10.04.2008

RA BİLGİLERİ
Cilt : 3

AKAŞA YAYINLARI

Celse : 51 (13 Mayıs 1981)

Soru- Hasadın denetlenip denetlenmediğini merak ediyorum. Eğer denetleniyorsa buna neden gerek duyuluyor ve kimler denetliyor?
Ra- Hasat zamanlarında daima hasatçılar vardır. Meyve kendi kendine olgunlaşır, ama nimetin zedelenmeden yerli yerine ulaştırılması için biraz denetim gereklidir. Hasat üç ayrı düzeydeki varlıklar tarafından denetlenir. İlk düzey gezegenseldir, buna meleklerin katı da diyebilirsiniz. Varlığın yüksek benliği ve onun içsel arayışına çekilen varlıklar bu türdendir. İkinci tür varlıklar Konfederasyon üyeleridir, karmaşa içine düşmüş varlıkları ve sendeleyenleri yitip gitmemeleri için yakalar ışığa doğru iletirler. Üçüncü grup Koruyucular dediğiniz varlıklardır, gerekli ışık/sevgi yayınlarını ince farklılıkları değerlendirebilecek şekilde gerçekleştirirler, böylece her varlığın ışık/sevgi titreşimi kesin olarak belirlenebilir.
Bir bakıma hasat otomatiktir, şöyle ki hasat edilenler hasat sırasında değiştirilemez olana tepki verirler, bu da menekşe rengi ışın yayınıdır. Çevrede bulunan yardımcılar ise her varlığın menekşe rengi ışını en kusursuz şekilde sergileyebilmesi için hasat sürecini güvence altına alırlar.

Soru- Işık hızına yaklaşıldığında kütlenin de sonsuza yaklaştığını biliyoruz, bu durumda dördüncü yoğunluk derecesine ait bir araç dünyamıza nasıl geliyor?
Ra- Uzaklardan gelenlerin çoğu bildiğiniz şekliyle bir araç kullanmaya gereksinim duymazlar. Buna rağmen bazı üçüncü yoğunluk derecesi varlıkları araç kullanarak yıldız sistemleri arasında yolculuk edebilecek yetenektedirler. Bu varlıklar hidrojeni sizin bilmediğiniz şekilde kullanmayı başarmış, uzun süren yolculuklara dayanabilmek amacıyla bedensel ve zihinsel süreçlerini yavaşlatmak için hipotermiyi kullanmayı öğrenmişlerdir. Siriustan gelen varlıklar bu türdendir. Bunun dışında iki grup daha var. Bunlardan biri galaksinizdeki dördüncü, beşinci ya da altıncı yoğunluk derecelerinden gelenlerdir. Bunlar ışık hızını bir çeşit sapan (fırlatıcı) gibi kullanan bir enerji sistemi keşfetmişlerdir. Böylece istedikleri yere sizin zaman ölçülerinize göre fark edilir bir zaman harcamadan anında varabilmektedirler. Bir diğer grup ise başka galaksilerin dördüncü, beşinci ve altıncı yoğunluk derecelerinden gelen varlıklardır. Bir noktadan diğerine düşünce gücüyle gidebilmek için ışık bedenlerini saracak aracı materyalize edebilenlerdir. Orion grubu her iki tekniği de kullanarak seyahat edebilmektedir. (Sayfa: 7-10)

Celse : 54 (29 Mayıs 1981)

Soru-
Kendine hizmet yolunu izleyen varlıklar kendi katalizörlerini programlama aşamasına geldiklerinde ne tip katalizörler seçerler?
Ra- Negatif eğilimli bir varlık, tüm nesneler ve bilinçli varlıklar üzerinde kontrol kurabilecek ve benliğini onlardan azami düzeyde ayırabilecek şekilde bir program yapar. Genellikle zengin, sağlıklı ve kolay bir yaşamı ve güç kazanmak için en fazla fırsatın bulunacağı durumları seçer. Bu yüzden çoğu negatif eğilimli varlığın sizin deyiminizle yanaklarından kan damlar! Ancak bazen öfke, nefret ve düş kırıklığı sonucu hissedilen sinirlilik gibi negatif duyguların geliştirilebilmesine yardımcı olacak acı verici koşulları da seçebilirler.

Soru- Enkarne olmanın amacı programlanmış katalizörleri deneyimlemek midir?
Ra- Enkarne olmanın amacı akıl, beden, ruhun evrimidir. Bunu yapmak için mutlaka bir katalizör bulunması gerekmez. Ancak katalizör olmadığı zaman genellikle evrim isteği doğmaz, sürece olan inanç ortaya çıkmaz. Bu yüzden katalizörler programlanır ve bu program akıl, beden, ruh bileşiminin kendine özgü gereksinimlerine göre oluşturulur.

Soru- Enerji ayaklarımızdan ve omurgamızın alt ucundan bedenimize girer. Daha sonra kırmızıdan menekşe rengine kadar her enerji merkezi bu enerjinin bir bölümünü süzerek kullanır, söylediklerim doğru mu?
Ra- Büyük oranda doğru, ancak bir istisna var. Enerji girişi çivit renginde durur. Menekşe rengi ışın bütünün bir göstergesi ya da termometresidir. Tüm merkezleri tamamen uyarılmış ve faaliyete geçirilmiş bir varlıkta içeri akan ışığın ancak çok küçük bir kısmı enerji merkezini ayarlamak ve dengelemek için kullanılır, geri kalan büyük bölümü ise yukarı doğru yönlendirilmeye uygun olarak açıkta kalır. Gerçekten de karşılık görme gereksinimi duymayan ışıma mavi ışınla başlar. Ama öte yandan büyük geçiş ve değişim ışını olan yeşil ışına da çok dikkat edilmesi gerekir. Çünkü her tip enerji aktarımı deneyimlenip büyük çapta üstesinden gelinmediği sürece mavi ve çivit rengi ışımalarda tıkanıklıklar olması kaçınılmazdır.
Menekşe rengi ışın, sonsuz zekayla çivit rengi ışın merkezi kanalıyla temas kurulmasını sağlayabilecek bir kaynak olarak düşünülmelidir. Bu yüzden, sonsuzluğun tezahür ettirdiği zeka tipinin özelliklerine göre bu ışımanın menekşe rengi ışın değil de, yeşil, mavi ya da çivit rengi ışın olması beklenir. Bu durumda yeşil tipi ışıma şifayı, mavi tipi ışıma iletişim ve ilhamı, çivit tipi ışıma da iman saflarında yer alan bir ustanın enerjisini temsil eder. (Sayfa: 37-43)

Celse : 56 (8 Haziran 1981)

Soru- Piramit şeklinin nasıl iş gördüğünü öğrenmek istiyorum.
Ra- Aslında piramit şeklinin iş gördüğü söylenemez. Şekil iş görmez, yaptığı sadece yukarı doğru spiral çizerek ilerleyen ışık enerjisini bir noktada toplamak ve enerjiyi varlığın kullanımı sırasında kırılmaya uğratmaktır. Spiral çizen ışığın doğası nedeniyle bireylerin manyetik alanları bu enerjiden etkilenir. Bazı şekiller ise spiral çizen bu prana (kozmik enerji) için bir yankı odası ya da yoğunlaştırıcı görevi yaparlar. Eğer varlığın spiral çizen ışık enerjisinin yoğunlaşmasına paralel olarak kendi iç ışığını (enerjisini) yardıma çağırması, bunun için de iradesini yoğunlaştırması amaçlanıyorsa, varlık piramidin içinde bulunan Kraliçe Odasına yerleştirilir, burası inisiyasyon ve yeniden hayata dönme yeridir.
Piramit spiralin hareket halindeki durumunu temsil eder ve şifa bulacak varlığın yerleştirilmesi için uygundur, çünkü bu konumda varlığın titreşimsel manyetik noktalarının normal akımı kesintiye uğrar. Böylece bir olasılık girdabı ortaya çıkar ve varlığa enerji noktalarının daha az tıkanıklığa uğradığı, daha dengeli ve güçlü bir faaliyet içinde olduğu yeni bir başlangıç sunulur.
Şifacının ve kristalin fonksiyonunu ne kadar vurgulasak azdır, çünkü kesintiye uğratma gücü mutlaka kontrol altında tutulmalı ve bu iş enkarne bir zeka tarafından yapılmalıdır. Bu zeka, enerji modellerini tanıyan ve yargıda bulunmaksızın enerji tıkanıklığını ve diğer sapmaları belirleyebilen, kristalin yardımıyla şifa bekleyen varlığın sapmadan arınmış halini gözünün önünde canlandırabilen, böylece onun şifa bulmasını sağlayabilen bir varlıktır.
Bu tipte spiral çizen enerji için kemerli, kubbeli, konik ve sivri tepeli şekiller yoğunlaştırıcı etki yaparlar. Mağaralarınız yuvarlak şekilleriyle gücü davet eden yerlerdir. Bu şekillerin aynı zamanda tehlikeli olduklarını da kaydetmek gerekir. Eğer uygun yerleştirme yapılmamışsa, amaç uygunsuzsa ya da varlığa şifa verecek enerjilere kanal olacak sapmadan arınmış dengeli bir varlık orada bulunmuyorsa, duyarlı bir varlığın sapması azalacağına artabilir.
İnsanların genellikle içinde yaşamak için köşeli ve dörtgen biçiminde evler inşa ettiğini, gücü yoğunlaştırmadıklarını görüyoruz. Oysa uzun yıllar boyunca spiritüel arayış içinde olanların her zaman yuvarlak, kemerli ve sivri tepeli şekilleri seçtiğini belirtmek isteriz.

Soru- Sezgisel bir şekilde Büyük Piramitte spiral çizen enerjinin Kral Odasından çıkıp dağıldığını ve Kraliçe Odasında tekrar odaklandığını görüyorum. Kral Odasındaki enerji dağılımının renk tayfında kırmızıdan menekşe rengine kadar görüldüğünü tahmin ediyorum. Şifa verilecek varlığın enerji merkezleri de bu tayfın dağılımına göre ayarlanmalı ve her ikisi arasında uygunluk sağlanmalıdır. Bu dediklerim doğru mu?
Ra- Spiral çizen enerji Kral Odasına geldiğinde yayılmaya başlar. Bir yandan spiraller tepe açısı altında çift spiral şeklinde kesişmeye devam ederken enerjilerin kırmızıdan menekşe rengine kadar dağılımı ya da gücü, eğer güçten söz ediyorsak azalır, eğer dağılımdan söz ediyorsak çoğalır. Sonunda piramidin tepesinde şifa amacıyla kullanılmaya uygun çok zayıf renk ayrışmasına sahip bir enerji kalır. Kraliçe Odasında odaklanmış başlangıçtan sonra ilk spiral için Kral Odası seçilir. Dağılım açısını piramit açısının tersi olarak gözünüzün önünde canlandırabilirsiniz, ama bu açı piramidin tepe açısından dardır, gezegenin çeşitli ritimlerine bağlı olarak 33-54 derece arasında değişir.

Soru- Şu halde açıyı Kraliçe Odasının zemininden itibaren 33-54 derece olarak çizersem açının yarısı Kral Odasının bulunduğu merkez hattına düşer, bu da Kraliçe Odasının zemininden başlayan dağılımı gösterir. Örneğin 40 derecelik bir açı kullanırsak merkez hattının sol tarafına doğru 20 derecelik bir dağılım elde ederiz ki, bu dağılım Kral Odasından geçer. Söylediklerim doğru mu?
Ra- Açının yarısının Kral Odasından geçtiği doğrudur. Ancak Kraliçe Odasının açının temelini oluşturduğu varsayımınız yanlıştır. Açının başlangıç noktası, Kraliçe Odasıyla şifa çalışması için ayrılmış rezonans odası arasındaki bir noktada bulunur. Bu değişim gezegenin çeşitli manyetik akımlarına bağlıdır. Kral Odası açının başlangıç noktasına bağlı olmadan enerji akışının en güçlü spiralini kesmek üzere tasarlanmıştır. Ancak spiral çizen bu enerji Kraliçe Odasından geçerken daima odaklanır, burada en güçlü durumundadır. (Sayfa: 53-57)

Celse : 58 (16 Haziran 1981)

Soru- Piramitte spiral çizen enerjinin ışınları dünyanın merkezindeki bir noktadan kaynaklanıp oradan dışarıya doğru mu ışıyor?
Ra- Piramit, içeri akan enerjiyi tabanından alan, enerjinin piramidin tepesiyle aynı hat üzerinde yukarı doğru spiral çizerek yükselmesine olanak sağlayan bir kolektördür. Bu, piramit baş aşağı durduğu zaman da geçerlidir, çünkü söz konusu enerji yeryüzü enerjisi değil, her yerde her zaman var olan ışık enerjisidir.

Soru- Artık düşünce gücüyle, zihinsel konsantrasyonla metalleri eğip bükebilen ve buna benzer şeyler yapabilen birçok insan var. Bu olaylar nasıl gerçekleşiyor?
Ra- Bu olaylarda gerçekleşen şey, bir varlık tarafından kullanılan ışığın ikinci spiralinin piramit içindeki etkisine benzetilebilir. İkinci spiral tepe noktasında sona erdiğinde elde edilen ışın metafizik anlamda bir lazer ışınına benzetilebilir. Bu ışın zeki şekilde kullanıldığında eğme ve bükmeye neden olabilir, yukarı doğru spiral çizen ışığa kendini odaklayabilenler tarafından kullanılabilir. Bu işlem çivit rengi ışında zeki enerjiyle temas kurarak yapılır.

Soru- Metal bükme yeteneği bir varlığın gelişmiş olduğunun göstergesi midir? Örneğin bir varlık çivit rengi merkezde gelişmişse bunun işaretlerinden biri metal bükme yeteneği midir?
Ra- Piramitteki ışık enerjisinin üç spiralini belirleyelim. Birincisi, şifa ve öğrenim için kullanılan ana spiraldir. İkincisi, tepe noktasına giden spiraldir ve inşaat için kullanılır. Üçüncüsü, tepeden yayılan spiraldir, enerji vermek için kullanılır. Çivit rengi ışınla temasın kendini özel bir yetenekle ya da işaretle belli etmesi şart değildir. Bazılarının çivit rengi ışın enerjisi arınmış bir varlığınkine eşit olduğu halde asla tezahür etmez, ama herkes bu varlığın evriminin farkındadır. Bazıları ise zeki enerjiyle temaslarını birçok yolla başkalarıyla paylaşırlar ya da bu konuda öğretmenlik yaparlar. Bazıları da tezahür etmemiş şekilde devam eder ve sonsuz zekayı ararlar, yani tezahür bir varlığın anlaşılan ya da sezilen özelliklerine göre daha az önemli bir işarettir. Gerçek benlik için asıl gösterge menekşe rengi ışın var oluşudur. (Sayfa: 74-78)

Celse : 59 (25 Haziran 1981)

Soru- İkinci ana devre sonunda (25 bin yıl önce) yeryüzünde birkaç yüz bin insan vardı, şimdi ise 4 milyardan (1981’de) fazla insan var. Dünyada enkarne olan bu 4 milyarı aşkın insan o zaman enkarne değil miydi, yoksa son 25 bin yıl içinde başka bir yerden mi geldiler?
Ra- Bu varlıkların kaynağı üç ana bölüme ayrılır. İlk bölüm Maldek adını verdiğiniz gezegenden gelenlerdir. Bunlar üçüncü yoğunluk derecesini deneyimlemeye hazır olanlardı, kendilerini mahkum ettikleri sınırlamalardan yavaş yavaş kurtuldular. İkinci bölüm, üçüncü yoğunluk derecesine girmek üzere olan, titreşim modelleri dünya deneyimi için uygun olan acemilerdi. Bunlar yavaş yavaş enkarnasyon sürecini kullanarak dünyaya sızdılar. Üçüncü bölüm ise tarihinizin son 200 yılı boyunca dünyanıza gelen gezginlerdi. Hasat sürecinin sunduğu fırsatlardan yararlanmak için her türlü imkanın kullanıldığını da unutmamak gerekir. Birçok varlık bu fırsatı kullanmak üzere bu dönemde enkarne olmaktadır.

Soru- 75 bin yıllık devrenin başlangıcında kaç varlığın dünyaya aktarıldığını söyleyebilir misiniz?
Ra- Aktarım yavaş yavaş yapılmıştır. Maldek’ten geçiş yapan ruhların sayısı yaklaşık 2 milyardan fazladır. Yaratılışın birçok yerinden gelen yaklaşık 1,9 milyar ruh bu deneyime değişik zamanlarda girmiştir. Geriye kalanlarsa ilk iki devreyi de bu kürede deneyimlemiş olanlarla, devrenin bir noktasında gezgin olarak gelenlerdir. Bazı gezginler binlerce yıldan beri dünyada bulunmaktaydı, diğerleri ise yakın zamanda geldiler.

Soru- Piramidin başka etkileri de var mı?
Ra- Rezonans odası bir ustanın kendi benliğiyle yüzleşmesini sağlar. Kullanılabilecek güçlü deneylerden biridir, ama tehlikeli bir deneydir. Piramidin dış kabuğu, yetenekli ve arınmış bir varlık tarafından yapılması koşuluyla fizik bedeni etkileyen görünmez bedenlere şifa vermek için kullanılabilecek küçük ışık enerjileri içerir. Piramidin bazı yerlerinde ise kusursuz bir uyku elde edilir ve yaşlanma süreci geriye döndürülebilir. (Sayfa: 79-84)

Celse : 60 (1 Temmuz 1981)

Soru- Bermuda şeytan üçgeni denilen yerdeki etkilerin su altındaki büyük bir piramitten kaynaklandığını düşünüyorum. Florida açıklarındaki bu su altı piramidini Ra mı inşa etti?
Ra- Bermuda şeytan üçgenindeki olaylarla söz konusu piramidin bir bağlantısı olduğu doğrudur. Biz Mısır’daki piramidi inşa etmeden evvel, Atlantislilerle çalışan bir altıncı yoğunluk derecesi toplumsal bellek bileşimi bu piramidin yapılmasına yardım etmişti.

Soru- Ahit sandığı neydi ve ne işe yarıyordu?
Ra- Ahit sandığı, Musa adlı varlığın idrakine göre en kutsal sayılan şeylerin yerleştirildiği bir sandıktı. Sandığın içindekini On Emrin yazıldığı iki taş tablet olarak biliyorsunuz, ama aslında sandıktaki şey iki taş tablet değil, üzerinde yazılar bulunan bir parşömendi. Yaradanın alemleri nasıl yarattığı konusunda son derece dikkatle yazılmış düşünceler sandığa yerleştirilmişti. Sandık rahip dediğiniz varlıkların güç alabilecekleri ve Yaradanın varlığını hissedebilecekleri bir odak oluşturmak için tasarlanmıştı. Ancak şu da bilinmelidir ki bu düzenleme Konfederasyonlu Yehova tarafından değil, Levi’nin Oğulları adlı seçkin bir sınıf yaratmak isteyen negatif eğilimli varlıklar tarafından tasarlanmıştı.

Soru- Sandık bir iletişim aracı mıydı? Rahiplerin sandıktan güç aldıklarını söylediniz, ne çeşit bir güçtü bu, nasıl işliyordu?
Ra- Sandık, yapılmış olduğu malzemelere elektromanyetik bir alan verilerek şarj ediliyor, bu yolla bir güç kaynağı haline geliyordu. İmanlı ve dürüst varlıklar karşısında, negatiflik için tasarlanmış bu güç pozitife dönüyordu. Negatif güçler kısmen başarılı oldular, ama yine de Musa adını verdiğiniz pozitif eğilimli varlığın insanlarınızı Yaradana götürecek pozitif yolu gösterdiğini söyleyebiliriz. Bu ana dinlerinizin hepsi için geçerlidir, uygulamada bir hayli karışmış olsalar da hepsi Yaradana götürecek saf bir yol sunarlar.

Soru- Dünyamız üçüncü yoğunluk derecesinden dördüncüye geçerken ısının neden
yükseldiğini merak ediyorum. Bunun her iki yoğunluk derecesi arasındaki uyumsuzluktan kaynaklandığını biliyorum, ama neden dünyanın içinde fizik ısı olarak ortaya çıktığını anlayamıyorum, bu konuda beni aydınlatabilir misiniz?
Ra- Bir varlık içinde bulunduğu koşullarla uyum halinde değilse içinde bir yanma hisseder. Henüz fizik bedenin ısısı yükselmemiştir, uyumsuzluk şimdilik huysuzluk, kızgınlık ya da gözyaşları şeklinde ortaya çıkıyor. Ama bir varlık uzun bir süre bu duygusal ateş ve uyumsuzluğu hissetmeye devam ederse tüm bedeni bu uyumsuzlukla rezonans halinde titreşmeye başlar. İşte o zaman uyumsuzluk kanser ya da diğer dejenere edici hastalıklar şeklinde kendini gösterir.
Eğer tüm insanlar ve toplumlar sürekli büyük bir uyumsuzluk içindelerse, bu varlıkların üzerinde yaşadıkları gezegen de uyumsuzlukla rezonansa geçer. Fizik bedenin doğası gereği bu uyumsuzluk ya büyümenin kesintiye uğraması ya da kontrolden çıkmış bir büyüme şeklinde ortaya çıkar, çünkü akıl, beden, ruh bileşimine ait bedenin temel fonksiyonu büyümek ve kendini onarmaktır. Gezegeninizin temel fonksiyonu ise yörüngesini ve diğer kozmik cisimlerle karşılıklı konumunu korumaktır. Bunun uygun şekilde gerçekleşmesi için kürenizin iç kısmı fiziksel anlamda sıcaktır. Böylece kontrolden çıkmış bir büyüme yerine kontrolden çıkmış bir sıcaklık deneyimlemeye başlarsınız, elbette bunun geniş kapsamlı sonuçlarını da!

Soru- Dünyanın iç katmanlarında başka varlıklar ya da uygarlıklar var mıdır, bunlar ara sıra dünyanın yüzeyine çıkarak materyalize olurlar mı?
Ra- Söylediklerinizi yapanlar vardır. Ayrıca dünyanın iç katmanlarında gerek negatif gerekse pozitif dünya dışı varlıkların üsleri de vardır, terk edilmiş kentler de vardır. Bu üsler, üçüncü yoğunluk derecesi varlıklarıyla iletişim kurmak için gerekli donatımın materyalize edilme çalışmaları için, küçük gemiler dediğiniz bazı araçların saklanması için kullanılmaktadır. Söz konusu araçlar gözlem yapmak için kullanılırlar.
Konfederasyon üyesi bazı öğretmenler bu gözlem araçlarında bulunan bilgisayarlar aracılığıyla konuşurlar. Ama bir bilgi isteniyorsa, bu bilgiyi isteyenler uygun titreşim düzeyindeyseler Konfederasyonlu varlıklar bizzat konuşurlar. (Sayfa: 89-95)

Celse : 63 (18 Temmuz 1981)

Soru- Yaşam enerjisini tanımlar mısınız?
Ra- Yaşam enerjisi akıl, beden, ruh enerji düzeylerinin bir bileşimidir. Fiziksel enerjiden farklı olarak bütünleşmiş bileşimlerin yararlı biçimde titreşmesine bağlıdır. Yaşam enerjisine derin bir yaşam sevgisidir diyebiliriz. Yaşamı ve yaratılışın sonsuz güzelliğini deneyimlemeyi, diğer varlıkları takdir etmeyi ve birlikte-yaratanınızın meydana getirdiği güzel sapmaları beğenmeyi, tüm bunları sevmeyi yaşam enerjisi olarak adlandırabiliriz. Eğer yaşam enerjisi olmasaydı en az sapmaya uğramış bir fiziksel beden bile zayıf düşer ve yok olurdu. Bu sevgi veya yaşam enerjisiyle ya da bu şevk ve canlılıkla bir varlık son derece hasta bir bedenle bile yoluna devam edebilir.

Soru- Dördüncü yoğunluk derecesine geçtiğimizde kırmızı, turuncu ve yeşil enerjilerin faaliyete geçeceğini, sarı, mavi ve çivit renginin durağan hale geleceğini söylediniz. Sarı faal halden potansiyel hale, yeşil ise faal hale geçtiğinde ne kazanıp ne kaybedeceğimizi bilmek istiyorum.
Ra- Bu durumda kazanç ve kayıptan söz etmek doğru değil, sadece varlıkların deneyimlemeleri için yaratılmış evrim devreleridir bunlar. Yeşil ışın devresi ya da sevgi ve idrak yoğunluğu şekillenmeye başladığında, şimdi yaşamakta olduğunuz sarı ışın katı ya da dünya bir süre için üzerinde yaşamın bulunmayacağı bir devre geçirecektir. Bu uzay/zaman, (madde) dördüncü yoğunluk derecesi varlıklarının kendi yoğunluklarını üçüncü yoğunluk derecesinden korumayı öğreneceği zamana kadar sürmek zorundadır. Bu süre sona erdikten sonra, artık üçüncü yoğunluk derecesi bu sarı ışın küresinde yeni bir devre başlatıp sürdürebilecektir.
Bu arada sarı ışınla büyük oranda uyumlu bir başka küre şekillenmektedir. Bu dördüncü yoğunluk küresi, birinci, ikinci ve üçüncü yoğunluk küreleriyle bir arada (onlara paralel olarak) var olmaktadır. Malzemesinin atomik özelliklerinden dolayı daha yoğundur. Bu uzay/zamanda (madde) enkarne olan dördüncü yoğunluk derecesi varlıkları deneyim açısından dördüncü yoğunluk derecesine ait olmakla birlikte, bu katta dördüncü yoğunluk derecesinin doğumunu deneyimlemek ve bu doğuma yardımcı olmak istedikleri için daha düşük yoğunluktaki bedenlerde enkarne olmaktadırlar. Dördüncü yoğunluk derecesindeki varlıkların çok sevecen ve merhametli olduklarını anımsayınız.

Soru- Dünya gezegenine ait üçüncü yoğunluk derecesi varlıkları üç şekilde mezun olacaklar, ya pozitif kutuplaşarak bu gezegende dördüncü yoğunluk derecesini deneyimlemek için kalacaklar, ya negatif kutuplaşarak hasata uygunluk kazanacak ve başka bir gezegene gidecekler, ya da burada kalanlar hasata uygunluk kazanamayıp başka bir üçüncü yoğunluk derecesi gezegenine gidecekler. Söylediklerim doğru mu?
Ra- Küçük bir nokta dışında söyledikleriniz doğrudur. Pozitif eğilimli varlıklar hasat edildikten sonra bu gezegenin etkisi içinde kalacaklar, ama bu katta değil.

Soru- Başka gezegenlerden gelmiş bazı varlıklar var, bunlar aslında dördüncü yoğunluk derecesine hasat edilmek için buradalar. Bu tür varlıkların üçüncüden dördüncü yoğunluk derecesine geçişi nasıl olacak, bizler gibi fizik bedenlerini terk ederek mi geçiş yapacaklar?
Ra- Bu varlıklar çift bedenli olarak enkarne olmaktadır. Onları doğuran kadınların gebelik esnasında yoğun biçimde ruhsal enerjiler aldıklarını belirtmek gerek. Bu da söz konusu çift bedeni tezahür ettirmek için gerekli bir deneyimdir. Bu geçiş bedeni, içeri akan dördüncü yoğunluk derecesi titreşimlerini üçüncü yoğunluk derecesi bedeninin engelleyemeyeceği şekilde değerlendirebilen bir bedendir. Bazı akıl, beden, ruh bileşimlerinin böyle faal haldeki çift bedenle enkarne olmalarının nedeni, bu varlıkların bir dereceye kadar dördüncü yoğunluk derecesi idrakinin farkında olmalarıdır. Oysa bir üçüncü yoğunluk derecesi varlığı enkarne olurken geçtiği unutma süreci dolayısıyla bunları hatırlayamaz. Aslında bu varlıkların dünya tümüyle değişime uğramadan önce burada enkarne olmalarının amacı hasat öncesi kazanılabilecek deneyimleri kazanmaktır. Onlar gerçek anlamda bir gezgin değildir, ama hasattan sonra bu küre onların dördüncü yoğunluk derecesindeki yuvaları olacaktır. Böyle erken enkarnasyon olanağı tanınması büyük bir ayrıcalıktır. Ölüm konusundaki sorunuza gelince, bu varlıklar da üçüncü yoğunluk derecesi zorunluluklarına uygun olarak ölecekler.

Soru- Düşünce gücüyle metal bükme yeteneği gösteren birçok çocuk var. Bu çocuklar sözünü ettiğiniz tipte varlıklar mıdır? Beşinci yoğunluk derecesinden gelen gezginler bu hüneri gösteremezken çocukların bunu yapabilmeleri garip değil mi?
Ra- Evet, bu çocuklar yukarda sözünü ettiğimiz varlıklardır. Gezginlerin sadece üçüncü yoğunluk derecesi bedenleri faal haldedir ve unutma sürecinin etkisindedirler. Oysa bu çocukların hem üçüncü hem de dördüncü yoğunluk derecesi bedenleri faal haldedir. (İndigo Çocuklar)

Soru- Oluşmakta olan dördüncü yoğunluk küresinde yaşayabilmek için tüm üçüncü yoğunluk derecesi fiziksel bedenlerinin ölüm sürecinden geçmesi gerekecek değil mi? Söz konusu kürede şu anda iskan edilmiş varlıklar var mı?
Ra- Evet, üçüncü yoğunluk derecesi fizik bedenlerinin hepsi ölüm sürecinden geçecek. Söz konusu dördüncü yoğunluk derecesindeki kürede iskan yeni başlamıştır. Dünyada henüz hasat yapılmadığı için oradaki varlıklar başka kürelerden hasat edilenlerdir.
Şu andaki kozmik akımlar yeşil ışın çekirdek parçacıklarının meydana gelmesine yardımcı oluyor, böylece bu özelliği taşıyan malzeme şekilleniyor. Ama hala yeşil ve sarı ışın ortamlarının bir karışımı hüküm sürüyor. Gerçek yeşil ışın, yani sevgi yoğunluk derecesi tam anlamıyla faaliyete geçirildiğinde söz konusu gezegen üzerinde oturulabilir hale gelecektir. Vuku bulan doğumlar da zaman içinde dördüncü yoğunluk derecesini deneyimlemeye ve benimsemeye uygun yapıda bedenleri ortaya çıkaracaktır. Şu noktada yeşil ışın ortamı henüz uzay/zamandan (madde) çok, zaman/uzayda (madde ötesi) varlığını sürdürmektedir. Yeşil ışın beden bileşimlerinin yaratılışı yavaş yavaş olacaktır. Sizin üçüncü yoğunluk derecesi tipindeki fizik bedeninizle başlayacak, iki cinsli üreme yoluyla sürecek ve evrim süreci sonunda dördüncü yoğunluk derecesi beden bileşimine dönüşecektir.
Gerçek yeşil ışın enerji bileşimlerinin içeri akışı, giderek beden hücrelerinin atomik yapısının sevgi yoğunluğuna dönüşeceği koşulları yaratacaktır. Bu bedenlerde oturacak varlıkların bir kısmı buraya hasat için gönderilmiş çift bedenli varlıklar, bir kısmı da bu gezegene ait hasat edilmiş varlıklar olacaktır.
Tüm galaksi kendi çevresinde döndükçe tüm yıldızları ve gezegen sistemlerini de birlikte sürükleyerek bir yoğunluk derecesinden bir başka yoğunluk derecesine geçmektedir. Bunu anlayabilmek için Logos tarafından bu amaçla planlanmış üç boyutlu bir saat kadranını ya da sonsuzluk spiralini gözünüzün önünde canlandırabilirsiniz. (Sayfa: 119-128)

Celse : 65 (8 Ağustos 1981)

Soru- Klasik savaş arayış ve hizmet için nasıl fırsatlar yaratabilir?
Ra- Kıtanızın ve genel olarak dünyanın büyük bir bölümünün gerilla savaşı adını verdiğiniz türde bir savaşa karışması için olanak/olasılıklar vardır. Kontrollü faşizm ya da kontrollü komünizmin işgal kuvvetlerinden kurtulma ülküsü, aslında var olan büyük kutuplaşma üzerinde yoğun biçimde düşünülmesine yol açacaktır. Bugünlerde değerli yerleri ve personeli yoketme senaryoları yararlı bulunmayarak uygulamaya konulmayacak, nükleer silahlarınız kadar tahrip edici olmayan başka silahlar kullanılacaktır. Bu çarpışmalar sürerken kutuplaşma yeteneğine sahip varlıkların içinde özgürlük ışığı yanacaktır. Özgürlük aşkını istedikleri gibi ifade etme olanağı bulamamaları bu varlıkların Keder Kardeşlerinin de yardımıyla bir içsel bilgi arayışına yönelmelerine neden olacaktır.

Soru- Evrende aynı gezegenden hem negatif hem de pozitif eğilimli varlıkların birlikte hasat edilmelerine ne sıklıkta rastlanır?
Ra- Gezegensel hasatlarda hasat edilen varlıkların yaklaşık olarak % 10 kadarı negatif, % 60 kadarı pozitif, kalan % 30’u da karışıktır, yani hasadın hemen hemen tamamı pozitif oluyor. Karışık hasatta çoğunluğun negatif eğilimli olmasına hiç rastlanmamıştır. Eğer bir gezegen güçlü bir şekilde negatife doğru gitmekteyse, hasada uygunluk derecesine gelebilecek bir pozitif kutuplaşmaya hemen hiç rastlanmaz.

Soru- Gezginler neden belleklerini kaybediyorlar?
Ra- Bunun iki nedeni var. Birincisi, akıl, beden, ruh bileşimiyle bedenin hücre yapısı arasındaki bağların genetik özelliği üçüncü ve dördüncü yoğunluk derecesi (dünya) için farklı, üçüncü ve dördüncü yoğunluk derecesi bedenleri için farklıdır. İkincisi ise, üçüncü yoğunluk derecesi varlıklarının özgür iradesinin korunma zorunluluğudur. Bu yüzden gezginler üçüncü yoğunluk derecesi akıl, beden, ruh bileşiminin genetik yapısını gönüllü olarak kabul ederler. Gezgin unutma sürecine kim olduğunu ve neden bu gezegende bulunduğunu anımsadığı oranda nüfuz edebilir. Gezginlerin daha yoğun bedenlerini faaliyete geçirecek kadar unutma sürecine nüfuz etmeleri, yani tanrısal konumda yaşamayı sağlamaları insanlığın özgür seçim hakkına bir müdahale olur. Bu da hizmet yolunu seçmiş varlıklar için uygun değildir. Yeni yetenekler sergilemeyi başaran dördüncü yoğunluk derecesi varlıkları bunu belleklerinin bir eseri olarak değil, şu andaki deneyimlerinin bir sonucu olarak yapmaktadırlar. Elbette her zaman bir iki istisna bulunur.

Soru- Piramitteki rezonans odasının ustaların kendi benlikleriyle karşı karşıya gelmesini kolaylaştırdığını söylediniz. Bununla ne demek istediğinizi açıklar mısınız?
Ra- İnsan kendi benliğiyle varlığının derinliklerinde karşılaşabilir. Rezonans odası, bedenin ölmesi ve yeniden dirilmesi törenini simgeler. Burada varlık benlik olarak ölür, bir kayıp gibi görünen ölümünün aslında bir kazanç olduğunun idrakine varırdı. Bu simgesel ölümden yüksek bir varlık doğardı.
Oda, akıl ve beden üzerinde bir etki yapıyordu. Akıl, duyular kanalıyla algılamadan tümüyle yoksun kalır, hiçbir kurtulma umudu olmaksızın canlı canlı gömülmenin ortaya çıkardığı temel modele (arşetip) ait tepkileri deneyimlerdi. Beden ise, hem aklın içinde bulunduğu durumdan, hem de rezonans odasının yapımında kullanılan malzemelerin elektriksel niteliklerinden etkilenirdi. (Sayfa: 140-149)

Celse : 66 (12 Ağustos 1981)

Soru- Bir şifacının uygun şekilde dengelenip enerji merkezlerini tıkanıklıktan kurtardıktan sonra tıpkı piramit gibi ışığı toplayıp odakladığına inanıyorum. Işığı sol eliyle toplayıp sağ eliyle yayınlıyor, bu da bir şekilde bedenin birinci ve yedinci çakralarının titreşimsel zarfına nüfuz ediyor ve şifa verilecek varlığın enerji merkezlerinin yeniden ayarlanmasını sağlıyor. Söylediklerim doğru mu?
Ra- Arınmış bir şifacının piramidin Kral Odasına eşdeğer olduğunu düşünmekte haklısınız, ama birkaç düzeltme yapacağız. Kullanılan enerji şifacının manyetik alanına kutuplaşma bağlamında uzattığı elinden girer, çeşitli enerji noktalarından geçerek önce omurganın köküne, oradan da ayaklara gider. Sonra şifacının ana enerji merkezlerinden geçerek ayaklardan yukarı doğru spiral çizer, kırmızı ışın enerji merkezinde dönerek sarı ışın enerji merkezine doğru bir spiral yapar. Yeşil ışın enerji merkezini Kral Odasındaki prana enerjisi gibi geçer ve üçüncü spiralini mavi enerji merkezinde yapar, buradan da sonsuz zekaya açılan kapıdan geri gönderilir. Şifa veren ışın huzmesi ise yeşil ışın merkezinden çıkarak kutuplaşmış şifa vericinin sağ eline gelir, oradan da şifa verilecek varlığa gider.
Bir şifacı ancak dengeli hale geldikten sonra bir başka varlığın dengeye kavuşması için kanallık yapabilir. Başka bir deyişle şifayı önce kendi üzerinde uygulamalıdır. Şifacı şifa vermez, sadece karşısındaki varlığın kendine şifa vermesi için zeki enerjiye kanallık eder. Şifanın bunun dışında hiçbir tanımlaması yoktur. Şifacı kendinden talepte bulunulmadan şifa vermeye kalkışmamalıdır. En büyük şifacı insanın içindedir, sürekli meditasyon yaparak kişi içindeki şifacıya ulaşabilir.
Şifa, akıl, beden, ruh bileşiminin zaman/uzay (madde ötesi) bölümünde yapılır, form yapıcı ya da eterik beden tarafından kabul edilir, sonra da uzay/zaman (madde) alemindeki faal sarı ışında kullanılmak üzere gönderilir. Sağlık dediğiniz şeyin anahtarı, sıhhatin madde ötesindeki eterik beden tarafından kabul edilmesindedir, yoksa maddi alemde meydana gelen herhangi bir olayda değil. Bu süreçte irade dediğiniz şeyin boyutlararası yönünü görebilirsiniz, çünkü çivit rengi bedenin bu yeni şekli kullanması ve madde alemindeki bedeni düzeltmesine neden olan şey varlığın iradesi, arayışı ve isteğidir. Şifa bir anda gerçekleşebilir, zamanla ilgisi yoktur. Çok küçük çocuklara yapılan şifada çocuğun bu şifa sürecine katkısı olmadığı, şifanın tamamen şifacı tarafından gerçekleştirildiği düşünülebilir. Ama durum öyle değildir, çünkü zaman/uzaydaki (madde ötesinde) varlık yaşı ne olursa olsun deneyimlemek istediği olayları seçme yeteneğine sahiptir.

Soru- Öyleyse şifa arayan varlık çok kuvvetli bir istek duymalıdır, doğru mu?
Ra- Bu bir yerde doğru, bir yerde de değildir. Bir varlık bilinçli olarak şifa arayışında olmayabilir, ama bilinçaltında şifanın getireceği şeyleri deneyimlemeye ihtiyacı olduğunun farkında olabilir. Aynı şekilde bir varlık şifa bulmayı çok isteyebilir, ama varlığının derinliklerinde şifa bulmamayı gayet uygun bir durum olarak kabul edebilir. Bu durumda varlık evrim yolunda kendine en hayırlı olacak yolu seçecektir. (Sayfa: 151-158)

Celse : 70 (9 Eylül 1981)

Soru- Altıncı yoğunluk derecesinin negatif madde ötesi aleminden geri dönüş yolu, her şeyden önce yüksek benliğin maddi aleme girmek istemeyişinden kaynaklanır dediniz. Yüksek benlik neden negatif madde alemine girmek istemez?
Ra- Sizin toplumunuzda bir varlık neden hapishaneye girmek istemezse, yüksek benlik de aynı nedenle kendi akıl, beden, ruh bileşimini negatif uzay/zamana (maddeye) sokmak istemez. Yüksek benliğin negatif zaman/uzaya (madde ötesi) götürülmüş akıl, beden, ruh bileşiminin dışında bir de altıncı yoğunluk derecesine ait akıl, beden, ruh bileşimi vardır. Yüksek benlik altıncı yoğunluk derecesinin ortalarına ait bir varlıktır, geri dönerek bu hizmeti kendine sunar. Siz aynı zamanda tüm düzeylerde varsınız. Yüksek benliğinizin altıncı yoğunluk derecesi ortalarındaki siz olduğu doğrudur, yüksek benliğinizin gelecekteki siz olduğu da doğrudur!
Yüksek benlik geçmiş benliklerinizi yönetmez, ama mümkün olduğunca korur, istendiğinde rehberlik eder, ama aslolan özgür iradedir. Kaderciliğin görünürdeki aykırılıkları, eşzamanlılık, yani aynı anda değişik düzeylerde var olma kabul edildiğinde yok olur gider. Yüksek benlik, akıl, beden, ruh bileşiminin geçirdiği tüm deneyim ve evrimin ürünüdür.

Soru- 11 bin ve 18 bin yıl önce sizi dünyaya getiren uzay araçları zaman/uzayda mı (madde ötesi) yaksa uzay/zamanda mı (madde alemi) inşa edilmişti?
Ra- Zaman/uzayda (madde ötesi) bir düşünce yapısı oluşturuldu. Zaman/uzayın bu bölümü ışık hızına yaklaşan bölümdür, orada bu hıza yaklaşıldığında zaman artık sonsuzdur ve kütle yoktur, yani zaman/uzayın (madde ötesi) sınırlayıcı gücünü yenebilen biri nereye isterse oraya gidebilir. İstediğimiz yere vardığımızda bu ışık aracını kristal bir çan gibi görünecek şekilde kapladık. Bu, uzay /zamana (madde alemi) açılan sınır geçilerek oluşturuldu, böylece iki adet yapı meydana geldi, zaman/uzaydaki yapı, yani maddi olmayan yapı ve uzay/zamandaki yapı, yani materyalize olmuş yapı. (Sayfa: 200-205)

Celse : 71 (18 Eylül 1981)

Soru- Zaman/uzayın (madde ötesi) koşullarını ve özelliklerini anlatabilir misiniz? Bazı varlıkların enkarnasyon deneyimlerinin şifa bulma süreci orada nasıl işliyor?
Ra- Zaman/uzayın (madde ötesi) belirleyici özelliği zaman ile uzay arasındaki eşitsizliktir. Madde aleminizde maddenin özel dağılımı, illüzyonun (dünyanın) var olabilmesi için elle tutulur gözle görülür bir çerçeve meydana getirir. Oysa zaman/uzayda eşitsizlik zaman adını verdiğiniz özelliğin omuzlarına yüklenmiştir. Bu özellik göreli bir anlamda varlıkları ve deneyimleri elle tutulmaz gözle görülmez kılar. Çevrenizdeki her parçacık ya da çekirdeğin titreşimi ışık hızına yaklaşan bir hızla hareket eder. Yani metafizik ya da zaman/uzay (madde ötesi) deneyimi bir bakıma uzay/zaman (madde) deneyiminin bir benzeri olmakla birlikte, onun elle tutulur gözle görülür özelliklerine sahip olmayan çok ince ayarlanmış bir deneyim türüdür. Metafizik katlarda zaman dediğiniz şey çok boldur, bu bol zaman önceki enkarnasyon sırasında öğrenilmiş şeylerin ve edinilmiş önyargıların, eğilimlerin tekrar tekrar gözden geçirilmesi için kullanılır.
Bu bölgelerin çok yüksek olan akışkanlığı, bir varlığın gerekli şifa sürecini tamamlayabilmesi için özümsemesi gereken bilgiye nüfuz etmesini sağlar. Burada her varlık, tıpkı maddi alemde zaman açısından sabit bir konumda bulunmanıza benzer şekilde uzay (mekan) açısından sabit konumda bulunur. Varlığı bu sabit uzaya şekil verici kendi yüksek benliği yerleştirir, böylece varlık uzay/zaman (madde alemi) enkarnasyonu sırasında öğrendiklerini özümseyecek uygun konuma sokulmuş olur.
Bulunduğu bu zaman/uzay (madde ötesi) noktasında kendine şifa sürecinde yardımcı olacak belirli yardımcılar vardır. Bu süreç şunları içerir. Deneyimi tümüyle görüp kavramak, deneyimi akıl, beden, ruh bileşiminin toplam deneyimindeki yerine oturtmak, enkarnasyon sırasında sunulan yol gösterici işaretleri kaçırdığı için attığı tüm yanlış adımlardan dolayı kendini bağışlamak ve bundan sonraki öğrenimi için gerekli şeyleri dikkatle belirlemek. Bunlar varlık uzay/zamanda (madde alemi) ruhsal evrim sürecinin ve vasıtalarının bilincine varıncaya dek yüksek benlik tarafından yürütülür. Varlık bu bilince erdikten sonra tüm kararlarda artık bilinçli olarak yer alır.

Celse : 73 (21 Ekim 1981)

Soru- Tam anlamıyla başkalarına hizmete yöneltilmiş bir özgür iradenin büyük bir ışık kütlesini harekete geçirme potansiyeline sahip olduğunu söylediniz. Aynı şeyin kendine hizmet için de geçerli olduğunu varsayıyorum, doğru mu?
Ra- Başkalarına hizmet yolunda olanlar hizmet isteklerinin saflığı ve güçlülüğüyle orantılı olarak ışık gücüne başvurabilirler. Kendine hizmet yolunda olanlar ise kendine hizmet isteklerinin saflığı ve güçlülüğüyle doğru orantılı olarak karanlığın gücüne başvurabilirler.

Soru- Nasıralı İsa olarak bilinen varlığın şifa çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz?
Ra- Bu varlığın çalışmalarından bazılarını okumuşsunuzdur. İsa’dan şifa vermesi istendiğinde çoğu kez şifa verdi, çalışmalarını her zaman iki tembihle bitirirdi. Birincisi, şifa bulan varlığın kendi inancından dolayı şifa bulduğunu, yani menekşe rengi ışın yoluyla zeki enerjiyle temas kurmaya izin verdiği için şifanın gerçekleştiğini söylerdi. İkincisi, daima “kimseye söylemeyin” derdi. Bunlar özgür iradeyi en üst düzeyde tutarak işin pozitif saflığını koruyan çalışmalardı. (Sayfa: 226-230)

Celse : 74 (28 Ekim 1981)

Soru- Kişilik disiplinlerinin çivit rengi ışın merkezini nasıl beslediğini açıklayabilir misiniz?
Ra- Çivit rengi ustanın ışınıdır. Bu enerji merkezinin kristalleşme derecesiyle, söz konusu varlığın çalışmasının ilerlemesi arasında bir bağlantı vardır. Kristalleşme arttıkça varlık uzay/zaman (madde) dengelemesini aşmaya ve uzay/zamanla zaman/uzayın birleşik alemine girmeye başlar.

Soru- Kişilik disiplinlerinin enerji merkezlerini ve beyaz büyücünün gücünü nasıl etkilediğini söyleyebilir misiniz?
Ra- Disiplinli bir kişilik başka bir varlıkla karşı karşıya geldiğinde kendi özgün dengesine uygun olarak tüm merkezlerini dengelemiştir, yani diğer varlık bir aynaya bakar ve kendini görür. Kişilik disiplininin özünde üç şey bulunur. Bir, kendini tanı. İki, kendini kabul et. Üç, Yaradan ol.
Üçüncü aşama başarıldığında kişiyi hizmetkarların en alçakgönüllüsü haline getirir. Artık o varlık şeffaf bir kişiliğe sahiptir, diğer varlıkları tam anlamıyla tanır, anlar ve kabul eder. Büyü çalışması yapanlar için kişilik disiplinini sürdürmek, ustanın kendini tanımasını, kabul etmesini, böylece yüce çivit rengi ışın kapısından Yaradana erişebileceği yolu açmasını içerir. Yaradan olmak var olan her şey olmaktır. O zaman ustanın öğrenmeye/öğretmeye ilk başladığı zaman sahip olduğu anlamda bir kişiliği kalmaz, artık kişiliği tamamen silinmiştir. Çivit rengi ışın bilinci arttıkça daha çok iş görülebilir, sonsuz zekaya ait daha çok şey tezahür ettirilebilir. (Sayfa: 238-240)