25.01.2009


---SİLVER BİRCH---
HAYATIN BİLMECESİNE
ÖTE ALEMDEN GELEN CEVAP

RUH VE MADDE YAYINLARI

RUHSAL İHTİYAÇLARINIZI BEDENLİYKEN BİLEMEZSİNİZ

Karşılaştığınız zorluklardan biri de ruhsal ihtiyaçlarınız hakkında yanlış hükümler vermenizdir. Fizik açıdan en büyük bunalımlarınız bile ruhsal bakımdan sadece ufak tefek ayrıntılardır, bunun tersi de aynı derecede doğrudur. Herhangi bir anın ruhsal ihtiyacını ölçebilecek araçlara sahip değilsiniz. Büyük Ruh dünyadaki en iyi hesap bilendir, yaptığı hesaplarda hiç yanılmaz, onun hesap defterinin sayfaları her zaman dengelidir. Eğer bir telafiye ya da tavize gerek varsa hemen yerine getirilir ve denge yeniden sağlanır. Eğer bir açık varsa kapatmak için hemen yardım gelir, eğer fazlalık varsa o da dengeye getirilir.
Bazen kendinize haksızlık yapılmış olduğunu, hak etmediğiniz sonuçlara maruz kaldığınızı düşünebilirsiniz. Ama dünyada bulunduğunuz sürece manzarayı tümüyle görmeniz mümkün değildir, aslında dünya hayatında neler olup bittiğini bile sınırlı anlayışınızla idrak etmeniz çok zordur. Sahip olduğunuz bilgi, ulaştığınız ruhsal ve zihinsel düzeyinizle sınırlıdır. Bu yüzden temeli bilgiye dayanan gerçek bir imana ihtiyacınız var. Dünyanın ağır yükleri altında iki kat olduğunuzda zorlukların geçici olduğunu fark etmeniz elbette kolay değil. Eğer sıkıntı ve üzüntülerin sizi kuşatmasına izin veriyorsanız dersinizi öğrenmiyorsunuz demektir. Eğer zorlukları cesaretle göğüsler, problemleri halletme yolunda elinizden gelen çabayı gösterirseniz ruhen ilerlersiniz. Zaten olan biten herşey bunun içindir, yani ruhen gelişmeniz için.Vicdanınızı dinleyin, davranışlarınızı en yüce ideallerinize uydurmaya gayret edin.
Tanrısal sevgi ve Tanrısal hikmet üzerinde her gün düşünmek amacınız olmalıdır. Bunda başarılı olursanız evrimde de başarılı olur, sizi yaratan Büyük Ruha o kadar benzersiniz. Hayat bilmecesinin cevabı budur. Daha gelmeden yarını düşünüp üzülmeyin, önemli olan bugündür, hatta bugün bile değil içinde bulunduğunuz an’dır. Her an’dan size verebileceği huzuru, neşeyi, macerayı ve hazzı süzüp alın. Fiziksel bakımdan yalnız olabilirsiniz, ama ruhsal bakımdan bir kalabalığın ortasındasınız. Büyük Ruhun çocuklarına, sizden daha az şanslı olanlara hizmet etmekten daha büyük bir din olamaz! (Sayfa: 13-16)

VAHİY TEOLOJİDEN ÖNCE GELİR

Milyonlarca insanın ruhsal realitelerden habersiz olması anlaşılacak bir şey değildir. Onlar hayatın dış görünümünün altında derin bir anlamının olmadığına inanıyorlar. Ne yazık ki dinsel kurumlarınız ve ruhani liderleriniz de tıpkı toplumları gibi cahiller. Onlar da ruhsal realite karşısında sağır, kör ve dilsizler. Ruhun gücü onların kiliselerinde işlevsizdir, çünkü teolojik doktrinleri baş tacı etmişler. Oysa teoloji insan zihninin ürünüdür, vahiy ise Büyük Ruhtan çıktığı için ilahidir.
Dünya hayatınız ruhun çocuk bahçesi gibidir. Siz burada ruhu donatacak dersleri öğrenmek için bulunuyorsunuz, dünyamıza hazırlıklı gelmeniz için bu şart. Eğer sağlıklı bir hayatın size sunacağı zenginlikleri almak istiyorsanız, ruhun, zihnin ve bedenin aynı zamanda gelişmesine olanak tanımalısınız. Ruh dinamik hayat prensibidir, işbaşındaki ilahi güçtür, o çekilince beden ölür. Eğer temelde ruhsal varlıklar olduğunuzu fark eder ve bu yönün egemen olmasına izin verirseniz her şeyin yerli yerine oturduğunu görürsünüz. Şimdi sorularınızı sorabilirsiniz.

Soru- Dünya çok zor bir dönemden geçiyor, biz basit insanlar olarak bu dönemde ne yapabiliriz?

Silver- Dünyanızın evrimi sadece dünyadaki yöneticilere bırakılamaz, ona en büyük katkıyı yapacak olanlar basit insanlardır. Dünyadaki hiçbir güç yeryüzünün yönetiminden sorumlu olan doğa yasalarını değiştiremez. Büyük Ruh hepinize sınırlı ölçüde özgür irade vermiştir, siz kukla olarak yaratılmış değilsiniz. Hür iradeniz bir bakıma sorumluluğunuzdur. Bir başka faktör daha var ki Büyük Ruh onu sonsuz hikmetiyle düzenlemiştir, her biriniz yaptığınız şeyin doğru mu yanlış mı olduğunu saptayacak otomatik bir araca sahipsiniz. Bu vicdan olarak bildiğiniz ilahi kılavuzdur, yaptığınız işin doğru mu yanlış mı olduğunu duraksamadan size söyler.


Soru- İyi ve kötü ruhlar hakkında bilgi verebilir misiniz?

Silver- Gelişmemiş ruhlar vardır, şakacı olanlar, hatta fırsat buldukça aldatmayı seven ruhlar bile vardır. Bizim dünyamızda da alkolikler ve uyuşturucu bağımlıları var, eğer dünyanızda arzularının tatminine araç olacak kanallar bulurlarsa onları kullanırlar. Benzerin benzeri çekmesi diye bir prensip var, eğer yüksek evrim düzeyindeyseniz daha aşağı düzeydeki bir varlığı kendinize çekemezsiniz, yani evrim düzeyiniz bir nevi korunma önleminizdir. Eğer kötü bir hal ve tavır içindeyseniz kötü bir varlığı kendinize çekersiniz. Kendinize hakim olduğunuzda korkulacak bir şey yoktur. (Sayfa: 17-28)

RUHUN EGEMENLİĞİ KOLAY GERÇEKLEŞTİRİLEMEZ

Hayat her zaman zıtlıklar içerir. Eğer karanlık olmasaydı ışık da olmazdı, eğer barış ve huzur olmasaydı dert de olmazdı, güneş devamlı parlasaydı değerini bilemezdiniz. Bazen tatsızlık ve aksilik gibi görünen durumlar aracılığıyla öğrenirsiniz. Benim dünyama geldiğinizde geriye bakıp diyeceksiniz ki “En iyi derslerimizi güneş parlıyorken değil, fırtınanın en şiddetli olduğu, gök gürleyip şimşek çaktığı, bulutlar güneşi örttüğü, her şey karanlık ve umutsuz göründüğü zaman öğrendik.” Ne zaman ki ruh zorluklar içindedir, ancak o zaman sahip olduğunuz büyük imkanlar realize edilebilir. Ruhsal egemenliği birkaç kolay derste öğrenemezsiniz. Bu yürünmesi zor bir yoldur, ama ne kadar ilerlerseniz içsel korunma ve güvenliğe o kadar çok sahip olursunuz. Şimdi sorularınızı sorabilirsiniz.

Soru- Bireysellik ve kişilik arasında ne fark var?

Silver- Kişilikle bireysellik ayrı şeylerdir. Kişilik fizik bedene aittir, bireyselliğin kendini beş duyu vasıtasıyla ifade etmesidir, bir bakıma buzdağının görünürdeki ucudur. Bireysellik ise kişilikten çok daha büyüktür, ölümden sonra var olmaya devam eden kişilik değil bireyselliktir. Bireysellik güneş, kişilikse güneşin oluşturduğu gölgedir. Bazılarınız afiniteler olduğunuzu keşfedeceksiniz, her ne kadar iki kişi gibi görünseniz de bireyselliği oluşturan iki yarımsınız. Bu durum dünyada gerçekleştiğinde maddi servetlerle ölçülemeyecek bir zenginliğe sahip olursunuz. Afiniteler elmasın yüzleridir, bunlar açıklanması çok zor konular!

BÜYÜK RUH HİÇBİR DİNE AİT DEĞİLDİR

Soru- Ben bir Yahudiyim, ama iki çocuğum da dini öğrenim görmedi. Onlara doğru ve yanlış arasındaki farkı, namuslu ve dürüst olmayı öğretmeye çalıştım. Bunu yaparken aile içinde bir hayli muhalefetle karşılaştım. Doğru olduğuna inandığım yolda ısrar etmeli miyim?

Silver- Ben daha iyi ifade edemezdim, bir anne olarak çocuğunuzun yetiştirilmesi sizin sorumluluğunuzdadır, doğru bildiğiniz yolda yürümeye devam edin. Eğer kendinize karşı dürüstseniz, vicdanınız size dur demiyorsa yürüdüğünüz yolda ısrar etmelisiniz. Dünya Museviler, Hıristiyanlar, Müslümanlar ve Hindular arasındaki ayrılıklarla haddinden fazla bölünmüş durumda. Din hizmet etmektir, hahamlar ve rahipler tarafından tasarlanmış bir doktrin değildir. Büyük Ruh hiçbir dine ait değildir, din sizi Tanrıya yaklaştıran şeydir, bunu da imkan bulduğunuz her yerde sevgiyi tezahür ettirerek yaparsınız.


Soru- Ruhsal açıdan gelişmem için ille de ıstırap çekmem mi gerekiyor?

Silver- Siz bunalım, zorluk, hastalık, ıstırap ve ağrı içindeyken katalizör işbaşındadır. Ruh bu zorluklarla karşılaştığı zaman kendini bulmaya başlar. Yaşam rahat ve kolayken ruha tesir ulaştırılamaz. Ruhun tüm parlaklığıyla meydana çıkabilmesi için bir arınma sürecinden geçmesi gerekir, çektiğiniz ıstırapların amacı budur, çünkü ıstırap dikkatinizi spiritüel gerçeklere çeker ve ruhun kendinden haberdar olmasını sağlar.


Soru- Tıbbın şifa enerjisi diye bir şeyin varlığını kabul etmesi çok sevindirici değil mi? Ruhsal şifa konusunda sorular soran, bilgi isteyen doktorların sayısı giderek artıyor.

Silver- İnsanlar gerçeği geciktirebilir, engelleyebilir, hatta örtbas etmeye çalışabilirler, fakat gerçek ilahi kaynaktan geldiği için kendi yolunu mutlaka bulacaktır. Dünyanızdaki hiçbir güç ruhun ilahi gerçeğini dünya insanlarına hayır getirmekten alıkoyamaz. Hepiniz güçlü varlıklarsınız. Sağlıklı olmak demek, ruh, zihin ve beden arasındaki bütünlük ve uyum demektir. Tüm hastalıkların sebebi uyumsuzluktur. Bir yerde hastalık, yani uyumsuzluk varsa ve bu ruhsal bir sebebe dayanıyorsa ilaç almanın faydası yoktur.
İlaç ruhu tedavi edemez, kesinti yaratan, yolu tıkayan engeli kaldırmanız lazım. Hayat veren ruh gücünün hastanın ruhunu yeniden şarj etmesine imkan vermeniz gerekir. O zaman ruh görevini yapar, uyumu sağlayarak hasta bedene tazelik ve güç kazandırır. Arızaları gidermekle sebep tedavi edilmiş olmaz, şifa gücünü sebebe yöneltmeniz gerekir. Ruh doğru yoldaysa zihin de doğru yolda olacaktır, beden de. (Sayfa: 35-42)

ÖLMEK, ÖZGÜRLÜĞÜN TADINA VARMAKTIR

Bir bedene hapsolan sizler güzelliğin ne olduğunu bilmiyorsunuz. Bizim ışığımızı, renklerimizi, ağaçlarımızı, kuşlarımızı, derelerimizi, dağlarımızı, çiçeklerimizi görmüş değilsiniz, öyleyken insanlarınız ölümden korkarlar. Ölüm kalplerinize dehşet salar, oysa ölünce yaşamaya başlarsınız. Şimdiki yaşantınız bir ölünün yaşantısı gibidir, ruhsal olana karşı ölü gibisiniz. Madde dünyasındaki yaşamla ruh dünyasındaki yaşamı kıyas edecek kelime mevcut değildir, hayat hakkında sizden daha çok şey biliriz.
Burası, ilhamı ifade etmek için beceriksiz kelimelere ihtiyaç olmayan, düşüncenin şimşek hızıyla kendini ifade ettiği bir alemdir. Burası paranın, rekabetin olmadığı, zayıfın duvara kıstırılmadığı, güçlünün kendinden daha az şanslı olanlara vereceği bir şeyler olduğu için güçlü olduğu bir yerdir. Bizde işsizlik, gecekondu mahallesi ve bencillik yoktur. Mezheplerimiz, kutsal kitaplarımız yoktur, sadece ilahi yasaların işleyişi vardır.
Ölmek trajik bir şey değildir, asıl trajedi dünyanızda yaşamaktır, Büyük Ruhun bahçesinin bencillik, açgözlülük ve cimrilik gibi yabani otlarla boğulduğunu görmektir. Ölmek, maddi bedene hapsolmuş ruhun özgürlüğün tadına varmasıdır. Bizim dünyamıza şimdi de geliyorsunuz, ama hatırlamıyorsunuz. Ruh dünyasını her gece uykunuzda ziyaret ediyor, ölüm sonrası için hazırlık yapıyorsunuz, aksi takdirde buraya geldiğiniz zaman büyük bir şok yaşardınız. Bu aleme göç ettiğinizde söz konusu ziyaretleri hatırlayacaksınız. Cevaplamamı istediğiniz soru var mı?

Soru- Öldükten sonra ruh aleminin alt katmanlarına gidenlerin durumları ne olacak? Onlar da uykuda yaptıkları ziyaretleri hatırlarlar mı?

Silver- Aşağı katmanların çekimine tabi olanlar uykularında o tür katmanlara giderler, fakat uyandıklarında hatırlayamazlar, çünkü ziyaret ettikleri planlar maddi dünyaya benzemektedir. Ruh alemindeki tabakalar aşağı doğru indikçe daha çok dünyaya benzerler, çünkü titreşimler çok kabadır, yüksek kademelerdeki titreşimler ise daha incedir.


Soru- Uykuda ruh alemine yaptığımız ziyaretleri uyandıktan sonra neden hatırlamıyoruz?

Silver- Uykuda bedeninizden ayrıldığınızda sizi kısıtlayan zihninizden de kurtulmuş olursunuz. Şuur, sahip olduğunuz evrim derecesine uygun titreşimdeki alemlerde deneyimler yaşar ve onlar hakkında bir idrak edinir. Ama maddi bedeninize geri döndüğünüzde bu deneyimleri hatırlamazsınız, çünkü biri diğerinden daha büyüktür. Daha küçük idrak daha büyük olanı kapsayamaz ve izlenimleriniz bozulur. Bu sanki küçük bir torbanın içine birçok şey tıkıştırmaya benzer, ne yaparsanız yapın bazı şeyler dışarda kalacak, torbaya tıkıştırdığınız şeylerse deforme olacaktır. Bedeninize geri döndüğünüzde olan işte budur. Ama ruhunuz yeterince evrimleşmişse ve ileri bir şuur düzeyine ulaşmışsanız, uyandığınızda birçok şeyi hatırlayabilirsiniz.


Soru- İdrak yoksunu bir insan öte alemde çok zorluk çeker mi?

Silver- İdrak yoksunu insanlar alemimize uyumlanmak için uzunca bir süre uyuyarak dinlenmek zorundadır, uyanış ancak idrakin başlamasıyla mümkün olur. Bu yüzden cehalete, batıl inançlara, sahte mezheplere ve yanlış teolojilere karşı savaşmak zorundasınız. Bu tür saplantısı olan bir varlık bizim alemimizde çok zorluk çeker ve uzun bir dinlenme süresine ihtiyaç duyar, biz yaralı ve incinmiş bu ruhları tedavi etmek için uğraşırız. Söz konusu varlıkların dünyamıza geçişi dua eşliğinde olursa uyanışları hızlanır, çünkü pozitif vibrasyonlar onlara yardımcı olur.


Soru- Öte aleme inanmayan insanlar aleminizde çok bocalarlar mı?

Silver- Böyle bir kişi uyanmak ve gerçekle yüz yüze gelmek zorundadır. Ruh aleminin varlığını idrak etmesi ise evrim düzeyine bağlıdır. Bu sizin ölçülerinize göre asırlarca sürebildiği gibi, nispeten daha kısa bir zaman dilimi de olabilir. Dediğim gibi bu süre tamamiyle varlığın evrim düzeyiyle ilgilidir.


Soru- Öte alemde günah işlemek mümkün müdür, mümkünse en yaygın günah hangisidir?

Silver- Bizim dünyamızda günah işlemek elbette mümkündür, ama günahlar hemen belli olur. Daha düşünce şuurda belirdiği anda bilinir ve günahı işleyenin varlığına kaydolur. Bu da o varlığı ruhsal açıdan daha aşağılara düşürür. Bizdeki günahların neler olduğunu size açıklamak oldukça zordur, ama en çok rastlananı bencillikle ilgili günahlardır.


Soru- Son nefes verildikten sonra neler olur?

Silver- Eğer ruh şuurlu ise ruhsal bedenin yavaş yavaş çekilip ayrıldığını görürsünüz, kendini karşılamaya gelenlerden haberdardır ve yeni hayatına başlamaya hazırdır. Eğer ruh şuurlu değilse geçiş anında ona yardım edilir, yeni hayatına hazır oluncaya kadar tedavi göreceği ya da dinleneceği bir yere götürülür, bu ya bir hastane ya da bir dinlenme evidir.


Soru- Öte alemde maddi bir yapı var mıdır?

Silver- Ben maddi miyim? Erkek ve kadın arasındaki sevgi maddi midir? Müzikten duyulan zevk maddi midir? Bu soruların cevabı maddeden anladığınız şeye bağlı. Eğer reel midir, gerçekliği var mıdır demek istiyorsanız o zaman yanıtım evet olurdu, çünkü ruh hayatın en büyük realitesidir. Sizin maddi dediğiniz şey, yani madde dünyası gerçeğin etrafını saran bir kabuktan ibarettir.


Soru- Ruh için bir hız sınırı var mı?

Silver- Biz seyahat ederken zaman ve mekanla sınırlı değiliz. Deneyimli ruhlar için kısıtlama yoktur, dünyanızın herhangi bir yerine düşünce hızıyla anında ulaşabiliriz. Belirli bir düzeyde yaşayanlar seyahatlerinde o düzeyle sınırlıdırlar, evrimlerinin elvermediği düzeylere gidemezler.


Soru- Öldükten sonra hayvan eti yediğimiz için cezalandırılacak mıyız?

Silver- Evriminizde belirli bir düzeye ulaştıktan ve hayvanları yemenin yanlış bir iş olduğunu idrak ettikten sonra kendinizi cezaya kendiniz çarptırmış olursunuz, bunun için sizi cezalandıracak birileri yoktur. Eğer o evrim düzeyine ya da idrake ulaşamamışsanız yaptığınız işin yanlış olduğundan haberiniz olmayacak, dolayısıyla ceza da olmayacaktır. Bilgi için ödenmesi gereken bir bedel vardır, bu bedel sorumluluktur. (Sayfa: 43-52)

KİM OLDUĞUNUZU BİLİYOR MUSUNUZ?

Soru- Üzüntüden kurtulmanın gereğine çok vurgu yapıyorsunuz, bu neden bu kadar önemli?

Silver- Siz beden kanalıyla kendini ifade eden ruhsunuz, kendinizi üzüntüye kaptırdığınızda sizi besleyen kanalların kapılarını kapatıyorsunuz ve beden hayatiyet kaynaklarından mahrum kalıyor. Zihinlerinizi üzüntü, korku, keder ve endişelerden kurtarmalısınız. Bu tüm güçlerinizi canlandıran bir atmosfer oluşturur. Üzüldüğünüz zaman ruhsal atmosferiniz olan aurada meydana gelen titreşim tüm psişik ve ruhsal titreşimleri bozar, kanalları tıkar, ta ki siz o kanalları yeniden açıncaya kadar güç bu kanallardan akamaz. Bu iş bu kadar basit. Üzüntüye harcadığınız enerjiyi yapıcı düşünceye yönlendirebilseydiniz sağlık sorununuz kalmazdı. Ruhunuz efendi olmalıdır, bedenin hizmetkarı değil. Dünyada hiçbir problem yoktur ki siz onu yenecek içsel kudrete sahip olmayasınız. (Sayfa: 53-58)

GERÇEK BAŞARININ ÖLÇÜSÜ

Soru- Hayal gücü hakkında bilgi verebilir misiniz?

Silver- Hayal gücü nedir? Zihninizde canlandırdığınız sahneler nereden gelir? Onları siz mi yaratırsınız, yoksa iç aleminizin perdesine dışınızdaki bir kaynaktan mı yansırlar? Hayal gücünden korkmayınız, o Büyük Ruhun size sunduğu en büyük nimetlerden biridir. Hayal gücünüz olmasaydı hayat çok kasvetli ve sönük olurdu. Fizik dünyanın sınırlarını aşabilmeniz hayal gücüyle mümkündür. Beş duyunuzun çemberinden kurtulmanızı, normalin ötesindeki güzellikleri zevkle seyretmenizi sağlayan odur. Hayal gücü, alemimize ait varlıkların kendini ifade etme araçlarından biridir, fizik yoldan yapamadıkları şeyi spiritüel ve psişik yollardan gerçekleştirebilirler. Tüm ilhamların kaynağı hayal gücüdür.
Üçüncü boyutun ötesinde olanı üçüncü boyut imkanlarıyla ifade etmek, dünyasal idrak içinde açıklamaya çalışmak mümkün değildir. Duyularla bunu yapamazsınız, bu yüzden hayal gücündeki figürlere ve sembollere sığınmak zorunda kalıyorsunuz, çünkü onlar kelimelerden daha güçlüdür. Doğa yasaları mükemmel bir denge içindedir, evrimde ulaştığınız düzeyi aşıp geçemezsiniz, doğa yasaları sizi kısıtlar ve alabileceğinizden fazlasını almanıza imkan vermez. Oysa hayal gücünün kaynağı sınırsızdır, onu şuurunuza aktarma yeteneği ise evrim düzeyinizle sınırlanmıştır.


Soru- Dua ederek günahlarımızın kefaretini ödeyebilir miyiz?

Silver- Bazı kelimeleri ezbere tekrarlayarak ya da Kutsal Kitabın belirli pasajlarını okuyarak kefaretlerin ödenebileceğini düşünmek şaşmaz doğa yasalarıyla taban tabana zıttır, hayatın amacı hakkındaki yanlış bir anlayışın ürünüdür. Evrimleşmiş bir ruh, kaderin darbeleriyle karşılaştığı zaman onları gücünü deneyebileceği yeni imkanlar olarak algılar. Olgun bir ruh olduğu için darbelerin kökeninin ilahi kaynağa dayandığını, davranışlarının da ilahi olması gerektiğini bilir.


Soru- Başarı ile başarısızlık arasındaki doğru çizgiyi nereden çekmeli?

Silver- Bu konuda bizim ölçülerimiz sizinkinden çok farklıdır, biz dünyasal başarıları ölçü olarak almayız. İnsanları iş hayatındaki rolleri, soylulukları, etiketleri, derilerinin rengi ve servetleriyle değerlendirmeyiz. En büyük günah samimi olmamak, için için bildiğiniz gerçeğe ihanet etmektir. Biz bedene ait günahlarla ruha ait günahlar arasında ayrım yapmayı yeğleriz. İçinizdeki Büyük Ruha ihanet, işte en büyük günah budur. Öte yandan içinde bulunduğunuz ağır şartlara yenik düşmek bize göre günah değildir. Evrimleşmiş bir varlığın yapacağı şey düştüğü yerden kalkmak ve yeni baştan mücadeleye başlamaktır.
Maddi başarı aslında bir başarısızlık olabilir ya da maddi başarısızlık aslında gerçek bir başarı olabilir. Ama mutlaka böyle olması gerekmez, her maddi başarısızlığı ruhsal bir başarı olarak adlandırmayı bir an bile düşünmem. Söylemek istediğim şey geçici ölçülerle değil, ebedi ölçülerle karar vermenin doğru olduğudur, çizgiyi tam da bu noktadan çekmelisiniz.
(Sayfa: 72-77)

CENNETE YERYÜZÜNDE ULAŞANLAR

Soru- İkiz ruh ne demektir?

Silver- İkiz ruh demek, mükemmel bir bütünün iki yarısının bir araya gelmesi demektir. Evrende her varlığın bir afinitesi, birleşme eğiliminde olduğu bir yarısı vardır, fakat çoğu zaman onlar aynı enkarnasyonda karşılaşmazlar. Birbirinin tamamlayıcısı olan iki ruh aynı enkarnasyonda karşılaşmaya hak kazanmışlarsa bu yeryüzünde cennet demektir. İkiz ruh demek, kelimenin de işaret ettiği gibi iki benzer arasındaki eşlik demektir.


Soru- Ruhun ıstırap içinde evrimleştiğini söylüyorsunuz. Eğer evrimin sonu yoksa biz sonsuza kadar ıstırap mı çekeceğiz?

Silver- Zorluk ve ıstırap içindeyken de huzur ve sükuna kavuşabilirsiniz. Bir savaş içindeyken savaşın size asla zarar veremeyeceğini bilerek huzura kavuşabilirsiniz, çünkü savaşta ölmek yok olmak demek değildir. Huzur size dışınızdan değil, içinizden gelir. Eğer insanlar kendilerini koruyan ruh zırhının farkına varabilselerdi, huzur ve sükunun içlerindeki o muazzam güçten geldiğini anlayabilirlerdi. Dünyanızda önemli işler başarmış büyük ruhlar karşılaştıkları her türlü zorluğa rağmen iç huzurlarını koruyabilmişlerdir. (Sayfa: 89-98)

REHBER SORULARINIZI YANITLIYOR

Soru- Organ ve kan nakline karşı mısınız?

Silver- Ben sadece organ nakline değil kan nakline de karşıyım. Her fizik varlığın ruhsal bedene bağlı bir eterik eşi vardır. Eğer verici yüksek ruhsal düzeyde değilse tesirler alıcının kan dolaşımına dahil edilmiş olur. Doktorlarınız fizik kademedeki uyuşumla ilgilenirler, aynı derecede önemli olan eterik bağlantılar hakkında hiçbir şey bilmezler. (Sayfa: 165)

FİLİPİNLERDEKİ PSİŞİK AMELİYATLAR

Soru- Filipinlerdeki psişik cerrahların bedenden çıkarttıkları maddelerin insani değil hayvani doku olduğu söyleniyor, bu konuda bir açıklama yapar mısınız?

Silver- Hemen belirteyim ki psişik cerrah dediğiniz kişiler gerçektir, yani böyle kimseler vardır, genellikle yoksul ülkelerde ortaya çıkarlar. Bu spiritüel realitenin varlığını kanıtlamak için düzenlenmiştir, tıpkı ruhsal şifa ve materyalizasyon olaylarında olduğu gibi. Siz gerçek psişik cerrahla sahtesini ayırt edebilecek düzeydesiniz. Sözünü ettiğiniz hastalıklı organlar insan bedeninden pekala çıkarılabilir, ama sahte cerrahlar da bu tür bir gösteri yapabilir ve bazı hayvan organlarını insan organı diye takdim edebilirler. Sahteyle gerçeği ayırt edemediğiniz zaman psişik ameliyat aleyhtarlarının tezlerini kabul etmek zorunda değilsiniz elbette. Psişik cerrahi, işbaşındaki ruh gücünün harikulade bir gösterisidir. Çok kaba bir işlem olmakla birlikte muhatap olduğu halka uygundur, ama sahte olduğu zaman çok hazindir, bu tür işlerle uğraşanlara acımalısınız. (Sayfa: 182-183)

17.01.2009


---SİLVER BIRCH---
RUHSAL ALEMİN IŞIĞI
RUH VE MADDE YAYINLARI

SİLVER BİRCH KİMDİR?

Soru- Silver Birch kimdir? Bedensiz bir kızılderilinin astral bedenini kullandığınız doğru mu?

Silver- Ben kızılderili değilim. Kullandığım beden, fizik bedenini terk etmiş bir kızılderilinin astral bedenidir. Rehberlik görevine başladığımda bana bu beden sunuldu. Bir birey olarak yeryüzündeki yaşamım, bedenini kullandığım kızılderiliden çok daha gerilere gider. Benim gibi birinin sizinle iletişim kurabilmesi için bir dönüştürücüye ihtiyaç var. Geçmişte kim olduğumu söylemenin bir anlamı yok, çünkü bunu doğrulayacak bilgiye sahip değilsiniz. Kim olduğumla değil, ne öğretmeye çalıştığımla ilgilenseniz daha iyi olur. Geçmişte bir firavun olduğumu söylemem neyi değiştirir ki? Bu tür etiketler sizin dünyanızda bir anlam ifade eder, benim dünyamda ise hiçbir şeydir. Bizim için önemli olan tek şey ruhtur. Bazıları yaşımı merak ediyor, öğretmeye çalıştığım bilgelik kadar yaşlıyım ben!

ÖZGÜR İRADE VAR MI?

Soru- Özgür irademiz mutlak mı, yoksa kısmen mi özgür? Yaşamımızın akışını değiştirebilir miyiz?

Silver- Özgür iradeye sahipsiniz, sınırlı da olsa kendi seçiminizi yapabilirsiniz. Yaşam şans, kaza ya da tesadüf değildir, değişmez doğa yasalarının kontrolü altındadır. Varlığın her yönü doğa yasalarından kaynaklanır, bir seçim yaptığınızda yasa işlemeye başlar. Her şey neden ve sonuçtan, ekmek ve biçmekten ibarettir, aksi takdirde dünya kargaşa içinde olurdu. Nereye bakarsanız bakın, doğa yasalarının işleyişinde sonsuz zekaya ait sonsuz planın kanıtını görürsünüz. O kanıtı mevsimlerin sırayla gelişinde, gezegenlerin hareketinde, gelgit olayında ve sonsuz sayıdaki çiçek türünün boy atmasında bile görebilirsiniz.
Sabahları geç uyanabilirsiniz, yürüyebilir ya da arabaya binebilirsiniz, öfkelenebilir ve tekrar sakinleşmeyi umabilirsiniz, özgür iradenizle pek çok şey yapabilirsiniz, ama güneşin doğmasını önleyemezsiniz, fırtınayı durduramazsınız, bunlar gücünüzü aşar. Seçim hakkınız sınırlı olduğu için özgür iradeniz de sınırlıdır. İradenize konulan bir başka sınır daha vardır, o sınır evriminizde ulaştığınız zihinsel ve ruhsal aşamadır. Öldürebilirsiniz ama karakteriniz öldürmenizi engeller, yani seçim hakkınız olduğu zaman bile, o an kim ve ne olduğunuz seçimlerinizi sınırlar. Evrendeki pek çok şey gibi çelişki içindesiniz, ama her zaman sınırlamalar içinde özgür iradeye sahipsiniz.


Soru- Geleceği görebilseydim beni neyin beklediğini bilirdim. Eğer zaman “sonsuz şimdiyse” özgür iradem nerede devreye girecek?

Silver- Evet zaman sonsuz şimdidir, geçmiş ya da gelecek yoktur. Geçmişinizi ya da geleceğinizi tayin eden zamanla ilişkinizdir. Geleceği görme dediğiniz şey, fizik dünyanın sınırlarından çıkıp geleceği gördüğünüz andaki durugörü veya uyum yeteneğidir. Bu yolla harekete geçirdiğiniz sebebin sonucunu, yani özgür iradenizin neyi yarattığını görürsünüz. Ancak bu zamanı değil zamanla olan ilişkinizi etkiler. Bu yüzden özgür iradeniz her zaman sonsuz şimdide devreye girer. (Sayfa: 23-28)

REENKARNASYON

Soru- Rehber varlıklarla spiritüalistler arasında reenkarnasyon konusunda neden fikir ayrılığı var?

Silver- Bazıları bildiği bazıları da bilmediği için, bu bir deneyim sorunu. Ruh aleminin derece derece olduğunu bilmelisiniz, orası herkesin eşit düzeyde olduğu tek düzlemli bir dünya değildir, ruhsal gelişmeye göre derecelere ayrılmıştır, ruhsal olarak yükseldikçe reenkarnasyonun varlığını daha iyi anlarsınız. Reenkarnasyonun zorunlu olup olmadığını bana hep sorarlar, bu zorunluluktan anladığınız şeye bağlı. Kimse size dünyaya dönmenizi emretmez. Ama ders almanız, hizmet etmeniz gerektiğini biliyorsanız ya da telafi etmeniz gereken bir hatanız veya yapmanız gereken bir iyilik olduğunu hissediyorsanız buna zorunluluk demek doğru olmaz, çünkü bunu istediğiniz için yaparsınız.


Soru- Bugün gezegenimizin nüfusu hiç olmadığı kadar kalabalık, eğer dünyaya gelecek belirli sayıda ruh varsa, bu kadar çok ruh nereden geliyor?

Silver- Siz dünyanızda ruh yaratamazsınız. Yaptığınız iş ruhların ortaya çıkması için kanal açmak, ruhun doğabileceği, birey haline gelebileceği bir araç sağlamaktır. Ruh sonsuzdur ve sonsuz ölçülemez. Dünyanızda önceden yaşamış başkaları da var, onların yerine getirmeleri gereken görevleri, telafi etmeleri gereken hataları var, bir şey başarmaları gerekiyor. İşte bu zamanda gelenler onlardır. Ruhlar nereden geliyor diye sordunuz, ruh bir yerden gelmez, o hep var olmuştur. İnciliniz “Tanrı ruhtur” der.


Soru- Ruhun pek çok parçaya ayrıldığını söylediniz, sadece bir parçası dünyaya gelip diğerleri başka kürelere mi gidiyor?

Silver- Ruh fizik bedeni desteklediği için dünyada yaşıyorsunuz, ruh geri çekildiğinde canı kalmayan fizik beden ölür. Ruhun dünyadaki adınıza benzer bir adı yoktur, Tanrısal olduğu için sonsuzdur, sonsuz olduğu için de sonsuz sayıda tezahür eder. Ben ruhu anlatmak için çok sayıda yüzü olan elmas benzetmesini kullanıyorum. Elmasın (ruhun) yüzleri deneyim kazanmak, mükemmele doğru evrimleşmesini sağlamak için dünyaya farklı zamanlarda gelebilirler. Nadiren de olsa birbirini andıran iki varlığın benzerliği, aynı anda dünyaya gelen elmasın (ruhun) iki ayrı yüzü olmalarından kaynaklanmaktadır. Bu yüzden aralarında bir uyum vardır, çünkü aynı bütünün parçalarıdırlar. Onlar, elmasın (ruhun) evrimleşmesine yardım edecek bilgi ve deneyime katkıda bulunmak için dünyaya gelen parçalarıdır.


Soru- Çok sayıda yüzü olan elmas diye tarif ettiğiniz “grup ruhunu” daha iyi açıklayabilir misiniz? Bu bir aile grubu mu, yoksa aynı ruhsal statüde aynı hedefe sahip varlıklar mı?

Silver- Eğer aileyi kan bağı anlamında kullanıyorsanız grup ruhları o anlamda bir aile değildir, onlar ruhsal akrabalığa sahip bireylerden oluşur. Aynı elmasın yüzleri oldukları için birbirlerine çekilirler. Yapılacak işle ilgili amaçlar için bu elmasın parçaları bütüne yardımcı olacak türden deneyim edinmek üzere dünyanıza gelebilirler ve gelmektedirler. Hepimiz aynı ruhun parçalarıyız, çünkü ruh yaşamın özüdür. Kesin şekilde söylemek gerekirse can bireyselleşmiş ruhtur, yani bir bakıma tüm yaşam birdir, ruh tektir, ancak ruh sonsuz olduğu için sonsuz sayıda tezahür eder. Dünyanızda insanlar grup oluşturur, belli bir hizmet için birleşirler, bizim dünyamızda da planın bir parçası olan görevleri yerine getirecek gruplar vardır. Eğer dünyanızda bir grup ruhu varsa, bireysel ruhlar arasında akrabalık ya da benzerlik vardır.


Soru- Şu anda bireylerden oluşan grup ruhları milyonlarca yıl sonra tek bir grup halinde birleşecek mi?

Silver- Hayır, çünkü süreç sonsuzdur, mükemmelliğe asla ulaşılamaz, mükemmelliğe attığınız her adım yeni bir mükemmellik hedefi yaratır. Mükemmel olamazsınız, çünkü bu evrimin sonu olurdu, dahası Tanrısallığın sonu olurdu. Bu öğrenmeye benziyor, öğrenmenin, bilgelik ve anlayış kazanmanın sonuna geldiğinizi söyleyemezsiniz. Merhamete sınır koyamazsınız, sevginin sonuna vardığınızı söyleyemezsiniz. Kısaca, siz yaklaştıkça mükemmellik uzaklaşır.


Soru- İkiz ruh ne demektir?

Silver- Bütünün iki yarısı olan benzerler bir araya geldiklerinde ikiz ruh oluşur. Onlar olgunluk ve evrimin aynı aşamasındadır. Evrende her ruhun benzeri vardır, ama genellikle aynı enkarnasyonda birbirleriyle karşılaşmazlar.Varlığının diğer yarısıyla aynı enkarnasyonda karşılaşan insan yeryüzünde cenneti yaşar.


Soru- Bazı varlıklar neden hiç madde aleminde enkarne olmuyorlar?

Silver- Amaçları evrenin yönetimine hizmet etmek olan bazı hiyerarşik varlıklar madde alemlerinde enkarne olmazlar, yani dünyada enkarne olmayan bazı göksel varlıklar vardır. Onların olgunlaşmak için dünya formlarına ihtiyaçları yoktur, siz onlara üstatlar diyorsunuz.


Soru- Binlerce insanın savaşlarda, kazalarda ölmesi karmayla mı ilgili? Acaba savaş bir ulusun karması mıdır?

Silver- Karma, doğa yasalarının işleyişini ifade eden bir sözcüktür, kimse bu yasalardan kaçamaz. Karma Büyük Ruh tarafından adaletin sağlanması için tasarlanmıştır. Eğer karmanın iptal edilmesi, neden sonuç yasasına müdahale edilmesi mümkün olsaydı Tanrısal adaletle alay edilmiş olurdu. Doğa yasası ruhsal olarak herkesin tam da hak ettiğini almasını sağlar. Bu yasa sadece bireyler için değil uluslar için de geçerlidir. Eğer bir ulusun fertleri savaşı seçiyorlarsa bu onların sorumluluğunda olan bir iştir, yani ulusun karmasını yaratma sorumluluğu onlara aittir.


Soru- Dünyadaki felaket ve trajediler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Silver- Size olaylara sadece fiziksel açıdan bakmamayı öğretiyorum, fizik ölçüyle sonsuzu ölçemeyeceğinizi anlamaya çalışın. Fizik açıdan baktığınızda dünyanız adaletsizliklerle dolu, ruhi açıdan ise denge halinde. Karşılaştığınız trajediler genellikle bizim için lütuftur, çıkarınıza olanlarsa trajedidir. Bizim dünyamızda çok az değeri olan ya da hiç değer taşımayan şeylere çok önem veriyorsunuz. Servete ve güce duyulan arzudan söz ediyorum, hırs ve açgözlülük pek çoğunuzu harekete geçiriyor. (Sayfa: 29-45)

DOĞUMDAN ÖTE DÜNYAYA

Soru- Diyelim ki bin kişi aynı anda boğuldu, bunların tümü aynı anda gitmeye hazır mıydı, sizce onlar için takdir edilen ömür aynı mıdır?

Silver- Takdir edilmiş diyorsun, kim ve ne tarafından takdir edilmiş? İma edilen, bunun Büyük Ruh tarafından düzenlenen bir olay olduğu, ama Büyük Ruh böyle çalışmaz. Doğa yasaları varlığın her yönünü kontrol eder. Siz ölümü trajedi olarak görüyorsunuz, ama o bizim için trajedi değil. Ölüm özgürlüktür, çünkü ruhun ruh olarak doğumudur, dünyanızın tüm sorunlarından kurtulmadır, ceza değil ödüldür!


Soru- Ölümden sonra insanlar birbirleriyle nasıl iletişim kurarlar?

Silver- Bizim dünyamıza geldiğinizde fizik bedenlerinizden sıyrılmış olursunuz. Onların kopyasına sahipsinizdir, ama konuşmazsınız. Nispeten düşük alanlar hariç, zihinden zihine aracısız ve dil kullanılmasını gerektirmeyen bir iletişim metodunun varlığını keşfedersiniz, düşünce dilden her zaman üstündür. Yiyecek ve içeceğe ihtiyacınız yoktur, çünkü beslemeniz gereken bir fizik bedeniniz yoktur, gıdası yaşadığınız ortamdan gelen ruhsal bir bedeniniz vardır. Hiç batmayan bir güneş vardır, dolayısıyla karanlık yoktur, yani uyumanız da gerekmez. Gizleyeceğiniz hiçbir şey yoktur, ruhsal olarak çıplaksınızdır, bahaneye, gizlenmeye gerek duymazsınız, neyseniz osunuzdur.
İletişiminizi sadece bulunduğunuz ruhsal düzeydeki varlıklarla kurabilirsiniz, daha yüksek düzeylerle ilişki kuramazsınız, çünkü evriminiz buınun için yeterli değildir. Sizden aşağıdaki düzeylere aracısız inebilirsiniz, diğerlerinin ne düşündüğünü bilirsiniz, onlar da sizin düşüncelerinizi bilirler. Düşüncede dil sorunu olmadığı için hiç zorluk çekmezsiniz.
Ama astral küreler ruh aleminin yeryüzüne en yakın yerleridir, buralar ruhsal bilinci pek kıt varlıklarla doludur, gerekli olduğunu sandıkları için hala dili kullanırlar.


Soru- Biz fiziksel gözlerimizle görürüz, siz nasıl görüyorsunuz?

Silver- Ruh gözüyle görürüz, biz kör değiliz! Aslında siz gözlerinizle görmez, kulaklarınızla duymazsınız, algılama zihniniz kanalıyla gerçekleştirilir. Eğer beyniniz görevini yapmıyorsa ve zihniniz çalışmıyorsa gözlerinize çarpan ışınların hiçbir anlamı yoktur, kulağınıza ulaşan titreşimlerin de. Beyninize ulaşanları idrake çeviren zihindir, gözün görme yeteneği yoktur, o sadece ışınları yakalama vasıtasıdır. Bir kameranın merceği gibidir, ne yaptığının farkına varmadan otomatik olarak görevini yapar. Şuur dediğiniz şey, beynin elde ettiği görüntünün zihinde idrake çevrilmesidir. Eğer beyniniz hasara uğrarsa, idrak yok olacağı için gözlerinizle hiçbir şey göremezsiniz.


Soru- Kitap okumaktan bahsettiniz, bu düşünce biçiminde bir okuma mı?

Silver- Biz her şeyin kopyasına sahibiz. Dünyanızda yazılmış her şeyin kopyasının bulunduğu kütüphanelerimiz vardır. Gerektiğinde bu literatüre bakar, inceler ve bilgi ediniriz. Müzik ve sanattan da haberimiz var, dünyanızdaki her tür bilgiye ulaşabiliriz.


Soru- Sizin de bizim gibi yüzünüz var mı?

Silver- Elbette var. Bireysellik her ruhun kalite işaretidir, hiçbir ruhun benzeri yoktur, hatta ikiz ruhlar bile ruhsal olarak aynı değillerdir. Mükemmelliğe ulaşma süreci yüzsüz ve şekilsiz olmamızı gerektirmez. Dünyanızı terk ettiğim zaman hiyerarşik düzeye ait bazı varlıklarla karşılaştım, bunlar tümüyle bireydi. Kusurun az, kusursuzluğun çok olduğu bir aşamaya kadar gelmişler, ama bireyselliği terk etmemişlerdi. Bakın, tezahür edebilmesi için ruhun mutlaka bir form alması gerekir, form almadığı sürece ruh tanınamaz ve bilinemez.


Soru- Yaşadığınız dünyanın fiziksel olmadığını söylediniz, o dünyayı düşünceyle mi yaratıyorsunuz?

Silver- Düşünceyi göremez, duyamaz, tartamaz ve ölçemezsin, bu konuda fiziksel hiçbir ölçün yok. Yine de düşünce yaptığın her şeyden sorumlu, çünkü o davranışın habercisi, onsuz hiçbir davranış olamaz. Dünyanızda düşündüğünüz şey fiziksel bir davranış şeklinde gerçekleşir, bizim dünyamızda ise düşündüğümüz şey ruhsal olarak gerçekleşir. Fizik dünya sizin için ne kadar gerçekse bizimki de o kadar gerçektir. Bizim dünyamızdaki düşünce sizin kürenizdeki madde kadar gerçektir.
Şimdi diyeceksiniz ki fizik dünyada düşüncemizden bağımsız objektif bir gerçeklik var, işte dağlar var, nehirler var. Ama bilinciniz her zaman farklı öyle değil mi? Bizim dünyamızda yaşam değişik düzeylerde sürer. Bir düzeydeki objektif gerçeklik o düzeyde bulunanlar için aynıdır, onların da dağları, nehirleri, kuşları ve çiçekleri var, ayrıca her bireyin kendi düşünceleriyle yarattığı şeyler var, çünkü bizim maddemiz çok akışkan, düşünceyle şekil alabilecek durumda. Bir bakıma bizim dünyamızın ruhlaşmış maddeden oluştuğunu söyleyebilirsiniz. Sizin maddeniz ise atomlar ve atom altı parçacıklardan oluşuyor, maddeniz sadece görünüşte fizikseldir, katılığı yanıltıcıdır!
Değişik düzeylerde tezahür eden çok sayıda bedene sahipsiniz. Fizik bedeni terk ettiğinizde eterik bedeni kullanır, kendinizi onun vasıtasıyla ifade edersiniz, çünkü o fonksiyonlarınızı yerine getirmeniz için gerekli titreşime sahiptir. Dünyada fizik bedeniniz size ne kadar gerçek geliyorsa öldükten sonra eterik bedeniniz de o kadar gerçek gelecektir. Bu tamamen faaliyet gösterdiğiniz düzlemle ilgili bir mesele. Rüyada gördüğünüz gemi de gerçektir, ama uyandığınızda onu hayal zannedersiniz.
Şu anda rüya görmediğinizi nereden biliyorsunuz? Siz aslında bir rüyadasınız. Bize göre, ruhsal gerçeğe uyanmadığı için dünyada milyonlarca rüya gören insan var! Konu dönüp dolaşıp bedenden ibaret olmadığınızın farkedilmesine geliyor. Siz ruhu olan bedenler değil, bedeni olan ruhlarsınız, arada dağlar kadar fark var. Kişiliğinizi gerçek sanıyorsunuz, oysa kişilik yeryüzü varlığınız için takındığınız bir maskedir, dünyadaki varlığınız sona erdiğinde maske kaldırılıp atılır.


Soru- Kişilik ile bireysellik arasındaki farkı açıklar mısınız?

Silver- Onlar çok farklı şeyler. Kişilik, fizik beden vasıtasıyla ifade edilen bireyselliğin kapsamındadır, yani yeryüzünde bireyselliğin tezahür biçimlerinden biridir. Bireyselliğin dünyadaki kişilikle sınırlı olmayan birçok yönü var. Öldükten sonra sizi varlığın daha yüksek tezahürlerine taşıyacak olan da bu yönlerdir. Bireysellik geliştikçe kişilik erimeye başlar. Bizim dünyamız sizinkinden gelen insanlardan oluşuyor, bize evrimleşmemiş ruhlar göndermeseydiniz gelenler bizi sıkıntıya sokmazdı. En düşüğünden en yükseğine kadar her çeşit ruhun etkisine açıksınız, ama kendinize benzeyeni çekersiniz. Kötü kötüyü, kutsal olansa kutsalı çeker, doğa yasasının işleyiş tarzı böyledir.
Düzeltmemiz gereken bir şey de ruh aleminin coğrafyasıyla ilgili görüşünüzdür. Bazıları sanki ellerinde harita varmış gibi yedi küreden bahsedip duruyor. Ruhsal alem bir kürenin bir diğerine karıştığı ve birleştiği dereceli bir var oluştur, arındıkça bir küreden diğerine geçersiniz.


Soru- Öldükten sonra ruh alemine geçiş nasıl gerçekleşiyor?

Silver- Ölüm anında acı çekmezsiniz, eğer geçiş kolay olmazsa doktorlarınıza benzer varlıklar hazır beklerler. Ruhla maddeyi birbirine bağlayan kordon kopuncaya kadar sevdiği kişiler bireyin dünyamıza geçişine yardımcı olurlar. Bundan sonraki aşama uyanmadır. Uyanma gelen varlığın bilinç düzeyine bağlıdır, ölümden sonra yaşamın devam ettiğine inanmayanlar ya da yanlış fikirlerle donatılmış olanlar uyanmak için oldukça uzun bir süre beklemek zorunda kalırlar. Bu uykuya benzer bir dinlenme sürecidir, varlığın olan bitenin farkına varması ve kendiliğinden uyanması gerekir. Ölüm sonrası hakkında bilgi sahibi olanlar bu tür zorluklar yaşamaz, ruhsal aleme hızla uyum sağlarlar. (Sayfa: 46-78)

SOSYAL SORUNLAR HAKKINDA

Soru- Hoşgörü hakkında açıklama yapabilir misiniz?

Silver- Hoşgörü spiritüelliğin özüdür, bağnazlık varsa spiritüellik yoktur. Hoşgörülü ol demek iyi, katılıyorum, ama somut dünyaya göre hoşgörünün ne olduğu tanımlanmalıdır. Elbette eziyet ve kötülüğe karşı hoşgörülü olamayız. Ruhsal doğanız geliştikçe insanlara karşı daha hoşgörülü ve şefkatli olursunuz, ama bu kötülük, işkence ve hainliğe karşı hoşgörülü olmanızı gerektirmez. Hoşgörü, sizden daha az bilgi sahibi olduğunu fark ettiğiniz insanlara gösterilmelidir, çünkü onlar bazı şeyleri ne yaptıklarını bilmeden yaparlar.


Soru- Kürtaj doğa yasasına aykırı mıdır, doğum kontrolü uygulamak yanlış bir şey mi?

Silver- Önemli olan niyettir. İster ekonomik, ister sağlık, isterse bir başka sebepten olsun doğum kontrolüne iyi niyetle karar verilmişse bunda yanlış bir şey yoktur, yani doğum kontrolü uygulanabilir. Ama kürtaj daha başlangıcından itibaren yanlıştır. Bakın, sizin yaşam yaratma gücünüz yok, sadece yaşamı devretme gücünüz var. Bir yaşamı yok etmeye hakkınız yok, çünkü kürtaj cinayetle akrabadır. Hamilelik anından itibaren ruh kadının rahmine doğmuştur, fiziksel ifade vasıtasını yok edebilirsiniz, ama oradaki ruhu asla yok edemezsiniz. Kürtaj, doğal olarak gelişmekte olan ceninin ruhuna müdahale etmektir. Buna rağmen niyetin doğru olduğu koşullar da vardır.
Benim dünyamda kürtajı destekleyen evrimleşmiş bir varlık bilmiyorum, kürtaj fiili onaylanamaz. Kürtaj uygulayanlar sadece maddeden değil, canlı bir varlıktan kurtulduklarını fark etselerdi kürtaj azalırdı. Aslında kürtajla yok ettiğiniz şey ruhun giysisidir, ruhu asla yok edemezsiniz, o benim alemimde yaşamaya devam edecektir. Eğer ruhun bedenlenmeye ihtiyacı varsa, ne yaparsanız yapın kendini ifade edecek vasıtayı eninde sonunda bulacaktır.


Soru- Makineye bağlı olarak bitkisel hayat yaşayan insanların ötenazi ile öldürülmesini onaylıyor musunuz?

Silver- Hayır onaylamıyorum, çünkü olaya yanlış açıdan bakıyorsunuz. Makineye bağlanmış insana fiziksel değil ruhsal açıdan bakmalısınız. Ruhsal olarak hizmet edilecek bir amaç, öğrenilecek bir ders, tadılacak bir deneyim vardır. Bu insanların öldürülmesine, öldürme sebebi fiilin ağırlığını hafifletse bile kesinlikle karşıyım. Ne zaman öldürülecekleri konusundaki kararı başkalarına bırakmakla onlara sahip olmadıkları bir güç veriyorsunuz, ayrıca onlar bu kararın sorumluluğunu taşımak zorunda da değiller.
Acı çekmenin de bir amacı var, acı ruhu etkileyen bir vasıta olduğu için gereklidir, çünkü bireyi ruhen, bazen de bedenen güçlendiren gizli güçleri harekete geçirebilir. Acı çeken insan hayatı tamamen farklı bir açıdan görmeye başlar. İyileşmesi imkansızdır diye hiçbir insandan vazgeçmeyin, “çıkmayan canda ümit var” atasözünüz çok doğru. Ruh bedenin iyileşmesini ve güçlenmesini sağlayabilir ya da onun ölmesine izin verebilir.
Dünyadaki tüm yaşamınız saf mutluluk olsaydı, artık fark etmeyeceğiniz için mutluluk bir anlam ifade etmezdi, acıyla tanıştığınız için mutluluğu tanırsınız. Acı genellikle yaşamınızın amacını takdir etmenizi sağlayan araçtır. Ruhun gözlerinin açılması acı, keder, hastalık, kriz ve ölüm sayesinde olur, pek çok insan gerçekleri böyle idrak eder. Acı her zaman olacak, ancak insanların kasten yarattığı gereksiz acı Tanrının planının bir parçası değildir.


Soru- Kişi intihar ederse sebep sonuç yasası yine işler mi?

Silver- Sebep sonuç yasası her zaman işler, sebep sonuç yasası işlediği için doğarsınız, ölümünüz de sebep sonuç yasası işlediği için olmalıdır. Kısa devreyi, müdahaleyi seçerseniz doğal akışı kesmiş olursunuz, bunun bedeli ödenmek zorundadır. Daha evvel de belirttiğim gibi ölüm tıpkı elmanın olgunlaşıp ağaçtan düşmesi gibi gelmelidir. Eğer olgunlaşmadan elmayı daldan koparırsanız meyvenin tadı iyi olmaz. Hazır olmadığı halde ruh bedenden çıkmaya zorlanırsa bir bedel ödenmelidir, sebep sonuç yasası böyle işler. İntihar etmeye
hakkınız yok, çünkü tablonun tamamını göremezsiniz, sadece fiziksel olanı görebilirsiniz. Doğmanın da ölmenin de bir zamanı vardır. Siz can bahşedemez ve can alamazsınız, yaşam Büyük Ruha aittir. (Sayfa: 79-95)

UYUM İÇİNDE YAŞAMAK

Soru-
İnsanlar sevgi kelimesini papağan gibi kullanıyorlar, bu işte anlamadığım bir şey var.

Silver- Sevginin dünyanızda en çok istismar edilen kelime olduğunu düşünüyorum. Sevgi hizmetle, merhametle, iyilikle, şefkatle ifade edilir. Sevgi, şartlar ne olursa olsun yardım etmek demektir, benliği unutmak demektir. Tüm yapabileceğiniz örnek olmak ve diğerlerinin sizi izlemesini ummaktır. Yeryüzünde sevgi nefretin yerini aldığında, şefkat zulmü kovduğunda, merhamet ve hoşgörü çoğunluğun yaşam biçimi olduğunda dünyanızı sürekli kemiren kötülüklerden kurtulmuş olacaksınız. Maddeciliğin ürünü olan hırs, açgözlülük, bencillik, şiddet ve sefalet ancak sevgiyle yok edilebilir. Mecliste yasa çıkararak bunları önleyemezsiniz.


Soru- Ruh alemine göre günah nedir?

Silver- Bana göre günah, işleyene ve diğerlerine zarar veren şeydir. Günah, işleyeni alçaltan, diğerlerini de yaralayan şeydir. Haset, tamah, kıskançlık ve kötülük günahları vardır. Günah hizmet etmenin tersidir. Ruhsal yasaya karşı gelmek de günahtır, ama insanın yaptığı yasalar için her zaman aynı şey söylenemez. Ruhsal standartları korursanız neyin günah olduğunu anlamak zor olmaz. Kısaca, vicdanınızı zedeleyen her şey ruhsal yasaya aykırıdır, dolayısıyla günahtır.


Soru- Dünyadaki adaletsizlik hakkında ne düşünüyorsunuz?

Silver- Dünyanızda çok fazla adaletsizlik ve eşitsizlik var. Bazılarının malı gereğinden fazla, bazılarınınki gereğinden az. Bazıları yollarını çok kolay buluyor, bazılarının yolu zorluklarla döşeli, ama dünyaya gelme nedeniniz bu, çeşitli deneyimlerden geçerek ruhsal varlığınızı geliştirmek zorundasınız. Eğer ruhsal gözünüzle görebilseydiniz, sorunlarla, düşmanlık ve mücadeleyle dolu bir hayatın daha iyi olduğunu fark ederdiniz, çünkü bunlar ruhu arındırır ve Tanrısal niteliklerin ortaya çıkmasını sağlar. Eğer ruhsal gözünüzle görebilseydiniz, her şeyin dört dörtlük göründüğü pürüzsüz bir hayat yaşayan insanlara acırdınız!
Sıkıntı ve zorluk olmayan bir yaşama sahip olmanız mümkün değildir, önemli olan onları karşılama şeklinizdir, içinizdeki Tanrısal varlığa sizi doğru davranışa yönlendirmesi için seslenmenizdir. Yaşam konfor dolu olduğu zaman olgunlaşmaz, zorlukla karşılaştığı zaman olgunlaşır. Doğa tembelliği desteklemez, hiçbir şey yapmadan evrimleşemezsiniz.



Soru- Bazı insanlar dünyada kendilerini çok yalnız hissediyorlar, bunun sebebini açıklayabilir misiniz?

Silver- Kendilerini yalnız hissediyorlar, çünkü ruhlarının evrimi için yalnızlığı seçtiler. Ama fizik yalnızlık ruhsal yalnızlık demek değildir. Bilinç gelişecek, gizli yetenekler ortaya çıkacaksa fizik yalnızlıktan neden korkmalı? Kalabalıklar içinde de yalnızlık çekebilirsiniz, çevreniz sözüm ona dostlarla doludur, ama aslında yalnızsınızdır! Bazen de ruh bir ideale kavuşmak için yalnızlığı bilerek seçebilir, bu yalnızlığa nasıl baktığınızla ilgili bir şey. Fizik yalnızlık diğerlerinin dostluğundan mahrum olmaktır, ruhsal yalnızlıksa ulaşmaya değer bir ideal olabilir. Ermişlerin yalnızlığı özellikle seçtiklerini unutmayın. (Sayfa: 96-122)

İNCELENEN VE SUÇLANAN TUTUCULUK

Soru- Büyük Ruh yasadır, sevgidir diyorsunuz, bu tanımlamalardan Tanrıdan bir kişiymiş gibi söz ettiğiniz izlenimini edindim, yanılıyor muyum?

Silver- Yanılıyorsunuz, Büyük Ruh anladığınız anlamda bir kişi değildir, ne erkek ne de kadındır. Büyük Ruh üstün güçtür, sonsuz zekadır, sevgi, şefkat ve bilgeliktir.
Evreniniz değişmez doğa yasalarıyla işlemektedir. Bu yasalar her zaman var olmuş, var olmaya da devam edecektir. Öngörülmemiş koşullar olmadığı için değişmeleri gerekmez, kontrol edemedikleri koşullar ortaya çıkmadığı için iptal edilmeleri de gerekmez, yani ne erteleme ne de iptal gerektirmeyen bir dakiklikle işlemek için tasarlanmışlardır. Eğer yaşam varsa doğa yasası her zaman işler, sonuç daima nedeni izler ve ekilen biçilir. Kimsenin nedenle sonuç arasına girme veya sırayı değiştirme gücü yoktur. Dünyanızda yapılan her keşif bu yasaya göre işlemek zorundadır. Şans, tesadüf yoktur, doğa yasası herkesi kapsar. Bu gerçek, yasaları yaratan üstün zekanın bir kanıtı değil mi?
Günah kendi bedelini, iyilik de kendi ödülünü getirir. Bir rahibin yaptığı ayin ne kadar samimi olursa olsun doğa yasasının işleyişini değiştiremez. Hangi dini kabul ederseniz edin bu yasaları değiştiremezsiniz. Davranışlarınızın sonucunu kimse omuzlarınızdan alamaz, yaptığınız ve düşündüğünüz her şeyden sorumlusunuz. Aziz ve günahkar aynı ruhsal niteliği paylaşamaz, hiç kimse hile yapamaz, yasayı kandıramaz. İşte Büyük Ruh bu!
Tanrının kişiliği sorununa gelince, Büyük Ruh her bireyin içinde olma anlamında kişilik taşır, ama kendinin yasa olduğu anlamında kişilik taşımaz. Öyleyse Büyük Ruh kimini destekleyen, kimini de köstekleyen intikamcı bir Tanrı değildir. Yasa, nedenden sonra sonucun gelmesini sağlayacak şekilde çalışır. Büyük Ruh herkesin içindedir, Tanrısal tohum hamilelik anından itibaren içinizdedir, günlük yaşamınızda onun çiçek açmasını sağlayacak olan sizlersiniz.
Büyük Ruh bazen söylendiği gibi birde üç değildir. O her şeydir, her yerdedir, evrendeki tüm yaşamı kapsar. Büyük Ruhun teslisin üç parçasına sığacağına inanıyorsanız inancınız yanlıştır. Ayrıca ne önemi var, Büyük Ruhun birde üç olduğuna inanmak ruhsal olarak size bir şey kazandırır mı?


Soru- Dua ettiğimizde aleminizdeki varlıklar bunu nasıl öğreniyorlar? Biz onlara değil Tanrıya dua ediyoruz.

Silver- İçtenlikle edilen dua her zaman hedefini bulur. İsteklerinizin yerine getirilmesini talep eden dua değil benim kastettiğim. Eğer bir durugörür olsaydınız çevrenizde her zaman size hizmet etmeye hazır bir sürü varlık olduğunu görürdünüz, dua ettiğinizde o varlıkları kendinize çekersiniz. Şaşmaz bir manyetik çekim yasası vardır, dua ederek yanıtın gelebileceği bir köprü oluşturursunuz. Bu yüzden size hep korkuyu terk edin diyorum, çünkü korku çevrenizdeki fiziksel ve ruhsal atmosferi bozar ve gelecek yardımı zorlaştırır.
İhtiyaçlarınız her zaman bilinir, dua ettiğinizde o anda ulaşmış olduğunuz zihinsel ve ruhsal gelişmeye göre yardım alırsınız. Bazen dualarınızı sessiz değil sesli yapmanızın yararı vardır, çünkü seslendirerek ulaşmaya çalıştığınız şeyi daha çok netleştirirsiniz. Yardım alabilmek Büyük Ruha inanmaya ya da inanmamaya değil, ulaştığınız zihinsel ve ruhsal evrim aşamasına bağlıdır. Bu neden ve sonuçtur, yani doğa yasasıdır.


Soru- İncilde çok hata var mı?

Silver- İncil, Tanrının gerçeğiyle insan uydurmasının bir karışımıdır. Bu kitap asırlardır bir aldatma aracı haline getirilmiştir, çeviri hataları var, atlanan yerler var. Bildiğiniz gibi İncil kopyanın kopyasının kopyasıdır, hiç kimse orijinal metin budur diyemez. Orada anlatılan her şeyin Tanrısal kaynaklı olduğuna dair hiçbir kanıt yok. Eski Ahitte ise korkunç hatalar var, kimsenin Tanrı tebliği olarak kabul edemeyeceği hile, şiddet ve cinayet hikayeleri var. Üstelik Tanrı dünyada hiçbir zalimin yapmayacağı davranışlardan sorumlu tutuluyor. Bir hikayenin Kutsal Kitaba girmesi onun gerçek olduğunu göstermez. (Sayfa: 123-159)

HAYVAN DOSTLARIMIZ

Soru- Bir hayvan duygu ve akıl gibi insan nitelikleri geliştirirse zamanla insana dönüşebilir mi?

Silver- Evrim doğa yasasının bir parçasıdır, bir ana akıntıdan ve pek çok koldan oluşur, ancak hepsi de aynı yasanın parçasıdır. İçinizdeki ruh öz olarak hayvandaki ruhla aynıdır, farklı değildir, sadece derece farkı vardır. Ruh potansiyel olarak sonsuz olduğu için insanda ve hayvanda saklı sınırsız ifadeleri sergileyebilir. Ruhun bölünerek bir insan kanalıyla ifade edilmesinin dışında, bir hayvan kanalıyla ifade edildiğini kim belirleyecek? Bu bakımdan hiçbir sorun görmüyorum. Bağlantı birleştirici ruhtur, tüm yaşam birdir. Sadece hayvanlarla değil yaşam bulunan her şeyle bağınız var.


Soru- Pek çok rehber, öldüğü zaman hayvanın kendi grup ruhuna geri döndüğünü söylemiştir, ancak bazı hayvanların yaşamaya devam ettiklerine dair kanıtlar var, bu çelişki hakkında bizi aydınlatabilir misiniz?

Silver- İnsanlarla birlikte yaşamış ev hayvanları bireysel yaşama devam ederler. Böylece grup ruhunda elde edilmesi mümkün olmayan bireysel evrime ulaşmaları için onlara yardım edilir. Bu insanlarla hayvanlar arasındaki harika ilişkinin, birbirlerine ruhsal gelişimlerinde yardım etmelerinin bir parçasıdır. Bakımını üstlendiğiniz hayvanın, geliştirebileceğinden daha fazla kişilik ve bireysellik taşıyan bir şuura sahip olmasına yardım edersiniz, ölümden sonra yaşayan işte budur. Ama bu gelişmiş insani ifadenin bulunmadığı yerde o hayvan grup ruhuna katılır.
Sizinle ilişkisi olan tüm hayvanlar, alemimize geldiğinizde sizi karşılayacak ve gerektiği kadar yanınızda kalacaklar, çünkü birey niteliğini kazanmaları için vaktiyle onlara yardım etmiştiniz. Bu nitelik artık kalıcı hale gelecektir. İnsan düşünce ve davranışıyla hayvanlara karşı sevgi saçtığı zaman hayvanlar da sevgi saçmaya başlayacaktır. Kutsal Kitabınızda sözü edilen kurtla kuzunun yan yana yatmasının anlamı budur.


Soru- Canlı hayvanlar üzerinde cerrahi işlemler yaparak insanlara yardım edemeyeceğimizi keşfetmek üzere miyiz? Bunu keşfettiğimizde ahlaki ve ruhsal yaşamımızda bir ilerleme kaydedecek miyiz?

Silver- Bedenlerinde cerrahi işlem yapılmasını hak etmemiş hayvanlara yapılan zulüm ve eziyet ruhsal olan her şeye aykırıdır. Niyeti iyi olsa bile insan yaptıklarından sorumludur. Büyük Ruhun çocuklarının dünyanızdaki hayvanları sömürerek, onlara eziyet ederek sağlıklı kalması Tanrısal planda yer almaz. Bu o kadar açık ki vurgulamaya bile gerek yok. Doktorların yanıldığı nokta işte bu, insanın hayvandan daha önemli olduğunu söyleyerek kendilerini haklı çıkarmaya çalışıyorlar. Ama bu yanlış bir görüş, sonucuna katlanmadan başkalarını sömüremezsiniz.


Soru- İnsanların fark etmediği ruhsal varlıkları ev kedilerinin fark ettiği söyleniyor, bu doğru mu?

Silver- Evet doğru, insanlar doğanın getirdiği tüm ayrıcalık ve kudretten yoksun kalmışlardır, dolayısıyla psişik yetenekleri sınırlıdır. Evcil hayvanlar doğayla bağlarını koparmadıkları için psişik yeteneklerini yitirmemişlerdir, bu yüzden bizim alemimizin varlıklarını fark ederler. (Sayfa: 174-192)

EVRENSEL BARIŞ EGEMEN OLACAK MI?

Soru- Dünyada şiddet ve madde tapımcılığı başını almış gidiyor, buna rağmen barışın egemen olacağını düşünüyor musunuz?

Silver- Büyük Ruhun iradesinin egemen olması gerektiğini düşünüyorum. Dünyanız bir erime potası olduğu için şiddet, çatışma ve vahşet aşamalarından geçiyorsunuz. Ama bu arada pek çok geleneksel yapı bir kenara itilmiştir, gençlik zinciri zorluyor. Tarihe bakarsanız evrimin adım adım gerçekleştiğini görürsünüz. Ümitsizliğe kapılmayın, Büyük Ruh evreni çok uzun bir zamandan beri kontrol etmektedir, yapılması gerekeni bilir. Pek çok alanda uzun süre var olmuş yanlış düşüncelerin değiştirilmesi ve bir kenara atılmasında başarı sağlanıyor. Yavaş yavaş sevgi ve ışığın güçleri açgözlülüğün güçlerini yenecek ve koşullar iyileşmeye başlayacaktır. Ruh gücünün planı bu sefer dünyanızda kalmak, eskiden olduğu gibi geri çekilmemektir. Yavaş yavaş sizin Altın Çağ, başkalarının Cennet Krallığı dediği şey yeryüzünde gerçekleşecektir. (Sayfa: 193-202)

DÜŞÜNÜLECEK KONULAR

Biz önderlik yapacağız, yol göstereceğiz, yönlendireceğiz, yardım edeceğiz, ancak emretmeyeceğiz, zorlamayacağız, zorla kabul ettirmeyeceğiz. Bizim alemimizden geldiği varsayılan varlıkların size şunu ya da bunu yapmanızı emrettiğini işitirseniz, onların ruhsal olarak pek evrimleşmemiş olduğundan emin olabilirsiniz.

Atomdaki can esas olarak insandaki, hayvandaki, çiçekteki ve ağaçtaki canla aynıdır. Hepsi de sonsuz tezahüre sahip tek yaşamdır.

Yaşam ne tekdüzelik ne de atalettir. Doğa boşluktan nefret eder, yaşam hareket, radyasyon, titreşimdir. Her zaman hareket olmalıdır, çoğunlukla ileriye, bazen de geriye. En kötü şey hareketsizliktir.

Herşey iyi gidiyor, kasvete, ümitsizliğe gerek yok. Biz kaybeden değil kazanan taraftayız, karşı güçler düzensizlik içinde. Almaya hazır ruhlardaki bilgeliği yenemezler. Sorunlarınız olacak, bu yüzden yeryüzündesiniz. Her problemi yenilmesi gereken bir meydan okuma olarak algılayın.

Büyük Ruh dünyanızdaki yaşamı öyle düzenlemiştir ki, gücünüzün son bulduğunu sandığınızda güç kazanırsınız. Tahammülünüz kalmadığı, yardım talepleriniz karşılanmadığı zaman ruh tarafından aydınlatılırsınız.

Mantıklı olması, sadece inanmaya dayanmaması kaydıyla inancı suçlamıyoruz. Makul olmayan inanç, Büyük Ruhun tüm çocuklarına bahşettiği zekaya yapılmış bir hakarettir.

Dünya yaşamının fırtınalarını, sıkıntılarını önlememiz mümkün değil, onlar size çarptığında kalkan olamayız. Bazen sınavlar sizi kuşattığında başınızın çaresine bakıp bakamayacağınızı görmek zorundayız.

Evren evrime tabidir. Hiçbir yerde mükemmelliğe erişilememiştir, sonsuz bir süreçtir bu. Cürufları ortadan kaldıran her aşama, atılacak daha fazla cüruf olduğunu öğretir. Mükemmelliğe giden sonsuz bir yol üzerindesiniz. Evrim yasasından kaynaklanan problemler, güçlükler olacaktır.

Eğer bilgiye sahipseniz ve ona göre yaşamıyorsanız bedelini ödemek zorundasınız, çünkü cehalet mazeret değildir. Bilgi kaçınılmaz şekilde sorumluluk getirir, gerçeğe sahip olduğunuzda sizden daha fazlası beklenir. Bu size güvenildiğini gösterir.

Endişe ve korku en büyük düşmandır. Korku yardımın geleceği kanalı tıkar, çevrenizdeki fiziksel ve ruhsal atmosferi bozar. Korku mantığın düşmanıdır, sükuneti ve zihnin kararlılığını önler. (Sayfa: 217-233)


7.01.2009


---BEYAZ KARTAL---
GÜZEL HAYATI YARATMAK
RUH VE MADDE YAYINLARI

YERLERİN VE GÖKLERİN KRALLIĞI

Her insanın içinde görünmez manevi dünyaların farkına varma yeteneği vardır, çünkü bu onların varlığının gerçeğidir. Kimi daha az, kimi daha çok, ama herkes bu yüce alemlere dokunabilir, onların farkına varabilir. Evrim süreci içinde herkes bu maddi dünyanın pencerelerini açmayı ve harikulade manzarayı görmeyi öğrenecektir. Dünya gerçek eviniz değildir, o sadece eğitiminiz için ziyarette bulunduğunuz bir yerdir. O halde ruhunuzun dünyaya yaptığı yolculuk yabancı bir diyara yapılan yolculuktan başka bir şey değildir. Öte alemi fizik bedeniniz öldüğünde ilk defa seyahat edeceğiniz bir yer olarak görmeyin, o görünmeyen dünya gerçek evinizdir.
Bugün aydın kimselerden çok azı Cennet Bahçesi hikayesine inanır. Fakat insanoğlu yine de Tanrının bir çocuğu olarak bu hikayeye doğru giden izleri sürebilir. Bir zamanlar Adem ve Havva Bilgi Ağacının meyvesini tatmışlardı, öğrenecek çok şey olduğunu biliyorlardı. Ama bu bilgi onların cennet yaşamını sona erdirdi. Ruhları, deneyim ve daha fazla bilgi elde etmek ve o ana kadar öğrendiklerini uygulmak için Cennet Bahçesini terk etmeleri gerektiğini biliyordu.
Sonuç olarak Adem ve Havva yalnız bedenlerini beslemek için değil, ruhlarını ve zihinlerini de beslemek için Baba evini terk edip dünyaya bir yolculuk yaptılar. İnsanoğlu o zamandan beri sevinç, üzüntü, acı ve ıstırap yoluyla tecrübe kazanarak bu yolculuğu sürdürmektedir. Onlar cenneti terk ederken bir melek alevli kılıcıyla kapıda bekçilik yapıyordu. Bir daha oraya dönemediler, çünkü parolayı bilmeyen hiçbir ruh o kapıdan geçemez. Bu dünyadaki hayatları parolayı öğrenmek için yaşıyorsunuz, onu öğrendiğinizde alevli kılıç ortadan kalkacak ve cennet kapısı ardına kadar açılacaktır!
Umudunuzu yitirmeyin kardeşlerim, Tanrısal ışığın tezahürünün imkansız olduğunu düşünmeyin. Yaratılışın tüm amacı bu ışığın ortaya çıkmasını sağlamaktır. Tanrı insanlardan uzaklarda bir yerde değildir. Onun size nefesinizden, ellerinizden, ayaklarınızdan daha yakın olduğunu görmüyor musunuz? Yaşadığınız şu dünyayı yaratmak için siz de katkıda bulundunuz, kendi bedeninizi yaratmak için de katkıda bulundunuz. Yaşadığınız her enkarnasyonda geçmişte ektiklerinizi biçersiniz, şu anda bile yaşadığınız koşulları yaratıyorsunuz kardeşlerim. Ama çalıştığım işi ben seçmedim, bu uygunsuz koşulları ben seçmedim diyebilirsiniz.Yanılıyorsunuz, şu andaki yaşamınız da sizin eserinizdir.
Karanlığın sonu aydınlıktır kardeşlerim. Duanın ve düşüncenin gücünü anlamıyorsunuz, böyle çaresiz olmayın, böyle ağlamayın! Tüm değerler yok oldu, insanlığa ne oluyor dediğinizi duyuyorum. İnsan Tanrıya yaklaşıyor sevgili çocuklarım, evet insan Tanrının yolunda! Yeni bir Altın Çağ geliyor, herkes yüzünü altın güneşe ve Kurtarıcıya dönecek, kalpler neşeyle dolacak, ayaklar dans edecek! (Sayfa: 12-18)

YARATICI OLARAK İNSAN

İnsanoğlu yeryüzünde cenneti yaratmayı öğrenmedikçe krallık nasıl gelebilir? İşte siz bunu yapacaksınız. Yüreklerinizde İsa gibi olma iradesi güçlendikçe bedeninizde daha büyük bir şuur açığa çıkacak. Siz sadece dünyada değilsiniz, sadece fizik beden içinde de değilsiniz. Şu andaki bedeniniz sadece sınırsız varlığınızın bir parçasıdır. Eğer gerçek benliğinizle bağlantı kurmak istiyorsanız kalbinizdeki yaratıcıyla bağlantı kurabileceğiniz sakin bir yere gidin, orada şuurluluğa ulaşacaksınız. Derken yükseldiğiniz yüce ışığın kendiniz, kendi kutsallığınız ve gerçek siz olduğunu anlayacaksınız.
Kalbinizde Tanrının yerleştirdiği hayatın tohumu var. Yasayla uyum içinde olduğunuzda kalbinizdeki bu tohum sizi tüm hayat ışığıyla bağlantıya geçirir. Tohum derken can’ı kastetmiyoruz ruhu kastediyoruz. Can ruhun giysisidir, esiri beden kişinin öte alem ve dünya arasındaki bağlantısıdır. Ruh berrak ışığın yaratıcı küresinden izlenimler alır ve bu izlenimleri insan beynine iletir. İnsan, kalbindeki sevgiyle, ışıkla bu yaratıcı gücü güzellik yaratmak için kullanır. Sesi yaratarak, rengi yaratarak, şekli yaratarak, dili yaratarak kendi hayatını yaratır. Herkes bu yaratıcı güce sahiptir. Bu yüzden, insan sevginin ne olduğunu anlayana kadar mükemmel şekilde yaratmaya muktedir olamaz. Mükemmellik ancak saf sevgi yoluyla gelir ve bu sevgi çoğu kere size ışık olarak tasvir edilir. O kalpteki tohuma gelişme gücü verendir.
İnsanoğlu etten bir beden içinde sonsuza kadar hapsolmayacaktır. Her ruhu bekleyen altın hasadı hatırlayın. Zaman hiçbir şey değildir, bin yıl bir gün gibidir. Her insan bozulmadan sonsuza kadar var olan ışık bedende yaşayacağı Tanrının altın dünyasına, yukarıya doğru ilerlemektedir. Öldükten sonra ruh dünyasında baktığınız her şeyin içsel bir ışıkla aydınlandığını ve renklerin dünyasal zihinle tasavvur edebileceğinizin çok ötesinde bir şey olduğunu göreceksiniz. (Sayfa: 19-25)

TANRI HEM BABADIR HEM DE ANA

Ruh maddeyle bağlantıya girdiğinde can denen varlığı yaratmaya başlar. Can duygulardan yaratılmıştır, varlığınızın dünya hayatındaki deneyimleriyle meydana gelir ve ancak onun sayesinde hassas içsel ben’e dokunulabilir. Acı ya da sevinç insanın hisleri sonucunda oluşur, onları yaratan ruhtur. Dünyanın canı, dünyanın hisleridir. Ulusların ruhu, o ulusu oluşturan halkın duygusal yaşamıyla yaratılır. Can aynı zamanda hayatın dişil yönüyle, herkeste var olan Ana ilkesiyle tasvir edilir. O yaşamdaki şefkattir, nezakettir, sevgidir, o olmazsa ruhsal ölüm meydana gelir.
Hayatın ilk prensibi İlahi İradedir, Baba ya da eril prensip. Bu prensipten yaratılışa formunu veren Ana ya da dişil prensip yaratıldı. Tevratın yaratılış bölümündeki hikayeye göre dişi, Adem uyurken ya da dinlenirken kaburgasından veya kalp bölgesinden alınan bir kemikle yaratılmıştır. Başka bir deyişle ilk prensip olan eril unsurdan ikinci prensip, yani dişil unsur meydana getirildi.
Ruhu yokken ilk prensip yaşamaya devam edemezdi. Bu yüzden Adem ikinci prensibe gereksinim duydu. Yaşamak için canlanması gerekiyordu, çünkü insan benliğine duygu veren candır. Gelecek çağda dünyadaki insanların ruh gücünde ve sezgisinde gelişmeler olacaktır. Baba ya da İrade prensibi Ananın sezgisel yönüyle desteklenecektir. Yaratılışın bu iki prensibinin mükemmel şekilde harmanlanışından ortaya çıkan şey Mesih’tir (Oğul).
Söylediklerimi yanlış anlamayın, her insan içinde bu iki prensibi, eril ve dişil prensipleri taşır. Her varlık birçok deneyimden ve inisiyasyondan geçer ve bu sayede iki prensip, yani İrade ve Sevgi mükemmel bir şekilde o kişide dengelenir, böylece Mesih gelişmiş ruhlarda kendini ifade eder ve dünya Avatarlarla, Kurtarıcılarla dolar.
Hayatın başlangıcında canlara meleksi haberciler tarafından Ana unsuruna tapınma öğretilmişti. Büyük Ana tapınılan idi, ama zaman değişti ve Ana tapıncı unutuldu. Şimdi zaman tekrar değişiyor ve giderek insanlar Tanrının Ana yönünün sevgisini, nimetlerini ve doğasını fark ediyorlar. Giderek kadının dünyadaki hizmeti ve öncülüğü daha iyi anlaşılacak ve hayatın gerçek dengesi tekrar kurulacak ve mükemmel uyum gerçek kardeşliği doğuracaktır. Ama bu bireysel düzeyde başlamalıdır. Kadın, erkek herkes bireysel olarak ruhsallığını geliştirdiğinde tüm toplum uyum içine girecektir. Gelecekte cehaletle savaşacaksınız, çünkü cehalet korku üretir. Korkudan kurtuluş, yücelerden gelen ışığın insanoğluna odaklanmasıyla gerçekleşecektir. (Sayfa: 32-41)

GÜZEL HAYATI YARATMAK

İnsan Tanrının parçasıdır ve Tanrı yaratıcıdır. Tanrının dünyadaki çocuğuna verdiği en değerli hediye yaratma gücüdür. İnsanoğlunun güzellikleri ve uyumu yaratmak için fazla maddeye ihtiyacı yoktur, yaratım yüreğinden gelir. Ruh dünyasında olanlar da aynen böyledir, şartlar insanoğlunun yayınımları aracılığıyla yaratılır, bu koşullarda kişinin ruhu daha süptil ama dünyada yaşadıklarına çok benzer bir hayat sürer.
Gerçek güzellik ve sevgi dolu düşünce ancak sevgi dolu imajinasyonla yaratılır. Şu anda, fizik bedeni terk ettiğinizde ruh dünyasında bedeniniz olacak esiri bedeni yaratıyorsunuz. Şu anda içinde yaşadığınız dünyayı da yaratıyorsunuz. Şunu unutmayın ki güçlü şekilde imajine ettiğiniz her şeyi ruhsal maddede yaratmaya başlarsınız. İmajinasyonunuzda bir şey yarattığınızda ruh dünyasında gerçek formu yaratırsınız. Dolayısıyla imajinasyon ruh dünyasının anahtarıdır, imajine ettiğiniz şey var olmakta ve varlığını sürdürmektedir. Düşüncenizle, imajinasyonunuzla ruh dünyasında yaratma gücüne sahip olduğunuzu görürsünüz. Bu güç fizik dünyada da tezahür edebilir.
Tüm benliğinizi görebilseydiniz hayrete düşerdiniz. Aynaya baktığınızda fizik bir beden görür, onu kendiniz sanırsınız. Eğer ruhunuzu semavi bedeninizin gözleriyle görebilseydiniz sadece fizik bedeninizi değil, ruhsal planlarda parlak bir yıldız olan asıl formunuzu da görürdünüz. Bu parlak yıldızın en dibinde fizik bedeniniz karanlık bir üçgen olarak görünür. Bu herkes için geçerlidir, Tanrının yaratmış olduğu her ruh kendini çevreleyen yıldızın bir parçasıdır.
Astral yaşamın bir formu olan ve semavi dünyalara ulaşan bu yıldızda şuur düzeylerine göre planlar vardır. Bu yıldızda insanın zihnine, canına, bedenine odaklanmış tüm hayat planları mevcuttur. Bu yüzden insanın içinde spiritüel yaşam alemlerine, bilgelik krallıklarına ulaşabilme yeteneği vardır. Fizik yaşamın hemen ötesinde astral yaşam yer alır, orada da insanın düşünceleri, ilhamları ve arzuları geçerlidir. Oradaki için o dünya gerçektir, hatta fizik dünyadan daha gerçektir, çünkü fizik maddeden daha kalıcı bir maddeden yaratılmıştır. Astral dünya, bedeninizden ayrıldıktan sonra gideceğiniz alemdir. (Sayfa: 50-54)

MADDENİN HAKİMİ

Her insanın içinde istediği an bedenini terk edebilecek, ama yüce alemlere yol alırken tam anlamıyla şuurlu kalmasını sağlayacak bir güç vardır. Bu işlem bir üstat ya da müridi için çok kolaydır. Fizik bedenin görevi sona erdiğinde üstat onu terk edip diğer dünyaya kolayca gidebilir, o zaten orayı ziyaret etmeye alışkındır, ölüm onun için mevcut değildir. Ama İsa bunun da ötesine geçmiş, dünyalar arasında gidip gelmiştir. O bedeninin atomlarını ruhsal güçle değiştirmeye öylesine muktedirdi ki, bedeni fizik bedenden çok esiri bir bedene benzerdi. Sözlerini hatırlayın “Bana dokunmayın, çünkü henüz Babama yükselmedim.” Sadece İsa değil diğer gezegenlerdeki üstatlar da bedenlerinin fizik atomlarını değiştirmeye muktedirdir.
Unutmayın ki tüm hayat halleri maddeye bürünmüştür, madde astral dünyada bile çelmeleyici olabilir. İnsan ruhu maddenin tüm planlarının bilgeliğine eriştiğinde ve hayatın kozal planlarına ulaştığında istediği gibi hareket edebilir. Madde ancak aynı türden maddeyle karşı karşıya gelirse direnç hasıl olur. Ruh dünyasındaki madde daha incedir, fakat yine de maddedir. Planlar yükseldikçe madde daha da incelir, ta ki can mükemmel hale gelene dek. O zaman insan mükemmel insan olur ve maddeyi kontrol eder, spiritüel olarak öylesine gelişir ki sadece sevgi gücünü kullanmak, yardım etmek, şifa vermek ve dünyadaki tüm kardeşlerinin karanlıklarını aydınlatmak ister. (Sayfa: 60-73)

SEVGİNİN GÜCÜ

Sevgi evrenin en derin sırrıdır, hayatın başlangıcıdır, aslında hayatın ta kendisidir. Tohumları her ruhun içindedir, genellikle ruhların kendi varlıklarının sırrına varmaları, kendi güçlerini keşfetmeleri için birçok enkarnasyon gerekir. Şu anda dünya size kaotik görünebilir, fakat unutmayın ki kötü görünen şeyler insan ruhunu eğitir ve içteki ışığın, sevginin büyümesini hızlandırır.
Yapabileceğiniz en büyük hata kendinizi Tanrıdan, içine doğduğunuz evrenden ayırmanızdır, oysa hepiniz bir bütünün parçalarısınız. Hep ışık gibi düşünün, çünkü herşey ışıktır. Maddeyi karanlık olarak düşündüğünüzde onun karanlığını artırırsınız. Maddeyi nabız gibi atan ışık olarak düşünün, çünkü Mesih’in zihninde maddenin gerçek yapısı böyledir.
Dünya karanlık olabilir, fakat eski günlerdeki gibi ışık tekrar geri dönmektedir. Şimdi bu dönüşe öncülük yapacaklara ihtiyaç duyuluyor. Bu yüzden evrim yolunda belli bir noktaya ulaşmış herkese çağrı gönderilmiş, maddi talepleri bırakıp ışığın yolunu izlemeleri istenmiştir. İnsanlar sevginin zayıflıkla eş anlamlı olduğunu düşünme eğilimindeler, fakat yanılıyorlar, insan ruhundaki sevgi maddedeki en büyük güçtür. (Sayfa: 74-79)

GERÇEK EVE GİDEN GÜZEL YOL

Size bir gizemi açıklayalım: Kutsal Ailenin yeniden bir araya gelişidir bu gizem. Yani Baba (İlahi İrade ve enerji), Ana (İlahi sevgi ve bilgelik) ve Oğul, yani Tanrının oğlu. Oğul için her erkek ve kadının yolunu aydınlatan ışık diyebilirsiniz. Bu doğduğunuz gün verilen ve size rehberlik eden ışıktır. O ışık size İlahi irade ve enerji (Baba), İlahi sevgi ve bilgelik (Ana) tarafından verilmiştir.
Öyleyse ışık Ana - Baba prensibinden doğmuştur, bu yüzden oğuldur, fakat ışık aşağı indikçe örtülmüştür. Gittikçe yoğunlaşan maddeyle örtülerek sönükleşmiştir. Ama ışık karanlığa üstün gelmeye başladıkça İlahi İrade ve enerjiye, İlahi Sevgi ve bilgeliğe götüren yol aydınlanmaktadır. Işığın kaynağından şuursuzca, kendi potansiyelinin farkında olmaksızın ayrılan oğul karanlıkta geçirdiği birçok deneyimden dersler çıkardıktan sonra şimdi yine kaynağa geri dönmektedir. Ana ve Babasıyla, yani hayatın ilk prensipleriyle bir olacaktır. Böylece ışık, yani Tanrının oğlu kutsal ailesiyle birleşir ve yaşamın kutsal üçlemesini tamamlar. Size İsrailoğullarının Mısır’daki esaretten kurtulmalarından bahsedildiğinde, bundan bir zamanlar şuursuzca aşağı inmiş ruhların yukarı doğru evrimini anlamalısınız. Kutsal Kitapta böyle sembolize edilmiştir. Anlayacağınız, inisiyenin öğretileriyle uyananlar tutsaklıktan kurtulmuş, ancak henüz vadedilen topraklara varamamışlardır.
İnsan ölüp de öte aleme geçtiğinde koşullar genellikle fizik hayatında yaşamış olduğu gibidir. Çevresinde hep kendi düşünceleri, arzuları vardır. Bir erkek veya kadın dünyadaki düşüncelerini ne ile dolduruyorsa, o düşünceler öte alemde de etrafını sarar ve maddeleşirler. Evleri, kütüphaneleri, sevdikleri resimler, bahçeleri, tatil yerleri hepsi maddeleşir. Ruh öte alemde neyi istiyorsa onu bulacaktır! (Sayfa: 80-84)