara majisyenin nefsaniyetten ötürü karakteri bulanık, vibrasyonu düşük olduğu için kudreti sınırlı ve yıkıcıdır. Beyaz majisyen daima başkalarıyla işbirliği yaparak çalışır, kendisi de belirli grup başkanlarının yönetimi altındadır. Kara majisyen ise yalnız çalışır ve entrikalarını bazen işbirlikçi astların yardımıyla gerçekleştirir, çoğu kez hiçbir üste tahammül edemez.
“Sağ el yoluna sahip beyaz kardeşte inşa edici gücün yeri kalp merkezidir. Kullandığı çakra üçgeni, baştaki kalbe tekabül eden merkez, kalp merkezi ve boğaz merkezidir. Sol el yolunun kara kardeşi ise boğaz merkezinden faaliyet gösterir ve fiziki güneşin güçlerini kullanır, amacı hayat gücünü tüketmeye yöneliktir. Kullandığı çakra üçgeni, boğaz merkezi, kuyruk sokumu merkezi ve başta yer alan ve boğaz merkezine tekabül eden merkezdir. Beyaz majisyen evrim doğrultusunda çalışırken, kara majisyen karanlığa gidişle meşgul olur ve Solar Logos’un (Güneş Rabbinin) amacına hizmet eder. Oysa beyaz majisyen Gezegensel Logos’un (Dünya Rabbinin) amacına hizmet eder. Kara majisyenler de hata yapmalarına rağmen Tanrının oğullarıdır, doğru yolu bulmaları çok zaman alsa da bir gün aydınlığa geleceklerdir.
“Somut zihni aşırı derecede yücelten ve daha yüksek zihni sürekli kapalı tutanlar sol el yoluna sapma tehlikesiyle yüz yüzedirler. Karanlık kardeş hemcinslerini sömürülecek kişiler olarak görür, kimseye saygı duymaz, isteklerini zorla elde etmekten çekinmez, sebep olacağı ıstırabı düşünmez. Fizik ve astral (duygusal) düzeyde beyaz kardeşten daha üstündür. İnsanlığın vibrasyonlarında kara majisyene güç veren çok şey mevcuttur, bu yüzden etkili olmaktadır. Eğer bir karanlık kardeş bir kişiyi etkisi altına alırsa, bu o kişinin zayıf yanlarından ötürüdür, ona gireceği kapıyı açan zayıf insandır. Korku zayıflığa, zayıflık da çözülmeye yol açar, böylece kişide kara kardeşin sığacağı bir gedik açılmış olur. Umudunuzu yitirmeyin, insan ruhunun yenilgisi söz konusu değildir, onun ilahi niteliği yok edilemez. O nitelik cehennemin en karanlık çukurundan bile zaferle çıkacaktır. İnsanı hedefine varmaktan alıkoyacak hiçbir güç yoktur. Vicdansız ve haris insanlar vasıtasıyla ortaya çıkan günümüzdeki saldırgan nefsaniyet kadim bir kötülüğün eseridir. Onlar son tahlilde savaşı kaybedeceklerdir.” (Sayfa: 22-28)

V. S. ALDER : “Gerçeği arayan, birçok tuzak, illüzyon ve tehlikeyle dolu bir yol izlemektedir. Kişinin gerçeğe ulaşmasını sağlayacak tılsım içtenliktir, apaçık bir içtenlik. Gerçeği arayanlar iki şeyin kurbanı olurlar, sansasyonel olmaktan hoşlanma ve tembellik. Her ikisi de insanın içtenliğini zayıflatır. Sansasyonel olma, yani duygusal heyecan hali zihnin dengesini bozar. Gerçeği arayanlar tembellikten kaçınıp içtenlikle disiplinden hoşlanma yolunda ilerledikçe bilgelik gelir. Artık bilge hayır sahibiyle sahtekarı birbirinden ayırmakta zorlanmaz, aldanmalardan, tehlikelerden uzak kalır. Bilgelik kişiye kalenderlik, huzur, denge ve güç kazandırır. Artık korku, temkinsizlik, hastalık, üzüntü, duygusallık, hırs ve kararsızlık sona erer. Sesi tiz ya da iç gıcıklayıcı değil tınlayıcı niteliktedir. Bilge kişinin huzurunda bulunmak hiçbir zaman kişinin enerjisini tüketmez. Gerçek bilgeler az konuşur, inisiyasyon, üstatlar ve kendi güçleri hakkında ulu orta söz etmezler. Bilgeler spiritüel gerçekleri öğretmek için asla ücret talep etmezler, bu yasaya aykırıdır. Bilge, gereksinimlerini karşılayacak paranın istemeksizin kendine ulaştığı bir düzeye gelmiştir. Kimseyi şöyle ya da böyle düşünmesi için zorlamaz, kendinden içtenlikle talep edilmediği sürece öğretmeye kalkışmaz. İnsanların özgür iradesine saygı göstermeyi öğrenmiştir, hiçbir konuda sabit fikirli değildir.
“Son derece evrimleşmiş bir varlık ya da öğretmenmiş gibi görünen, ama bir sürü insani zaafları olan kişi insanlara cazip gelebilir. O, yasaya aykırı olarak böyle bir hayranlığa izin verir, böylece gururunu şişirir ve izleyicilerinin kişisel formuna bağlılıklarını pekiştirir. İyiyle kötüyü ayırt etmeyi değil de, kendine körü körüne bağlılığı telkin eder. Böylece sahte bir öğretmen sahte bir topluluk edinir. Bu durum iki tür obsesyona yol açar. Birincisi, dikkatleri kendi üstünde toplayarak müritlerinin başkalarından daha iyi şeyler öğrenmelerini engeller ve kendini ayakta tutmak için amansız bir çaba harcar. İkincisi, onların zekalarını kullanmalarını engelleyerek keramete inanan, büyük bir öğretmene sahip olmanın gururuyla uyuşmuş duygusal bir topluluk yaratmış olur. Sonunda duygusal, şehvani ve karanlık faaliyetlere meyilli bir entelektüel çarpıklık gelişir, yüksek benlikle olan bağlantı kopar. Kara ayin ve kara maji törenleri işte böyle topluluklarda yeşerir, çünkü kara maji doğa yasalarının manipülasyonundan ibarettir. Bazen hayra yönelik öğreti kusurlu kişilerden de gelebilir. Öte yandan iyi ve dürüst kişi tek öğrenciyi tatmin edebilecek bir söz bile söylemeyebilir. Dünya sonsuz çeşitlilikle doludur. Gerçeği arayanlar imajinasyon yatkınlığına çok dikkat etmelidirler.
“Şuurlu zihnin hemen altında devasa ve karmaşık güçlü bir süptil dünya vardır. Bu dünya çeşitli sonuçlar oluşturmak için manipüle edilebilir. Kişiler gerçek olmayan deneyimler geçirdiklerini sanabilir ve bunu çevreye anlatıp dururlar. Oysa gerçek spiritüel bir deneyim geçirecek kadar ileri düzeyden biri bu deneyime ilişkin yasalardan öylesine haberdardır ve deneyim karşısında öylesine huşu içindedir ki, deneyimden başkalarına söz etmesi imkansızdır. Ne kadar güçlü olursa olsun hiçbir kara maji yapısında biraz olsun aynı vibrasyonu taşımayan kişiyi etkileyemez. Dürüst ve tüm kalbiyle hayrın kudretine güvenen kişi kötü tesirlere karşı dokunulmazdır! Kendimizi hayra ayarlarsak kötü vibrasyonlar bizi etkilemeden geçip giderler. Korku, tembellik ve samimiyetsizlik gerçeği arayan kişiyi sol el yoluna götürür.” (Sayfa: 28-34)

Uzaylı AMANO’dan Mesaj : “Çok eskiden planetler arası seyahatler yapılıyor ve oralardan ileri düzeyde bilgiler getiriliyordu. Ama insanlarınız bu bilgilere o kadar doydular ki, bilgi almaya ihtiyaçları olmadığını söylediler, bu yüzden bilgi aktarımına son verildi. Kozmik yasalara göre varlıkların özgür iradelerine müdahale edilemez. Yaşamını sonu gelmez dünyevi zevklerle geçirmek isteyenlere yardım aşağı güçlerden gelir, akıl hastaneleriniz bu yüzden doludur. Sadece alkol ve uyuşturucu değil, bazen din de geri bedensiz varlıkların sizi saptırmasına yol açabilir.
“ Bu dünya doğal afetlere yol açacak değişikliklerin eşiğindedir. Karanlık güçler son kozlarını oynamaktalar, birçok insan da onlara yardımcı olmakta. Geri varlıklar evrim yolundaki varlıkları çekemezler, sürekli olarak onları etkileyen vibrasyonlar yayarlar. Bu vibrasyonları kendinize çekecek en küçük zihni bir enerji bile yaymamalısınız. İç bedeninizi zedeleyen endişelerden vazgeçin. Eğer açık kapı bırakmazsanız sizi etkileyemezler. Onlar zihninize ve bedeninize musallat olurlar, kelimeleri dudaklarınıza koyar, düşünce ve eylemlerinizi etkilerler, onlar açık kapı arayan başıboş unsurlardır. Sinirlenmenize engel olamadığınız zaman negatif düşünce ve eylemlerin sizi kuşatmasına izin veriyorsunuz demektir, çünkü onlar bozgunculuk ve ayrılıktan hoşlanırlar. Düşüncelerinizi kendinize siz çekersiniz, yüksek düzeyli düşünceler yüksek düzeyli güçleri çeker. Karanlığın nüfuz etme gücü yoktur, çünkü o doğmadan ölür, ışık her zaman karanlığı yener! Planetinizdeki geri varlıklar evrimleşmek için daha aşağı düzeydeki planetlerden gelirler. Kalbinizden kini temizleyin, kırıcı olmayın, sadece kendinizi incitmiş olursunuz. Mağrur, sabırsız ve merhametsiz olmayın, bunlar geçici gölgelerdir, huzur ve sükun getirmezler. Onlar aranızdadır, kendinizi koruyun! Evrim yolunda yürüyen insanlara saldırmak için birçok yılan pusudadır. Bir varlık evrimleştikçe yardım alacağı güçlerin düzeyi de yükselecektir. Daha iyi bir dünya istiyorsanız yüksek vibrasyonlu bir ortam yaratmalısınız.” (Sayfa: 35-38)

Kahin DOC ANDERSON : “Yer altı dünyasında insanlığın yıkımına kendini adayan karanlık bir kadro vardır. Bu kötü varlıklar insanlığın üstüne salgınlar, hastalıklar ve talihsizlikler musallat etmeye muktedirdirler. Bütün bir ulusu bir salgın ya da bir depremle yok edebilirler. Onlar despotların, diktatörlerin ve zalim devlet adamlarının arkasında yer alan satanik güçlerdir. Tek bir bireyin üzerinde de odaklanabilirler. Kara maji gücüne sahiptirler, değerli her şeyi çamura bulayabilirler! Karanlığın Prensi mevcuttur, insanları saptırmaktan zevk alan güçler vardır. Satan ve ordularını batıl itikat diye umursamamakla hata ettik, haince faaliyetlerine karşı tetikte olmadığımız için onu güçlendirdik.
“Demonoloji, yani şer güçlerinin bilimi ciddi bir konudur. Bazı Katolik rahipler tarafından özel obsesyon ayinleri uygulanır. Kanımca, bir kişinin hayatı tamamiyle büyü altına alınabilir, zihinlerimiz ve bedenlerimiz şer güçlerince işgal edilebilir. İblisler hem görünen hem de görünmeyen dünyanın üyeleridir. Tercih ettikleri yerde barınır, kendilerini çeşitli formlar içinde projekte edebilirler. İblislerden kurtulmak için yapılan ayinler çok tehlikelidir, bir hata yapıp yanlış varlıkları çağırma tehlikesi her zaman vardır.” (Sayfa: 39-40)

Hitler’i ele geçiren Lusifer güçleri, ırkçı doktrinler vasıtasıyla spiritüel gelişmeyi önlemeye çalıştılar. Bir satanist gibi yaşayan Hitlerle diğer satanistler arasındaki fark, Hitlerin politik güce sahip olmasıdır. Hitlerin yakınında bulunan H. Rauschning tanık olduğu bir olayı şöyle anlatıyor. “Geceleyin çığlıklar atarak ve kıvranarak uyandı, yardım etmemiz için bizi çağırdı. Felçli gibiydi, yatağı sarsacak kadar titriyordu, sanki boğuluyormuş gibi nefes nefese kalmıştı. Anlaşılmaz karışık sesler çıkardı. Odanın ortasında sallanarak çevresine bakındı. “İşte o, işte o, beni almaya geldi” diye inledi. Dudakları bembeyazdı, aşırı derecede terliyordu. Anlamsız rakamlar ve derme çatma cümleler mırıldandı. Kendisine friksiyon yapıldı ve bir içki verildi. Aniden ayaklarını yere vurarak bağırmaya başladı. “Orada, orada, işte köşede, orada” Anlaşılan Hitler satanik bir deneyim geçiriyordu!” (Sayfa: 40-41)


Kahire’deki eski sinegogda keşfedilen Zadokite Dokümanı’nda Tekvin (Yaratılış) onaylanmakta, Göklerin Gözetmenlerinin kalplerinin katılığı yüzünden düştükleri, dev bedenli oğullarının da düştükleri anlatılmaktadır. M.Ö. 5.800 yılında, Jared’in zamanında dünyaya inen Gözetmenlerin Lusifer’in düşmüş melekleri olduğu söylenir. Jared’in, oğlu İdris’e yazdırdığı söylenen “Jared’in Ağıtları” nda Gözetmenlerin dünyaya nasıl geldikleri ve insanları nasıl yoldan çıkardıkları anlatılmaktadır. Anlatıldığına göre, Başmelek Lusifer kainatın merkezinde yer alan Hub gezegeninde Gözetmenleri (androidleri) ve etten kemikten yapılmış robotları imal etmiş ve bu satanik orduyla savaşı kaybederek 200 kadar androidiyle Lübnan’daki Hermon dağına sürülmüştü. (Sayfa: 55-56)

SATÜRN RABBİ’NİN DÜNYA HALKLARINA MESAJI : “Sorun, doğruyu yanlıştan ayırt edememeniz değil, açgözlülüğün sizi obsede etmiş olmasıdır. Ulus ulusa, ırk ırka karşı savaşmaktadır, bunun nedeni daima açgözlülüktür. Güçlü olan zayıfı soymakta, planetin her yanında korku ve mücadele hüküm sürmektedir. Güçlünün zayıfı yediği orman hayvanlarının durumu gibidir sizin durumunuz! Dünyanın üzerinde karanlık bir bulut var, orada bir değil birçok satan var. Açgözlülüğün karanlık ruhlarıdır onlar, halkın kanını emen vampirlerdir. Bazıları fizik bedenlerini terketmiş olmalarına rağmen fizik bedendekiler kadar tehlikelidirler. Apokalips, liderleri Lusifer’in başkanlığında insanları ayartan düşmüş meleklerden söz eder. Bu varlıklar açgözlülüğü ve dostane olmayan her türlü eylemi teşvik ederler, ama açgözlülük hep başı çeker, açgözlülüğün yanında gurur ve kibir de vardır.
“Satan’ın işbirlikçileri para kazanan kuruluşların yüksek mevkilerinde yer alırlar, yandaşları olan hisse sahiplerine aşırı karlar sağlarlar. Bunlar yeryüzüne yüzlerce yıl önce gelmiş ve aşağılık zanaatlarını icra etmişlerdir. Faaliyetlerini gizlice yürütürler, olağan işadamları gibi görünürler. Biz Satürnlüler onları görebilir ve zihinlerini okuyabiliriz. Gizli toplantılarda gerçek yüzlerini gösterirler. Tüm yeryüzü halkları ayağa kalkmalı ve bu karanlık adamlara karşı savaşmalıdır, bomba ve silahla değil sözle savaşmalıdır. Bu karanlık kişiler, Işığın Prensiyken Tanrının kudretini gaspetmeye çalışan, bu yüzden cennetten kovulan Lusifer’in izleyicileridir. Tüm uluslarda gruplar oluşturarak şer güçlerine karşı koymalısınız. Bu ancak ışık yaymakla mümkündür. Karanlığı yok etmede hiçbir zaman başarısızlığa uğramayan Tanrı ışığını yakınız. Yüce Beyaz Kardeşlik eğitmek ve yol göstermek için yanınızdadır. Tanrı yakarışınıza yanıt verecektir. Size “İsteyin verilecek” denmemiş midir?” (Sayfa: 67-71)

NEPTÜN RABBİ’NİN DÜNYA HALKLARINA MESAJI : “Uzun yıllar önce Neptün planeti bu iğrenç karanlık güçlerin kurbanı olmuştu. Aynen size geldiği gibi bize de bu karanlık güçlerden evvel bizlere benzeyen varlıklar gelmişti. Görünüşte başarılı işadamları gibiydiler, ama planetin kanını emen vampirlere benziyorlardı. Yeryüzünü saran bulutlara baktığımızda eski deneyimlerimize dayanarak bulutların ne olduğunu anladık. Tanrıya şükürler olsun ki biz bu karanlık güçlerden kurtulduk, dediğim gibi aramıza işadamı kılığına girerek geldiler. Nereden geldiklerini bilmiyorduk, şu anda dünyanızda da durum aynıdır. Bu yabancılar aranıza sızdılar ve orada yuvalandılar, görünüşte onları halktan ayıramazsınız, fakat düşünce ve duyguları çok farklıdır. Onlar normal kimseler değildir, satanın işaretini taşırlar. Teker teker inceler ve dikkat ederseniz onları suç üstünde yakalayabilirsiniz. Ortak özellikleri kibir ve azametleridir, herkese tepeden bakarlar, düzenbaz ve hilekardırlar. Biz onları yenmeyi başardık, planetimizden kovduk.” (Sayfa: 72-76)

Rehber Varlık TOM’dan Mesaj : “Negatif kozmik güçlerle yeryüzündekiler aynıdır. Size dünyada karşı çıkanlar, kozmosta karşı koyanların elçileridir. Negatif kozmik uygarlıklar olumsuzluklarınızla beslenirler. Açgözlülüklerini, mal mülk hırslarını, nefretlerini ve ihtiraslarını planetinizdeki insanlara aşılarlar, böylece daha fazla güç üretirler. Pozitif enerji nasıl sevgiyi ve kainatı yaratıyorsa, negatif enerji de negatif güç yaratır. Onlar hiçbir ahlaki esasa uymadıkları için çok güçlüdürler. Pozitif güçler sevgi prensibine bağlı kalırlarsa negatif enerjiyi dengelemiş olurlar. Bu büyük bir kozmik savaştır, karanlığın güçleri ışığın güçlerini yendikleri taktirde, (ki bu mümkün değildir) bireyin canı artık özgür olmadığı için bireysel can olmayacak, devasa negatif bir kudreti besliyor olacaktır.” (Sayfa: 77)

Rehber Varlık ISHKOMAR’dan Mesaj : “Ben planetinizin civarına üç bin yıl evvel getirildim. Dünyanız üzerindeki canlı formlar bizim için çok önemlidir. Amacımız gelişiminize yardımcı olmak ve siklusu kısaltmaktır. Siklus normal halinde seyretseydi 250 bin yıl sürecekti. Size rehberlik etmek için bize izin verilmiştir, ama bizi kabul veya
reddetmek tercihinize kalmıştır. Bir başka grup daha vardır ki kullandıkları metot bizimkine benzemez, hatta tam tersidir. Onlar bizim gibi işbirliği aramazlar, sizi kontrol etmek, hatta hükmetmek isterler. Sizinle işbirliği yapacağımız günler yakındır, evrim hareketiniz yakında başlayacak, yakında varlığımızdan haberdar olacaksınız. O vakit geldiğinde planetinizde engellenmesi mümkün olmayan büyük jeolojik hareketler olacaktır. Bu yüzden, sizi zihnen ve fiziken bu değişimler konusunda tekrar tekrar uyarmaya çalışıyoruz.” (Sayfa: 78)

Uzaylı ALBAY AVALON’dan Mesaj : “Karanlık güçler vardır, ama birçoğu himaye faaliyetleri çerçevesinde ortadan kaldırılmıştır. Biz uzayın polis gücüyüz, sizi korumakla görevliyiz. Karanlık güçler birkaç çeşittir. En faal olanları, planetinizin yer altından gelen Dero’lardır, amblemleri daima siyahtır. Oricum 6 planetinden gelen ve konseyin emirlerine karşı çıkan bir grup daha vardır. Ama hepsi de denetim altına alınmıştır. Dünyadaki olaylar başlamadan evvel onların enterne edilmeleri çok önemliydi.” (Sayfa: 79)

ÖLÜM VE ÖTESİ

Amerikalı psikiyatrist Dr. Elisabeth Kubler Ross’a göre, öldüğü tıbben ilan edildikten sonra bile kişi yaşadığının bilincindedir. Tıbben öldükten sonra hayata dönen insanlarla yaptığı görüşmelerin bu görüşünü doğruladığını söyleyen Ross, ölüm söz konusu olmaksızın da insan bilincinin vücuttan ayrılabildiğini iddia etmekte, ölmek üzere olan hastaların, doktorların kendilerini hayata döndürme çabalarını üzüntüyle izlediklerini söylemektedir. Ross’a göre ölümle ölümden sonraki yaşam arasındaki bağ, tıpkı anneyle yeni doğan bebeğin arasındaki göbek bağı gibidir. Babasının ölümünü izleyen Dr. R.J.Staver, ölümden önce gri dumanımsı bir görüntünün babasının başının üst kısmında oluştuğunu, bir saat içinde bu dumanın insan formu aldığını, formla hasta arasında ince bir duman şeridi meydana geldiğini söylemiştir. Ölüm, bu ince duman şeridinin kopmasıyla meydana gelmektedir. Şerit kopmadığı zaman ölüm gerçekleşmemekte, kişi beden dışı bir yaşantıyı sürdürmeye devam etmektedir. (Sayfa: 9-10)

Dr. Elisabeth Kubler Ross, ölümden sonra yaşam konusunda yaptığı araştırmaların sonuçlarını şöyle açıklıyor: “Ölümden evvel daima manidar şeyler olur. Bazen yüzlerinde fantastik bir sükunet belirir, bazen de bizlerin göremediği birileriyle konuşurlar. Babam da ölmeden önce 30 yıl evvel ölen babasıyla konuşmuştu. Tıbben ölen bir hastam da dirildikten sonra bedeninden uçarcasına çıktığını, bedeni üzerinde çalışan doktorları gördüğünü, hatta ameliyat sırasındaki gergin havayı yumuşatmak için yapılan bir şakayı hatırladığını söylemişti. Diğerleri, bir kozadan çıkan kelebek gibi bedenlerinden ayrıldıklarını, rahat ve güzel bir ortama girdiklerini, acı duymadıklarını ifade ettiler. Kazada ayağı kopan bir başkası, bedeninden fırladıktan sonra ayağının yerinde olduğunu görmüş, dönüp fizik bedenine baktığında bir ayağının olmadığını anlamıştı. Öldükten sonra, dünyada sevdiğiniz kişileri size yardım etmek için orada bekliyor bulursunuz. Ölüm sonrasında daha yüksek bir anlayış düzeyine ulaşır, geçmiş yaşamınızın tümünü hatırlarsınız. Hatalarınızdan dolayı sizi yargılayacak olan Tanrı değil, yine kendinizsiniz.” (Sayfa: 14)

Ölüm deneyimi yaşamış insanlarda tespit edilen ortak noktalar şunlardır: Hiçbir acı ve rahatsızlığın olmadığı muazzam bir huzur ve sükunet duygusu. Ne olup bittiğinin tamamen farkında olmak. Ölümden korkmamak ve dünyaya geri dönmeyi istememek. Daima birileri tarafından karşılanmak. Bir bütünlük hali hissetmek. (Sayfa: 20-21)

Dr. Ross’a göre, feci trafik kazaları meydana geldiğinde astral beden fizik bedenden dışarı çıkarak yaralanmış fizik bedeni gözlemleyebilir ve hiçbir ağrı duymaz. Ancak fizik bedene geri döndüğünde ağrılar tekrar başlar. (Sayfa: 28)

Ölüm deneyimi geçirmiş bir hasta, Dr. Ross’a bu deneyimini şöyle anlatmıştır: “Bir öğleden sonra hastabakıcı kadın ölmek üzere olduğumu gördü ve yardım çağırmak için hızla odadan çıktı. İşte o zaman bedenimin dışında yüzmeye başladığımı fark ettim. Bedenimin ve yüzümün çok soluk olduğunu görüyor, ama kendimi çok iyi hissediyordum. Doktorlar bedenimle uğraşıyorlardı, söylediklerini gayet net duyuyordum. Hatta birinin havayı yumuşatmak için yaptığı şakayı bile hatırlıyorum. Onlara her şeyin yolunda olduğunu söylemek istiyordum, ama bedenimde hiçbir hareket yoktu. Nefes, kan basıncı yoktu, ansefalogram düzdü. Öldüğümü söylediler. Ancak üç saat sonra bedenime girebildim, bu süre zarfında beynimde hiçbir tahribat olmamıştı.” (Sayfa: 29)

Bir gazeteci geçirdiği ölüm deneyimini şöyle anlatıyor: “Uçarak lambanın yanına yükseldim, tavanın tam altında durdum. Doktor ve hastabakıcılar beni hayata döndürmeye çalışıyorlardı. Bir hastabakıcı kadın “Aman Allahım öldü” dedi, bir diğeri hayat öpücüğü vermek için üzerime eğildi. Ensesini gördüm, kısa kesilmiş saçlarının dikilişini hep hatırlarım. Sonra elektrik şoku vermek için beni makineye soktular. Bedenimin sarsıldığını gördüm, korkunç bir şeydi. Neden bedenime bu kadar acı verdiklerini anlayamıyordum, çünkü kendimi çok iyi hissediyordum. Bedenimi rahat bırakmaları için onları uyarmak istedim, ama beni işitmediler. Kollarını yakalamak için çabaladım ama tınmadılar!” (Sayfa:33)

Ölüm deneyimi geçirmiş bir kadın tüm hayatının bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçişini şöyle anlatıyor: “Işık varlık hayatıma ait söyleyecek bir şeyim olup olmadığını sordu. Ansızın görüntüler belirdi, çocukluğumdan başlayarak tüm hayatımı seyretmeye başladım. Hepsi o kadar net ve renkliydi ki, kendimi sanki o sahnelere katılıyormuşum gibi hissettim. Bunları seyrederken ışık varlığı hiç görmedim, ama oradaydı, varlığını hissediyordum. Bazen araya giriyor, bazı noktalara dikkatimi çekiyordu. Sonunda bana hazır olmadığımı söyledi, bedenime geri döndüm. Olan biten her şeyin beş dakikadan fazla sürmediğini sanıyorum.” (Sayfa: 37)
Ölüm deneyimi geçiren bir hasta, öte alemde sınırda bekleyen varlıkları şöyle anlatıyor: “Sanki suyun üzerinde kayan bir vapurda gibiydim. Öteki kıyıda annemi, babamı ve kardeşlerimi görüyordum. Yanlarına gelmem için işaret ettiler, ama ben hazır değildim. Bu arada bedenimle uğraşan doktor ve hastabakıcıları görüyordum. Ölmeyeceğime göre neden zahmet ettiklerini anlayamıyordum. Bir şeyler söyledim, ama beni duymadılar. Karşı kıyıya varmadan önce vapur yarım çark etti, birden uyandım ve doktora “ölmeyeceğim” dedim.” (Sayfa: 38)

3 yorum:

serendipaltindal dedi ki...

http://adalettimi.blogspot.com/2009/08/ozetler-2.html

ozetler 2
6-)Hocamiz aibergplani desifre edince olanlar oldu.Mart 2008 tarihinde olay aciga cikartilinca nukhet oruc memuriyetten atildi HALBUKI EKIM AYINDAN BERI ISE GELMIYORDU 10 GUNU OZRUSUZ GECINCE ATILMASI GERKIRDI.AMA ISMAHAN CICEK VE IL MUDUR NECDET DEMIRSOY üst makmlara GELECEZ diye bu REZIL liğe ses çıkarmadılar.
Bazi seyleri erken konusmaya baslayan hocamiza zaten 10 aralik 2008 tarihinde edremit sahil yolu mevkiinde suikasd girisimi yapilmisti.Olay desifre edilip gastelere dusunce Kurt mafyasi ve kocaeli valiğindeki cete dengezileşti.Asagidaki eylemlere imza atti

-FIRINCININ KIZI fazı gereği nükhet vali yardimcisindan Hamile kaldi

http://www.haberizmit.com/haber_detay.asp?haberID=1226
-Gece kulubu operasyonunda gorev alan ENGIN TEMEL spacila sukasd mermisiyle olduruldu.

-sarkici pinar aylIn, fashion tv turkey manager enis onat ve sarkici YASAR gunacgun e besiktas akatlar da suikasdt girismi yapildi

-Alikahya daki zevk gecelerinin izini silmek icin alikahya belediyesinde elektromanyetik bomba patlatildi.ancak bu bomba sizinti halindeki doğüalgazi vacuum etkisiyle çekince bina çöktü.Kocaeli valisi basin toplantisinda BOMBA DEGIL ULAN DOGALGAZ PATLAMIS deyince toplnatida bulunan Uranus TV muhabiri HAS... ORDAN dedi ve yaka paca disari atildi.

-Ergenekon oporasyonunda 2.FAZ a gecildi orgenaraller tutukşlandi

-IZMIT NUFUS mudurlugu tasinirken adi gecen ERMENI ve YAHUDI defterleri naylan torbalarda kacirildi.TASINAN ARSİV ler icin tutanak tutulmasi gerkirken ve ozel ekiplerce tasinmasi gerkirken arsiv nylone torbayla ve ameleler4ce taşlındı.Ermeni ve yahudi defterleri Sanem joshua ve antikacinin kizi zeynep portakal tarafından YALLAH TAZYIK edildi.bu defterlerin onemi ERMENI VE YAHUDI DONMESI MARMARA BOLGESINDEN IZMIT MUTASARRIFLKIGIUNDAN GECMIS olan kisilere santaj yapilmasiydi.Arsi,vlerin kacirilmasini gorun tuleyen KocaeliDEMOKRAT gazetesi muhabiri tehtid edildi.

-SATANİQ enerji alani olusturmak icin Yeni yuksektepe ve Kocaeli valiligindeki satanistlerce Kocaeli valiliginde ve Yuvacik golu cevreinde satanik ayinlere basladilar.Erkek bebeklerle anal kız bebklerle VAJINAL kan/sumuk/gaitali ayinler...SIMDI BU AYINLERIN IZLERINI VALILIKTE 30 AGUSTOS TEMIZLIGI YAPIYOZ AYAGINA TE4MZILIYORLAR

-Arızlı konutlarinin gasbi:http://adalettimi.blogspot.com/2009/08/valilikteki-cetenin-konut-gasbi.html

-)RTE nin KOCAELI/Basiskele-Yuvacik ve bolgesiyle ilgisi nedir?Her cumartesi aksami-yani satanistlerin Sabat gecesi- gizlice Yuvacik da satanist Yeni yuksektepe orgutunun ayin yaptigi bolgede kaburga dolmasi,hindi ve cig kofte yemeye geliyor Bu toplantilari MUSIAD mi organize ediyor ????Partiye guzel kizlar da giriyor mu ????



a Bu toplantiya Osman PEPE,Nihat ERGUN,Eyup AYAR,Nimet CUBUKCU,Gulay BARBARASOGLU,sahte ulusalci Mehmet HABERAL,Kocaeli valisi gokhan SOZEN,il nufus muduru Necdet DEMIRSOY da davet edildi mi?Kaynagimiz HDCF uyesi sayin CEM YAREN in son yazisinda da degindigi LOrD PETER CARRINGTON un da ilerlemis yasina ragmen bu aleme katildigi ve iyice dagttigi yonunde
b
Eski Orman bakani OSMAN PEPE hangi demir celikci ailenin yatiyla akdeniz e acildi ??Bu ailenin ferdi nicin intihar etti ???Bakanla mavi yolculuga katilan guzel memure nasil Kocaeli universitesinde mudur seviyesine geldi ??????

c-)Cankaya ya yakin cevrelerde adi viagrali truva ati diye anilan Kocaelili dogu kokenli bakan kim ??????Saatci Ali efendi konagini almaya calisan cilveli memureyle arasindaki iliski neydi ???
Bu iliskiyi bullet cameralar da gordu mu ??? GULer yuzlu zirvede oturan manticiya ulastirdi mi ???Simdi o kasetler kimin elinde ??Bu kasetlerden oturu bakan CANKAYA TROJAN mi oldu ???

d-)Elmed medikal sirketi kimin ??? Kocaeli nufus mudrluguyle arasindaki ilisikiş ne ???

e-)Sureyya KARABULUT un da bahsettigi Tayyip Erdogan in agabey diye bahsettigi danisman kim ??? ibrikdere bolgesindeki arsa talaniyla ne ilgisi var.

serendipaltindal dedi ki...

http://adalettimi.blogspot.com/2009/08/ozetler-1.html

ozetler 1
SELAMN SELAM

bAhsettiğimiz şey çok açık:

1-)Müni nin katledilmesi Astrum Argentum cemaati ve satanist/siyonist enternacional camianın eseridir.amaçları tarihi değiştirmekti munevver in yıldıznmaesine usta bir cinciyle bakın ne olduğunu anlarsınız

2-)Bu camianın en büyük planı 1972 de başladı.Bu plan Türkiye nin Batı Türkiye(bolu muğla hattı) doğu Türkiye (Hatay sinop hattı ) ve KURDISTAN (CAPPADOCİA bolgesi ve doğusu) olareak uce bolunmesidir.Evet coğunuzun sandığı gibi Türkiye ikiye değil üçe bölünecek (bu konuda alın mış paranormal bir istihbarat:http://www.herbikonu.com/forum/printer_friendly_posts.asp?TID=1422)

3-)Batı Türkeli cumhuriyeti operasyonu için izmit nufus mudurlugu us olarak secildi.cunku burada Turkiyew nin en büyük yahudi ve ermeni defterleri varDI.Nuray ARIN ın nüfusd mudurlugu doneminde daireye sızıldı.Nuray arın il nufus muduryle evlendirildi,rus nataşalarına 3500 dolara vatandaşlık satıldı.Bu eylemler nedeniyle bayraktar ve Cedit muhatrlarıyla nufus mudrlugu calısanları tutukjlandı.

4-)Nufus mudurlugune ismahan cicek getirildi.Hersey bitmis sanilirken yeni mudurun aile dostu Nukhet ORUC dairede sozlesmeli olarak ise basladi.ise gec gelmeleri bazan ogleden sonra cekip gitmeleri tepki cekti

5-)OPORASYONA START VERILDI.Bati turkeli cumhuriyetinde Kurdistan konsolosluygu gib icalisilacak bir kultur merkezine ihtiyac vardi.Aranan yer bulundu:SAATCI ALI EFENDI KONAGI.bu yeri gorunurde nukhet oruc amam background da Kürt mafyası ve uluslararasi masoniq satanaistler yani bir bakima AKP kontrol edecekti.Zaten Nukhet in babasi DTP annesi AKP ye yakindi,agabeyi ise Fethullahciydi.

a-)Nukhet proje icin TEMASlara basladi.vali yardimcisi Mehmet OZCAN,AKP milletvekilleri osman PEPE ve Nihat ERGUN ,vali Gokhan SOZER MARKAJ a girenler arasindaydi.THENES sarapevinde ALIKAHYA daki safety house da SPORYUM spor merkezinde PASHA PALAS otelinde bu temaslarin foto ses ve video kayitlari alindi ilerisi icin saklandi.bu kayitlarinb bazilari Kocaeli valiligindeki vatan evlpatlarinca bize ulastirildi

Adsız dedi ki...


Her ruhî tebliğ incelenmeli, hemen kabul edilmemelidir.
Bakınız: http://www.angelfire.com/ri2/ruhiselman/